Akne ile beslenme ve yeme alışkanlıkları arasındaki ilişki, hasta ve doktor arasında her zaman tartışma konusu olmuştur. Hasta ve hasta yakınları ısrarla akneye yönelik bir diyet önerilmesini beklerken, doktor olarak bizler de ısrarla akne ile beslenmenin bir ilişkisi olmadığını anlatmaya çalışırdık. Gerçekten de erken dönem bilgilerimiz akne ile çikolata, yağlı yiyecekler ve şeker gibi yeme alışkanlıkları arasında bilimsel bir paralellik bulamamıştı.

Son çalışmalar, aknede yeme alışkanlıkları üzerine yeni bilgiler içermekte. Hastaların en azından bazı besinler konusunda haklı olduğu görüldü. Erken bilgilerimiz, aknenin karbonhidrat ağırlıklı, yani yüksek şeker içerikli beslenme ve süt ile arttığı yönündedir.

Akne ile Karbonhidratların İlişkisi

Yüksek glisemik indeksi olan gıdaların akneyi artırdığı, glisemik yükü düşük olan beslenme ile akne şiddetinde azalma saptandığı ile ilgili kuvvetli veriler bulunmaktadır. Aknede hormonların sebase yağ bezlerindeki etkilerini biliyoruz. İnsülin, glukokortikoidler, östrojen, tiroid hormonları gibi pek çok hormonun pilosebase ünitenin gelişmesi, farklılaşması ve hastalıklarında rol aldığı bilinmesine karşın, aknede asıl rol androjenlerdedir.

Yüksek glisemik indeksli Batı tipi beslenme, yüksek glisemik yük nedeniyle hiperinsülinemiye yol açmaktadır. Hiperinsülinemi, testosteron seviyesinde artışa ve seks hormonu bağlayıcı globülinin azalmasına neden olur. Serbest dolaşımda artan seks hormonları, dokularda insülin direncine sebep olmaktadır. Böylece oluşan karşılıklı etkileşim, bir kısır döngüye neden olmaktadır.

Burada önemli bir tanımlama "Glisemik İndeks"'tir. Glisemik indeks, besin maddelerinin alımından sonra kan şeker düzeylerinin yükselmesi olarak tanımlanır ve besin maddeleri içerisindeki karbonhidrat oranı ile ilişkilidir. Örneğin, havuçta glisemik indeks 16, portakalda 42, sade spagettide 42 ve beyaz ekmekte 70'tir. Glisemik indeks yüksek ise bu besin alındığında kan şekeri yükselmekte ve buna karşılık kanda insülin de yükselmektedir.

İnsülin, androjenlerin etkisini artırmanın yanı sıra, karaciğerde İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü-1'in (IGF-1) yapımını artırır ve IGF bağlayıcı proteini azaltır. IGF-1; overler, adrenal ve testislerde androjen sentezinin artmasına neden olur. IGF-1'in arttığı prematüre menarş, polikistik over sendromu ve akromegali gibi endokrin hastalıklarda akne prevalansının arttığı görülmektedir. İnsülin ve IGF-1, kıl folikülünün ve sebositlerin gelişmesine ve androjenlerin etkisinin artmasına katkı sağlamaktadır. Güney Sahil Diyeti olarak bilinen düşük karbonhidrat içeren, bol meyve, sebze, yağsız et ve balık ağırlıklı beslenmeler ile aknenin kontrol edilebileceği düşünülmektedir.

Bu nedenle, akneli hastalarda dengeli, hatta düşük glisemik indeksli bir beslenme önerilmektedir. Hatta mümkünse karbonhidratlardan uzak kalınmalıdır.

Kan insülin seviyesini yükselten insülinotropik gıdalar; özellikle rafine şekerler ve tahıllar, patatesler, süt ve süt ürünleridir. Bunlar, Batı diyetinde en sık tüketilen gıdalardır ve günlük enerji alımının neredeyse %50'sini oluşturmaktadır. Süt ve hiperglisemik karbonhidrat kombinasyonunun (şekerli süt gibi) kan insülini üzerindeki etkileri, tek başına kullanıma kıyasla daha güçlüdür. Süt ve hatta protein bazlı peynir altı suyu olarak tanımlanan besin katkıları tüketildiğinde, insülin ve bazal IGF-1 plazma seviyelerini yükseltmektedir. Artan insülin / IGF-1 sinyali, sivilce gelişiminde en önemli rolü oynamaktadır.

Akne ile Süt İlişkisi

Son çalışmalar, akne ile süt, özellikle kaymağı alınmış süt arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır.

Önceleri aknede yağı alınmış sütün etkisi üzerinde durulurken, zaman içinde fazla miktarda tam yağlı süt ürünlerinin (süt, kefir ve yoğurt) tüketimi ile orta ve şiddetli akne oluşumu arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Tam ve yarım yağlı sütün alımından hemen sonra hiperinsülinemiye; pastörize günlük sütün IGF-1 artışına; yoğurt, dondurma, sporcuların kullandığı peynir altı suyu ve kazein gibi protein tozlarının Rapamisin protein kompleksinin memeli hedefi-1 (mTORC1) aktivasyonuna neden olduğu savunulmaktadır.

Süt içeriğinde yapılan çalışmalar, 5-alfa androstenedion, 5-alfa pregnanedione ve DHEA gibi androjenler (erkeksi hormonlar) ile bunları aktif testosterona çeviren 5-alfa redüktaz içeriğinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bunların deri sebum yapımı ve komedon oluşumu üzerinden aknede önemli olduğunu da biliyoruz.

Sütün aknede bu olumsuz etkisini, hormonsal içeriği dışında, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-I)'den çok zengin olmasıyla da göstermektedir. IGF-I, kadında overden, erkekte testisten androjen yapımını artırmaktadır. IGF-I ayrıca karaciğerde androjenleri kanda taşıyan proteinlerin (SHBG) yapımını azaltmaktadır. Bu etki, kanda serbest androjen miktarının artması, yani aktif androjenin deride daha etkin olması anlamına gelmektedir.

Sütün akne üzerindeki olumsuz etkisini artık biliyoruz. Ancak tartışma ve çalışmalar şu soruyu da getirmekte: Hangi süt? Tam yağlı süt, düşük yağlı diyet süt, pastörize süt ve kaymağı alınmış süt... Peki hangisi?

Son çalışmalar kaymağı alınmış sütü ana suçlu olarak görmektedir. Tek istisna inek sütündedir, çünkü inek sütünde hormonlar yağda daha fazla bulunmaktadır. Sütle akne ilişkisinin özeti şudur: Süt ve akne arasındaki bu ilişkinin olmadığı yönünde klinik çalışmalar da olmakla birlikte, akneli hastalarda günlük süt tüketimi sınırlandırılmaya başlanmış ve tam yağlı sütler önerilmektedir.

Hatta mümkünse inek sütü kesilmelidir. Peki süt ürünlerinde (peynir, yoğurt) durum nasıl? Süt ürünlerinde, sütte olan özellik yani yağsız olması, akneyi artırabilecek bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

Son çalışmalar, süt ve karbonhidratlar dışında beslenmede aşağıda tanımlanan sorunları da içermektedir.

Akne ile Omega 3 ve 6 Tüketimi Arasındaki İlişki

Omega 3 ve 6 gibi doymamış yağ asitlerinin diyetle alımının inflamasyonu azalttığını biliyoruz. Doymamış bu yağ asitleri, lökotrien B4 ve IGF-I'i azaltmakta, bu da inflamasyonu azaltarak aknede etkili olmaktadır. Omega 3 ve 6; balık, av etleri ve doğal bitkilerde bulunmaktadır (daha doğal yaşam diyebileceğimiz besinlerdir).

Akne ve Antioksidanlar Arasındaki İlişki

Aknede oksidanların inflamasyonda rol oynadığını biliyoruz. O zaman antioksidanlar aknede klinik olarak tedavi/destek amaçlı kullanılabilir mi? Bu amaçla A ve E vitaminleri, selenyum, yeşil çay (kateşin içeriği antioksidan), flavonoidler (bitkilerde bulunan nobiletin, kaempferol gibi antioksidanlar), meyvelerde bulunan resveratrol kullanılmıştır. Aknede gerçek etkinlikleri günümüzde tam olarak kanıtlanmamakla birlikte, deride sebum yapımını azalttığı ve aknede etkinlikleri üzerine başarılı sonuçları bulunmaktadır.

Akne ile Çinko Arasındaki İlişki

Çinkonun, tetrasiklin gibi akne tedavisinde kullanılan antibiyotikler kadar etkili olduğu ifade edilmektedir. Başlangıçta çinko sülfat kullanılmış, sonraları biyolojik yararı daha yüksek olan çinko glukonat kullanılmıştır. Günlük 200 mg çinko glukonat verilmiştir. Ancak bu dozlarda kusma, bulantı ve ishal gelişebilmektedir. Bu nedenle tok karnına, hatta yemelerle birlikte alınmalıdır. Çinko kullanımında bakır emiliminin azalacağı, bu nedenle günlük 1-2 mg bakırın verilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çinkonun aknede klinik etkinliği tam olarak kanıtlanamamıştır.

Akne ile Beslenmede Yüksek Liflerin İlişkisi

Klinik çalışmalar yeterli olmamakla birlikte, günlük 30 gr yüksek lif içerikli beslenmenin akne kliniği üzerinde etkili olduğu ifade edilmektedir. Ancak aknede beslenmede önerilebilmesi için daha geniş çalışmalara ve olumlu sonuçlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Genel bilgilerimiz, iyotun fazla alımının akne ve benzeri döküntülere neden olduğu, hatta bu klinik tablonun "iyot akne" olarak tanımlandığı yönündedir. Zengin deniz ürünleri ile beslenmenin, yani yüksek iyot tüketiminin akneyi azalttığını biliyoruz. Bir çelişki gibi görünmekle birlikte, burada etkili olan yukarıda anlatılan omega 3'lerdir. İyot hâlen aknede kliniği artıran bir faktör olarak suçlanmaya devam etmektedir. Hatta süt suçlanırken, içeriğindeki iyot da suçlanmaktadır (Süt hayvanları iyot içerikli beslendikleri için).

Sonuç olarak; Eskiden beri tartışılan omega 3 yağ asitleri, antioksidanlar, çinko, A vitamini ve diyet liflerinin kullanımının akneye olan olumlu ya da olumsuz etkileri hâlen tartışmalıdır.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency