- Gösterim: 25757
İnsan koku yeteneği evrimsel süreçte diğer canlılara göre (ihtiyaçların azalması ve görme duyusunun daha fazla ön plana çıkması ile) azaldı. Bununla birlikte kötü koku algısı kişiye göre değişmekle birlikte halen sosyal yaşamımızda bir sıkıntı nedeni olmaya devam etmekte. Belki de bildiğimiz ve en iyi tanımlayabildiğimiz koku kendi kokumuz. Bu genel anlamda “Vücut Kokusu” olarak tanımlanmaktadır. Vücut kokumuz vücudun belli bölgelerinde daha yoğundur. Saçlı deri, koltuk altı, ayaklar, kalça ve kasık, göbek deliği, ve ağız içi gibi.Yoğunluğu ve özellikleri yaşa, kişiye, cinsiyete, genetik ve ırksal özelliklere, yeme alışkanlıklarına, yaşam çevresel koşullarına ve sistemik nedenlere göre değişmektedir. Bununla birlikte sosyal ve kültürel yapının değişimi ile vücut kokusu temizlik ve genel fiziksel durumun bir izlenimi olarak algılanmaktadır. Bu nedenle istenmeyen bu kokunun ortadan kalkmasını ya da daha az fark edilebilir olmasını istiyoruz. Vücut kokusu oluşma nedenlerine göre;
- Deri kokusu
- Ağız kokusu: 90% ağız içerisinden, 10% sindirim ve solunum sisteminden kaynaklanan ağız kokusu
-
Vücut artıklarının (idrar, gaita gibi) kokusu olarak tanımlanabilir.
Deri Kokusu, Ter Kokusu
Deri kokusu deri yüzeyinde oluşmakta. Deri yüzeyinde deri ekleri tarafından salgılanan sebum, apokrin ve ekrin ter bezleri içeriği, dökülen deriden oluşan bir ortam oluşmakta. Bu ortamdaki bakteriler ve havanın oksidasyonu gibi kimyasal süreçler kokunun ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Terleme ile gelişen vücut kokusuna bromohidrozis, osmidrozis de denilmektedir. Terle ilişkili vücut kokusu, neredeyse tüm bireylerde yaşamın bir noktasında ortaya çıkar. Aşırı kötü kokulu ter, patolojik kabul edilir ve Yunanca "bromos" (kötü koku) ve "hidros" (ter) kelimelerinden türetilen "bromhidroz" olarak adlandırılır.
Bromohidroz terlemenin kaynağına göre ekrin ve apokrin bromhidrozis olarak ayrılmaktadır. Apokrin bromhidrozun en sık görüldüğü bölge koltuk altıdır. Ekrin bromhidroz ise çoğunlukla ayakları etkiler.
Ekrin bromohidroz: ilaç ya da belli besinlerin alımlarından sonra tüm vücutta ekrin bezlerden kaynaklanan terleme ile ortaya çıkan bromohidrozlardır. Örneğin sarımsak, çemen yenildiğinde terin kokması gibi. Ekrin bromhidroz ayaklarda olduğu gibi bölgesel de olabilir. Bu terlemenin olduğu ayaklarda cilt yüzeyinde çoğalan bakterilerden kaynaklanmaktadır.
Apokrin bromohidrozis; apokrin ter bezlerinden kaynaklanmaktadır ve kişiye özgü kokunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Koltuk altı, genital bölge, hatta göbek deliği kokuları bundan kaynaklanmaktadır. Bu koku apokrin ter bezlerinden kokusuz olan salgıdaki yağ asitlerinin deri yüzeyindeki bakteriler tarafından parçalanması ile ortaya çıkmaktadır. Apokrin bromohidroz ergenlik döneminde başlamaktadır ve fiziksel aktivite ile artmaktadır.
Deri kokusu denilince ilk akla gelenler koltuk altı, baş ve saçlı deri ile ayak kokusudur. En fazla bilimsel çalışmalar ve hasta şikayetleri bu bölgeler üzerine odaklanmaktadır. Bu bölgelerde kokuya neden olan uçucu kimyasal içerik düşük moleküler ağırlıktaki yağ asitleri, aldehitler, ketonlar, nitrojen içerikleri ve sülfürden oluşmaktadır.
Koltuk altı kokusu
Koltuk altı kokuları çalışmalarında ayırt edilebilen beş farklı koku tanımlanmıştır; genel ter kokusu, kedi idrarı-greyfurt-frenk üzümü karışımı(sülfürlü koku), baharatlı-kimyon karışımı koku(asitik koku), ıslak ayak-ıslak sünger karışımı koku(yağlı koku) ve taze soğan kokusu.
Koltuk altı, göğüs altı ve kasık bölgeleri gibi apokrin bezlerden zengindir. Apoekrin bezler diğer vücut ekrin ter bezlerine göre daha yoğun ve aktiftir. Bu nedenle koltuk altı terlemesinde su dışında proteinler, yağlar, yağ asitleri, kolesterol ve demir taşıyan tuzlar daha yoğundur. Ayrıca koltuk altında bakterilerden oluşan flora belki de vücudun en yoğun bölgesidir. Koltuk altında aerobik ve anaerobik organizmalardan oluşan bir flora bulunmaktadır. Bu flora yoğunluğu 500,000-1,000,000/cm² arasındadır. Bu flora gün içerisinde ve mevsimlerle bile değişmektedir. Örneğin difteroidler kışın azalmakta ancak yazın artmaktadır. Flora sağ ve sol koltuk altında aynıdır; kadın ve erkek arasında fark yoktur.
Kadınlarda koltuk altında erkeklere göre % 75 daha fazla apokrin bez bulunmaktadır. Ancak erkeklerde apokrin bezleri daha büyüktür ve daha aktif çalışmaktadır. Bu nedenle erkeklerde koltuk altında zengin apokrin salgı ve bakteriyel floranın gelişimi ile daha fazla koltuk altı kokusu görülmektedir. Koltuk altı kokusu olan kadın ve erkeklerde cilt pH'ı düşük bulunmuştur.
Koltuk altı kokusunun ortaya çıkmasından sorumlu bakteriyal flora hijyenik koşullara ve banyo sıklığına göre de değişmektedir. Bakteriyal florada Corynebacterium ve Staphylococcus türleri; Corynebacterium striatum, C. jeikeium ve Staphylococcus haemolyticus tanımlanmıştır. Bu floranın deride oluşması ve stabil olarak kalmasında derinin pH'ı, nemi, lipid içeriği, sıcaklığı ve deskuame olan fizyolojik olarak dökülen deri yapısı önemli faktörlerdir. Bu floranın stabil kalmasında vücudun immün sisteminin de stabilitesi önemlidir. Floranın kişilere göre değişimi farklı koltuk altı kokusunu açıklayabilmektedir. Koltuk altı kokusunun ortaya çıkışına hakim olan 2 farklı mikroorganizma saptanmıştır. Coryneform veya koklar. Coryneform mikroorganizmalar yüksek nem gibi uygun çoğalma koşullarında koltuk altında daha fazla çoğalmakta ve kokların çoğalmasını baskılar. Koltuk altı kokusunda etkili olan flora difteroidlerdir. Mikrokokuslar terde isovalerik asit gibi ekşi kokuya neden olmaktadır. Koltuk altı kokusunda bakterilerin floral gelişiminde kılların rolü olmadığı ya da minimal olduğu saptanmıştır. Çünkü kıllar bakterilerin deriye göre daha az çoğalabildikleri ortamlardır. Koltuk altı tüm bu nedenlerle vücut kokusunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Erkelerde koltuk altında androstenol gibi uçucu steroidler bulunmuştur. Bunun dışında çok düşük oranlarda da olsa androstenone, 5α-androst-16-ene-3α-ol, 5α-androst-16-ene-3β-ol ve androsta-4, 16-dien-3-one saptanmıştır. Bunlar idrar kokusuna yakın kokulara sahiptir. Uçucu steroidler erkeklerde kadınlardan daha fazla bulunmaktadır. Bu kokuların feromon olarak da vücut kokusunda rol oynadığı düşünülmektedir.
Erkeklerde hayvansal koku şeklinde koltuk altı kokusunda (E) -3-metil-2-heksenoik asit(3M2N) yağ asit seviyeleri yüksek bulunmuştur. Bu yağ asitinin oluşmasına Corynebacterium mikroorganizması neden olmaktadır. Koltuk altı kokusu tanımlanırken baharatlı kimyon gibi bir koku tarif edilmektedir. Bu kokunun ortaya çıkmasında 3M2N varlığı sorumludur.
Ayrıca yine koltuk altında 3-merkapto-3-metilhekzan-1-ol (11) yapısında bir madde saptanmıştır.Bu enatiomer yapısında ve S:R=72%:28% maddedir. Buradaki S enantiomeri et benzeri balık kokusu verirken R enantiomerinin meyveli ve otsu bir kokuya sahip olduğu bulunmuştur.
Vinil ketonlar, koltuk altı kokusunda en potansiyel koku bileşenleri olarak öne sürülmüştür. Vinyl ketone 1-octen-3-one (OEO) ve cis-1,5-octadien-3-one (ODO) koltuk altında tespit edilmiştir. Bunlar güçlü metalimsi bir kokuya neden olmaktadır. Apokrin bezlerde doymamış yağ asitleri lipid peroksit oluşumunda demir ile temas eder. Lipid peroksit oksidatif bozulma ile vinil ketonu oluşturmaktadır.
Baş bölgesi saç ve saçlı deri kokusu
Saçlı deride sebum bezleri yoğun olduğu için saçlı deri yüzeyinde yağ yoğunluğu fazladır. Saçlı deri kokusu bu yağlar ve deride bulunan Pityrosporum ovale ve Propiobacterium acne mikroorganizmalarından kaynaklanmaktadır. Propionibacterium acnes lipaz aktivitesi ile gliserini uzun zincirli yağ asitlerine parçalamakta. Pityrosporum ovale bu yağ asitlerini uçucu keton ve laktona çevirmekte. Saçlı deri kokusundan isovalerik asit, isobutirik asit, pentanoik asit, hexanoik asit, valeraldehid, heptanal ve indole sorumludur.
Ayak Kokusu
Ayakkabı içerisinde uzun süreli kapalı kalma koşulları, ayakkabı içerisinde ayakların yüksek ısı ve nem koşullarına maruz kalması ve bu koşullarda deride çoğalan mikroorganizmalar ayak kokusundan sorumludur. Ayak terinde de kısa zincirli yağ asitlerinin varlığı gösterilmiştir ve ayak kokusundan sorumludur. Kısa zincirli yağ asitleri isovalerik asite bezemekte bu nedenle ayak kokusu ekşi koku olarak tanımlanmaktadır.
Yaşlanma ile özellikle 40 yaşından sonra bir doymamış aldehid olan ve mono ansature yağ asitlerinin oksidasyonunda yıkılması ile ortaya çıkan 2-nonenal deride bulunmaktadır. 2-nonenal kokusu balıksı, reçine gibi hatta eski pomad ve mum benzer şekilde karakterize edilmiştir. Yaşlılarda vücut kokusu yaşlanmanın getirdiği bir süreçle gelişmektedir. Terin ve deri sebum içeriğinin değişiminden kaynaklanmaktadır.
Bromohidroz tedavisi
- Ter koku alanında hijyenik koşulların düzenlenmesi; kılların alınması, sık yıkanması, kozmetik ve ter önleyici (anti-perspirantların) kullanımı terleme miktarını, deri mikrobiyal florasını ve kokuyu değiştirmektedir.
- Koltuk altı cilt bakım ve kozmetiklerinin düzenlenmesi: bazı kozmetikler gliserin, amino asitler ve hidrolize kolajen gibi mikroorganizmaların daha kolay çoğalabileceği içeriklere sahiptir. Bazıları ise mikroorganizmalar karşı antimikrobiyaller içerebilmektedir. Bunların kullanımları sınırlandırılmalıdır.
- Eritromisin yada klindamisin gibi antibiyotikler sistemik yada topikal kullanılabilir.
- Kokudan sorumlu ön maddeler asit ve sülfür ön maddeleridir. Asit ön maddesi olarak N-α-3-hidroksi-3-methylhexanoyl-(L)-glutamine ve sülfür ön maddesi olarak S [1-(2-hidroksietil)-1-metilbutil] (L)-cysteinylglycine bulunmaktadır. Antiperspirant kullanımı bunları azaltmaktadır. Fiziko-kimyasal ölçümler antiperspirant kullanan kadınlarda (4.6 – 6.3) ve erkeklerde (5.2 – 6.3) koltuk altı pH değerini anlamlı olarak düşük bulmuşlardır.
- Son çalışmalar apokrin bezlerin bazı çözünür kokusuz bileşikler salgıladıklarını ve bazı insan türlerinde bunların varlığını göstermiştir.Bazı kişilerde ise çözünebilir bileşikler salgılanmakta; bunlar da kokulu karboksilik asitlere, kükürt bileşiklerine ve steroidlere mikroorganizmalar tarafından dönüştürülmektedir. Sürekli vücutlarında koku paranoyası ve fobisi yaşanmasına osmidrofobi (osmidrophobia) denilmektedir.