Sıtma Hastalığı

Sıtma HastalığıTüm mücadele ve tedavilere rağmen dünyada her yıl iki milyar insan sıtma riski altındadır. Bu risk gurubununda 160 – 200 milyon kişisi sıtma hastalığına yakalanmaktadır. 2013 raporlarına göre 2012 yılında dünyada sıtma hastalığından 627 bin kişi ölmüş ve bunun %77 sini 5 yaş altı çocuklar oluşturmaktadır.

Sıtma hastalığı insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihte birçok medeniyetlerin çöküşünde sıtmanın önemli bir rolü olduğu bilinmektedir.

Ülkemizde Kurtuluş Savaşı ve izleyen yıllarda, en yaygın olan hastalıkların başında sıtma gelmektedir. Daha sonra, sıtmaya önem ve öncelik verilmesi ile, hastalığın sayısı kontrol altına alınarak hasta sayısı azaltılmıştır. Ancak hastalığa verilen önemin azalması ile 1970’li yıllardan sonra ve yaklaşık her on yılda bir, yüz binlere yaklaşan sayılarla seyreden salgınlar yaşanmaktadır. Son yirmi yıldır,Türkiye’deki bildirimi zorunlu hastalıkların en çok görülenlerinden birisi sıtmadır. Ayrıca Türkiye’de görülen sıtma türünün, hafif seyretmesi ve hastalığa bağlı ölümler yapmaması, hastalığın önemsenmemesine neden olmaktadır.

Sıtma, Plazmodium adı verilen, tek hücreli ve hücre içi parazit ile oluşan bulaşıcı bir hastalıktır. Parazit, esas olarak, karaciğer hücrelerini ve kırmızı kan hücreleri olan alyuvarları tutar.

İnsan kanı ile beslenen sivrisinekler tarafından, hasta ya da paraziti taşıyan insandan alınarak sağlam insanlara taşınır ve onları da hastalandırır.

Sıtma parazitinin; vivax, malariae, falsiparum ve ovale olmak üzere dört ayrı türü vardır. Bunlardan vivax, üç günde bir nöbet veren (tersiyana sıtması) türdür. Ölümcüllüğü en az olan sıtmayı yapar. Bu nedenle de, benign sıtma olarak da adlandırılır. Türkiye’de yerli olarak görülen tür de bu türdür. Malriae dört günde bir gelen nöbetlerle seyreder (quartana sıtması).

Falsiparum’da ise, nöbetler belirgin değildir. Falsiparum ile oluşan sıtma en ölümcül olan türdür. Bu nedenle de, malign sıtma olarak adlandırılır. Daha çok Afrika, Uzakdoğu ve Güney Amerika gibi tropik bölgelerde yaygındır. Bu nedenle de, tropik sıtma olarak da adlandırılır. Quartana sıtması ve tropik sıtma Türkiye’de yerli olarak görülmez. Ancak, dışarıdan gelen olgular halinde görülmektedir. Ovale ise, yalnızca Batı Afrika’da görülür.

Rezervuar İnsanda sıtma yapan parazitler, yalnızca insan vücudunda bulunur ve rezervuarı insandır. Başka hiç bir canlıda yaşamaz ve herhangi bir ortamda da üretilemez. Başka bir anlatımla, Sıtma parazitini taşıyan insanların bulunup tedavi edilmesi halinde parazit ve Sıtma hastalığı yeryüzünden silinebilir.


Bulaşma Yolu

Sıtmanın esas bulaşma yolu sivrisinek ( Anofel ) iledir. Parazit yaşamının bir evresini sivrisinekte geçirmek orundadır ve sivrisinek sıtma paraziti için bir ara konakçıdır. Bu nedenle de, ortamda sivrisinek olmaz ise sıtma parazitinin varlığını sürdürmesi olanaksızlaşır ve hastalık ortadan kalkar.

Sıtma paraziti hamile anneden plasenta yolu ile çocuğa geçebilir. Bu geçişe bağlı olarak, fetüs ölümleri ( ölü doğum ), düşük, erken doğum ve yeni doğan sıtması oluşur. Bu nedenle de, gebelerde sıtmanın daha titiz izlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir.

Sıtmada, kan ve kan ürünleri ile geçiş de söz konusudur ( bu yolla oluşan sıtmaya edinsel sıtma denir ). Sıtma parazitini taşıyanlardan yapılan, kan transfüzyonu, organ nakli ve yan yana ( çift masa ) cerrahi müdahale gibi durumlarda edinsel sıtma oluşabilir. Bu tür geçişlerin, hastalığın yayılması açısından çok önemi yoktur; ancak bireysel sağlık açısından çok önemlidir. Kan ve organ vericilerinde sıtma paraziti araştırılması ihmal edilmemelidir.


Hastalığın Kuluçka Süresi

Sivrisineğin paraziti insana verdiği / enjekte ettiği andan başlayarak, parazitin karaciğerde üremesini tamamlayıp kana dökülünceye kadar geçen süre sıtmanın kuluçka süresi olarak kabul edilir. Başka bir anlatımla, kişinin sıtma parazitini alması anından başlayarak, prodramal ( ilk ) belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre kuluçka süresidir. Bu süre, sıtma parazitinin türüne göre değişir ve ortalama 7 – 30 gün kadardır.

Türkiye’de yerli olarak görülen Vivax’ta ortalama kuluçka süresi 12-14 gündür. Ancak, bazı alt tiplerinde bu süre daha uzun olabilmektedir.


Bulaştırıcılık Süresi

Hastalık belirtileri bulunsun ya da bulunmasın, kanında parazit taşıyan kişiler sıtmayı etrafına bulaştırırlar. Bu nedenle de, Sıtmada bulaştırıcılık süresi kişinin kanında parazit bulunduğu süre kadardır. Kişilerin kanında parazitin bulunma süresi ise, parazit türü ve tedavi durumuna göre değişir. Tedavi edilmeyen Vivax olgularında, kanda parazit varlığı, ortalama, bir buçuk yıl kadar sürer. Bazen bu süre daha uzun olup, beş yıla dek sürebilmektedir.


Hastalık Belirtileri

Hastalığa yakalanan kişilerin yakınmaları, sıtmanın türüne göre, bazı farklılıklar gösterir. Tüm türlerde ortak olan belirtiler; yüksek ateş, üşüme, titreme ve bol terdir. Bu belirtilere kusma ve ishal eşlik edebilir.

Parazitin karaciğer hücrelerinde üremesi sırasında, genellikle, hiçbir belirti yoktur. Kuluçka süresinin sonunda ve parazitin karaciğerden kana döküldüğü sırada, iki ile dört gün kadar süren, bir başlangıç-prodromal dönem geçirilir. Bu dönemde, tipik sıtma belirti ve nöbetleri yoktur. Ateş düzensiz aralıklarla yükselir düşer veya devamlıdır. Hastada halsizlik, kırıklık, iştahsızlık, baş, kas ve eklem ağrıları gibi nonspesifik enfeksiyon belirtileri görülür.

Prodramal dönemin sonunda ve parazitin alyuvarlara yerleşmesi tamamlandıktan sonra, düzenli olarak yineleyen nöbetler dönemi başlar.


Parazit türüne göre, üç ya da dört günde bir tekrarlayan klasik sıtma nöbetleri, üç evreden oluşur:

  1. Üşüme – Titreme (soğuk) Evresi: Hasta üşür ve titrer, dişleri birbirine vurur. Hastanın örtünmesine karşın üşüme ve titreme önlenemez. Bu evrede, cilt soluk, uçlar (parmaklar, dudak) siyanozedir. Nabız zayıflar, tansiyon düşer. Baş ağrısı, mide bulantısı yaygın görülen belirtilerdendir. Nöbetin bu evresi yarım ile iki saat kadar sürer.

  2. Yüksek Ateş (sıcak) Evresi: Hastanın üşümesi titremesi kaybolur ve ateş 40 – 41 dereceye yükselir. Buna bağlı olarak; hastanın yüzü kırmızı, solunumu sık, nabzı hızlı ve tansiyonu yüksektir. Genellikle huzursuzluk vardır. Nöbetin bu evresi, iki ile yedi saat kadar sürer.

  3. Terleme Evresi: Yüksek ateş evresi sonunda, hastanın önce başından başlayıp sonra tüm vücudunu kaplayan, yoğun bir terleme görülür. Zamanla ateş düşer ve buna bağlı belirtiler kaybolarak ( nabzın ve solunumun normale dönmesi, huzursuzluğun kaybolması gibi ) hasta rahatlar ve çoğunlukla uykuya dalar. Bu evre, iki dört saat kadar sürer. Evre sonunda ateş tamamen normale döner.


10-14 nöbetten oluşan, belirtili dönem tamamlandıktan sonra, hasta sessiz döneme girer ( klinik latent dönem denilmektedir. ). Bu dönemde hastanın yakınmaları kaybolur; ancak vücudunda parazitin varlığı devam ettiği gibi, dalak büyüklüğü ve anemi gibi belirtiler de devam eder. Diğer bir anlatımla, hastanın yakınmaları kaybolur; fakat hastalık devam eder. Hastaların gözden kaçmasının en önemli nedeni de budur.

Türkiye’de yerli bulaş yapan, yerleşik olan sıtmayı oluşturan parazit türü Plazmodium Vivaxtır. Kliniği çok hafif olup, öldürücülüğü düşüktür. İyi kliniğe sahip sıtma denmesi de buradan gelir. Tedavi edilmez ise, nükslerle seyretmesi en önemli özelliğidir. Hastalık, yaklaşık, üç günde bir gelen nöbetler halinde seyreder.

Sivrisinek tarafından insana verilen parazit, kan yolu ile giderek karaciğer hücrelerine yerleşir. Karaciğerdeki üremesini 10 – 14 günde tamamladıktan sonra kana dökülür ( kuluçka süresi ). Karaciğerden kana dökülen parazitlerin her birisi gidip bir eritrosite girer. Burada 48 saat süren bir çoğalmadan sonra eritrositleri çatlatarak, tekrar kana dökülür. Hastanın, sıtmaya özgü yakınmaları ( sıtma nöbetleri ) bu dönemde görülür. Böylece, 48 saat eritrosit içi ve 12 saat kadar eritrosit dışı olmak üzere, yaklaşık üç günlük bir gelişim nedeniyle, belirtiler üç günde bir yineler. Tersiyana Sıtması denmesi de buradan gelir ( tersiyana üç günde bir demektir).


Vivax Sıtması’nda sivrisineklerce enjekte edilen ve karaciğere yerleşen parazitlerin tamamı gelişmesini tamamlamaz ve kana dökülmez. Bir kısmı gelişimini tamamlayıp kana dökülürken; diğer bir kısmı ise karaciğer hücresinde saklı kalarak uykuya yatar ve varlığını sürdürür. Karaciğer hücresinde saklı kalan bu parazitler, bir süre sonra, beden direncinin düşmesi ve benzeri nedenlerle, tekrar aktive olur ve gelişmesini tamamlayarak kana dökülmeye başlar. Bunun sonunda ortaya yeni bir hastalık tablosu çıkar ki; buna nüks / relaps denir. Nükslerde klinik tablo çok hafif olup, hasta ayakta geçirir ve çoğunlukla farkında olmaz. Bu kişiler hastalığın yayılmasında çok önemli bir rol oynar.
Türkiye ve benzeri, hastalığın endemik olduğu bölgelerde, özellikle kişi daha önce sıtma geçirmiş ise, ilk atakta bile klasik sıtma nöbetleri görülmez. Yalnızca, iştahsızlık, halsizlik, zaman zaman hafifçe yükselen ateş, eklem – kas – baş ağrısı gibi nonspesifik enfeksiyon belirtileri vardır. Genellikle ayakta geçirilir.

Sıtmanın kesin tanısı, periferik kanda (kalın yaymada) parazit görülmesi iledir. Sıtma akla gelen her hastaya kalın yayma yapılarak parazit aranmalıdır.


Türkiyede Sıtma Hastalığınının Özellikleri

Hastalığın aslında yl içerisinde zaman dağılımı yoktur. Parazit hangi mevsimde alınır ise alınsın, hastalığın oluşması açısından bir fark görülmez ve kişi hastalanır. Buna karşılık sivrisineğin yaşam özelliklerine bağlı olarak hastalığın sıklığı mevsimlere göre farklılıklar gösterir. Örmeğin; Türkiye’de vektörlük yapan sivrisinekler kış uykusuna yatan cinsten olup, çevre sıcaklığının belli derecelerin altına düştüğü mevsimlerde uykuya yatar. Bu nedenle de, kış aylarında sıtma bulaşması görülmez ve yeni hastalar ortaya çıkmaz. Bunun bir sonucu olarak, hasta sayıları mart ayından itibaren artmaya başlar, yaz ve sonbahar aylarında en yüksek sayılarına ulaşır. Ekim kasım ayından sonra ise olgu sayıları hızla azalır. Özetle, sıtma Türkiye’de mevsimsel dağılım gösterir.

Sıtma hastalığını taşıyan sivrisinekler, çevresel faktörlerden çok fazla etkilenir. Bu nedenle de, hastalık her yerde ve aynı sıklıkta görülmez.


Sıtma hastalığı ve sivrisineklere göre Türkiye 4 bölgeye ayrılmakta ve bu bölgelere “Strata” denilmektedir.

  • Strata I: Anamur Burnu’ndan Van Gölü’nün kuzeyine çekilen hattın güneyinde kalan bölgedir. Bu bölgede, hastalık sürekli olarak bulunmakta ve yeni bulaşmalar yapmaktadır. Diğer bir anlatımla, hastalığın endemik olarak görüldüğü bölgedir.
  • Strata II: Anamur Burnu’nun batısında kalan, diğer Akdeniz Bölgeleri ile, Ege ve Trakya bölgesi’nden oluşur. Bu bölgede hastalık yer yer ve zaman zaman görülmez olur. Dışarıdan parazit getirilmesi halinde salgınlar görülür. Hastalığın epidemiler halinde seyrettiği bölgedir.
  • Strata III: Genellikle İçanadolu Bölgesine denk düşer. Bu bölgede, sıtma kontrol altındadır ve genellikle yerli bulaşma görülmez. Dışarıdan parazit gelmesi halinde küçük salgın odakları oluşabilir.
  • Strata IV: Karadeniz Bölgesi ve Kuzeydoğu Anadolu illerinden oluşan bölgedir. Yerli bulaşmanın olmadığı, dolayısı ile salgınların görülmediği bölgedir. Yalnızca dışarıdan gelen hastalar görülebilir.


Hastalığa Karşı Korunma ve Kontrol

Sıtmadan korunma ve hastalığın kontrol altına alınmasında başlıca iki yol bilinmektedir. Bunlardan birisi, çevredeki sivrisinekleri yok etmek suretiyle bulaşmayı engelleme / kesme; yani sivrisinek mücadelesidir. Diğeri ise; sıtma paraziti taşıyan insanları bulup tedavi etmek suretiyle, kaynak yok etmedir.

Eskiden, sıtmayı kontrol altına alınmada en etkili ve kolay yolun sivrisinekle mücadele olduğu sanılırdı. Oysa, günümüze dek yaşanan deneyimler bunun yanlış olduğunu göstermiştir. Bir ülke ve bölgede, sıtmayı kontrol altına almanın en etkili ve kolay yolu hastaları bularak erken tanı ve tadavisini yapmaktır. Başka bir deyişle, paraziti kontrol altına almak ve kaynakları yok etmektir.

Sivrisinek ile Mücadele

Kaynak Yok Etme / Parazite Yönelik Çalışmalar

Sıtma kontrolünde esas olan, paraziti taşıyan insanların ( kaynağın ) bulunarak tedavi edilmesidir. Bu çalışmalara kısaca kaynak yok etme çalışmaları denir ve çeşitli yöntemlerle yapılır. Bu yöntemlerin başlıcaları şöyle sıralanabilir; aktif sürveyans, seçici aktif sürveyans, pasif sürveyans, kitle tarama, kitle tedavi.

  • Aktif Sürveyans: Sıtmanın kontrol altına alınmasında; yani parazit taşıyıcıların bulunarak, erken tanı ve tedavisinde, en etkili ve kesin yöntem aktif sürveyanstır. Bu yöntemde, tüm aileler 15 gün ara ile ( sıtmanın kuluçka süresi ) ziyaret edilir. Son ziyaretten bu yana, ateş geçirmiş veya halen ateşli ya da nonspesifik enfeksiyon belirtileri olan kişi olup olmadığı soruşturulur. Şayet var ise, bunlardan kalın yayma yapmak suretiyle, sıtmalı olup olmadıkları araştırılır. Kanında parazit bulunanlar derhal radikal tedaviye alınır.

    Türkiye’de, başta Strata I’e giren iller olmak üzere, hastalığın endemik olduğu tüm yerleşim yerlerinde aktif sürveyans yapılmalıdır. Diğer bir anlatımla, yerli bulaş bulunan yerleşim birimlerinin tümünün, yerli bulaş kesilinceye dek, aktif sürveyans kapsamına alınması gerekir. Bu yöntemin, kırsal yerleşim birimlerinde uygulanması oldukça kolaydır. Köyler belli bir program dahilinde ve on beş gün ara ile taranabilir. İhmal edilmemeli ve mutlaka yapılmalıdır. Buna karşılık, büyük nüfuslu kentsel yerleşim birimlerinde uygulanması daha zordur. Böyle durumlarda, yerleşim yerinin tamamını aktif sürveyansa almak yerine, yerli bulaşın saptandığı, olguların yoğun olduğu mahalleler seçilerek, uygulama buralarda yapılmalıdır.

  • Seçici Aktif Sürveyans: Bölgedeki / toplumdaki, parazit alma ve taşıma açısından risk gruplarına ( sıtmanın endemik olduğu bölgeden gelen veya bu bölgelere gidip dönenlere ) aktif sürveyans uygulanması yöntemidir. Seçici aktif sürveyans denmesi buradan gelir. Bu yöntem, on beş gün ara ile, iki kez kalın yayma yapma esasına dayanır. Böylece parazit getirme / taşıma riski 8yüksek olan kişiler taranmak suretiyle, parazit taşıyıp taşımadıkları test edilir ve parazitli olanlar derhal radikal tedaviye alınır. Daha çok parazitten arınmış bölgelerin korunmasına, hastalığın yerleşik olduğu bölgelerden arınmış bölgelere parazit getirilmesini önlemeye yöneliktir. Türkiye’de, Strata I dışındaki, tüm bölgelerde seçici aktif sürveyans yapılması gerekir. Bu çalışmanın kapsamına alınacak nüfusu ise; Strata I’e gidip gelen kişiler oluşturur ( tarım işçileri, askerler, öğrenciler, memurlar ve benzeri ). Daha açık bir anlatımla, Türkiye’de, Strata I’den mevsimlik işçi ( pamuk, fındık ve inşaat ) alan veya veren ( biçerdöverlerle tarım hasadına giden ) bütün iller, bu işçiler bölgelerine döner dönmez, on beş gün ara ile, iki kez kalın yayma yapmalıdır. Er eğitim birlikleri bulunan bütün illerin, Strata I’den eğitime gelen erlere, eğitim birliklerine gelişinden hemen sonra, Strata I’de askerlik görevini tamamlayarak terhis olan askerlere ise, döndükleri andan itibaren kalın yayma yapmaları gerekir. Aynı şekilde, Strata I’de hizmet vererek diğer bölgelere tayin olan memurlara, tayin oldukları yere varır varmaz, iki kez kalın yayma yapılmalıdır. Eğitim görmek için, Strata I’den diğer bölgelere giden öğrencilere eğitim yılı başında okulun bulunduğu yer sağlık örgütünce ya da diğer bölgelerden Strata I’de üniversite eğitimi gören öğrencilere ise eğitim yılı sonunda döndüklerinde, yine o yörenin sağlık örgütünce, kalın yayma yapılması gerekir. Özetlemek gerekir ise, seçici aktif sürveyans uygulamasında görev Strata I dışında kalan bölgelere düşmektedir. Türkiye ölçeğinde ise, dünyanın sıtmalı bölgelerine ( Afrika, Uzakdoğu, Güney Amerika ) gidip dönen kişilerin mutlaka izlenmesi ve döner dönmez, on beş gün ara ile, kalın yayma yapılması gerekir. Bu özellikle de Falsiparum getirilmesi açısından son derece önemlidir.

  • Pasif Sürveyans: Sağlık kurum ve birimlerine başvuran şüpheli olgulardan kalın yayma yapılması işidir. Türkiye’de, tüm bölgelerde yapılması gereken bir çalışma türüdür. Sağlık birimlerine başvuran ateşli veya ateş geçirmiş kişilerle, nonspesifik enfeksiyon belirtileri olan herkesten kan alınarak kalın yayma yapılması gerekir.

  • Kitle Tarama: Bir yerleşim birimindeki tüm insanlardan kalın yayma yapılması işidir. Yerleşim biriminde yaşayan tüm nüfusu tarayarak, tüm 9olguları aynı anda yakalama ve tedavi etme amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Pahalı ve zor olması nedeniyle, bu yöntemi uygulamada bazı özel koşullar aranır. Bunların başında bu yerleşim biriminin sıtma bulaşması açısından izole bir bölgede bulunması ve çevresine bir odak oluşturması gelir. Sıtmanın yerleşik olduğu bölgelerde bu yöntemi uygulamak için ise, olgu sayısı / sıklığı nüfusun %5’inden fazla olmalıdır. Her iki halde de, kitle tarama çalışması sıtma olgularının salgın yaptığı zamanın başında ya da sonunda yapılır (Türkiye’de ilkbahar başı, sonbahar sonu).

  • Kitle Tedavi: Bir yerleşim biriminde yaşayan ve Primakin konturendikasyonu olmayan herkesin aynı anda radikal tedaviye alınması işlemidir. Bu uygulama, çevresindeki yerleşim birimlerinde bulaşın olmadığı ve onlara yerel odaklık yapan yerleşim birimlerinde yapılır. Sıtmanın yaygın olduğu yerlerde de uygulanabilir. Her iki halde de, yerleşim yerindeki olgu sıklığının nüfusun % 10’u geçmesi gerekir. Bundan daha küçük sıklıklarda yapılır ise ekonomik olmaz. Çevresindeki yerleşim birimlerinde bulaşın olduğu yerlerde uygulanır ise, sıtma mevsimi başında veya sonunda uygulanmalıdır. Diğer zamanlarda, bulaş devam edeceğinden, çok etkili olmaz.

Çevre Düzenleme Çalışmaları

  • Sivrisinek üreme alanlarının Kontrol Altına Alınması: Eskiden, sivrisineklerin esas kaynağının bataklık, dere, deniz vb olduğu ve bu alanların ortadan kaldırmak suretiyle sivrisineklerden kurtulunabileceğine inanılırdı. Bunun bir ürünü olarak, bataklık ve göl kurutma çalışmalarına büyük önem atfedilmiş, “sivrisineklerle uğraşacağınıza bataklıkları kurutun” özdeyişleri üretilmişti. Zamanla, bu yaklaşımın yanlış olduğu ve doğadaki bu alanların yok etmenin olanaksızlığı anlaşılmıştır. Çünkü; bir kaya kovuğundan ağaç kovuğuna, dere kenarından, deniz kıyısına dek her yer sivrisinekler için doğal çoğalma alanı olabilmekte ve milyarlarca sivrisinek üretebilmektedir. Ayrıca, yerüstü su kaynaklarının drenaj ve benzeri yöntemlerle kurutulması ekolojik dengeyi bozarak yalnızca sivrisinekleri değil tüm canlılığı yok etmektedir. Bu nedenle, günümüzde, yaklaşım tamamen değişmiş ve kurutmayı, yok etmeyi esas alan eski uygulamalar terk edilerek onun yerine bu alanların kontrol etme / düzenleme anlayışı ve uygulamalarına geçilmiştir.

    Bu yeni yaklaşımın amacı sivrisineğin yaşam ve üreme alışkanlıklarına dayanmaktadır. Sivrisinek, 60-70 cm’den daha derin sulara, veya akışın olduğu, hareketin / çırpıntının olduğu yerlere yumurtasını bırakmamaktadır. Başka bir anlatımla, sivrisinekler tamamen durgun ve sığ sulara yumurta bırakmakta ve böyle yerlerde üreyebilmektedir. Doğal jitlerin kontrolünde de yapılması gereken durgun ve sığ su bulunmayan bir ortam yaratmaktır.

    Bunun için, göl, baraj ve bataklıkların kenarlarının 60 cm derinlikten duvarla çevrilmesi ya da etrafının düz bir yüzey haline getirilerek, çakıl veya cüruf ile kaplanaması, otların / sazlıkların temizlenmesi, dalgalanmaya / çırpıntıya olanak sağlanarak, canlı / hareketli hale getirilmesi yeterlidir. Kuşkuşuz ki; küçük, verimsiz ve birikinti niteliğindeki durgun suların, arazi düzenlemesi çalışmaları ile, kurutulması gerekir.

  • Yapay Sivrisinek üreme alanlarının Kontrol Altına Alınması: Sivrisineklere kaynaklık eden esas alanların, doğal alanlardan çok yapay, yani insan eylemleri sonucunda oluşan su birikintileri olduğu bilinmektedir. Çünkü; evlerin önündeki küçük kreasyon havuzundan, kara yollarının kenarında biriken suya dek her türlü yapı iyi bir çoalma alanıdır. Bunlarda doğal alanlardan daha fazlaldır. Aynı şekilde, çevreye bırakılan ve içinde su tutabilen herhangi bir atık ( araba lastiği, konserve kutusu, eski lastik vb ) milyarlarca sivrisinek üremesine neden olabilmektedir. Tarımdan konut sektörüne, çevre temizliğinden ulaştırma sanayine dek uzanan tüm iş alanlarında durgun su yaratılmaması oluşturmaktadır. Bu ise, tüm sektörlerin ve giderekten tüm toplumun üzerine düşeni yapmasına bağlıdır. Aksi durumda sivrisineklerden kurtulunamaz.


Kimyasal Savaş

Kimyasal savaşın esasını, çeşitli zehirli kimyasallarla, sivrisineklerin öldürülmesi oluşturur. Bu kimyasallara genel olarak pestisit, ensektlere karşı kullanılanlarına ise ensektisit adı verilmektedir.

Ensektisi olarak kullanılan kimyasallar çok çeşitli olup, halk sağlığı alanında kullanılan başlıca gruplar; organik klorlular, organik fosforlular, karbamatlar ve piretroitlerdir.

Ensektisitler, kullanıldıkları sivrisinek gelişim evresine göre; adultisit ve larvasit gibi isimlerle de anılırlar ise de, özde değişen bir şey yoktur. Tek farklılık bunların kullanıldığı sivrisinek evresi, preparat şekli ve kullanılma biçimidir.

  • Ergin Sinek Savaşı / Adultisit Kullanma: Adından da anlaşılacağı gibi, ensektisitlerin ergin / uçkun sineğe karşı kullanılmasıdır. Çok çeşitli kullanım biçimleri var ise de, en çok başvurulan yöntem kalıcı ev içi püskürtme ve açık veya kapalı alan sislemesidir.

    Kalıcı ev içi püskürtmenin esasını; ensektisitin, binaların iç yüzeylerine püskürtülmesi oluşturur. Ev içi püskürtme denmesi de buradan gelir. İnsandan veya hayvandan bina içinde kan emen sivrisinek ( evcil türler ), dinlenmek için ensektisit püskürtülmüş duvar ya da tavanlara konar ise, ensektisit ile temas ederek ölür. Bu uygulamada, her şeyden önce, sivrisineğin seçilen ensektisite duyarlı olması gerekir. Ayrıca, ensektisitin yüzeyde aktif olarak kalış süresinin olabildiğince uzun olması istenir. Böylece, püskürtme yapıldıktan sonra, bir süre (iki – üç ay) sivrisinekleri öldürür. Kalıcı püskürtme denmesi buradan gelir. Uygulamanın yeterince etkili olabilmesi için; yüzey türüne göre ( çamur, kireç, tahta, yağlıboya, emici, emici olmayan vb ) uygun formulasyonların seçilmesi gerekir.

    Yüzeyin her metrekaresine atılması gereken miktar / doz, ensektisit ve formulasyon türüne göre değişir. Bu doza göre hesaplanarak hazırlanan ensektisit su karışımı, pompalarla duvar ve tavanlara püskürtülür. Böylece, bir süre sivrisinek yoğunluğu ve hastalık bulaşı kontrol altına alınmış olur. Gerek sıtma ve gerekse diğer vektörlerle bulaşan hastalıkların kontrolünde sıkça başvurulan bir yöntemdir.

    Alan sislemesinin esasını ensektisitin havaya / atmosfere, zerrecikler halinde, püskürtülmesi oluşturur. Ensektisit zerreleri yavaş yavaş yere düşerken, uçkun sivrisinekler bu zerreciklere çarpar ise, temas sağlanır ve ölür. Doğrudan atmosferde, açık alanlarda yapılabildiği gibi ( açık alan sislemesi ), bina içinde / kapalı alanda da yapılabilir (kapalı alan sislemesi).

    Mazotta eritilmiş ensektisitlerle yapılan biçimine sıcak sisleme, suda eritilmiş ensektisitlerle yapılan biçimine ise soğuk sisleme denir. Etkililiği açısından, bu iki uygulamanın birbirinden farkı yoktur. Ancak, sıcak sisleme sırasında bol duman çıkması ve kesif bir mazot kokusu yayılması nedeniyle, yapılan iş daha gürültülü ve görünür hale gelir. Dolayısı ile de, halk üzerinde, yöneticilerin iyi çalıştıkları yönünde bir kanaat oluşur. Bundan ötürü de, yerel yöneticilerce yeğlenir. Buna karşılık petrolün çevre sağlığına olan olumsuz etkilerini de beraberinde getirir. Bu nedenle, soğuk sisleme tecih edilmelidir.

    Alan sislemesi, uygun ensektisit seçimi ile ( sivrisineklerin duyarlı olduğu ve kısa sürede aktivasyon kaybeden ), sivrisineklerin en aktif olduğu akşam ya da sabah alacakaranlıkta yapılır. Ayrıca, hava koşullarının da uygun olması gerekir ( yağışlı ve rüzgarlı havalarda yapılmaz ). Alan sislemesi sivrisinek mücadelesinde çok etkili olmayan, bu nedenle de halk sağlığı uygulamaları ya da sıtma kontrolünde önerilmeyen bir yöntemdir. Daha çok sivrisineklerin rahatsız edici etkisini önlemek ya da turistik amaçlı uygulamadır. Bu amaçla bile, sisleme yerine larvasit uygulamaları tercih edilmelidir.

  • Larva Savaşı / Larvasit Kullanma: Adından da anlaşılacağı üzere, ensektisitlerin sivrisinek larvalarını öldürmek üzere kullanılmasına bu ad verilir. Su yüzeyinin özelliklerine göre; yani otlu sularda toz / granül formulasyonlar, otsuzlarda ise sıvı / solusyon formulasyonların su yüzeyine püskürtülmesi şeklinde yapılır. Etkili bir sonuç elde edebilmek için, larvasit olarak, larvaların duyarlı olduğu bir kimyasalın şeçilmesi gerekir. Tıpkı kalıcı püskürtmede olduğu gibi, ensektisit ve formulasyon cinsine göre metrekareye atılacak miktar değişir. Hesaplanarak bulunan miktardaki larvasit hazırlanarak, pompalarla püskürtme yapılır. Etkililiğinin olabildiğince uzun olması istenir. Daha larva döneminde öldürdüğü için, gerek sivrisinek ve gerekse sıtma kontrolünde en etkili kimyasal savaş yöntemidir. Tüm diğer yöntemlere yeğlenmelidir.

    Larva savaşında, sistemik toksik etkisi olmayan; ancak larvanın solunumunu önleyerek etki eden kimyasallarda kullanılmaktadır. Bunun en eski ve klasik örneği su yüzeyine petrol / mazot püskürtülmesidir. Petrolün doğaya olan zararlarının anlaşılmasından sonra bu uygulama tüm dünyada, bu arada da Türkiye’de de yasaklanmıştır. Hangi tür durgun su olursa olsun, Mazot ya da diğer petrol ürünleri atılmamalıdır.

    Son yıllarda, tıpkı mazot gibi, larvaların solunumunu engelleyerek öldüren bazı yüzey aktif maddeler piyasaya sürülmüş ve yer yer kullanılmakta ise de, çevreye olan etkileri özellikle de ötrofikasyona neden olması açısından dikkatle kullanılması gerekir.

    Biyolojik larva savaşı günümüzde yaygın taraftar bulmuş uygulamalardandır. Bunların en başında geleni, durgun sulara / jitlere, Japon Balığı diye bilinen Gambusia balığı ekilmesidir. Larva ile beslenen bu balık, jitlere atıldığında hızla üreyerek sivrisinek sayısını etkili bir biçimde azaltmaktadır. Ekonomik olması yanında, doğaya zararsız bir yöntem olması en büyük avantajını oluşturmaktadır. Bu yöntemle larva savaşı için; akvaryumlarda veya doğal su kaynaklarında stoklanan / beslenen balığın, kepçelerle yakalanarak, hedeflenen üreme alanlarına atılması yeterlidir.

    Bacilus Thuringiensis, ve Bacilus Sphaericus; larva savaşında kullanılan diğer biyolojik yöntemlerdir. Doğada bulunan, bu bakterilerin sporları sivrisinek larvaları için toksiktir. Yapay ortamlarda elde edilen sporların ya da ürünlerinin ( bioensektisit ) üreme alanlarına püskürtülmesi suretiyle larvalar öldürülebilmektedir.


Sivrisinek – İnsan İlişkisinin Kesilmesi

Bu uygulamanın esasını sivrisineklerin insanların yaşadığı yere girmesini ya da girmesi halinde de insandan beslenmesini engellemek oluşturur. Sivrisinek kontrolü anlamında hiç bir değeri yoktur. Buna karşılık, sıtmadan korunmada yararlı uygulamalardır. Bunların en yaygın ve bilinen örnekleri, evlerin kapı ve pencerelerinin tel kafeslerle kaplanması, cibinlik kullanılması ve kalın elbiselerle vücudun kapatılmasıdır. Oldukça etkili yöntemlerdir ve
hafifseyerek ihmal edilmemesi gerekir. Türkiye’de, Strata I’e giren bölgelerde tüm evlerin tel kafeslerle kaplanması, özellikle gebelerin ve diğer risk gruplarının ( nonimmün kişilerin ) cibinlik altında yatması önerilmelidir.

Kapalı hacimlerde buharlaştırmak suretiyle ( mat vb ), ya da losyon veya krem şeklinde deriye sürülerek kullanılan, sivrisinek kovucular sivrisinek insan temasını keserek etki gösteren kimyasallardır. Ancak, bunların sivrisinek kontrolünde bir yeri olmadığı gibi, sıtma kontrolünde de önemsenecek bir yeri yoktur.

Bunların kullanılmasında bazı konulara dikkat edilmesi gerekir. Mat kullanılan odanın, kapı ve pencerelerinin açık tutularak, havadaki konsantrasyonun belli miktarın üzerine çıkmaması sağlanmalı ve bu odalarda, bir yaşın altında bebek ile astımlı ve kalp yetmezliği olanlar bulunmamalıdır. Aynı şekilde, sinek kovucu losyon ve kremler de bebeklere sürülmemelidir. Losyon ya da krem türü kovucuların etki süresi dört saat kadardır ve etkilerinden yararlanabilmek için dört saatte bir yinelenmeleri gerekir.


Sıtmanın Tedavisi

Sıtmada, tedaviden amaç, yalnızca kliniğin iyileştirilmesi değil aynı zamanda taşıyıcılığın ve nükslerin önlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesi için ise, 14 günlük tedavinin hiç aksatılmadan ve tam olarak uygulanması gerekir.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency