Dövmenin uygulanması sırasında özel iğnelerle cilde yüksek miktarlarda dövme mürekkebi enjekte edilir. Dövme iğneleri kaçınılmaz olarak cilde zarar vermekte ve cilt bütünlüğünü bozmaktadır. Cildin iyileşme sürecinde alerjik olmayan inflamatuar reaksiyonlar ve alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Dövme mürekkepleri; renklendirici pigmentler, çözücüler, emülgatörler ve koruyucular gibi çok sayıda madde içermektedir. Dövme mürekkepleri bazı bileşenleri, bilinen ve bilinmeyen tehlikeli ve alerjenik potansiyele sahip kimyasallar içermektedir. Özellikle alerjilerin erken ya da haftalar, aylar veya yıllar sonra ortaya çıkabilmesi, reaksiyonu tetikleyen belirli alerjen bileşeni veya bileşenlerini belirlemeyi zorlaştırmaktadır.

Binlerce yıldır insanlar çeşitli nedenlerle ciltlerine dövme yaptırdılar. Polinezya kabileleri veya Anadolu gibi bazı kültürler için dinsel ve sosyolojik anlamlar taşırken, Batı dünyasında dövmeler çoğunlukla düşük sosyal statüyle ilişkilendiriliyordu. Günümüzde dövme yaptırmak dünya çapında oldukça popüler hale gelmiştir. Son anketler, ülkemizde de insanların yaklaşık %20-30'unun dövme yaptırdığını göstermektedir. Futbol, pop ve sinema yıldızları da dahil olmak üzere birçok dövmeli rol modeli, dövme yaptırmanın daha geniş bir kültürel ve sosyal kabul görmesine yol açmıştır. Dövmeler özel salonlarda, uzman kişiler tarafından yapılmakla birlikte, uygulama yöntemi, dövme aletleri, iğneler ve dövme mürekkebine dönük olarak Dünya Sağlık Örgütü'nün onayı halen bulunmamaktadır ve maalesef denetlenememektedir. Dövmelerin siyah veya çok renkli olduklarını, mukoza zarları ile gözbebekleri dahil olmak üzere vücudun hemen hemen her yerinde yaptırıldığını görmekteyiz. Burada tanımlanan dövme terimi kalıcı dövmeleri ve kalıcı makyajı ifade etmektedir. Kalıcı makyaj genellikle güzellik uzmanları tarafından özellikle göz çevresi ve ağız çevresine uygulanmaktadır. Kına, insan derisine enjekte edilmediği için dövme içinde değerlendirilmemektedir.

Dövme uygulaması özellikle dövme mürekkepleri çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir. Bunların sonuçları özellikle dövmeli ciltte lokal olarak ortaya çıkabilir ancak bazıları diğer organları etkileyecek şekilde sistemik olarak yayılabilir.

Dövme mürekkepleri, dövme makinelerinin yardımıyla özel iğneler tarafından pasif olarak cildin dermisine sürüklenir. Dövme yapıldıktan sonra, enjekte edilen dövme mürekkeplerinin bir kısmı iğne deliklerinden cilt yüzeyine atılır. Mürekkep içerisindeki pigmentler dermiste kalır ve dövmenin rengini oluşturur. Enjekte edilen dövme mürekkebinin bir kısmı lenf veya kan damarları yoluyla pasif olarak veya deriden kana göç eden hücreler tarafından aktif olarak ciltten uzaklaştırılır. Uzaklaştırılan dövme pigmentleri en yakın lenf düğümlerine taşınır, ancak muhtemelen karaciğer, akciğerler veya böbrekler gibi diğer organlara da taşınırlar. Deneysel çalışmalar dövme pigment parçacıklarını karaciğer içindeki Kupffer hücrelerinde göstermektedir. Dövme uygulama alanında yapılan çalışmalar, pigment parçacıklarının dermiste fibroblastlar ve makrofajlar dahil olmak üzere farklı hücrelerin sitoplazmasında yer aldığını göstermiştir. Dövme pigmenti yüklü makrofajlar öldüğünde, komşu makrofajlar salınan pigmentleri yeniden yakalar. Bu süreç, dövme pigmentinin stabilitesini ve uzun vadeli kalıcılığını sağlıyor gibi görünmektedir. Domuz ve insan derisi üzerinde yapılan deneyler, dövme ile deriye yerleştirilen kırmızı pigment konsantrasyonlarının deride cm² başına yaklaşık 0,60 ila 9,42 mg pigment arasında değiştiğini ortaya koymuştur. Farelerde, deri içine enjekte edilen kırmızı pigmentin yaklaşık %30'u dövmeden sonraki altı hafta içinde deriden kaybolmuştur. Farelerin dövmeli derisine güneş radyasyonu uygulandığında kaybolma %60'a kadar yükselmiştir. Genel olarak, derideki çözünmeyen dövme pigmentlerinin konsantrasyonu yıllar geçtikçe kademeli olarak azalır. Mürekkebin çözünen kısımları ise muhtemelen dövmeden sonraki ilk günlerde atılacaktır.

Dövme mürekkepleri, 100'e yakın farklı kimyasal bileşik içerebilen süspansiyonlardır. Renklendirici pigmentler, çözücüler, koruyucu maddeler ve çeşitli diğer maddelerle karıştırılır. İnsan vücuduna enjekte edilmelerine rağmen, dövme mürekkepleri hâlâ tıbbi ilaçlar veya implantlar gibi insan vücuduna yerleştirilen diğer maddelerle aynı kategoride sınıflandırılmamaktadır. Ne yazık ki, insan sağlığı güvenlik gereksinimlerini yerine getirmesi yönünde yasal düzenlemeler yoktur. Dövme mürekkepleri doğrudan tedarikçiler veya internet üzerinden satılmaktadır. Dövme mürekkeplerindeki kimyasalların kanserojen, immünotoksik ve duyarlandırıcı  özellikler çok iyi bilinmektedir. Ancak tehlikeli kimyasallar içeren dövme mürekkepleri kullanılmaya devam etmektedir.

Dövme mürekkebinde tehlikeli ve endişe verici maddeler üzerinde yapılan çalışmalar dikkatleri polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH; dövme mürekkeplerinde %43 oranında bulunmakta), birincil aromatik aminler (PAA; %14), ağır metaller (%9) ve koruyucu maddeler (%6) üzerinde yoğunlaştırmakta. 

Dövme pigmenteleri

Dövme pigmentleri için sıklıkla dövme boyaları terimi kullanılır, ancak boyalar suda çözünebildiği ve ciltte kalıcı olmadıkları için "boyalar" terimi kullanılmamalıdır. Dövmenin ciltte kalıcılığı, çözünmeyen pigmentler kullanılarak elde edilir. Pigmentler başlangıçta toz halindedir. Kimya endüstrisi, 100 nanometreden (nanopartiküller) birkaç mikrometreye kadar çaplara sahip minik, katı hal parçacıkları oluşturan pigment molekülleri sentezler. Bunlardan kullanıma hazır mürekkep süspansiyonları üretilir. Dövmede istenen rengi elde etmek için dövme mürekkepleri, farklı inorganik veya organik pigmentler ya da her ikisinin bir karışımını içerebilir. Son yıllarda nanoteknoloji ile üretilen yeni dövme mürekkeplerinde nanotoksikolojik etkilerden kaynaklanan yeni tehlikelerden bahsedilmeye başlandı; nanopartiküllerin sistemik geçişleri daha kolaydır.

Siyah pigmentler

Siyah pigmentler genellikle hidrokarbonların yanmasıyla üretilir ve is elde edilir. İsler, polisiklik aromatik hidrokarbon molekülleri (PAH) içeren siyah inorganik karbon parçacıklarının bir karışımıdır. Karbon siyahı, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından insanlar için olası kanserojen (grup 2B) olarak sınıflandırılmıştır. Bu değerlendirme, karbon siyahı partiküllerinin solunması üzerine akciğer kanseri riskinin artmasına veya hayvan modellerinde karbon siyahından kaynaklanan cilt kanseri riskinin artmasına dayanmaktadır. PAH, mürekkep süspansiyonunda serbestçe bulunur veya karbon siyahı parçacıklarının yüzeyine yapışır. PAH, DNA'ya bağlanabilen ve mutajeniteye yol açabilen diol-epoksitlerine metabolik olarak aktive edilir. Bu durum yalnızca kanserojeniteye değil, aynı zamanda lenfosit aktivasyonu ve makrofaj farklılaşması üzerinde de olumsuz etkilere neden olur.

Yapılan bir çalışmada halen kullanılan farklı siyah dövme mürekkeplerinde, gram mürekkep başına 201 μg'a kadar PAH bulunmuştur; bu, Avrupa Birliği tarafından gram dövme mürekkebi başına önerilen 0,5 μg PAH sınırından çok daha fazladır.

Beyaz pigmentler

Titanyum dioksit, genellikle beyaz mürekkeplerde ve diğer dövme pigmentlerinin renk gücünü değiştirmek için uygulanan etkili bir opaklaştırıcıdır. Titanyum dioksit, rutil, anataz ve brokit kristal yapılarında bulunur, ancak yalnızca ilk ikisi pigment olarak kullanılır. Bununla birlikte, özellikle anataz olarak titanyum dioksit, ultraviyole ışınlama altında radikal değil, reaktif oksijen türleri üreterek fotokatalitik aktivite gösterir. 2010 yılında, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) titanyum dioksiti solunum yoluyla grup 2B kanserojen olarak sınıflandırdı. Kanserojenlik mekanizmasının, titanyum dioksit parçacıkların akciğerlerden yeterince temizlenemeyeceği bir seviyeye ulaştığı, aşırı yükleme etkisi olduğu düşünülmektedir. 

Renkli inorganik pigmentler

Çoğu renkli inorganik pigment, sarı (FeO(OH)), kırmızı (Fe2O3) ve siyah (Fe3O4) renklerdeki demir oksitler içermektedir. Demir cevheri genellikle nikel gibi ağır metaller içerdiğinden, demir oksit pigmentleri saf değildir ve nikel içerir. Nikel bileşikleri IARC tarafından kanserojen olarak sınıflandırılmaktadır.

Başka bir pigment grubu, kadmiyum sülfür (CdS, sarı), cıva sülfür (HgS, kırmızı), krom oksit (Cr2O3, yeşil) veya kobalt spinel (CoAl2O4, mavi) gibi ağır metallere dayanmaktadır. IARC bu ağır metalleri grup 1 (insanlar için kanserojen: krom (VI), kadmiyum ve kadmiyum bileşikleri) veya grup 2B (organik cıva bileşikleri) kanserojenler olarak sınıflandırmıştır. Tehlikeli yapıları nedeniyle ağır metal bazlı pigmentlerin kullanımı azalmıştır.

Avrupa tehlikeli maddeler uyarı sisteminde (RAPEX), dövme mürekkeplerinin %28'inin Avrupa Konseyi Kararında tanımlanan eşik değerlerinin üzerinde ağır metal içeriği gösterdiği belirtilmektedir. Uyarılar özellikle arsenik, baryum, kadmiyum, krom (VI), bakır, kurşun, çinko ve nikelin varlığı ile ilgilidir. Toksik ve mutajenik etkilere ek olarak, bazı metaller (nikel, cıva, krom ve kobalt) cilt veya sistemik temasları ile alerjilere neden olan alerjenler olarak kabul edilmektedir. Nikel, kobalt ve krom ile yapılan alerji testlerinde Avrupa'daki hastaların sırasıyla yaklaşık %18'inde, %6'sında ve %3'ünde pozitif cilt yama test sonuçları ile en yaygın duyarlılaştırıcılar olarak kabul edilmektedir.

Organik pigmentler

Günümüzde renkli dövme mürekkeplerinin %80'inden fazlası endüstriyel organik pigmentler içerir. Organik pigmentler, tüm gökkuşağını kapsayan çok çeşitli renkler sağladıkları için dövmelerde yüksek renk gücü ve parlaklık için tercih edilmektedir. Bunlardan polisiklik pigmentler genellikle yoğunlaştırılmış aromatik veya heterosiklik halka sistemleridir. Heterosiklik pigmentlerin iki önemli örneği ftalosiyanin (yeşil, mavi) ve kinakridon pigmentleridir (mavimsi kırmızı, pembe, mor). Azo pigmentleri dövme pigmenti olarak hala en yaygın olarak kullanılanlardır. Sarıdan kırmızıya kadar renk aralığını kapsarlar ve genellikle kanserojen veya hassaslaştırıcı olan yoğunlaştırılmış aromatik aminlerden oluşurlar. Bu tür pigmentlerin sentezi, boyutlarını ve dağılım özelliklerini ayarlamak için reçineler, polimerler ve yüzey aktif maddelerin de eklenebileceği karmaşık kimyasal süreçler gerektirir. Elde edilen pigment, farklı yan ürünler ve diğer belirtilmemiş bileşikler içerebilir. Sentez sırasında kullanımları nedeniyle birincil aromatik aminler (PAA) organik pigmentlerin en önemli kirleticileridir ve konsantrasyonları azo pigmentleri içeren mürekkeplerde en yüksektir. Birincil aromatik aminler, bu mürekkeplerin güneş ışığı ya da lazer ışınımından sonraki bozunma ürünleri olarak da dövme alanında ortaya çıkmaktadır. Bu aminlerin bazıları kanserojen, mutajenik veya üreme sistemi üzerinde toksik maddeler olarak sınıflandırıldığından, dövme ve kalıcı makyaj ürünlerindeki azo pigmentleri bulunmamalı veya serbest kalmamalıdır.

Dövme mürekkebinde diğer içerikler

Dövme pigment tozları üspansiyon haline getirilmesi için sıvı bir ortama eklenmesi gerekir. Ancak, pigment parçacıkları suda çözünmez ve bu nedenle parçacık çökelmesini önlemek için emülgatörler, bağlayıcılar (örneğin polivinilpirolidon, polietilen glikol) ve koyulaştırıcı maddeler yardımıyla sulu veya alkollü çözücülerde dağıtılması gerekir. Ek olarak, süspansiyonu çalkalarken köpük oluşumunu önlemek için köpük önleyici maddeler eklenir (örneğin polidimetilsiloksan). Dövme mürekkebi süspansiyonlarındaki pigment konsantrasyonu genellikle hacimce %10-30 arasındadır geri kalınını ise bunlar oluşturmaktadır. 

2011 yılında yapılan bir araştırma, dövme mürekkeplerinin duyarlılaştırıcı dibütil ftalat, genotoksin hekzakloro-1,3-bütadien veya 9-florenon gibi maddeler içerebileceğini ortaya koydu. 9-florenon sitotoksiktir ve ışığa maruz kaldığında reaktif oksijen türleri üretir.

İsviçre'de, kozmetiklerde kullanımı yasaklanmış koruyucu maddeler kulanılan dövme mürekkeplerinde araştırılmış ve dövme örneklerinin %18'ine kadarında bulunmuştur. Bu yasaklı maddeler arasında 1,2-benzisothiazol-3[2H]-one, 2-octyl-4-isothiazolin-3-one, fenol ve hatta kanserojen formaldehit bile vardı. İzotiazolinonlar güçlü alerjenlerdir ve Avrupa nüfusunda yüksek bir duyarlılık oranına sahiptirler. Diğer vakalar da dövme mürekkeplerinde yaygın olarak kullanılan bir bağlayıcı olan gomalakın alerjik reaksiyonlara neden olabileceğini göstermektedir. Ayrıca, örneklerde N-nitrozaminler bulundu. N-nitrozaminler, ikincil aminlerin nitrit ile reaksiyonu sonucu oluşur. Birçok N-nitrozamin, hayvan testlerinde kanıtlandığı üzere, küçük konsantrasyonlarda bile kanserojendir.

Dövme iğneleri

Son zamanlarda, dövme iğnesinden çıkan metal kalıntılarının deride ve lokal lenf düğümlerinde biriktiği bildirilmiştir. Dövme iğneleri yüksek miktarda nikel ve krom içerdiğinden, metal kalıntıları hassasiyet veya alerji oluşumu için ek bir risk oluşturabilir.

Güneş, UV ve Lazer dövme silme uygulamaları sonrası

Dövmeli ciltte pigment molekülleri güneş ve UV kaynaklı olarak parçalanmakta, ayrışmaktadır. Pigment molekülleri tarafından emilebilen dalga boylarını yayan ışık kaynakları, bu parçalanmanın aşamalı ve sürekli olarak meydana gelmesini sağlamaktadır.

Lazer tedavileri ile dövme çıkarma işleminde dövme pigment parçacıkları daha küçük parçalara ayrılabilir. Şimdiye kadar, etki mekanizması olarak emilen ışık enerjisinin dövme pigmentinde ısı üretimi olarak varsayılmıştır. Uygulanan yüksek ışık yoğunluğu ve kısa darbe süreleri nedeniyle, pigment parçacıklarının ısınması çok hızlıdır; hızlı termal genleşme, şok dalgalarıyla birlikte parçacıkların parçalanmasına neden olur.

Güneş, UV veya lazer ile pigment parçacıklarının ısıtılması ve parçalanması, pigment molekülü içindeki kimyasal bağların kopmasına ve cilt içinde yeni kimyasal bileşiklerin üretilmesine yol açabilir. Pigment moleküllerinden kanserojen aromatik aminler gibi tehlikeli ayrışma ürünlerinin salındığı bildirilmiştir.

Dövmelere karşı ciltte oluşan olumsuz reaksiyonlar

Bu olumsuz reaksiyonlar ciltte lokalize olabilir veya vücudun diğer organlarını içerebilir ve dövmeden hemen sonra başlayarak yıllar hatta on yıllar sonrasına kadar geniş bir zaman aralığında gelişebilir.

Yara iyileşmesinin uzaması

Dövme uygulandıktan sonra ciltte epidermisten dermisin ortasına kadar uzanan çok sayıda delik bırakır. Deliklerin derinliği, dövme sanatçısının tekniğine ve kullanılan ekipmana bağlı olarak değişir. Bir deliğin genişliği genellikle 0,2 ila 0,4 mm çapa sahiptir. Cilt yaralanmasından sonra, yara iyileşmesi cilt bütünlüğünü geri kazandırmak için hemen başlar. Cildin yara iyileşme süreci, yaranın mikro ortamına kritik derecede bağlı olan bağışıklık hücreleri tarafından düzenlenen etkili ancak karmaşık bir süreçtir. Dövme mürekkeplerinin fiziksel varlığı, mürekkebin çeşitli sitotoksik kimyasal içeriği nedeniyle dövmeli cilt bölgelerinde değişmiş bir bağışıklık tepkisine yol açar. Ne yazık ki, dövme mürekkeplerinin dövmeden sonra normal yara iyileşmesini engelleyip engellemediği ve hangi ölçüde engellediği konusunda çalışma eksikliği vardır. Kaşıntı, kabuklanma ve gecikmiş yara iyileşmesi anketlerde sıklıkla bildirilmektedir ve bu da tahriş edicilerin, hassaslaştırıcıların veya hatta mikroorganizmaların bu süreci bozabileceğini göstermektedir.

Enfeksiyonlar

Dövme, ciltte mikrobiyal patojenlerin girişini kolaylaştıran çok sayıda delik oluşturur. Sonuç olarak, kolayca tedavi edilebilen hafif ila orta şiddette yüzeysel deri enfeksiyonları meydana gelebilir. Daha derin deri katmanlarına ulaşan patojenler, daha kapsamlı bir tıbbi tedavi gerektiren daha ciddi enfeksiyonlara neden olabilir. Patojenler sistemik dolaşıma girerse, sistemik enfeksiyonlar meydana gelebilir. Bir enfeksiyonun şiddeti, patojenin virülansına, dövme yaptıran kişinin bağışıklık durumuna ve altta yatan hastalıklara bağlıdır.

Son zamanlarda yapılan bir çalışmada dövme sonrası "Corynebacterium diphtheriae, Pseudomonas aeruginosa veya Staphylococcus aureus" gibi bakterilerle ilgili 1984 ile 2015 yılları arasında yayınlanmış 67 lokal deri enfeksiyonu ve sistemik komplikasyon vakası özetlenmiştir. Başka bir çalışmada 1991 ile 2011 yılları arasında dövme sonrası HPV veya hepatit C gibi viral enfeksiyonları bildiren 13 vaka kaydedilmiştir. Aynı çalışmada dövme sonrası Mycobacterium tuberculosis, Mycobacterium leprae, tüberküloz dışı mikobakteriler veya metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) gibi bakteriyel enfeksiyonları bildiren 25 yayın listelenmiştir. 2017 yılında, yeni yapılmış dövme sonrası deniz suyundan Vibrio vulnificus enfeksiyonundan kaynaklanan septik şok ve bir ölüm vakası bildirilmiştir.

Mikrobiyal patojen kaynakları arasında dövme yaptıran kişinin kendi cilt yüzeyi patojenleri, dövme uygulayıcısının elleri, ekipmanlarındaki patojenler ve dövmeden sonra cildin hijyenik olmayan ortamlara maruz kalacağı patojenler sıralanabilir. Bir diğer önemli patojen kaynağı ise %11'e kadar mikroorganizmalarla kirlenmiş dövme mürekkepleridir. Bu nedenle, bir dövme reaksiyonu yalnızca bir renkte meydana gelse ve dolayısıyla bir alerjiye işaret etse bile, mikrobiyal enfeksiyonlar her zaman dışlanmamalıdır.

Alerjik olmayan inflamatuar reaksiyonlar 

Zaman zaman dövmelerde yabancı cisim granülomları olan granülomatöz ve psödolenfomatöz reaksiyonları gibi uzun vadeli lokal bağışıklık tepkilerinin gelişimine neden olabilmektedir. Bununla birlikte, dövmedeki granülomatöz lezyonlar sistemik sarkoidozun bir belirtisi olabilir; unutulmamalıdır.

Kutanöz psödolenfoma, hem klinik hem de histolojik olarak kutanöz lenfomayı taklit eder. Değişken bir iyi huylu reaktif T veya B hücreli lenfoproliferatif süreçtir. Bu hastalığın patogenezi hala bilinmemektedir, ancak dövmelerin bu reaksiyonlarla ilişkili olduğu bildirilmiştir.

Dövme, ciltte sedef hastalığı, vitiligo, liken planus, kutanöz lupus eritematozus ve piyoderma gangrenozum dahil olmak üzere belirli cilt hastalıklarının ortaya çıkışını ya da klinik alevlenmesini tetikleyebilir (Koebner fenomeni).

Alerjik reaksiyonlar

Tanıları hala zor olsa da, dövmelere karşı alerjik reaksiyonlar, farklı derecelerde tanısal kanıtlarla bildirilmiştir.

Antikor aracılı dövme reaksiyonları, erken Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır; kimyasal kaynaklı aşırı duyarlılık reaksiyonlarında antikorların bir rolü olduğunu öne süren çok az çalışma bulunmaktadır. Dövmelere karşı alerjik reaksiyonların esas olarak T hücreleri tarafından aracılık edildiği düşünülmekte olup, gecikmiş Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonları olarak sınıflandırılmaktadır.

Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunun gelişimi genellikle bir duyarlanma fazını ve bir aynı duyarlandırıcnın uyarı fazını içermektedir. Cilt bir duyarlandırıcı ile karşılaştığında ciltte dendritik hücreler bu duyarlandırıcı ile en yakın lenf düğümlerine göç eder. Duyarlandırıcıyı çoğalan, dolaşımda ve dokuya yerleşmiş efektör ve bellek popülasyonlarına farklılaşan spesifik T hücrelerine tanıtır. Uyarı fazı sırasında, T hücreleri çeşitli efektör molekülleri, bağışıklık ve diğer hücreleri içeren inflamatuar reaksiyonu başlatır ve düzenler. Akut temas egzamalarında tipik olarak topikal duyarlandırıcı kimyasal ile temastan yaklaşık 1-3 gün sonra klinik bulgular ortaya çıkar ve alerjenin cilt temasından uzaklaştırılmasından sonra sona erer. Ancak dövmelerde, potansiyel alerjen kalıcıdır ve bu da gelişen reaksiyonun kronikleşmesine neden olarak ciddi sorunlara yol açabilir. Gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonlarının meydana gelme zamanlaması, dövme uygulamasından kısa bir süre sonra ile birkaç yıl sonra arasında değişebilir. Bu, kısmen bireyin belirli bir bileşiğe karşı zaten duyarlı olup olmadığına bağlıdır. Ancak bazı alerjenlere karşı duyarlılığı başlatmak için bu maddenin metabolize olması, bozunması, başka bir kimyasal ile birleşmesi veya ek (heterolog) bağışıklık uyarımının varlığını gerektirir.

Dövme sonrası alerjik reaksiyonlar klinik olarak ürtikeryal plaklara, likenoid, hiperkeratotik veya ülseronekrotik lezyonlar olarak ortaya çıkmaktadır. Klinik tabloda kontakt ürtiker benzeri reaksiyonlar veya fotoalerjik reaksiyonlar görülebilir. Daha eski, kırmızı renkli dövme alanlarında eş zamanlı reaksiyonlar tetiklenebilir. Genellikle, alerjik reaksiyonlar tetikleyici renge sahip dövmeli alanda lokal olarak ortaya çıkar, ancak özellikle daha önce duyarlılaşmış hastalarda tüm vücutta yaygın döküntü veya egzama şeklinde görülebilir. Bu reaksiyonlar erken dönemde (dövmeden sonraki 1-2 gün içinde) ortaya çıkar ve birkaç hafta veya ay sonra tedavi olmaksızın iyileşme eğilimindedir (çözünebilir dövme mürekkebi bileşenlerinin rol oynadığı alerjileri destekler).

Dövmelerin lazer tedavilerinde yaygın alerjik reaksiyonlar gelişebileceği ya da kadmiyum içeren sarı mürekkepli dövmelerde güneş sonrası fotoalerjik reaksiyon gelişebileceği gözlenmiştir (duyarlılaştırıcıların salınması nedeniyle). Bu fotoalerjiler, dövmenin güneş ışığına maruz kalması sırasında oluşan geçici reaksiyonları olan fototoksisite ile karıştırılmamalıdır.

Bazı nadir durumlarda, dövmede meydana gelen alerjik reaksiyonlar ortopedik, diş implant malzemeleri ya da piercingler tarafından da tetiklenebilir. Bu reaksiyonlar, implantın çıkarılmasıyla ortadan kalkar.

Kronik dövme reaksiyonlarının çoğunluğu kırmızı veya kırmızımsı renklerle ilişkilidir; örneğin pembe, turuncu, menekşe ve bordo. Azo pigmentleri, kırmızımsı renklere sahip dövme alerjisi hastalarının cilt biyopsilerinde en sık tanımlanan pigmentlerdir.

Dövmeye karşı tip IV aşırı duyarlılığın ayırıcı tanısında her zaman granülomatöz yabancı cisim reaksiyonları, sistemik hastalıklar (örneğin sarkoidoz veya bağ dokusu hastalığı), mikrobiyal enfeksiyonlar ve psödo-lenfomatoid reaksiyonlar gibi diğer geç reaksiyonlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Dövme reaksiyonları ve bazı ilaçlar

Dövme bölgesinde istenmeyen reaksiyonlar, farklı amaçlarla kullanılan sistemik ilaç tedavisinden sonra da ortaya çıkabilir.

  • Malign melanomlar için dabrafenib veya trametinib gibi BRAF ve MEK inhibitörleri kullanılır. Bu ilaçların sistemik kullanımı sonrası dövmelerde şişme, granülom oluşumu ve ağrı bildirilmiştir. Bu inhibitörler, tümör hücrelerinin aşırı büyümesini önler, ancak aynı zamanda otoimmüniteyi de uyarabilir.
  • Civa içerikli bir koruyucu olan timerosal içeren grip aşısından sonra, gözlerde üveit gibi şikayetler ile birlikte dövmenin kırmızı kısmında granülomatöz reaksiyonlar bildirilmiştir. Timerosalın alerji tetiklenmesine neden olduğundan şüphelenilmiş ve bu durum genel bir inflamatuar yanıta, ardından akciğer sarkoidozuna ve kırmızı, organik dövme pigmentine karşı aşırı duyarlılığa yol açmıştır. Timerosal içeren aşılardan kaynaklanan granülom oluşumu, dövmesi olmayan kişilerde de bildirilmiştir.
  • Allopurinol tedavisiyle ilgili dövme reaksiyonları bildirilmiştir. İlacın alımı ile birlikte dövmede belirgin bir döküntü ve sistemik eozinofili gelişmiştir. Allopurinolün ilaç kaynaklı aşırı duyarlılık sendromunun bir nedeni olduğu bilinmektedir. Öte yandan, allopurinol genel ve dövme reaksiyonları olan granülom ve sarkoidoz için bir tedavi seçeneğidir.
  • Genel olarak, bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar veya hastalıklar da dövmelerde reaksiyonlara neden olabilir. Örneğin, HIV ile enfekte olan kişiler, antiretroviral tedaviye başladıktan sonra dövmelerde tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu geliştirebilir.

Alerjik dövme reaksiyonları için tanı 

Dövme mürekkeplerine karşı alerjik reaksiyonların teşhisi oldukça zordur çünkü tanı araçları ve suçlu alerjenler hakkındaki bilgi çok sınırlıdır. Dövmeyle ilişkili alerjilerin tanısı için;

  • Klinik değerlendirme; hastanın dövme geçmişinin ve alerjik reaksiyonlarının sorgulanması, şüpheli alerjenin özellikleri hakkında bilgi sağlayabilir. Örneğin, lazer ya da güneş sonrası alerjik reaksiyon gelişim öyküsünde dövme mürekkebindeki pigmentler veya çözünebilir bileşenler arasında bir ilişki kurulabilir.
    • Alerjik reaksiyon bölgesinde yapılacak cilt biyopsilerinden elde edilen histolojik bulgular, atipik mikroorganizmalar tarafından oluşturulan cilt enfeksiyonları, sistemik hastalıklar veya lenfomatöz tümör infiltrasyonları gibi ciddi durumların dışlanmasına yardımcı olabilir. Dövme alerjilerinde baskın histolojik örüntü, gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarına uyan T hücreleri ve Langerhans hücrelerinin artan sayılarıyla arayüz dermatiti olarak belirlenmiştir.
    • Yama testleri, alerjenin kimliği hakkında bir ipucu sağlayabilir. Ancak pozitif yama testi maddesi dışında başka bir alerjenin ciltte reaksiyona neden olabileceği unutulmamalıdır. Teorik olarak, intradermal bir alerji testi, in vivo duruma daha çok benzeyeceği için bu reaksiyonlar için daha spesifik bir tanı aracıdır; ancak testin anafilaksi gibi riskleri nedeniyle fazla tercih edilmemektedir. Ayrıca, intradermal test sırasında uygulanan pigmentler testten sonra dermiste kalıcı olarak kalabilir ve kronik reaksiyonlar tetiklenebilir. Son yıllarda dövme pigmentlerine karşı temas alerjilerini araştırmak için yeni bir test paneli tanıtılmıştır. Bu panel 24 madde içerir; örneğin, o-fenilfenol, demir(II) sülfat ve gomalak gibi. 2014 yılında dövme reaksiyonları olan 90 hastada bir yama testi çalışması gerçekleştirilmiştir. Negatif yama testi sonuçları alerjeni ekarte edememektedir. Dövme reaksiyonlarına neden olan alerjenlerin çoğunun dermis içinde yavaş oluşabileceği, haftalar, aylar veya yıllar gerektirebileceği unutulmamalıdır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, alerjik reaksiyonların %37'si dövmeden sonraki ilk ayda meydana gelmiş ve çoğunluğu %63'ü geç reaksiyonlar ile ortaya çıkmıştır. Bu, en azından bazı alerjenlerin dövme mürekkebinde zaten mevcut olabileceğini göstermektedir. Geç başlangıçlı dövme aşırı duyarlılık reaksiyonları için dış etkenler, özellikle de cildin içinde dövme pigmentlerinin fotokimyasal olarak parçalanmasına neden olan ışık, pre-haptenlerden veya pro-haptenlerden kaynaklanan alerjen oluşumuna katkıda bulunabilir. Yama testinin dezavantajı, yalnızca duyarlılık ile hastanın temas ettiği bir madde arasında bir korelasyon sağlayabilmesidir; örneğin, dövme mürekkebindeki nikel ile ilişkili nikel duyarlılığı gibi. Dövme mürekkebinde bulunan diğer maddelerin de alerjik reaksiyon nedeni olabileceği unutulmamalıdır. Deri yama testleri, standart paneller, kullanılan dövme mürekkep içeriği ile hazırlanan paneller ya da şüpheli alerjenlerden hazırlanan paneller ile yapılabilir.
  • Dövme alanından alınan deri örneklerinde ve dövme mürekkebinde kimyasal analizler yapılarak organik ve inorganik pigment kaynakları, organik diğer içerikler ve ağır metaller saptanabilir. Kimyasal analizler biyopsi veya yama testleri sonuçları ile birleştirildiğinde anlamlıdır. Ancak alerjenlerin tanısı, özellikle dövme mürekkepleri söz konusu olduğunda zordur. Yukarıda belirtildiği gibi, dövme mürekkepleri, çözünmeyen pigmentlerin çözücüler, koyulaştırıcı maddeler, yüzey aktif maddeler, koruyucu maddeler ve diğer bilinmeyen katkı maddeleri ile karmaşık karışımlarıdır. Geçici ve erken başlangıçlı alerjik reaksiyonlarda, dövme mürekkebindeki çözünen bileşikler rol oynayabilir. Bu durumlarda, dövme mürekkebi ile yapılan bir yama testinde pozitif sonuçlar alınabilir. Geç başlayan dövme reaksiyonlarında, bazen dövmeden yıllar sonra ortaya çıkar, yalnızca ciltte hala bulunan maddeler alerjiyi tetikleyebilir. Pigment kaynaklı alerjenler açısından, şüpheliler büyük olasılıkla metaller, organik safsızlıklar veya organik pigmentlerin ayrışma ürünleri ve bunların metabolitleridir. Bir alerjeni doğrulamak için, hastanın bu maddeye maruz kaldığını ve buna karşı duyarlı hale geldiğini kanıtlamak gerekir. Bu, dövmeden veya kullanılan mürekkepten alınan bir cilt biyopsisinin analiz edilmesiyle yapılabilir. İkincisi dövme müğrekkebininde nalizlerin yapılmasıdır nacak bu oldukça güvenilmezdir, özellikle dövmeden aylar veya yıllar sonra oluşan geç başlangıçlı alerjilerde, kullanılan mürekkebin olmaması veya kullanılan mürekekebin içerğinin bu geçen zaman içerisinde değiştirilmiş olması nedeni ile. Geçmişte yapılan araştırmalar, krom, cıva, kobalt ve nikel metallerini, bir yama testini cilt biyopsilerinin kimyasal analiziyle ilişkilendirerek alerjik dövme reaksiyonlarının olası nedenleri olarak tanımladı. Bu metaller sıklıkla inorganik pigmentlerde bulunabilir. Cilt biyopsilerinde veya mürekkepte metallerin analizi nispeten kolaydır ve standart yama testi preparatları mevcuttur. Organik pigmentler kimyasal sentez yoluyla birçok yapısal varyasyon ile elde edilir ve dövme için de kullanılabilir. Bugüne kadar, dövme mürekkeplerinde yaklaşık 104 organik pigmentin kullanıldığı bildirilmiştir. Bir hastanın cildine gömülmüş pigmentin tam kimliğini bilmeden, altta yatan alerjenin teşhisi samanlıkta iğne aramaya benzer. Biyolojik doku veya mürekkeplerden pigment analitiği yüksek performanslı sıvı kromatografisi (HPLC) teknikleri veya matris destekli lazer desorpsiyon/iyonizasyon kütle spektrometrisi ile yapılabilmektedir. gerçekleştirilmiştir. Dövme alerjilerine neden olduğundan şüphelenilen pigmentler kimyasal analizleri yapılabilmekle birlikte bu pigmentlerin olası alt türevleri, duyarlılaştırıcı ayrışma ürünleri ve sentezleri sırasında kullanılan yan ürünler veya polimerler de alerji gelişiminde rol oynayabilir. Bu maddelerin çoğu için, hastanın bunlara karşı duyarlı olduğunu kanıtlayacak standart yama testi formülasyonları yoktur. Hastanın cildindeki pigment önceden biliniyorsa, belirli bir madde seti test edilebilir.
  • İn vitro yöntemler, alerjik olmayan kontrollerle karşılaştırıldığında hastada patojenik T hücre popülasyonları gösterebilir. Dövmede alerjene reaktif T hücre klonlarının sayısının artması, neredeyse kesinlikle biyopsi/mürekkepte bulunan bir maddeye karşı tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunu gösterir. Yüksek verimli teknolojilerin yardımıyla, cilt reaksiyonunun gerçekten şüpheli maddeden kaynaklandığına dair kanıt sağlanabilir. Genel olarak, kimyasalların T hücresi tepkilerini nasıl sağladıklarına ilişkin bilgi hala son derece sınırlıdır. Muhtemelen, T hücreleri antijen sunan hücrelerin majör histokompatibilite kompleksi (MHC) molekülleri tarafından sunulan alerjenle modifiye edilmiş peptitleri ve diğer olası mekanizmaları tanır. 

Dövme mürekkeplerine karşı oluşan cilt reaksiyonlarının tedavisi

Her reaksiyon için farklı stratejiler kullanılır. Tedaviler, reaksiyonların yerleşim yerine ve şiddetine bağlı olarak konservatif prosedürlerden invaziv prosedürlere kadar değişmektedir.

Konservatif tedavi, topikal, oral ve/veya intralezyonel steroidler, oral antihistaminikler ve dövmenin güneş ışığından korunmasını içermektedir.

İnvaziv tedaviler, ciltte reaksiyon alanından dövmenin çıkarılmasını hedefler ancak yara izi oluşumuyla sonuçlanan cilde kalıcı hasar verebilmektedir. Bunlar arasında kriyoterapi, elektrocerrahi, cerrahi eksizyon, dermabrazyon, asitle kimyasal yıkım veya Q-anahtarlı olmayan bir karbondioksit lazerle ablasyon bulunur. Dövmelerde alerjik reaksiyon belirtileri görüldüğünde dövme silmede kullanılan klasik Q-anahtarlı lazer tedavileri tercih edilmez, çünkü bu lazerler aşırı duyarlılık reaksiyonlarını başlatabilir veya kötüleştirebilir (pigment içeren hücrelerin yok edilmesi ve pigmentin hücre dışında reaktif hale gelmesine neden olduğu için). Bağışıklık sistemi, serbest kalan pigmentlerden veya parçalanma ürünlerinden hapten oluşumundan sonra yeni alerjen kaynaklarını tanıyabilir.

Dövmenin insan sağlığı üzerindeki olası etkilerini açıklığa kavuşturmak için daha fazla farmakolojik, toksikolojik ve epidemiyolojik çalışma yapılması gerekmektedir. Bu çalışmalarla dövme reaksiyonlarındaki tanıyı iyileştirmek mümkün olabileceği gibi, dövme mürekkeplerindeki potansiyel alerjenlerin yüksek risk değerlendirmeleriyle piyasadan ürünlerin yasaklanması veya sınırlandırılması sağlanabilir.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency