Vitiligo'nun Nedenleri

Vitiligoda ciltte melanositlerin yıkımı ve beyaz lekelerin gelişim nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte aşağıda sıralanan çeşitli mekanizmalarla ilişkilendirilmiştir. Bunlar arasında enfeksiyonlar, nörolojik anormaliler, melatonin reseptör disfonksiyonu, melanosit deri göçünde yetersizlik, genetik yatkınlık, otoimmün, oksidatif stres, inflamatuar medyatörlerin üretimi ve melanosit ayrımı için diğer mekanizmalar yer almaktadır  Neden tam olarak bilinmemekle birlikte vitiligoda hastalıklı alanda melaonistlerin fonksiyonlarını tam olarak yapamadıklarını biliyoruz.

Otoimmün Teori

Vitiligonun nedenleri tamamen anlaşılmamıştır ancak tıbbi araştırmalar bunun immün sistemle (vücudumuzun savunma sistemi) ilgili olduğunu düşündürmektedir.

Otoimmün aracılık; yanıttaki bir bozulmanın melanositlerin otoimmün efektör mekanizmaları (ya hafıza sitotoksik T hücreleri ya da melanosit yüzey antijenlerini hedef alan otoantikorlar) tarafından yok edilmesine neden olduğunu öne süren en yaygın ve iyi kurulmuş teoridir.

Vitiligo ve otoimmün bozuklukların ilişkili olduğu iyi bilinmektedir; örneğin vitiligo genellikle Hashimoto tiroiditi ve Graves hastalığı gibi tiroid bozukluklarının yanı sıra Addison hastalığı ve diabetes mellitus gibi diğer endokrinopatilerle ilişkilidir. Otoimmün poliglandüler sendrom, alopesi areata, sistemik lupus eritematozus, inflamatuar bağırsak hastalığı, romatoid artrit, sedef hastalığı ve pernisiyöz anemi dâhil olmak üzere bu durumlardan bazılarının alakalılığı hakkında ek araştırmalara ihtiyaç vardır.

Vitiligolu hastalarda, melanosit antijenlerine karşı antikorlar, tirozinaz ve tirozinaz ilişkili protein I ve II'ye karşı antikorlar kanda yüksek oranlarda görülebilmektedir. Hepimizin kanında bulunan beyaz kan hücrelerinden T lenfosit hücreleri, savunma sistemi denetimindeki sapma sonucu kendi renk hücrelerine saldırmaktadır.

Genetik Teori

Vitiligoda ailesel kümelenme görülür. Çok sayıda çalışmaya göre, birinci derece akrabalarda vitiligonun yaygınlığı %0,14 ile %20 arasında değişmektedir. Bilgiler açıkça genetik bir bileşeni göstermektedir; ancak, monozigotik ikizlerin sadece %23'ü uyum göstermiştir; bu da vitiligonun patofizyolojisinde önemli bir genetik olmayan faktörün olabileceğini göstermektedir.

Diğer yandan, vitiligo poligenik bir durum olduğundan, majör histokompatibilite kompleksi (MHC), anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE), katalaz (CAT), sitotoksik T lenfosit antijeni-4 (CTLA-4), protein tirozin fosfataz, insan lökosit antijeni (HLA) ve interlökin-2 reseptörü A (IL2RA) dâhil olmak üzere birkaç aday gen tanımlanmıştır. Bağışıklık kontrolünde yer alan tüm bu genler, yaygın vitiligo ile genetik ilişki açısından test edilmiştir..

Oksidatif Stres Teorisi

Oksidatif stres teorisine göre, en iyi bilineni konsantrasyonu bir milimole kadar ulaşabilen hidrojen peroksit () olan reaktif oksijen türlerinin epidermal içi birikimi vitiligo patogenezinde birincil faktördür. bu konsantrasyonda mitokondride değişikliklere neden olur, bu da melanositlerin apoptoza uğramasına ve ölmesine neden olur.

Vitiligo hastaları sıklıkla redoks durum göstergelerinde değişiklikler gösterirler. Malondialdehit (MDA), selenyum, C ve E vitaminleri, glutatyon peroksidaz (GPx), süperoksit dismutaz (SOD) ve katalaz (CAT) ilgi çeken önemli belirteçlerdir. MDA, lipid peroksidasyonunun bir yan ürünüdür ve oksidatif stresin bir işaretidir. Eritrositlerde bulunan önemli bir antioksidan olan selenyum, GPx etkisi için gereklidir. Süperoksit radikalleri, toksisitelerini azaltan SOD tarafından nötralize edilir ve CAT tarafından oksijene () ve suya () dönüştürülür. Vitiligo hastalarının hem epidermislerinde hem de serumlarında önemli ölçüde daha fazla SOD miktarı, azalmış eritrosit GPx aktivitesi, düşük CAT enzim seviyeleri ve düşük C ve E vitamin seviyeleri bulunur.

Sinirsel Teori

Sinir teorisi, sinir uçlarının melanin üretimini azaltabilen veya melanositlere zarar verebilen nörokimyasal maddeler salgıladığını varsayar. Ayrıca, vitiligo patogenezinin katalaz geniyle bağlantılı olduğunu ileri sürer. Peroksisom enzimi katalaz neredeyse tüm canlılarda bulunur. Hidrojen peroksidin su ve oksijene hidrolizini uyararak hücreleri oldukça reaktif oksijen radikallerinden korur. Katalaz enzim aktivitesi, vitiligo hastalarının hem lezyonlu hem de lezyonsuz cildinde azalmıştır.

Sinir teorisi, stres ve ciddi emosyonel travmanın vitiligoyu başlatabileceği veya arttırabileceği gözlemlerine dayandırılmıştır. Melanositlerin ve sinir sisteminin ortak embriyolojik kökeni ve segmental vitiligonun dermatomal yayılımı bu bakış açısını desteklemek için ortaya konulan söylemlerdir.

Derideki nöropeptidlerin yaygın dağılımının keşfi ve onların bir kısmının melanosit farklılaşmasını düzenleme kabiliyeti olduğunun ortaya konulması nöral hipotezi daha da güçlendirmiştir. Vitiligolu hastaların derisinde, nöropeptit Y'nin artmış bir immün reaktivitesi veya sinir büyüme faktörü reseptörlerinin ve kalsitonin geni ile ilişkili peptidin değişmiş bir dengesi olduğu gözlemlenmiştir. Vitiligolu deride katekolamin yolundaki değişiklikler, katekol-O-etil transferaz ve monoaminoksidaz aktiviteleri ve reseptörlerin artmış üretimi tanımlanmıştır. Sinirlerden salınan nöropeptitler, katekolaminler ve diğer metabolitler melanositleri veya renk maddesi melanin üretimini yok eder.

Vitiligolu deri bölgesinde ve çevresindeki sağlam deride otonom sinir fiberlerinin dejenere ve rejenere oldukları, Schwann hücrelerinin bazal membranlarında kalınlaşmalar gösterilmiştir. Vitiligoda kutanöz serbest sinir uçları ile epidermal melanositler arasında temas ortaya konulmuştur. Nöral hipoteze göre sinir sonlanmalarının kenarlarından melanositler üzerinde toksik etki gösteren nörokimyasal mediatörler salınmaktadır.

Biyokimyasal Teori

Biyokimyasal teori, melanin sentezinin toksik ara metabolitlerinin birikiminin ve yetersiz serbest radikal savunmasının, melanosit yıkımının bir nedeni olan aşırı miktarda hidrojen peroksit () oluşumuna yol açtığını ileri sürmektedir. Bazı teoriler, genetik faktörün, melanosit yapısı ve işlevindeki kusurların ve melanosit gelişim faktörlerinin eksikliğinin, depigmentasyon sürecine katkıda bulunduğunu ileri sürmektedir.

Vitiligo'nun otoimmün bir hastalık olduğu konusunda artık genel bir fikir birliği olmasına rağmen, bu mekanizmaların her birinin genel katkısı hâlâ tartışma konusudur. Önerilen bu hipotezlerin hiçbiri, birçok vitiligo fenotipini açıklamaya yeterli değildir. Bununla birlikte, belirgin hastalıkların gelişimi çevresel faktörlere bağlıdır.

Kendi Kendine Yıkım Hipotezi

Renk maddesi melanin sentezi, renk hücresi olan melanositlerce yok edilebilir. A. B. Lerner tarafından ilk olarak ortaya konulan bu hipoteze göre vitiligoda melanositler, melanogenezis yolundaki toksik ara ürünleri veya metabolitleri elimine eden içsel koruyucu mekanizmayı kaybetmişlerdir. Bu model, melanin sentezi metabolitleri veya ara maddelerinin toplanmasını ve melanositleri yok etmesini tanımlar.

Mikrokimerizm Hipotezi

Yapılan bazı çalışmalarda gebelikte (anne ile bebek arasında), organ nakli veya kan transfüzyonunda kişiler arasında hücre transferi olduğu gösterilmiştir. Bu hücre veya DNA'lar alıcıda on yıllarca kalarak mikrokimerizm durumu oluşturur. Vitiligonun da böyle bir yol ile oluşmuş olabileceği düşünülmektedir.

Viral Nedenler

Özellikle CMV (sitomegalovirüs)'ye bağlı vitiligo ve para şeklinde saç dökülmeleri öne sürülmüş ve bu amaçla antiviral tedaviler uygulanmıştır.

B12 ve Folik Asit Eksikliği

, ve folik asit eksikliğine bağlı homosistein yüksekliğinin vitiligoya neden olabileceği düşünülmektedir. Bu aminoasidin yüksekliği, kardiyovasküler hastalıklar ve sık kemik kırıklarına da sebep olduğu için önemlidir.

Bu teorilerin hiçbirisi tek başına yeterince tatmin edici olmadığından, birkaçını birden içeren teoriler de bazı uzmanlarca desteklenmektedir.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency