- Gösterim: 5043
Psöriazisin nedenleri tamamen anlaşılmamıştır, ancak tıbbi araştırmalar bunun immün sistemle (vücudumuzun savunma sistemi) ilgili olduğunu düşündürmektedir. Hepimizin kanında bulunan beyaz kan hücrelerinden T lenfosit hücreleri, bizi bakteri ve virüs saldırılarından korumaktadır. Ancak psöriazis hastalığında, bu T hücreleri yanlışlıkla kendi cilt hücrelerine saldırmaktadır. Bunun sonucunda, daha fazla deri hücresi üretilmektedir.
Deri hücrelerinin bu hızlı üretimi, derinin normal yenilenme sürecini bozmaktadır. Normal deride, en altta bulunan deri hücresinin en yukarıya kadar sürdürdüğü olgunlaşma süresi 21-28 gündür. Psöriaziste ise hücreler, bu süreci olgunlaşmamış hücrelerle 2-3 günde tamamlamaktadır. Bu nedenle, eski deri dökülmeden yenileri oluşur ve ölü ile canlı hücreler gözle görülebilecek şekilde birikmeye başlar. Sonunda deride, keskin sınırlı kırmızı yamalar gelişir ve bunların üzeri gümüş renkli kabuklarla kaplanır. Pullar kazındığında, zemininde küçük kanayan noktacıklar ortaya çıkmaktadır.
Sedef hastalığının gelişimi ve ortaya çıkışı çok faktörlüdür. Özellikle erken başlangıçlı ( yaş) plak sedef hastalığı olanlarda genetik birincil etkendir. Bu durum, ikiz, aile temelli ve büyük ölçekli popülasyon çalışmalarıyla gösterilmiştir ve kalıtımın olduğu tahmin edilmektedir. Genom çalışmaları kullanılarak günümüzde 'tan fazla sedef hastalığı ile ilişkili olabilecek gen lokusu tanımlanmıştır.
Aday nedensel genlerin çoğu; antijen sunumunda ( ve ), NF-kappa B sinyallemesinde (), tip 1 interferon yolunda ( ve ), interlökin (IL)-23/Th17 ekseninde ( ve ) ve cilt bariyer fonksiyonunda () rol oynar. Bu bulgular, sedef hastalığının patofizyolojisinin altında yatan muhtemel nedenin T hücreleri, dendritik hücreler ve keratinositler arasında karmaşık bir etkileşim olduğunu ve IL-23/Th17 ekseninin bağışıklık aktivasyonu, kronik inflamasyon ve keratinosit proliferasyonunun merkezi itici gücü olduğunu düşündürmektedir. Obezite, stres, beta blokerler, sigara ve lityum gibi çevresel tetikleyicilerin sedef hastalığını şiddetlendirdiği bilinmektedir.
Nispeten az veri olmasına rağmen, püstüler sedef hastalığının genetik olarak farklı olduğu ve farklı duyarlılık genlerinin rol oynadığı görülmektedir ( ve özellikle Avrupa kökenlilerde).