Atopik Dermatitisin Nedenleri Nelerdir?

Atopik dertamititis(egzama) yapan nedenler tam olarak bilinmemektedir. Çoklu nedenlerin varlığından bahsedilmekte. Bunlar;

  • Genetik; ailesel yatkınlık ve ikizlerde sıklığının fazlalığı bunu desteklemektedir.
  • Trafik ve endüstriyel kirlilik sıklığı artırmaktadır.
  • Yeme alışkanlıklarındaki değişimlerin önemli olduğu vurgulanmaktadır.
  • Hijyen hipotezi; çocukluk döneminde bakterilere( endotoksinler ve bakteriyal DNA immün uyarıcı dizinlere) maruz kalmanın azalması anlamına gelmektedir. Bebeğin sindirim sisteminde bağışıklık sistemi besinler ve mikrobiyal ajanlara maruz kalınması ile gelişmektedir. Gittikçe artan hijyen kuralları bunu engellemektedir. Örneğin probiyotik mikrorganizmalar bağırsaklarda zararsız çoğalarak daha zararlı mikroplara karşı savunma sisteminin gelişmesini sağlamaktadır. Prebiyotikler ise bu probiyotiklerin bağırsakta çoğalmasını sağlayan sindirilemeyen gıda maddeleridir. Bu nedenle AE önlenmesinde probiyotiker ve prebiyotiklerin kullanımından bahsedilmektedir.
  • Bebeklerin beslenmesindeki değişiklikler.


Emzirme süresi; 4-6 aya kadar emzirme riski azaltmaktadır. Annenin beslenmesinin rolünden bahsedilmekte. Özellikle taze meyve, sebzeler(antioksidan), çoğunlukla bitkisel yağlardan zengin bir beslenmenin atopi gelişme riskini azalttığı idea edilmektedir. Ancak bu konuda veriler çok yeterli değildir.

Emzirme döneminde; gıda alerjisi olabilecek riskli bebeklerde annenin yumurta, yer fıstığı, fıstık, deniz ürünlerinin almasının kesilmesi son derece anlamlıdır. Ayrıca annenin yüksek E ve C vitamini diyet uygulamasının IG E serum düzeyinde azalma yaptığı da bilinmektedir.

Emzirmenin yetersiz olduğu çocuklarda inek sütü riski artırmaktadır. Bu durumda sütün ısıtılması bu riski azaltmaktadır.

İnek sütü alerjisi olanlarda soya sütleri kullanılmakta ancak bu atopi gelişimini azaltmadığı gibi fitoöstrojen(bitkisel östrojen) içerikleri nedeni ile kullanılmamalıdır.

Katı gıdaların erken başlanması; özellikle 4-6 aydan sonra katı gıdalara geçilmesi ve katı gıdalar yanında kısmi emzirme atopi gelişimini azaltmaktadır.

  • Sigara içimi(Evde kullanan başka birisi bile olsa)
  • Evde evcil hayvan beslenmesi yada bunlarla temas; özellikle kedinler en fazla suçlananlarıdır.
  • Omega 3 yağarının diette yeterli alınması atopi gelişim riskini azaltmaktadır.
  • Kuru deri yapısı
  • Ciltte tahriş yapabilecek tüm kimyasallar
  • Enfeksiyonlar
  • Alerji yapıcı tüm nedenler;
  • Yiyecek alerjisi; hastaların sadece 3 de 1 inde saptanabilir. Bazı besinlerde özellikle meyvelerde bulunan salisilatlar alerji yapmadan kaşıntı yapabilmektedir.
  • Polenler, çimen, ev tozları
  • Stres
  • İklim Koşulları; aşırı sıcak yüksek nem ve soğuk ve rüzgar

AD sorumlu iki temel ve iç içe geçmiş mekanizmadan bahsediliebilir; derinin yapısı ve fonksiyonundaki bozukluklar ile deri yangısal-enflamasyon süreci.

1. Deri yapısında ve fonksiyonundaki bozukluklar; epidermisin en dış tabakası olan stratum korneum hidrasyonunda azalma ve su kaybında artma, seramit içeriğinde ve zincir uzunluğunda azalma gibi lipit içeriğindeki değişiklikler, keratin lamellar organizasyonda bozulma, filagrinde azalma, deri Ph’ında artış, serin proteaz aktivitesinde bozulma, deri yüzeyindeki mikrobiyotada staphylococcus aureus kolonizasyonunda anormal artış ile birlikte diğer mikrobiyom çeşitliliğinde azalma...

2. Deride başta CD4+ hücreler olmak üzere enflamatuvar hücrerin artışı ile karakterizedir. Normal deride bile bu T-helper (Th) 2, Th22 hücrelerin ve daha az orandaTh17 hücrelerin sayısındaki artış bunlarar ek olarak enflmatuvar süreçten sorumlu sitokinlerde artış görülmekte. Son yıllarda araştrımalar AD’de lezyonlu derideki mekanizmadan asıl olarak interlökin (IL)-4, IL-5 ve IL-13 gibi Th2 hücreleriyle ilişkili sitokinler ve timus aktivasyonu ile düzenlenen kemokin(TARC) ve eotaksin gibi kemokinlerin sorumlu oldukları gösterilmiştir. Th2 kemokinleri adı verilen TARC/C-C motif kemokin ligandı (CCL) 17 ve makrofaj kaynaklı kemokin/CCL22 gibi kemokinler en önemli kemokinlerdir. Kronik egzama lezyonlarında deride hücresel infiltratta Th2 ile birlikte,interferon (IFN)ɣ ve IL-12 üreten Th1 hücreleri bulunurken akut lezyonlardan dah aaz oranda olmak üzere Th22 ve Th17 bulunur. Th17 ve Th22, timik stromal limfopoetin gibi keratinosit ve fibroblastlardan salınan sitokin ve kemokinlerle birlikte dokunun yeniden yapılandırmasını ve fibrozisini gerçekleştirirler.  AD’de dermal dentritik hücrelerden başka, trimerik yüksek affiniteli IgE reseptörü taşıyan epidermal Langerhans hücreleri ve enflamatuvar dentritik hücreler de antijen sunumunda görev alır. Bu reseptöre bağlı IgE aracılığı ile hücreler alerjenleri alabilirler, klasik olarak ani gelişen (tip 1) alerjik reaksiyonlara neden olurlar ve T hücre aracılı gecikmiş tip (tip 4) reaksiyonları uyarırlar.

Epidermal bariyer bozukluğu ve deri enflamasyonu karşılıklı olarak birbirini etkiler. Epidermal bariyerin intirensek olarak bozulması keratinositlerden salınan T hücrelerini çeken kemokin aktivasyonu sitokin aracılı doğal immünite (IL-1 ailesi üyeleri gibi) ve sitokin aracılıTh2 polarizasyon ve Langerhans hücre aktivasyonu (IL-25, IL-33 veTSP) ile enflamasyonu uyarır. Fonksiyonu bozulmuş epidermal bariyer bu immün çevreyle etkileşince perkutan alerjen duyarlılığı da ortaya çıkar. Yine bozulmuş epidermal bariyer spesifik antimikrobiyal ortaya çıkar. Yine bozulmuş epidermal bariyer spesifik antimikrobiyal peptidlerin yetersiz düzenlenmesi ile birlikte S. aureus kolonizasyonu artar. S. aureus proteazların üretimi, doğal sinyal yolaklarının uyarılması ve T hücrelerini aktive eden süperantijenleri harekete geçiren enterotoksinlerin salınmasıyla alevlenmelere ve kronikleşmeye neden olur. Bu durum da IgE aracılı duyarlanma ve direkt olarak mast hücresi degranulasyonundan sorumludur. Timik stromal proteinin biri direkt olarak somato-duysal sinir uçları arasında direkt ilişki sağlamak, diğeri sinir uçlarını direkt uyaran ve hücresel pruritojenlerin salınımı artıracak şekilde düzenleyen IL-13 ve IL-31 gibi Th2 sitokinleri üretmek olmak üzere iki görevi olduğu görünmektedir. Ortaya çıkan nörojenik enflamasyon, Th2 yanıtlarının, keratinosit proliferasyonunun ve epidermal kalınlaşmanın desteği ile kısır döngüyü tamamlar. AD’de kaşıntı sık görülür ve bu kaşıntı genellikle antihistaminiklerle kontrol altına alınamaz. Histamin, substans P ve onların reseptörlerinin,periferal kaşıntıda önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Son zamanlarda, santral düzeydeki kaşıntıda beta-endorfin gibi endojen opioidlerin ve onların reseptörlerinin rolü üzerine dikkat çekilmiş ve morfinin gastrin salgılayan peptid reseptörleri aracılığıyla kaşıntıya neden olduğu bildirilmiştir.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency