- Gösterim: 239
Akne, 12-24 yaş döneminde %70-87 arasında değişen yaygınlık oranları ile en sık görülen cilt rahatsızlıklarından biridir. Derinin pilosebase foliküllerinde kronik inflamatuar bir cilt hastalığıdır. (Daha detaylı bilgi için...). Aknenin görülme yaşı puberte yaşının düşmesiyle birlikte hızla değişmekte olup, ergenlik öncesi hatta çocukluk çağı gibi giderek daha erken bir başlangıç göstermektedir. Akne, 7-12 yaşlarda, ergenlik öncesi dönemde, %3-4 oranlarda görülmekte ve ergenlik öncesi akne olarak tanımlanmaktadır. Ergenlik öncesi aknede hastalık yükünü en aza indirmek ve daha sonraki yaşlarda hastalığın kötüleşmesini önlemek için yeterli ve hızlı tedaviye ihtiyaç vardır. Bu yaş grubunda tedavi adölesan ve erişkin akne tedavisine benzer şekilde yapılır ancak tetrasiklin gibi antibiyotikler ve sistemik retinodi tedavilier kullanılmamalıdır. .
Preadölesan akne 7-12 yaşları arasında görülen klasik akne lezyonlarıdır.(komedonlar, papül ve püstüller, nodül ve kistler). Lezyonlar alın orta kısımlarında, T bölgesinde ve kulaklarda görülebilir.
Bu yaş grubunda akne görülmesi genellikle normal kabul edilir. Genetik bir yatkınlık vardır ve aknenin daha erken başlamasının, adrenal bez olgunlaşmasıyla ilişkili daha erken ergenlik başlangıcıyla bağlantılı olduğu varsayılmıştır. Ancak geç başlangıçlı konjenital adrenal hiperplazi veya polikistik over sendromu gibi altta yatan nedenler unutulmamalıdır. Kızlarda genellikle 6-7 yaşlarında, erkeklerde 7-8 yaşlarında başlayan adrenal bezlerin fizyolojik hormonal uyanışının belirtileridir. Adrenal bez kaynaklı DHEA ve DHEA-S hormon seviyeleri artmaya başlar ve sebase bez salgıları aktive olur. Komedonal aknesi şiddetli olan kızlarda DHEA-S düzeyleri, hafif komedonal aknesi olan veya komedonal aknesi olmayan kızlara göre daha yüksektir. Ayrıca sebum yapımındaki artışla akne gelişiminde rol alan P. acnes bakterilerinin deride kolonizasyonu artmaya başlamaktadır.
Son zamanlarda yapılan birçok çalışma, akne gelişiminde genetik ve yaşam tarzı faktörleri de dahil olmak üzere, tedavi başarısızlığında ve klinik şiddetle ilişkili çeşitli faktörleri tanımlamıştır. Bu raporlar değerli kanıtlar sağlasa da, ergenlik öncesi aknenin ana özellikleri hakkında önemli veriler hala eksiktir. Ayrıca, bu yaş döneminde başlayan akne yıllar boyunca devam edebileceğinden, erken tanı ve tedavi hastalık yükünü en aza indirmeye yardımcı olabilir.
Bu yaş döneminde akneli hastalarda rutin olarak yaş, cinsiyet, Fitzpatrick cilt tipi ve vücut kitle indeksi gibi demografik bilgiler, hastanın yaşam tarzı (spor aktiviteleri, günlük süt tüketimi gibi beslenme alışkanlıkları, kozmetik kullanımı), kadınlarda adet döngüsünün özellikleri ve akne öyküsü (ailede akne öyküsü, hastalığın başlangıcı, ağırlaştırıcı faktörlerin varlığı ve tedavi öyküsü) içeren standart bilgiler alınmalıdır. Hastalıktan etkilenen vücut bölgeleri (yüz, boyun, sırt, göğüs), akne lezyon tipleri ve sayıları (komedonlar, papüller, püstüller, kistler, nodüller ve akne izleri dahil) değerlendirilmelidir. Hastalarda akne tetikleyici veya ağırlaştırıcı faktörler (güneşe maruz kalma, adet dönemi, stres ve kozmetik kullanımı) sorgulanmalıdır. Puberte öncesi androjen fazlalığına veya virilizasyonun klinik belirtilerinin değerlendirilmesi güç olmakla birlikte iyi bir şekilde değerlendirilmelidir.
Ergenlik öncesi akne, yüzün T bölgesinde komedonların baskınlığı ile karakterizedir ve nispeten az sayıda inflamatuar lezyon vardır. Komedonal aknenin erken başlangıcı, ileride hastalığın daha şiddetli bir formunun habercisi olabilir. Bu dönemde yüz, vücut en sık etkilenen bölgelerdir. Gövde akne gelişimi açısından yetişkinler ve ergenlere daha sık etkilenmiştir. Ergenlik öncesi akne vakalarının %33,3'ünde yara izi bulunmuştur ve bu, bu akne formunun şiddetini ve erken tedaviye olan ihtiyacı doğrulamaktadır.
Geçmiş on yıllarda, ergenlik öncesi aknenin nadir olması ve potansiyel olarak hormonal doğası nedeniyle sistematik bir endokrin değerlendirmenin mutlak ihtiyaç gerektirdiği düşünülüyordu. Günümüzde, ergenlik öncesi akne, çoğu durumda endokrin bozukluklarıyla ilişkili olmayan normal bir akne çeşidi olarak kabul edilmektedir.
7-12 yaş döneminde kanser kızlarda daha sık görülmektedir.
Birkaç çalışma akne de kalıtımın güçlü bir rol oynadığını belirlemiştir. Prepubertal aknede hastaların %95'inde birinci derece aile akne öyküsü vardır.
Bu dönem aknesinde yaşam tarzı faktörleri arasında süt tüketimi tek faktör olarak tanımlanmıştır. Süt tüketimi ve tedavi başarısızlığı riskinin artması arasında bir ilişki kurulmuştur. Akne ile süt ve diğer süt ürünlerinin tüketimi arasında bir ilişki olduğu son yıllarda tartışılmaktadır. (Daha detaylı bilgi için...)
Stres, duygular, uyku eksikliği ve modern yaşam tarzı gibi psikososyal ve yaşam tarzı faktörleri bu yaş dönemi aknesinde rol oynamaktadır. Stres ile akne kliniğinin kötüleşmesi arasındaki ilişki artık iyi bilinmektedir.
Bu yaş döneminde akne dışındaki endikasyonlar için kullanılan sistemik tedaviler akne tedavisine zayıf yanıta ve tedaviye uyumun azalmasına neden olabilmektedir.
Ergenlik öncesi akne izleri %30-35 oranında bulunmuştur. Bu akne formunun erken tanı ve tedavi ihtiyacını doğrulamaktadır.