- Gösterim: 3972
Saçların boyanması, kökenlerini antik Mısır ve Roma İmparatorluğu'nda kullanıldığına dair kanıtlarla antik çağlara kadar götürmektedir. Başlangıçta, yaşlanma ile ortaya çıkan gri ve beyaz saçları gizlemekle sınırlıydı. Ancak günümüzde, trendlerin yönlendirdiği bir moda ifadesi olarak gençler arasında yaygın hale gelmiştir. Saç boya kimyasalları, kozmetik kaynaklı kimyasal maruziyetin önemli bir kaynağıdır ve çeşitli olumsuzluklara neden olabilir; saç boyasına bağlı gelişen temas ve alerjik egzamalar, deride pigment değişiklikleri, saç dökülmesi, cilt kanserleri, meme ve mesane kanserleri ile otoimmün bozukluklar gibi.
Hemen hemen her insan, hayatının belli bir döneminde saç rengini değiştirmek istemekte ve saçlarını boyamaktadır. Saçların renklendirilmesi, insan topluluklarının oluşumundan beri devam etmektedir. Güneş ile saç renginin açılması, kına gibi bitkisel kökenli boyalar ve metal içeren kimyasallar ile başlayan süreç, sentetik boyaların bulunmasıyla hızla endüstrileşmiştir. Hidrojen peroksit kullanılarak saç renginin açılması ilk defa 1867 yılında Paris'te tanıtılırken, p-fenilendiamin ve hidrojen peroksit kullanılarak saçların kalıcı şekilde boyanması işlemi 1890 yılında yine Paris'te uygulanmıştır. Saç boyaları ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra bugünkü anlamında kullanılmaya başlanmıştır. 1950 yılında ise tekstilde kullanılan boyaların geliştirilmesi ile birlikte saçlarda yarı kalıcı ve kalıcı boyaların kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Saç boyalarının evlerde kullanılabilir hale getirilmesiyle birlikte kullanımı hızla artmıştır.
Saç boyaları, saç kozmetik ürünleri içinde önemli bir yere sahiptir. Kadınların %50'sinden fazlası saçlarını boyatmaktadır. Saçlarını boyayan kadınların büyük bir çoğunluğu beyazları kapatmak için boyaları kullanırken, önemli bir kesimi saçlarında doğal olmayan bir renk sağlamak ve saç renklerini daha koyu ya da açık hale getirmek için boyamaktadır. Erkeklerin ise %20'si saçlarını boyatmaktadır. Kadın ve erkek saç boyası kullanıcılarının %70'inden fazlası 25 yaş üstüdür. Ancak son yıllarda genç nüfus artışı, moda, trendler ve sosyal medyada renkli saç boyama ürünlerine yönelik güçlü bir talep oluşmuştur; saç boyalarının kullanım yaşı 16 yaşın altına inmiştir. Yaratılan bu yoğun talep, saç boyası endüstrisini milyarlarca dolarlık bir pazara dönüştürmüştür. Saç boya endüstrisi 2020 yılında yaklaşık 21,4 milyar dolar değerindeydi ve 2025 yılına kadar yaklaşık 36,2 milyar dolar olması tahmin edilmektedir.
Saç boyaları sağlık riskleriyle en sık ilişkilendirilen kozmetik ürünler arasında yer almaktadır. Bu ürünlerin içeriğinde alkalileştirici, oksitleyici, birincil ara maddeler ve bağlayıcı moleküller gibi 25'ten fazla kimyasal bulunmaktadır. Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC)’nin yaptığı değerlendirmede, bu kimyasallarla yoğun temas eden kuaförlük mesleği ve mesane kanseri risk verilerini esas alarak saç boyası kimyasallarını "insanda muhtemelen karsinojenik" sınıfında tanımlamaktadır. Öte yandan, 1980 öncesi kullanılan kalıcı saç boyaları ile saçını boyatan bireylerde mesane kanseri, Hodgkin dışı lenfoma ve lösemi sıklığı arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir. 1970’li yıllardaki ticari saç boyası formülasyonlarının %89’u mutajenik özellikte aromatik amin yapısında kimyasalları içermekteydi. Bu nedenle, bu yıllardan sonra saç boyası formülasyonlarından bu yapıdaki kimyasallar çıkarılmıştır. Avrupa Birliği düzenlemelerinde kozmetik ürünlerin içerisinde toluidinler, izomerleri, tuzları ve halojenli ile sülfonlu türevlerinin bulunması yasaklanmıştır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve İsveç’te satılan saç boyası ve perma ürünlerinde yasaklanmış olan aromatik amin yapısındaki kimyasalların (4-aminobifenil, orto- ve meta-toluidin gibi) bulunduğu tespit edilmiştir. Saç boyalarında yer alan o-toluidin, sınıflandırmada insan için karsinojen olarak yer almaktadır. Kuaförlerde ve saçını boyatan bireylerde mesane kanser riski konusunda yapılan pek çok çalışmada gözlenen artmış kanser riskinin, halen kullanılmakta olan yeni saç boyası formülasyonlarına maruziyet ile ilişkili olmayacağı öne sürülmüştür.
17.000 kişisel saç boyası kullanıcısının katıldığı büyük bir çalışmada, meme karsinomu (östrojen reseptörü negatif, progesteron reseptörü negatif, hormon reseptörü negatif), yumurtalık karsinomu ve bazal hücreli karsinom insidansında artış gözlemlenmiştir. Kanıtlar yetersiz kalsa da, akciğer karsinomu, prostat karsinomu ve tükürük bezi karsinomu gibi maligniteler için bireysel veya birleştirilmiş göreceli riskler artmıştır. Kalıcı saç boyası kullanımıyla, özellikle foliküler lenfoma olmak üzere, Hodgkin dışı lenfoma insidansında artış da ilişkilidir.
Gebelikte saç boyaları ve saç ürünlerinin kullanımı tartışmalı olmakla birlikte fenildiamin, aminofenos ve etanolamin gibi kimyasalların gebelikte çocuklar üzerinde yan etkileri hayvan deneylerinde gösterilmiştir. Gebelikte anne saç boyası kullanımı düşük doğum ağırlıklı çocuklarla ve çocuklarda ileriki yaşlarda nöroblastom, lösemi ve alerjik rinit gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.
Aralık 2019'da saç boyaları ile kimyasal saç düzleştiricilerin kullanımının meme kanseri riskini artırdığını gösteren bulgular yayınlandı. Bu, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından sekiz yıl boyunca yürütülen ve 46.000'den fazla kadının katıldığı bir çalışmadır. Çalışmada kadınların kullandığı ürünlerdeki içeriklere odaklanılmadan, sadece saç boyası ürünleri kullanıp kullanmadıklarına ve daha sonra meme kanserine yakalanıp yakalanmadıklarına bakıldı. Sonuçlar, düzenli olarak (her beş ila sekiz haftada bir) kalıcı saç boyası kullanan kadınların, kalıcı saç boyası kullanmayan kadınlara göre meme kanseri geliştirme olasılığının daha fazla olduğunu göstermektedir. Bunun sonucunda sosyal medyada trend olan bir hareket başlatıldı ve günümüzde devam etmektedir; #DitchingTheDye (Boyayı Bırakın) hareketi. Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, doğal saç renklerini benimsemek, saçların beyazlaşmasını kabul etmek ve saç boyalarının getirdiği ekonomik yükten tasarruf etmek için bu harekete katıldı. Ülkemizde tahmin edileceği gibi saç boyalarına dönük bir sosyal bilinçlendirme ve tepkisel bir örgütlenme yok. Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu, Kozmetik Denetim Dairesi Başkanlığı 2024’ün ilk çeyreğine ilişkin piyasa denetim verilerini açıkladı. Riskli kozmetik ürünler listesine eklenen 147 kalem ürünün tümünün saç boyası olması dikkat çekici. Pembesinden moruna canlı renk seçenekleriyle çocuk ve ergenlerin de yoğun biçimde kullandıkları bu ürünler, sağlık açısından büyük risk yaratıyor.
Saç boyaları hakkında bilgilere geçmeden önce saç gövdesi ve saç renginin oluşumu hakkında basit bilgileri hatırlayalım.
Saçın iki ana kısmı vardır: saç folikülü ve saç gövdesi. Saç folikülü saçlı deri içerisinde bulunur ve canlı hücreler içermektedir. Saç gövdesi saçlı derinin dışında yer almakta ve canlı hücre içermemektedir. Saç rengi, saç folikülündeki hücreler tarafından üretilen melanin pigmentinden gelir. Melanin üretimi azaldığında veya durduğunda saç griye döner ve beyazlaşır. Saç gövdesi esas olarak proteinlerden oluşan bir biyokompozit malzemedir. Keratin ana proteindir ve yapısında amino asitler olarak tirozin, glisin ve sistein bulunmaktadır. Ayrıca saç liflerinde lipitler, su, pigmentler (melanin) ve diğer eser elementler gibi bileşenler de bulunur. Saç gövdesinde anatomik olarak üç katman bulunur: kütikül, korteks ve medulla.
- Saçın en dış tabakası, saç derisinden uçlara kadar lifleri koruyan çok dayanıklı bir tabaka olan kütiküldür ve keratinden oluşur. Kütikül, ölü hücrelerin (keratinositler) 6-8 katmanından oluşan üst üste binen pullardan meydana gelen bir yapı sunar. Alttaki korteksi korur ve bir bariyer görevi görür. Normal, hasarsız bir kütikül, ışığın yansımasına izin veren ve saç gövdeleri arasındaki sürtünmeyi sınırlayan pürüzsüz, canlı bir yüzeye sahiptir. Kütikülün en dıştaki önemli yapısal bileşeni ise 18-metil eikosanoik (18-MEA) yağ asididir. Bu asit, saç gövdesinde hidrofobik bir tabaka oluşturur, saçların ıslanmasını, saç gövdesine nüfuz etmesini ve saç gövdesinin fiziksel özelliklerini değiştirmesini engeller. Saç gövdesindeki yağ asidi tabakasının ve kütikülün hasarlanması, parlaklığı azaltır, saçı statik elektriğe karşı daha duyarlı hale getirir, nemin neden olduğu kıvrılmayı artırır ve saçların kırılmasına, kopmasına neden olarak saç dökülmelerini artırır.
- Saç gövdesinin çoğunu ve saçın ağırlığının yaklaşık %90'ını oluşturan korteks, saçın fiziksel özelliklerinden sorumludur. Kortekste, saç gövdesi boyunca ve paralel uzanan uzun makrofibriller bulunmaktadır. Bu fibriller, yüksek kükürt içeriğine sahip proteinlerden (çoğunlukla keratin) oluşan amorf bir matris tarafından belirlenir. Kortekste, saç rengi ve tonlarıyla ilişkili olan melanin granülleri homojen olarak dağılmıştır.
- Saç gövdesinde medulla, saçın en iç kısmıdır ve keratinin en zengin olduğu bölümdür. Medulla, saç rengi ve tonlarıyla ilişkili olan melanin granüllerine sahiptir. Aynı zamanda saç hacminden sorumludur. Medulla yapısı saça gerilmelere karşı direnç ve mekanik dayanıklılık sağlamaktadır.
Saç rengi temelde iki farklı melanin, eumelanin ve pheomelanin tarafından belirlenir. Genellikle daha fazla eumelanin varsa, saçın rengi daha koyu olur; daha az varsa, saç daha açık renkli olur. Melanin seviyeleri zaman içinde insanın saç renginin değişmesine neden olabilir. Gri veya beyaz saç renkleri ise yaşla ilişkilendirilir. Genellikle etnik gruplara göre değişmekle birlikte, siyah, sarı, kahverengi, kumral ve kızıl saç ve bunların tonları saç renkleridir. Pheomelanin saçları turuncu ve kırmızı yaparken, bütün insanların saçlarında bir miktar pheomelanin bulunur. Siyah veya kahverengi veren eumelanin, saç renginin koyuluğunu belirler. Pheomelanin, %10 ile 12 arasında kükürt içerir; bu nedenle eumelaninden daha biyokimyasal olarak stabildir ve oksitlendiğinde daha yavaş parçalanır. Bu nedenle, buna sahip doğal saç renklerinin kimyasal işlemlerle renklerinin açılması eumelanine göre daha zordur (kızıl saçların renklerinin açılması, kahverengi saçlara göre daha zordur). Bu nedenle, hidrojen peroksit ile saçların renkleri açılırken, pheomelanin parçalanmaya devam ettikçe, saçlar yavaş yavaş kırmızı, sonra turuncu, sonra sarı ve sonunda beyaz olur. Oksimelanin ise sarı ve kırmızı renkte olup, yapısında kükürt içermeyen rengi açılmış melanini tanımlar. Gri saçta eumelanin ve pheomelanin azalmışken, beyaz saçlarda her iki melanin de hiç bulunmamaktadır. Saçın rengi, melanin içeriği dışında, bunların boyutuna ve miktarına göre değişmektedir. Ayrıca, saç renginde melaninin saç gövdesindeki dağılımı da önemlidir.
Saç boyaları
Prensip olarak saç boyaları saçların renklerinin açılması, koyulaştırılması yada gri saçların kapatılması için kullanılmaktadır. Yurdumuzda da en sık kullanılanı saç boyası turuncu-kırmızıya boya ve kınadır. Güvenliği kanıtlanmış yada alerjik testlerden geçmiş bir saç boyası bulunmamaktadır. Tüm saç boyalarını uygulanmadan önce testlerinin yapılarak alerjik reaksiyon yok ise kullanılması önerilmektedir.
Saç boyaları, istenen renk tonunun sağlanması için çok sayıda kimyasal maddenin karıştırılması sonucu elde edilir. Genellikle hangi renk tonunda olursa olsun, 10-12 arasında renk maddesi içermektedir. Saç boyaları, bileşimlerine ve üretim süreçlerine göre gruplara ayrılır.
Bitkisel Saç Boyaları
Bitkisel kaynaklı boyalar, kütikülden saç gövdesine az geçmeleri, 6-8 yıkama ve durulamada kaybolmaları nedeniyle yarı kalıcı boyalar grubunda değerlendirilmektedir. Bitkisel boyalar arasında en sık bilinen olan kına (henna), turuncu, kırmızı ve kızıl bir renk oluşturarak saçları boyamak için kullanılmaktadır. Kına (Lawsonia inermis), aktif bir boya olan lawsone (2-hidroksi-1,4-naftokinon) içeren bir çalıdır. Kınanın kurutulmuş yaprakları toz haline getirilir ve su veya yağ ile karıştırılarak saç boyaları hazırlanır. Doğal kına, rengi daha görünür hale getirmek için genellikle kahve suyu veya çay ile bir gece boyunca karıştırılır. Sirke, limon yağı ve okaliptüs yağı gibi doğal maddelerin eklenmesi farklı tonlar verir. Kahverengi kına, indigo bitkisi yaprakları içerir; siyah kına para-fenilendiamin içerirken, kırmızı kına hiçbir katkı maddesi içermez; dolayısıyla daha düşük alerjenik potansiyeli vardır.Bu renk tonları, koyu saçlılarda kırmızı bir parıltı vermesi ile tercih edilmektedir. Ancak beyaz saçlarda kınada doğal olmayan renkler ortaya çıkmaktadır. Kına bitkisinin tozunun su ile teması ile boyar madde olan asidik yapıdaki naphthaquinone (lawsone) ortaya çıkar. Bunun saça 30-60 dakika uygulanması ve sonrasında saçın durulanması ile saçlar boyanmaktadır. Saf kına alerjik reaksiyonlara neden olmaz. Kına içerisine saç boyaları eklenerek farklı renk tonları kullanılmaktadır. Bunlar kına boyaları olarak bilinmektedir. Bunlar orijinal saç renk tonundan daha koyu tonlar elde edilmesi için kullanılmaktadır. Lawsone % 0.5 formları ile hazırlanmış kına özlü şampuanlarda kullanılmaktadır. Diğer bitkisel boya kaynağı papatyadır (azulen, apigenin). Papatya, kınada olduğu gibi toz haline getirildikten sonra kaolinli sıcak su içerisine konulmaktadır. İçeriğindeki azulen saçı boyamaktadır. Azulen günümüzde sentetik olarak üretilmekte ve % 0.01-0.25 oranlarda şampuanlarda kullanılmaktadır. Bu ikisi dışında, özellikle Asya ülkelerinde saç renginin koyulaşması için galik asit, brazilin veya hematoksilin boyar maddesi içeren bitkisel ekstraktlar kullanılmaktadır.
Genç bireylerde geçici vücut sanatı olarak siyah kına dövmesi kullanma konusunda son zamanlarda bir eğilim vardır. Siyah kınada, uygulama süresini kısaltmak, rengin yoğunluğunu artırmak, desen tanımayı iyileştirmek ve dövmenin daha uzun süre kalıcı olmasını sağlamak için doğal kınaya para-fenilendiamin eklenir. Bazıları siyah kına dövmelerindeki para-fenilendiamine karşı duyarlı hale gelir ve daha sonra saç boyası kullandıklarında, daha düşük para-fenilendiamin konsantrasyonlarında bile buna karşı gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonları geliştirebilir.
Kademeli Saç Boyaları, Mineral Saç Boyaları
Bu tür saç boyalarında hedeflenen renk elde edilene kadar tekrar tekrar kullanılmalıdır. Bunlar saçlarda kademeli olarak renkte koyulaşma sağlamaktadır. Örneğin, gri saçlara uygulandığında ilk olarak sarı-kahverengi renk ortaya çıkmakta, daha sonra saçları siyaha boyamaktadır. Bu boyalarda istenen saç renk tonunu yakalamak zordur. Bu saç boyalarının içeriğinde kurşun, gümüş, bakır, bismut, nikel, demir, manganez ve kobalt kullanılmaktadır. Bunlar saça uygulandığında saç yapısında depolanmakta ve bu metaller oksit, suboksit ya da sülfid formunda saçta birikmektedir. ABD'de % 2-3 kurşun asetat ya da nitrat saçlarda kullanılmaktadır. % 1-2 gümüş nitrat daha çok kaş ve kirpikler için tercih edilmektedir. Kolay uygulanabilir olmaları nedeniyle evde kullanım formları bulunmaktadır. Ancak saçlarda kolay kırılmalara neden olmaktadır. Bu kırılmalar, özellikle boyalı ve permalı saçlarda daha fazla olmaktadır. Bu nedenle bu ürünler kullanılmadan önce ve sonrasında saçlara yoğun bakım işlemleri yapılmalıdır.
Sentetik Saç Boyaları
Sentetik saç boyaları, uygulama sonrası ne kadar kalıcı olduklarına göre alt kategorilere ayrılabilirler.
- Geçici saç boyaları: Kendi saç rengini daha belirginleştirmek yada değişik renkleri denemek isteyen kişiler, kolay ve çabuk uygulanabilen ve kolayca uzaklaştırılabilen bu boya sistemini bu amaçla kullanmaktadır. Saçı boyama mekanizmaları, asit veya bazik yapıdaki boya moleküllerinin saç gövdesi üzerinde birikmesi esasına dayanır. Bu moleküller, saç gövdesi içine giremeyecek kadar büyüktür. Yıkama ve durulama ile kolayca çıkabilirler. Bu nedenle terleme veya yağmurda akarlar ve giysileri ve cildi boyarlar. Boya maddelerinin saç gövdesi üzerinde birikmesi için katyonik yüzey etken maddeleri ile boyalar kompleks yapmaktadır. Bunların kullanım sırasında akmamaları için viskoziteleri ayarlanmıştır. Bunlar, yeni yıkanmış ve havlu ile kurutulmuş saça uygulanır. Bu şekilde sarı, turuncu, mavi, yeşil, pembe ve kırmızı saç renkleri kullanılabilir. Sıklıkla bu boyalar içerisinde saç şekillendiriciler de bulunmaktadır. Bu boyaların sıvı aerosol, köpük ya da jel şeklinde hazır sıkılabilir tüpleri tüketime sunulmuştur. Geçici saç boyaları, kimyasal ya da ısı hasarı görmüş saçlarda uygulanırsa saçta geçici kalıcılığı etkilenir. Hasarlı saçlarda boya molekülleri büyük olmasına karşın kısmen saç gövdesine girebilir ve kalıcı olabilir. Boyama işlemi sonrasında hemen uzaklaştırılması gereken boya ancak birkaç banyo sonrasında çıkmaktadır. Saça diğerleri kadar zarar vermemektedir. Bunlar kimyasal tekstil asit boyaları azo, anthraquinone, triphenylmethane, phenazine, xanthenic yada benzoquinoneimine içermektedir.
- Yarı kalıcı boyalar, 6-8 banyo ve durulamaya dayanabilen saç boyalarıdır. Boyada elde edilen renk zayıf olduğu için ilk geliştirildiklerinde sadece az sayıda beyaz saçı olan kişiler tarafından tercih edilmiştir; ancak boyalardaki gelişmelerle sonrasında saç renginin tonlarının daha belirginleştirilmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle genç bayanlar tarafından daha fazla tercih edilmektedir. Bu boyalar, saç gövdesi ile herhangi bir kimyasal reaksiyona girmeden, saç gövdesine zayıf polar bağlar ile bağlanmakta; düşük molekül boyutundaki pigmentler kütikül içerisine hatta kortekse girebilmektedir. Saçların kalınlık ve yapıları, kütikül hasarları saç dipleri ve uçlarında farklı olduğu için bu tür boyalarda gövdenin dipten uca boyanması da farklı olmaktadır. Bu farkın azaltılması için aynı renkte ancak farklı molekül boyutundaki pigmentler karışım olarak kullanılmaktadır. Geçici boyaların aksine yarı kalıcı saç boyalarında nötral ve çözünürlüğü düşük olan nitrobenzen, antrakinon ve azobenzen sınıfı ve türevleri boyalar kullanılmaktadır. Boya karışımına pH 9-10 tutulması için amonyak veya uygun alkanolaminler eklenmektedir. Yüksek pH'da saç gövdesi daha fazla şişerek boya moleküllerinin tutunmasını artırmaktadır. Bu boyaların losyon, aerosol, köpük ve şampuan formları bulunmaktadır. Uygulama sırasında ürünün akmaması için(viskoz olması amacıyla) içeriğe selüloz ve türevleri katılmaktadır. Yeni yıkanmış ıslak saçlara uygulanır, 10-40 dakika bekletilir ve durulanır. Renk seçiminde doğal saç renginden bir ton açık renklerin seçilmesi önerilmektedir. Saçlara sıcak uygulanması ve banyoda bone kullanılarak saçların sudan uzak tutulması boyanın kalıcılığını artırabilir. Saç rengini değiştirmekten çok tonunu düzenlemek için tercih edilmektedir. İçeriklerinde antraquinon, aromatik aminler ve aminonitorbenzenler içermektedir. Bu saç boyaları kozmetik sektöründe gölge olarak bilinmektedir.
- Kalıcı boyalar: Bu boyalar içerisindeki düşük moleküler ağırlıklı renk oluşturucular, saçın korteksi içerisine kolayca girerek kalıcı ve büyük moleküllere dönüşmektedir. Saç gövdesine derinlemesine nüfuz ederek saçlarda kalıcı renklenmeyle sonuçlanır. Saç gövdesinden en fazla hasara neden olan saç boyası türü olmasına rağmen, kalıcı saç boyaları saç boyası satışlarının %70'ini temsil eder. Kadınlar tarafından daha fazla tercih edilmektedir. Bunlar banyoda durulama sırasında kolaylıkla saçlardan ayrılmazlar. Ancak saçların büyüme süreçlerinde doğal saç renkleri 1 ay içerisinde 1-2 cm uzayarak görünür hale gelir; bu nedenle 4-6 hafta aralığında dip boyalarının yapılması gerekmektedir.
- Kalıcı saç boyalarında saç gövdesinde hidrojen peroksit ile reaksiyona girerek renkli moleküllere dönüşen kimyasal yapılar, boya ön maddeleri kullanılır. Alkali pH sayesinde şişmiş saç gövdesinde kütikülü aşarak kortekse yerleşen boya ön maddeleri olarak sıklıkla p-fenildiaminler, toluendiamin ve p-aminofenoller kullanılmaktadır. Bunlar, saç gövdesine daha önce uygulanan hidrojen peroksit ile oksitlenerek benzokinon di-imin ve mono-iminleri oluştururlar. Bu oksitlenme işlemi sonrasında moleküller, resorsinol, 1-naftol veya m-aminofenol varlığında (bunlara coupler denilmektedir) indo boyalarına dönüşür. İndo boyaları, sarıdan siyaha kadar değişen geniş bir renk yelpazesi sunarak saçın rengini değiştirmektedir.
- Boya ön maddelerinin bu reaksiyonları gösterebilmesi ve saç gövdesinin şişerek boya ön maddesinin kortekse ulaşabilmesi için ortam pH'ının 9-9.5 olması gerekmektedir. Bu amaçla alkalin olarak amonyak veya alkanolaminler kullanılmaktadır. Bu maddeler saçlı deride irritasyona neden olarak egzamalara yol açabilir. Ayrıca saç keratin yapısına zarar verebilir. Bu nedenle oranları mümkün olduğu kadar az olmalıdır.
- Hidrojen peroksit olarak üre peroksit veya perboratlar kullanılır. Bunların oksidasyon için karışımda %9 kadar oranlarda bulunması gerekmektedir. Hidrojen peroksitin bir kısmı saçın doğal melaninini azaltarak saçı soldururken, rengini açarken bir kısmı da boya ön maddesinin oksidasyonunda kullanılmaktadır. Bu nedenle doğal saç rengine yakın boya kullanılacaksa hidrojen peroksit düşük oranlarda olabilmektedir; açık renkler kullanılacaksa yüksek oranlar tercih edilmektedir. Hidrojen peroksitin renk soldurucu özelliği nedeniyle formülasyonda fazla olması, kortekste oluşan saç boya rengini de açabilir. Bu da ikinci bir boyamanın yapılmasını gerektirmektedir.Hidrojen peroksit çözeltisi stabil olması için pH 3-4 gibi asidik bir ortamda hazırlanır, boyada kullanılmadan önce alkaliler ile karıştırılarak pH 10'a getirilir. Ayrıca akışkanlığı azaltmak için viskozite artırıcılar kullanılmaktadır. Saç üzeyinde kalan indo pigmentleri yıkamalrda saç yüzeyidne uzaklaşır kortekse girenler ise kalıcıdır. İstenen saç renk tonu ön boya maddesi oranları, hidrojen perokist miktarı ve bu ikisinin oranları ile ayarlanmaktadır.
Kalıcı saç boyalarının evde kullanımı için şampuan formunda ürünler geliştirilmiştir. Şampuan gibi saçınıza uygulanır ve belirtilen sürede durulanır. Ancak burada doğal saç renginin ancak 3 ton açığı ya da koyusu elde edilebilmektedir.
Kalıcı saç boyaları ev kullanımı için setler halinde satılmaktadır. 1. kapta alkali pH sağlayan deterjan çözeltisi içerisinde boya ön maddesi ve oksitleyici bileşen bulunur. 2. kapta ise stabilize edilmiş asidik hidrojen peroksit çözeltisi bulunmaktadır. Bunlar uygulamadan hemen önce karıştırılmaktadır. Sonra saçlara uygulanır. Tüm içerik suda iyi çözünemediği için bu karışımlarda glikol ve alkol de bulunmaktadır. Boya ön maddelerinin uygulama öncesi kristalleşmemesi için antioksidanlar da eklenmiştir (sodyum sülfit). Bu tüm karışım içerisinde metal tuzları olmamalıdır. Metal tuzları, üretim aşamasında ya da ürünün metal bir kap içerisinde hazırlanması ile kontamine olmaktadır. Metal tuzları, oksidasyon sırasında açığa çıkmakta ve saçların boyanması sırasında saçların yanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle karışımda EDTA bulunarak metal karışımlarının çökelmesi sağlanır.
Saç boyama uygulamaları genel olarak tek aşamalı ya da çift aşamalı olarak yapılan uygulamalardır. Saçın daha koyu bir renge boyanması için tek aşamalı, saçın daha açık renge boyanması için ise çift aşamalı saç boyama teknikleri kullanılmaktadır. Ev kullanımı saç boyaları bu tek aşamalı yöntemi kullanmaktadır. Çift aşamalı saç boyamaları sıklıkla kuaförlerde uygulanmaktadır.
Saç renginin açılması, doğal melanin içeriğinin kısmen ya da tamamen giderilmesi ile mümkündür. Saç rengini birkaç ton açmak için en basit yöntem asidik hidrojen peroksitin saçlara püskürtülmesidir. Birkaç dakika sonra etkisini göstermektedir. Bu, özellikle yazın güneşlenme ile iyi sonuç vermektedir. Siyah bir saçın renginin açılması için hidrojen peroksit tek başına yeterli olmamaktadır. Peroksit uygulandığında siyah saç sadece kırmızımsı kahverengi olmaktadır. Hidrojen peroksit siyah saça uygulandığında eumelanin giderilmekte ancak pheomelanin kaldığı için saç kırmızı kahverengi olmaktadır. Saçların tamamen renginin açılması için amonyum persülfat veya potasyum persülfat (bunlara booster denilmektedir) kullanılmaktadır. Bunlar toz halinde hidrojen peroksit içerisine eklenmektedir. Saç uygulandığında saçlar platin rengine dönmektedir. Saçların renginin açılması sırasında peroksitler ile melanin arasındaki reaksiyon olarak düşünülse de saç gövdesinde keratin ciddi oranda zarar görmektedir. Yapılan çalışmalarda saç rengi açılması sırasında saç kütlesinde % 2-3 oranında azalma olmaktadır. Bunda keratini oluşturan sistinin oksitlenerek disülfid bağlarının % 25 oranına yakın kaybetmesi rol oynamaktadır. Bu oran maalesef % 45'lere kadar çıkabilmektedir. Bu olumsuzluk, saçların kırılması anlamına gelmektedir. Saçlar ıslaksa bu problem daha fazla ortaya çıkmaktadır. Saç kırılmaları nedeniyle saç rengi açılması sırasında mümkün olduğu kadar saçlara manipülasyon yapılmamalıdır. Bunu önlemek için sıklıkla seyreltilmiş boya püskürtülerek (buna toner denilmektedir) seyreltilmiş peroksit elde edilmektedir. Renk açma uygulaması sırasında kullanılan tüm kimyasalların saçlı deride hasarının azaltılması için saçların yıkanmamış olması ve saçlı deride sebumun varlığı istenmektedir. Renk soldurucular etkinliklerini ısıda daha iyi göstermektedir. Bu nedenle saçlı deriye yakın ve ısısı yüksek saç dip kısımlarında saçlar daha erken renklerini soldurmaktadır. Bu nedenle homojen sonuç için ilk olarak saç uçlarına, sonra saç diplerine uygulama yapılmaktadır. Bu tüm uygulamalar sonrası saçlardaki hasarın azaltılması için saç bakım ürünleri (conditioner olarak adlandırılan) kullanılır.
Kalıcı saç boyalarında renkler:
- Kırmızı, tek başına nitroparaphenylenediamine ya da para-aminophenol ile tetraphenylenediamine, alphanaphthol ya da 1,5-dihydroxynaphthalene'nin birlikte kullanılmasıyla elde edilmektedir.
- Sarı, orthoaminophenol, orthophenylenediamine ve nitro-orthophenylenediamine karışımından elde edilmektedir.
- Mavi, sadece paraphenylenediamine, phenylenediamine, methyltoluenediamine ya da 2,4-diaminoanisole kombinasyonundan elde edilmektedir.
Boyalar kalıcı olarak tanımlanmakla birlikte, renklerin zamanla solabileceği unutulmamalıdır. Bu, boyama sırasında saç korteksinde oluşan indigo boyaların kimyasal değişimleridir. Bu değişim, renk ne olursa olsun, kırmızımsı-sarı renk değişimi şeklinde olmaktadır. Yarı kalıcı boyalar, belki tekrar boyama yerine bu durumlarda kullanılabilir.Saç boyasının en az kullanımı için dip boyaması önerilir, ancak bu da saçlı deride egzama ve alerji risklerini beraberinde getirmektedir.
Boyama ve saç kalıcı şekillendiricilerin birlikte uygulanması düşünülüyorsa, ilk önce saç şekillendirici uygulanır; en az 10 gün sonra boyama yapılır.
Erkeklerde saç boyaları
Erkekler, daha genç görünmek ve sosyal trendlerin etkisi altında saçlarını boyatmaktadır. Bu nedenle erkek saç boyaları pazarı hızla büyümekte ve erkeklere özel saç boyama ürünleri pazarda yer almaktadır. Özellikle gri ve beyaz saçlar için erkekleri hedefleyen ürünlerin bulunduğunu görmekteyiz. Son yıllarda Just For Men ve Option Instant olarak isimlendirilen ve oksidasyon yolu ile saçları boyayan ürünler, Grecian Formula ve Youthhair gibi saç boyası ürünleri bulunmaktadır. Bunlar ülkemizde de satılmaktadır. Bu ürünler arasında metalik boya içeren ve uygulama sıklığı ile saçların rengini değiştiren Grecian Formula 16 ve Youthhair yer almaktadır. Bu ürünler, kurşun asetat ile birlikte kükürt taşıyan sulu çözeltilerdir. Bunlar dışında metal olarak gümüş, bakır, nikel, kobalt, bismut ve demirin de kullanıldığını görmekteyiz. İzin verilen kurşun miktarı %0.6 olmalıdır. Bu ürünler saç uygulandığında kurşun ve kükürt, saçın keratini ile birlikte kompleks oluşturmaktadır. Bu kompleks, saç gövdesini örtmekte ve başlangıçta sarı-kahverengi, sonra siyaha dönen bir renk oluşmaktadır. Bu ürünler uygulandıkça beyaz saçları önce sarıya, sonra siyaha döndürmektedir. Renk istenilen tona ulaşana kadar günlük kullanıma devam edilmelidir. Sonrasında haftada bir ya da iki kez uygulama devam edilir. İlk başta renk tonu elde edilene kadar haftada birden fazla yıkanması önerilmez.
Saç boyalarının saçtan uzaklaştırılması
Geçici boyalar tek yıkamada dahi saçtan uzaklaşırken, yarı kalıcı boyalar birkaç yıkama sonrasında kaybolmaktadır. Kalıcı saç boyalarında boyanın saçtan uzaklaştırılması için % 5 sodyum hidrosülfit veya sodyum formaldehit sülfoksilat kullanılmaktadır. Ancak bunlar saç için son derece zararlı olduğu için boyaların saçtan uzaklaştırılmasında saçların uygun uzunluklarda kesilmesi ya da yarı kalıcı boya ile boyanması önerilmektedir. Ayrıca metalik boyaların saçtan kimyasallarla uzaklaştırılması yüksek ısıya ve saç ile saçlı deride yanıklara neden olabilmektedir.
Saç Boyalarına Bağlı Saç ve Cilt Problemleri
Kozmetik ürünlere karşı gelişen alerjik reaksiyonların %7'si saç boyalarından kaynaklanmaktadır.
- Geçici ve yarı kalıcı saç boyalarında alerjik reaksiyon riskleri düşüktür.
- Metalik boyalarda özellikle kurşun asetat, temas egzamasına neden olmaktadır.
- Kalıcı saç boya içerikleri alerjik reaksiyonlardan sorumludur. Saç boyalarındaki 25'e kadar farklı bileşen ciltte ciddi yan etkilerine neden olabilir.
- Özellikle hidrojen peroksit ile birlikte kullanılan amonyum persülfit, alerjik temas egzamasına yol açabilmektedir.
- Saç boyalarında kullanılan sentetik bir aromatik amin olan para-fenilendiamin (PPD), bu egzamalardan sorumlu en yaygın alerjendir. Sıklıkla boya temasının yoğun olduğu saçlı deri ve boyun çevresini etkileyen gecikmiş bir aşırı duyarlılık reaksiyona neden olmaktadır.
p-Fenilendiamin (PPD), kalıcı saç boyası olarak kullanılan yaygın bir kimyasaldır ve C6H4(NH2)2 kimyasal formülüne sahiptir. PPD, havaya maruz kaldığında oksitlenerek önce kırmızıya, sonra kahverengiye ve en sonunda siyaha dönen, beyazdan açık mora toz görünümünde bir monosiklik anilin türevidir. PPD, endüstriyel olarak mühendislik polimerleri ve kompozitlerinin bir bileşeni olarak kullanılır. PPD, fotoğraf geliştirme maddeleri, geçici dövmeler, koyu renkli kozmetikler, fotokopi mürekkepleri, baskı mürekkepleri, siyah kauçuk, benzin, yağlar ve kauçuk bileşiklerinde antioksidan olarak bulunabilen bir kimyasaldır. Diğer anilin analogları ve türevleri (örneğin, 2,5-diaminohidroksietilbenzen ve 2,5-diaminotoluen) bazen PPD alternatifleri olarak kullanılmaktadır. PPD, son elli yıldır oksidatif saç boyalarının üretiminde birincil öncül olarak düzenli olarak kullanılmaktadır. PPD, çok çeşitli tonlar sunduğu için saç boyası üreticileri tarafından giderek daha fazla tercih edilmektedir. Bununla birlikte, son yıllarda güvenliği konusunda ciddi endişeler bulunmaktadır. p-Fenilendiamin (PPD) düşük moleküler ağırlığı, saç gövdesine ve deriye yüksek nüfuz etme yeteneği, güçlü protein bağlama kapasitesi ve oksitleyici bir madde olması özellikleriyle çok daha güçlü bir alerjen olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği kozmetik ürün mevzuatında PPD’nin saç boyası bileşenlerinin yalnızca %6’sını oluşturmasına izin verilmektedir; hatta içinde rengi açmak için oksitleyici çözelti eklenmişse bu oranın %3 ile sınırlandırıldığı belirtilmektedir.
PPD cilt temas yüzeylerinde kızarıklık, kaşıntı ve yanma gibi tahrişe neden olarak egzamalara yol açmaktadır. Bazen alerjik reaksiyonlar gelişerek nefes alma zorluğuna neden olabilecek yüz ve boyunda anjiyoödemlere yol açabilir. Bu reaksiyonlar ciltle temastan hemen sonra veya bir iki gün sonrasında ortaya çıkabilir. PPD’ye karşı gelişen temas alerjisi genel popülasyonun %0,1-2,3’ünde görülebilir. Kadınlarda ve 50 yaşın üzerindeki bireylerde daha yaygındır. Mevcut çalışmadan elde edilen bulgular, test edilen saç boyalarının kabul edilebilir PPD konsantrasyonunu (2%) aştığını göstermektedir. Bununla birlikte, bazı kullanıcıların daha canlı bir renk tonu elde etmek için boyayı saçlarında önerilenden daha uzun süre bırakabilecekleri göz önüne alındığında, saç boyandıktan sonra bu kadar yüksek miktarda PPD bulunması endişe vericidir. Özellikle saçların yıkanması ve bakım yapılırken PPD ve/veya diğer hassaslaştırıcı ara maddelere maruz kalma riski artmaktadır. Daha yoğun renklerin, daha az yoğun renklere göre daha yüksek PPD içeriğine sahip olduğu bilinmektedir. Tüm siyah kına örneklerinde %0,38 ile %29,5 arasında değişen konsantrasyonlarda PPD keşfedilmiştir. Bu bulgu, kına dövmelerindeki PPD düzeyinin saç boyasındakinden önemli ölçüde daha yüksek olduğunu tespit eden diğer araştırmacıların bulgularıyla uyumludur. PPD'nin doğrudan cilde, kaşlara veya kirpiklere uygulanması, Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından yasaklanmıştır.
Temas egzama ve alerjileiri saçlı derinin yakınındaki yüz, kulak ve boyun bölgesindeki tüysüz deride daha fazla görülmektedir. Saç boyasına karşı hafif aşırı duyarlılığı olan kişilerde, diğer yüz bölgelerini veya saç derisini etkilemeden yalnızca kulak ve göz kapaklarında egzama görülebilir. Saç boyasına karşı egzamalarda temas dermatiti olan hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada, hastaların %64,8'inde doğrudan temas bölgelerinde (kafa derisi, yüz, boyun) lezyonlar görülürken, %36,2'sinde hem doğrudan hem de dolaylı temas bölgelerinde (gövde, el, üst ekstremiteler, alt ekstremiteler ve ayaklar) lezyonlar görülmüştür.
Saçlı deri boya kimyasalları ile asıl temas yüzeyi olmakla birlikte fazla cilt kalınlığı ve koruyucu sebum üretimi fazla olduğu için reaksiyonlar daha azdır.
Kuaförler arasında alerjik kontakt dermatit için en yaygın bölgeler eller ve kollardır. Kuaförlerde su temasının fazlalığı ve ısı kullanılması cilt bariyerinin bozulması ile tahriş edici kontakt dermatite zemin hazırlamaktadır.
Yüz derisi özellikle göz kapaklarında ince stratum korneum bölgeyi kontakt dermatite daha duyarlı hale getirir.
Saç boyasına karşı tip 1 aşırı duyarlılık reaksiyonları, oksidasyon sürecinden sonra ortaya çıkıyor gibi görünmektedir. Reaksiyon, ürtiker, anjiyoödem, rinit, astım, bronkospazm ve anafilaksi olarak kendini gösterebilir.
PPD testleri pozitif olmakla birlikte, saç boyaları reaksiyon göstermeyebilir. Bunun nedeni, kullanılan konsantrasyonların %3'ten az olması ve temas süresinin kısa olmasıdır. Bu nedenle duyarlı yada şüpheli kişilerde % 2 lik vazelin içerisinde PPD ile deri testleri yapılmalı sonrasında saç boyaları uygulanmalıdır.
Para-fenilendiaminin metabolizması hala tam olarak açıklığa kavuşturulamadı. Para-fenilendiaminin ciltteki metabolizması kabaca iki ana yolu içerir: (1) oksidasyon yolu ve (2) asetilasyon yolu. Para-fenilendiaminin oksidatif metabolitleri, para-fenilendiamin duyarlılığından sorumlu olan haptenlerdir. Polimerize olmamış para-fenilendiaminin %1'den azı, duyarlı bireylerin T hücrelerini ve dendritik hücrelerini aktive etmeden epidermiste asetilasyona uğrar. Asetilasyon yolu doygun hale gelir ve büyük dozlara maruziyet, amaçlanan uygulama süresinden daha uzun süre bırakıldığında ve dikkatsizce uygulandığında, yakındaki cildi kirleterek ciltteki oksidatif metabolitleri artırır. Para-fenilendiaminin yanı sıra toluen-2,5-diamin, p-aminofenol, m-aminofenol, resorsinol, monoetanolamin, amonyum persülfatlar, amonyum tiyoglikolatlar, gliseril tiyoglikolatlar ve sodyum metabisülfit gibi maddeler saç boyası kullananlarda kontakt dermatite neden olabilir.
Saç boyaları içerisindeki kimyasallar saç gövdesine zarar vermektedir. Kırılma ve kopmalar şeklinde saç dökülmelerine neden olmaktadır. Saç boyası kullanımı ayrıca saç uçlarında kırıklara, mat saçlara, saç dökülmesine, paradoksal aşırı grileşmeye ve saç uzamasının yavaşlamasına neden olabilir.
Bazı saç boya kimyasalları güneş ve ışıkla birlikte saçlı deride ve tamas ettikleri boyun ve yüz gibi deri alanlarında alerji ve reaksiyonlara neden olmaktadır. Buna fotokontakt dermatitis denilmektedir.
Saç boyaları, lichen planus pigmentosus ve yüzdeki pigmentli kontakt dermatit gibi pigmentasyon değişikliklerine neden olmaktadır. En sık etkilenen bölgeler şakalar, kulak, alın merkezi ve elmacık kemikleridir. Saç boyası pigmentlerine bağlı olarak kafatasında yabancı cisim eroziv granülomuna neden olduğu bildirilmiştir.
Saç boyalarının deride depigmentasyona, lökodermaya neden olabileceği bildirilmiştir. Para-fenilendiaminin kimyasal yapısı, muhtemelen tirozinle ilişkili protein 1 tarafından melanositler için toksik olan bileşiklere dönüştürülen ve bunun sonucunda cilt ve saç kökleri içinde kaybına neden olan tirozinin yapısına benzerdir; bu da cilt ve saçın depigmentasyonuna yol açar. "Kimyasal kaynaklı vitiligo" terimi genellikle para-fenilendiamin gibi kimyasalların neden olduğu depigmentasyonu belirtmek için kullanılır.
Saç boyası kullanımının telogen effluvium, sikatrisyel (likenoid) alopesi ve alopesi totalise neden olduğu bildirilmiştir. Saç boyası kaynaklı saç dökülmesinin temel nedensel bileşenleri olarak hidrojen peroksit ve monoetanolamin'i tanımlamıştır.
Saç boyalarında bulunan aromatik amin türevlerinin kanserojen olduğu düşünülmektedir. Aminlerin kafa derisi ve boyundaki ciltte in situ karsinom riskinin arttığı gözlemlenmiştir.
Saç boyası uygulamasının ardından saç derisinde oluşan ciddi kimyasal yanıklar gelişebilmektedir.
Saç boyası kullanımı ve sistemik hastalıklar
Para-fenilendiamine maruz kalmanın, apoptozis aracılı, moleküler taklit, immünolojik çapraz reaksiyon ve diğerleri gibi çeşitli mekanizmalar yoluyla otoimmün olayların gelişiminde rol oynadığı ve proinflamatuar sitokinlerin üretiminin ve immün kompleks oluşumunun artmasına neden olduğu varsayılmaktadır. Saç boyalarından sonra diskoid kutanöz lupus eritematozus'un alevlenmesi bildirilmiştir. Ek olarak, saç boyası kullanımı sistemik lupus eritematozus, romatoid artrit, simetrik poliartrit ve antinükleer antikor (ANA) pozitifliğinin gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.
Topikal para-fenilendiamin maruziyetini takiben rabdomiyolize, hemodiyaliz gerektiren böbrek yetmezliğine, ciddi elektrolit bozukluklarına, ciddi anafilaksiye ve hatta ölüme yol açan miyokard enfarktüsüne neden olan ciddi sistemik toksisiteler bildirilmiştir. Kuaförler arasında uzun süreli para-fenilendiamin maruziyetinin etkileri üzerine yapılan bir çalışmada hematüri (%41,1), proteinüri (%26,4), böbrek yetmezliği (%14), hipertansiyon (%19,4) ve bronkospazm (%22) prevalansının yüksek olduğu bulunmuştur. Bir vaka kontrol çalışmasında, 200 saç boyası kullanıcısının sırasıyla %89'unda ve %7'sinde gözde mercek değişiklikleri ve erken presbiyopi gözlemlenmiştir.
Saç boyası zehirlenmesi
Para-fenilendiaminin evlerde kolayca bulunabilmesi, düşük maliyeti ve tolere edilebilir tadı nedeniyle intihar amaçlı bir zehirlenme ajanı olduğu bildirilmiştir. Spesifik antidotların bulunmaması nedeniyle yüksek bir ölüm oranıyla (%12 ila %42) ilişkilidir. Saç boyası zehirlenmesinin karakteristik kliniği; stridorlu erken anjiyonörotik ödem, akut böbrek yetmezliği ve çikolata renkli idrarla birlikte rabdomiyoliz. Asfiksi, anüri veya oligüri, metabolik asidoz, pıhtılaşma bozuklukları, intravasküler hemoliz, toksik miyokardit, aritmi, gevşek felç ve gastrointestinal belirtiler şeklinde ortaya çıkabilir.
Saç boya risklerinden korunma
Doğal saç renkleri benimsenmeli, saçların beyazlaşması kabul edilmeli, saç boyalarının getirdiği sağlık problemleri ve risklerden uzak kalınması için kesinlikle saç boyaları kullanılmamalıdır. Bunlara rağmen saçlar boyanacaksa, aşağıdaki önlemler alınmalıdır.
- Daha açık saç rengi tonları kullanmak ve daha az sıklıkta boyama yapmak, boyanı kümülatif dozunu azaltacaktır.
- Saç boyaları uzun süre ciltte bırakılmamalıdır çünkü bu, kimyasal yanıklara veya tahriş edici kontakt dermatite neden olabilir.
- Saç boyama işleminden sonra saç derisinin iyice durulanması gerekir. Eğer boyama sırasında çevre bölge boyanmı ise saç boyası bu alnadan derhal çıkarılması gerekmektedir. Saç boyasının yanlara yayılmasını önlemek ve saç derisi kenarlarını korumak için vazelin uygulanmalıdır.
- Para-fenilendiamin alerjisi olan hastalar, para-grup içeren diğer maddelere karşı potansiyel çapraz reaksiyon konusunda uyarılmalıdır.
- Ürünler üzerindeki tüm "Dikkat" ve "Uyarı" ifadelerine dikkat edilmelidir.
- Farklı saç boyası ürünleri asla karıştırılmamalıdır.
- Saç boyama işlemi sadece profesyonel kuaförler tarafından yapılmalıdır.
- Kaş ve kirpiklerin renklendirilmesinde renklendirici olarak geçici kademeli boya olarak gümüş nitrat kullanılması önerilmektedir.
- Ciltteki oksidatif süreçler para-fenilendiamin ve türevlerinin aktivasyonunda hayati bir rol oynar. Bu nedenle, saç derisini çevreleyen tüysüz derinin C vitamini kremi veya emülsiyonu ve %0,07 astaksantin emülsiyonu (C vitamininden >6000 kat daha güçlü antioksidan etkiye sahip) gibi topikal antioksidanlarla önceden sürülmesi para-fenilendiamin duyarlılığı olan hastalarda saç boyası alerjisi insidansını azalttığı bildirilmiştir. Hafif saç boyası duyarlılığı olan hastalarda saç boyama işleminden önceki 3 gün boyunca etkilenecek bölgeye günde iki kez topikal kortikosteroidlerin kullanımı önerilmektedir.
-
Saç boyasının cilt toksisitesini sınırlamak için kullanıcı tarafından eldiven takılmalıdır. Birçok araştırma çalışması, özellikle PPD içeren boyalardan kaynaklanan cilt reaksiyonlarını azaltmak için eldiven kullanımını değerlendirmiştir. Nitril eldivenler, doğal kauçuk lateks, polietilen ve vinil eldivenlerden açıkça daha iyi performans gösterdiği için tercih edilmelidir. Eldivenler tek kullanımlık olmalıdır. Ancak eldiven kullanımı sadece ellerin toksik temasını engeller; saç derisi başta olmak üzere boynu, alın, kulaklar, yüz ve göz kapaklarını korumaz. Kuaförleri saç boyalarından ve perma kimyasallarından koruduğu için neopren eldivenler ve 4-H eldivenler önerilmektedir.
-
Saç boyalarının etiketlerinde ayrıca karışım oranı, saç boyalarının ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabileceği uyarıları ve ürünün 16 yaşından küçük kişilerde kullanılmaması gerektiği açıklaması da bulunmalıdır. Saç boyalarının etiketlerinde, yüzünde kızarıklık, hassas, iltihaplı veya hasarlı saç derisi yaşayan veya saçlarını boyadıktan sonra olumsuz bir reaksiyon yaşayan kişilerin de saç boyası kullanmaktan kaçınmaları gerektiği belirtilmelidir. Tüketicilere ayrıca fenilendiaminlerin mevcut olduğu ve ürünün kaş veya kirpik boyama için kullanılmaması gerektiği bildirilmelidir.
- Çocukların istemeden boyaları yutması genellikle az rastlanır. Geçici saç boyalarının yutulması ağızda sadece hafif tahrişe, biraz mide bulantısına ve belki biraz kusmaya neden olur. Alkalileştirici ve oksitleyici ajanlar nedeniyle yarı kalıcı ve kalıcı boyalarda toksisite artar. Ağız, boğaz ve midede daha şiddetli tahriş beklenir ve daha şiddetli kusma da olasıdır. Ürüne bağlı olarak sindirim siteminde kimyasal yanık mümkündür. PPD gibi birincil ara maddelere sahip ürünlerin az miktarları bile dil ve boğazın şişmesi ve nefes alma zorluğu gibi yaşamı tehdit eden alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
- Geçici bir boya ürünü göze kaçarsa, hafif tahrişe neden olması beklenir. Yarı kalıcı ve kalıcı boyalarda daha büyük yaralanmalar mümkündür. FDA, kalıcı saç boyasından kaynaklanan körlük dahil göz yaralanmaları bildirmektedir. Bu ürünler asla kaş veya kirpik boyamak için kullanılmamalıdır.
- Rahatsız edici bir şekilde, saç boyalarının beşte birinde etiketlerinde uyarıların ve kullanım kısıtlamalarının tam olarak belirtilmediğini görülmektedir. Saç boyaları doğrudan tüketicilere pazarlanıyor ve bunların çoğu saç boyama deneyimi olmadığı için talimatları düzgün bir şekilde takip etmiyor olabilir. Örneğin, eldiven takmadan ürünü kendi kendine uygulayan müşteriler el dermatiti geliştirme riskiyle karşı karşıyadır.
- Kuaförlerin saç boyası bileşiklerine, özellikle p-fenilendiamin (PPD) maruziyetini değerlendirirken, potansiyel sağlık risklerini azaltma amacıyla Kişisel Koruyucu Donanım (PPE) önceliklendirilmesinin vurgulanması son derece önemlidir. Kuaför maruziyeti önemli bir endişe kaynağıdır, çünkü eldiven ve maskeler dahil olmak üzere PPE'nin yetersiz kullanımı cilt teması ve solunum riskini artırabilir. Oda sıcaklığında minimum uçuculuğuna rağmen, PPD'nin özellikle saç kurutma gibi işlemler sırasında bir solunum tehlikesi oluşturduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, saç boyası formüllerindeki çeşitli kimyasal bileşimler, PPD'nin cilde nüfuz etme hızını etkileyebilir. Katkı maddeleri, koruyucu maddeler ve geçirgenlik ajanları cilt emilimini etkileyebilir ve potansiyel olarak artan emilime ve rahatsızlığa yol açabilir. Bu risklerin kuaförlere kapsamlı farkındalık eğitimi ile anlatılması ve salon havalandırmalarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
- Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) enzim eksikliği olan kişilerde saç boyaları hemolitik anemi(anormal kırmızı kan hücresi hasarı yırtılması (kırılması) neden olabilir. Kınada G6PD eksikliği olan çocuklarda hemolitik krizlerin gelişimiyle ilişkilendirilmiştir.
- Üretim seviyelerinde, üreticiler para-fenilendiamin konsantrasyonunu minimum seviyede tutmalıdır.
- Saç boyalarında p-fenilendiamin (PPD) için daha güvenli alternatifler arayışı, alerjik reaksiyonlar ve PPD maruziyetiyle ilişkili potansiyel sağlık riskleri konusundaki endişeler nedeniyle yoğunlaşmıştır. Canlı ve etkili saç renginin sağlanması için çeşitli alternatif bileşikler geliştirilmiştir. Bu alternatifler arasında öne çıkanlar resorsinol, p-aminofenol ve para-toluenediamin'dir (PTD). Özellikle, PTD, canlı saç rengi sağlama yeteneğini korurken alerjiye neden olma eğiliminin daha düşük olması nedeniyle PPD'nin yerine bir alternatif olarak öne çıkmıştır. Dahası, kozmetik bilimindeki gelişmeler, yenilikçi bileşikleri içeren oksidatif saç boyası formüllerinin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu bileşiklerden biri, alerjenik özellikleri azaltılmış olarak pazarlanan ME-PPD'dir (metil etil p-fenilendiamin). Devam eden araştırmalar, güvenlik ve performans arasında hassas bir denge kurmayı amaçlamakta ve bu ikamelerin istenen renk sonuçlarını ne kadar etkili bir şekilde ürettiği önemli bir husustur.
Saç boyalarının üretimi için katı kurallar koyma zorunluluğu gerekmektedir. İçeriklerinin özellikle PPD (p-Fenilendiamin) konsantrasyonlarının titizlikle izlenmesini, ürünlerin genel kalitesinin ve güvenliğinin sağlanması zorunludur. Üreticilerin bu protokollere uyması saç boyalarının kullanımıyla ilişkili potansiyel riskleri önemli ölçüde azaltabilir. Ayrıca saç boyalarından kaynaklanan olumsuz reaksiyonların sistematik olarak raporlanması gerekmektedir. Bu arada tüketicilerin saç boyaları olası riskleri konusunda farkındalıklarının arttırılması saç boyası üreticileri üzerinde olumlu baskıyı arttırabilir. Daha güvenli saç boyalarının geliştirilmesi için daha fazla bilimsel araştırma yapılmalıdır. O zamana kadar saç boyaları, insanlık tarafından kullanılan en tehlikeli kozmetiklerden biri olmaya devam edecektir.