- Gösterim: 30143
Hipertroik skar ve keloidler kötü yara iyileşmesi başlığı altında yer alan dermatolog ve plastik cerrahların en sık karşılaştıkları problemlerdir.
Özellikle baş ve boyun gibi görünür estetik alanlara yerleşenleri hasta için ciddi bir estetik problem olarak (hatta psikolojik sorun kaynakları) olarak karşımıza çıkmaktadır. Kozmetik problemler dışında; kaşıntı, ağrı, basınç ve yerleşim alanına göre fonksiyon kayıplarına neden olmaktadır.
Hipertroik skar ve keloidle sıklıkla birbiri ile karıştırılmaktadır. Bu nedenle bu makalede özelliklerini her ikisi arasındaki farkları anlatmaya çalıştırk.
Keloidler
Deri hasarını takiben anormal yara iyileşmesinin sonucu olarak ortaya çıkan skarlardır.
Vücudun her tarafında gelişebilir. Ancak daha sık yerleşim yerleri keloidal alanlar olarak tanımlanmaktadır. Kelodal alanlar; omuz, göğüs ön kısmı, sırt üst kısmı olarak tanımlanmaktadır.
Keloidal doku büyümesi insan dışındaki diğer canlılarda görülmeyen aslında derinin iyi huylu tümörleridir. Keloidal doku büyümesi yara sınırının dışına taşabilmekte, normal dokudada fibrotik büyüme yapmaktadır.
Yara iyileşme sürecinde geç ortaya çıkmakta. Sıklıkla 3 ayda gözlenmekle birlikte bazen 1-2 yıl sonrada gelişebilmektedir.
Klinik olarak kendiliğinden gerileme göstermezler.
Nasıl ve neden oluştukları kesin olarak bilinmese de yara iyileşme sürecinin sonlandırılmasındaki bir yetersizliğe bağlı olduğu düşünülmektedir.
Skar bölgesinde fazla miktarda kollajen oluşur ve bu kollajen oluşumu yara sınırlarını aşar. Bazı çalışmalar, keloidlerden elde edilen fibroblastların normal fibroblastlarla karşılaştırıldığında daha fazla kolajen ürettiklerini göstermektedir.
Hipertrofik skarlar keloidlerden, yara bölgesinin sınırları içinde kalmalarıyla ayrılırlar. Normal dokuyu etrafa doğru iterek büyüseler de yara etrafındaki normal dokuyu tutmazlar. Hipertrofik skarlar klinik olarak zamanla kendiliğinden gerileyebilmektedir.
Keloid ortasına uyan alanda kaşıntı ve ağrı sık şikayetler arasındadır.
Sıklıkla pembe ve deri rengindedir.
Üzerinde kılcal damarların artışı görülebilir. Sıklıkla deri geriliminin fazla olduğu omuz, sırt, ense ve kulak memelerinde görülmekle birlikte nadiren el içi ve ayak tabanında görülürler.
Keloidlerde bağ dokusu oluşumu hipertrofik skara göre 3 kat, normal cilde göre ise 20 kat fazladır.
Koyu tenlilerde ve ırklarda keoidal yapı daha sık görülmektedir.
Keloid her iki cinste de benzer oranlarda ve her yaş döneminde görülmektedir. En sık görüldüğü yaşlar yirmili aşlardır.
Ergenlik ve gebelik gibi hormonsal süreçler keloidal yapının gelişmesini daha kolaylaştırmaktadır.
Hipertrofik skarlar zamanla gerileme gösterebilirler ancak keloidler göstermezler.
Keloidlerde tekrarlama oranı % 45-100 arasındadır.
Keloid pek çok risk faktörü ortaya atılmış ise de şu ana kadar açıkça ortaya konmuş tek önemli risk faktörü, ailesel yatkınlıktır. Ancak şu ana kadar bu durumdan sorumlu tutulabilecek bir gen tespit edilememiştir. Diğer bir risk faktörleri kötü yara iyileşmesidir. Enfeksiyonlar, yarada gerginlik gibi...
Keloid dokusunda kalın kollajen bağlar gözlenmektedir. Tip 3 den daha fazla tip 1 kollajen artışı görülmektedir.
Hipertrofik Skarlar
Deri hasarını takiben anormal yara iyileşmesinin sonucu olarak ortaya çıkan skarlardır.
Vücudun her tarafında gelişebilir. Keloidal alanlar olarak gibi sık tutulum alanları göstermezler.Vücutta her yerde ortaya gelişebilmekle birlikte sıklıkla eklem yüzeylerinde görülmektedir.
Hipertrofik skarlarda doku büyümesi yara sınırı içinde kalmakta. Normal dokuyu etrafa doğru iterek büyüseler de yara etrafındaki normal dokuyu tutmazlar.
Yara iyileşme sürecinde keloide göre erken ortaya çıkmakta. Doku hasarında 2-4 hafta sonra oluşur ve 6 hafta içerisinde büyümektedir. Sıklıkla 1 yıl içerisinde gerilemektedir.
Nasıl ve neden oluştukları kesin olarak bilinmese de yara iyileşme sürecinin sonlandırılmasındaki bir yetersizliğe bağlı olduğu düşünülmektedir. Skar bölgesinde fazla miktarda kollajen oluşur ve bu kollajen oluşumu yara sınırlarını aşmaz.
Hipertrofik skarlarda kaşıntı ve ağrı daha az şikayetler arasındadır.
Sıklıkla pembe ve deri rengindedir.
Üzerinde kılcal damarların artışı görülebilir.
Hipertrofik skarlar klinik olarak zamanla kendiliğinden gerileyebilmektedir.
Hipertrofik skarlarda nüks çok daha nadirdir.
Genetik yatkılık daha azdır.
Hipertrofik skar dokusunda ince kollajen bağlar gözlenmektedir. Tip 1 den daha fazla tip 3 kollajen artışı görülmektedir.