- Gösterim: 14813
Çene Hattı(Jawline) Dolgu Uygulaması
Çene hattı, yüzün estetik çekiciliği ve gençlik algısında önemli bir rol oynamaktadır; hem erkekler hem de kadınlar için yüz hatlarını belirlemede kritik bir unsurdur. Yüz yaşlanması, cilt dokusu, yumuşak doku hacmi ve elastikiyetteki değişikliklerin yanı sıra alttaki kemik hacmi ve yapısal destekteki kademeli değişiklikleri yansıtan karmaşık bir süreçtir. Yaşlanma sürecinde, çene hattını oluşturan alt çene kemiği (mandibula) erimeye başlar, orta yüz yağ dokuları yer çekiminin etkisiyle aşağı kayar ve cilt ile cilt altındaki destek dokularında gevşeme meydana gelir. Bu durum, yüzün orta kısımlarında hacim kaybına yol açarak genç çene hattının tanımının kaybolmasına, ciltte sarkmaya, çene altının sarkmasına ve belirgin Marionette çizgilerinin oluşmasına neden olur. Çene hattının belirginliğinin azalması, mandibular kemikle ilişkili olan ve dinlenme konumunda tonusları etkilenen depresör labii inferioris, depresör anguli oris ve platysma kas liflerinin aşağı doğru çekilmesiyle daha da kötüleşir. Bu nedenle, yüz gençleştirme uygulamalarında çene hattının değerlendirilmesi hem erkekler hem de kadınlar için son derece önemlidir. Yapısal veya yaşlanma belirtilerinde daha genç bir görünüm elde etmek amacıyla, cilt dokusunu, cilt sarkmasını ve alttaki hacim ile yapısal desteği iyileştirmek için cerrahi ve cerrahi olmayan çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Ablatif ve nonablativ lazerler, mikro odaklı ultrason ve monopolar radyo frekansı önemli ölçüde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, botoks, dermal dolgular, otolog yağ enjeksyonları ve iplik askı sistemleri, yüz yumuşak dokularını kaldırmak ve çene hattı konturunu iyileştirmek için oldukça etkili yöntemler olarak öne çıkmaktadır.
Çene hattı estetiği, jawline estetik cerrahisi uygulamalarını, mandibula kemik cerrahisi ve kemik protezleri gibi cerrahi yöntemleri içermektedir. Bu yöntemler, yapısal sorunlar veya yaşlanma gibi nedenlerle ortaya çıkan çene hattı estetik problemlerine yüksek çözüm sunarak günümüzde altın standart haline gelmiştir. "Ameliyatsız jawline estetiği" veya "Hollywood çene estetiği" olarak bilinen uygulamalar, cerrahiye bağlı riskler, maliyetler ve uzun iyileşme süreçleri olmaksızın çene hattının estetiğini geliştirme imkanı sunduğu için giderek daha popüler hale gelmektedir. Bu uygulamalar arasında botulinum toksin, dermal dolgu, otolog yağ enjeksiyonu, lazer lipoliz ve özel iplikler yer almaktadır. Günümüzde dolgu enjeksiyonları bu alanda en çok tercih edilen yöntemdir. Dolgu uygulamalarının birçok avantajı bulunsa da, cerrahi olmayan çene hattı estetiği önemli riskler taşıyabilir; bu nedenle, güvenli enjeksiyon teknikleri konusunda uzmanlaşmış doktorlar tarafından uygulanması gerekmektedir. Cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı veya tercih edilmediği durumlarda, dolgu ile yapılan çene hattı estetik uygulamaları orta ve hafif düzeydeki çene hattı sorunlarını gidermek için ideal bir seçenek olabilir. Ancak, ileri düzey çene hattı estetik problemlerinde cerrahi müdahale her zaman daha uygun bir tercih olmalıdır. Bu nedenle, dolgu ile yapılan çene hattı uygulamalarında hasta beklentilerinin yönetimi ve doğru hasta değerlendirmesi son derece önemlidir.
Ameliyatsız dolgu uygulamaları, çene hattı ve jawline estetiği açısından estetik veya anatomik bir sorunu olmayan, kadın veya erkek hastalar için ideal bir seçenektir. Bu yöntem, alt çene ifadesini daha belirgin hale getirmek isteyen, jawline cerrahisi veya protez istemeyen, cerrahi sonrası iyileşme sürecini beklemek istemeyen, daha önce cerrahi geçirmiş ancak hala küçük estetik sorunları bulunan, sorunlu bir jawline ameliyatı yaşamış ve tekrar ameliyat olmayı arzulamayan, ayrıca özel bir gün için iyileşme süreci yaşamak istemeyen hastalar için uygundur.
Bu uygulamanın en çok tercih edilme nedenlerinden biri, hastaların günlük sosyal ve akademik yaşamlarına ara vermeden, rutinlerini bozmadan 15-60 dakikalık bir süre içinde kolayca gerçekleştirebilmeleridir. Dolgu ile yapılan ameliyatsız çene hattı estetiği sayesinde bu alandaki birçok sorun etkili bir şekilde çözülebilmektedir.
Çene hattı, yani jawline, önde çeneden başlayarak arkada mandibular açıya kadar uzanan eğrisel bir yapı olarak tanımlanır. Özellikle gençlik döneminde, kesintisiz ve hafif eğrisel bir görünüm, hem erkekler hem de kadınlar için estetik açıdan hoş bir özellik olarak kabul edilir. Jawline, yüzün alt kısmı ve boyun estetiği açısından da son derece önemlidir.
Estetik açıdan kabul edilebilir bir jawline görünümü, jawline'ı oluşturan anatomik yapılar ile bu yapılarla komşu olan anatomik unsurları içerir. Jawline'ın temel yapısı alt çene kemiği, yani mandibuladır. Bu kemiğin gelişimsel süreçleri veya yaşlanma ile ilgili değişiklikler (örneğin, mandibular köşe-gonial açının yapısal değişimi, mandibular kemik yüksekliği, mandibular kemiğin yaşlanma sürecinde atrofisi, mandibular kemiğin normalden az ya da çok gelişimi) jawline'ı etkiler.
Mandibular kemik üzerindeki kaslar, yağ dokusu, deri ve deri altı destek dokuları ile çene altı tükrük bezleri, masseter kası, parotis bezi ve platysmal kas gibi komşu anatomik yapılar da jawline estetiği açısından büyük önem taşır. Aşağıdaki resimde, kilo alındığında yüzün alt kısmı ve boyundaki yağ dokusunun artışı ile yer çekiminin etkisiyle jawline'daki değişiklikler gözlemlenmektedir.
Kişinin cilt yapısının ince olması ve mandibula üzerindeki yağ ile yumuşak dokunun kaybı, çene altının daha kemiksi bir görünüm almasına yol açmaktadır. Yaşlanma sürecinde yüzün alt kısmını oluşturan alt çene kemiği (mandibula) zamanla aşağı ve öne doğru yeniden konumlanmakta (alt çene dişlerin dökülmesi bunu daha belirginleştirmekte). Mandibula alt sınırının silinmesi ile mandibula köşe açısı artmakta, çene daha önde ve kısa görünmekte. Alt yüz bölgesinde mandibula üzerindeki deri altı yağ dokusunun yer yer artışları ve azalması (atrofisi) bu dokuların çene sınırından boyuna doğru yer değişimi olması gereken mandibular sınırın silinmesine neden olmakta. Deri altı yağ dokusu ve destek dokulardaki değişimlere derinin yaşlanma sürecinin (atrofi ve tonus kaybı) eklenmesi ile yüz alt sınırını belirleyen jaw line iyice silinmekte; jaw line üzerinde ve ağız çevresinde jowl, prejowl sulcus, labiomental sulcus, marionnette çizgisi, ağız köşesinden çeneye doğru A şeklinde çöküntü, nasolabial katlantı gibi estetik olarak istenmeyen deformiteler gelişmekte.
Dolgu maddelerinin kullanılmaması gereken durumlar arasında otoimmün hastalıklar, kanama bozuklukları ve dolgu bileşenlerine karşı aşırı duyarlılık öyküsü bulunan hastalar yer alır. Ayrıca, çene hattında enfeksiyon belirtileri gösteren hastalar ile hamile veya emziren kadınlar da dolgu maddeleri kullanmamalıdır. Sık sık uçuk veya herpes simpleks problemi yaşayan hastalar için dikkatli olunmalı ve koruyucu amaçlı antiviral ilaçlar kullanılmalıdır. Dolgularla yapılan ameliyatsız çene hattı uygulaması öncesinde, hastanın antikoagülanlar, antiplatelet ajanlar ve steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar kullanımı hakkında detaylı bilgi alınmalıdır, çünkü bu ilaçlar kanama ve morarma riskini artırır. Ayrıca, kondroitin, efedra, ekinezya, glukozamin, ginkgo biloba, ginseng, kava ve sarımsak gibi bitkisel ilaçlar ve takviyeler kullanan hastalarda da kanama riski artmaktadır. Cerrahi çene hattı operasyonu geçirmiş hastalar için de cerrahi geçmişin detaylı bir şekilde sorgulanması önemlidir; bu hastalarda enfeksiyon ve doku iskemisi gibi riskler bulunabilir. Bu nedenle, cerrahi çene hattı ve protezden sonra dolgu enjeksiyonu yapılmadan önce en az 12 ay beklenmesi önerilmektedir.
Jawline dolgu enjeksiyonlarında en yaygın kullanılan maddeler arasında hyaluronik asit (HA), kalsiyum hidroksiapatit (CaHa) ve poli L laktik asit (PLLA) bulunmaktadır; ancak HA daha sık tercih edilmektedir. Bu üç dolgunun en önemli özelliklerinden biri, biyolojik olarak tamamen parçalanabilir olmaları ve zamanla dokudan tamamen kaybolmalarıdır. Hyaluronik asit içeren dolgular, hyaluronidaz enzimi ile hızlı ve kolay bir şekilde çözülebilmesi sayesinde öne çıkmaktadır. Özellikle uygulama sırasında damar tıkanıklığı gibi olumsuz durumlar ortaya çıktığında, HA'nın güvenliği artar ve aşırı dolgu veya yanlış yerleştirilmiş enjeksiyonların düzeltilmesine olanak tanır. Hyaluronik asit içeren dolgular, yüksek etkinlik ve güvenlik profilleri ile jawline uygulamaları arasında giderek daha popüler hale gelmektedir; bu durum, daha düşük maliyetlerin de etkisiyle gerçekleşmektedir. Yumuşak dokunun yeniden şekillendirilmesi ve hacim artırılması amacıyla kullanılan hyaluronik asit, çene ve jawline yeniden şekillendirilmesi, cinsiyete özgü çene hattının belirginleştirilmesi ve çene hattındaki belirli kusurlar, anomaliler veya asimetrilerin düzeltilmesi için tercih edilmektedir. Genellikle HA dolguları 6 ila 18 ay etkili olurken, CaHa ve PLLA dolguları tekrarlanan tedavilerle kolajen sentezi sayesinde 12 ila 18 ay veya daha uzun süre kalıcı olabilmektedir. Ancak, dolgu uygulamalarının etkinliğinin zamanla azalabileceği ve periyodik enjeksiyonlar gerektirebileceği unutulmamalıdır.
Dolguların önemli bir özelliği, deformasyona veya sertliğe karşı direncini gösteren G-prime adı verilen elastik katsayıdır. Yüksek G-prime değerine sahip dolgular, örneğin PLLA ve CaHa, deformasyona karşı daha dayanıklıdır ve daha az ürünle etkili bir "dolgu" etkisi sağlar. Ancak, bu tür dolgular işlem sonrası daha fazla ödem ve rahatsızlık yaratabilir. Hyaluronik asit dolguları, jel formunda olmaları, yüksek vizkoelastik özellikleri, enjeksiyon kolaylığı ve çapraz bağlanma yetenekleri sayesinde dokuda uzun süre kalabilirler. Ayrıca, biyouyumlulukları ve biyobozunurlukları ile yüksek memnuniyet sağlarlar. HA dolguları, 8-12 ay aralıklarla tekrarlanabilir ve istenmediğinde veya komplikasyon geliştiğinde hyaluronidaz enzimi ile parçalanarak yok edilebilir; bu da ek bir avantaj sunar.
Hyaluronik asit, çene hattının estetik yapısının geçici restorasyonunda, alttaki mandibular kemik üzerine deri altı enjeksiyonlar ile kullanılır. Bu nedenle, çene hattında HA dolgu seçerken, iç ve dış fiziksel kuvvetlere maruz kaldığında hafif deforme olabilen ancak eski şekline dönebilme yeteneğine sahip yüksek elastikiyette (yüksek G’) ve çene hattına enjekte edilirken istenilen anatomik alana kolayca yayılabilen, ancak zor deforme olan yüksek kohesiviteye sahip HA içeren ürünler tercih edilmelidir. Bu amaçla, burunda yüksek G' ve kohesiviteye sahip, 25 mg/mL konsantrasyonda HA içeren ürünler kullanılmalıdır.
Yüz alt bölümünde dolgu uygulamaları öncesi; yüzün genel şeklinin, estetik alanların dengesinin ve simetrisinin değerlendirilmesi önemlidir. Yukarıda ön bilgi olarak verildiği gibi, yüzün orta bölümünün estetik değerlendirilmesi belki de ilk adım olmalı. Bu bölümün restorasyonu, volüm verilmesi ve dokuların yukarı liftingi, yüzün alt bölümünde uygulama öncesi yapılmalıdır. Yüzün normal ve emikler ile değişimi, ayakta ve yatarken volüm değişimleri iyi gözlenmelidir. Yüzün farklı açılarda fotoğrafları çekilmelidir.
Yüz alt bölümünde iyi bir klinik muayene ile diş, alt çene kemiği, yumuşak doku ve derinin değerlendirilmesi; mandibula köşesi, jawline ve çenenin klinik muayenesi ve bu alanda var olan estetik deformitelerin (jowl, prejowl sulcus gibi) değerlendirilmesi önemlidir. Hasta beklentilerinin beklenen sonuca göre optimize edilmesi önemlidir. Dolgu uygulamaları, yüzün alt bölümünün hafif-orta volüm kayıpları ile deformitelerinde etkilidir. Dolgu uygulamalarından estetik ve kemik cerrahisi ya da protez sonuçlarını beklemek son derece yanlış olacaktır. Uygulama, hastanın cinsel ve sosyal kimliğine uygun olarak yapılmalıdır. Dolgu uygulamaları, uygun hastalarda botulinum toksin, lazer ve iplik askı sistemleri ile kombine kullanılmalıdır.
Dolgu uygulama öncesi, hastanın tıbbi öyküsü, alerjileri, daha önce yapılan dolgu sonrası öyküsü ve kullanılan ilaçları iyi sorgulanmalıdır. Yüz alt kısmında dolgu uygulamalarında bu alanı oluşturan anatomik yapıları hatırlamaya çalışırsak; yüzün alt kısmında en önemli anatomik kemik yapısı ve yumuşak doku desteği olan alt çene kemiği (mandibula) bulunmaktadır. Sağ ve solda mandibula önde birleşerek çeneyi oluştururken, gövde bölümleri jawline belirleyecek şekilde alt çene sınırında yer almakta; sağ ve solda arka köşede mandibular köşe ve açılanmayı yaparak yukarı ramus bölümünü oluşturmaktadır.
Yüz alt kısmında deri, mandibular köşelerde daha ince iken önde çeneye doğru kalınlaşmaktadır. Yüz alt kısmında deri altında mandibula üzerine yerleşen "superior ve inferior mandibular fat pad"leri görmekteyiz. Mandibulanın alt sınırında ise "submandibular fat" yer almakta ve üzerini parotid-masseteric fasya örtmektedir. Bu yağ dokusu tanımları ve yerleşimleri önemlidir çünkü dolgu uygulamaları deri altı bu yağ dokularına uygulanmaktadır. Ağız köşesinden yüzün alt sınırına doğru uzanan "labiomandibular sulcus"un jawline ile kesişim noktası önemlidir. Bu katlantı ve komşulukları, yüz alt kısmının estetik uygulamalarında önemli referansları vermektedir.
Ayrıca bu sulcusun ön ve arka kısmında deri altı anatomik dokularda farklılık vardır. Bu katlantının arka kısmında deri ve deri altı katmanları sırasıyla; deri, yüzeysel mandibular yağ dokusu, platysma, derin yağ dokusu, parotideomasseteric fasya, masseter kası ve mandibular kemiğin periosteumu şeklinde yerleşmektedir. Bu katlantının ön kısmında ise sırasıyla; deri, deri altı yağ dokusu, depressor anguli oris, platysma, depressor labia inferioris ve mentalis gibi yüz mimik kasları, derin labiomandibular ve mental yağ dokusu ve çene kemiğinin periosteumu şeklinde yerleşmektedir. Bu katlantı yaşlanma ile daha belirgin hale gelmekte; katlantının önüne doğru prejowl çöküntü gerisinde ise jowl deformitesi gelişmektedir. Ağız köşesinden daha geniş bir açılanma ile seyreden marionette çizgisi ile A şeklinde çöküntüyü oluşturmaktadır.
Yüz alt bölümünün damar-sinirlerinin anatomik olarak lokasyonları ve derinlikleri, özellikle dolgu uygulamaları açısından son derece önemlidir. Facial arter ve ven, yüz alt bölümü dolgu uygulamalarında en önemlisidir. Bu arter ve ven, boyunda "external carotid arter" dallanarak masseter kasının ön sınırından mandibulayı çapralayarak derin yağ dokusu içerisinde buccal fat ve ağız köşesine ulaşarak nasolabial sulcus komşuluğunda yukarı uzanmaktadır. Bu süreçte daha yüzeyselleşmekte ve angular arter adını almaktadır. Çenede ise önemli damarsal yapı mental arterdir. Bu arter, alt çene 2. premolar diş hizasında çenede önde mental foramenden çıkarak yanlara doğru mandibulanın orta hattında seyretmektedir. Çene ön kısmının ve alt dudağın arterleri ise inferior labial arter ve labiomental arterdir. Facial arterin boyunda verdiği bir dal, submental arter çene altının beslenmesini sağlamaktadır.
Çenede yer alan trigeminal sinirin dalı olan "mental sinir", çene ve prejowl sulcus'a yapılan dolgu uygulamalarında ağrıyı taşımaktadır. Yüz-facial sinirin kasların motor fonksiyonlarını sağlayan buccal ve marginal mandibular dallarıdır. Özellikle marginal mandibular sinir dalları, masseter ön sınırında mandibular kemiğin üzerinde seyretmektedir.
Yüz alt bölümüne dolgu uygulamalarında komşuluğu ve özel kanalı ile önemli olan diğer anatomik yapı parotid bezidir. Bu bez, kulak ön kısmında masseter kasının üst-arka kısmında yerleşim göstermektedir. Bu bezin kanalı ise önde kulak memesi ile ağız köşesi arasında çizilen hat üzerinde seyrederek ağız içerisine açılmaktadır.
Yüz alt bölüm dolgu uygulamalarında öncelikle yüzün orta kısmının volüm kayıplarının değerlendirmesi ile başlanması ilk basamak olmalıdır. Yukarıda anlatıldığı bu alanda volüm amaçlı yapılacak dolgu uygulamaları yüzün alt bölümünü uygulamaları öncesi tercih edilmelidir. Bu arada hastanın klinik ve estetik ihtiyacına göre göz altı Y deformitesi, nasolabial katlantı, labiomandibular katlantı, marionette çizgisi ve labiomental katlantı için yüzeysel hyaluronik asit dolguları kullanılabilir.
Jawline, çene hattında dolgu uygulama alanlarının belirlenmesi
Bu işlem için hastanın yüzünde, burun bölgesinde estetik değerlendirmelerde kullanılan estetik-anatomik noktalar belirlenir. Hastanın yüzüne önden 7 dikey ve 5 yatay hat çizilir. Hastanın her iki göz pupillasını birleştiren yatay hattın tam ortasından geçen dikey hat, orta yüz hattını tanımlar ve subnasiondan geçer. Sağ ve soldaki göz iç köşelerinden (medial canthal) geçen dikey hatlar Mcr ve Mcl olarak adlandırılır. Göz pupillasından geçen dikey hatlar ise Pr ve Pl olarak tanımlanır. Göz dış köşelerinin 1 cm dışından geçen dikey hatlar Tr ve Tl olarak belirlenir. Burun kolumellası ile üst dudağın birleşim noktası olan subnasaleden geçen yatay hat Sn olarak adlandırılır. Dudakların kapanma noktasından geçen yatay hat IL olarak tanımlanır. Dudak ile çene arasındaki en çukur noktasından (labiomental katlantı) geçen yatay hat B olarak adlandırılır. Çene yumuşak dokusunun en ön noktasından geçen yatay hat M olarak tanımlanırken, çene yumuşak dokusunun en alt noktasından geçen yatay hat ise C olarak adlandırılır.
Hastanın yüzünde profilden beş dikey ve beş yatay hat çizilir. Burun kolumellası ile üst dudağın birleşim noktası olan subnasaleden geçen dikey hat, TVL (true vertical line) olarak tanımlanır. Sağ ve soldaki göz dış köşelerinden geçen dikey hatlar Lcr ve Lcl olarak adlandırılır. Sağ ve soldaki masseter kasının önünden geçen dikey hatlar AM olarak tanımlanır. Sağ ve soldaki kulak tragusundan geçen dikey hatlar T olarak belirtilir. Ağız köşelerinden geçen dikey hatlar ise Loc olarak tanımlanır. Burun kolumellası ile üst dudağın birleşim noktası olan subnasaleden geçen yatay hat Sn olarak adlandırılır. Dudakların kapanma noktasından geçen yatay hat IL olarak tanımlanır. Dudak ile çene arasındaki en çukur noktadan (labiomental katlantı) geçen yatay hat B olarak belirtilir. Çene yumuşak dokusunun en ön noktasından geçen yatay hat M olarak tanımlanır. Çene yumuşak dokusunun en alt noktasından geçen yatay hat ise C olarak adlandırılır.
Bu şekilde, hastanın yüzünün alt kısmı ve boyun üst kısmı ile jawline'ı çerçevelenmektedir. Jawline'ın anatomik ve estetik değerlendirilmesi, dolgu uygulamalarında önemli anatomik alanların belirlenmesi ve dolgu uygulama alanlarının planlanmasında büyük bir öneme sahiptir. Bu alanlar üzerinde jawline estetik ve anatomik noktaları tanımlanır:
- B: Alt dudak ile çene arasındaki yumuşak dokunun en çukur noktası
- M: Çene yumuşak dokusunun en ön noktası
- C: Çene yumuşak dokusunun en alt noktası
Sağ ve solda göz iç köşelerinden (medial canthal) geçen dikey Mcr-Mcl hatları ile çene yumuşak dokusunun en ön noktasından geçen yatay M hattının kesişim noktaları; RLM ve LLM. Bu iki nokta, kadınlar için çene yumuşak dokusunun genişlik sınırını belirler.
Sağ ve solda ağız köşelerinden geçen dikey Loc hatları ile çene yumuşak dokusunun en ön noktasından geçen yatay M hattının kesişim noktaları; RMLM ve LMLM. Bu noktalar, erkekler için çene yumuşak dokusunun genişlik sınırını belirler.
Sağ ve solda göz pupillasından geçen dikey Pr-Pl hatları ile çene yumuşak dokusunun en ön noktasından geçen yatay M hattının kesişim noktaları. Bu iki nokta, dolgu uygulamalarında facial arterin varlığı nedeniyle dikkat edilmesi gereken alanlardır.
Yüzün profilinde, mandibular köşe (gonial açı) ile pogonion arasında uzanan doğru, mandibular aksı göstermektedir. Yüzdeki bu hatlar dermografik kalemlerle işaretlenir. Bu işaretlemeler, çerçeveler oluşturarak çene hattındaki estetik sorunlu bölgeleri ve anatomik nedenleri tanımlamamıza, ayrıca anatomik risk alanlarını belirlememize yardımcı olur.
Yüz alt bölümünde dolgu yapılırken, uygulama yapılacak alanın işaretlendirilmesi ve bölümlerin ayrılması son derece önemlidir. Mandibula alt sınırı ve üst sınırı işaretlenir. Kadınlarda burun kanatlarından, erkeklerde ağız köşesinden çeneye bir dikme inilerek mandibula üzerinde işaretlenir (çene genişliği referans çizgileri). Labiomandibular katlantı mandibulaya doğru uzatılır ve işaretlenir. Labiomental katlantı işaretlenir. Mandibula köşesi işaretlenir.
Böylece yüzün alt bölümünde mandibula sınırı ve çenede volüm amaçla dolgu uygulamasını klinik ve estetik amaçları karşılayacak ve uygulamanın güvenliğini artıracak alanlar oluşturulmakta: çene, prejowl, jowl-jawline, mandibular köşe. Bu alanlara göre dolgu uygulama volümü ve uygulama derinliği planlanmakta.
Hastanın jawline bölgesi, klinik ve estetik açıdan incelenir. Bu muayene sırasında estetik ve fonksiyonel sorunlar tespit edilmeye çalışılır. Aşağıda, hastanın jawline'ın klinik ve estetik değerlendirmesinden bazı örnekler verilmiştir:
- Alt dudak ile çene arasında bulunması gereken estetik labiomental sulcus kaybolmuş.
- Ağız köşesinden çeneye doğru inen marionette çizgisi mevcut.
- Mandibular kemik gelişimindeki sorun nedeniyle çene geride kalmış ve çene projeksiyonu azalmış.
- Hafif jowl deformitesi ve prejowl katlantısı oluşmuş.
- Jawline ve gonial açı belirgin şekilde silinmiş.
- Mandibular aksın oldukça yukarıda olduğu gibi problemler tespit edilebilir.
Çene hattı dolgu uygulama sırasında
Çene hattı uygulama alanı, iyi bir şekilde dezenfekte edilmelidir. Jawline dolgu işlemlerinde genellikle kanül kullanılır; ancak noktasal uygulamalarda 27 gauge kalınlığında ve 13 mm uzunluğunda iğneler tercih edilmektedir. Jawline'ın anatomik yapısındaki bazı bölgelerdeki damar yapısı nedeniyle dolgu uygulamaları yüksek komplikasyon riski taşımaktadır. Damar komplikasyonlarından kaçınmak için, enjektör pistonu birkaç saniye çekilerek damar içine girilip girilmediği kontrol edilmelidir.
Uygulama sırasında enjeksiyon derinliği, mandibular kemiğin hemen üstünde (periosteum üzerinde) derin dokularda olmalıdır. Bu, damar komplikasyonlarından korunmak amacıyla tercih edilmelidir. Enjeksiyon, yavaş ve küçük hacimlerle yapılmalı, uygulama sırasında alanın görsel takibi gerçekleştirilerek damar komplikasyonları izlenmelidir.
Jawline uygulamalarında, alanın derisi parmaklar arasında hafifçe sıkılarak uygulanmalıdır. Bu, dolgunun çevre dokulara yayılımını kontrol etmeye yardımcı olur. Dolgu sonrası hafif masajlarla dolgunun uygun yayılımı sağlanmalıdır. Enjeksiyon sonrası her noktada uzun kompresler uygulanarak ekimoz ve hematom gelişim riski azaltılmalıdır. Uygulama sonrasında 20-30 dakika boyunca soğuk kompres uygulanması önerilmektedir.
Jawline Dolgu Uygulama Alanları
Jawline sıklıkla kullanılan dolgu uygulama alanları;
Klinik ve estetik değerlendirmelere bağlı olarak hastalara 1-8 ml arasında dolgu uygulanmaktadır.
1 ay sonra dolgu uygulama sonuçları tekrar değerlendirilerek gerekir ise uygulama tekrarı yapılmaktadır.
Dermal dolgular ile çene hattı estetiği sonrası komplikasyonların genellikle hafif olduğunu ve kendiliğinden iyileşme eğiliminde bulunduğunu biliyoruz. Ancak nadir ve ciddi komplikasyonların da mevcut olabileceği hatta bazılarının geri döndürülemez sonuçlar doğurabileceği(örneğin körlük gibi) unutulmamalıdır. Cerrahi olmayan çene hattı estetiği ile ilişkili istenmeyen yan etkiler ve komplikasyonlar erken ile geç dönem olarak iki kategoriye ayrılmaktadır.
- Erken başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki saatler ila günler içerisinde)
- Enjeksiyon yerinde ağrı, ödem, kızarıklık, ekimoz ve kaşıntı gibi reaksiyonlar görülebilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonları, ağrı, ateş ve kaşıntıya yol açabilir; bu durumda kortikosteroidler ve sıcak kompresler semptomları hafifletebilir.
- Uygulama alanında enfeksiyonlar arasında apse/selülit, mikobakteriyel enfeksiyon ve herpes simpleks virüsü enfeksiyonu yer alır. Yüksek riskli bireylerde profilaktik antibiyotikler ve antivirallerle bunlar önlenebilir.
- Tyndall etkisi, dolgu maddesinin çok yüzeysel bir şekilde enjekte edilmesi sonucu cilt altında mavi bir renk oluşmasıyla kendini gösterir.
- Yüzey düzensizlikleri ve nodüller, dolgu maddelerinin yanlış yerleştirilmesinden, özellikle de çok yüzeysel uygulanmasından kaynaklanabilir.
- Vasküler tıkanıklık nadir fakat ciddi bir komplikasyondur: doku iskemisi, ağrı, solukluk, ardından ödem, beneklenme, ülserasyon ve nekroz ile karakterizedir.
- Retrograd embolizasyon ile birlikte damar tıkanıklığı çok nadirdir.
- Gecikmeli başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki haftalar ila yıllar içersinde)
- Enjeksiyon yerinde diskromi oluşabilir.
- Yabancı cisim granülomu gelişimi hyaluronik asit dolgularda nerede ise hiç görülmez.
- Biyofilm gelişimi. Bunlar için uzun süreli antibiyotik tedavisi ve dolgunun çıkarılması gerekmektedir.
Çene Dolgu Uygulaması
Alt bölüm, yüzün genel şeklinin belirlenmesinde (uzun, yuvarlak, köşeli gibi), cinsiyet ayrımında (erkeksi ve kadınsı yüz yapısı) ve yüzün güzel hatta genç algısında son derece önemlidir. Kadın ve erkekte yüzün alt sınırını oluşturan alt çene kemiği mandibulanın arka açılanmasından önde çeneye kadar belirgin hattı ile simetrik ve harmonik olması istenmektedir. Mandibular hat erkeklerde kadınlara göre daha köşeli-keskin hatlara sahip ve arkada açılanması daha belirgin iken, kadınlarda mandibular hat daha yumuşak, oval ya da V şeklinde ve mandibular köşe daha az belirgindir. Erkeklerde yüz alt kısmı daha keskin ve sert hatlara sahip iken, kadınlarda daha yumuşak ve yuvarlak hatları görmekteyiz. Yüzün alt-ön kısmında yer alan çenenin erkeklerde hafif geniş ve köşeli olması beklenirken, kadınlarda daha yuvarlak-sivri ve yumuşak hatlı olması istenmektedir. Çenenin estetik tanımında kullanılan ideal çene genişliği, çene projeksiyonu ve çene volüm alanı kavramlarını hatırlarsak; ideal çene genişliği, cinsiyete, yaşa, mandibulanın yapısal özelliklerine ve ırksal özelliklere göre değişmekle birlikte, yüze karşı bakışta ideal çene genişliği kadınlarda burun kanatları genişliği, erkeklerde ağız genişliği kadar olmalıdır. Çene projeksiyonu, yüze oblik ya da yan bakışta çenenin ne kadar önde ya da geride olmasını tanımlar. Bunun için birçok değerlendirme yöntemi kullanılsa da en pratik olanı, yüze yan bakışta alt dudak ön sınırından geçen dik hatta çenenin uzaklığının değerlendirilmesidir. Erkeklerde çene tam bu hat üzerinde yer alırken, kadınlarda çene bu hattın 1-2 mm gerisinde yer almalıdır. İdeal çene genişliği, volüm alanı ve projeksiyonun değerlendirilmesi çenede ideal dolgu planlamasını sağlamaktadır.
Çene volüm alanı ise çene alt sınırı, çene genişliği ve labiomental katlantı arasında kalan alanı tanımlar. Bu alanın sınırı, dolgu uygulaması için kullanılacak enjeksiyon noktasını da tanımlar.
Volüm amaçlı hyaluronik asit + calcium hydroxylapatite (7:1 dilüsyon oranlarda) dolgu mikstleri tercih edilmektedir. Yüzeysel ince çizgiler-katlantılar, düzensizliklerde ise hyaluronik asit dolgular kullanılmaktadır. Yukarıda tanımlanan enjeksiyon noktasından lokal anestezi uygulaması sonrası 22G ve 40-50 mm uzunlukta kanüller girilerek derin ve yüzeysel dolgu uygulamaları yapılmaktadır.
Prejowl Dolgu Uygulaması
Jawline restorasyonunda prejowl alanı son derece önemlidir. Özellikle bu alanda yaşlanma sürecinde gelişen doku çökmesi-depresyon ve bu alanın arka komşuluğunu oluşturan jowl deformitesi, alt çene kontur düzensizliklerinin en önemlileridir. Bu alanda yapılacak volüm artışlarının ön kısmında yer alan çene genişliğini ve volüm alanını değiştirebileceği unutulmamalıdır.
Volüm amaçlı hyaluronik asit + calcium hydroxylapatite (7:1 dilüsyon oranlarda) dolgu mikstleri tercih edilmektedir. Yüzeysel ince çizgiler-katlantılar, düzensizliklerde ise hyaluronik asit dolgular kullanılmaktadır. Yukarıda tanımlanan enjeksiyon noktasından lokal anestezi uygulaması sonrası 22G ve 40-50 mm uzunlukta kanüller girilerek derin ve yüzeysel dolgu uygulamaları yapılmaktadır.
Jawline ve Mandibular Köşe Dolgu Uygulaması
Yaşlanma sürecinde jawline gelişen jowl katlantısı-deformitesi dolgular ile restore edilememekte. Ancak bunun gerisinde jawline ve prejowl alanına yapılacak dolgular ile görünebilirliğinin maskelenmesi söz konusu. Bunu için jawline boyunca mandibula köşesine kadar enjeksiyon alanı işaretlenir. Bu işaretleme sırasında hastanın arka dişleri sıktırılarak masseter kasının ön sınırı ve mandibula üzerinde bu sınırın hemen önünde yer alan fasiyal arterde işaretlenir. Enjeksiyon için prejowl alanda enjeksiyon noktası kullanılır.
Volüm amaçlı hyaluronik asit + calcium hydroxylapatite (7:1 dilüsyon oranlarda) dolgu mikstleri tercih edilmektedir. Yüzeysel ince çizgiler-katlantılar, düzensizliklerde ise hyaluronik asit dolgular kullanılmaktadır. Yukarıda tanımlanan enjeksiyon noktasından lokal anestezi uygulaması sonrası 22G ve 40-50 mm uzunlukta kanüller girilerek derin ve yüzeysel dolgu uygulamaları yapılmaktadır.
Mandibula köşesinden yukarı kulak ön kısmında bulunan ramus alanı işaretlenir. Bu işaretleme sırasında üst sınır olarak kulak tragusunun seçimi önemlidir (hemen yukarısında superficial temporal arter seyretmektedir). Enjeksiyon noktası olarak mandibular köşe seçilmektedir.
Volüm amaçlı hyaluronik asit + calcium hydroxylapatite (7:1 dilüsyon oranlarda) dolgu mikstleri tercih edilmektedir. Yüzeysel ince çizgiler-katlantılar, düzensizliklerde ise hyaluronik asit dolgular kullanılmaktadır. Yukarıda tanımlanan enjeksiyon noktasından lokal anestezi uygulaması sonrası 22G ve 40-50 mm uzunlukta kanüller girilerek derin ve yüzeysel dolgu uygulamaları yapılmaktadır( superficial temporal arter ve facial transverse arter nedeni ile).
Son olarak mandibula köşesine uygulama yapılır. Volüm amaçlı hyaluronik asit + calcium hydroxylapatite (7:1 dilüsyon oranlarda) dolgu mikstleri tercih edilmektedir. Bu alana anatomik özelikleri nedeni kemik doku üzerine derin, normal iğneler ile bolus tarzında uygulama yapılabilir.
1 ay sonra dolgu uygulama sonuçları tekrar değerlendirilerek gerekir ise uygulama tekrarı yapılmaktadır.
Dermal dolgular ile çene hattı estetiği sonrası komplikasyonların genellikle hafif olduğunu ve kendiliğinden iyileşme eğiliminde bulunduğunu biliyoruz. Ancak nadir ve ciddi komplikasyonların da mevcut olabileceği hatta bazılarının geri döndürülemez sonuçlar doğurabileceği(örneğin körlük gibi) unutulmamalıdır. Cerrahi olmayan çene hattı estetiği ile ilişkili istenmeyen yan etkiler ve komplikasyonlar erken ile geç dönem olarak iki kategoriye ayrılmaktadır.
- Erken başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki saatler ila günler içerisinde)
- Enjeksiyon yerinde ağrı, ödem, kızarıklık, ekimoz ve kaşıntı gibi reaksiyonlar görülebilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonları, ağrı, ateş ve kaşıntıya yol açabilir; bu durumda kortikosteroidler ve sıcak kompresler semptomları hafifletebilir.
- Uygulama alanında enfeksiyonlar arasında apse/selülit, mikobakteriyel enfeksiyon ve herpes simpleks virüsü enfeksiyonu yer alır. Yüksek riskli bireylerde profilaktik antibiyotikler ve antivirallerle bunlar önlenebilir.
- Tyndall etkisi, dolgu maddesinin çok yüzeysel bir şekilde enjekte edilmesi sonucu cilt altında mavi bir renk oluşmasıyla kendini gösterir.
- Yüzey düzensizlikleri ve nodüller, dolgu maddelerinin yanlış yerleştirilmesinden, özellikle de çok yüzeysel uygulanmasından kaynaklanabilir.
- Vasküler tıkanıklık nadir fakat ciddi bir komplikasyondur: doku iskemisi, ağrı, solukluk, ardından ödem, beneklenme, ülserasyon ve nekroz ile karakterizedir.
- Retrograd embolizasyon ile birlikte damar tıkanıklığı çok nadirdir.
- Gecikmeli başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki haftalar ila yıllar içersinde)
- Enjeksiyon yerinde diskromi oluşabilir.
- Yabancı cisim granülomu gelişimi hyaluronik asit dolgularda nerede ise hiç görülmez.
- Biyofilm gelişimi. Bunlar için uzun süreli antibiyotik tedavisi ve dolgunun çıkarılması gerekmektedir.