Vitiligo'da (Ala Hastalığı) Cerrahi Tedavi Uygulamaları

Kadınlarda Androgenetik AlopesiAndrogenetik alopesi – AA kadınlarda da gözlenmekte. “Kadın tipi androgenetik alaopesi-KTAA, Female pattern hair loss-FPHL” olarak tanımlanmakta. Kadınlarda bu formda dökülmede, özellikle saçın ön ve tepe kısmınında, kalın saçlarda ilerleyici süreçte incelme-minyatürizasyonu ve saç sayısında azalma olmakta ancak ön saç sınırı-frontal hair line erkeklerden farklı olarak çok etkilenmemekte. Kadınlarda dökülme formu erkelerden farklı olduğu için kadın tipi AGA olarak tanımlanmıştır. Kadınlarda AGA erkeklere göre daha yüksek estetik kaygılara ve ciddi strese neden olmakta. 

Kalın terminal saçların ince velluslara dönüşümü folliküler minyatürizasyon olarak tanımlanmakta. Bu saçlı deride terminal saçlar/vellus saçlar arasında oaranaın vellus saçlar yönünde ilerley,c, olarak değişmesine neden olarak diffüz bir saç azalması ile sonuçlanmakta. 

Otuz yaş civarındaki kadınlarda %12, 60-69 yaş arasında ise %30-%40 oranında görülür. Genellikle ergenlik dönemi sonrası değişken klinik şiddette ve belirli bir ilerleme hızında seyretmekle birlikte herhangi bir yaş döneminde de başlayabilir. Başlangıç yaşı küçüldükçe klinik şiddetin daha fazla olma eğilimi artmaktadır.

Kadınlarda Androgenetik Alopesi'nin Nedenleri

Erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da androgenetik alopesi sıklığı ve şiddeti yaşla birlikte artmaktadır. Saç dökülmesinde androjenlerin rolü tam olarak erkeklerdeki kadar net değildir. Bu nedenle kadın tipi saç dökülmesi (KTSD) kavramının hastalığı tanımlamada daha doğru olduğu düşünülmektedir.

KTSD gelişiminin daha kompleks nedenler ile ortaya çıktığı değerlendirilmekte; genetik, hormonsal ve çevresel faktörler... gibi

KTSD de saçların anajen faz süresi azalırken folliküler dermal papillada minyatürizasyon gelişmekte. Minyatürizasyonun ilerleme süreci pigmente, kalın uzun saçların(terminal saçlar) nonpigmente, ince ve kısa saçlara(vellus saçlar) dönüşmesine neden olmakta. Saçların telojen evrelerinin sonu ile erken anajen evreleri arasındaki saçların olmadığı-folliküllerin boş olduğu dönem kenojen evtre olarak tanımlanmakta. Bu evre fazla olduğu için saçlı deride dökülme alanında saçın olmadığı boş folliküllerin sayısı artmıştır. 

 

Anajen evrenin değişimi ve folliküler dermal papillada minyatürizasyon gelişimi tam olarak açıklanamamıştır. Ancak minyatürizasyonda dermal papillada apopitozis-hücre ölümü görülmekte. Bu süreçten büyüme faktörleri ve sitokinler sorumlu tutulmakta(fibroblast growth factor, interlökin 1, interlökin 1 alfa, prsotoglandin D2, transforming growth factor‑beta 1, TNF alfa 1). Anajen fazda follikülleri etkileyen yine büyüme faktörleri ve sitokinlerdir( basic fibroblast growth factor, fibroblast growth factor 7, hepatocyte growth factor, insulin‑like growth factor 1, prostogandin E2, vascular endothelial growth factor ve Wnt signaling pathway).

KTSD ile androjen seviyesi yüksekliği arasındaki ilişki erkek AGA sı kadar net açıklanamamış. KTSD hastalarda hirşutizm, menstrüel düzensizlik gibi androjen fazlalığının bulguları bulunurken her zaman serum androjen düzeylerinin yükselmesi ile birlikte görülmeyebilir. Ancak tüm bulgular KTSD androenlerin rol oynadığı yönde. 5 alfa redüktaz testesteronu 5 kat daha aktif dihidortestesterona-DHT dönüştürmekte. KTSD 5 alfa redüktazın rolüde tam olarak açıklanamamış durumda. Amdrojenler saç folliküllerinde androjen reseptörlerine-AR bağlanarak etki göstermekte. DHT anajen evredeki folliküllerde AR üzerinden Wnt uyarımı ile etki göstermekte. Aromataz enzimi androstenedionu estrone ve testosteronu estradiole dönüştürmekte. Yani bu enzim aslında kadınlarda KTDS koruyucu rol oynamakta. Bu arada tiroxin KTDS klinğini olumsuz etkilemekte. prolaktin ancak yüksek dozlarda KTDS neden olmakta. İnsülin direnci ve buna benzer metanbolik süreçler damar patolojileri ile KTDS etkili olmakta.  

KTSD olan kadın hastaların çoğunda klinik ve biyokimyasal olarak androjen fazlalığının bulguları yoktur. Bu kadınlarda saç folliküllerinin normal androjen düzeylerine artmış duyarlılığı bu durumu açıklayabilmektedir. Daha ilginç olanı androjen duyarlılığı veya alfa redüktaz eksikliği olan kişilerde erkek tipi saç dökülmesi izlenmesidir. Bu kadın tipi androgenetik alopesinin androjenlerin yokluğunda bile ortaya çıkabildiğini kanıtlamaktadır.

Kadınlarda hormon bağlayıcı globülin’nin (SHBG) kontrol grubuna göre azalmış düzeyleri pek çok çalışmada gösterilmiştir. Bu bulgular kanda serbest androjen düzeyleri ve saç dökülmesi şiddeti arasında bir korelasyon olduğunu göstermektedir.

Genetik geçiş ile ilgili yapılan çalışmalarda kadınlarda neden olan genler saptanamamıştır. Ancak KTSD olan kadınlarda androjenik bir neden bulunamıyor isegenetik yatkınlık düşünülmelidir. KTDS li hastaların ailelerinde % 40-54 oranında ailesel birliktelik görülmekte özellikle % 40 ında 40 yaşın altında erken gelişen KTDS lerde.   Erkek tipi saç dökülmesi için spesifik olan genlerden birisi olan x kromozomu üzerindeki androjen reseptör geni EBA2R’nin polimorfizmi erken başlangıçlı kadın hastalarda da gösterilmiştir. 

KTDS de minyatürizasyon olan folliküller yapılarda daha çok üst anatomik alanlarda  mikroinflamasyon gözlenmekte.İnflamasyonun üst kısımlarda olması nedenin daha çok dışsal bir neden olabileceği düşünülür; UV, hava kirliliği, propionibacterium, staphylococcus ve malassezia mikroaorganizmaları düşünülmekte.  

Bunların dışında psikolojik stres, hipertansiyon, diyabet, sigara kullanımı, güneşten korunmama, düşük fiziksel aktivitenin KTDS gelişimini olumsuz etkilediği bilinmekte.

Kadınlarda Androgenetik Alopesi'nin Kliniği

KTSD genellikle yavaş ve ilerleyici bir saç incelmesi şikayeti ile kendini gösterir. Etkilenen alanlar sıklıkla saçın tepe kısmı olan verteks, üst yan kısımları olan parietal ve bazen ön ve yan frontopariteal bölgedir. Erkeklerde görülen ön saç çizgisinin geriye olan kaybı kadınlarda gözlenmez.


Kadınlarda üç değişik saç dökülmesi paterni izlenebilir:

  • Tepe bölgesinde frontal ön saç çizgisi korunacak şekilde diffüz dökülme(Ludwig tipi). Dökülmenin şiddetine göre Ludwig tarafından 1,2 ve 3. dereceler Sinclair tarafından 1-5 arasında dereceler olarak tanımlanmıştır. 

  • Saç alın orta çizginin geri çekilmesi ve saçlı derininin ortasının yaygın saç dökülmesi olmadan genişlemesi Olsen tarafından tanımlanmış ve “ çam ağacı paterni” olarak adlandırılmıştır.
  • Saç alın çizgisinde iki taraflı geri çekilme ile birlikte incelme olması. Erkek tipi (Hamilton tipi) saç dökülmesi ile aynı dağılım paternine sahiptir. İncelme saçın tepe kısmında ve alın iki yanında daha belirgindir.

Ludwig paterninde başlayan saç dökülmesi menopoz sonrası Hamilton paterninine dönebilmekte. 

Kadınlarda saç dökülmesi tanımlanması ve sınıflamasında son yıllarda BASP(basic type patern kısaltması) kullanılmakta. BASP tanımlaması  saç ön çizgisi şekli temel alınarak yapılmakta. Kişiye özgü saç dökülmesi paterni Spesifik pater (SP) olaraktaadlandırılır ve saçlı derinin ön ve tepe kısmındaki saç yoğunluğunu simgelemektedir.

BASP ta 4 temel patern tanımlanmış; L, M, C ve U. Ön-frontal ve önyan-frontotemporal saç çizgisindeki gerilemeye göre bu atanımlamalar kullanılmakta.  

  • L; frontal saç çizgi düz ve bu alanda saç kaybı yok
  • M; önyan-frontotemporal saç kaybı ön-frontalden daha fazla. Dökülmenin yoğunluğuna göre 4 alt guruba ayrımakta.
  • C; frontal saç kaybı var ve frototempoeraldan daha fazla. Dökülmenin yoğunluğuna göre 4 alt guruba ayrımakta.
  • U; frontal dökülme kaynaklı ön saç çizgisi vertexe kadar gerilemiş. Dökülmenin yoğunluğuna göre 3 alt guruba ayrılmakta.

BASP ta 2 spesifik patern tanımlanmış; F ve V

  • F; dökülme yoğunluğu frontal alanda
  • V; dökülme yoğunluğu vertexte

Sonra her ikisi birleştirilerek bir sonuç elde edilmektedir. Saç kaybının gerçek oranını ve dağılımını değerlendirmede daha yararlı bir kombinasyon olacağı vurgulanmıştır.

Trikoskopik değerlendirme BASP ile birlikte kullanıldığında oldukça değerlidir. Trikoskopide saçlı deride occipital alan referans alınacak şekilde vertex, sağ ve sol frontotemporal ve pariatal alanda yapılarak ortalam minyatürizasyon yüzdesine bakılmakta. Minyatürizasyon oranı % 20 nin altında ise 0, fazla ise yüzed oranına göre 5 e kadar dercelendirilmekte.


Kadınlarda Androgenetik Alopesi'ni Tanısı

KTSD tanısında ilk adım klinik muayene ile başlamakta.

  • Pull test: 24 saat önce yıkanmış saçlı deride 50-60 kadar saçın köke yakın olarak parmaklar ile tutularak uca kadar hafif çekilmesi pull testi olarak tanımlanır. KTSD alanında 2 den fazla saçın gelmesi(kopan saçlar hariç, ele gelen saçlar telojen evrede) pull testin pozitif olduğunu göstermekte. Pozitif alanda ele gelen saçlar 3 cm den kısa ise bunların minyatürize telejen saçlar olduğunu göstermekte ve KTSD tanısını desteklemekte.

  • Saç yıkama testi; saçlar yıkanırken dökülen saçlar toplanır, dökülen saç sayısı 100 ün altındadır. 100 ün üzerinde olması ve bunlardan %10 bnun üzerinde telejen saç varlığı telojen saç dökülmesini destekler. 
  • Dermoskopi / trikoskopi son yıllarda saçlı deri ve saç hastalıklarında tanısal yöntemler arasında yerini almıştır.  KTSD olan hastalarda saç ön - frontal alandan 4 farklı noktada ve occipital alandan trikoskopi yapılmakta.
    • trikoskopi ile saçların çapları ölçülmekte ve occipital bölge ile karşılaştırlmakta. Saç çaplarında frontala alnda >%20 üzerinde bir azalma KTSD desteklemekte. Özellikle <0.03 mm çaplı vellusların varlığı önemli.
    • trikoskopide saç dansitesinin(1 cm2 alanda saç sayısı) azalması
    • trikoskopide folliküler ünitlerin deriye açıldıkları alanlarda hafif kahverengi renk değişimi, atrofi ve skuamlaşma inflamasyonu ve KTSD nin etkilediği folliküllerin erken evrelerini göstermekte(peripilar sign)
    • saçların kalıcı olarak döküldüğü folliküler ünitlerde sebum-keratin yapısından bir tıkacın oluşması-sarı noktalar
    • balpeteği şeklinde pigmentasyon alanları, UV hasarını göstermekte

  • Saçli deriden biyopsi yapılarak terminal saç/vellus oranına bakılabilir. Bu oran < 4:1 ise KTSD destekler iken oranın > 8:1 ise telejen saç dökülmelrini destekler.
  • Diğer saç dökülme nedenleri ile ayırımın yapılması önemlidir. Bunun için kan tahlilleri istenebilir.
    • Hemogram
    • TSH, T3 ve T4
    • Vitamin C, D ve A seviyeleri
    • Çinko, biyotin folik seviyeleri
    • ANA testi gibi
  • Hastanın hormon profili istenebilir.
    • Serbest ve/veya total testosteron
    • DHEA-s
    • Prolaktin
    • FSH, LH
    • SHBG; doğum kontrol hapları kullanılıyor ise bunlar kesilerek 2 ay beklenir ve bu şekilde kan düzeyine bakılır. 
    • FAI; serberst androjen indeksi olarak tanımlanmakta. Total testosteron (nmol/L) / SHBG (nmol/L) × 100 fromülü ile hesaplanır. Bunun 5 in üzerinde olması PCO düşündürmelidir.  

KTSD olan kadınların çoğunda androjen fazlalığının klinik ve biyokimyasal bulguları yoktur ama hirşutizm, orta/şiddetli düzeyde akne, akantozis nigrikans, düzensiz menstrüasyon, galaktore gibi hiperandrojenizm bulguları olan hastaların hormon tetkiklerinin yapılması gerekmektedir. Öncelikle  ve  düzeyleri istenmelidir.

Testosteron yüksekliği varsa prolaktin de istenmelidir.

Testosteron veya DHEA-s yüksekliğinde konjenital adrenal hiperplazi için tarama uygun olur.

SHBG düzeyleri de yol gösterici olabilmektedir.

Yapılan çeşitli araştırmalarda KTSD olan kadınlarda normal kadınlara göre bozulmuş glükoz toleransı, insülin ve c-peptid düzeyleri, insülin direnci, aterom plakları saptanmıştır. Erken başlangıçlı KTSD’de bile hastaların koroner arter hastalığı ve insülin direnci riskleri açısından araştırılması gerektiği bildirilmektedir.


Kadınlarda Androgenetik Alopesi'nin Tedavisi

İlaç tedavileri androjen-bağımlı ve androjen-bağımsız etki mekanizmalılar olarak ayrılabilirler.


Androjen-Bağımsız Topikal Tedaviler

Minoksidil

Günümüzde tek onaylı androjen bağımsız tedavi minoksidil topikal solüsyonudur. Saç yaşam döngüsünü etkileyerek telojen dönemin erken sonlanmasını ve anajen fazın uzamasını sağladığı düşünülmektedir. Potasyum kanal açıcı etkisi vardır ve etki mekanizması halen çok net değildir. Saç follikül etrafında yeni damar gelişimini ve saçların büyüme faktörlerini ( vasküler endoteliyal ve hepatositik büyüme faktörlerini) arttırarak uyardıkları saptanmıştır. Saç sayısını ve ağırlığını arttırıcı özellikleri vardır. Sadece %2’lik formunun KTSD’de onayı vardır. %5’lik solüsyon etkin ancak lokal ve yüzde tüylenme artışı gibi yan etkiler gözlenmiştir.

Minoksidil %2 günde iki kez 1 ml uygulanır. Etkisinin değerlendirilmesi için en az 12 ay kullanılmalıdır. Etkinlik sağlandıktan sonra kesmeden devam edilmelidir. Kesildikten sonra telojen effluviumun yani dökülmenin tetiklenebileceği bilinmelidir. Yine tedavinin ilk aylarında dökülmede geçici bir artış olabilmektedir. Yan etkileri sıklıkla içeriğindeki propilen glikola karşı alerjik ve kontakt dermatit gelişimdir.

%5’lik köpük formu bu içeriğe sahip olmadığı için daha az yan etki görülme olasılığı vardır.

KTSD de minoksidil ile birlikte 0.025% retinoik asit ve 0.05% betamethasone dipropionate kullanımının daha etkili olduğu gösterilmiştir. Aşağıdaki resimde Bu kombinasyonun sadece akşamları 10 ay kullanımı sonrası görülmektedir.

Prostaglandin analogları

PG‑F2 analogları olan latanoprost ve bimatoprostare saşç gelişiminde anajen fazı uzatmakta.

Ketokonazol

Anti‑inflamatuvar ve antiandrojen etkinliği ile şampuan ve krem formları kullanılmakta.

PRP

PRP içeriğindeki platelet kaynaklı büyüme faktörleri etkili olmakta.2-3 hafta ara ile 3-5 seasn uygulanmakta

Mikroneedling

 Dermaroller tek başına yada topikal steroid, PRP ve minoksidil ile birlikte kullanılmakta.

Androjen-Bağımsız Sistemik Tedaviler

Melatonin

Antioksidan özelliği ile sistemik olarak kullanılmakta. Saçların uzama hızları ve pigmentasyonları içinde kullanılmakta.


Androjen-Bağımlı Tedaviler

Siproteron asetat

Siproteron asetat zayıf progesteron aktivitesi olan antiandrojen ve antigonadotropik özellikleri olan sentetik bir steroiddir. Androjen reseptör bağlayıcı olarak dihidrotestosteron ile yarışır.

KTSD’de etkinliği konusunda çelişkili sonuçlar olsa da hiperandrojenizm ve yüksek ferritin düzeyli kadınlarda başarılıdır.

Yan etkiler kilo alma, menstrüel düzensizlikler, libido azalması, meme hassasiyetidir. Gebelikte kesinlikle kullanılmaz.


Spironolakton

KTSD ve hirşutizm tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Yarışmacı olarak androjen reseptörlerini bloke ederek, aynı zamanda overlerden androjen üretimini de inhibe ederek bir androjen antagonisti olarak davranır.

100-200mg/günlük dozlarda kullanılır. Aldosteron antagonisti olarak da görev yaptığı için postural hipotansiyon, elektrolit bozuklukları gibi diğer antiandrojenlerden farklı yan etkilere de sahiptir. Menstrüel bozukluklar, halsizlik, ürtiker, meme hassasiyeti ve hematolojik bozukluklar diğer olası yan etkileridir. Tedavinin ilk birkaç ayında düzenli kan basıncı ve elektrolit düzeylerinin izlemi önerilir. Böbrek hastalığı olan kişilerde çok daha dikkatli kullanılmalıdır.


Finasterid

Finasterid tip 2 5 α-redüktaz enzim inhibitörüdür, testosteronun dihidrotestorona dönüşümünü engeller. KTSD de 1mg/gün lük dozlarda saç kaybını azaltır ve saç büyümesini stimüle eder.

Menopozal kadınlarda 2,5-5 mg/gün dozda drospirenon ve etinil estradiol içeren bir doğum kontrol hapı ile etkinliği gösterilmiştir.

Gebelikte ve emzirme döneminde kullanılmaz.

Testosteronun östradiole dönüşümüne bağlı östrojen düzeylerinde hafif bir artış olabilir, bu nedenle kişisel ya da ailesel meme kanseri öyküsü bulunanlarda önerilmemektedir.


Dutasterid

Tip 1 ve 2, 5 α-redüktaz enzim inhibitörüdür. 2002 yılında erkeklerde bening prostat büyümesinde 0.5 mg/gün kullanımı onayı almıştır. Finasterid ile karşılaştırıldığında tip 2 5 alfa redüktaz enzimi üzerinde 3 kat tip 1 enzimi üzerinde 100 kat etkisinin olduğu bilinmektedir. Testosteronun dihidrotestosterona dönüşümünü inhibe eder. 0,25 mg/gün dutasterid ile etkin sonuçlar gözlenmiştir. 0,5 mg/gün dutasterid ve ve 2,5 mg/gün finasterid kombinasyonu önerilmektedir.

Dutasteridin saçın tepe kısmına mezoterapi ile biotin, piridoksin, D-panthenol kombinasyonunda oluşan karışım uygulanabilmektedir.


Flutamid

Flutamid androjenlerin reseptör bağlantılarını inhibe eden nonsteroidal selektif bir antiandrojendir. Yapılan çalışmalarda 250 mg/gün dozda kadın tipi saç dökülmesinde etkinliği vurgulanmaktadır. Tek kısıtlayıcı yönü doz bağımlı olarak karaciğer toksik etkisinin varlığıdır. Bu nedenle karaciğer fonksiyonlarını dikkatle izlenmesi gerekmektedir.

Spironolakton

Aslında bir diüretik olmakla birlikte antiandrojenik etkisi bulunmakta. Günlük 100–200 mg dozlarda kullanılmakta. Spironolakton analoğu ve senteteik progestin olan drospirenone kullanılmakta. 

Diğer Sistemik İlaçlar

Amninoasitler, biyotin, çinko, demir, vitamin D , saw palmetto...


Diğer Tedavi Seçenekleri


Düşük-Düzey ışık tedavisi

Işınımdaki fotonların saç foliküllerinde mitokondrilerdeki sitokrom oksidaz üzerinde adenozin trifosfat üretimini regüle edip saçın anajen faza geçişini stimüle ettiğine, saç foliküllerini aktive ettiği ve kıl folliküllerindeki kan akımını arttırdığına dair görüşler vardır.

Bu amaçla 630-680 nm dalga boyunda ışık yayan diodlar içeren sistemler geliştirilmiştir. Bunlar şapka yada tarak olarak uygulanmaktadır. Bunlarda haftada birkaç ke 10-1 5 dakika uygulanmaktadır.

Bildirilen yan etkiler saçlı deri tahrişi ve kızarıklıktır. Medikal veya cerrahi tedaviye destek olarak ya da tedaviye direnç gösteren hastalar için ideal bir alternatif olabilir.

Saç ekimi

Daha detaylı bilgi için...

 


 

Androgenetik alopesi (AGA) erkeklerde görülen en sık saç dökülmesi nedenidir. AGA'nın genetik olarak meyilli bireylerde androjenlere bağlı olarak ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Daha sonra teknolojik gelişmelerle androjenlerin serbest ve bağlı kısımları ölçülmüş ve genetik yatkınlığı olan bireylerde normal androjen miktarlarının bile saç dökülmesi için yeterli olduğu görülmüştür.


Androgenetik Alopesi'nin Erkeklerde Görülme Sıklığı

AGA'nın sıklığı, ırksal, etnik ve ailesel özelliklere bağlı olarak büyük değişkenlik gösterir. Beyaz ırkta bulunan erkeklerin %96’sı bu hastalıktan etkilenirken, siyah ırkta bu hastalığın görülme sıklığı beyaz ırka göre 4 kat daha azdır. Hastalık, Eskimolarda ve Uzak Doğu ırklarında nadir olarak görülür. Yaşla birlikte, her 10 yılda %10 oranında AGA sıklığı artmaktadır. Örneğin, otuz yaşındaki hastaların %30’u, 50 yaşındaki hastaların ise %50’si bu durumdan etkilenir. Daha ileri yaşlarda bu oran %70’lere çıkmaktadır. Anne ve babasında AGA olan hastalarda AGA gelişme riski yüksektir.


Erkeklerde Androgenetik Alopesi'nin Nedenleri

AGA ile ilgili olarak androjen düzeyi, yaş ve genetik faktörler suçlanmıştır. Saç ekimi ile alınan saçların ekilen yerde dökülmemesi, saç büyümesinden saç foliküllerinin sorumlu olduğunu düşündürmektedir. Saç büyümesinde en önemli düzenleyicilerden biri androjenlerdir. Hadım edilmiş erkeklerde saç dökülmesi gözlenmez ve daha sonra bu kişilere testosteron verildiğinde ilerleyici AGA ortaya çıkmaktadır.

Androjenler testis ve böbrek üstü bezi kaynaklı steroid bileşikleridir. Kan dolaşımında androjenlerden androstenedion ve DHEA-S böbrek üstü bez kaynaklı iken testosteron ve dihidrotestosteron (DHT) testis kaynaklıdır.

Saçlı deride yer alan saç folikülleri ile diğer bölgelerde yer alan vücut ve yüz kıl folikülleri androjenlere farklı yanıt verirler. Androjenler sakal bölgesi, kasık ve koltuk altında yer alan kılların büyümesini artırırken, saçlı deride özellikle saçın ön ve tepe kısmında saç kaybına neden olmaktadır.

Testosteron, saç ve kıl foliküllerinde 5 alfa redüktaz enzimi ile DHT’ye dönüşmektedir. DHT en güçlü androjen olup, saç ve kıl foliküllerindeki androjen reseptörlerine ilgisi testosterona göre 5 kat fazladır. DHT, follikülde reseptörlere bağlandıktan sonra hücre içinde etkisini göstermeye başlamaktadır. 5 alfa redüktaz enziminin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere bilinen iki alt tipi vardır. Tip 2 enzim eksikliği olanlarda alopesi görülmemesi ve bu enzimi baskılayan ilaçlarla AGA'nın tedavisinde yanıt alınması nedeniyle AGA üzerinde Tip 2 enzimin daha etkin olduğu düşünülmektedir. Saçlı deride ön saç-frontal bölge ve dökülmenin olduğu yerlerde, ense-oksipital bölge gibi saç dökülmesinden çok etkilenmeyen bölgelere göre daha fazla bulunur.

Androjenlerin saçlı deride AGA'da asıl etkileri saç yaşam döngülerinde anajen fazını kısaltmalarıdır. Normal olarak saçlı deride anajen evre 2-7 yıl sürerken, AGA’da bu süre aylar veya haftalarla kadar gerilemektedir. Bu durum, saçların erken telogen evresine girmesine ve sonuç olarak saçlı deride anagen/telogen oranının düşmesine neden olmaktadır. Telogen saçlar deriden rahatça ayrıldığı için hastalar saç dökülmesinden yakınırlar. Saç foliküllerinin androjenlere sürekli maruziyeti sonucunda minyatürizasyon süreci başlar. Bu süreç sonunda kalın, pigmente ve görünür terminal saçlar ince, açık renkte zor fark edilebilen kıllara -vellüs kıllara- dönüşür.

Kıl folikülünde dermal papillada androjenler için reseptörler bulunmaktadır. Testosteron ve 5α-dihidrotestosteron reseptörler aracılığıyla insulin-like growth factor (IGF-1) aktive edildiğinde kıllar anagen evreye girerek büyümekte, transforming growth factor-β (TGF-β) aktive olduğunda ise bu kıl folikülünde inhibisyona rol oynamaktadır.

Son çalışmalarda saç köklerinde dermal papillada periferik sinirlerin neuropeptid denilen maddeler salgıladıkları saptanmıştır (substance P (SP), calcitonin gene related peptide (CGRP), vasoactive intestinal peptide ve neuropeptide Y gibi). Bunlar merkezi sinir sistemi ile immün sistem arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Substance P, ağrının transferinde rol oynamakta ancak saç folliküllerinde büyümeye ve anagen evresine girmesine neden olmaktadır. CGRP ise follikül çevresindeki damar ağında genişlemeye neden olarak folliküler kanlanmayı artırmaktadır. Stres kökenli saç dökülmeleri bu mekanizmalar üzerinde açıklanmaktadır.


Androgenetik Alopesi'nin Klinik Belirtileri

Erkeklerde hastalık ergenlik sonrası herhangi bir zamanda başlayabilse de genellikle 20-40 yaşlarında başlar. Bununla birlikte, şiddetli ve ailesel olgularda hemen ergenlik sonrası, 15-17 yaşlarda başlangıç gözlenebilir. AGA, erkeklerde saç ön bölgesi olan frontal alanın yanlarda, temporal iki taraflı geri çekilmesi ile başlar. Ardından, saçlı deri tepe kısmında verteksteki yaygın saçlarda incelmeyle devam eder. İleri olgularda verteksteki dökülme sonucunda kellik gelişir ve genişleyerek frontal saç çizgisi ile birleşir. Geriye sadece saçlı deride yan-parietal ve arka ense-oksipital saçlar kalır. Daha nadir görülen saç dökülmesi şeklinde ise verteksteki dökülme frontal çizgiden daha belirgindir. Kadın tipi dökülme olarak bilinen bu tipte vertekste alopesi izlenirken frontal çizgi ise korunmuştur.

Hastaların çoğu artmış saç dökülmesi olmaksızın saçlarda azalma tarif eder. Bazı hastalarda 5 yıl içinde tam kellik oluşurken, bazı erkeklerde süreç 15-25 yıl içinde tamamlanır. Yapılan bir çalışmada ortalama saç kaybı yıllık %5 olarak bildirilmiştir. AGA’da dökülme hızı dalgalanma gösterebilir. Üç-altı aylık şiddetli dökülmeyi, 6-18 aylık daha sakin bir dönem izleyebilir.


Erkeklerde Androgenetik Alopesi'nin Sınıflaması

Erkeklerde AGA'da saç dökülmesi başlangıcı ve dökülmenin gelişimi bazı kalıplarla gerçekleşmektedir. Bunlara AGA Dökülme Paternleri denilmektedir. Bu amaçla birçok patern geliştirilmiştir. Nadiren, erkeklerde saç dökülmesi bu paternlerin dışında da gelişebilmektedir.

Erkeklerde AGA yapılan çalışmalarda sıkla 3 patern dökülme olduğu gözlenmektedir.

  • Hamilton patern; en sık gözlenen dökülme paternidir.

  • Ludwing Patern; aslında bu patern kadınlarda gözlenmektedir. Çok nadiren erkeklerde aynı paternde saç dökülmesi olabilmektedir.

  • Kinking (Dolaşmış saç) Patern; Erkeklerde gözlenen diğer bir AGA tipi ani başlayan ve ilerleyici olan yerleşim yerinde saçların kinking (dolanmış, taranmayacak) şekilde göründüğü paterndir. Sıklıkla kulak arkası ve üstündeki alanda gözlenmekte ve saçlarda incelme ile renklerinde açılmayada neden olmaktadır. Buradaki saçlar adeta bıyağa benzemektedir.


Erkeklerde Androgenetik Alopesi'nin Tanısı

Hastalığın tanısında en önemli incelemeler klinik öykü ve fizik muayenedir.

Fizik muayenede çıplak gözle ya da dermoskopla görülebilen vellüs benzeri kıllar tanıda yardımcıdır.

Yine oldukça basit bir şekilde yapılabilen çekme testi (pull test) de AGA’da negatif bulunmakla birlikte, aktif dökülme fazının olduğu AGA döneminde pozitif olabileceği akılda tutulmalıdır.

Erkek hastalarda altta yatan bir endokrinolojik hastalık düşünülmüyorsa ek tetkik gerekmez. Bununla birlikte erkek hastalarda androjen fazlalığının klinik belirtileri daha sönüktür. Yakınmaları şiddetli ve tedaviye yanıt vermeyen hastalarda androjen düzeyleri ölçülmelidir. Bu hastalarda özellikle konjenital adrenal hiperplazi ve androjen salgılayan tümörler açısından dikkatli olunmalıdır.


Trikogram

Normal bireylerde anajen/telogen oranı 85/15'tir. AGA'da ise bu oran azalmıştır. Trikogram, aynı zamanda AGA'da klinik seyir ve tedavi takibinde de kullanılmaktadır. AGA'da trikogramın tek sıkıntısı, hatta dezavantajı, vellüs kıllarının sayısının belirlenememesidir. Fakat son yıllarda fototrikogram tekniği ile minyatürize olmuş saç liflerinin tespit edilebileceği bildirilmiştir.

Trikoskopi, saçlı deri dermoskopisi

Dermoskopi bu saç dökülmesinde oldukça spesifik ve doğru sonuçlar vermektedir. 


Erkeklerde Androgenetik Alopesi'nin Tedavisi

İlaç tedavileri androjen bağımlı ve androjen bağımsız etki mekanizmaları olarak ayrılabilir.

Erkeklerdeki AGA tedavisinde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanan iki ajan; saçlı deriye uygulanan minoksidil ve ağız yoluyla alınan finasteriddir.

Kadınlarda kullanılan androjen reseptör antagonistleri ise erkeklerde jinekomasti, feminizasyon ve impotans gibi yan etkilerden dolayı fazla kullanılmamaktadır.


Androjen-Bağımsız Tedaviler

Minoksidil

Minoksidil, ilk olarak hipertansiyon tedavisi olarak tanıtılan, ağız yoluyla sistemik alınan bir ilaçtır. Minoksidil kullanan hastalarda hipertansiyon tedavisi için sıklıkla gözlemlenen bir yan etki hipertrikoz gelişimidir. Bu keşif, androjenetik alopesi (AGA) tedavisi için topikal minoksidilin geliştirilmesine yol açtı. Günümüzde AGA tedavisi için FDA tarafından onaylanmış, androjenlerden bağımsız etkinliği ile tek topikal ilaç formudur. Saç yaşam döngüsünü etkileyerek telogen döneminin erken sonlanmasını ve anagen fazının uzamasını sağladığı düşünülmektedir. Potasyum kanal açıcı etkisi vardır ve etki mekanizması halen çok net değildir. Saç follikülleri etrafında yeni damar gelişimini ve saçların büyüme faktörlerini (vasküler endotelyal ve hepatositik büyüme faktörlerini) artırarak uyardıkları saptanmıştır. Saç sayısını ve ağırlığını artırıcı özellikleri vardır. Biyolojik yanıt düzenleyici bir ilaçtır. Antiandrojenik bir etkisi bilinmemektedir.

Minoksidil, piperidino-pirimidin türevidir. Genellikle su, etanol ve propilen glikol (PG) içeren bir çözeltide hazırlanır ve minoksidilin çözünürlüğünü artırır. Setil alkol, stearil alkol ve bütillenmiş hidroksitoluen, köpük formülündeki bileşenlerdir. Yüzde iki ve yüzde 5 minoksidil çözeltileri ile yüzde 5 PG içermeyen minoksidil köpüğü (Minoxidil foam) formları bulunmaktadır.

İlacın ciltte dermiste kıl folliküllerinde damarlarda genişleme (vazodilatör) özelliği, minoksidilin aktif metaboliti minoksidil sülfata sülfatlandığında ortaya çıkar. Minoksidil sülfat, damar endotelinde bulunan vasküler endotelyal büyüme faktörü reseptörünün (VEGFR) artışını uyararak kan akışını artırır ve kıl köklerine oksijen iletimini artırır. Son olarak, metabolit aynı zamanda saç büyümesinin anagen fazını teşvik ederek potasyum pozitif (K+) kanallarını aktive etmede de işlev görür. İnsan saç foliküllerindeki minoksidil sülfotransferaz enzimi (SULT1A1), minoksidili biyoaktif metaboliti olan minoksidil sülfata dönüştürür. Bu enzim, daha yüksek enzim aktivitesinin minoksidile karşı gelişmiş tepkiler göstermesiyle bireysel değişkenlik gösterir.

Saç derisindeki SULT1A1'in yetersiz düzeyleri, AGA'lı hastalarda tatmin edici sonuçlar elde etmede zorluklara yol açan minoksidil tedavisine verilen yanıtın azalmasıyla ilişkilendirilmiştir.

Minoksidil %2, günde iki kez 1 ml uygulanır. %5'lik formu günde bir kez 1 ml kullanılmaktadır. Etkisinin değerlendirilmesi için en az 6 ay kullanılmalıdır. Etkinlik sağlandıktan sonra kesmeden devam edilmelidir. Kesildikten sonra telogen effluvium yani dökülmenin tetiklenebileceği bilinmelidir. Yine tedavinin ilk aylarında dökülmede geçici bir artış olabilmektedir. Yan etkileri sıklıkla içeriğindeki propilen glikole karşı alerjik ve kontakt dermatit gelişimidir.

Minoksidil, vellüs benzeri kılların terminal kıllara dönüşümünü sağlar. Bu nedenle etkinliği AGA’nın şiddetine ve bu kılların varlığına bağlıdır. Bununla birlikte, minoksidil saçın ön yan kısımlarında etkili değildir. Minoksidil kesildikten sonra saçlar kısa süre içerisinde dökülür ve eski haline döner.

Minoksidile bağlı en sık izlenen yan etki, uygulama alanında kaşıntı ve yanma ile gelişen tahriştir. Daha çok içeriğinde yer alan propilen glikole bağlıdır. Minoksidilin çok az bir kısmı deriden emilerek sistemik dolaşıma geçer ve bu miktar hemodinamik etki oluşturmaya yetmez. %5’lik köpük formu bu içeriğe sahip olmadığı için daha az yan etki görülme olasılığı vardır.

Erkeklerde AGA'da minoksidil ile birlikte %0.025 retinoik asit ve %0.05 betametazon dipropiyonat kullanımının daha etkili olduğu gösterilmiştir.

Fluridil

Saçlı deriye uygulanan yeni antiandrojen, ABD'de kullanım izni olmamakla birlikte Avrupa'da kullanılmaktadır. %2'lik formu erkek ve kadın AGA'larında kullanılmaktadır.


Fulvestrant

Östrojen reseptör antagonistidir. Östrojen duyarlı meme kanserinin tedavisi için geliştirilmiştir. Topikal formları AGA'larda kullanıldığında saçlı deride telogen saçları anajen evreye sokmaktadır.


Finasterid

Finasterid Tip 2, 5 alfa redüktaz enzimini inhibe ederek etki eden bir ilaçtır. Böylelikle testosteronun DHT’ye dönüşümünü engelleyerek etki gösterir.

İlacın androjen reseptörlerine etkisi yoktur. Testosteron seviyelerinde de azalmaya neden olmaz. Bu nedenle antiandrojenik etkisi yoktur ve erkeklerde güvenle kullanılabilir. Yarı ömrü yaklaşık 8 saattir. Böbrek yetmezliğinde doz ayarlaması gerekmez. Erkeklerde AGA tedavisinde kullanımı 1997 yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Finasteridin günlük 1 mg olarak kullanımı önerilmektedir. Tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi için en az bir yıl kullanılması gerekmektedir.

İlaç genellikle iyi tolere edilir. Diğer ilaçlarla etkileşimi bildirilmemiştir. Yan etkiler nadiren gözlenir. Libidoda azalma (%1,8), erektil disfonksiyon (%1,3) ve ejakülat hacminde azalma (%0,8) bildirilen yan etkiler arasındadır.


Cerrahi Tedavi

AGA tedavisinde saç ekimi, rotasyon flepleri, deri redüksiyonu, delgi greftleme (punch graft) ve tek tek folikül transplantasyonunu içeren çeşitli cerrahi yaklaşımlar bulunmaktadır.

Günümüzde AGA tedavisinde foliküler ünite nakli en çok kullanılan yöntemdir. Bu yöntemde saçlı deride, saçın arka ense bölgesinde yer alan dökülmeye dirençli foliküller alınarak saç dökülmesinin olduğu alanlara ekilir. Bu işlemde follicular unit transfer (FUT) ve follicular unit extraction (FUE) olmak üzere iki cerrahi teknik kullanılır. FUT işleminde operasyon, oksipital bölgeden alınan saçlı deri parçası-fleple başlar. FUE işleminde ise foliküller tek tek mikro delgiler ile çıkartılıp, alıcı alanlardaki önceden açılmış olan saç kanallarına yerleştirilir. Operasyon sonrasında ise nakledilen saç foliküllerini korumak ve geliştirmek amacıyla medikal tedavi ile desteklenebilir.


Gelecek Tedaviler

İkinci jenerasyon steroidal 5-alfa inhibitörlerinden turosterid, MK-963, MK-434, episterid ve MK-386 gibi ilaçlar yeni geliştirilmiş olup henüz araştırma safhasındadır. Bu ilaçlar aynı zamanda 5-alfa redüktazın tip 1 izoenzimini de inhibe etmektedir.

Folliküler kök hücre uygulamaları son derece umut vericidir.


Kellik kadın ve erkekte mutlu olmayı azaltan ve stres yaratan bir olaydır. Kelliğin endişe verici olacağı, daha yaşlı görünmeye neden olduğu ve kel olmayan kişilere göre fiziksel ve seksüel olarak daha az çekici olacaklarını ifade etmişlerdir. Yine de insanların pek çoğu psikososyal fonksiyonlarını değiştirmeden bu saç kaybıyla birlikte yaşarlar.

AGA’si olanlardan bu konuda problem yaşayanlar yaygın saç kaybı olanlardır. Genç hastalar ve erken başlangıçlı, ilerleyici saç kaybı olanlar ile romantik ve bekar erkekler saç kaybını daha çok sorun haline getirirler. Bu grupların dışında kalan erkekler, güçlü ve pozitif bir vücut imajını kaybettiklerinde tedavi için daha fazla çaba harcarlar.

Son zamanlarda yaşam kalitesi üzerine olan çalışmalar; AGA’nin kadın ve erkeklerde yaşam kalitesi üzerine major etkilerinin olduğunu göstermektedir. Erkeklerde kendilerine olan güvende azalma, stres, anksiyete, depresyon ve sosyal yetersizlik oluşmaktadır. AGA’nin kadınlarda da hem sosyal hem de ruhsal etkileri vardır. Bu kişilerin kendilerine olan güvenlerini yitirdikleri, saçlarındaki incelmeyi kamufle etme isteği duydukları, saç kaybını diğer kişilerin farkedeceği endişesi ile utanç hissettikleri, güzel saçlı kadınları kıskandıkları ve saçlarını şekillendirmede zorluk çektikleri saptanmıştır.

AGA kozmetik bir problemdir. Psikolojik olarak hastaları etkilemesinin yanısıra ultraviole ışığının saçlı deriyi etkilemesi sonucunda bu hastalarda baş saçlı derisinde aktinik hasar meydana gelir.


Koroner kalp hastalıkları

Özellikle 36 yaştan erken başlayan AGA ile erken gelişebilecek kalp damar hastaıkları riski bulunmaktadır.

Saçın tepe kısmında yani vertexte gelişen AGA nın daha yüksek kalp daar hastalıkları riski taşıdğı gösterilmiştir.


Insülin direnci

Erkekelerde erken gelişen AGA ile hiper şişmanlık, hipertansiyon, hiperkolestrolemi, insülinemi ve insülin direnci arasında ilşkiler ortaya koyulmuştur.


Hipertansiyon

AGA ile hipertansiyon arasında güçlü birliktelik bulunmaktadır.


Prostat kanseri

Özelikle vertex yerleşimli AGA ile prostat kanseri arasında ilşki kurulmuştur.


Benign prostat büyümesi

Çok güçlü bir ilişki vardır.

AGA’li erkeklerde miyokard infarktüsü insidansında ve benign prostat hipertrofisinde artma görülmüştür. Bu ilişkilerin başka çalışmalarla kanıtlanması gerekmektedir. Çünkü AGA böyle bir ilişkinin saptanması durumunda çok daha fazla önem kazanacaktır.


İnsanların yaşamlarında saçlar; sosyal, ruhsal ve seksüel açıdan önemli bir yere sahiptir. Fizyolojik bir durum olan AGA’de olduğu gibi saçların kaybı kişileri bir çare aramaya yöneltir. Bu amaçla uzun yıllar boyunca saç gelişimini artıran ajanlar ile ilgili araştırmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır.

AGA’da tedavi seçenekleri cerrahi ve ilaç tedavi olarak iki başlık altında incelenebilir.


Cerrahi Tedavi

Son yıllarda denenen yöntem saç folikül transplantasyonudur. Bu yöntem AGA için dramatic bir gelişme göstermiştir.


Kamuflaj Uygulamaları

Bunlardan en dikkat çekenleri saçlı deriye mikropigmentasyon yani dövme yapılmasıdır. Bu uygulama saç ekimi sonrası gelişen izlerin kapatılması amacı ile de kullanılabilmektedir.


İlaç Tedavileri

AGA da kullanılan tedaviler üç grup halinde incelenebilir:


Saç büyümesinin spesifik olmayan hızlandırıcıları

Minoksidil

1970 yıllarda tansiyon yüksekliğinin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Potasyum kanallarını açarak arteiolleri genişletmekte buda tansiyonu düşürmektedir. Sistemik olarak kullanımı sırasında özellikle yüzde kıllanma artışı yaptığı gözlenmiştir. Özellile kadınlarda ve koyu tenlilerde daha fazla geliştiği gözlenmiştir. AGA sistemik olarak kullanılmaya çalışılmış ancak tansiyon düşüklüğü yapması nedeni ile pratik olmamıştır. Sonraları % 1, 2 ve 5 lik topikal formları kullanılmaya başlanmıştır.

Minoksidil bu kategoride en iyi bilinen ilaçtır. Saç büyümesini nasıl artırdığı ile ilgili mekanizma bilinmemektedir. AGA’de saçlı deride kan akımı azalmaktadır. Minoksidil saçlı deride kan akımını artırarak saç gelişimini sağlar. Bunu % 5 lik formu en iyi yapmaktadır. Bu etkisinin dışında yapılan araştırmalar, saçlı deride yeni damar gelişimini sağladığı, metabolit ürün olan minoksidil sülfatın foliküler matriks veya dermal papilla hücrelerine direkt etki ettiğini göstermektedir.

Kadınlarda ve erkeklerde topikal olarak uygulanan %2′lik solüsyon etkili bulunmuştur. Kullanımında süreklilik gerektirmektedir. FDA tarafından AGA’de kullanımı onaylanan ilk ilaçtır. Yapılan çalışmalarda erkeklerde ve kadınlarda % 2 lik ve %5′lik solüsyonunun kullanımının etkiliği aynı bulunmuştur. Klinik olarak kullanım sıklıkları ve yan etkileri farklıdır. % 2 lik Günde en az iki kez % 5 günde 1 kez uygulanmalıdır. Etkisi % 5 lik formda 8 haftada % 2 likte 16 haftada başlar ve maksimum yanıt 1 yılda elde edilir. 25 damla 1 ml dir. Uygulama yapıldığında 4 saat içerisinde % 75 emilmektedir. İlk 4-8 hafta dökülme artabilmektedir.

Minoxidil saç ekiminden 6 hafta önce başlanark sonrasında devam edilmektedir. Anak saç ekiminden 2-3 gün öncesinde kesilmekte ve kimden 2 hafta sonra uygulamaya devam edilmektedir.

Kadınlarda % 5 lik formunun % 9 oranında yüzde ve kollarda kıllanma artışı yaptığı bilinmektedir. İlaç kesildikten sonra 1-3 ay içerisinde bunlar kaybolmaktadır.

Minoksidil uygulama alanında alerjik reaksiyonlar ve kaşıntı yapabilmektedir. Var olan seboreik dermatitis gibi bir hastalığı alevlendirebilmektedir. Bu yan etkileri içeriğindeki propilen glikole bağlıdır. Minoksidil konsantrasyonu ile propilen glikolde arttığı için yan etkiler % 5 formunda daha fazladır. Henüz Türkiye’de satışa sunulmayan propilen glikol içermeyen köpük formu bu nedenle daha fazla tercih edilmektedir.

Minoksidil ile birlikte topikal retinoidlerin tretinoin kullanımı etkinliği arttırmaktadır.


Topikal ve sistemik antiandrojenler

Topikal ve sistemik kullanılan, androjen yapımını azaltan, androjen metabolizmasını etkileyen veya endokrin duyarlı saç folikülleri gibi hedef bölgelerde androjen aktivitesini engelleyen ilaçlardır.

Sistemik antiandrojenler; normal erkek seksüel fonksiyonları için gerekli olan dolaşımdaki testosteronu azalttığı için bu ilaçların kullanımı kadınlar ile sınırlıdır.


Spironolaktan

Aldosteron antagonistidir. Saç foliküllerinde reseptör düzeyinde yarışmaya girerek androjenlerin reseptörlere bağlanmasını bloke ederler. 100-200 mg/gün dozlarda kullanılır. Yan etkileri meme hassasiyeti, menstürel düzensizlik ve hiperkalemidir. Spirinolakton kullanan kadınlar gebelikten korunmalı, yıllık servikal smear ve mamografi yaptırmalıdır.


Doğum kontrol hapları

Over kökenli androjen yapımını azaltan ilaçlardır. Aynı zamanda saç foliküllerinde androjen resptör düzeyinde de etkilidirler. Oral kontraseptifler östrojenik veya androjenik olabilirler. Kadınlardaki AGA’de östrojenik olan oral kontraseptif ilaçlar tercih edilir.

5 alfa redüktaz inhibitörleri

Finasterid

Testesteron daha aktif olan dihidro-testesterona tip 1 ve 2 alfa redüktaz enzimleri ile dönüşmektedir. Tip 1 alfa redüktaz deride özellikle saçlı deride Tip 2 alfa redüktaz ise saç köklerinde ve prostat da daha yoğun bulunmaktadır. Finasterid Tip II 5 alfa redüktaz enzimi inhibitörü olup, testosteronun daha aktif olan DHT dönüşümünü bloke etmektedir. Böylece saçlı deride DHT azalmakta testesteron artmaktadır. Serum testtesteron artmakta yada etkisi bulunmamaktadır.

Finasteride erkeklerde günde 1 mg alındığında saçlı deride 64.1 ve serumda 71.4% oranlarda DHT azaltmaktadır. Erkeklerde AGA da kullanılan ilk sistemik ilaçtır. Özellikle vertax yerleşimli AGA da etklidir. Etkinliği 12 haftada başlamaktadır. Erkek tipi saç dökülmesi, akne ve hirsutizm tedavilerinde yararlı olabileceği düşünülerek geliştirilmiştir. Finasterid androjenik veya östrojenik hormon aktivitelerine etki etmez. Testosteron seviyelerinde belirgin azalma oluşturmadığı için bir antiandrojen olarak kabul edilmemekte ve erkeklerde güvenle kullanılmaktadır. Ağız yolu ile alınır. Yarılanma ömrü 6-8 saattir. Gaita ve idrar yoluyla atılır. Diğer ilaçlarla etkileşimi bildirilmemiştir. Yan etkileri ise impotans ve ejekülasyon volümünde azalma, lipido bozukluğudur. Bu yan etkiler uzun tedavilerde azalmakta ve ilaç kesildikten birkaç hafta sonra normale dönmektedir. Sperm kalitesine bir etkinliği olmadığı gösterilmiştir. 40-60 yaş gurubunda kullanımında prostat spesifik antijen seviyesine yarı oranlarına yakın dşürmektedir. Bu nedenle bu hastalarda tedaviye başlamadan çnve spesifik antijen seviyesine bakılmalıdır. AGA tedavisinde FDA tarafından kullanımı onaylanan ikinci ilaçtır. Finasterid gebelerde ve gebe olma olasılığı bulunan yaştaki kadınlarda kontrendikedir. Eğer kadın erkek çocuğa gebe ise erkek çocukta testosteronun dihidrotestosterona dönme reaksiyonunu ortadan kaldrımakta erkek fetusta virilizasyon bozukluğu yapar.

Topikal özellikle köpük formu üzerinde çalışılmakta ancak henüz hazır bir preparat bulunmamaktadır.

Kadınlarda gebelikte kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir.

Monopoz sonrası kadınlarda 1 mg etkisiz bulunmuştur. kadınlarda AGA da 2.5 mg kullanımının gerekliliği gösterilmiştir.


Dutasteride

Dutasteride Tip 1 ve 2 5 alfa redüktaz inhibitörüdür. Finasterid ile karşılaştırıldığında Tip1 i 100 kat tip 2 yi 3 kat fazla baskıladığı gösterilmiştir. Erkekelerde benign prostat büyümesinde kullanılmaktadır. AGA da erkeklerde 2 hafta 0.5 mg günlük verilmekte daha sonra haftada 2 gün alınmaktadır.

Kadınlarda gebelikte kesinlikle kullanılmaz.


Ketokonazol

Mantar hastalıklarının tedavisinde kullanılan imidazole dir. % 2 lik formu minoksidil ile kombine kullanılmaktadır.

Adrenal bezden glukokortikoidlerin yapımını inhibe ettiği için günlük 400 mg hirsutism ve kadınlarda AGA da kullanılmaktadır.

Saw palmetto

Bir çok bitkisel 5 alfa redüktaz (5aR) enzimini baskılayarak bening prtostat büyümesi ve androgenetik alopesiada kullanılmakta. Saw pametta bu amaçla kulanılan bitkisel 5aR inhibitörüdür. Son yıllarda finasteride ve dutasteride alternatif olarak kullanılmaktadır. 

Saw palmetto serenoa repens, serenoa serrulata yada sabal serrulata isimleri ilede bilinene bşr palmiye ağacından elde edilmektedir. Doğal büyüme alanı Batı Hindistan ve Kuzey Amerika dır. Saw palmetto bu ağacın meyvalarından elde edilmektedir.

Saflaştırılmış saw palmetto içeriğinde % 85-90 yağ asitleri, steroller, karotenler, lipazlar ve şeker bulunmakta. Saw palmetto içeriğindeki lipostrerolik içeriği(LSESr) ve beta sitosterol androgenetik alopesada etkili olan içeriğidir. 

Bu içerikle etki mekanizması;

  • 3-alfa hidroksisteroid dehidrogenazı aktive ederek DHT nun daha zayıf androjenik ativitesi olan androstanediole dönüştürmekte. 
  • 5 alfa redüktazı inhibe etmekte.
  • DHT nun dokuda reseptörlerine bağlanmasını % 50 oranında azaltmakta.

Günümüzde marketlerde iki tür içerik görmekteyiz. Birisi kurutulmuş saw palmetto çekirdek tozu, diğeri tablet haline getirilmiş içerik

Aç karnına alındığında mide problemleri yapmakta. Bu nedenle tok karnına alınmalıdır.

Güzel Bir Kombinasyon

Saç dökülmesi özellikle androgenetik alaopesinn gelişimide aşağıdaki problemlerden bahsedilmekte.

Bu düşünceden hareket ile;

  • DHT aktivitesinin baskılanması için Saw pametto alımı
  • Ağız yolu ile keratin alımı
  • Vitamin amaçlı L metilfolat, biotin ve niasinamid alımı
  • Mineral amaçlı çinko ve selenyum alımı
  • Antioksidan amaçlı üzüm çekirdeği eksteresi kullanımı

 

 

 


Genellikle erkeklerde klinik muayene ve hastalığın öyküsü tanımlayıcıdır.

Kadınlarda ise alopesinin şekli farklı olduğu için diğer saç dökülmeleri AGA’yi taklit edebilir. Bu hastaları değerlendirirken diğer alopesi tipleri de göz önünde bulundurulmalıdır. AGA en fazla telojen effluviumla karışabilir.

Telojen effluviumda; çeşitli farklı fiziksel sebeplere bağlı olarak, özellikle kadınlar artmış saç dökülmesinden yakınırlar. Akut ve kronik hastalıklar, hormonal değişiklikler, demir ve diyetle alınan protein eksiklikleri ve bazı ilaçlar saçların telojen faza geçişini artırabilir.


Hastalarda tiroid tetkikleri ve demir seviyeleri değerlendirilmelidir.

AGA sı olup düzenli adet gören, doğurgan ve tüzylenme şikayetleri olmayan kadınlarda hormonsal değerlendirme gerekli değildir. Bunun dışında düşünülmesi gerekenler; Alopesi areata, yaşlılık alopesisi, hirsutizm ve mensturel problemlerle seyredebilen, virilizasyon bulguları ile birlikte oluşan alopesi, kemoterapi ajanlarını da içeren ilaçlarla oluşan anajen effluvium, hipo veya hipertroidizm ile ilişkili alopesi, saçlı derinin bazı hstalıklarıdır.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency