Deri altında ve/veya dermal kapillerdeki kanın deri içerisine çıkması ile ortaya çıkan klinik tabloya purpura diyoruz. Bunlar küçük iğne ucu büyüklüğünde(3 mm den küçük) ise peteşi, 1cm den daha büyük ise ekimoz, kanama daha deri dışında derin dokularda ise bu hematom olarak tanımlanmaktadır. Purpura halk arasında berelenme yada kan oturması olarakta ifade edilmete. Herhangi bir tedaviye ihtiyaç duyulmadan 2-4 hafta içerisinde kendiliğinden kaybolmaktadır. 

Venüller, artrioller ve dermal kapiller deri içerisinde zengin bir damarsal yapı oluşturmakta. Damarsal yapıların bütünlüğü ve bunların iç kısmını kaplayan endotel hücreler kanın damar dışına çıkışını kontrol etmekte. Damarsal yapı ve endotel hücrelerin hasarlandığı durumlarda purpura gelişmekte. Purpura lokal travma(sıkışma, ezilme, basınç yada enjektör iğnesi nedeni ile olabilir), sistemik enfeksiyonlarda dolaşımdaki toksinler ile, hipoksiye bağlı laktik asit birikiminde, damar içi basınç artışlarında, inflamatuvar değişikliklerde, damar destek dokuların bütünlüğünün bozulması nedenlerinde, kanın pıhtılaşma sisteminde herhangi bir patolojide ortaya çıkmaktadır.

Kan hücrelerinin deriye çıkışı ile birlikte hemen yada saatler içerisinde inflamasyon gelişerek dokuda hafif bir ödem olmakta. Eritrosit-kırmızı kan hücreleri deride purpura alanında erken dönemde kırmızı-mor-yeşil bir renk değişimine neden olmakta. Bu purpura alanını ile sınırlı kalabileceği gibi çevre dokulara yada yerçekimi etkisi ile anatomik olarak daha aşağıdaki dokulara yayılabilir. Zamanla Eritroistlerdeki hemoglobinin bilirubine yıkılması ile bu renk sarıya dönmekte. Purpura bu sürecini herhangi kalıcı bir belirti vermeden birkaç günden 2 haftaya kadar tamamlamakta.

Girişimsel dermatoloji ve dermato-kozmetik uygulamalar sonrası purpuralar ile sık karşılaşmaktayız. Estetik cerrahi girişimler, enjeksiyon(dolgu, botulinum toksin, PRP, lokal anestezi gibi), yüz askı uygulamaları, yağ transferleri.... Bu uygulamaların sıklıkla yüz gibi estetik görünür alanlarda yapıldığını düşünürsek uygulamalar sonrası gelişen purpura hasta için ciddi bir estetik probleme dönüşmekte. Bu nedenle purpurlarda ilk önceliğimiz purpura gelişimini engellemek olmalıdır. Bu amaçla bir çok yöntem kullanılmakta.

• Uygulama öncesi hastada purpura gelişimini kolaylaştıracak süreçlerin kontrol edilmesi.
  • kanma ve pupura gelişimi ile kanama yatkınlığının sorgulanması.
  • Gerekir ise kan tahlillerinin istenmesi.
  • Uygulama öncesi aspirin, NSAI, E vitamini ve bitkisel kaynaklı ek besin yada çaylar gibi kanamayı kolaylaştırcak ilaçların kullanımı var ise bunların kontrollü olarak uygulama öncesi ve sonrasında kesilmesi.
  • Uygulama öncesi ve sonrası alana soğuk kompres uygulanması; soğuk kompresler ile dokuda yaratılan hipotermi uzun süreden beri kullanılmakta. Bunun ekimoz ve ödem gelişimini baskıladığı düşünülmüş.  Ancak uygulamalar öncesi yada sonrası soğuk kompresin beklenildiği kadar etkili olmadığı görülmüştür. 
  • Kontrendike değil ise enjeksiyonlar içerisinde adrenalin gibi damar darltıcıların kullanılması
• Enjeksiyonlarda ve dikişlerde atravmatik ürünlerin kullanımı
• Uygulama öncesi bromelain, Arnica montana, melilotus(yonca) ekstrelerinin sistemik yada topikal kullanımı.

Purpura gelişimi gözlendiğinde yapılması gerekenler

• Topikal K vitamini kullanımı
• Topikal hidrojen peroksit(carbamide jel; hidrojen perokist ve üre içermekte); purpura gelişen alana 12-18 saat içerisinde 8-12 ssatlik oklüzyon ile uygulanmakta. Bu amaçla hidrojen perokist ve üre içeren "Carbamide peroxid" jeller kullanılabilir. Carbamide jel %5-20 oranında hidrojen perokist içermekte. Hidrojen peroksitlerin % 5 lik formları saç ve kılların ağartılmasında kullanılmakta. Hidrojen peroksit puprpura alanına uygulandığında deride bulunan eritrositleri paçalamakta bununa birlikte eritroist pigmentasyonları arasndaki bağları parçalayarak rengi açmakta. Hidrojen peroksitin 3% formları reçetesiz olarak antiseptik olarak satılmakta. 
• Ekimoz için kullanılan serumlar; reçetesiz satılan bu ürünlerin içeriğinde evening primrose oil(çuha çiçeği yağı), Vitamin E ve gliserin bulunmakta. Evening primrose yağında gamma linoleik asit, esansiyel yağ asitleri bulunmakta. Bu serumun deride su içeriğini arttırarak deriyi daha elastik ve daha az opak yapması ile ekimozun görünümünü azalttığını biliyoruz. Aslında direkt ekimoz üzerine etkisi yok. 
• Lazer Uygulamaları

Pulse Dye Lazer-PDL

Dermato-kozmetik uygulamalar yada estetik cerrahi uygulamalar sonrası purpuralarda ilk defa 2016 yılında PDL kullanılmış.

PDL damarsal lezyonlarda(doğumsal yada sonradan oluşan damarsal benler, roza, vb) kullanılmakta.

595 nm dalga boyu, 0.5‐0.6 ms pulse süreleri ile purpura gözlendikten hemen sonra kulanıldığında % 75 oranında klinik ve estetik olarak başarılı bulunmuştur.

Ekimozlarda ilk 48-72 saatte uygulamların etkili olduğu gösterilmiştir( 10 mm spot alanı, 6-7.5J/cm2 fluence ve 6 millisaniye pulse süreleri ile).

Aşağıdaki çalışmada ön kol iç kısmında yaratılan ekimoz alanlarından birisine yukardaki parametreler ile PDL kullanılmış. Diğeri kontrol amacı ile bırakılmıştır. 

Yukardaki çalışmada görüldüğü ilk 24 saat içerisinde ekimozda belirgin klinik azalma görülmekte(1 . hafta sonunda her ikisinde düzelmekle birlikte). 

Purpuralarda klinik olarak rengin değişimi yani sarıya olan değişim doku makrofajlarının hemoglobini bilirubine indirgenmesi ile olmaktadır. 595 nm PDL lazer oksihemoglobin tarafından absorbe edilmekte. Bilirubin ise 460 nm dalga boyunu absorbe etmekte. Bu nedenle ekimozlarda PDL ilk 48-72 saat içerisinde uygulanmalıdır. Yani purpura daha henüz kırmızı-morumsu renkte iken uygulanmalıdır. 

PDL 595 nm dalga boyu ile çok kısa pulse sürelerinde kendisi ekimoz yapmakta( 7-mm spot alanı, 6.5 J/cm2 fluence ve 0.45-ms pulse süreleri ile). Bu şekilde normal deriye uygulandığına 1 dakika içerisinde deride ekimoz gelişmekte. 

Özellikle dolgu ve yağ enjeksiyonları sırasında ekimozlar sık gelişmekte. Aşağıdaki çalışmada hastaya uygulanan dolgu sonrası burun sırtı ve ucunda 5. günde ekimoz gelişmiş. 6. ve 7. günlerde PDL lazer uygulanmış.