- Gösterim: 791
Dermatoloji hastalarımızın büyük bir bölümü diyetin cilt hastalıklarında önemli bir rol oynadığına inanıyor ve iyileşmek için özel diyet değişikliği ve besin takviye tavsiyeleri istemekte. Ancak özel beslenme önerileri ve gıda takviyelerinin büyük oranda anekdotal kanıtlara dayandığını görmekteyiz. Bilimsel çalışmaların dağınık kanıtları diyet değişikliğine yönelik önerilerde bulunabilmemizi sınırlamakta. Çok çeşitli sağlık yararları olan bir yağ asidi olan "omega-3; ω-3, O3FA" ilgi çekici.
Omega-3 önemi ilk defa, Gröndland eskimoları üzerine yapılan çalışmalarda fark edilmiş. Eskimoların kalp ve romatizmal hastalıklar başta olmak üzere pek çok hastalıklara karşı dirençli olmaları dikkatleri beslenme alışkanlıklarına çekmiş. Doymamış yağlardan zengin balık ve deniz memelilerinin yaygın olarak tüketilmeleri ileri sürülmüştür.
Hidrojen, karbon ve oksijenden meydana gelen,organik bir bileşik olan yağlar yağ içerikleri ile birbirinden farklılaşırlar. Yağ asitleri karbon sayılarına göre kısa, orta, uzun ve çok uzun zincirli olarak isimlendirilirken yapılarında çift bağ içermiyorlar ise doymuş (satüre), çift bağ içeriyorlarsa doymamış(ansatüre) yağ asitleri olarak tanımlanırlar. Doymamış yağ asitleri çift bağlarının sayısına göre tekli (monoansatüre) ve çoklu doymamış (poliansatüre) yağ asitleri olarak sınıflandırılır. Yağ asidi molekülünün biri karboksil ve diğeri metil karbon içeren iki sonlanma bölgesi bulunur. Metil karbonuna omega “ω’’ karbonu denir. İlk çift bağın bulunduğu ω karbonuna göre de doymamış yağ asitleri ω-3, ω-6, ω-7 veya ω-9 gibi isimler alır. Yağ asit yapısına çift bağların katılmasını sağlayan ‘’desatüraz’’lardır ve çift bağın eklendiği karbonlara göre Δ4 , Δ5 , Δ6 veya Δ9 –desatüraz olarak tanımlanır. Çift bağların ucundaki karbonlara bağlı hidrojen atomlarının yerleşimine göre de yağ asitlerinin cis ve trans olmak üzere iki geometrik izomeri bulunur. Organizmada kullanılan doymamış yağ asitleri "cis" izomerleridir.
Vücudun üretemediği ve mutlaka besinler yoluyla alınması gereken yağ asitlerine esansiyel yağ asitleri denir ve mutlak gerekli olan besin kaynaklarıdır. Omegalardan ω-3 ve ω-6 esansiyel yağ asitleridir. ω-3 alfa linoleik asitten ω-6 ise cis linoleik asitten oluşur. Her ikisinin biyolojik aktivileri dışında organizmada eikozanoid ve ürünlerinin (prostaglandin: PG, tromboksan: TX ve lökotrienler: LT) öncüsüdür. Eikozanoidler sindirim, üreme ve bağışıklık sistemlerinin düzenlenmesinde önemli rol oynarlar. ω-9 oleik asit ve ω-7 olan palmitoleik asit organizmada yaygın olarak kullanılır ancak esansiyel yağ asitleri değildir.
Omega 3 ve 6 nın metabolizması aşağıda özetlenmiştir. ω-3 ve ω-6 yağ asitleri vücutta birbirlerine dönüştürülemezler.
omega 3 hayvansal kaynak olarak balık (ringa, uskumru, sardalye, alabalık ve somon) ve az miktarda yumurtada bulunur. Bitkisel olarak; keten tohumu yağı, kanola yağı, soya fasulyesi yağı,ceviz, balkabağı çekirdeği, semizotu ve kuru baklagillerde bulunur. Oransal olarak bakıldığında omega 3 ana kaynağı deniz balıklarıdır. ω-6 kaynakları olarak mısır yağı, soya fasulyesi yağı, çuha çiçeği yağı, kenevir tohum yağı, ayçiçek yağı, ceviz, balkabağı çekirdeği, keten tohumu yağını görmekteyiz. Ayrıca yumurta, kümes hayvanlarının eti, tam buğday unundada omega 6 bulunmakta. ω-9 için kaynaklar olarak rafine edilmemii ham zeytin yağı ve zeytin, avokado, badem, yer fıstığı, sudam yağı, antep fıstığı, fındık ve yağı, kanola yağı ve keten tohumu yer almakta. Trans yağ asitleri hayvan sütlerinde ve yağlarında az miktarlarda bulunurlarken hidrojenasyonla elde edilen margarinlerde büyük miktarda trans yağ asidi bulunur.
ω-6 ve ω-3 yağ asitlerinin hangi oranda alınması gerektiği konusunda tam bir birlik sağlanamamıştır ancak Dünya Sağlık Örgütü bu oranın 1:1 - 4:1 olmasını önermekte. Hem ω-3 hem de ω-6 yağ asitleri insan sağlığı açısından önemli. Ancak dikkat edilmesi gereken konu bu yağ asitlerinin belirli bir oranda alınması ve aralarında dengenin sağlanmasıdır.
Omega 3 yukarda tanımlandığı gibi alfa linoleik asit-ALA dan oluşmakta ve bunun 2 aktif metaboliti var; "docosahexaenoic acid-DHA ve eicosapentaenoic acid -EPA. Vücut ALA dan bu iki metaboti az miktarda üretebilmekte. Bu nedenle bu aktif metabolitlerin düzeylerini artırmanın tek pratik yolu, balık tüketiminin önemli ölçüde arttırılması veya omega 3 takviyesi gibi diyet değişiklikleridir. Günlük 1100-1600 mg ALA alımı önerilmekte. Omega 3 lerin kalp ve damar hastalıkları, nörolojik hatta pskiyatrik problemlerde kullanımına dönük kapsamlı araştırmalar oluml etkileri ile günümüzde en önemli gıda takviyeleri olmalarını açıklamakta. Buna ek olarak omega 3 lerin immun sistem ve inflamasyonun üzerindeki etkileri kanıtlnadıkça birçok deri hastalığındada kulanımını görmekteyiz.
Atopik Dermatitis ve Omega 3
Omega 3 ler atopik dermtaitisin klinik bulgularının kontrol altına alınmasında tek başına yada diğer tedaviler ile birlikte kullanıldığını görmekteyiz. Günlük olarak 5000 - 8200 mg dozlarda omega 3 kullanımı atopik dermatitiste kızarma, deri döküntüleri, kaşıntı, deride kepeklenme, likenifikasyon ve inflamasyonda bellirgin bir azalma sağlamakta. Omega 6 gıda destekleri ile karşılaştırıldığında omega 3 etkinliği biraz fazla olmakla birlikte aynı bulunmuş. Atopik dermatitiste tek başına değil diğer tedaviler ile kombine kullanımı önerillmekte.
Deri Kanserleri ve Omega 3
Beslenme içeriğinde omega 3 ler arttıkça(günlük 450 mg üzerinde ) deri kanserlerinin görülme sıklığı azalmakta. Deri kenser riski olan kişilerde, güneş-UV korunma yöntemerlinin ve düzenli dermatoloji muayeneleri dışında omega 3 ler kullanılabilir.
Akne ve Omega 3
Klinik şiddeti orta ve ileri düzeyde olan akne hastalarında omega 3 gıda takviyleri(EPA +DHA) kullanılmış akne klinik şiddteine azalmalar gözlenmiş. Akne sistemik ve topikal tedavileri yanında kullanılabilir.
Omega 3 ve Güneş-UV Koruma
Güneş ve UV nin erken dönemde güneş yanıkları, geç dönemde deride fotoyaşlanma etkilerini ve ışık duyarlılığı olan fotodermatozlardaki(hydroa vacciniforme ve polymorphous light eruption gibi) etkilerini biliyoruz. Omega 3 kullanımının bunlardaki etkileri araştırılmış. Günde 3000 - 4000 mg EPA + DHA kullanımının etkli olabileceği gösterilmiş.
Psoriasis-Sedef Hastalığı ve Omega 3
Psoriasiste omega 3 ler günlük 1800-18.000 mg dozlarda kullanılmış. Tek başına kullanımından daha çok diğer topikal ve sistemik ilaçları ile kombine kullanımı önerilmekte.
Deri Ülserleri ve Omega 3
Vakum kaynaklı deri ülserleri, basınç yaraları-yatak yaraları, staz dermatitis sonrası ülserlerde omega 3 kullanılmış. Ülser tedavi genel rptokolüne eklenebilecek dıga desteği olması gerektiği ifade edilmekte. Günlük 1080-3000 mg EPA + DHA dozları önerilmekte.
İlaçların Deri Yan Etkileri ve Omega 3
Bazı sistemik ilaçlar mukositis ve el ve ayakta eritrodisesteziye neden olabilmekte. En klasik örneği aknede kullanılan sistemik kullanılan isotretinoin tedavileri sonrası deri, dudak ve gözlerde kuruluk yan etkileridir. Bu yan etkilerin şiddeti ilacın devam yada doz azaltılması kararını etkilemekte. İsotretionin tedavileri yanında günlük 100o mg omega 3 kullanımının bu yan etkileri anlamlı düzeyde azalttığı gösterilmiştir.
Sistemik Retinoid Tedavilerine Bağlı Hipertrigliseridemi ve Omega 3
Retinodiler akne, psoriasis ve deri t hücreli lenfomasında kullanılmakta. Retinoidler hipertrigliseridemiye neden olabilmekte. Retinodilerin bu ya etkilerinin kontrolünde kan yağları düşürücüler ve omega 3 birlikte kullanılabilmekte.
Omega 3 ve Diğer Dermatolojik Durumlar
Roza hastalığının göz tutulumunda-oftalmik rozada gözde kızarma, yanma, kaşıntı ve bulanık görmede omega 3 ler günde 1200 mg EPA + DHA dozlarda kullanılmış. Etkin sonuçlar alınmış
Hemodiyaliz hastalarında kaşıntı ve deri kuruluğu için günde 6000 mg dozlarda omega etkin sonuçları ile kullanılmış.