- Gösterim: 6830
Vücudumuzu saran en geniş yüzeye sahip organımız olan derimiz vücut toplam ağırlığımızın % 15 ini oluşturmakta. Deri hastalıklarına baktığımızda nedenler ve gelişim süreçleri aynı olmakla birlikte kadın ve erkekte görülme sıklıkları ve klinik şiddeleri arasında farklılıklar olduğunu görmekteyiz. Derinin normal fizyolojisinde önemli roller üstlenen hormonların hastalıkların gelişimin önemli rollerinin olmaması kaçınılmazdır.
Derimizin son yıllarda hormonal bir organ gibi fizyolojk rolleri olduğu gösterilmiştir. Bazı seks hormanlarının, erkeklerde testesteron-T ve dihidrotestesteronun-DHT ve kadınlarda östrodiolün-E, deride aktif metabolitlere dönüştükleri gösterilmiştir. Derinin yapısında bulunan yağ bezleri, ter bezleri ve kılların dermal yapısında bulunan papiller hücrelerin özel enzimler salgıladıkları gösterilmiştir. Bu enzimler böbrek üstü belzerinden salgılanan dihidroepialdesteron-DHEA ve androstenedionu daha aktif olan DHT ve T dönüştürürken, aromotaz enzimleri T' nu östradiole dönüştürmekte. Deride bu enzimler dışında deri hücrelerinde seks hormlarına spesifik reseptörlerde yer almakta.
Derinin en dış kısmını oluşturan epidermis hücreleri olan keratinositlerde androjen reseptörleri-AR ve östrojen reseptör beta bulunurken 17β hidroksisteroid dehidrogenaz ve 5 alfa redüktaz enzim sentezinin yapıldığınıda bilmekteyiz.
Deride bulunan melanositlerde androjen reseptörleri-AR, östrojen reseptör alfa ve beta yapılmakta.
Deri hastalıkları derinin normal fonksiyon ve yapısındaki değişimlerdir. Bu enfeksiyonlara, genetik hastalıklara, fiziksel fakörlere(sıcak, soğuk ve UV gibi), beslenme ve metabolik hastalıklara, kozmetiklere, ilaçlara, organ ve sistemlerin anormal çalışmasına, çevresel faktröler(mesleki, sosyal yaşam, yaşam coğrafyasına, kişisel bakım faktörlerine..) ve hormonsal faktrölere bağlı olarak ortaya çıkmakta.
Vücudun hormonsal aktivitesi derinin fonksiyon ve aktivitesini etkilediği için cinsiyetten kaynaklanan androjen ve östrojen hormon aktvitesi derinin fonksiyon ve aktivitesini etkilemekte. Deri üzerinde genç bir erkekte testis akvitesi ile testesteron, genç bir kadında ise over aktivitesi ile östrodiol daha dominant iken her iki cinsiyette böbrek bezlerinden salgıanan dehidroepiandrosteron (DHEA) ve androstenedion etkili olmakta. Yaşla birlikte seks hormonları değişmekte. Erkeklerde androjen aktivitesi kadınlara göre daha yavaş ve ileri yaşlarda azalmakta(65 yaş gibi) kadınlarda östrojen aktivitesi menopozal süreçte azlamakta. Her cinsiyette yaşla birlikte DHEA ve androstenedion azalmakta.
Seks hormonları deride cinsiyetler arası yapısal ve fonksyonel farklılıklara yol açmakta. Bazı örnekler aşağıda tanımlanmıştır.
- 1 saatlik egzersiz ile birlikte terleme oranları erkeklerde 800 ml kadınlarda 450 ml
- 1 cm2 lik deride sebum salgısı erkeklerde 3 mikrogram, kadınlarda 0,7 mikrogram
- Deri yüzeyinde pH erkeklerde 5,8 kadınlarda 5,5
- Epidermal pH erkeklerde 4,6 kadınlarda 5,6
- Erkeklerde deri kalınlığı kadınların 2 katı gibi
- Kadınlarda deri altı destek dokusu erkeklerden daha fazla
Androjenler deride sebum salgılayan sebase bezlerin büyümesi-farklılaşması ve fonksiyonlarında etkili olmakta. Saçlar, yüz ve vücut kıllarının(kaş ve kirpik hariç) büyümesi ve farklılaşması, derinin bariyer fonksiyonu, derinin hemostazı ve yara iyileşmesinde rol oynamakta. Kadınlarda androjen fazlalığı erkeksi tipte yüzde ve vücutta kıllanmaya-hirsutizme, erkeksi tipte saç dökülmesine, yüzde şiddetli aknelere neden olmakta.
Travma sonrası her iki cinste östrojen artarken testesteron azalmakta. Fizyolojik seviyelerde 5-α-dihidrotestosteron (5α-DHT) deride travma sonrası yara alanında immün fonksiyonu azaltmakta ve yara iyileşmesini düzenlemekte. Bunu deride deride sitokinleri arrtırarak ve tümör büyüme faktörü(TGF-β) azaltarak sağlamakta.
Her iki cinstede dışarıdan östrojen tedavisi deri kalınlığını arttırmakta.
Erkeklerde terlemenin ve sebum salgısının daha fazla kadınlarar göre daha yüksek pH anlamına gelmekte. Daha yüksek cilt yüzeyi pH'ı derinin yüzeyinin daha az asitik olması anlamına gelmektedir. Buda deri yüzeyinde kadınlara göre daha farklı mikrobiyal flora anlamına gelmekte.
Erkeklerde kadınlara göre; deriden su kaybı(trans-epidermal su kaıbı-TEWL), kızarıklık ve melanin indexi daha yüksektir. Kadınların ise deri hidrasyonu ve elastikiyeti erkeklerden daha yüksektir. Ancak kadınlarda yaş ilerledikçe deri hidrasyonu azalmakta.
Seks steroidlerinin kadınlarda ve erkeklerde bağışıklık sistemi üzerinde farklı bir etkisi vardır. Androjenler anti-inflamatuardır. Hem hücresel hem de hümoral bağışıklığı baskılayarak erkeklerin deri enfeksiyonlarına(bakteriyal ve viral) daha fazla yatkınlığı ile sonuçlanır. Östrojenler hümoral bağışıklığı uyarır ve oto reaktif B hücrelerinin gelişmesine neden olur. Bu nedenle lupus ve alerjik kontakt dermatitis gibi otoimmün hastalıklar kadınlarda daha fazla görülmektedir.