- Gösterim: 9566
Dolgularla yapılan cerrahi olmayan burun estetiği uygulamaları (rinoplasti), cerrahi rinoplasti ile ilişkili riskler, maliyetler ve uzun iyileşme süreçleri olmadan burun estetiğini geliştirme imkanı sunduğu için giderek daha popüler hale gelmiştir. Ancak, "Estetik Burun Cerrahisi - Rinoplasti" hala burun estetiği için en yüksek standart olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde, bu alanda uzmanlaşmış Plastik Cerrahlar ve KBB doktorları, dünya standartlarında burun estetiği cerrahisi gerçekleştirmektedir. Ne yazık ki, "ameliyatsız burun estetiği uygulamaları" estetik burun cerrahisinin bir alternatifi olarak sunulmaktadır. Dolgu enjeksiyonlarının bazı avantajları bulunsa da, cerrahi olmayan rinoplasti önemli riskler taşıyabilir ve bu nedenle güvenli enjeksiyon teknikleri konusunda derinlemesine bilgiye sahip uzman doktorlar tarafından uygulanmalıdır. Cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı veya tercih edilmediği durumlarda, cerrahi olmayan rinoplasti hafif kozmetik sorunları gidermek için ideal bir seçenek olabilir. Ancak burundaki kamburluk, ciddi deviasyon, aşırı burun ucu düşüklüğü veya belirgin burun ucu düzensizlikleri gibi durumlar için cerrahi rinoplasti daha uygun bir tercih olmalıdır. Bu nedenle, dolgu ile rinoplasti uygulamalarında hasta beklentilerinin yönetimi ve doğru hasta değerlendirmesi son derece önemlidir.
Ameliyatsız burun estetiği, "ameliyatsız rinoplasti" veya "Nonsurgical Rhinoplasty - NSR" olarak bilinir. Bu yöntemlerde, burundaki estetik sorunları çözmek için botulinum toksin, dermal dolgu, otolog yağ enjeksiyonları ve özel iplikler kullanılmaktadır. Cerrahi olmayan rinoplasti, ameliyat olamayan veya geleneksel cerrahi rinoplasti ile ilişkili yüksek maliyet, iyileşme süresi ve risklerden kaçınmak isteyen hastalar için hafif kozmetik kusurların düzeltilmesi amacıyla önerilmektedir. Ameliyatsız burun estetiği(daha fazla bigi için...), burunda estetik ve anatomik olarak önemli bir sorunu olmayan, rinoplasti cerrahisi istemeyen, cerrahi sonrası iyileşme sürecini beklemek istemeyen, daha önce cerrahi geçirmiş ancak hala küçük estetik sorunları bulunan, sorunlu bir rinoplasti ameliyatı yaşamış ve tekrar ameliyat olmayı istemeyen, ayrıca özel bir gün için iyileşme süreci yaşamak istemeyen hastalar için tercih edilmektedir.
Uygulamaların en çok tercih edilme nedenleri arasında, hastaların günlük sosyal ve akademik yaşamlarından kopmadan, rutin akışlarını bozmadan 15-60 dakikalık bir süre içinde rahatlıkla gerçekleştirilebiliyor olması öne çıkmaktadır. Dolgu ile yapılan ameliyatsız burun estetiği uygulamaları sayesinde:
- Derin burun köklerindeki daralmalar
- Burun ucunun kaldırılması
- Burun ucundaki ve kanatlardaki daralmalar
- Burun sırtındaki hafif düzensizliklerin düzeltilmesi
- Burun ucu kabalığının azaltılması
- Burun kökündeki basıklıkların giderilmesi
- Burun asimetrilerinin düzeltilmesi
- Burun kemerinin belirsizleştirilmesi
gibi sorunlar etkili bir şekilde çözülerek estetik açıdan güzel sonuçlar elde edilmektedir.
Genellikle, cerrahi olmayan rinoplasti, belirgin kamburluk, ciddi burun deviasyonu, aşırı burun ucu rotasyonu veya burun ucu konturundaki önemli düzensizlikler gibi durumlarda sınırlı sonuçlar verir. Bu tür hastalar için cerrahi rinoplasti en etkili yöntemdir. Dolgu maddeleriyle "burun küçültme" işleminin mümkün olmadığı bilinmelidir. Ancak, burun sırtında ve ucunda uygulanacak uygun teknikler, daha ince ve zarif bir burun görünümü elde edilmesine yardımcı olabilir.
Dolgu maddelerinin kullanılmaması gereken durumlar arasında otoimmün hastalıklar, kanama bozuklukları ve dolgu bileşenlerine karşı aşırı duyarlılık öyküsü bulunan hastalar yer alır. Ayrıca, burun enfeksiyonu belirtileri gösteren hastalar ile hamile veya emziren kadınlar da dolgu maddeleri kullanmamalıdır. Sık sık uçuk veya herpes simpleks problemi yaşayan hastalar için dikkatli olunmalı ve koruyucu amaçlı antiviral ilaçlar kullanılmalıdır. Dolgularla yapılan ameliyatsız rinoplasti öncesinde, hastanın antikoagülanlar, antiplatelet ajanlar ve steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar kullanımı hakkında detaylı bilgi alınmalıdır, çünkü bu ilaçlar kanama ve morarma riskini artırır. Ayrıca, kondroitin, efedra, ekinezya, glukozamin, ginkgo biloba, ginseng, kava ve sarımsak gibi bitkisel ilaçlar ve takviyeler kullanan hastalarda da kanama riski artmaktadır. Cerrahi rinoplasti geçirmiş hastalar için de cerrahi geçmişin detaylı bir şekilde sorgulanması önemlidir; bu hastalarda enfeksiyon ve doku iskemisi gibi riskler bulunabilir. Bu nedenle, cerrahi rinoplastiden sonra dolgu enjeksiyonu yapılmadan önce en az 12 ay beklenmesi önerilmektedir.
Cerrahi olmayan rinoplastide en yaygın kullanılan dolgu maddeleri hyaluronik asit (HA) ve kalsiyum hidroksiapatittir (CaHa), ancak HA daha sık tercih edilmektedir. Her iki dolgunun da biyolojik olarak tamamen parçalanabilir olması ve zamanla dokudan tamamen kaybolmaları en önemli özellikleridir. Hyaluronik asit içeren dolguların hyaluronidaz ile hızlı ve kolay bir şekilde çözülmesi, HA'nın daha fazla öne çıkmasını sağlamaktadır. Özellikle uygulama sırasında meydana gelebilecek damar tıkanıklığı gibi olumsuz durumlarda HA'nın güvenliği artar ve aşırı dolgu veya yanlış yerleştirilmiş enjeksiyonların düzeltilmesine olanak tanır. Hyaluronik asit içeren dolgular, yüksek etkinlik ve güvenlik profilleri ile ameliyatsız rinoplasti (NSR) uygulamaları arasında giderek daha popüler hale gelmektedir. Bu durum, daha düşük maliyetlerin de etkisiyle gerçekleşmektedir. Yumuşak dokunun yeniden şekillendirilmesi ve hacim verilmesi amacıyla kullanılan hyaluronik asit, burun sırtı ve ucunun yeniden şekillendirilmesi, burun kökünün hacimlendirilmesi ve burundaki belirli kusurlar, anomaliler veya asimetrilerin düzeltilmesi için tercih edilmektedir. Genellikle HA dolguları 6 ila 18 ay etkili olurken, CaHa dolguları tekrarlanan tedavilerle kolajen sentezi sayesinde 12 ila 18 ay veya daha uzun süre kalıcı olabilmektedir. Ancak, dolgularla yapılan cerrahi olmayan rinoplastinin etkinliğinin zamanla azalabileceği ve periyodik enjeksiyonlar gerektirebileceği unutulmamalıdır.
Dolguların önemli bir özelliği, deformasyona veya sertliğe karşı direncini gösteren G-prime adı verilen elastik katsayıdır. CaHa gibi yüksek G-prime değerine sahip dolgular, deformasyona karşı daha dayanıklıdır ve daha az ürünle etkili bir "dolgu" etkisi sağlar. Ancak, bu tür dolgular işlem sonrası daha fazla ödem ve rahatsızlık yaratabilir. Hyaluronik asitler, jel formunda olmaları, yüksek vizkoelastik özellikleri, enjeksiyon kolaylığı ve çapraz bağlanma özelliği sayesinde dokuda uzun süre kalabilmeleri, biyouyumlulukları ve biyobozunurlukları ile yüksek memnuniyet sağlayan dolgu ürünleridir. HA dolgular, 8-12 ay aralıklarla tekrarlanabilir ve istenmediğinde veya komplikasyon geliştiğinde hyaluronidaz enzimi ile parçalanarak yok edilebilir, bu da ek bir avantaj sunar.
Hyaluronik asit, burundaki estetik yapının geçici restorasyonunda, alttaki kemik ve kıkırdak kompleksi üzerinde yalnızca deri ve deri altı destek dokusu bulunduğunda kullanılır. Bu nedenle, burunda HA dolgu seçerken, iç ve dış fiziksel kuvvetlere maruz kaldığında hafif deforme olabilen ancak eski şekline dönebilme yeteneğine sahip yüksek elastikiyette (yüksek G’) ve buruna enjekte edilirken istenilen anatomik alana kolayca yayılabilen, ancak zor deforme olan yüksek kohesiviteye sahip HA içeren ürünler tercih edilmelidir. Bu amaçla, burunda yüksek G' ve kohesiviteye sahip, 25 mg/mL konsantrasyonda HA içeren ürünler kullanılmalıdır.
Burunda dolgu uygulama alanlarının belirlenmesi
Bu işlem için hastanın yüzünde, burun bölgesinde estetik değerlendirmelerde kullanılan estetik-anatomik noktalar belirlenir. Hastanın yüzü, önden ve profilden üç yatay ve üç dikey hat ile çizilir. Hastanın her iki göz pupillasını birleştiren yatay hattın tam ortasından geçen dikey hat, orta yüz hattını "M" olarak tanımlar. Burun kanatlarının sağ ve sol taraflarından "M"ye paralel olarak çizilen dikey hatlar, sağda "Ar" ve solda "Al" olarak adlandırılır. Burun kolumellası ile üst dudağın birleşim noktası olan subnasale'den geçen yatay hat "S" olarak tanımlanır. Nasion'dan geçen yatay hat ise "N" olarak adlandırılır. "S" ve "N" yatay hatlarının tam ortasından geçen yatay hat "I" olarak tanımlanır. Yüz profilinde, burun ucundan geçen dikey hat "T" olarak tanımlanır.
Bu alanlarda yüz ve burun estetik ile anatomik noktaları belirlenir. Na: Nasion; yüz profilinde, pupil hizasında burun kökünün en geri noktasıdır. Nt: Burun tipi; yüz profilinde burun ucunun en ön noktasıdır. Sn: Subnasale; burun kolumellası ile üst dudağın birleşim noktasıdır. Nd: Burun sırtı; burun sırtının kemik yapısını tanımlar. St: Burun ucunun üst kısmıdır. Rna: Burun nasal kemik alanıdır. Burunda bu hatlar ve anatomik noktalar dermografik kalemlerle işaretlenir. Bu işaretlemeler, burun üzerindeki estetik sorunlu bölgeleri ve anatomik nedenleri tanımlamamıza, ayrıca anatomik risk alanlarını belirlememize yardımcı olur.
Hastanın klinik ve estetik burun muayenesi gerçekleştirilir. Bu muayene sırasında burundaki birincil ve ikincil estetik sorunlar ile fonksiyonel problemler belirlenmeye çalışılır. Örneğin, hastanın burnunun klinik ve estetik değerlendirmesi sonucunda aşağıdaki sorunlar tespit edilebilir: burun sırtında hafif bir kambur, burun taban yetersizliği, burun ucunda hafif bir düşüklük ve nasolabial açının dar olması gibi.
Burun dolgu uygulamları sırasında
Burun uygulama alanı iyi bir şekilde dezenfekte edilmelidir. Burun dolgu işlemlerinde genellikle kanül kullanılırken, noktasal uygulamalarda 27 gauge kalınlığında ve 13 mm uzunluğunda iğneler tercih edilmektedir. Burun altındaki destek dokunun yüksek damarlanma yapısı nedeniyle dolgu uygulamaları komplikasyon riski taşımaktadır; bu nedenle enjeksiyonlar orta hatta yapılmalıdır. Burun anatomisinde ana arterler angular arter, columellar arter ve dorsal arterdir. Bu arterler, burun yapısında birbirleriyle birleşerek zengin bir arteriyal ağ oluşturur ve genellikle burun orta hattında nadiren yer alırlar. Damarsal komplikasyonları önlemek için, enjeksiyon sırasında enjektör pistonu birkaç saniye çekilerek damar içine girilip girilmediği kontrol edilmelidir.
Uygulama sırasında enjeksiyon derinliği, kemik ve kıkırdak dokunun hemen üzerinde, yani periosteum ve perichondrium üzerinde, derin dokularda olmalıdır. Bu, damarsal komplikasyonları önlemek amacıyla tercih edilmelidir. Enjeksiyon, yavaş ve küçük hacimlerle yapılmalı; uygulama sırasında alanın görsel olarak izlenmesi ve damarsal komplikasyonların takip edilmesi önemlidir. Burun sırtında yapılan uygulamalarda, burun sırtı derisi parmaklar arasında hafifçe sıkıştırılarak uygulanmalıdır. Bu, dolgunun çevre dokulara yayılımını kontrol etmeye yardımcı olur. Dolgu sonrası hafif masajlarla dolgunun uygun şekilde yayılması sağlanmalıdır. Enjeksiyon sonrası her noktada uzun kompresler uygulanarak ekimoz ve hematom gelişim riski azaltılmalıdır. Uygulama sonrasında 20-30 dakika boyunca soğuk kompres uygulanması önerilmektedir.
Burun Dolgu Uygulama Alanları
Burunda sıklıkla kullanılan dolgu alanları;
Klinik ve estetik değerlendirmede hastalara göre dğişmekle birlikte sıklıkla kullanılan dolgu miktarları;
- Glabellar alan; 0.1–0.4 mL
- Burun sırtı; 0.1–0.6 ml
- Burun ucu-nasal tip; 0.05–0.15 mL
- Nasal base; 0.1–0.4 mL
- Nasolabial açılar ve nasal base; 0.1–0.4 mL
- Columella ve anterior nasal spin; 0.1–0.4 mL
Burnun yeniden şekillendirilmesi ve yapılandırılmasında briçok yenilikçi enjeksiyon teknikleri kullanılmakta. Bu teknikler hastanın beklentileri ve burundaki estetik probleme göre modifiye edilmekte. Ancak sıklıkla uygulama alanları;
- Burun ucu-tipi; burun ucu "nasal lobule" olarak tanımlanır, Burun ucu volüm ve şekli crural kıkırdaklar ve yumuşak dokular tarafından oluşturulmakta. Burun ucunda crural kırkırdakların tam arasına; burun projeksyonu ve burun ucunun yumuşak geçişi için ilk enjeksşyon yerinin üst ve altına hyaluronik asit dolguları uygulanır.
- Burun kolumellasına; burun deliklerini ayıran kolumella aynı zamanda burun ucunu anatomik olarak desteklemekte. Kolumella volüm ve şekli crural kıkırdaklar ve yumuşak dokular tarafından oluşturulmakta. Kolumella boyunca crural kırkırdakların arasına ve kolumellanın üst dudak ile birleşme alanına yapılacak hyaluronik asit dolgular burun ucunun yukarı kalkmasını sağlamakta.
- Burun kökü ve burun sırtına; bu alan yapılacak hyaluronik asit dolgular burun kökünün basıklığını ve burun sırtındaki kamburlaşmayı giderirken burun sırtının estetik harmonisini sağlamakta.
1 ay sonra dolgu uygulama sonuçları tekrar değerlendirilerek gerekir ise uygulama tekrarı yapılmaktadır.
Dermal dolgular ile rinoplasti sonrası komplikasyonların genellikle hafif olduğunu ve kendiliğinden iyileşme eğiliminde bulunduğunu biliyoruz. Ancak nadir ve ciddi komplikasyonların da mevcut olabileceği hatta bazılarının geri döndürülemez sonuçlar doğurabileceği(örneğin körlük gibi) unutulmamalıdır. Cerrahi olmayan rinoplasti ile ilişkili istenmeyen yan etkiler ve komplikasyonlar erken ile geç dönem olarak iki kategoriye ayrılmaktadır.
- Erken başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki saatler ila günler içerisinde)
- Enjeksiyon yerinde ağrı, ödem, kızarıklık, ekimoz ve kaşıntı gibi reaksiyonlar görülebilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonları, ağrı, ateş ve kaşıntıya yol açabilir; bu durumda kortikosteroidler ve sıcak kompresler semptomları hafifletebilir.
- Uygulama alanında enfeksiyonlar arasında apse/selülit, mikobakteriyel enfeksiyon ve herpes simpleks virüsü enfeksiyonu yer alır. Yüksek riskli bireylerde profilaktik antibiyotikler ve antivirallerle bunlar önlenebilir.
- Tyndall etkisi, dolgu maddesinin çok yüzeysel bir şekilde enjekte edilmesi sonucu cilt altında mavi bir renk oluşmasıyla kendini gösterir.
- Yüzey düzensizlikleri ve nodüller, dolgu maddelerinin yanlış yerleştirilmesinden, özellikle de çok yüzeysel uygulanmasından kaynaklanabilir.
- Vasküler tıkanıklık nadir fakat ciddi bir komplikasyondur: doku iskemisi, ağrı, solukluk, ardından ödem, beneklenme, ülserasyon ve nekroz ile karakterizedir.
- Retrograd embolizasyon ile birlikte damar tıkanıklığı, körlüğe ve felce yol açabilir.
- Gecikmeli başlangıçlı komplikasyonlar (uygulamadan sonraki haftalar ila yıllar içersinde)
- Enjeksiyon yerinde diskromi oluşabilir.
- Yabancı cisim granülomu gelişimi hyaluronik asit dolgularda nerede ise hiç görülmez.
- Biyofilm gelişimi. Bunlar için uzun süreli antibiyotik tedavisi ve dolgunun çıkarılması gerekmektedir.