İplikle Ameliyatsız Yüz Germe

Cildin yaşlanma sürecinde gelişen problemler, klinik tanımları ve tedavi seçenekleri aşağıda sıralanmaktadır.

Deride Lekeler, Hiperpigmentasyon ile Seyreden Belirtiler


Solar Lentigo(daha detaylı bilgi için...)

  • Hydroquinone içeren ürünler güneşten koruyucular ile birlikte kullanılabilir.
  • Retinodiler;ışık duyarlılığı artışı yaptıkları için güneşten koruyucular ile birlikte kullanılabilir.
  • Vit A, E ve C kullanılabilir.
  • Diğerleri; Azelaik Asit, Kinerase,
  • Kriyoterapi
  • Mikrodermabrazyon
  • Lazer (q swiched lazerler, ablatif lazerler)
  • Kimyasal peelingler (TCAA, AHA ve BHA gibi)


Poikiloderma of Civatte(daha detaylı bilgi için...)

  • PDL
  • IPL


Aktinik keratozis(daha detaylı bilgi için...)

  • Kimyasal Peeling;
  • TCAA
  • Elektrokoter
  • Shave Eksizyon
  • Cerrahi
  • Kriyoterapi
  • Lazer; CO2 yada Erbium lazer
  • 5FU

Mottled Pigmentasyon

Yaşla deride melanositlerin sayısında azalmadan kaynaklanmaktadır. Her yıl melanositlerde %10-20 oranında azalma olmaktadır. Buna karşın DOPA pozitif melanosomlar düzensiz olarak keratinositlerde yerleşmekte. Bunlarda hipo yada depigmenta alanlar ile discromia ortaya çıkmakta.

  • Kimyasal Peeling; TCAA, Glikolik Asit
  • Mikrodermabrasyon
  • Lazer ; CO2 ve Erbium Lazer


Deride Damarsal Anomaliler


Telenjektaziler(daha detaylı bilgi için...)

  • Elektrokoter
  • Lazer
  • Vit K


Venöz Lake(daha detaylı bilgi için...)

  • PDL
  • IPL


Cherry Hemangioma(daha detaylı bilgi için...)

  • Elektrokoter
  • PDL yada IPL


Senile Purpura(daha detaylı bilgi için...)

  • Vit K topikal kullanımı


Favre Racouchot Sendromu

  • Kimyasal Peeling
  • Komedonların çıkarılması
  • Tretionin kullanımı


Kserozis(daha detaylı bilgi için...)

  • Üre içerikli nemlendiriciler
  • AHA

İyi huylu deri tümörleri, Benin Neoplasmlar


Seborrheik Keratosis (daha detaylı bilgi için...)

  • Shave Eksizyon;
  • Kriyotedavi
  • Kurataj
  • TCAA


Sebaceous Hiperplasia 

  • Elektorkoter
  • Kimyasal peeling
  • Laser
  • Kriyoterapi


Syringoma (daha detaylı bilgi için...)

  • Elektorkoter
  • Laser


Aktinik Chelitis(daha detaylı bilgi için...)

  • 5 FU;
  • Lazer; CO2 ve Erbium lazer


Kırışıklıklar (daha detaylı bilgi için...)

  • Resurfacing
  • Kimyasal
  • Laser
  • Filler
  • Botox

 

Yaşlanma sürecinde yüzde bölgesel estetik problemler gelişmekte. Bu problemler yüz estetik anlizlerinde olduğu gübü üst yüz ve orta, alt yüz olarak bölgesel değerlendirlebilir. 

Yüzün üst bölgesinde yaşlanma ile gelişebilen estetik problemler;

alın, şakaklar, glabella ve kaşlar

Alının düzleşmesi ve nazofrontal açının artışı

Yüz profilinde alın, cinsiyete bağlı değişmekle birlikte hafif dışbükey, konveks bir eğime sahiptir. Alın-burun geçişinde nasofrontal açı oluşmaktadır. Yaşlanma ile birlikte alın düzleşmeye başlarken, alın ve burunun projeksiyonunu azaltan nazofrontal açıda artış olmaktadır. Bu açı artışı, göz kenarlarında ve burun kökü yumuşak dokuyu tanımlayan nasionun gerilemesinden kaynaklanmaktadır. Nasofrontal açıda artış, yüz dışbükeyliğini artırmakta ve tipik olarak 50'li yaşlarda veya sonrasında meydana gelmektedir.

Alında Yatay Çizgilenme ve Derin Kırışıklıklar

Alındaki kırışıklıklar, mimik kaslarının kasılmasından kaynaklanır ve alındaki yüzeysel yağ dokusundaki azalma bunu desteklemektedir. Enine alın kırışıklıkları genellikle 2-3 tanedir. Tüm alın boyunca yerleşirler ya da alın ortasında kaybolup diğer tarafta devam edebilirler. Bu çizgiler, kas hareketine dik olan frontalis kasının kasılmasından kaynaklanırken, daha dikey kırışıklıklar "uyku çizgileri" olarak tanımlanmaktadır ve statik çizgilerdir. Bir çalışmada, Kafkas ve Hispanik erkeklerde alın yatay çizgileri daha erken bir başlangıç (18-29 yaşlarında) gösterirken, Asyalı veya Afrika kökenli Amerikalı erkeklerde (40 yaş ve üzeri) daha ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır.

Alındaki kaş ortası glabella kırışıklıkları ve burun kökü enine çizgileri esas olarak sırasıyla corrugator supercilii ve procerus kaslarının kasılması sonucu oluşmaktadır. Orta veya şiddetli kaş arası çizgileri, Hispanik erkeklerde en erken başladığı (40 yaş ve üzeri) gösterilmiştir.

  • Dikey olanlar tam kaş arasında yer almaktadır ve her bir kaşa yakın yerleşmektedir. Sıklıkla 1 tanedir ancak 2 tanede olabilmektedir. Bu kırışıklıklar kaşların çatılmasını ağlayan corrugator kasa bağlı olarak gelişmektedir.
  • Yatay olanı ise 1 tanedir ve burun kökünde yerleşmektedir. Kaşların iç kısımlarının aşağı hareketini sağlayan Procerus kasına bağlı olarak gelişmektedir.

Şakaklar, Temporal Bölgede Çökme (Temporal Depresyon)

Yüzde yaşlanma ile birlikte bazı anatomik alanlarda volumetrik azalma olmaktadır. Buna iskeletleşme denilmektedir. Bazı alanlarda ise destek dokusu artmakta yada yer değiştirmektedir. Buda iskelet yapısını örtmekte hatta mimikleri maskelemektedir. Şakaklarda-temporal alanda volüm azalması bu alanın çökmesine alttaki iskelet yapının daha belirgin olmasına neden olmaktadır. Şakaklarda yüzeysel yağ dokusu yaşa bağlı olarak azalmakta ve bunun sonucunda bi-temporal genişlikte azalma ve yüzde kemiksi bir görünüm oluşmaktadır. Klinik çalışmalar dolgun hatta dışa kavisli şakakların çukurlaştığı, içbükey bir görünüm kazandığını(yetişkinlik boyunca ortalama 3-4 mm derinliğinde azalma) doğrulamıştır. Bu bölgede meydana gelen yağ doku kaybı bazen dramatik olabilir; şakakların tüm yüzdeki hacim kaybının en büyük yerleşiminin yaşadığı bölge olabilir. bildirilmiştir. Son çalışmalar yüzeysel temporal yağ bölmesindeki yağın pozisyonundaki aşağı doğru bir kaymanında olabileceğini desteklemektedir. Bir bütün olarak, yüzeysel temporal yağ bölmesinin ortalama yüksekliği ve hacmi gençlikte artmaktadır. Ancak yaş ilerledikçe bölmenin üst ve orta üçte biri incelirken, alt üçte biri giderek kalınlaşmaktadır. 


Kaşların Düşmesi (Eyebrow Pitosis)

Kaş pozisyonundaki yaşa bağlı değişiklikler önemli ölçüde değişmektedir; bazı bireylerde kaşlar düşerken, diğerlerinde kaş yükselmesi gözlenebilir. Yaşlanma sürecinde göz çukurunun, üst orbital kenarının kemiksel gerilemesi ve kemik desteğinin kaybı kaş düşmesine katkıda bulunur. Frontalis kasının (kaş kaldıran kas) tonusunda azalma da meydana gelebilir; buna gözleri çevreleyen "orbicularis oculi" kaslarının (kaşları aşağı çeken kaslar) normal veya artmış tonu eklendiğinde kaşların düşmesine ve sarkmasına katkıda bulunmaktadır. Özellikle kaşların dış kısmı orantısız bir şekilde sarkabilir. Bunda frontalis kasının dış kısmının temporal füzyon çizgisinin medialinde sonlanması ve kaşın dış kısmı üzerinde doğrudan bir etki gösterememesinden kaynaklanmaktadır. Bu da kaş dış kısmının daha az desteklendiği anlamına gelmektedir. Ayrıca kaşlar, preseptal ve galeal yağ dokularının yaşlanma sürecinde aşağı doğru yer değiştirmesinden de etkilenmektedir. Özellikle kaşların dış kısmındaki bu sarkma hem erkeklerde hem de kadınlarda bildirilmiştir; ancak her yaştan kadında kaşların dış kısmı erkeklere göre daha yukarıda konumlanmaktadır. Öte yandan, kaşların yaşlanma sürecinde aşırı yükselmesi, aşırı aktif frontalis kasına (üst göz kapağı derisindeki fazlalık ya da pitozuna bağlı olarak göz kapaklarını yükseltmek amacıyla frontalis kasının aşırı kullanımı) kasılmasına bağlanabilir ve bu da alında daha fazla yatay kırışıklıklara neden olmaktadır. Temporal bölgede volüm kaybı, kaş dış kısımlarının görünümünü engelleyebilir ya da sarkmış görünümüne neden olabilir. Üst göz kapağı katlantı çizgisi normalde göz dış açısında sonlanmaktadır. Bunun dışarıya doğru uzanması kaş düşmesini göstermektedir. Kaş dış kenarından parmakla yukarı gerildiğinde bunların hepsi düzelmektedir.

Yüzün orta bölgesinde yaşlanma ile gelişebilen estetik problemler;

gözler, göz kapakları, yanaklar, burun

Gözler ve Göz Çevresi

Yüz yaşlanmasının en erken belirtileri genellikle göz çevresinde, periorbital bölgede görülür; cilt rengi ve estetik görünümündeki değişiklikler gözlemlenir. Gözler genel olarak daha küçük ve daha yuvarlak görünür. Bu bölgede meydana gelen önemli bir değişiklik, göz çukuru kemik desteğinde gerilemedir. Bu orbital açıklığın genişliğinin ve alanının artmasına neden olur. Özellikle, kadınlarda üst orbital kenarın yüksekliği iç kısımda artarken alt orbital kenar dış kısımda gerilerken, erkeklerde tüm alt orbital kenarda gerileme görülmektedir. Diğer önemli bir değişiklik, bu bölgenin görünümünde etkili olan yağ dokularındaki değişimlerdir. Yaşlanma sürecinde orbital alanın üst ve iç kısmında, nazojugal oluk ve palpebral-malar bileşkesinde yağ dokusunda kayıplar gözlenmektedir. Bu iki değişim orbitanın yeniden şekillenmesine ve göz dış köşesinin düşmesine neden olmaktadır.

Göz küreleri yaşla birlikte değişmez ancak gözler yaşlanma ile derin yerleşimli, göz kapakları arasında aralık (palpebral fissür) daralmış görünmektedir. (Glob retrüzyonu, senil enoftalmos) gözün görünmesine neden olur ve daraltır. Senil enoftalmos, orbital kenarın çapının yaşla birlikte artışı ile birlikte gözün pozisyonunun değişmesine, orbital ve periorbital yağ atrofisi ile gözün destek bağlarının gerilmesine bağlıdır.

Üst ve alt göz kapaklarında yaşa bağlı değişiklikler yumuşak doku sarkıklığından göz altı torbalarına ve çöküklüğe kadar uzanır. Üst göz kapakları yaşla birlikte aşağı iner ve üst kapak uzunluğunun uzamasına, üst göz kapağı kıvrımının ve üst kapak kenarının hizalanmasının kaybına, tarsal bölgenin çıkıntısına ve pretarsal bölgenin görünürlüğünün artmasına neden olur. Bu sarkma en sık yaşa bağlı göz kaaklarını yukarda tutan kas ve bağların zayıflaması nedeniyle oluşur(üst göz kapağının levator kasının tendonunun gevşemesi veya ayrılması). Ayrıca üst göz kapağı derisinde elastikiyet kaybı göz kapağında aşırı deri ile sonuçlanabilir. Supraorbital yağ kaybıyla, üst göz kapağı yayı değişir. 

İleri durumlarda üst göz kapak derisi neredeyse görmeyi engelleyecek şekilde göz üstünü özellikel göz dış kısmını örtebilir. Buna "hooding, upper eyelid hooding" denilmektedir. Bu durum, yüzün yan değerlendirilmesinde daha rahat anlaşılabilmektedir.

Alt göz kapakları da aşağı sarkarak göz altı torbalanmasına ve skleral görünüme (gözler açıkken alt göz kapakları göz irisini hafif örter, iris altında skleranın görünmesi istenmez) yol açar. Alt orbital kemik desteğinin azalması, yetersiz iskelet desteği, Lockwood bağının gerilmesi, yumuşak dokuları uygun yerlerinde tutmayı başaramadığından, göz altı yağ dokuları öne doğru fıtıklaşarak göz altı torbalanmasına neden olmaktadır. Ek olarak, derin yanak yağ bölmelerinin hacim kaybı ve aşağı sarkması alt göz kapağında aşırı çekişe izin vererek skleral görünüme yol açar. Alt göz kapağının sarkması özellikle erkeklerde görülür. Göz altı torbalanması dışında göz altında olukların oluşmasına neden olmaktadır (ağlama oluğu, palpebral oluk). Göz altında SOOF yağ dokusunun prolapsusu, orbital destekleyici yapıların zayıflaması ve yetersiz lenfatik dolaşım göz altlarında aşırı ödem neden olmaktadır. Ödem, göz altı torbalanmasına katkıda bulunmaktadır.

Göz çevresinde yaşlanma sürecinin estetik değerlendirilmesinde 3 özelliğe bakılmaktadır.

  • Dermatochalasis; üst göz kapağında normalden fazla derinin varlığıdır. Orta yaşlılarda gözlenir. Fazla deri, gözler kapalı iken ölçülebilir. Blepharochalasis, dermatochalasis'ten farklıdır. Bu, göz kapaklarında epizotik ödem ve eritemdir. Genç kadınlarda gözlenir ve erken yaşta göz kapaklarında gevşeklik ve kırışıklığa neden olmaktadır.

  • Göz kapakları derisinin elastikiyeti; göz kapağı aşağı çekildiğinde hızla eski haline gelmelidir. Buna snap testi denilmektedir. Göz çevresi derisinin elastikiyetini göstermektedir. Alt göz kapağı aşağı çekildiğinde, göz kapağı ile gözün irisinin alt kenarı (limbus) arasında 7 mm kadar açıklık oluşmalıdır. Buna "distraction test" denilmektedir.

  • Göz çevresi yağ dokusunun alt ve üstte fıtıklaşması; bunun için göz kapalı iken göz küresi üzerine basınç uygulanır. Eğer üst ve alt göz kapaklarında bu basınç ile şişmeler gözlenirse, bu yağ dokusunun fıtıklaşmasına ve göz torbalanmalarına ait olabilir. Bu, festoons (cheek bags, malar bags) denilen yanak torbalanması ile karıştırılmamalıdır. Bu, göz altlarında olmaktadır ve göz çevresi kaslarının zayıflaması ile yağ dokusunun alt göz kapaklarının daha altında yanaklara doğru fıtıklaşması yani torbalanması ile ortaya çıkmaktadır.

Göz Çevresi Kaz Ayağı Kırışıklıkları (Crow's Feet)

Kaz ayağı çizgileri göz dış köşesinde oluşur. Bu kırışıklıklar çoğunlukla gülümserken "orbicularis oculi" kasının göz dış kısımlarının tekrarlayan kasılması sonucu oluşmaktadır. Kaz ayağı çizgilerinin belirginliği cildin dermal incelmesi ve yağ doku kaybı ile artar. Bu kırışıklıklar sıklıkla göz dış kısmında kaşa ve yanaklara kadar uzanan bir yelpaze deseni sergilemektedir. Bunlar ince kırışıklıklardır. En belirgin oldukları alan göz dış köşesinde yerleşenleridir ve bunlara şekillerinden dolayı kaz ayakları kırışıklıkları denilmektedir. Göz köşelerinde gelişen kaz ayakları çizgileri, yüzümüzdeki diğer kırışıklıklardan daha erken ortaya çıkmaktadır. Bu alanda derinin ince olması ve deri altı destek dokularından yağ dokusunun daha az olması bunun nedenleri arasındadır. Bu çizgilerin en sık nedenleri arasında gözlerin çok kısılması ve mimiklerin kullanılması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Özellikle uyku sırasında yan ve yüz üstü yatılması bu kırışıklıkları artırmaktadır. Güneş, bu kırışıklıkların ortaya çıkmasında dış etkenlerin başında gelmektedir. Güneş ışınlarına karşı gözlerin kısılması temel nedenler arasındadır. Özellikle açık tenlilerde ve açık renkli gözleri olanlarda güneş ışınlarına karşı duyarlılık daha fazladır. Ayrıca, güneşin neden olduğu ışık hasarı da bu kırışıklıklara yol açmaktadır. 

Göz Dış Köşesinin Aşağı Düşmesi (Lateral Canthal Bowing)

Göz dış köşesinde bulunan ve göz dışını destekleyen “lateral canthal tendon” adını verdiğimiz bağın gevşemesi ile gelişmektedir. Gözde dış köşenin daha aşağı rotasyonuna neden olmaktadır. Normalde kadınlarda göz dış köşesi hafif daha yukarıdadır. Bu nedenle bu açının düşmesi yüze daha yorgun ve yaşlı bir ifade dışında daha erkeksi bir görüntü vermektedir.

Kaş ve Kirpiklerde Yaşlanma ile Değişimler

Kirpik ve kaşlarda yaşlanma sürecinde uzunluk, kalınlık ve renklerde değişiklikler olmaktadır. Yaşlanma süreci kirpiklerin yoğunluğunu, hacmini ve pigmentasyonunu etkileyebilmektedir. Yaşla birlikte kaşlar da bu yönde etkilenmekte olup, erkeklerde kaşların özellikle orta ve iç kısımlarında daha kalın ve uzun kaş kılları ortaya çıkabilmektedir.

Gözyaşı Oluğu (Tear Trough Deformity) Gelişimi

Gözyaşı oluğu genellikle göz altı ile üst iç yanak arasında oluşmakta, göz iç kısmından başlayarak dışarı yanağa doğru orta hatta kadar uzanmaktadır. Bunun bittiği noktada ise palpebralar katlantısı dışa doğru devam etmektedir. Bu alan, orbicularis kasının alttaki kemiğe sıkıca bağlandığı nazojugal oluğun iç kısmına uymaktadır. Gözü çevreleyen orbicularis oculi kası, göz altı kemiği hizasında ikiye ayrılmaktadır: göz kapağı ve göz alanı kası olarak. Bu ayrıma noktasında orbital rim ligamenti ismini verdiğimiz bağ bulunmaktadır. Alt göz kapağı-yanak birleşiminde yer alan gözyaşı oluklarının yaşla birlikte daha belirgin hale gelmesi, esas olarak yumuşak dokunun azalması, yağ atrofisi ve aşağı yer değiştirmesinden kaynaklanır. Gözyaşı oluğunun alttaki kas ve kemik anatomik değişimleri, periorbital yağ dokusunun azalması (özellikle SOOF) ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Yaşlanmayla birlikte orta yüz hacminin kaybı, gözyaşı oluğunun şiddetini artırmaktadır. Yanaklardaki iç-medial yanak yağının azalması, zigomatik-kutanöz ve orbitomalar tutucu bağların zayıflamasıyla birlikte aşağı içe doğru yer değiştirme, cildi aşağı çekerek gözyaşı oluğunun görünümünü kötüleştirir.

Nazolabial Kıvrımlar

Nazolabial kıvrımlar, gülümseme sırasında dudağı ve ağız köşesini yukarı kaldıran levator mimik kasların kasılması ile oluşmaktadır. Bu katlatının hemen altında nazolabial yağ yastığı bulunmakta(malar yağ yastığının bu kısımdaki bölümü). Maksilla ve mandibula kemikleri yaşlanma sürecinde daha geride konulandıkça ve/veya derin medial yanak yağ dokusu atrofiye uğradığında bu alanda destek dokular kaybolmakta. Nazolabial yağ yastığı içindeki fasyal septaların destek kaybı katlantıyı daha da kötüleşebilir. Nazolabial kıvrımların artan şiddeti, orta yüz hacim kaybıyla da ilişkilidi. Hafif bir kırışıklıktan ciddi bir katlanıya kadar ortaya çıkmaktadır.

Burunda Yaşlanma ile Değişimler

Burunda destekleyici yapılarının zayıflaması, yaş ilerledikçe burun ucunun sarkmasına, daha belirginleşmesine ve burun ucunun uzamasına neden olabilir. Burun ucunun düşmesi, pitozisi ile ilişkili kemiksel değişiklikler arasında, alar tabanının üste doğru yeniden konumlandırılmasına neden olan piriform fossanın gerilemesi ve nazolabial açının daralmasına neden olan üstte maksillanın yeniden konumlanması rol oynamaktadır. Burun ucu pitozisi ayrıca, alt lateral kıkırdakların (alar kıkırdaklar) düzleşmesi ve bu kıkırdakları üst lateral kıkırdaklardan ayıran interdomal bağların ve lifli bağlantıların zayıflaması nedeniyle de oluşmaktadır. Ek olarak, aktif bir depresör septi nasi kası sarkmayı daha da artırabilir. Burun ucu pitozisi, burun ucunun uzamasına neden olur ve burun sırtında kambur veya supratip septum belirginliği yanılsaması yaratabilir. Bazı bireylerde, yağ bezlerinin yoğunluğunun artması ve özellikle erkeklerde belirgin olan burun kıkırdağının kalınlaşması sonucu burun ucu daha dolgun bir görünüm alabilir. Diğerlerinde ise cilt ve deri altı dokular incelebilir; bunun sonucunda burun kıkırdağı ve kemiği daha belirgin hale gelir ve iskeletimsiz görünebilir.

Yanaklarda Yaşlanma ile Değişimler

Orta yüzde, esteteik olarak kabul edilen ogee eğrisi düzleştikçe yanak projeksiyonunu kaybeder ve submalar bölgesi giderek daha fazla içbükey hale gelir. Bu düzleşmeye katkıda bulunan başlıca kemiksel değişiklikler arasında, özellikle kadınlarda belirgin olan maksiller açı ve yükseklikte azalma ile yörüngenin alt kenarının gerilemesi yer alır. Diş kaybı ve çene kemiğinin lateral bölgelerindeki dentoalveolar gerileme, orta ve alt yanaktaki artan içbükeyliğe daha fazla katkıda bulunur. Ancak, orta yüz yaşlanmasının birincil belirleyicisi, derin yağ yastıkçıklarının azalmaı ve bunu izleyen üstteki yüzeysel yağ yastıkçıklarının aşağıya doğru kaymasıdır. Özellikle, derin medial ve bukkal yağ yastıkçıkları azaldıkça yüzeysel medial yanak yağı aşağı ve içeri doğru inmektedir. Ek olarak, yüzeysel lateral temporal yağ yastıkçıklarının sönmesi, lateral yanak atrofisine katkıda bulunur. Orbicularis ve zigomatik bağlar gibi yüzün tutucu bağlarının ve/veya yüzeysel muskuloaponörotik sistem bağlantılarının zayıflaması da bu yağ azalmasına katkıda bulunabilir. Orta yüz yağ pedlerindeki bu değişiklikler yanakların projeksiyonunun azalmasına ve sarkık bir görünüme sahip olmasına neden olur. 

Ogee eğrisi, yüzde belli açıdan bakıldığında görülebilen S şekline benzer, yüzün dışbükeylik ve içbükeylik çizgilerinin birleşimidir. Eğri, kaşın dış kısmından başlar, göz dış köşesine inerek hafif bir içbükeylik oluşturur sonra üst yanaktan devam ederek yumuşak ancak belirgin bir dışbükeylik yaparak ağıza doğru hafif içbükeylik oluşturrarak devam etmektedir. Yüze estetik olarak istenen dolgun ve çukur bir görünüm verir. Yaşlandıkça bu eğri kaybolabilir. 


Kulak ve Kulak Ön Kısmında Çizgiler(Preauricular Lines)

Kulaklar özelikle kulak memesi yaşlanma sürecinde uzamakta. Kulak ön kısmında dik uzanan 2 yada 3 çizgi görülebilmektedir. 

Yüzün alt bölgesinde yaşlanma ile gelişebilen estetik problemler;

ağız, dudaklar, çene, çene hattı ve çene altı 

Dudaklarda Yaşlanma Belirtileri

Yaşlanırken dudaklar düzleşip geriye doğru çekilirken, dudaklar uzamakta, dudakların vermilyon sınırı silikleşmekte ve daha az belirgin hale gelmekte, dudakların doğal volüm alanları (dudak tuberkülleri) genişleyerek silinmekte, ağız çevresinde perioral kırışıklıklar ve ağız köşesinde kıvrımlar oluşmaktadır. Yaşlanma sürecinde bu olumsuzluklar, ağzı ve çevre dokuların bölgesel tanımının silinmesi, şeklinin bozulması ve dolgunluğunun azalması anlamına gelmektedir. Ağızı çevreleyen orbicularis oris kasındaki değişiklikler bu bölgeyi etkileyen en önemli faktörü temsil eder. Gençlikte, bu kas ince bir bağ dokusu tabakasıyla çevrili iyi tanımlanmış demetlere sahiptir; ancak yaşla birlikte kas incelir ve zayıflar, bağ dokusu kalınlaşır. Bu değişiklikler kasın öne doğru eğrisinin azalmasına neden olur ve kasın şekli değiştikçe dudakların altındaki yapısal destek azalır; bu da dudakların geriye ve içe gerilemesine, vermilyon sınırının uzamasına ve incelmesine (üst dudak çıkıntısının kaybolmasına) neden olmaktadır. Ağız çevresinde kemik değişiklikleri, mandibula ve maksilla kemik kütlesinde genel bir azalma ve dentoalveolar geri çekilme bu deformiteleri dramatik bir şekilde artırmaktadır. Bazı çalışmalar bu deformitelerde yüzeysel ve derin yağ dokusunda trofisi ve/veya yeniden konumlanmanın rolü üzerinde durmaktadır. Örneğin, suborbicularis yağının atrofisi dudakta vermilyon sınırını azaltır, dudağın derin yağ dokularının atrofisi dudaklarda volüm kaybı ve düzleşmeye neden olmaktadır.

Dudaklarda Kırışıklıklar ve Çizgilenmeler

Dudaklarda dik çizgiler (barkod çizgileri, ruj sızma çizgileri, smoking line) gelişmektedir. Dikey dudak çizgileri orbicularis oris kasının kasılma yönüne dik olarak ciltte gelişen kırışıklıklardır ve üst dudağın kırmızı sınırından yukarıya veya alt dudağın altına doğru yayılır. Bu çizgiler genellikle dudakların tekrarlayan büzülmesine yanıt olarak gelişir. Tekrarlayan büzülme mimiklere, üflemeli bir müzik enstrümanının kullanılmasına ve sigara içilmesine bağlı olarak gelişmektedir. Bu çizgiler dudaklarda deride dermisin atrofisine, ağız çevresi kasların uzamasına ve güçlerini kaybetmesine bağlıdır. Üst dudakta yatay çizgilenme (horizontal upper lip line) gelişmektedir. Sıklıkla burnun hemen altında filtrumda ve tek bir tane olarak görülmektedir. Levator labii superioris ve depressor septi nasi kaslarının kasılmasına bağlı gelişmektedir.

Ağız Köşesinin Sarkması ve Çizgiler (Commissural Lines, Labiomandibular kıvrım yada Marionette Lines)

Perioral bölgedeki diğer belirgin yaşlanma belirtileri arasında ağzın köşesinin sarkması, oral komissürlerin sarkması ve marionette çizgileri olarak da bilinen labiomandibular kıvrımların oluşumu yer alır. Çene bölgesindeki hacim kaybının yarattığı boşluklara ağız komissürleri sarktıkça ve labiomandibular kıvrımlar yaşla birlikte daha belirgin hale geldikçe bunlar belirginleşmektedir. Bu görünüm kişiye daha üzgün bir ifade vermektedir. Bu özelliklerin her ikisi de depressor anguli oris ve platysma kaslarının hiperaktivitesinden kaynaklanır. Labiomandibular kıvrımlar, bukkal yağın alt masseter'in ön sınırını örtmesiyle yanak desteğinin kaybı ve gıdı yağının aşağı doğru çekilmesiyle daha da kötüleşebilir.

Jowl deformitesi ve Pre-Jowl Çöküntü

Labiomandibular kıvrımların devamında çene kemiği üzerinde cilt ve deri altı yağ dokusunun birikmesinden kaynaklanan jowl deformitesi gelişmekte ve bu zamanla çene kemiği alt sınırına taşmaktadır. Bu yumuşak doku birikimi mandibular ligament tarafından sınırlandırılmakta ve yağ dokusunun daha fazla önde toplanması engellenmektedir. Bu engellenme noktasında hafif içeriye doğru bir girinti oluşmakta, buna pre-jowl depresyonu, çökmesi denilmektedir.

Çene Yaşlanma Belirtileri

Çene bölgesi, yüksekliği, genişliği ve çıkıntısı olan üç boyutlu yapısı ile yaşlanma sürecinden etkilenmektedir. Çene yaşlanmasının başlıca belirtileri arasında çenenin şekli ve çıkıntısındaki değişiklikler yer alır. Kadınlarda çene çıkıntısı azalır, çünkü çene kemiği yaşlanma ile kafatasına doğru aşağı ve arkaya doğru dönmektedir. Erkeklerde ise çene çıkıntısı artar, çünkü alt çeneleri daha fazla öne doğru döner. Öngörülebilir şekilde alt çenenin geri çekilmesi çene oluklarının oluşmasına ve çenenin ön tarafındaki girintilerin belirginleşmesine neden olmaktadır. Bu bölgedeki yağ dokusundaki kayıplar çene altındaki çene sulkuslarının belirginliğini artırabilir ve çene pitozuna katkıda bulunabilir. Çene bölgesindeki diğer değişiklikler arasında, mentalis kasının tekrarlayan hareketleri kas-deri bağlantılarından kaynaklanan peau d'orange (portakal kabuğu benzeri çukurlanmalar) cilt çıkıntılarına neden olmaktadır.

Çene yağ pedinin pitozisi, sarkması çenenin düzleşmesine ve submental çizgilenmenin artmasına neden olmaktadır. Buna "Cadı Çenesi Deformitesi (Witch's Chin Deformity - Ptotic Chin)" denilmektedir. Yaşla birlikte gıdı bölgesindeki yağ daha belirgin hale geldikçe çene hattı belirginliğini kaybeder ve servikomental açı veya boynun dikey kısmı ile submandibular bölgenin transvers kısmının kırılma noktası artar. Çene hattı belirginliğinin kaybına katkıda bulunan başlıca kemiksel değişiklik mandibula gerilemesidir. 

Yüzün alt komşuluğu nedeni ile boyun yaşlanam belirtileride önemlidir. Boyunda yaşlanma sürecinde platysmal bantlar, yatay kırışıklıklar oluşurken cervicomental açı kaybolmaktadır. Bazı kişilerde yaşlanma sürecinde çene altı tükrük bezleri(Submandibular Gland) belirgin hale gelmektedir. 


Yaşlanmayla birlikte kazanılan bilgelik ve deneyimler yanı sıra dış görünüşümüzde de değişiklikler meydana gelir. Yaşlanma vücudu içten dışarıya her köşesi etkiler. Ancak yüzümüzdeki yaşlanmaya bağlı değişiklikler biraz daha ön plandadır.

Yıllar geçtikçe yüzümüzde değişiklikler meydana geliyor; bazıları aşikar ve tanıdık. Alınlar genişlerken saç çizgileri geri çekilir, yüz yaşlandıkça daha uzamaya ve daralmaya başlamaktadır. Yüzün genç tanımı olan üçgen görünümü tersine dönmekte, yüzün estetik bölümlerinin bazıları kaybolmakta, bazı bölümler ise daha belirgin hale gelmektedir. Profilde yüzdeki belirgin ancak yumuşak eğimler silinmekte, düzleşmekte, yüzde istenmeyen konturlar ortaya çıkmakta, profilde bazı anatomik yapılar uzamaktadır (kulaklar bile kıkırdak yapıları büyüdüğü için biraz daha uzamaktadır). Burun kıkırdağını destekleyen bağ dokusunun zayıflaması nedeniyle burun uçları sarkabilir. Genç bir yüz ile yaşlı birinin yüzü karşılaştırıldığında aşağıdaki değişimlerin bir ya da birçoğunu görebiliriz.


Yüz Yaşlanmasını Nasıl Tanımlarız?

Yüz yaşlanması, öz ve çevresel algıyı değiştirdiği için özbenlik algımızı, duygu durumumuzu, psikolojik ve sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkileyebilmektedir. Yüzün yaşlanma belirtileri, maalesef bireyin gerçek duygularını yansıtmayan yanlış duygu algılarına neden olabilmektedir (örneğin, öfkeli, yorgun veya üzüntülü algılanmak gibi). Yüzün güzel ve çekicilik algısında uyumlu, dengeli ve simetrik özellikler genç bir yüz için tanımlanmaktadır ve genç bir yüzün daha olumlu duyguları iletme olasılığı daha yüksektir. Zarafetle yaşlanmak; yüzde estetik alanların dolgunluğunun korunduğu, üç boyutta dengeli oranların korunduğu, pürüzsüz yüz hatlarına sahip, tüm yüz bölgeleri arasında dengeli geçişlerin olduğu, sadece bir miktar çizgi ve hafif cilt lekeleri bulunan bir yüz için eş anlamlı olabilir.

Yaşlanmanın, yüzün anatomik tüm katmanlarını içeren karmaşık, dinamik ve iç içe geçmiş bir süreç olduğu kabul edilmektedir. Zaman, cinsiyet veya ırk/etnik köken açısından aynı olsa da, yaşlanmaya bağlı yüz özelliklerinin değişim oranları ve bu değişimlerin hızı bireyler arasında farklılık göstermektedir. Yaşlanma sürecinde gelişen yüz kemiklerinin yeniden şekillenmesi, fotohasar, kırışıklık gelişimi ve yumuşak dokuların yüzde yeniden dağılım oranları, ırklar ve etnik kökenler arasında değişiklik göstermektedir. Ancak yaşlanmaya detaylı bakıldığında, kemikten cilt dokusuna kadar yaşa bağlı değişikliklerin hemen hemen aynı olduğu görülmektedir.

Yüz yaşlanma sürecini kermikten cilde doğru, yani "içeriden dışarıya" açıklayarak yüz yaşlanmasının nedenleri ve ilerleme süreci hakkında daha genel bir bakış sağlanabilir. Ayrıca estetik yüz analizinde kullanıldığı gibi, yüz üst, orta ve alt bölümleri ile belirli yaşlanma bölgelerine ayrılarak değerlendirilebilir.

Yüzün doku katmanlarına göre yaşlanması, içeriden dışarıya yaşlanma

Yüzün yaşlanması, kemik, yumuşak doku ve cilt dokularında meydana gelen değişiklikleri içeren bileşik, birbiriyle ilişkili, üç boyutlu bir süreçtir. Her anatomik katman kendi yaşlanma sürecinden geçerken, daha yüzeysel ve daha derin katmanları etkilemektedir (bir katmandaki değişiklikler bitişik katmanlarda bir dizi değişikliğe neden olduğu için).

Yüz kemik doku

Yüz kemikleri, yüzün üç boyutlu yapısının çerçevesini oluştururken üstteki yumuşak dokunun bağlanmasını ve stabilitesini sağlar. Kemik dokudaki destek, yaşla birlikte kemiklerin geri çekilip yeniden şekillenmesi ile azalır. Bu da üstteki yumuşak dokunun; yağ dokusu, kaslar, deri, destek doku ve derinin yerçekimi ile yüzde aşağı ve içe doğru yeniden konumlandırılmasına neden olur. Baş-yüz kemiklerin yeniden şekillenmesi, ergenlik ile orta yetişkinlik ve sonraki yaşlarda gerçekleşir. 

  • Mandibulanın uzaması veya mandibula aksının saat yönünün tersine dönmesi, mandibular köşe açısında (bigonoidal) bir artış, özellikle kadınlarda L şeklinde olan mandibulanın düzleşerek I'ye dönmesi şeklinde olur. Bunlar sonunda çene projeksiyonunda ve çene hattında değişikliklere yol açar. Yaşlanma ve diş kaybı ile alt çenenin alt kısmında kemik rezorpsiyonu veya dentoalveolar regresyon, alt çene açısının artmasına ve çene yüksekliğinin azalmasına neden olabilir.
  • 30'lu ve 50'li yaşlar arasında glabella açısı azaldıkça alın düzleşmeye başlayabilir.
  • Burunda piriform ve maksiller gerileme, burun ucunun düşmesine, kolumellanın geri çekilmesine ve alar tabanının genişlemesine neden olmaktadır.
  • 30'lu yaşlardaki bireyler ayrıca dentoalveolar geri çekilme ve üst çene kemiği maksillada geri çekilmeye bağlı yaşlanma belirtileri göstermeye başlayabilir. Bu değişimler yanakların düzleşmesine ve çökükleşmesine, nazolabial oluğun derinleşmesine, üst dudağın uzamasına ve üst dudağın kırmızı renginin (vermilion) içe doğru kıvrılmasına neden olur.
  • Yaşlanmayla birlikte orta yüz kemiğinin yeniden şekillenmesi, yüzün üst, orta ve alt üçte birlik kısımlarında dengesizliğe yol açmaktadır.
  • Göz küresinin yerleştiği orbital kemiğin üst-iç ve alt-dış kısımları da yaşla birlikte aşınmaya uğrar, kaşlar düşer, göz kapağı-yanak birleşimi belirginleşir; böylece gözler daha küçük ve yuvarlak görünür ve gözyaşı oluklarının daha derin olduğu görülmektedir.
  • Bu değişimler yüz profilinin baş tabanına göre saat yönünde dönmesi anlamına gelmektedir; yani glabella, piriform açıklık ve maksilla aşağıya doğru dönerek yüz açılarının düzleşmesine neden olur.
  • Bu kemiksi değişiklikler genellikle küçüktür (yani milimetre). Yüz anatomisinin en derin seviyesinde meydana gelen kemiksel değişiklikler küçük olmasına rağmen, etkileri genellikle üstte dramatiktir.

Yağ dokusu

Yüzdeki yağ dokusu, muskuloaponörotik sisteme göre yüzeysel veya derin olarak karakterize edilir. Alındaki yüzeysel yağ dokusu; merkezi, orta temporal ve lateral-temporal yanak olmak üzere üç bölgeden oluşur. Orta temporal yağ dokusu, alındaki merkezi yağ bölmesinin her iki tarafındadır. Alnın lateral-temporal yanak bölmesi, lateral-temporal yanak ve servikal yağ ile devam etmektedir. Yüz ortasında, medial, orta ve lateral-temporal yanak yüzeysel yağ bölmeleri ile nazolabial yağ bulunur. Bunlar, mental ve submental yağ ile birlikte yüzün alt üçte birinin yüzeysel yağ tabakasını oluşturur. Yanak yağı, lateral-temporal yanak yağının iç kısmında, nazolabial yağın dışında ve orta yanak yağının iç kısmında yer alır ve mandibulaya kadar uzanır. Gözde, üç yüzeysel periorbital yağ bölmesi; üst, alt ve lateral yağdan oluşur. Yüzeysel yağ yastığı bölmelerini oluşturan yağ lobülleri küçüktür, kompakt ve düzgün dağılmıştır. Yüzün derin yağ dokusu, derin yağ bölmeleri (Şekil 3B) olan derin medial yanak yağı, bukkal yağ, medial ve lateral suborbicularis oculi yağı (SOOF) ve retro-orbicularis oculi yağını içerir. Yüzeysel yağ dokusu mobil iken, derin yağ hareketsizdir çünkü alttaki kemiğe sıkıca bağlanmıştır. Derin yağ dokusu, üstteki yağ bölmelerine destek olurken, üzerindeki mimik ve çiğneme kaslarının hareketi için kayma düzlemi sağlamaya yardımcı olur.

Yüzün yaşlanma sürecinde derin yağ dokularında atrofiler ve yüzeysel yağ dokusunda yeniden konumlanma veya hipertrofi olduğuna inanılırdı. Ancak son çalışmalar, yağ atrofisinin genellikle alnın yüzeysel yağ kompartmanlarında, göz ve ağız çevresindeki bölgelerde olduğunu göstermiştir. Yüz yağı oldukça kompartmanlı olduğundan, bu değişiklikler birleşik bir kütle olarak ortaya çıkma eğiliminde değildir. Geleneksel olarak, yağ yastığı yeniden konumlanmasının göz çevresi, orta yüz ve alt çene bölgesinde ortaya çıkma eğiliminde olduğu düşünülmektedir. Yağ dokusu, kemiksel değişikliklerle birlikte hareket etmekte; destekleyici bağların zayıflaması ve yer çekimi etkisinde yağ dokularının aşağı ve içe yer değiştirmesiyle yeniden konumlanma ile sonlanmaktadır. Bu yeniden konumlanma, üstteki cilt ve cilt altı dokuların yer değiştirmesine neden olabilir. Bu değişimler, yanaklarda çöküntüleri artırma ve yüzün açılarını düzleştirme eğilimindedir ve ayrıca şakakların çökmesine katkıda bulunur. Yağ dağılımı değişimi ve çıkıntısı esas olarak çene altında, nazolabial ve labiomental kıvrımda görülmektedir.

Kas dokusu

Yüz kaslarının yaşlanmasıyla ilişkili belirtiler, tekrarlayan kas kasılması ve kas tonusu değişikliklerinden kaynaklanır. Yaşlanma sürecinde tipik olarak mimik kaslarının tekrarlayan kasılmaları sırasında yüzeysel ve derin dinamik kırışıklıklar ortaya çıkmaktadır. Bu mimik kasları, dermis altı yerleşimleri ile yumuşak dokuları hem desteklemekte hem de yapısal bütünlüğe katılmaktadır. Böylece yüzde hacim ve konturu etkilemektedir. Yüzde yaşlanmayla dinamik uyumsuzluk gelişmektedir. Kaslar yaşla birlikte zayıflasa da, göreceli olarak kuvvet uygulanacak daha az dirençli dokular ve dermis üzerindeki etkileri hala çok fazladır.

Deri dokusu

Hem içsel hem de dışsal faktörler, yaşlı cildin görünümünün önemli belirleyicileridir. İçsel olarak yaşlanmış ciltte, ara sıra abartılı ifade çizgileriyle birlikte yavaşça ince kırışıklıklar gelişirken, dışsal olarak yaşlanmış ciltte daha sert kırışıklıklar oluşmaktadır. Her iki yaşlanma türü de hiperpigmentasyon gösterir; ancak içsel olarak yaşlanmış ciltte pigmentli lekeler eşit bir şekilde dağılırken, dışsal olarak yaşlanmış ciltte güneşe maruz kalınan alanlarda dağılmaktadır. Dışsal yaşlanmış cildin diğer karakteristik belirtileri arasında pürüzlü doku, kuruluk, telenjiektazi ("örümcek damarları") ve sarımsı renk bozulması bulunur. Cildin tonusu ve dayanıklılığı öncelikli olarak dermise bağlıdır; cildin hacmine ve gücüne katkıda bulunan kolajenden, elastikiyete katkıda bulunan elastinden ve cilt nemlendirmesinde önemli rol oynayan glikozaminoglikanlardan oluştuğu için. İçsel yaşlanmayla birlikte, bu bileşenlerin bozulmasıyla ilgili değişikliklerden dolayı dermis atrofiye uğradıkça cilt incelir ve zayıflar. Kolajenin parçalanma hızı artarken, kolajen sentezi hızı azalır. 40 ila 50 yaşlarında elastin biyosentezi hızla azalmaya başlar ve elastin doğal bozulma yoluyla kaybolur. Elastik lif ağı parçalandıkça cilt elastikiyetini kaybeder. Glikozaminoglikanlar parçalandıkça su kaybı artar. Dışsal olarak yaşlanmış ciltte, dermisin aynı bileşenleri etkilenir ancak biraz farklı şekillerde ve daha büyük ölçüde etkilenir. Kolajenin artan parçalanmasına ve kolajen üretiminin azalmasına ek olarak, dışsal olarak yaşlanmış ciltteki kolajen lifleri düzensizleşir ve bu da dermisin yapısal bütünlüğünü daha da bozar. Glikozaminoglikanlar bozulmanın aksine artar; ancak düzensiz halde birikirler ve hidrasyonu düzenleyemeyerek cildin kösele gibi görünmesine neden olurlar. Dışsal yüz yaşlanmasının en derin etkisi elastin ile meydana gelir ve solar elastozis olarak adlandırılır. Başlangıçta anormal, düzensiz elastik liflerin miktarı ve kalınlığı artar ve daha fazla hasarla elastik lif ağı sonunda bozulmaya başlar. Yukarıda belirtildiği gibi, elastik lif ağındaki bu değişiklikler doku uyumluluğunun ve esnekliğinin kaybına yol açar. Bu durum, cildin mimik kaslarının tekrarlayan kontraksiyonu ile hem statik kırışıklıklara hem de dinamik kıvrımlara neden olmaktadır. Yaşlanmaya katkıda bulunan diğer faktörler arasında melanositik ve Langerhans hücreleri de dahil olmak üzere hücre sayısında ve işlevinde ilerleyici azalma ile cilt fizyolojisini etkileyen hormonlardaki azalmalar yer almaktadır.

Yaşlanma sürecinde yüzde iç ve dış faktörlerin etkilerine dönük olarak en güzel örnek aşağıdaki resimde yer almaktadır. Mesleki nedenlerle uzun süreli soldan güneşe maruz kalan yüzde yaşlanmanın etkileri görülmektedir.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency