Gebeliğin Etkilediği Cilt Hastalıkları ve Tümörler

Embriyo, fetüs ve plasentanın gelişiminin devam etmesi için immün sistemin yeniden düzenlenmesi son derece önemlidir; zira bunlar gebelikte anne için yabancı doku olarak kabul edilebilir.

İmmün sistemde hücresel immünite, T lenfositler tarafından düzenlenir.

  • T-helper 1 (Th1) hücreleri; sitokinler, ve ile gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonları ve allogreft reddinden sorumludur.

  • T-helper 2 (Th2) hücreleri ise , , ve sitokinleri salgılayarak antikor üretimi ve hümoral immüniteden sorumludur.

Gebelikte progesteron etkisiyle T-helper 2 cevabı artarken, T-helper 1 cevabı baskılanır. Böylece fetüs ve plasenta gelişimine izin verilir. Bu fizyolojik gelişme, hücresel immünitenin baskılanmasına neden olur.

Bu baskılanma nedeniyle, viral, fungal ve protozoal etkenlere bağlı enfeksiyonlar daha sık görülme ve kötüleşme eğilimindedir.

Öte yandan, antikorların aracılık ettiği hastalıklar; örneğin Sistemik Lupus Eritematozus (SLE), gebelikte alevlenme gösterebilir.

Ayrıca, T-helper kaynaklı aracılığıyla artan sentezi, gebelikte alerjik hastalıkların artışını açıklayabilir.

Gebelik sırasında bazı cilt hastalıkları gerileyebileceği gibi, bazıları ise kötüleşebilir. Birçok dermatoz ise gebelik sırasında değişken bir seyir gösterir ve önceden ne olacağını tahmin etmek zordur.

Gebelik Sırasında Enfeksiyonlar

Gebelikte artan östrojen düzeyinin yarattığı immünsüpresif etkilere bağlı olarak bazı enfeksiyonların sıklığı artmıştır.

Fungal Enfeksiyonlar (Kandida, Pityrosporum)

Kandida:

Gebelik sırasında en sık görülen vajinal enfeksiyondur. Gebelik süresince kadınlarda oranında saptanabilmekte ve özellikle son üç ayda daha fazla görülmektedir. Gebelikteki yüksek östrojen seviyesi, Kandida türlerinin çoğalması için besin kaynağı işlevi gören vajinal epiteldeki glikojen miktarının artmasına neden olmaktadır. Ayrıca, savunma sisteminin baskılanması da bir diğer kolaylaştırıcı faktördür.

Enfeksiyon, gebe olmayan kadınlarda olduğu gibi akıntı, yanma, kaşıntı, dizüri gibi semptomlara yol açar. Vajinada eritem, ödem, fissür gibi bulgular saptanabilir. Bu enfeksiyonda vajina pH'sının 4,5'ten düşük olması ve kokunun bulunmaması tipik özelliklerdir. Normal doğum sırasında bebeğe geçebileceğinden tedavi edilmelidir.

Pityrosporum:

Malassezia türü mayaların neden olduğu, gövde yerleşimli, kaşıntılı iltihaplar ve kabarmalar ile karakterize bir tablodur. Pityrosporum folikülitinin, hücresel immünitenin baskılanmış olduğu gebelikte sık görüldüğüne dair yayınlar mevcuttur.

Protozoon Enfeksiyonları (Trikomonas)

Farklı çalışmalarda farklı oranlar verilmekle birlikte, gebelik sırasında yaklaşık oranında bildirilmiştir. Etken, kamçılı bir protozoon olan vaginalis'tir. Hareketli bir protozoon olmasından dolayı vajinal mukozaya mekanik sitotoksik bir etki yaratmakta ve bu da enfeksiyonlu olgularda mukozal eritemin nedenini açıklamaktadır. Asemptomatik olabileceği gibi, kaşıntı, bol miktarda sulu, yeşil ve kötü kokulu akıntıya neden olabilir. Çocukta risk oluşturmaz.

Herpesvirüs Enfeksiyonları

Gebelik, genellikle enfeksiyon tablosunu ve seyrini etkilemez. Ancak gebelik esnasında primer herpes enfeksiyonları, nadir de olsa annede şiddetli hastalığa yol açabilir ve nadiren plasentayı geçip düşük, konjenital malformasyonlar ve ölü doğuma neden olan fetal enfeksiyonlara yol açabilir.

Bebeğe bulaşma daha çok doğum sırasında vajinal lezyonlarla temas sonucu gelişir. Vajinadaki enfeksiyon primer ise vajinal doğumların 'sinde, rekürren lezyon ise 'ünde neonatal enfeksiyon görülebilir.

Gebelikte semptomatik primer atağı geçiren gebelere sistemik antiviral tedavi verilmesi önerilmektedir. Rekürren atağı geçiren hastaların sistemik antiviral tedavisinde ise gebenin semptomlarına ve herpes nüks sıklığına göre karar verilir. Doğum zamanında primer veya rekürren atağı saptanan gebelerde ise sezaryen yapılması önerilmektedir.

Varisella Zoster () Enfeksiyonu (Su Çiçeği)

Gebelik sırasında geçirilen su çiçeği enfeksiyonu hem anne hem de fetüs açısından önemli riskler yaratmaktadır. Varisella pnömonisi, diğer gebe olmayan yetişkinlerde olduğu gibi morbidite ve mortalitenin esas sebebidir. Fetüs için problemler; spontan düşük, konjenital varisella sendromu ve prematüre doğum şeklinde olmaktadır.

Maternal varisella nadiren konjenital varisella sendromuna neden olmaktadır ve risk gebelik dönemi ile ilişkilidir. En yüksek risk, gebeliğin ilk haftasında su çiçeği geçirildiğinde vardır ve riskin arasında olduğu bildirilmiştir. Bu sendrom; koryoretinit, serebral kortikal atrofi, mental retardasyon, hidronefroz, cilt lezyonları ve bacak kemiklerinde defektler ile seyreder. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde geçirilen enfeksiyon ise genellikle deri lezyonları, ekstremite gelişim defektleri veya tek taraflı göz anomalilerine neden olabilir.

Perinatal (doğumdan 5 gün önce ve 2 gün sonra) dönemde geçirilen maternal enfeksiyonu, yenidoğanda oranında neonatal enfeksiyona yol açabilir ve tedavi edilmezse fatal seyirli olabilir. Anneye ve bebeğe ait ağır komplikasyonlar nedeniyle varisella belirtileri saptanan tüm gebelere sistemik antiviral tedavi verilmesi önerilmektedir.

Gebelik sırasında geçirilen herpes zoster enfeksiyonu anne ve bebekte herhangi bir komplikasyona neden olmaz. Gebelikte lokalize herpes zoster geçirenlerde konjenital varisella sendromu bildirilmemiştir.

AIDS

Gebelikte enfeksiyonu varlığı hem çocuğa geçiş riski hem de gebeliğin hastalığın seyri üzerindeki etkisi nedeniyle önemlidir. Gebelikte T lenfosit sayıları fizyolojik olarak oranında azaldığı için (+) gebelerde ve buna bağlı komplikasyonların daha sık görülmesi ve daha ağır seyretmesi beklenmektedir.

ile enfekte gebelerde tedaviye anne ve çocuğa ait faydalar ve riskler hasta ile tartışıldıktan sonra karar verilmelidir. Tedavi endikasyonları ve ilaç seçimi gebe olmayanlara benzer. İlk üç aya ait ilaç teratojenite verileri yetersiz olmasına rağmen, deneyimli klinisyenler, klinik, virolojik veya immünolojik parametreler gerektiriyorsa gestasyonel yaşa bakılmaksızın tedavinin başlatılmasını önermektedirler.

Lepra (Cüzzam)

Gebelik, hücresel immünitedeki bozulma nedeniyle, lepralı hastalar için tetikleyici bir faktördür. Lepramatöz ve borderline lepralı kadınlarda gebelik döneminde hücresel immünitede azalmaya bağlı olarak eritema nodozum leprozum gelişimi sıkken, postpartum dönemde immünitenin güçlenmesine bağlı olarak reversal reaksiyonlar sık görülür.

Lepra basili plasentadan geçmez ancak tedavisiz ve çok basilli tipte leprası olan anne çocuğunu enfekte edebilir. Dapson teratojen olmadığı için, tedavi gereksinimi olan gebelerde kullanılabilir.

Kondiloma Aküminata

Kasıktaki nemli ortam, damarlanmada artış, hormonal uyarılar ve hücresel immünitenin baskılanması gibi nedenlerden dolayı gebelikte hızlı büyüme eğilimindedir. Doğum kanalını tıkayacak büyüklüğe ulaşarak doğumu zorlaştırabilir. Ayrıca normal doğum sırasında fetüse bulaşarak solunum yollarına ve ağıza yayılabilir.

Ancak bu durum nadirdir ve kondilomlu hastalara, vajinal doğumu engellemediği takdirde, sezaryen yapılması gereksizdir. Lezyonlar gebelik sırasında triklorasetik asit, elektrokoter, kriyoterapi, lazer gibi fiziksel uygulamalar veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Podofilin veya 5-florourasil kullanımı kontrendikedir. Lezyonlar genellikle doğum sonrası küçülür.

 

Gebelik Sırasında İnflamatuar Hastalıklar

Atopik Dermatit

Atopik dermatit gebelikte düzelebileceği gibi, genellikle aktive olma eğilimindedir. Gebelikteki fizyolojik kaşıntının lezyonları aktive etmesi, bu durumdan sorumlu tutulmaktadır. Bununla birlikte, hastalığın 'ün üzerinde remisyona (gerilemeye) girdiği olgu serileri de bildirilmiştir. Atopi hikayesi olan kadınlarda genellikle ilk aylarda alevlenme beklenir. Ayrıca bu hastalarda doğum sonrası meme başı egzeması ve irritan el egzeması sıktır.

Psoriasis (Sedef Hastalığı)

Psoriasis, gebelik sırasındaki hormonal değişikliklere bağlı olarak genellikle iyileşme eğilimindedir. Östrojen ve progesteronun bu durumdan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Psoriasisin en sık görülen tipi olan kronik plak tip psoriasis, gebelikte ortaya çıkabilir veya kötüleşebilir. Yapılan bir çalışmada, psoriasisli gebelerin 'ünde lezyonlarda iyileşme görülürken, oranında ise aktivasyon bildirilmiştir. Gebelik sırasında psoriatik artrit gelişimi veya kötüleşme eğilimi de rapor edilmiştir.

İmpetigo Herpetiformis

Bazı görüşler tarafından spesifik gebelik cilt hastalıkları arasında gösterilmekle birlikte, özellikle son yıllarda yapılan yayınlarda gebeliğin etkilediği dermatozlar arasında yer almaktadır. Generalize püstüler psoriasisin gebelik sırasında görülen bir varyantıdır. Genellikle hipokalsemi ve D vitamini eksikliği ile birlikte bulunur. Gebelerin çoğunda kişisel veya ailevi psoriasis öyküsü bulunmaz. Genellikle gebeliğin son aylarında ortaya çıkar ancak ilk aylarda da gelişim bildirilmiştir. Sıklıkla doğuma kadar, nadiren de doğumdan sonra devam edebilir. Kliniğe ateş, deliryum, diyare, kusma ve tetani gibi sistemik semptomlar eşlik edebilir.

Akne Vulgaris

Akne, gebelik sırasında çoğunlukla geriler ancak nadiren de şiddetlenebilir. Progesteron, çok yüksek dozları hariç sebase bez aktivitesini uyarmaz. Östrojen ise sebase bez hacim ve aktivitesini azaltır. Bu etkide, östrojenin overlerdeki androjen üretimini negatif geri bildirim etkisiyle baskılamasının rolü vardır.

Gebeliğin pruritik foliküliti olarak bildirilen tablonun, aslında hormonal olarak ortaya çıkan akne tablosu olabileceği düşünülmektedir. Bu etkide hormonal faktörlerin yanında, büyük olasılıkla akne patogenezinde rol oynayan diğer bazı faktörlerin de etkili olduğu sanılmaktadır.

Fox-Fordyce Hastalığı ve Hidradenitis Süpürativa

Her ikisi de apokrin bezlerin inflamatuar hastalıkları olup, apokrin bezlerin fazlaca bulunduğu koltuk altı ve anogenital bölgede görülürler. Gebelik sırasında artan östrojenin etkisine bağlı olarak apokrin bez aktivitesindeki azalmadan dolayı, bu hastalıklar gebelikte genelde iyileşme eğilimindedir.

Ürtiker

Ürtiker, gebelikten kötü yönde etkilenen bir dermatozdur. Özellikle basınç ürtikeri gebelik sırasında şiddetlenme eğilimindedir. Lezyonlar özellikle ikinci ve üçüncü trimesterde artar, karın bölgesinde daha yoğun olarak ortaya çıkar. Fakat tipik olarak, şikayetler genellikle doğum sonrası ortadan kalkar. 

Gebelik Sırasında Otoimmün Bozukluklar

Sistemik Lupus Eritematozus ()

Diskoid lupus eritematozus () gebelikten etkilenmez, fakat sistemik lupus eritematozus () alevlenmesi olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Alevlenme sıklığı, hastalık aktivitesi ile paralellik gösterir. Aktif hastalığı olan kadınlarda gebelikte alevlenme iken, inaktif lüpuslu hastalarda bu oran arasında görülmektedir. Gebelikte 'nin en sık görülen bulgusu kutanöz alevlenmedir ve bunu artrit takip eder. Ekstremitelerde ağrı ve damar iltihapları en sık görülen deri lezyonlarıdır.

'nin fetüs üzerindeki etkisi, annedeki 'nin şiddeti ile paralellik gösterir. Prematüre doğum oranlarında gelişirken, spontan abortuslar normale göre 2-4 kat daha fazla görülür.

Neonatal lupus, anti-Ro () ve anti-La () antikoru bulunan annelerin bebeklerinde görülen nadir bir sendromdur. Konjenital kalp bloğuna veya güneş gören bölgelerde deri döküntülerine yol açabilir.

Sistemik Skleroz

Sistemik sklerozlu gebe kadınların çoğunda önemli bir problem oluşmamaktadır. Bazı olgularda ise gerileme gözlenmiştir. Ancak nadiren şiddetli hipertansiyon ve preeklempsi ile birlikte progresif renal yetmezlik gelişebilir. Bu durum maternal ve fetal ölüme neden olabilir.

Dermatomiyozit / Polimiyozit

Göz çevresinde şişmeler ve/veya proksimal kas zayıflığı hastalıktan etkilenmiş gebelerin yarısında görülür. Hastalık, anne ve fetüs için zararlı olabilir. Spontan abortusa bağlı fetal kayıplar veya ölü çocuk ya da immatüriteye bağlı neonatal ölümler olguların yarıdan fazlasında gelişir.

Pemfigus Vulgaris / Vejetans / Foliaseus

Gebelik ve pemfigus birlikteliği oldukça nadir olup, literatürde az sayıda olgu bildirilmiştir. Pemfigusun hemen her tipi gebelikte gelişebilir veya gebelik süresince özellikle birinci ve ikinci trimesterde kötüleşebilir. Klinik olarak herpes gestasyones'e benzeyebilir; bu nedenle immünofloresan çalışmalarla hastalık tanısının doğrulanması gereklidir.

Hastalığın fetal iletimi, antikorlarının transplasental transferine bağlı olarak gerçekleşir. Neonatal pemfigus bülleri genellikle postpartum 2-3 hafta içinde geriler. Pemfiguslu gebelerde gebelik ölü doğumla sonuçlanabilir ve ölü infantta pemfigusa ait deri lezyonları bulunabilir. Fetal ölümlerin sebebi; pemfigus vulgarise, annenin ilaç kullanımına, intrauterin enfeksiyon ve/veya plasenta yetmezliği gibi birçok faktöre bağlı olabilir.

Romatoid Artrit

Romatoid artrit (), gebelik sırasında genellikle iyileşme eğilimi gösteren bir otoimmün hastalıktır.

  • İyileşme/Remisyon: Gebelik süresince hastalarının yaklaşık 'inde hastalık aktivitesinde belirgin bir azalma veya tamamen remisyon (hastalık belirtilerinin ortadan kalkması) görülür. Bu iyileşmenin, gebelikte artan kortizol ve östrojen düzeyleri ile immün sistemdeki fizyolojik değişimlere bağlı olduğu düşünülmektedir.

  • Alevlenme: Ancak, doğumdan sonraki dönemde (postpartum) bağışıklık sistemi eski hâline döndüğü için, genellikle alevlenme gösterir. Hastaların büyük çoğunluğu, doğumdan sonraki ilk birkaç ay içinde eski hastalık aktivitesi düzeyine geri döner veya daha şiddetli bir atak yaşar.

Gebelik Sırasında Metabolik Hastalıklar

Porfiria Kutanea Tarda ()

Hastalığın östrojen, demir ve alkol alımı ile alevlendiği bilinmektedir. Gebelik sırasında artan östrojenden dolayı hastalık aktivasyonunun artması beklenebilir. Bildirilen raporlarda çelişkiler olmasına rağmen, ilk trimesterde hastalığın aktivasyonu, serum östrojen seviyesinde ve porfirin atımındaki eş zamanlı artışla birlikte, genellikle artar.

Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ise, fetal demir gereksinimi ve kan volümündeki artıştan dolayı deri hastalığı düzelir. Böylece serum demir ve idrar porfirin düzeylerinde birlikte bir düşme görülür. Hastalık fetal prognozu etkilemez.

Akrodermatitis Enteropatika ()

Gebelik sırasında, gereksinimin artmasına bağlı olarak kan çinko düzeyi azalır. Bu nedenle gebelikte, akrodermatitis enteropatikalı hastalarda hastalık aktivitesi genellikle artar.

Çinko düzeyindeki bu azalma yalnızca fetüsün ihtiyacına bağlı olarak gelişen bir durum değildir. Oral kontraseptif kullanımı ile hastalıkta benzer şekilde alevlenmelerin olması, östrojenlerin de olaydan sorumlu olabileceğini düşündürmektedir.

Bazı durumlarda gebelik sırasında ilk kez ortaya çıkan hastalığın, impetigo herpetiformis ve herpes gestasyones'ten ayırımı güçlük yaratabilir. Bu durumda serum çinko düzeyine bakılmalıdır.

, doğum sonrası hızlı bir şekilde düzelme gösterir. Bu gebeliklerin çoğu normal bir fetüsle sonlanır. Gebeliği sırasında tedavi edilmeyen birkaç olguda, anensefali ve akondroplazili neonatal ölümler bildirilmiştir.

Gebelik Sırasında Destek Doku - Konnektif Doku Hastalıkları

Ehlers-Danlos Sendromu

Son zamanlarda konnektif dokuda farklı bozukluklara neden olabilen en az XII tipi tanımlanmıştır. Bu tablolardan en sık Tip I ve Tip IV'te gebelikle ilgili komplikasyonlara rastlanmaktadır.

Bu gebelerde postpartum kanama, major damarlarda yırtılma, kötü yara iyileşmesi, uterus perforasyonu, mesane ve uterus prolapsusu ile abdominal herni gibi komplikasyonlar sıktır.

Psödoksantoma Elastikum ()

Psödoksantoma Elastikum (); deri, göz ve kardiyovasküler sistemi tutan, elastik fibrillerin ilerleyici mineralizasyonu ile karakterize genetik bir bağ dokusu hastalığıdır.

Hastalığın özellikle vasküler komplikasyonları gebelik sırasında şiddetlenebilir. Ana komplikasyon, kan transfüzyonu gerektirebilecek boyutta olan gastrointestinal kanamalardır. Ayrıca tekrarlayan burun kanamaları ve ventriküler aritmili konjestif kalp yetersizliği bildirilmiştir.

Anetoderma

Jadassohn'un anetoderması gebeliğin ilk aylarında bildirilmiştir. Ancak gebelikle ilişkisinin rastlantısal olduğu düşünülür.

Gebelik Sırasında Cilt Tümörleri

Bu tümörlerin gebelikle ilişkisi, gestasyonel hormonların vasküler yapılar üzerindeki etkisini yansıtır. Çoğu damarsal kökenli olan bu tümörler, gebelik sırasında ortaya çıkabileceği gibi, önceden var olanlar da gebelik sırasında büyüme gösterebilir. Bu durumun nedeni tam bilinmemekle birlikte, dolaşımdaki artan östrojen düzeyi, artan kan volümü ve kan akışındaki hızlanma sorumlu tutulmaktadır. Ayrıca plasenta, çok etkili bir anjiyojenik faktör olan fibroblast büyüme faktörü için zengin bir kaynaktır.

Piyojenik Granülom

Gebeliğin piyojenik granülomu veya gebelik epulisi olarak da adlandırılan granuloma gravidarum, gebelik sırasında en sık karşılaşılan tümöral lezyondur. Gebelerin yaklaşık 'sinde, gebeliğin 2-5. aylarında görülür. Genellikle gingivada (diş etinde), nadiren de diğer vücut alanlarında görülen, kapiller damarların proliferasyonu sonucu oluşan, koyu kırmızı veya mor renkli, ağrısız, nodüler oluşumlardır.

Doğuma doğru giderek büyüyebilen lezyonlara genellikle gingivit, gingiva hipertrofisi, ödem ve hiperemi eşlik eder. Travma ile kanama ve ülserasyon görülebilir. Histopatolojik olarak piyojenik granüloma benzer şekilde, skuamöz epitel ile kaplı granülasyon dokusu ve inflamatuar infiltrat izlenir. Postpartum kendiliğinden gerileme olduğundan genellikle herhangi bir tedavi gerektirmez. İyi bir dental hijyen ile kontrol altına alınabilir.

Skin Tag

Molloskum fibrozum gravidarum, yumuşak fibrom veya skin tag olarak da bilinen bu lezyonlar, genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren ortaya çıkar. En çok yüz, boyun yanları, aksilla ve meme altlarında görülür. Deri renginde veya hafif pigmente, ile arasında değişen çaplarda, saplı papüller hâlinde gelişir. Histolojik olarak skuamöz epitel ile kaplı fibrovasküler konnektif doku artışı görülür. Genelde doğum sonrası küçülür ancak sonraki gebeliklerde tekrar genişleyebilir.

Hemanjiyom

Gebelerin yaklaşık 'inde spontan olarak küçük, süperfisyal veya subkutanöz hemanjiyomlar gelişebilir. Hemanjiyomlar genellikle üçüncü trimestırın sonlarına doğru ortaya çıkar ve doğuma kadar giderek genişler. Benzer lezyonlar oral mukozada da görülebilir. Hemanjiyoendotelyoma ve glomanjiyoma oldukça nadirdir. Artmış östrojen düzeyinin en önemli etiyolojik faktör olduğu düşünülür.

Dermatofibrom, leiomiyom, keloidler gebelik sırasında gelişebileceği gibi, önceden var olanlar hızlı bir şekilde büyüme gösterebilir. Dermatofibrosarkom protuberanslı vakalarda gebelik sırasında büyümede hızlanma bildirilmiştir. Rektus abdominis kasında desmoid tümörler gelişebilir.

Nörofibromlar ise ilk kez gebelik sırasında ortaya çıkabileceği gibi, önceki lezyonlar gebelik sırasında büyüme gösterebilir. Masif hemoraji ile karakterize olan pleksiform nörofibromlar gebelik sırasında hızlı büyüme gösterebilir. Olguların çoğunda doğum sonrası gerileme kaydedilir. Nörofibromatozisli hastalarda gebelik sırasında hipertansiyon ve renal arter rüptürü gibi ciddi komplikasyonlar gelişebilir.

  • Hemanjiyoendotelyoma

  • Glomus Tümörü

  • Dermatofibrom

  • Dermatofibrosarkoma Protuberans

  • Leiomiyom

  • Keloid

  • Desmoid Tümör

  • Nörofibrom

Melanositik Nevüs (Ben)

Melanositik nevüsler gebelik sırasında ilk kez gelişebileceği gibi, önceden var olanlarda genişleme ve koyulaşma olabilmektedir. Histopatolojik olarak lezyonlar; büyük melanositler, artmış melanin ve iyi gelişmiş dendritlerle karakterizedir. Artan östrojen ve progesteron reseptörlerinin varlığı, gebelik sırasında nevüslerde gelişen pigmentasyon değişikliklerini açıklayabilir.

Gebelik sırasında nevüslerde malign dönüşüm riskinin arttığına dair yapılan çalışmalar yetersizdir. Gebeliğin malign melanom () üzerindeki etkileri tartışmalıdır. Östrojenin üzerindeki kötü etkileri, raporlarda; tümörün gebelik sırasında hızlı büyümesi, çok sayıda primer 'un ortaya çıkması, konjenital ve displastik nevüslerde malign dönüşüm ve doğum sonrası metastazların gerilemesi gibi bulgularla desteklenmektedir. Diğer taraftan, multiparlarda (çok doğum yapanlarda) melanomaya karşı koruyuculuğun olduğu ve erkeklere göre daha iyi prognoza sahip olduğunu gösteren kanıtlar da bulunmaktadır.

Gebelik sırasında gelişen 'un gerek histolojik tip, gerekse yerleşim yeri açısından gebe olmayanlardan farkı yoktur. Gebelerde lenf nodu metastazının daha erken oluştuğuna dair yayınlar bulunmaktadır. Tekrarlama riskinden dolayı eksizyonundan sonraki üç yıl içinde gebelikten kaçınılması önerilmektedir.

Melanom

Gebelik sırasında malign melanomun klinik seyri ve prognozu konusunda kesin bir görüş birliği olmamakla birlikte, genel kabul gören noktalar şunlardır:

  • Prognoz: Güncel bilimsel veriler, gebelik sırasında teşhis edilen melanomun, aynı evredeki gebe olmayan kadınlarda teşhis edilen melanom ile aynı prognoza (hastalık seyrine ve sonuçlarına) sahip olduğunu göstermektedir. Eskiden, gebelikte hormonların etkisiyle melanomun daha saldırgan seyrettiği düşünülürdü, ancak modern çalışmalar bu görüşü desteklememektedir. Gebelik, tek başına bir kötü prognoz faktörü olarak kabul edilmez.

  • Mevcut Nevüslerdeki Değişiklikler: Gebelik sırasında artan östrojen ve progesteron seviyeleri nedeniyle mevcut benler (nevüsler) büyüyebilir, koyulaşabilir ve sayıları artabilir. Bu fizyolojik değişiklikler, hekimlerin melanomdan şüphelenmesini zorlaştırabilir ve tanıda gecikmelere yol açabilir.

  • Erken Tanının Önemi: Diğer tüm bireylerde olduğu gibi, gebelerde de melanomda erken tanı ve tedavi hayati önem taşır.

  • Plasental Geçiş: Malign melanom, fetüse plasenta yoluyla metastaz yapabilen (yayılabilen) nadir kanser türlerinden biridir. Ancak bu durum oldukça nadir görülür.

  • Fetal Prognoz: Plasental metastaz gerçekleştiğinde fetal prognoz kötüdür.

  • Cerrahi Tedavi: Melanomun cerrahi olarak çıkarılması (eksizyonu) genellikle gebelik boyunca güvenle yapılabilir ve tedavinin temelini oluşturur.

  • Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi: Bu işlem, radyasyonun fetüse olan riskleri nedeniyle gebeliğin ikinci trimesterinde veya doğum sonrasına ertelenerek yapılabilir.

  • İlaç Tedavileri: İlerlemiş melanomda kullanılan bazı sistemik tedaviler (kemoterapi, immünoterapi, hedefe yönelik tedaviler) fetüs için risk taşıyabilir. Bu tedavilerin uygulanma kararı, hastalığın evresi, gebelik haftası ve fetal riskler göz önünde bulundurularak multidisipliner bir yaklaşımla (dermatolog, onkolog, obstetrisyen) verilmelidir.

Özetle, gebelik sırasında teşhis edilen melanomun seyri, gebe olmayanlardaki seyirden farksızdır ancak erken tanı için dikkatli takip ve tedavide fetüsü korumaya yönelik özel yaklaşımlar gereklidir.

 

Gebelik Sırasında Çeşitli Cilt Hastalıkları

Sarkoidoz

Sarkoidozun gebelik sırasında başlama olasılığının civarında olduğu tahmin edilmektedir. Sarkoidozlu hastalarda gebelik sırasında fetal kayıplar bildirilmekle birlikte, yapılan sınırlı bazı çalışmalarda fetal ve neonatal risklerin oldukça düşük olduğu ileri sürülmektedir.

Yine yapılan bazı çalışmalarda sarkoidozun gebelik sırasında gerilediği ortaya konmuştur. Sarkoidoz, Th-1 aracılı bir hastalıktır. Gebelik sırasında artan östrojen düzeyine bağlı olarak Th-1 aracılı immün yanıtın baskılanması, sarkoidozdaki bu düzelmeyi açıklayabilir. Buna karşın, aktive sarkoidozlu gebelerin çok az bir kısmında, gebelik sırasında hastalığın daha da şiddetlendiğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır.

Eritema Nodozum

Eritema nodozumun 'ü gebelik sırasında, özellikle ikinci trimesterde ortaya çıkmaktadır. Tekrar eden gebeliklerde ve oral kontraseptif kullanımında nüksler görülebilir. Gebelik sırasında gelişiminden başlıca östrojen artışı sorumlu tutulmaktadır.

İlk kez gebelik sırasında başlayan veya bu dönemde alevlenme gösteren diğer dermatozlar da bulunmaktadır:

  • Eritrokeratodermi Variabilis

  • Bowenoid Papülozis

  • Mikozis Fungoides

  • Eritema Multiforme

  • Tüberoz Skleroz

  • Akantozis Nigrikans

  • Herediter Hemorajik Telenjiektazi

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency