- Gösterim: 18597
Deride pigmentasyonu canlıların çevresel koşullara gösterdikleri bir adaptasyon sürecidir.
Irksal özellikler ve UV gibi dış faktörler pigmentasyonu belirlemektedir. Bununla birlikte aynı ırklar arasında da pigmentasyon farklılıklar göstermektedir. Batı ırklarında pigmentasyon açıktan koyuya kadar değişebilmektedir.
Kadınlar erkeklerden daha açık tenlidir.
Uyluk bölgesi bel bölgesine göre daha koyudur.
Irklar arasındaki pigmentasyon farkı melanosit sayısından kaynaklanmaz. Tüm ırklarda melanost yoğunluğu deride aynıdır. Farkı yaratan melanositlerin melanozom içerikleri ve melanosomları keratinositlere iletme fonksiyonları ile ilgilidir.
Vücutta bazı alanlar normalden daha hiperpigmentedir. Diz, dirsek, el eklem üstleri ve göz altı alanı gibi.
Deri renginin görünümü insanların sosyal ilişkileri ve psikolojik etkilenmeleri açısından çok önemlidir ve pigmentasyon bozuklukları oldukça sık karşımıza çıkarlar.
Ülkemizde yapılan bir çalışmada %14.7 oranında pigmentasyon bozukluğu tesbit edilmiştir.
Derideki pek çok olay renk anormalliklere yol açabilir ve çoğu zararsızdır. Ama bazı durumlarda ise altta yatan daha ciddi bir hastalığın sinyali de olabilirler.
Deri rengini oluşturan faktörler;
- Derinin kalınlığı
- Derinin ışığı kırma ve absorbe etme özelliği
- Deride damarların yoğunluğu ve deride derinlikleri
- Deri damarlarında okside ve redükte hemoglobin oranları
- Deride birikebilen karotenoid(A vit) içeriği
- En önemlisi de melanin pigmentidir.
Pigment yapımından sorumlu hücreler olan melanositler deride epidermis ile dermisin birleşme hattında- bazal tabakada bulunurlar. Melanositlerin kolsu uzantıları ve melanin içeren hücre içi organelleri (melanozom) vardır. Melanin, melanozom kompleksleri şeklinde depolanır ve kolsu uzantılar vasıtasıyla bağlantılı derinin epidermis hücreleri olan keratinositlere ulaştırılır ve bunların içine alınır. Keratinositlerde nükleusların önünde bir şemsiye oluşturarak ve DNA’yı UV’nin zararlı etkilerinden korur.
Melanositler en yoğun olarak yüzün orta bölgesinde, en seyrek olarak da tırnak distalinde bulunurlar.
Deri renginin azalmasına hipopigmentasyon, tam olarak kaybına depigmentasyon, artışına ise hiperpigmentasyon denir.
Deride pigment artışı hiperpigmentasyon deri renginde koyulaşmayı ifade eden genel bir terimdir. Deride hiperpigmentasyon yapan hastalıklar kendilerine özgü diğer bulgu ve belirtilerinin yanında görünüm nedeniyle de ayrıca dikkat çeker ve rahatsızlık hissi oluştururlar.
Çoğu kez kozmetik bir durum olmasına rağmen bazen altta yatan önemli bir hastalığın göstergesi de olabilir. Hiperpigmentasyon yani deri renk değişimi insanlar arası sosyal etkileşim ve iletişimde önemli rol oynayan yüzde yerleştiğinde, kozmetik ve psikososyal sorun oluşturarak yaşam kalitesini kötü yönde etkiler.
Güneş ışınları, kozmetikler ve hormonlar etyolojide sık suçlanan etkenlerdir. Burada hiperpigmentasyon oluşturan nedenler sınıflandırılarak gözden geçirilecektir.
Deride Hiperpigmentasyon
Basitçe 2 ye ayrılarak sınıflandırılır.
a- Tüm vücudu etkileyebilen genel hiperpigmentasyon:
1- Radyasyon: Güneş içeriğindeki ultraviyole (doğal veya yapay bronzlaşma)
2- Endokrin sebepler: Addison hastalığı, Cushing hastalığı, ACTH ve MSH salgılayan tümörler, gebelik, östrojen tedavisi, akromegali ve Nelson sendromu( iki taraflı böbrek üstü bezlerinin cerrahi olarak alınması sonrası gelişmektedir.)
3- Metabolik sebepler: Porfirya kutanea tarda Kronik karaciğer hastalıkları; sirozda (özellikle biliyer siroz) Kronik böbrek yetmezliği Gaucher hastalığı; glikojen depo hastalığı Niemann-Pick hastalığı Wilson hastalığı Hemokromatozis; deride bronz görünüm, primer hemokromatöz da görülür (bronz diyabet). Tutulan organlar olan pankreas (diyabet oluşur) ve karaciğerde (siroz oluşur) demir birikir. Derideki artmış pigmentasyon ise melanizasyon artışı ve demir tarafından oluşturulur. Ayrıca pigment artışı sekonder hemosideroz’da görülebilir. Malabsorpsiyon gibi
4- İlaçlar: Minoksisiklin aknede kullanılan bir antibiyotiktir ve akne skarlarınm koyulaşmasına yol açabilir, ayrıca güneş gören deri alanlarında yama tarzında koyu pigmentasyon görülebilir. Burada oluşan pigmentasyon, melanin, ilaç ve demir karışımıdır. Pigmentasyonun tamamen düzelmesi mümkün değildir. Kalp ritim düzensizliklerinde kullanılan amiodaron, güneş gören deri alanlarında grimsi renk oluşturur. Fenotiyazin uzun süreli yüksek doz kullanımında derinin güneş gören bölgelerinde, ilaç ve melanin birikiminden dolayı morumsu lekelere sebep olur. Bleomisin, florourasil, busulfan, arsenik, klorpromazin, dapson gibi
5- Ağır metal zehirlenmeleri; nadir ağır metal zehirlenmesinden dolayı görülenlerdir. Arsenik alımını yağmur damlası şeklinde generalize hiperpigmentasyon yapar. Topikal gümüş pre-paratları, mukoza ve derinin koyu gri renk aldığı “argiriya” durumuna sebep olmaktadır.
6- Beslenme-Nutrisyonel: Pellagra, pernisiyöz anemi.
7- Karotenemi deride beta-karoten birikiminden dolayı derinin turuncu-altın sarısı bir renk almasına yol açar. Bu durum, aşırı miktarda havuç veya diğer kırmızı sebze tüketenlerde de görülür. Beta-karoten, eritropoietik protoporfirya hastalığında tedavi amaçlı verilir. Kanteksantin, benzer deri pigmentasyonunu oluşturan diğer bir karotenoidtir ve güneşte bronzlaşmayı uyarmak için satılır. İlacı kullanan hastakkların retinasında pigment kristallerinin bulunmasından dolayı piyasadan kaldırılmıştır.
8. Akantozis nigrikansın; Bunda hiperpigmentasyon katlantı yerlerinde daha belirgindir ve aşırı artmış deri çizgileri ve akrokordonlar (deri etiketleri) ile beraberdir.
9- Eritema Diskromikum Perstans
10 -Aktinik Pigmente Liken Planus
11- Makuler Amiloidozis
12- İdyopatik Erüptif Makuler Pigmentasyon
13- Dowling Degos Hast.
14- Prurigo Pigmentosa
15- Konfluen ve Retiküler Papillomatoz
16- Hipertiroidi
17- Diğer: Skleroderma, inflamatuar barsak hastalıkları, sabit ilaç döküntüsü
b- Tüm vücudu etkilemeden lokal bir/birkaç alanda hiperpigmentasyon:
1- Efelidler (Çil) (genetik, güneş, açık ten, kışın solma)
2- Lentigo (çillerden daha koyu, yaz-kış değişmez, yaşlılar, kapalı yerler, Peutz-Jegher sendromu)
3- Post inflamatuar(bir hstalık sonrası) hiperpigmentasyon (yanıklar, psöriazis, liken planus, pemfigus, Duhring, ekzemalar, ışık dermatozları, porfiri, kseroderma pigmentozum gibi…)
4- Melazma-Kloazma (gebelik, kontraseptifler, kozmetikler, güneş)
5- Cafe-au-lait (Kafeola) makülleri
6- Peutz-Jegher sendromu
7- Melanositik nevüsler
8- Akantozis nigrikans
9- Pitriazis versikolor
10 - Riehl Melanozu
11 – Civatte’nin Poikiloderması
12 – Eritromelanozis Follikularis Fasiei (et Kolli)
13- Brocg’un Peribukkal Pigmentasyonu
14- Eksojen Okronozis
15- Ailesel Periorbital Hiperpigmentasyon
16- Travmatik Tatuaj
17- Akkiz Dermal Melanositoz Hiperpigmentasyonlar pigmentasyonun derinliğine göre melanodermalar (epidermal hiperpigmentasyonlar) ve serulodermalar (dermal hiperpigmentasyonlar) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar.
Hiperpigmentasyonun deride epidermal ve dermal taba birlikte her iki alana yerleştiğini biliyoruz.
Epidermal lekeler çiller, güneş lekeleri, café-au- lait spot (sütlü kahve ekleri) vb.
Dermal lekeler OTA ve ITO benleri, Mongalian spot gibi.
Yukarıda görüldüğü gibi, pigmentasyon bozukluğu ile seyreden çok sayıda klinik tablo bulunmaktadır.
Burada; çok görülen ve hastayı psikososyal açıdan olumsuz etkileyen bazı örnekler üzerinde durulacaktır.