- Gösterim: 595
Deri egzamaları (atopik dermatitis, kış egzaması, nummuler dermatitis, temas egzamaları, alerjik egzama vb.) klinik özellikleri ve şiddetleri, başlangıç yaşları, tedavilere cevapları farklılık gösteren heterojen bir grup oluşturmaktadır. Bu egzamaların ortak özellikleri deri bariyer sisteminin bozulması ve deride kronik bir inflamasyonun varlığıdır. Erişkin yaşlarda % 5-10 oranlarında görülürken, çocukluk döneminde bu oran % 20'lere kadar çıkmaktadır. Egzamalarda genetik faktörler, immün sistem ve çevresel irritan-alerjenler ortak nedenler arasında tanımlanmaktadır. Klinik şiddet ve alevlenmelerde çevresel risk faktörleri içerisinde çeşme sularının sertliği ve suyun kullanım sıcaklığının önemli olduğu bilinmektedir.
Suyun sertliği, suyun bileşimini tanımlamak için kullanılan ölçülerden biridir. Suyun sertlik derecesini belirleyen şey, içerdiği çok değerlikli katyonlardır (+2 ya da daha fazla değerlikli iyon miktarı). Suyun sertliğini belirleyen ana katyon kalsiyumdur ve onun kalsit (kalsiyum karbonat; CaCO3) ve dolomit (dolomit; CaMg(CO3)2) bileşikleridir. Suya sertlik, genellikle yeraltı suyunun kayaçlardan süzülmesi sırasında kalsiyum veya magnezyum içeren minerallerin suya karışması ile oluşmaktadır. Bu nedenle yeraltı suyu genellikle yüzey sularından daha fazla sertliğe sahiptir. Sert yer altı sularının en güzel doğal örneği Pamukkale travertenleridir; kaynaktan çıkan 35.6 derece sıcaklığındaki ve içinde yüksek miktarda kalsiyum hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında karbondioksit ve karbonmonoksit uçarak, kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır.
Ancak sertliğe başka çözünmüş metaller de neden olabilir; bunlar alüminyum, baryum, stronsiyum, demir, çinko ve manganez dahil olmak üzere iki değerlikli veya çok değerlikli katyonlar oluşturur. Normalde sodyum ve potasyum gibi tek değerlikli iyonlar sertliğe neden olmaz. Suda çözünmüş kalsiyum ve magnezyum iyonlarının kaynağının kalsiyum bikarbonat ve magnezyum bikarbonat olduğu durumlarda, suyu kaynatarak kalsiyumun ve magnezyumun karbonat bileşikleri şeklinde çökelmesi sağlanabilir. Çökeltiler süzüldükten sonra geriye kalan su soğuduğunda sertliği giderilmiş olur. Bu yüzden bikarbonat içeren suların sertliği “geçici sertlik”tir. Bu iki değerlikli kalsiyum ve magnezyum katyonlarının sudaki anyonlarla bir araya gelerek kararlı tuzlar oluşturma eğilimi vardır. Bu tuzlarda bulunan anyon türü, iki sertlik türü olan karbonat ve karbonat olmayan sertlik arasında ayrımı yapmaktadır. Kalsiyum ve magnezyum iyonlarının kaynağının sülfat bileşikleri olduğu durumlarda ise kaynama, çökelti oluşumuyla sonuçlanmayacağı için suyun sertliği kaynatılarak giderilemez. Böyle suların sertliği “kalıcı sertlik” olarak adlandırılır. Bu suların sertliği başka kimyasal süreçlerle giderilebilir. Toplam sertlik, kalsiyum ve magnezyumun neden olduğu hem geçici hem de kalıcı sertliği içerir.
Sertlik, suyun içerdiği +2 değerlikli Ca ve Mg iyonlarının toplam derişiminin milimol/lt olarak ifade edilmesiyle belirtilir. Toplam derişimi 0,6 mmol/lt'den az olan sular yumuşak, 0,6 mmol/lt ile 1,2 mmol/lt arasında olan sular kısmen sert, 1,2 mmol/lt ile 1,8 mmol/lt arasında olan sular sert, 1,8 mmol/lt'den fazla olan sular ise çok sert olarak sınıflandırılır.
Yurt dışında il ve ilçe bazlı su sertliği için mevsimlik ve yıllık haritalar olmakla birlikte, ülkemizde böyle bir haritalandırma yoktur. Kullanılan suyun sertliği, yerel yönetimler ve Devlet Su İşleri tarafından mevsimsel olarak yıllık takip edilmekte ve düzenli olarak kamusal duyurular yapılmaktadır.
Suyun sertliği tanımı, genel sağlığımız açısından son derece önemlidir. Yiyecek pişirilmesi ve hazırlanması, musluk içme suyu sertlik içeriği ile önem kazanmaktadır. Güvenli su tanımı içerisinde suyun sertliği de tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü Cenevre Konferansı'nda sert suyun sağlık açısından bilinen hiçbir olumsuz etkisinin olmadığı deklare edilmiştir. Kalsiyum ve magnezyum tuzları, suyun sertliğinin kalp damar hastalıkları ve sindirim sistemi hastalıkları üzerinde koruyucu etkisi olduğuna dair kanıtlar bulunmasına rağmen, henüz tartışılmakta ve nedensellik tam olarak kanıtlanamamıştır. Suyun sertlik derecesinin insan sağlığına bilinen genel olumsuzluğu olmamakla birlikte, suyun kullanıldığı ev ve sanayide cihazları olumsuz etkilemektedir (sert suyun kullanıldığı cihazlarda oluşan kireç tortuları yüzünden). Bu nedenle, suyun sertliğinin giderilmesi için sanayide ve evlerdeki cihazlarda su sertliği için filtreler ve yumuşatıcılar kullanılmaktadır.
Sert sular, derinin egzematöz hastalıklarını olumsuz etkilemektedir. Suyun sert olması, özellikle çocuk yaşlarda egzamada klinik alevlenmelere neden olmaktadır. Saçlı deride kepeklenme sorunlarından sert sular sorumlu tutulmaktadır.(daha detaylı bilgi için...).
Suyun sertliğinin yüksek olması, günlük kişisel hijyenik temizlik ve banyoda kullanılan temizleme ürünlerinin (sabun, sıvı sabun, şampuan, duş jeli vb.) köpürmesini engellemekte ve zorlaştırmaktadır.
Bu durum, cilt hijyeni ve çamaşır temizliğinde daha fazla ürün/deterjan kullanımı ve su teması anlamına gelmektedir. Temizleyiciler, sert su içerisindeki kalsiyum ile reaksiyona girerek, deri üzerinde tebeşir tozlarına benzeyen ve giysilerde "kalsiyum-sabun filmi" olarak tanımlanan kalsiyum stearat oluşumuna yol açan bir tabakanın oluşmasına neden olmaktadır; bu da deride irritasyona yol açmaktadır.
Fazla temas, temizleyiciler içerisinde bulunan sülfaktanlar (sodyum lauril sülfat - SLS) ile derinin daha fazla temasına yol açmaktadır. Deri yüzeyinde durulamaya rağmen artıkları kalan deterjanlar, özellikle SLS, deri bariyerinin bozulmasına ve irritasyona neden olan ön plana çıkan kimyasal içeriklerdir. Deri yüzeyinde kalan SLS, deri protein yapısını değiştirmekte, stratum korneumdaki yağların çözünmesine neden olmakta ve deri yüzeyinin pH değerini yükseltmektedir.
Deri yüzeyindeki artmış kalsiyum iyonları (Ca2+) epidermal kalsiyum sinyallerinin değişmesine neden olmaktadır. Kalsiyum ve magnezyum alkali metallerdir ve sert suların deri ile teması, deri pH'ını artırarak doğal asidik deri bariyer fonksiyonunu tehlikeye sokmaktadır.
Bu süreçler zamanla derinin doğal bariyer sisteminin bozulmasına, deride epidermal su kaybının artışına, deride kuruluk gelişmesine ve alerjen ile irritan maddelere karşı deride artmış duyarlılığa, ayrıca deri üzerinde mikroorganizmaların kolonizasyonuna yol açmaktadır.
Egzama problemleri olan kişiler için su sertliğiyle ilgili öneriler:
- Kullanılan suyun sertliği değiştirilemiyorsa, deri ve saç temizliğinde sabun, sülfaktan ve SLS içermeyen temizleme ürünleri kullanılmalıdır.
- Su sertliği kaynaklı egzama klinik alevlenmelerinde banyo sayısı ve süreleri azaltılmalı, ılık sular kullanılmalıdır.
- Mutlaka günlük nemlendirici kullanılmalıdır.
- Yumuşak su için kaynatılmış su ya da yağmur suyu tercih edilebilir.
- Sert sudaki minerallere bağlanan ve durulanmaya yardımcı olan bir şelatlayıcı şampuan ya da duş jeli kullanılabilir. Sıklıkla bu amaçla EDTA (etilen diamin tetra asetat) kullanılmaktadır. Sülfatlar, sert suda bulunan metaller ve minerallerle reaksiyona girebilir. Bu nedenle sülfatsız bir şampuan veya temizleyici seçilmelidir.
- Egzamanın alevlenme dönemlerinde yeterli miktarda banyo suyu bir kovada veya bidonda toplanarak içerisine alüminyum sülfat tozları eklenebilir (küçük bir kova suya bir çorba kaşığı alüminyum sülfat). Bu su dinlendirildiğinde mineraller suyun dibinde çökecek ve üstteki su temizlikte kullanılabilir. Yüz ve el egzamalarının alevlenme dönemlerinde musluk suyu yerine suyun yumuşak sertliğe sahip olduğu şişe suları kullanılabilir.
- Banyo suyunuzun sertliğini ve kullandığınız temizlik deterjanının bu su için uygunluğunu anlamak için kullanılan pratik bir yöntem: 500 ml'lik boş pet şişeye 200 ml (1 su bardağı ya da 2 çay bardağı) çeşme suyu koyup üzerine 6-8 damla kullanılacak deterjanı ekleyin ve çalkalayın. Eğer şişede az köpük oluşuyor ve su bulanık bir görünüme sahipse, büyük ihtimalle suyunuz serttir.
.