- Gösterim: 17117
Berilyum
Periyodik tablonun II-A grubunda yer alan toprak alkali grubundan bir elementtir.
Berilyum ender elementlerdendir. Yerkabuğunda ancak %0,0006 oranında bulunur. Zengin yatakları bulunmadığından, berilden elde edilir.
Fransız kimyacısı Nicolas Vaquelin tarafından 1798’de oksit halinde bulunmuş, 1828’de, birbirlerinden bağımsız olarak, Friedrich Wöhler ve Antoine Bussy tarafından elde edilmiştir.
En önemli berilyum bileşiği berilyum oksittir (BeO).
Alüminyumdan daha hafif, ama daha sert, erime noktası da yüksek bir element olan beril, metalurjide kullanılır. Ama alüminyumdan 200 kat pahalıya mal olması nedeniyle, kullanımı bilgisayar parçaları ve jiroskop yapımı, uzay teknolojisi gibi birkaç özel alanla sınırlıdır.Çelik grisi renkte parlak bir metaldir. Metallerin en hafiflerinden olup ısıyı iyi iletir. Magnetik değildir. Kırılgan ve hafif metallerin en sertlerinden biridir. Doğal berilyum kütle numarası 9 olan tek izotoptan oluşmuştur. Bunun dışında kütle numarası 6-8 ve 10-12 olan yapay radyoaktif izotopları yapılmıştır. Atom numarasının küçük olması nedeniyle X ışınlarına karşı yüksek geçirgenlik gösterir. Bu nedenle rönten tüplerinin pencerelerinin yapımında kullanılır.
Berilyum metali ve tuzlarının immunotoksiktir.
Beriyum içeren aerosollerin mesleki olarak solunması akut berilyum akciğer iltihaplanmasına neden olmaktadır. Uzun süreli berilyuma akciğerlerin maruz kalması beriliozis olarak tanımlanan akciğerde granulomatöz problemlere neden olmaktadır.
Berilyum minerallerinin sağlam deriden emilmediğini ve toksik etki ortaya çıkarmadığını biliyoruz. Ancak berilyum tuzları deride koroziv ve iritandır.
Deri proteinlerile ilişkiye girerek alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir.
Suda erimeyen berilyum tuzları deride granulom ve ülserlere neden olabilmekte.
Berilyum solunduğunda allerjik reaksiyonlar yapabilmekte.
Hayvanlarda karsinojenk ancak insanlarda kanser yapabime riski şüphe aşamasında.
Bizmut
Periyodik çizelgenin VA grubunun son elementidir ve zayıf metaldir. Atom numarası 83 dür.
Çok eskiden bilinmekle birlikte 1450′ ye kadar kalay ve kurşunla karıştırılmış, bunlardan ayrılığı kesin olarak anlaşılmamıştır. İlk kez 1737’de Hillot tarafından elementel biçimde elde edildi; 1753’te ise Genç Claude Geoffroy tarafından kurşundan ayrı bir element olduğu kesinlikle gösterildi.
Bizmut genellikle kurşun ve bakır cevherlerinin işlenmesi sırasında bir yan ürün olarak ele geçer. Ayrıca Bolivya ve Çin’de doğrudan filizlerinden elde edilmesi yoluna gidilmiş ise de yan ürün olarak elde edilmesi daha ucuza gelir.
Bizmut Kullanım Alanları; yangın söndürücülerde, elektrik sigortalarında, cam ve seramik yapımında ve ilaç olarak kullanılır.
3 değerliklii ve nadiren 5 değerlikli bizmut geçmiş yüzyıllarda bazı hastalıkların tedavisinde ağz yolu ile yada enjeksiyon şeklinde kullanılmıştır. (frengi, sıtma, hipertansiyon, siğiller, stomatitis, amebiazis, dispepsi ve ishal vb).
Bizmut radyokontrast bir madde olması nedeni ile radyolojik görüntülemelerde kullanılmakta.
Bizmut hafif antiseptik özelliği nedeni ile astrajen olark kullanılmış.
Günümüzde sadece mide ülserlerinde ve ishal problemlerinde kullanılmakta.
Suda erimeyen bizmut tuzları sindirim sisteminden çok az emildikleri için kullanılmakta.
Özellikle yağda eriyebilir bizmutun maalesef emilerek toksik eyki gösterdiği ensefalopati ve nefropati yaptığı bilinmekte.
Günümüzde ishalde kolloidal bizmut subsitrat ve bizmut subsal,silat güvenle kullanılmakta. Her ikisi ishalde antimikrobiyal olarak tercih edilmekte.
Bizmut tuzları ülser yüzeyini kollaidal yapıları ile örterek korumakta ayrıca ülserde Helicobacter pylori karşıda antibakteriyal etki göstermektedir.
Kadmiyum
Sembolü Cd olan metalik bir element. Friedrich Stromeyer 1817’de, çinko karbonatın rengini sarartmak için uğraşırken, kadmiyumu keşfetti. İsmi, eskiden çinko cevheri için söylenen kadmia kelimesinden türetildi.
Kadmiyum, yumuşak, mavimtrak bir metaldir. Nemli havada yavaş yavaş oksitlenir, oksit kararlı olup, metali kaplar. Periyodik cetvelde IIB grubunda bulunur. Atom numarası 48 ve atom ağırlığı 112,40’tır. Bileşiklerinde (2+) değelikli haldedir. Kadmiyumun 104Cd ile 118Cd arasında bir seri izotopları vardır. Tabiatta en çok bulunan 110Cd ve 114Cd izotoplarıdır. Büküldüğü zaman kalaya benzer ses çıkarır. Hegsagonal kristal yapısına sâhiptir. Birçok bakımdan çinkoya benzerlik gösterir.Bazlarda) çözünmez.
Kadmiyum mineralleri yer kabuğunun yaklaşık % 0,01’den azını teşkil eder. Kadmiyum cevheri çinko ihtivâ eden kurşun ve bakır minerallerinde de bulunur. Saf kadmiyum tabiata bulunmaz. Kadmiyum mineralde bulunan saf metallerin elde edilmesinde yan ürün olarak elde edilir. Meselâ çinko elde edilirken, kadmiyum da yan ürün olarak üretilir.
Kullanım alanları
Kadmiyumun en önemli kullanılışı çelik kaplamacılığındadır. Çünkü çok kolay kaplanır ve oksidasyona dirençli, kararlı bir yüzey meydana getirir. Bilye yatakları gibi sürtünme olan yerler, sürtünmeyi azalttığı için kadmiyumla kaplanır. Kadmiyum-nikel pillerinin yapısında, nükleer reaktörlerde kontrol çubuğu olarak ve Westan standart pillerinde kullanılır. Düşük erime noktalı lehim yapımında, çeşitli döküm alaşımların yapımında kullanılır.
Kadmiyum düşük düzeylerde bile çevre-canlılar ve insalar için toksik bir metaldir.
Karsinojen etkisi kanıtlanmış ağır metallerdendir.
Biyolojik yarılanma ömrü çok uzun olduğu için canlılarda maruz kalma ile birikmektedir.
Uzun süreli temas ve birikim etkisi erkeklerde kısırlığa neden olamaktadır.
Kadmiyuma akut maruz kalınması sıklıkla endüstriyal olarak kadminyum içeren dumanın solunması ile olmaktadır. Uzun süreli maruz kalınması akciğer kanseri başta olmak üzere kanser sıklığını arttırmaktadır.
Kadmiyuma maruz kalındığında kadmiyum idrara ve terden atılmaktadır.
Hayvan deneylerinde kadmiyumun deriden emelebildiği gösterilmiştir.
Yüksek konsantrasyonlarda kadmiyum deride iritasyon yapmakta.
Kadmiyumun alerjik potansiyeli henüz bilinememektedir.
Sezyum
Sezyum periyodik cetvelin 1A grubunda yer alan gümüş beyazı renkte alkali metal elementtir. Simge Cs, atom numarası 55 ve atom kütlesi 132,90 dur.
1860 tarihinde Robert Wilhelm Bunsen ve Gustav Robert Kirchoff tarafından mineral suda keşfedilmiştir. Oldukça yumuşak olan ve kolay kesilen bu elementin parlak rengi havada bulunan oksijen ve nem oranı ile etkileşiminden dolayı mat renge dönüşür. Elektro pozitifliği en yüksek seviyede olan ne basit metal sezyum, su ve okisjenle kolay tepkimeye girmete bu nedenle patlayıcı bir metaldir.
En çok İsviçre, Kanada, Rusya ve birtakım Afrika ülkelerinde bulunan bu elementin kaynağı Manitoba da yer alan Berniç gülüdür ve bu gölde yer alan 300 bin ton oranındaki polisitin ortalama %20'lik kısmı sezyumdur. Lepidolit ve karnalit gibi önemli minerallerde de az miktarda sezyum bulunmaktadır.
En çok polisit mineralinde bulunan ve çoğunlukla nükleer sanayi alanında kullanılan sezyum kimyasal elementi nükleer sanayi alanında kullanılan en önemli elementtir. Sezyum elementi aynı zamanda doğada, birtakım maden sularında, Elbe Adası polüsitinde ve lebidolitte az oranda yer alır. Sezyum bir çok organik bileşiklerin hidrojenlenme işleminde katalizor şekilde, atomik saat olarak, vakum ve elektron tüplerinde hava kalıntılarını yok etmek amacı ile, fetoelektrik hücrelerde IR lambasında, uzay roketlerinin motorlarında itici kuvvet olarak ve nükleer silah yapımında kullanılmaktadır.
İnsana oldukça etkisi bulunan bu elemente, çıplak elle dokunulduğu takdirde ani ölümlere neden olabilir. İnsanın içtiği suya ufacık bir damla kadar dahi damlatıldığı takdirde ölüme sebebiyet veren oldukça tehlikeli bir elementtir. Oldukça büyük etkiye sahip olan sezyum mutlaka insanlardan uzak olan yerlerde kullanılmalıdır. Bilindiği üzere Nükleer santraller sezyum elementinin tehlikelerinden dolayı şehir merkezlerinden uzak bölgelere ve yaşam alanı olmayan oldukça uzak yerlere yapılmaktadır. İnsana oldukça zararı bulunan bu element, insanlık yararı için ve güvenli kullanılması durumunda bilime oldukça katkı sağlar.
Memelilerde sezyum, bazı biyokimyasal ve fizyolojik süreçlerde benzerliği ve potasyum ile ilişkisi nedeniyle biyolojik olarak önemli bir eser elementtir. Bu nedenle serumda 0.74 ve tam kanda 4.82 µg/kg sezum bulunmakta.
Sezyumun tüm formları stabil ve radyoaktiftir. Nüklear santrallerde kullanımı ve Çernobil faciasında sezyum aradyoaktif partikülleri toprak ve yeşil bitkilere kontamine olmuştur(ingiltere ve Yunanaistanda bile ölçülmüştür). Doğadan % 5-8 otranında ineklerin sütlerine geçebilmektedir.
Sezyum sindirim sisteminden kolaylıkla emilebilmekte ve vücudun tüm yumuşak dokularına dağılmakta. Özellikle 134Cs and 137Cs izotopları radyoaktif özelliği nedeni ile vücutta β ve γ radyasyon özellikleri ile vucut radyasyona maruz kalmakta. Hatta akut zehirlenmeleri kemik iliğinin yıkıma neden olabilmektedir.
Deri emilimi ile ilgili henüz veri yoktur.
İndiyum
Kimyasal sembolü “In” olan indiyumun atom numarası 49, atom ağırlığı 114,82’dir.
Periyodik element tablosunun 3-A grubunda, zayıf metaller sınıfında yer alır.
Gümüş beyazı renginde, çok yumuşak, kolayca dövülebilen bir geçiş metalidir. Kimyasal özellikleri bakımından galyum ve talyuma benzer.
1863 yılında Almanya’da Ferdinand Reich tarafından bir çinko mineralinde spektroskopi yöntemiyle keşfedilmiştir. İndiyum ismi, spektrumunda çok belirgin parlak mavi indigo çizgisi bulunması sebebiyle verilmiştir. Latince “menekşe” anlamındaki “indicium” kelimesi de başka bir esin kaynağıdır.
İndiyumun yerkabuğunda bulunma oranı milyonda 0,1 civarındadır. Dünyada en bol bulunan elementler arasında 68. sıradadır. Doğada bilinen bir minerali yoktur, genellikle çinko minerallerinde bulunur. “Sfalerit” veya “çinko blendi” adı verilen filizlerinden genellikle elektrolitik yöntemle yan ürün olarak elde edilir.
Birçok alaşıma kullanışlı nitelikler kazandırır. Kullanımı arttıkça talebi de artan; ancak yerkabuğunda çok az bulunan bu metale duyulan ihtiyacın büyük bölümü geri dönüşüm uygulamalarından sağlanıyor. Günümüzde LCD ekran, ayna, cep telefonu ve tabletlerin dokunmatik ekranlarında da indiyumdan bulunuyor. Hatta bükülebilir ekranlar da indiyum içeren malzemelerden üretilmekte. Kaplama malzemesi olarak atmosferik etkilere karşı oldukça dayanıklı yüzeyler oluşturur. Motor veya makinelerin yatak alaşımlarında, çeşitli dişlilerin alaşımlarında, yarı iletkenlerde kullanılır. Özellikle hareket eden metallerin yüzeylerine ince bir film tabakası olarak kaplanabilir. Metal veya camların üzeri indiyum içeren bu film tabakası (ayna) ile kaplandığında atmosferik aşınmaya karşı gümüşten daha dayanıklı bir malzeme elde edilebilir. Yani indiyum, gümüş aynalardan daha dayanıklı, daha iyi derecede yansıma yapan ayna üretilmesine olanak sağlar. Bu sebeple optik cihazlardaki aynalar indiyum tabakalardır. İndiyum kaplamalarda yüzey, düşük sürtünme katsayısı, düşük tutunma ve sarılma, asitlere karşı dayanıklılık kazanır. Altın ve gümüş kaplamaları da sertleştirir.
İndiyum-111 izotopu, organ nakillerinde organın vücut tarafından kabul edilip edilmeyeceğinin araştırılmasında, vücudun bağışıklık sistemi faaliyetlerinin izlenmesinde, karaciğer ve böbreklerdeki organ konsantrasyonlarının takibinde, beyaz kan hücrelerinin izlenmesinde, lösemi tehdidinin araştırılmasında ve tümörlerin görüntülenmesinde kullanılmaktadır.
İndiyum ve tuzları direk olarak vücuda alınırsa çok fazla toksit etkisi yoktur. İndiyumun tuzlarının fizyolojik pH da hidrolize olarak erimeyen In(OH)3 oluşturudukları bilinmekte. İndiyum içeriklerinin genel sağlık problemleri ile ilgili bildirilmiş ney kayıtşar olmamakla birlikte toksik olarak kabul edilmekte.
İndiyum deri ile temas ettiğinde deri tarafında absorbe olarak 30 gün kadar deride kalmakta ancak deride her hangi bir reaksiyona neden olmamaktadır.
Hayvan deneylerinde indiyum trikloritin iritan ve alerjen olduğu gösterilmiştir. Ancak insanlarda sistemik alındığında yada deri ile temas ettiğinde alerji gelişimine dair kanıt bulunmamakta.
Osmiyum
Kimyasal sembolü “Os” olan osmiyumun atom numarası 76, atom ağırlığı 190,23’tür. Periyodik tablonun 8-B grubundaki Platin Grubu Metaller (PGM) arasında yer alan metallerden biridir.
Osmiyum, 1803 yılında İngiliz kimyager Smithson Tennant tarafından Londra’da keşfedilmiştir.Sert ve kırılgandır. Parlak gümüşi, çivit mavisi renkte olan osmiyum, bir geçiş metalidir.İşlenmesi çok zordur. Bilinen en ağır yoğunluklu metaldir. Osmiyumun yüksek yoğunluk değeri, geçiş metallerinin alt serisini oluşturan lantanit veya nadir toprak elementleri olarak adlandırılan elementlerle olan etkileşimi ile bağlantılıdır. Os pladyum, rodyum, iridyum, rutenyum ve platin ile birlikte doğada çok nadir bulunan metallerdir. Osmiyum, bileşiklerinin hepsi ısıyla indirgendiğinde ya da bozunduğunda toz ya da sünger halde serbest bir elemente dönüşür. Toz ve sünger halde havayla temasında yavaşça osmiyum tetraoksidi oluşturur. Metalik osmiyum, yüksek sıcaklıklarda bile kırılgan ve parlaktır. Asitlere karşı dayanıklıdır.
Osmiyum, genellikle doğal bir alaşım olan iridyum-osmiyum alaşımı iridosmin cevherinde bulunur. Platin cevherlerinde de küçük miktarlarda alaşım olarak nabit halde oluşumları vardır. Genellikle platin ve nikelin ayrıştırılması sırasında yan ürün olarak elde edilir.
Osmiyumun oksit hali olan “osmiyum tetraoksit” (OsO4), çok zehirli bir maddedir. Diğer adı “osmik asit”tir. Uçucu ve zehirli buharlar verir. Havada çok küçük miktarda osmiyum tetraoksit bulunması bile solunum yolları, cilt ve gözde tahrişlere yol açar. Çok keskin, kötü ve ağır bir kokusu vardır. Parmak izi tespitinde kullanılan bir maddedir. Kuvvetli bir oksidandır. Yağları tutarak biyolojik zarların onarılmasını sağlar. Elektrik kontakları, dokuma boyacılığı gibi alanlarda da kullanımı yaygındır. Aynı zamanda kristalimsi bir katı olan güçlü bir oksitleyici ajanıdır. Organik madde sentezlerinde de kullanılır. Mısırözü yağı gibi poli-doymamış bitkisel yağlarla nispeten atıl bileşiklere hızla indirgenir.
Osmium tetra oksit insan derisi için güçlü bir irtandır. Deri ile teması ile dermatitler yapabilmektedir. Diğer metaller ile birlikte antimikrobiyal olarak kullanılmakta.
Osmium sistemeik olak toksiktir kaslarda paralizi yapmakta.
Paladyum
Paladyumun kimyasal sembolü “Pd”dir. Atom numarası 46, atom ağırlığı 106,42’dir. Periyodik tablonun 8-B grubunda yer alan geçiş metalidir. Aynı grupta bulunan platinden sonra en önemli ve değerli elementtir.
Gümüş beyaz renginde, parlak bir metaldir. Sünger gibi gözenekli olan paladyum, iyi bir gaz emicidir. En dikkat çekici ve belirgin özelliği; kendi hacminin 900 katı hidrojeni soğurabilmesidir. Oda sıcaklığında hacimce 350 kat daha fazla hidrojeni bünyesinde depolayabilir. Paladyum 100 dereceye ısıtıldığında soğurduğu hidrojen, oda sıcaklığında soğurduğu hidrojenin iki katına çıkar. Hidrojen gazını, periyodik sistemde kendisinin üstünde bulunan nikelden daha fazla çözer. Paladyumun çözdüğü hidrojen çok aktiftir ve doymamış organik bileşikleri hidrojenlendirebilir. Levha haline getirilen paladyum, hiçbir gazı geçirmezken hidrojeni geçirir.
“Paladyum” kelimesi, 1802 yılında keşfedilen asteroitlerden Pallas’tan esinlenilerek türetilen bir sözcük. Pallas, aynı zamanda Yunan mitolojisinde akıl ve bilgelik tanrıçasıdır.
Kullanım Alanları
Paladyumun en yaygın kullanımı otomobillerdeki katalitik konvertörlerdir. Bu konvartörler, egzoz çıkışında kullanılır ve gaz emisyon oranlarını düşürür. Paladyum aynı zamanda yatırım piyasasında işlem gören değerli metaller arasında yer alır. Altın ve platinden sonra işlem gören en değerli emtia ürünüdür. Beyaz altın üretiminde kullanılan bir metaldir. Beyaz altın, rengi alınmış altınla paladyumun alaşımıdır. Paladyum alaşımları metal mücevherlere görünüş ve nitelik bakımında ayrıcalıklı özellikler kazandırır.
Bazı ürünlerde platinin yerine kullanılabilir. Atmosfer şartlarına dayanıklılığı sebebiyle tıbbi cihazlar ve laboratuvar aletlerinde tercih edilir. Diş ürünlerinde önemli bir alaşımdır. Aşınmaya dayanıklı metal olarak elektrik rölelerinde ara ürün olarak kullanılır. Paladyumun bakır ve gümüş alaşımları, metallerin mekanik direncini artırır. Nikel kaplamalarda başlangıç maddesidir ve bu kaplamalara alternatiftir. Paladyum tuzu olarak bilinen “paladlı diamino dinitrit”, telefon parçaları ve elektronik malzemelerde yaygın kullanımı olan sülfamat banyosunun hazırlanmasında kullanılır. Hidrojen yakıtı hücrelerinde katalizör görevi görür. Hidrojeni filtrelemek ve depolamak için kullanılan en önemli metaldir.
Paladyum İnsan Sağlığı ve Deri
Metal alşımlarda(takılar ve diş protezleri) düşük oranlarda bulunduğu için toksikolojik tehlikesi düşüktür. İnsanlarda sistemik toksik bir etkisi bildirilmemiştir. Ancaksolunum sistemi, deri, ağız mukozasında alerjik reaksiyonlarar neden olabilmektedir.
Paladyum duyarlılığı temas egzaması yada ağız mukozasında eroziv likene neden olabilir. Palladium kolorid (1% petrolatum içerisinde) ile hazırlanan deri yama testlerinde pozitif sonuçlar alınmış. Bu sonuçlara induyum ve vanadiyumdan daha yüksek çıkmakta. Alerjik reaksiyonlar paladyum metalinden çok tuzlarının sorumlu olduğu düşünülmekte.
Platin
Kimyasal sembolü “Pt” olan platin, element tablosunun 8-B grubunda yer alır. Atom numarası 78, atom ağırlığı 195,09’dur. Bir geçiş metalidir. İspanyolca “platina” kelimesinden gelen ve “küçük gümüş” anlamındadır.
Metalik parlaklıkta yumuşak, işlenebilir, metalik bir elementtir. Altın ve elmasla benzer özellikler gösterir. Platinin bulunduğu element grubunda rutenyum, rodyum, paladyum, osmiyum ve iridyum gibi değerli metaller de bulunur. Bu gruba “platin metalleri” adı da verilir. Hepsi birbirine benzer ve kombine edilebilir. Doğada genelde saf olarak değil “platin metalleri” grubundaki metallerin cevherlerinde birlikte bulunurlar.
Havadan etkilenmez ve oksijen ve kükürtle birleşmez. Bu özelliği sebebiyle parlaklığını korur. Bu sebeple takı ve mücevherlerde tercih edilir. Suda ve asitlerde çözünmez, sıcak alkalilerde aşınabilir. Asitlere karşı dayanıklıdır. Paslanmaz, toksik değildir. Elektrik ve ısı iletebilir. Atmosferik korozyona ve kimyasal reaktiflere karşı dayanıklıdır. Çok yoğun ve ağır bir elementtir. Çelikten 3 kat, mermerden 8 kat daha ağırdır.
Kullanım alanları
Endüstride kullanımı oldukça yaygındır. Önemli bir katalizördür yani kendi yapısında herhangi bir değişiklik olmadan kimyasal bir tepkime sağlayabilir veya tepkimenin hızını değiştirebilir. Bu özelliği sebebiyle ham petrol ve petrol ürünlerinde etkin bir katalizördür. Katalizör olarak kükürt trioksit ve sülfürik asit oluşumunda da kullanılır.
Ayrıca sağlık sektöründe ilaçlar ve vitaminlerde de tercih edilir.
Yakıt pillerindeki kimyasal reaksiyonlardan elektrik elde etmek için katalizör olarak kullanılır. Kararlı bir metal olması sebebiyle otomotiv sektörünün de gözde metalleri arasında yer alır. Araçların egzozlarındaki katalitik konvertörlerde kullanılan platin, egzoz gazlarındaki zararlı emisyon oranını düşürür.
Platin, takı ve mücevherlerde kullanılan önemli bir metal. Paslanmaması, parlaklığını kaybetmemesi gibi özellikleri sebebiyle bu sektörde çok tercih edilir. Çok ideal bir takı malzemesidir. Altından daha değerlidir ve altınla birlikte kurulan alaşımlarla çeşitli takılar tasarlanabilir.
Platin, kanser ilaçlarında da kullanılıyor. Sisplatin ve karboplatin adı verilen platin bazlı kanser ilaçlarının toksik yan etkileri görülebiliyor.
Kalp pillerinde kullanılan pacemaker elektrotlarının üretiminde de iletkenliği sebebiyle ideal bir metaldir.
Platin-kobalt alaşımları ile çok güçlü mıknatıslar üretilir.
Platinin kullanıldığı diğer sektör ve ürünleri şöyle sıralayabiliriz: Kimyasal kaplar, maden eritme potaları, tıp aletleri, implantlar, cam ve porselen boyaları, süs eşyaları, kimyasal analiz elektrotları, buji elektrotları, cam içindeki rezistanslarda ve elektrik kontakları ve devrelerinde, kuyumculuktaki kaplamalar, elektrik devreleri kaplamaları, elektrokimyasal banyolarda, füzelerin uç konileri, jet motorları kaplamaları, saatler…
Ortopedik protezlerde kullanılan metaller platin değil çelik, titanyum, vitalyum veya krom kobalt alaşımlarından oluşmaktadır. Maalesef halk arasında platin oldukları ifade edilmektedir.
Platin İnsan Sağlığı ve Deri
Platin ve platin gurubu metaller(Ru, Os, Rh, Ir ve Pd) amino asietlere yüksek bağlanma özelikleri göstermektedir. Bu özellikleri le canlılarda enzim sistelerini etkilemekte ve hücre çoğalması ve yenienmesini baskılamakta. Bu özellikleri ile antibakteriyal ve kanser tedavilerinde kemoterapi amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca immün sistemi baskılam özellikleri bulunmaktadır.
Örneğin cisplatin, cis-Pt(NH3)2Cl2, tümör hücrelerinde DNA ile bağlanamakta. Tümörü baskılamakta. Ancak normal hücreler içinde mutajenik yani kanserojendir. Bu yan etkilerin azaltılması için yeni türevleri olan carboplatin kullanılmaktadır.
Bu özelllikleri ile özelikleri platin tuzları mesleki nedelerle maruz kalındığında astım, rinit, ürtiker ve egzma yapabilmektedir.
Platin antibakteriyal olarak kullanılmakta. Sistemik kullanımında nörotoksik etkileri nedeni ile topikal kullanılmaktadır. Deri ve trınak problemlerinde kullanılmakta.
Platin ağız yolu ile alındığında sindirim sisteminde, böbrek ve lenfoid/timusta toksik etkiler göstermekte ve kilo kaybına neden olmaktadır.
Platin içeren takılardan kaynaklanan deri reaksiyonları nadirdir. Uzun süreli tems gerekmektedir.
Antimon
Antimon, antimuan veya tarihi adıyla stibiumun kimyasal simgesi “Sb”dir. Element tablosunun 5-A grubunda yer alır. Atom numarası 51, atom ağırlığı 121,76 olan katı bir yarı metaldir. Metal ile ametal arası özelliklere sahip metaloittir. Antimonun tarihteki adı Latince “stibium”dur. Bu sebeple simgesi de “Sb”dir. Yunanca karşılığı, “yalnız değil” veya “yalnızlığa karşı” anlamındaki “anti monos” sözcüğüdür.
Gümüş beyaz renginde, parlak, kırılgan ve kolayca toz durumuna getirilebilen bir metaldir. Isı ve elektrik iletkenliği iyi değildir. Metalürjik olarak demir dışı metaller arasında yer alan antimon, kuru havadan etkilenmez. Nemli havada parlaklığını yitirir. Oda sıcaklığında havadan etkilenmez; ancak ısıtıldığında yanarak yoğun beyaz duman verir. Korozyon direnci yüksektir. Soğuk ve seyreltik asitlerden etkilenmez. Sıcak derişik sülfat asidinden etkilenir. Altın suyunda kolayca çözünür. Seyreltik ve derişik nitrik asitlerde çözünür. İnce toz formu, sıcak derişik klorür asidiyle tepkimeye girer. Suda eriyen antimon bileşikleri, arsenik kadar zehirlidir. Kurşun ve kalaya antimon katılınca sertleşir.
Doğada serbest halde nadir bulunur. Yerkabuğunda milyonda 0,2 ila 0,5 oranında antimon bulunur. Genellikle antimon sülfit bileşiği olarak oluşur. En önemli ve ekonomik antimon minerali antimonit veya diğer adıyla stibnittir. Antimon mineralleri, genellikle bizmut ve arsenik mineralleri ile birlikte bulunur.
Kullanıma alanları
Antimonun alaşım ve bileşikleri tıptan endüstriye kadar birçok sektörde üretilen ürünün hammaddesidir. Metal alaşımlarda endüstrinin, organik bileşiklerde de tıp sektörünün kullandığı elementlerdendir.
Tıpta balgam söktürücü ilaçlarda antimon içeriği vardır.
Cephane üretiminde de kullanılabilen antimon, seramik ve cam sanayisinde, renklendirme uygulamalarında rol oynayan bir elementtir. Aynı zamanda akülerin hammaddesidir.
Antimonun sülfitleri ve oksitleri de endüstride yaygın olarak kullanılmaktadır. Antimon pentasülfit, lastik imalatında vulkanizasyon ajanı olarak kullanılır. Antimon sülfit ise, cephane ürünleri ve yangın kontrollerinde etkin bir maddedir. Antimon trioksit, plastik, metal kaplamalar, seramik, emaye, boya üretiminde kullanılır. Antimon oksit ise, kimya endüstrisinde önemli maddeler arasında yer alır. Matbaa harflerinde kullanılan kurşun-kalay alaşımına katılan antimon, harflerin keskin kenarlı ve sert olmasını sağlar. Kalay ve bakır alaşımı da, makine parçaları ve piston yataklarının üretiminde kullanılır. Kalay-antimon alaşımıyla da, çok sağlam ve asitlere karşı dirençli bir madde elde edilir. Antimon, bileşik ve alaşımlarının kullanıldığı bazı ürünler şunlardır; yarı iletkenler, termoelektrik aletler, akümülatör, lehim, matbaa makinesi harfleri, askeri malzemeler, kibrit, kauçuk, kumaş boyaları, çelik ürünleri, pigmentler, izli mermi, tekstil ürünleri, işaret fişekleri, mermi, elektrik kablosu kaplamaları, diyotlar, kızılötesi dedektörler, fren balataları, piller, olta ucu, oyuncaklar…
Antimona halk arasında demir bozan, sürme taşı (rastıktaşı) gibi adlar verilmiştir. Eski Mısır ve Arap ülkelerindeki kadınlar, antimon içeren stibium (antimon sülfür) maddesini kaşlarını boyamak için “sürme taşı” olarak kullanmış. eskilerde antimo ateş düşürücü olarak kullanılmıştır. Mozart’ın yüksek ateşle mücadele etmek için kullandığı aşırı antimon sebebiyle öldüğü rivayet edilir.
Kibritlerin başındaki kırmızı madde, antimon pentasülfürdür.
Antimon İnsan Sağlığı ve Deri
Antimonun canlı organzmalarda rolü bilinmemekte. 3 v3 5 değerlikli antimon antibakteriyal, kusma önleyici balgam sökücü ve kozmetik amaçlı kullanılmıştır.
Antimon sindirim sisteminden zayıf emilmekte. Sindirim sisteminden alındığında mukozada iritasyon yapmakta. Sıklıkla damar yolu ile kullanılmıştır.
Günümüzde halen 5 değerliki antimon bileşikleri leişmanyaziste kullanılmakta.
^değerli antimon potasyum tartırat yada dimerkaptosüksinat olara kasa enjeksiyon şeklinde paraziter bir enfeksiyon olan schistosomiasis te kullanılmıştır.
Sulfidril gurupları 5 değerli SB ye göre daha reaktiftir.
3 değerlikli antimon hücrelerde süksinik oksidaz ve pürivat okisdaz gibi enzimleri inhibe etmektedir.
Endüstiyel alanda solunum yolu ile antimon buharı( antimon oksid yada hidrid stibine) solunduğunda toksiktir.
Antimon bileşikleri deride ter bezlerinin deriye açılım kanalarından deriye ulaşarak iritasyon yapmakta. Bu durum sıklıkla aşırı terleme ve antimon ile uzun süreli deri teması ile orataya çıkmakta. Deri üzerinde iritasyon alanlarında antimon lekeleri gelişmekte.
Deride alerjik reaksiyon ve egzama bildirilmemiştir.
Talyum
Talyumun kimyasal sembolü “Tl”dir. Atom numarası 81, atom ağırlığı 204,39, yoğunluğu 11,85 gcm3’tür. Periyodik tablonun 3-A grubunda, zayıf metaller element serisinde yer alır. Ara geçiş metaller arasında bulunan bir metaldir.
Gümüşi beyaz renktedir. Parlak, mavimsi beyaz görünümü vardır. Yumuşak bir metaldir. Fiziksel özellikleri bakımından kalayla benzerlikler gösterir. Kimyasal özellikleri bakımından da alkali metallere benzer. Elektron yapısı kurşun ve cıva ile benzerlik gösterir. Bileşiklerinin özellikleri alüminyum ile benzerdir. Elektrik iletkenliği iyi düzeydedir. Kimyasal anlamda aktif bir elementtir.
Doğada saf olarak bulunmaz, nadir değildir. Yerkabuğunda kilogramda 0,7 miligram civarında talyum içeriği olduğu tahmin ediliyor. “Mütevazı bollukta” bulunan talyum, doğada kalaydan daha nadir, gümüşten 10 kat daha bol bulunur. Potasyum ve sülfid cevherlerinde talyum içeriği bulunur. Çinko, demir, bakır ve kurşun cevherleri önemli talyum kaynağıdır. Killer ve granitler de talyum içerebilir. Yaygın mineralleri krukesit, loranit, hutchinsonit, pirit, silvit ve polusittir.
“Talyum” kelimesi, Yunanca “yeşil dal” veya “yeşil sürgün” anlamındaki “thallos” sözcüğünden türetilmiştir. Bu isim, kâşiflerinden Crookes tarafından önerilerek kabul edilmiştir. Yeşil ve parlak spektrum çizgisine atfen bu isim verilmiştir. İngilizcesi “thallium” şeklindedir.
Kullanım Alanları
Talyum bileşiklerinin kimyasal uygulamalarda ve ürünlerde kullanımı yaygındır. Metal formunun kullanımı sınırlıdır. Talyum üretiminin yaklaşık yüzde 70’i elektronik endüstrisinde kullanılmaktadır. Geri kalan kısım ise organik sentez ve ilaçlar için farmasötik endüstrisinde ve özel cam imalatında kullanılmaktadır. Talyum selenid, kızılötesi algılama ölçümü için bolometrede kullanılmaktadır. Yapay (imitasyon) mücevherlerin yapımında da talyum renklendirme maddesidir. Talyumun yüksek sıcaklık seramik süper iletkenlerinde kullanılması için araştırmalar devam ediyor. Radyoaktif izotopu Tl-201, nükleer tıpta tarama ajanı olarak kullanılır. Kardiyak, yani kalp hastalıkları stres testlerinde kullanılan en önemli izotoptur. Tl-201, aşırı radyasyon içermeyen röntgen görüntüleme uygulaması için ideal bir maddedir.
Fare zehirleri gibi bazı kimyasallarda kullanılan talyum tuzları, toksiteleri seçici olmadığı için birçok ülkede yasaklanmıştır.
Talyum İnsan Sağlığı ve Deri
metalik ve suda eriyebilir talyum tuzları tehlikeli düzeyde toksiktir.
1 değerllikli talyum(thallous) tuzları daha toksiktir.
Deri, ağız yada damar yolundan alındığında talyum tüm vücut dokularına dağılır ve vücutta yavaş atılacak şekilde uzun süre dokularda kalmaktadır.
Tl1 aslında potasyumun izomorfiğidir ve vücuttaki önemli enzimlere 10 kata daha fazla afinite göstermektedir. Buda talyumun tksek toksik özelliğini açıklamaktadır.
Talyum tüberküloz hastalarında gece terlemelerinde ve saçlı deri matar hastalıklarında kullanılmış( total günlük doz 8 mg/kg). Ancak insanlarda ölümcül talyum dozu 12 mg/kg olarak belirlenmiştir. Bu dozlara çok yakın olması nedeni ile günümğzde ratık kullanılmamakta.
Talyum toksik olmayan dozlarda kullanıldığında istenmeyen vücut kıllarının dökülmesini ve bir süre çıkmamasını sağlamakta.
Talyumu renksiz, kokusuz ve tatsız olması toplum sağlığı ve toksik özellikleri nedeni ile daha önemli kılmaktadır.
Talyum metali ve tuzları deri ve mukozadan hızla emilmektedir. Emilim sonrası talyumu hemen dirarada atılımını görmekteyzi ancak bu yavaş ve uzun zaman almaktadır.
Talyumun insan vücudun atılımının 14 -35 gün sürdüğü düşünülmekte.
Talyum zehirlenmesinde saçlar dökülmekte, trınak şekillerinde değişim olmakta(lökonişi striata yada Mee çizgileri).
Depilatör yani vücut kıllarının dökülmesi için talyum asetat kullanılmakta. Ancak geniş yüzeylere uygulanması ile sistemik toksik etkiler gelişebilmektedir.
Vücuttaki talyum saç ve tırnaklarda birikmekte. Özellikle ayak trınaklarında talyum düzeyi vücut toksitisitesinin değerlendirilmesinde kullanılmakta.
Stronsiyum
Adını fazla bilmediğimiz ancak yerkabuğunda çok fazla bulunan bu metal için Nazım Hikmet’in Stronyum-90 şiiri ile başlayalım. “Acayipleşti havalar bir güneş, bir yağmur, bir kar Atom bombası denemelerinden diyorlar Stronsiyum-90 yağıyormuş ota, ete, süte umuda, hürriyete kapısını çaldığımız büyük hasrete Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz ya dünyamıza inecek ölüm.” 6 Mart 1958 – Varşova
Stronsiyumun kimyasal sembolü “Sr”dir. Atom numarası 38, atom ağırlığı 87,62, yoğunluğu 2,54 gcm3’tür. Periyodik element tablosunun 2-A grubunda yer alır.
Gümüşümsü beyaz metalik renginde alkalin toprak metalidir. +2 değerlikli olduğu için havada hızla okside olarak sarımstrak bir renk alır. Hava ve nem etkisiyle kalsiyumdan daha kolay değişir. Kimyasal olarak oldukça reaktiftir. Bu sebeple gaz yağı veya mineral yağları ile depolanabilir. Çok çabuk yükseltgenir. Kalsiyumdan daha yumuşaktır ve saf hali kesilebilir. Kimyasal özellikleri bakımından kalsiyum ve baryumla benzerlikler gösterir. Alkalin toprak metalleri berilyum, magnezyum, kalsiyum, baryum ve radyum ile aynı gruptadır. Tuzları ısıtıldığında ışın yayar. İnce bölünmüş veya toz haldeki stronsiyum kendiliğinden tutuşur ve şiddetle yanar.
Yerkabuğunda en bol bulunan elementler arasında 15. sıradadır. Serbest halde bulunmaz, 62 farklı mineralde bileşik olarak bulunur. Doğadaki en yaygın bileşikleri; sülfat minerali selestit ve karbonat minerali stronsiyanittir. Doğal stronsiyum, Sr-84, Sr-86, Sr-87 ve Sr-88 şeklinde dört karalı izotoptan oluşur. Ayrıca kararsız 12 izotopu daha vardır. En kararlı izotopu Sr-90, radyoaktiftir ve yarılanma ömrü 28,9 yıldır. Sr-90, doğada bulunmaz, nükleer reaktörlerde uranyum ve plütonyumun füzyonu sonucu elde edilir.
Kullanım Alanları
Stronsiyum tüketimi genellikle stronsiyum karbonat şeklindedir. Karbonat şeklinde yaygın olarak yüksek voltajlı televizyon tüplerinde kullanılır. Otomotiv sanayisinde, demir cevheri seperatörlerinde, fotokopi makinelerinde ve özel alaşımlarda kullanılan seramik ferritlerin üretiminde de stronsiyumdan faydalanılır. Atomik yarıçapı büyük olan stronsiyum, x ışınlarının nötralize edilmesinde de kullanılır. Bileşiklerinden stronsiyum sülfid, havai fişeklerde ve boyalarda kullanılır. Stronsiyum nitrat, ilaç sanayisinde ve aleve koyu kırmızı renk verdiği için havai fişeklerde kullanılır. Stronsiyum oksit, ilaçlarda da kullanılan bir bileşiktir ve stronsiyum ferrit üretiminde ara ürün olarak kullanılır. Stronsiyum hidroksit, şeker fabrikalarında melastan şekeri kurtarmak için kullanılan bir bileşiktir. Stronsiyum silikat bileşiği ise, yüksek kaliteli demir üretiminde önemli bir maddedir.Stronsiyumun önemli bir bileşiği olan stronsiyum kromat; pigmentlerde pas önleyici, polivinil klorür reçinelerde renklendirici olarak, piroteknik uygulamalarda, alüminyum pul kaplamalarda ve bazı alaşımlarda da pas önleyici astar olarak kullanılır. Stronsiyum titinat, refraktif indeksi yüksek bir bileşiktir ve optik yayılımı elmastan fazladır, bu sebeple optik uygulamalarda kullanılır. Sr-90 izotopu, nükleer güç sistemlerinde kullanılır; termoelektrik santrallerde ısı kaynağıdır.
Stronsiyum, bileşikleri ve alaşımlarının kullanıldığı bazı ürünler şunlardır; sinyal maddeleri, boyalar, cam, ilaçlar, kuru fırınlar, uçak motorları, çinko elektrolizi, yağlayıcı olarak mil yataklarında, sabit mıknatıslar, elektrik ürünleri, kaplamalar, uzay araçları, kozmetik ürünler, monitör camları, jeneratörler, hoparlörler, telefon zilleri, alıcılar, oyuncaklar…
Stronsiyum, osteoporoz (kemik kırılganlığı, iskelet hastalığı) tedavisi için önerilen bir eser elementtir. Dozuna göre kemiğe etkisi değişir. Yüksek dozda stronsiyum, kemik mineralizasyonunu bozar. Düşük doz ise kemik resorbisyonunu düşürür.
Göz hastalıkları tedavisinde de stronsiyum kullanılabilir.
Stronsiyum sülfür, tüy dökücülerde kullanılır.
Sr-82 izotopu, kalp görüntüleme cihazlarında kullanılmaktadır.
Stronsiyum İnsan Sağlığı ve Deri
Sr2 ve Ca2 vücutta benzer metabolize oldukları için Sr kalsiyumun yerine geçebilmektedir. Bu nedenle büyüme çağında kemiklerde ve dişler birikebilmektedir.
Stronsiyum kimyasal olarak toksik değildir. Ancak Sr-90 gibi izotopları(nüklear santrallerde oluşarak havaya salınmakta) toprakta, sularda ve bitkilerde birikmekte. Buda vücutta Sr-90 birikimi anlamına gelmekte. Sr 90 nın vücutta yarılanma ömrü 28 yıl kadar çok uzundur. Özellikle kemiklerde kapiller dolaşımı hasarlandırması ile kan akımını azaltmakta buda kemikte tümör gelişimine neden olmakta. Özellikle epidermoidkarsinoma.
Psoriasis ve atopik dermatitis gibi inflamatuar hastalıklarda selenyum gibi içeriği yüksek Sr kaplıcalarında balneoterapi olarak kullanılmıştır.
Vanadyum
Vanadyumun kimyasal sembolü “V”dir. Atom numarası 23, atom ağırlığı 50,94’tür. “Vanadyum” kelimesinin kökeni, İskandinav (Norveç) mitolojilerinde geçen güzellik ve bereket tanrıçası Vanadis’ten (Freyja) gelmektedir. Bunun sebebi, vanadyumun bileşiklerinin renkli ve güzel olmasına bağlanmaktadır. Periyodik cetvelin 5-B grubunda yer alır.
Katı, sarımtırak gümüşi gri renkli, parlak, yumuşak ve sünek bir geçiş metalidir. Saf vanadyum, parlak beyaz bir metaldir. Isı ve elektrik iletkenliği iyi düzeydedir. Yerkabuğunda bulunan vanadyumun oranı yüzde 0,017 civarındadır. Dünya kabuğunda en bol bulunan elementler arasında 22. sıradadır. Doğada birçok mineralde dağılmış olarak bileşik halinde bulunur. Vanadyum içeren 65 farklı mineral vardır. Dünyanın en büyük vanadyum kaynağı, vanadyumlu titanomanyetit yataklarıdır. En önemli mineralleri; vanadinit, potasyum uaranil vanadat ve vanadyum sülfürdür. Metalik vanadyum havada kararlı bir özellik sergiler. Saf vanadyum, soğuk olarak işlenebilecek yumuşaklıktadır; ancak elde edilmesi zordur.
Kullanım alanları
Vanadyum, metal alaşımlarının aranan maddelerindendir. Endüstri ve sanayide en çok kullanılan beşinci geçiş metalidir.
Alet takımlarında yüzde 4 oranında vanadyum içeren çelik alaşımları kullanılmaktadır. Otomotiv, uzay ve uçak sanayilerinde titanyumlu alaşımlarının kullanımı yaygındır. Vanadum folyosu, titanyumu çeliğe bağlarken bir bağlama maddesi olarak kullanılır. Paslanmaya karşı dirençli aletlerin aranan metallerindendir. Bazı motor ve makinelerin kritik parçaları vanadyum içeriklidir. Kimya endüstrisinde de etkili bir elementtir. Vanadyum penoksit, maleik anhidrit, sülfürik asit ve kükürt trioksit üretiminde iyi bir katalizördür. Önemli bir karbür stabilizatörüdür. Amonyağın nitrik aside oksitlenmesinde etkili bir maddedir. Vanadyum tuzlarından fotoğrafçılıkta faydalanılır. Ultraviyole ışınların geçişini engelleyici özelliği vardır. Mürekkeplerin hızlı kurumasını sağlar.
Vanadyum; bitkiler, yosunlar, omurgasızlar ve balıklar başta olmak üzere pek çok canlı türünde bulunan bir mineraldir. Midye ve yengeçler yüksek oranda vanadyum depolayabilir. Bazı besinlerde vanadyum bulunur. Bu besinler şunlardır; deniz ürünleri, mantar, soya fasulyesi, yeşil fasulye, mısır gevreği, bazı tahıllar, maydanoz, yulaf, havuç, lahana, mısır, aspir, zeytinyağı…
Vanadyum İnsan Sağlığı ve Deri
Vanadyum insanlar ve canlıların çoğunda bulunan bir mineraldir. Özellikle 4 ve 5 değerli vanadyum formları. İnsan vücud sıvılarında pH 4-8 de başlıca serbest vanadyum, beş değerlikli vanadyumlar(HVO42, H2VO4) bulunmakta. Bunlar hücre içerisine girdiğinde 4 değerlikli vanadyuma yada vanadillere(V02) dönmekte. Vanadatlar fosfat taşına protein sistemlerinde fosfata bağlanarak bunları inhibe etmekte. Buda vücutta Na/K ATP aktivitesini inhibe tmekte.
Her gün besinlerden yaklaşık 0,01 miligram vanadyum absorbe edilir. Vücuda alınan vanadyum idrarala atılmaktadır.
Vücut geliştirme uygulamalarında vanadyum sülfat içerikli ilaçlar kullanılmaktadır.
Çeşitli hastalıkların tedavisinde vanadyum tuzları kullanılır.
Kemik ve diş gelişimi için önemli bir maddedir.
Vanadyum eksikliğinin yüksek kolesterol ve trigleserid sorununa yol açtığı, tiroid fonksşyonunu bozduğu, deride epidermal ve fibroblast aktiviteyi bozduğı, kardiyovaküler ve böbrek rahatsızlıklarına sebep olduğu yönünde bazı tespitler vardır.
Mikroorganizmalar ve bitkilerde vanadyum ile ilgili yapılan çalışmalarda vanadyum içeren enzimler gösterilmiştir. Hayvanlarda beslenme yolu ile alınan vanadyumun insülin benzeri bir etki yaptığı belirlemiştir. Bu etkileri ile antidiyabet ilaç kullanımı gündeme gelmiştir.
Manik depresif hastalarda vanadyum seviyeleri araştırılmış ve yüksek bulunmuştur.
Belirgin olarak vanadyuma maruz kalınması ancak endüstriyel alanlarda(maden, petrol rafineleri, çelik endüstrisi, fosil yakıları) çalışanlarda görülmektedir. Özellikle vanadyum pentoksidin kronik olarak solunması. Bu kişilerde üst ve alt solunum yollerinde inflamasyona bağlı olarak öksürük, hırılıtılı solunum, balgam artışı, pnömoni, rinit, konjuktivit gelişmektedir.
Vanadyum tüberkülozis, klorozis ve diyabette ağız yolu ile kullanılmakta(24-80 mg/ gün dozlarda). Bildirilmiş sistemik tokstisite henüz yok. Bunda vanadyumun bağırsaklardan % 1 kadar düşük emilimi ve % 60 ının 24 saat içerisinde idrarla atılması rol oynamaktadır.
vanadyum pentaoksid pentaoksid deri için iritandır.
Zirkonyum
Zirkonyum, kimyasal simgesi “Zr” olan element tablosunun 4-B grubunda yer alan metal bir element. Geçiş metalidir. Atom numarası 40, atom ağırlığı 91,224’tür. Grimsi beyaz, sünek bir metaldir. Isıya ve korozyona son derece dayanıklıdır. Çelikten hafif, bakırdan serttir.Zirkonyum; Farsça kökenli “altın gibi” anlamındaki “zargun” kelimesinden türetilen bir sözcük. 1789 yılında Alman kimyager Martin Heinrich Klapoth tarafından keşfedildi.
Doğada saf zirkonyum nadiren bulunur. Hemen hemen bütün zirkonyum cevherleri hafniyum içerir. Zirkonyum bileşikleri dağınık halde oldukça fazladır. Bakır, nikel kurşun, kalay ve çinko gibi metallerin toplamından daha fazla zirkonyum cevheri bulunduğu tahmin edilmektedir.
Kullanım Alanları
Zirkonyum tüketiminin yaklaşık yüzde 95’i zirkon, zirkonyum oksit ve zirkonyum bileşikleri olarak kullanılmaktadır. Yüzde 5’lik dilim ise zirkonyum metali olarak kullanılıyor. Zirkonyum, yüksek performanslı vana ve pompalarda korozyona dayanıklı metal olarak kullanılır. Aynı zamanda nükleer reaktörlerin de önemli bir elementi. Her yıl zirkonyum üretiminin yüzde 90’ı nükleer enerji endüstrisinde tüketilmektedir. Nükleer enerjide kullanılan zirkonyumun hafniyumdan tamamen arındırılması gerekiyor. Bunun sebebi, hafniyumun termal nötronları absorbe etmesidir. Nükleer reaktörlerde kaplama olarak uranyumla benzersiz kombinasyon oluşturur. Bazı gazların birleştirilmesi veya uzaklaştırılması için de zirkonyumdan faydalanılır. Alaşım maddesi, bomba yapımı, seramik ve refraktör bileşiği de olabilen zirkonyumun kullanıldığı bazı ürün ve alanları şöyle sıralayabiliriz: Çelik üretimi, vakum tüpleri, tıptaki ve diş hekimliğinde protezlerde, patlayıcılar, yapay ipek, flaş, mıknatıs, losyonlar, deodorantlar, ter önleyiciler, ateşe dayanıklı askeri malzemeler, lamba, takı ve mücevherler…
Zirkonya, zirkon silikattan (ZrSiO4) suni elde edilen zirkonyum dioksit (ZrO2) bileşiğine verilen addır.Zirkonyanın en popüler formu mücevherlerde ve takılarda da kullanılan ve “sahte elmas” olarak tanımlanan elmas görünümlü, berrak, şeffaf bir taştır. Mücevher sektöründe “zirkon” olarak bilinen ürünler de aslında zirkonyadır.
Zirkonyumun günümğzde en sık kullanım alanı diş hekimliği. Vücutla uyumlu yapısı sebebiyle özellikle diş uygulamalarında kullanılan bazı ürünler zirkonyum içerir. Zirkon, zirkonya ve zirkonyum; porselen kron ve köprü, metal desteksiz kron ve porselenler, kaplamalar ve implantlarda kullanılabiliyor. Zirkonya içeren implantlar, altyapı materyalleri ve kaplamalar doğal diş görünümü sağladığı için de tercih sebebi olabiliyor. Yüzde yüz beyaz olması, saydamlığı ve şeffaflığı sayesinde estetik bir görüntü elde edilebiliyor. Normal dişlere zarar vermiyor. Kaplama malzemesi olarak dişin görünümünü iyileştirmek için kullanılan en popüler seramik kron ürünüdür. Leke tutmayan, uzun ömürlü ve dayanıklı kristal yapısı sebebiyle dişçilikte kullanılan birçok kimyasal madde ile de alaşımlar oluşturulabilir veya birlikte kullanılabiliyor. Örneğin zirkonya protezlere titanyum vidalar kombine edilebiliyor. Altın, metal ve porselen kronlardan daha dayanıklıdır. Zirkonyum malzemelerin dezavantajı ise, sert olması sebebiyle diş kökünde ve diğer normal dişlerde sürtünmeyle deforme ve aşınmalara yol açabiliyor.
Zirkonyum İnsan Sağlığı ve Deri
Zirkonyum mineral birikintilerinin bir bileşeni olarak karşımıza çıkar. Bu birikintiler çok yaygın olmasına karşın suda çözünmedikleri ve canlı organizmalar tarafından kullanılamadıkları için çevresel veya insan sağlığı için nasıl bir tehdid oluşturduğu bilinmemektedir. Ayrıca, zirkonyum karbonla bağlar oluşturmadığı için biyolojik sistemlerle entegrasyon göstermez bu nedenle bilinen hiçbir biyolojik önemi yoktur.
Zirkonyumun deodorant ve antiperspirantlarda diğer aluminyum bileşikleri ile birlikte kullanıldığını görmekteyiz. Bunlar içerisinde en fazla zirkonyum oksiklorid hidrat kullanılmakta. Zirkonyum ter kanallarında protenlerle çökeltiler yada hidrokist gel fromu oluşturarak tıkanma yapmakta buda terlemeyi bir süre baskılamaktadır.
Zirkonyum içeren topika kremler zehirli sarmaşık temaslarında tedavi amaçlı kullanılmakta.
Zirkonyum deriden emilerek deride yada aerosol formları solunarak akciğerde granulom yaptığı bilinmektedir.
Son yıllarda zirkonyum oksiklorid-alüminyum klorhidrat kompleksi deodorant, antiperpspirant ve topikal kermlerde kullanılmata başlandı. Bu komplekslerde zirkonyumun serbet kalmadığı ve deride reaksyonlar yapmadığı gösterilmiştir.