- Gösterim: 77180
Saçların beyazlaşması, farklı ırk gruplarında ve yaşlarda doğal olarak meydana gelir, kademeli olarak ilerler ve kalıcıdır. Saçların erken beyazlaşması, grileşmesi (prematür graying of hair) genetik, çevresel ve hücresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanır. Psikolojik ve sosyal etkileri ile kişinin özsaygısını ve yaşam kalitesini etkiler.
Normal yaşlanma ile birlikte saç ve vücut kıllarında grileşme ve sonrasında beyazlaşma "canities ya da achromotrichia" olarak tanımlanmaktadır. Saçların grileşmesi, ırklara bağlı olarak farklı yaşlarda ortaya çıkan doğal bir yaşlanma sürecidir. Beyaz ırkta ortalama olarak yaklaşık 34 yaşında grileşme başlarken, siyah tenlilerde ise 43-44 yaşında grileşme başladığı belirlenmiştir. Genel insan nüfusu olarak düşündüğümüzde grileşme oranı %6-23 arasında değişmektedir. 50 yaş üstündekilerin %50'sinde saçlarda grileşme bildirilmiştir. Saçların erken beyazlaşması, grileşmesinin tanımı 20 yaşından önce başlayan klinik olgular için yapılmaktadır (Afrika'da 30 yaş, Uzak Doğu'da 25 yaş). Tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte, erken yaşlanma bozuklukları, atopi ve otoimmün hastalıklarla ilişkili olması açısından önemlidir.
Medikal yönü dışında estetik kaygılar kişinin özsaygısını ve yaşam kalitesini etkiler. Sağlıklı saçlar genel sağlık ve immün sistemin bir göstergesi hatta gençliğin bir işareti olarak algılanır. Saçın grileşmesi sosyalojik olarak yaşlılık belirtisi gibi algılandığından ve sağlık sorunlarıyla ilişkilendirildiğinden saçın erken grileşmesi bireyin öz saygısını olumsuz yönde etkileyebilir. Koyu saç renklerinde(siyah-kahverengi) erken saç beyazlaşması daha erken fark edilmektedir.
Saçların grileşmesi cinsiyetler arasında farklılık gösterir. Kadınlarda genellikle saç çizgisi sınırlarında başlarken, erkeklerde ilk önce şakaklarda ve favorilerde fark edilir hale gelir ve ardından tüm kafa derisine yayılır. Grileşme oranı vücudun farklı bölgelerinde değişmektedir. Genellikle ilk önce kafa derisi kılları etkilenir, ardından yüz kılları ve daha sonra vücut kılları etkilenir. Kasık, koltuk altı ve göğüs kıllarında pigmentasyon daha uzun süre korunur. Bu model grileşme, embriyonik gelişimde melanoblastların göçleri sırasında melanosit öncüllerinin dağılımına bağlanabilir.
Pigmentli saçlarla karşılaştırıldığında, gri saçlar daha kalın, sert ve şekillendirilmesi daha zordur. Gri saçlar ayrıca daha hızlı uzar ve uzadıkça belirgin şekilde kalınlaşır. Gri saç, özellikle UV radyasyonundan kaynaklanan çevresel hasara karşı hassastır. Saç gövdesinde yapısal değişiklikler olan gri saçların saç boyalarıyla boyanması daha zordur.
Saçın Normal Rengi-Pigmentasyonu
İnsanlarda saçın rengi, pigmentasyonu, siyah, kahverengi, sarı ve kızıla kadar değişen eşsiz özelliklerinden biridir. Saçımızın rengi, deri ve göz renginden sorumlu olan melanogenez ile belirlenir. Saç folliküllerinde bulunan melanosit hücrelerinden melanogenez ile bir pigment olan melanin üretilmekte ve bu pigment melanozomlar içerisinde saç keratinositlerine, saç gövdesine transfer olmaktadır. İnsan saçı foliküllerinde melanositlerde iki tür melanin sentezlenir: eumelanin (siyah/kahverengi) ve feomelanin (kırmızı/sarı). Saç renginin çeşitliliği, saç yapısında eumelanin ve feomelanin varlığından, bunların miktarı ve oranlarından kaynaklanmaktadır. Melanozomlarda pH ve sistein seviyesinin de saç rengini etkilediği bilinmektedir. pH azaldıkça, tirozinaz aktivitesinde feomelanin yönünde bir artış olmakta, bu da kırmızımsı ya da sarı saçlara yol açmaktadır. Saçlarda rengi belirleyenin "melanocortin-1 reseptörü (MC1R)" geni olduğu düşünülmektedir. Bu gendeki mutasyon, saçlarda kumral ve kızıl görünüme neden olmaktadır. Bu genin resesif mutasyonu sarı saçlara neden olmaktadır. Bu gen mutasyonu genellikle daha az güneş ışığına maruz kalan Kuzey Avrupa'daki ırklarda görülmektedir.
Nöral krestten kaynaklanan olgunlaşmamış melanoblastlar, embriyogenez sırasında ciltte hem epidermal hem de foliküler melanin ünitelerinde melanositlere yol açmak için cilde göç eder. Saç folikülleri olgunlaştıkça, "transit" veya "geçici" melanositler olarak adlandırılan melanoblast/melanositler epidermiste çoğalır ve daha sonra gelişen saç folikülüne göç eder. Folikül içinde, bu melanositler spesifik foliküler konumlarına bağlı olarak dopa-oksidaz-pozitif hücreler (aktif olarak tirozinaz ifade eden) olarak kalabilir veya dopa-oksidaz-negatif hücreler olarak varlığını sürdürebilirler.
Cilt ile saç folliküllerinde melanogenezde farklılıklar olduğu görülmektedir. Saç kökündeki melanositler, boyut, dendritik yapı, pürüzlü endoplazmik retikulum ve Golgi aktivitesi açısından epidermal melanositlerden farklıdır ve daha büyük melanozomların üretiminde rol oynar. Saç kökünde her 5 keratinosite karşı 1 melanosit bulunurken (saç follikülü-melanosit ünitesi), ciltte bazal tabakada her 36 keratinosite karşılık 1 melanosit (epidermal melanin ünitesi) bulunmaktadır. Ciltte melanin sentezi sürekli iken saçlarda bu sentez, saçın evresine göre değişmektedir; anajen evrede melanin sentezi yapılmakta, katagen evrede bu sentez durmakta ve telogen evrede melanin sentezi yoktur. Melanin granüllerinin farklılaşan keratinositlerde parçalandığı cilt epidermal melanositlerin aksine, saç gövde kortikal keratinositlere aktarılan granüller minimal parçalanır. Bu saç pigmentasyonunun belirgin görünümüne ve uzun ömürlülüğünü sağlamaktadır. Beyazlaşmış saçlarda anajen evrede saç folliküllerinde melanosit sayısı azalmaktadır.
Saç folliküllerinde pigmentasyonun yapıldığı alan köklerde armut şeklinde koyu bir alan ile görülebilir. Saçlar grileştiğinde veya beyazlaştığında bu alanın koyu siyah rengi belirsizleşmeye başlar. Saç folliküllerinde melanosit kök hücreleri, follikül kök hücreleri ile birlikte follikülin bulge bölümünde bulunmaktadır. Bu alanda kök hücrelerde gelişebilecek bir olumsuzluk ve uyumsuzluk, saçların grileşmesi veya beyazlaşması ile sonuçlanabilmektedir.
Saç foliküllerinin pigment birimi, yaşa bağlı değişikliklere karşı özellikle hassastır. Tipik olarak, saç rengi erken çocukluk döneminde en açıktır ve ergenlik ile kademeli olarak koyulaşır. Bu koyulaşma eğilimi ergenlik ve genç yetişkinlik boyunca devam eder. Sonunda yaşlana süreci ile grii beyaz saç telleri ile sonuçlanır. Hormonlar, özellikle androjenler ve östrojenler, bu süreci önemli ölçüde etkiler.
Saç gövdesinde pigmentler yuvarlak ve çok az sayıda bulunmakta ve saçı rengini vermektedir. Folliküler melanogenezisin bozulmasıyla saçın dış kısmı olan kortekse melanin transferi olmamakta; bu da saçın daha gri-beyaz görünmesine neden olmaktadır. Bu, öncelikle optik bir fenomenden kaynaklanır. Beyaz saçlarda pigmentler olmadığı için saç gövdesindeki soluk sarı renkteki keratinler beyaz görünür. Gri saçlarda azalmış ve dağınık yerleşimli melanozomlar nedeniyle bir miktar rengi korunur ve gri renk vermektedir.
Genetik ve çevresel faktörler saç folliküllerindeki melanosit ve follikül hücrelerini etkilemektedir. Örneğin, yaşlanma süreci ile hücre telomer kısalması, hücre sayısında azalma ile sonuçlanmaktadır. Bu süreç, saçlarda kalıcı azalma, grileşme-beyazlaşma ve saçların telogen fazlarında uzama gibi değişimlere neden olmaktadır. Yaşlanma ile başlayan saçlardaki grileşme hızlı bir gelişme gösterirken, erken yaşlarda görülen saç beyazlaşmasının klinik seyri daha yavaştır.
Moleküler seviyede genlerin ve bazı moleküllerin saçın pigmentasyonunda etkin olduğu gösterilmiştir; kemik morfojenik proteinler ve aktivinler. Bunların ve reseptörlerinin (Bmpr2 ve Acvr2a) aktivasyonundaki azalma, saçların erken grileşmesine neden olmaktadır. Notch sinyalleşmesi (Notch 1 ve Notch 2) saç pigmentasyonunda etkin rol oynamaktadır. Stem cell faktörü (kan yapımında da rol oynamaktadır) ve bunun reseptörü (kit) saçların anajen fazında pigmentasyonda rol oynamaktadır.
Saçların Erken Grileşmesi, Beyazlaşması
Saçların erken beyazlaşması genetik, çevresel, hücresel ve biyokimyasal faktörlerin karmaşık bir etkileşimi ile ortaya çıkmaktadır. Ancak nasıl geliştiği henüz tam olarak bilinmiyor. Saçlarad pigmentasyonunun erken kaybına katkıda bulunan birkaç temel mekanizmalardan bazıları;
- Reaktif oksijen türleri(ROS) ve serbest okisjen radikalleri; bunların erken saç beyazlamasındaki rollleri önemli bir araştırma odağıdır. Anagen olarak bilinen saçların aktif büyüme fazı sırasında, saç foliküllerinde melanogenez meydana gelir. Tirozinin hidroksilasyonu ile dihidroksifenilalninin melanine oksidasyonu yoluyla melanin sentezi gerçekleşir. Ancak, bu sentez sürecinde yan ürün olarak ROS'lar ortaya çıkar ve bunlar yüksek reaktif moleküllerdir ve hücrede lipid, protein ve DNA bağlanarak normal hücresel işlevleri bozarak melanositlerde oksidatif strese yol açar. Normalde saç folliküllerinde bulunan antioksidan savunma mekanizmalarındaki enzimler( glutatyon peroksidaz;GPx, katalaz, süperoksid dismutaz; SOD) ve enzimatik olmayan moleküller(ubiquinone, vitamin C ve vitamin E gibi) ROS'ları azaltmakta. Bununla birlikte, yaşlanmayla birlikte antioksidan aktivitede bir düşüş ve artan ROS üretimi, oksidatif stres kaynaklı melanositlerin fonksiyonunda bir dengesizlik yaratır. Bu bulgular, oksidatif stresin saç grileşmesinde bir rolü olduğu teorisini desteklemektedir. Oksidatif stres, B hücreli lenfoma 2 (BCL-2), TRP-2, TRP1, mikroftalmi ilişkili transkripsiyon faktörü (MITF) ve PAX3 gibi genleri etkileyerek gen ifadesinde değişikliklere neden olur. Oksidatif strese yatkın ortamlarda hücre ölümünü düzenlemek ve ona karşı koymak için önemli olan BCL-2, grileşmede önem kazanır. Canlı fare modelleri (bcl-2−/− fenotipiyle) hatalı melanogenez ve MITF ifadesinin azalması da dahil olmak üzere gelişmiş apoptozis göstermiştir ve bu da BCL-2'nin saç grileşmesindeki rolünü düşündürmektedir. Katalaz ve methiyonin sulfoksid redüktaz(antioksidanlar) yokluğunda saç folliküllerinde hidrojen peroksid birikerek saçlarda grileşmeye neden olmakta. Saç folliküllerinde oksidatif stres ultraviyole(UV), çevre kirliliği, duygusal stres ve saçlı deri inflmatuar hastalıklarındada ortaya çıkabilmektedir. ROS ların saç folliküllerinde melanogenezisi; melanin yapımı, melanin saça transferini, melanosit transferini, kök hücre transferini, gene yapımını(BCL‐2, TRP1, TRP2) bloke ederek etki gösterdiği anlaşılmıştır.
- Genetik faktörler: Bazı olgularda saçlarda beyazlaşmanın genetik geçişli olduğunu (otozomal dominant) biliyoruz. BCL-2, TRP-2, TRP1, MITF ve telomeraz dahil olmak üzere birkaç gen, normal saç pigmentasyonunda önemli rol oynar. Bunlar arasında BCL-2 ve MITF, melanosit kök hücrelerini (MSC'ler) korumak için çok önemlidir. MITF eksikliği ve Pax 3 ile Sox 10 genleri, doğrudan erken saçlarda grileşmeye katkıda bulunur. Ek olarak, telomeraz eksikliğinin saçların grileşmesinde rol oynadığı hayvan deneyleri ile gösterilmiştir.
- Çevresel ve dış faktörler: Dış etkenler fiziksel ve kimyasal etkiler olarak kategorize edilebilir. Fiziksel etkenler arasında ultraviyole (UV) radyasyona maruz kalma, sigara içme, kronik alkolizm, kronik hastalık, hareketsiz yaşam tarzı ve psikolojik stres yer alır. Buna karşılık, kimyasal etkenler sentetik boyaların ve bazı ilaçların kullanımını kapsar.
- İlaçlar: Bazı kemoterapötik ilaçlar (tirozin kinaz inhibitörleri (sunitinib, pazopanib, dasatinib)), antiepileptikler (fenitoin ve fenobarbital), antiandrojen (tamoksifen), immünomodülatörler (interferon) ve antimalaryaller (klorokin ve hidroksiklorokin) melanositlerdeki c-kit reseptör aktivitesini inhibe ederek saçların erken grileşmesini tetikleyebilir ve melanin üretimini azaltabilir. Mekanizması tam olarak anlaşılmamış olsa da, sıtma ilaçlarından klorokin saç gövdesinde özellikle feomelanin üretimini azaltmaktadır.
- Sigara: Sigara saç folikülünün yaşlanmasını hızlandıran önemli ROS üretimi kaynağıdır. Sigara içmek grileşmenin yanı sıra saç dökülmesine de neden olur.Dünyada sigara kullanımı 1.1 milyar olarak tahmin edilmekte. Bununda 150 milyonu 16-25 yaş gurubu. Erken saç beyazlaşmasında sigara içim çok yüksek bir birliktelik göstermekte(normale göre 2.5 kat daha fazla).
- UV radyasyonu: UV radyasyonu, ROS üretimi yoluyla oksidatif stresi tetikleyerek saçların erken grileşmesinde önemli bir rol oynar. UVA, saç renginde değişikliklere neden olan biyokimyasal hasara yol açarken, UVB, saç şaftının kütikülünde yapısal hasara neden olan protein tükenmesine yol açabilir.
- Beslenme: Saç, çeşitli beslenme faktörlerinin eksikliğinden dolayı geri dönüşümlü pigment azalması yada kayıplarına uğrayabilir.
- Saçların erken grileşmesi olan bireylerde kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde daha düşük çinko ve bakır seviyeleri bulmuştur.
- Saçların erken grileşmesine yatkın olan kişilerde serum ferritin, kalsiyum, D3 vitamini, B12 vitamini ve hemoglobin seviyelerinde düşüş olduğunu belirtmiştir. Vitamin B12 eksikliği mekanizma tam olarak bilinmemekle birlikte saçlarda erken grileşmeye neden olabilmektedir. B12 eksikliği olan pernisyöz anemili hastaların % 55 inde 50 yaş öncesi saçlarda erken grileşme gözlenmiştir.
- Sadenter yaşam şekli; kişinin günlük hayatı, ailesel ve sosyal ilişkilier, psofesyonal ve iş hayatındaki stres saçlarda erken beyazlaşmaya neden olabilmektedir.
- Beslenme; Protein-enerji malnütrisyonları(yetersiz beslenme, protein kaybına neden olan kronik hastalıklar) geriye dönüşlü saçalarda grileşme yapmaktadır.
- Progeria; Saçların erken grileşmesi progeria gibi erken yaşlanma süreçlerinin bir parçası olabilir.
- Atopi ve otoimmun hastalıklar; Saçlarda erken grileşme bu hastalıklar ile birlikte görülebilmesi önemlidir.
- Vitiligo; Saçlarda erken grileşmede diğer bir neden olarak tanımlanabilir. Vitiligolu hastaların saçlarında melanositlerin oksidatif strese daha duyarlı olduğunu biliyoruz.
- Tiroid hormon eksiklikleri; Saçların erken saç grileşmesi, saç dökülmesi ve saçın niteliğinde değişimelere neden olmakta. Bu kişilerde tiroid hormonları verildiğinde saçlar normal pigmentasyonuna dönmekte.
Saçların Erken Grileşmesi ile Sistemik Hastalıklar Arasındaki İlişki ve Artan Riskler
Birkaç çalışma saçlarda erken grileşme ile çeşitli hastalıklar ve sağlık riskleri arasındaki ilişki araştırılmıştır.
- Kalp enfaktüsü, klap krizi ile saçları grileşen kişilerde daha yüksek bir korelasyon bulunmuştur(sigara burada ilişkiyi arttıran en önemli faktör olabilir). Ancak saçların erken grileşmesi ile erken kalp kaynaklı ölümler arasında bir korelasyon bulunamamıştır.
- Bazı çalışmalar saçların erken grileşmesi ile düşük kemik mineral yoğunluğu arasında bir ilişkili olduğunu öne sürülmüş ancak yeni araştırmalar bu ilişkiyi çürütmektedir.
- Yakın zamanda yapılan bir çalışma, işitme kaybı ile saçların erken grileşmesi arasındaki ilişkiyi inceleyerek, bu hastaların daha yüksek frekanslarda işitme kaybı yaşadığını açıklamıştır.
- Başka bir çalışma, aile öyküsü ve obeziteyi yalnızca yaygınlık ile değil, aynı zamanda saçların erken grileşmesinin şiddeti ile de ilişkilendirmiştir. Obezite, sistemik oksidatif stresle bağımsız olarak ilişkilendirilmiştir ve birçok zararlı etki bu artan oksidatif yüke atfedilmiştir. Obezitenin hormonal yollardan melanogenezi etkilediği görülmektedir. Obez bireylerde leptin direncinin melanosit uyarıcı hormon antagonistlerini yükselttiği, melanogenezin azalmasına ve melanosit DNA onarım yeteneğinin azalmasına yol açtığı öne sürülmüştür.
- Başka bir çalışmada saçların erken grileşmesinda hastalarında HDL kolesterol düzeylerinde azalma ve yükselmiş LDL düzeyleri buldular.Ancak bu farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı olsa da, klinik açıdan minimal öneme sahipti.
Saçların Eken Grileşmesinde Ayırıcı Tanı
Saçlarda yaygın yada sıklıkla lokal erken beyazlaşma(hipomelanozis) yapan hastalıklar ile ayırıcı tanısının yapılması son derece önemlidir.
- Albinizim
- Erken çocukluk döneminde saçlarda beyazlaşma yapan nöroloji-deri(neurocutaneous) hastalıklar.
- Griscelli Sendromu
- Chediak– Higashi Sendromu
- Elejalde Sendromu
- Cross Sendromu
- Angelman Sendromu
- Prader–Willi Sendromu
- Waardenburg Sendromu
- Woolf Sendromu
- Tuberosklerozis
- Metabolik sendromlar
- Fenilketonüri
- Histidinemia
- Oasthouse hastalığı
- Homosistinüri
- Vitiligo
Saçların Bir Gecede Beyazlaması
Bir Yeşilçam klasiğidir; başrol oyuncusunun bir gecede yada aynaya ikince kez bakma sürecinde saçların beyazlaşması. Gerçektende medikal bir tanımı var "Canities subita". Bu tanım bir gecede gelişen değilde çok kısa sürede ortaya çıkan saçlarda beyazlaşma olarak tanımlanmakta. Vitiligo, Telojen effluvium ve Alopeside ortaya çıkmakta.
Saçların Erken Beyazlaşmasında Yaklaşım ve Tedavi
Klinik olarak saçların 20 yaşından önce beyazlaşması primer(hiçbir sistemik neden olmaksızın), sekonder(sistemik bir nedene bağlı olarak) ve genetik olarak gelişebilir.
- Ailesel sorgulama genetik erken saç beyazlaşması için yapılmalıdır.
- Hasta genel sistemik değerledirmeden geçirilerek; albinizim, vitiligo, metabolik sendromlar, genetik geçişli hastalıklar, tiroid fonksiyonları, demir, çinko, bakır ve kalsiyum kan seviyeleri, Vit B 12 kan seviyesi, sigara kullanımı, ilaç kullanımı gibi sekonder nedenler sorgulanmalıdır.
- Primer erken saç beyazlaşması düşünülüyor ise iyi bir klinik saç ve saçlı deri muayenesi yapılmalıdır. Hatta trikoskopi ile gri-beyaz saçların değerlendirilmesi önemlidir.
Daha sonra saçlı deride erken beyazlaşmanın şiddeti belirlenir. Şiddetini değerlendirmek için şu anda standart bir puanlama sistemi bulunmamaktadır. Yaygın olarak kullanılan bir puanlama sistemi, saçlı deride gri-beyaz saçların genel saçlara olan oranına göre tapılmakta. Bu oranlara göre grileşme/beyazlaşma çok az: %25, hafif: %25–%50, orta: %50–%75, belirgin: %75–%100 ve tam: %100 tanımlanır.
Tedavi
Ne yaparsak yapalım gir-beyazlaşmış saçları tekrar eski rengine kalıcı olarak döndürmemiz mümkün değil. Tedavilere dönük çalışamalar genellikle bilimsel çalışamalardan ziyade sadece anekdotaldir. Denenmiş çalışmalar tutarsız sonuçlar vermektedir. Hastalara sıklıkla ampirik olarak multivitaminler, antioksidanlar ve biotin, kalsiyum pantotenat, çinko, bakır ve selenyum gibi mineraller içeren ilaçlar verilmektedir. Ancak, etkinliklerini destekleyen kanıtların zayıf kaldığını kabul etmek gerekmektedir.
Sistemik ilaçlar
- P-aminobenzoik asit(PABA); Yüksek dozlarda p-aminobenzoik asit (PABA) tüketen (günde üç kez 100 mg PABA) kişilerde geçici saç koyulaşması gözlemlenmiştir; ancak tam mekanizma belirsizdir ve PABA kesildikten sonra nüks meydana gelmiştir.
- Kalsiyum pantotenat(B5 vitamini); Günlük 200 mg kalsiyum pantotenat (B5 vitamini) gibi vitamin takviyeleriyle başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Bu tedavi, gri/beyaz saçların kapatılması ile birleştirildiğinde sonuçların daha iyi olduğu iddia edilmektedir.
- Sonrasında yapılan birkaç bilimsel çalışmada her ikisinin de etkili olmadığı iddia edilmiştir.
- Sistemik antioksidan(SkQs gibi) ile ilgili olumu çalışmalar olmakla birlikte bu çalışmaların sonuçları henüz çok net değil.
-
Palmitoyl tetrapeptid-20 ve Melitane; α-melanosit uyarıcı hormonun (α-MSH) bir agonist olan palmitoyl tetrapeptid-20, laboratuvarlarda ve erken saç beyazlaşması olan hastalarda incelenmiştir. Ancak, etkinliklerine ilişkin sınırlı verilerin mevcut olduğunu belirtmek önemlidir.
Gri/Beyaz saçların koparılması
Gri-beyaz saçlar genel saç sayısına göre % 10 dan az ise bunların koparılması estetik olarak önerilmektedir.
Saç Boyaları
Kadın yada erkekte erken saç beyazlaşmasında en yaygın kullanılan kamuflaj yöntemi. Doğal(kına gibi, toksik olmamaları ve alerji riskleri düşük olduğu için terch edilmeli) yada sentetik saç boyaları önerilebilir. Bunlar gri-beyaz saçları fiziksel olarak örterek kamuflaj yaparken güneşe karşıda bu saçları korumaktadır. Saç boyaları geçici ve kalıcı saç boyama uygulamalarıdır. Kalıcı saç boyaları toksik(kanser riski), alerjen(fenilenediamin gibi) ve saç yapısına hasar vermeleri nedeni ile kullanımı önerilmemektedir. Bu olumsuz etkileri kalıcı saç boyasının rengine, kullanım sıklığına ve boyanın kimyasal içeriğine bağıdır. Saç boyaları içerisindeki aromatik aminler mutajeniktir. Over, beyin ve kan kanserleri ile ilişkileri bilinmekte. Daha detaylı bilgi için saç boyalarına bakılabilir.
Topikal tedaviler
- Sistemik yada topikal psoralen ve UVA fototedavisi(PUVA) etkili olabileceği ileri sürülmüştür.
- Topikal prostaglandinler(latanoprost gibi) etkili olduğu çalışmalar var. Prostaglandinler, melanosit büyümesi ve melanin üretimi için oldukça etkili uyarıcılar olarak kabul edilir. Prostaglandin F2a (PGF2a) içeren bir göz damlası olan Latanoprost, uzun süreli kullanımdan sonra gri saçların yeniden pigmentasyonuyla ilişkilendirilmiştir. Yeniden pigmentasyon süreci tipik olarak saçın tabanında başlar ve kademeli olarak tüm uzunluğu boyunca uzanır.
- Antioksidan içeren şampuanlar önerilmekte( vit C ve E içeren) ancak bunların temas sürelerinin kısalığı nedeni ile etkinlikleri tartışmalı.
- Saçlı deriye uygulanan saç yağları; hindistan cevizi, zeytin ve badenm yağları, mineral yağlar gibi. Bazılarının içeriği bu anlamda kullanımı desteler yönde. Örneğin hindistan cevizinde bulunan sature yağlar ve E vitamini antiokisdan. Sature yağlardan "lauric acid" saçların yapısına hızla katılmakta. Ancak etkinlikleri tartışmalı.
- Aynı şekilde topikal yeşil çay eksterleri, selenyum, bakır, bitkisel östrojenler ve maltonin kullanımı ve etkinliği tartışmalıdır.
Çalışmaları devam edenler
- Kök hücre yaklaşımı: Melanin üretiminde aktif olarak yer alan melanositler gri/beyaz saç tedavilerinde ana hedef. Melanin biyosentezinde yer alan enzim ve proteinleri kök hücrelerde çalışılmakta.
- Lazer, mezoterapiler ve PRP; Çalışmalar devam etmekle birlikte henüz sonuçların değerlendirilmesi için erken.
Saçların erken grileşmesi/beyazlaşması problemlerini yaşayan hastalar giderek daha fazla bir çözüm ve tedavi arayışı içerisine girmekte. Bu problem hala gizemini korumakta. Etkin bir tedavi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.