- Gösterim: 15301
Deri vücudumuzu dış ortama karşı koruyan en geniş organımızdır. Deri yapısında bulunan melanositler derinin UV’ ye karşı korunmasında önemli bir rol oynamakta ve derimizin rengini belirlemektedir.Deri rengini aslında melanositlerin yaptığı melanosomlar, kandaki oksihemoglobin ve karotenler birlikte belirlemektedir. Melanositler deride dermoepidermal bileşkeye yani bazal tabakaya yerleşmektedir.
>Dendirit ismi verilen kolsu uzantılara sahiptir. Bunlar üstte epidermiste St. spinosum tabakasındaki keratinositlere altta dermisin en üst tabakalarına kadar uzanmaktadır. 1 melanosit 36 keratinositle iletişim halindedir. Buna “epidermal melanin ünitesi” denilmektedir. Bazal tabakada 10 basal hücreye karşılık bir melanosit yer almaktadır. Bu sayı vücudun anatomik alanına göre değişebilmektedir. Örneğin yüzde sırtan daha fazla melanosit bulunmaktadır.
Melanositler melanin yapan ve bunu depolayan melanosomlar taşımaktadır. Melanositler yaptığı melanini deri hücrelerine melanosomlar ile taşımaktadır. İki tip melanin bulunmaktadır; kırmızı/sarı pheomelanin ve kahverengi/siyah eumelanin. Bunların sadece renkleri değil boyutları ve şekilleride farklıdır.
Melanositlerin insanlarda sayıları tüm ırklarda ve cinsiyetlerde aynıdır. Ancak melanositlerin taşıdğı melanin tipi, oranı deri ve saç rengini belirlemektedir. Irklar arasındaki renk farklılığı malanosomların boyutuna, sayısına, melanizasyon düzeyine, dağılımına ve melanosomların deride yıkılma oranlarına bağlıdır.
Melanin deride taşındığı keratinositlerin nükleusları üzerinde toplanarak UV karşı hücreleri şemsiye gibi korumaktadır. Bu melanin daha sonra yıkılmakta yada derinin doğal dökülme sürecinde deriden atılmaktadır.
Melanositler deride kıl köklerinde yer alamaktadır. Burada yapılan melanosonlar ile kılın renginin oluşması sağlanmaktadır. Yaşlanma ile sayı ve fonksiyonların azalması kılların grileşmesine neden olmaktadır.
Melanositler embriyonal gelişim sırasında “neural crest”( nöral kordonun her iki dış yanında şerit şeklinde uzanan hücre kümeleri. Bunlar daha sonra omurilik ve beyinde duysal sinir köklerini oluşturmakta) de bulunmaktadır.
Buradan embriyonal gelişimin 8 haftasında deriye ve mukozaya, göze , kulağa ve beyine göç etmektedir.
Embriyonal melanositler çok az melanin sentezlemektedir. Ancak doğuma yakın melanositlerin bazı anatomik alanlarda örneğin göğüs ile genital alanda ve kıl köklerinde normal miktarda melanin sentezlediğini görmekteyiz.
Melanositler deri dışında göz, kulak beyinde leptomeninges bulunmaktadır.
Göz
Gözde “uveal tarcta”(choroid, ciliary body ve iriste) bulunmaktadır. Melanositlein gözde ikinci bulunduğu nokta retinal pigment epithelium (RPE) dur. Uveal tract ve RPE yapılan melaninin retinadan beynin görme merkezine kadar alanında önemli bir görevi bulunmaktadır
Albinisimde buralada melanosit yoktur.
Vitiligoda gözde pigmentasyon yani melanin azalmaktadır. Özellikle göz çevresinde vitiligo ve poliosiste bu azalma saptanmaktadır. Vitiligoda uveit sık ortaya çıkmaktadır.
Kulak
Melanositler cochleada stria vascularis ve modiolusta, semi-circular kanalarda, vestibular organda( utricle, ampulla ve saccule) ve endolymphatic sac gibi alanlarda vardır.
Kulaktaki melanositler kulağın ve duymanın embriyogenetik gelişiminde, endochlear potansiyel ve duyma kayıplarına karşı toksitisiteye karşı korumaktadır. Eksikliğinde ve yokluğunda nöral duyma kaybı olmaktadır. Örneğin albinisimde duyma kayıpları olmaktadır.
Vitiligolu hastalarda yüksek frekanslı seslere karşı duyma azalmaktadır. Sensorineural hipoakusis vitiligoda olabilmektedir.
Beyin
Medulla oblangatanın ventrolateral yüzeyini örten leptomeningslerde bulunmaktadır. Buradaki malanositlerin görevleri bilinmemektedir. Vitiligoda beyinde bu alanlarda malnositler azalmaktadır. Vitiligoda şiddetli baş ağrıları bildirilmektedir. Bunların aseptic menejtlere bağlı olduğu düşünülmektedir.