- Gösterim: 259
İnkontinans, mesane ve bağırsak kontrolünün istemsiz kaybı sonucu idrar ve dışkının kaçırılması durumunu tanımlar. Hapşırma, öksürme, gülme ve stres sonrası hafif bir kaçırmadan kontrolünü tamamen kaybetmeye kadar uzanan geniş bir klinik durumdur. İnkontinansa bağlı olarak idrar ve/veya dışkıya kronik maruziyetin neden olduğu problemler, bez egzamaları ve inkontinans ilişkili egzamalar olarak tanımlanmaktadır. Genellikle yaşamı tehdit edici olmasa da, hastalarda inkontinansın problemlerine eklenen ciddi olabilen egzama ve ikincil enfeksiyonlar ortaya çıkabilir.
Sıklıkla pediatrik ve geriatrik popülasyonları etkiler, çünkü bu yaş dönemleri özellikle inkontinansa daha yatkındır ve ciltleri normale kıyasla daha hassastır. Semptomlar arasında ağrı, kaşıntı ve yanma bulunur ve bunların hepsi yaşam kalitesini azaltmaktadır. Çocuklarda ve bebeklerde "bebek bezi pişiği" en yaygın cilt problemidir ve hemen hemen her çocuk en az bir kez bu rahatsızlığı yaşar. Bebeklerde önemsiz bir durum gibi görünebilir, ancak ikincil enfeksiyonlara; balanitis, vulvovajinit ve kandidiyazis gibi neden olarak ciddi komplikasyonlara ilerleme potansiyeline sahiptir. Erişkinlerde, ileri yaşlarda daha dikkat edilmesi gereken bir klinik durumdur. Şiddetli vakalarda bağışıklık sistemi baskılanmış veya zayıf bireylerde ya da karmaşık genel sistem problemleri olan kişiler için hayatı tehdit edici ikincil enfeksiyonlara yol açabilir. Ayrıca yatalak hastalarda bası yarası gelişimi için bilinen bir risk faktörü olduğu unutulmamalıdır.
Bez egzamalarının süreci karmaşık bir yapıya sahiptir.
- Başlangıçta cildin idrar ve/veya dışkıya uzun süre maruz kalması, bez alanında nemli bir ortam yaratır. Zamanla, deri hücreleri olan keratinositlerin aşırı hidrasyonu, hücreler arası lipid katmanlarının bozulmasına yol açarak deride maserasyon meydana getirebilir. Bu, cildin sürtünme kuvvetlerinin neden olduğu mekanik hasara karşı daha duyarlı hale gelmesiyle sonuçlanır.
- İdrar/dışkı tahriş edici maddelere kronik maruziyet, keratinositlerin IL-1α, IL-8 ve TNF-α dahil olmak üzere büyüme faktörleri ve proinflamatuar sitokinleri salgılamasına neden olmaktadır.
- Ayrıca dışkıda bulunan tripsin, kimotripsin ve lipaz gibi sindirim enzimleri, deri hasarına katkıda bulunabilir.
- Dışkıda bulunan gram negatif bakteri Proteus mirabilis (P. mirabilis) ve deri yüzey mikrobiyotasında bulunan gram pozitif Staphylococcus aureus (S. aureus) dahil olmak üzere cilt komensal bakterilerinin üreaz enzimi ürettikleri bilinmektedir.
- Üreaz, idrarda bulunan ürenin amonyağa dönüşümünü katalize eder.
- Amonyak oluşumunun cilt üzerinde iki temel etkisi vardır.
- Amonyak, kimyasal yanıklara neden olarak cilde zarar verir.
- Amonyak birikimi, derinin fizyolojik pH'ının yükselmesine neden olmaktadır.
- Yükselen pH (amonyaktan) ayrıca başta tripsin olmak üzere proteazlar ve lipazlardan oluşan dışkı enzimlerinin deri üzerindeki aktivitesini artırır. Tripsin, dışkıda bulunan ve deride proteolitik hasara neden olan önemli bir enzimdir.
- Cilt pH'ında artış ve enzimlerin aktivasyonu, deride C. albicans ve S. aureus gibi fırsatçı patojenleri uyararak ikincil enfeksiyonlara yol açmaktadır. C. albicans polimorfik bir mantardır; düşük pH'ta oval şekilli tomurcuklanan maya formunda büyürken, yüksek pH'ta (>7) hifsel büyüme göstermektedir. Hifler, derideki maya formundan daha invazivdir.
Günümüzde mevcut tedavi stratejileri, deri ile idrar/dışkı temasını en aza indirmek için etkilenen bölgeden idrar ve/veya dışkının uzaklaştırılması, cildin temizlenmesi ve cilt bariyer kremi uygulanmasını içermektedir. Ancak bu strateji bebekler için genellikle pratiktir; ancak inkontinans nedeniyle ped kullanan erişkinler için önemli bir zorluk teşkil etmektedir. Fiziksel bir bariyer oluşturmak için genellikle çinko oksit gibi hafif antiseptik bileşenler içeren kremler kullanılabilir. C aslbicans için antifungaller kulanılabilir. Üreaz inhibitörleri bu problemlerde cilt bariyer fonksiyonundaki hasarı önemli ölçüde azaltabilir. Ancak spesifik bir ürün bulunmamaktadır. Fenil izotiyosiyanat gibi amonyakla reaksiyona girerek tiyoüre adüktünü oluşturan moleküller, deri yüzeyinde amonyağı aktif olarak hapsedebilir. Fenil izotiyosiyanat, su teresi de dahil olmak üzere çeşitli bitki özütlerinde bulunmaktadır. Bu nedenle su teresi özütü topikal tedavilerde faydalı olabilir.