- Gösterim: 15041
Akne ile beslenme ve yeme alışkanlıkları arasındaki ilişki hasta doktor arasında her zaman tartışma konusu olmuştur. Hasta ve hasta yakınları ısrarla aknede bir diyet önerilmesini beklerken doktor olarak bizlerde ısrarla akne ile beslenmenin bir ilişkisi olmadığını anlatmaya çalışırdık. Gerçekten de erken dönem bilgilerimiz akne ile çikolata, yağlı yiyecekler ve şeker gibi yeme alışkanlıkları arasında bilimsel bir paralellik bulamamıştı.
Son çalışmalar aknede yeme alışkanlıkları üzerine yeni bilgiler içermekte. Hastaların en azından bazı besinlerde haklı olduğu görüldü.
Erken bilgilerimiz akneyi karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin yani yüksek şeker içerikli beslenmenin ve sütün artırdığı yönünde.
Akne ile karbonhidratların ilişkisi
Yüksek glisemik indeksi olan gıdaların akneyi artırdığı, glisemik yükü düşük olan beslenme ile akne şiddetinde azalma saptandığı ile ilgili kuvvetli veriler bulunmakta. Aknede hormonların sebase yağ bezlerindeki ertkilerini biliyoruz. İnsülin, glukokortikoidler, östrojen, tiroid hormonları gibi pek çok hormonun pilosebase ünitenin gelişmesi, farklılaşması ve hastalıklarında rol aldığı bilinmesine karşın, aknede asıl rol androjenlerdedir. Yüksek glisemik indeksli batı tipi beslenmede yüksek glisemik yük hiperinsülinemiye neden olmakta. Hiperinsülinemi testosteron seviyesinde artış ve seks hormonu bağlayıcı globülinde azalmaya neden olur. Serbest dolaşımda artan seks hormonları dokularda insülin direncine neden olmakta. Böylece oluşan karşılıklı etkileşmenin bir kısır döngüye neden oldmakta.
Burada önemli bir tanımlama ”Glisemik indeks”. Glisemik indeks besin maddelerinin alımından sonra kan şeker düzeylerinin yükselmesi olarak tanımlanır ve besin maddeleri içerisindeki karbonhidrat oranı ile ilişkilidir. Örneğin havuçta glisemik indeks 16, portakalda 42, sade spagettide 42 ve beyaz ekmekte 70 dir. Glisemik indks yüksek ise bu besin alındığında kan şekeri yükselmekte ve buna karşı kanda insülinde yükselmektedir.
İnsülin androjenlerin etkisini artırmanın yanı sıra, karaciğerde insülin benzeri büyüme faktörü-1’in (IGF-1) yapımını artırır ve IGF bağlayıcı proteini azaltır. IGF-1 overler, adrenal ve testislerde androjen sentezinin artmasına neden olur. IGF-1’in arttığı prematüre menarş, polikistik over sendromu ve akromegali gibi endokrin hastalıklarda akne prevalansının arttığı görülmektedir. İnsülin ve IGF-1 kıl folikülünün ve sebositlerin gelişmesine ve androjenlerin etkisinin artmasına katkı sağlamaktadır. Güney sahil diyeti olarak bilinen düşük karbonhidrat içeren, bol meyve, sebze, yağsız et, balık ağırlıklı beslenmeler ile aknenin kontrol edilebileceği düşünülmektedir.
Bu nedenle akneli hastlarda dengeli hatta düşük glisemik indeksli bir beslenme önerilmektedir. Hatta mümkünse karbonhidratlardan uzak kalınmalıdır.
Kan insülin seviyesini yükselten; insülinotropik gıdalar özellikle rafine şekerler ve tahıllar, patatesler, süt ve süt ürünleridir. Bunlar batı diyetinde en sık tüketilen gıdalardır günlük enerji alımının neredeyse% 50′sini oluşturmaktadır. Süt ve hiperglisemik karbonhidrat kombinasyonu(şekerli süt gibi) tek başına kullanımına kıyasla kan insülin üzerindeki etkileri daha güçlüdür. Süt hatta protein bazlı peynir altı suyu olarak tanımlanan besin katkıları yenildiklerinde insülin ve bazal IGF-1 plazma seviyelerini yükseltmektedir. Artan insülin / IGF-1 sinyali sivilce gelişiminde en önemli rolü oynamaktadır.
Akne ile süt ilişkisi
Son çalışmalar akne ile süt, özellikle kaymağı alınmış süt arasındaki ilişki üzerine.
Önceleri aknede yağı alınmış sütün etkisi üzerinde durulurken zaman içinde fazla miktarda tam yağlı süt ürünlerinin (süt, kefir ve yoğurt) tüketimi ile orta ve şiddetli akne oluşumu arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Tam ve yarım yağlı sütün alımından hemen sonra hiperinsülinemiye; pastörize günlük sütün IGF-1 artışına; yoğurt, dondurma, sporcuların kullandığı peynir altı suyu ve kazein gibi protein tozlarının rapamisin protein kompleksinin memeli hedefi-1 (mTORC1) aktivasyonuna neden olduğu savunulmaktadır.
Süt içeriğinde yapılan çalışmalar 5 alfa androstenedion, 5 alfa pregnanedione ve DHEA gibi androjenler-erkeksi hormonlar ile bunları aktif testosterona çeviren 5 alfa redüktaz içeriğinin yüksek olduğunu göstermekte. Bunların deri sebum yapımı ve komedon oluşumu üzerinden aknede önemli olduğunu da biliyoruz.
Sütün aknede bu olumsuz etkisini hormonsal içeriği dışında insüline benzer büyüme faktörü;IGF-I den çok zengin olması ile de göstermektedir. IGF-I kadında overden, erkekte testisten androjen yapımını arttırmaktadır. IGF-I ayrıca karaciğerde androjenleri kanda taşıyan proteinleri-SHBG yapımını azaltmaktadır. Bu etkisi kanda serbest androjen miktarı artışı yani aktif androjenin deride daha etkin olması anlamına gelmektedir.
Sütün akne üzerinde olumsuz etkisini artık biliyoruz. Ancak tartışma ve çalışmalar şu soruyu da getirmekte. Hangi süt ? Tam yağlı süt, düşük yağlı diyet süt, pastörize süt ve kaymağı alınmış süt peki hangisi.
Son çalışmalar kaymağı alınmış süt ana suçlu olarak görülmekte. Tek istisna inek sütünde. Çünkü inek sütünde hormonlar yağda daha fazla bulunmakta. Sütle akne ilişkisi özetle şu; Süt ve akne arasındaki bu ilişkinin olmadığı yönünde klinik çalışmalarda olmakla birlikte akneli hastalarda günlük süt tüketimi sınırlandırılmaya başlanmış ve tam yağlı sütler önerilmektedir.
Hatta mümkünse inek sütü kesilmelidir. Peki süt ürünleri yani peynir, yoğurtta durum nasıl. Süt ürünlerinde sütte olan özellik yani yağsız olması akneyi arttırabilecek bir faktör olarak değerlendirilmekte.
Son çalışmalar süt ve karbonhidratlar dışında beslenmede aşağıda tanımlanan sorunları da içermektedir.
Akne ile omega 3 ve 6 tüketimi arasındaki ilişki
Omega 3 ve 6 gibi doymamış yağ asitlerinin diyetle alımının inflamasyonu azalttığını biliyoruz. Doymamış bu yağ asitleri lökotrien B 4 ve IGF I i azaltmakta buda inflamasyonu azaltarak aknede etkili olmaktadır. Omega 3 ve 6 daha doğal yaşam diyebileceğimiz balık, av etleri ve doğal bitkilerde bulunmaktadır.
Akne ve antioksidanlar arasındaki ilişki
Aknede oksidanların inflamasyonda rol oynadığını biliyoruz. O zaman antioksidanlar aknede klinik olarak tedavi/destek amaçlı kullanılabilir mi ? Bu amaçla A ve E vitamin, selenyum, yeşil çay( catechin içeriği antioksidan), flavonoidler(bitkilerde bulunan nobiletin, kaempferol gibi antioksidanlar), meyvalarda bulunan resveratrol kullanılmıştır. Aknede gerçek etkinlikleri günümüzde tam olarak kanıtlanmamakla birlikte deride sebum yapımını azalttığı ve aknede etkinlikleri üzerine başarılı sonuçları bulunmaktadır.
Akne ile çinko arasındaki ilişki
Çinkonun tetrasiklin gibi akne tedavisinde kullanılan antibiyotikler kadar etkili olduğu ifade edilmektedir. Çinko sülfat başlangıçta kullanılmış sonraları biyolojik yararı daha yüksek olan çinko glukonat kullanılmıştır. Günlük 200 mg çinko glukonat verilmiştir. Ancak bu dozlarda kusma, bulantı ve ishal gelişebilmektedir. Bu nedenle tok karnına hatta yemelerle birlikte alınmalıdır. Çinko kullanımında bakır emiliminin azalacağı bu nedenle 1-2 mg günlük bakırın verilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çinkonun aknede klinik etkinliği tam olarak kanıtlanamamıştır.
Akne ile beslenmede yüksek fiberlerin ilişki
Klinik çalışmalar yeterli olmamakla birlikte günlük 30 gr yüksek fiber içerikli beslenmenin akne kliniği üzerinde etkili olduğunu ifade edilmektedir. Ancak aknede beslenmede önerilebilmesi için daha geniş çalışmalara ve olumlu sonuçlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Genel bilgilerimiz iyodun fazla alımı akne ve benzeri döküntülere neden olmakta hatta bu klinik tablo “iyot akne” olarak tanımlanmaktadır. Zengin deniz ürünleri ile beslenmenin yani yüksek iyot tüketiminin akneyi azalttığını biliyoruz. Bir çelişki gibi görünmekle birlikte burada etkili olan yukarıda anlatılan omega 3 lerdir. İyot halen aknede kliniği arttıran bir faktör olarak suçlanmaya devam etmektedir. Hatta süt suçlanırken içeriğindeki iyotta suçlanmaktadır(Süt hayvanları iyot içerikli beslendikleri için).
Sonuç olarak; Eskiden beri tartışılan omega 3 yağ asitleri, antioksidanlar, çinko, vitamin A ve diyet fiberlerinin kullanımının akneye olan olumlu yada olumsuz etkileri halen tartışmalıdır.