Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Bası yaraları, geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bası yaraları basınç yaralanması, yatak yaraları ve basınç ülseri olarak da bilinmektedir. Genellikle vücudun kemik çıkıntısı üzerinde, deri ve/veya altta yatan dokularıda kapsayan doku hasarı ile kendini göstermektedir. Bası yaraları başlangıçta sağlam bir deri alanı, eritem, vezikül ve bül gibi ciltte su kabarcıkları ile başlayarak derinin tam ülserayonu(tamamen kaybedilmiş deri alanı) ve kas ve kemik gibi alttaki derin dokuları da etkileyebilen bir ülser olarak ortaya çıkabilir. Bası yaraları teşhis veya tedavi amacıyla tasarlanmış ve uygulanmış medikal cihaz ve ortezlerle ilişkili olarakta ortaya çıkabilmektedir.  Bası yaraları hastaların duygusal, psikolojik, fiziksel ve sosyal açılardan yaşamlarını olumsuz etkileyen ve dolayısıyla  yaşam kalitelerini düşüren en zorlu sağlık sorunudur. Sağlık hizmetinde ciddi bir iş yükü yaratırken; bası yaralarının tanısı, önlenmesi ve tedavileri, maliyetler ve zaman açısından bu hizmetleri olumsuz etkilemektedir. Yetişkinlerden pediatrik ve yenidoğan hastalara kadar bası yaralarının nedenleri, bası kaynaklı deride gelişen iskemi ve doku ölümü kısır döngüsünün gelişimi, erken teşhis, risk altında olan ana anatomik alanlar ve risk faktörleri sağlık personeli tarafından çok iyi bilinmelidir. Bası yaralarında ayırıcı tanılar iyi tanımlanmalı, etkili önleyici tedbirler ve tedavi konusunda uygun rehberler ile destekler sağlanmalıdır. Böylece gelişebilecek komplikasyonlara zamanında müdahale edilip önlenmesi sağlanabilmektedir. 

Basınç yaraları yatarak hastane yada evde sağlık hizmeti alan hastalarda son derece önemlidir. Basınç yaraları verilen hizmetin bakımın kalitesini gösterir, gelişebilecek komplikasyonlara karşı hasta güvenliği açısından son derece önemlidir. 

Yaşlanma, obezite, diyabet ve kalp damar hastalıkları gibi tetikleyici faktörlerin toplumda artan yaygınlığı bası yaraları ile daha fazla karşılamamıza neden olmakta. Bası yaralarının görülme sıklığı birçok faktöre bağlı olarak değişmekle birlikte yüksek riskli gruplar arasında daha yüksektir: Kuadriplejikler ve omurilik yaralanması olan kişilerde, uzun süreli ameliyat geçiren hastalarda ve kalça veya femur kırığı olan yaşlı hastalarda daha yüksektir. Yoğun Bakım Ünitelerinde hastalarda bası yaralarının gelişme riskinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Bu durum hastaların bu ünitelerde hareketsizlikleri, yetersiz beslenme ve mekanik ventilasyon ile hemodiyaliz gibi klinik durumla ilişkili şu faktörlerden kaynaklanır. 

Pediatrik ve yenidoğan popülasyonlarında yoğun bakım ünitelerinde klinik durumlarına bağlı olarak bası yaraları gelişebilmektedir. Yenidoğanlarda, özellikle yoğun bakım ünitesinde, tıbbi cihazlardan kaynaklanan yaralanmalar daha yaygındır.

Bası yaralarının giderek daha sık karşılaşıldığı durum yaşlılarda evde yada bakım kurumlarında görülmesidir. Yaşlanma sürecinin doğal özellikleri ve hareket kabiliyetini kısıtlayan klinik sorunlar nedeniyle, yaşlı bireylerde bası yarası gelişme endişeleri kabul edilmektedir.

COVID-19 pandemisinde hem hastalarda hemde sağlık çalışanlarında bası yaraları gözlendi. Özellikle pandemi sırasında yoğun bakıma yatırılan arasında bası yaraları önemli ölçüde farklı anatomik alanlarda yüksek olarak gelişti. Pandemi sırasında hastaların günde 16 ila 24 saat boyunca yüzüstü pozisyonda kalmalarına bağlı olarak bu pozisyona maruz kalan kemik çıkıntı bölgelerinde; alın, burun, göğüs, meme ve diz bölgelerinde bası yaraları görümüştür. Pandemi sırasında sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipman kullanımıyla ilgilibası yaraları bildirilmiştir; özellikle burun bölgesinde ve elmacık kemiği bölgesinde. 

Bası Yaralarının Gelişimi

Bası yaralarının gelişimine neden olan basınç, cilt ve altındaki dokularda yoğunluğuna, süresine ve dokuların hasar görmeden basınca dayanma kapasitesi gibi üç faktöre bağlı olarak patolojik etkilere neden olmaktadır. Bası yarası gelişiminde dokularda kılcal damarlardaki basınç ve kılcal damarlarda basınç karşısında kapanma etkisi çok önemlidir, çünkü dokuda kılcal damarlarda tıkanma dokuların yetersiz kan dolaşımı(yetersiz perfüzyon) anlamına gelmektedir. Bu dokuda iskemi, mekanik deformasyon ve biyokimyasal strese neden olarak devamında hücre ve doku ölümüne yol açabilmektedir. 

Bası yaraları uzun süreli basınç, kayma(sıkışma) ve sürtünme kuvvetlerine maruz kalan vücudun kemik çıkıntıları ile vücudun yatak yüzeyi ile temas alanlarında ortaya çıkmaktadır. 

Normal hassasiyet, hareket kabiliyeti ve zihinsel duruma sahip kişilerde vücudun oturur yada yatar pozisyonda uzun süreli basınca marız kalması geri bildirim tepkisini tetikler ve vücut pozisyonunu sık sık değiştirir. Ancak, bu geri bildirim tepkisi olmadığında veya zayıfladığında, vücut pozisyon değiştiremediğinde sürekli basınç iskemiye, dokuda yaralanmaya ve hasara yol açabilmektedir. Doku hasarı, yumuşak dokuların sıkıştırma, çekme veya kesme kuvvetleri gibi mekanik yüklere yoğun ve/veya uzun süreli maruz kalması ile ortaya çıkmaktadır. Mekanik yüklere sürekli maruz kalma dakikalardan saatlere hatta günlere kadar değişen uzun süreleri ifade eder.

Bası yaralarının gelişiminde bir kısır döngüden bahsedilebilir. Dokularda mekanik yüklere bağlı olarak gelişen deformasyon hasarı (hücresel hasar, hücre ölümü ve inflamasyon), dokuda inflamasyona(ödem, doku  basınç artışı) neden olmakta, inflamasyon dokuda iskemik hasar (doku ölümü) geliştiriken hücresel deformasyona yol açar. Bu kısır döngünün tekrar başlamasını sağlamaktadır. 

Lokalize doku deformasyonları hızla mikroskobik hasara yol açabilir; ancak bu ilk hücresel ve doku hasarının klinik olarak görünür hâle gelmesi için birkaç saatlik sürekli basınç gerekebilir.  Basınç birincil tetikleyici faktör olmasına rağmen, yumuşak dokuların sürekli deformasyonlara tolerans gösterme kapasitesi doku tipine bağlı olarak değişir. Bu kapasite, aşağıda açıklanacak içsel ve dışsal faktörlerden de etkilenir.

İşte metninizin düzeltilmiş ve önemli kısımları vurgulanmış hâli:

Bası Yaralarında Risk Faktörleri

Bası yaraları: dokuda basınç, sürtünme ve kayma gibi iyi bilinen faktörler nedeniyle ortaya çıkar. Ancak bu yaralanmaların gelişimine çeşitli risk faktörleri katkıda bulunur. Bu risk faktörleri dışsal ve içsel faktörler olarak tanımlanır. 

Dışsal Faktörler

Bası yaralarının gelişme riskini artırabilecek dış koşulları veya sağlık uygulamaları ifade eder:

  • Uzun süreli basınç, sürtünme ve/veya kayma.

  • Nem.

  • Bası yapan dış koşullarının uygunsuz kullanım.

  • İlaçlar.

  • Hijyen

  • Tıbbi cihazların kullanımı.  

İdrar ve dışkı tutamama, aşırı neme neden olarak cildin maserasyonuna ve sürtünme ile pozisyon değişikliğinden kaynaklanan yaralanmalara karşı daha duyarlı hâle gelmesine yol açar.

İçsel Faktörler

Bası yarası geliştirmeye yatkınlığı artırabilen bireysel ve fizyolojik özellikleri ifade eder. 

  • İleri yaş.

  • Hastanın klinik durumu.

  • Hareket kısıtlılığı.

  • İdrar ve dışkı tutamama (inkontinans).

  • Hemodinamik durum.

  • Arteriyel yetmezlik.

  • Yetersiz beslenme

Yaş artışı: Bası yaraları yaşlıları savunmasız bir hasta grubu etkilemektedir. Yaş artışı, bası yaralarının gelişimi için temel risk faktörlerinden biridir, çünkü yaşlılarda genellikle olumsuz cilt rahatsızlıkları, yetersiz bakım ve beslenme ile hareket kısıtlılığı görülmektedir.

Diyabet: Diyabetli hastalarda bası yaraları gelişme riski sistematik olarak artmaktadır. 

Ameliyat süresi ve yatarak bakım süresi önemli risk unsurları olarak görülmektedir. 

Potansiyel olarak birden fazla risk faktörü yüksek risk grubunu oluşturmaktadır: 

  • Kritik derecede hasta ve/veya yoğun bakımda olanlar.

  • Kalça kırığı, omurilik yaralanması, kronik nörolojik rahatsızlıkları olan kişiler.

  • Diyabetli kişiler ve yaşlılar.

  • Uzun süreli bakım tesislerinde veya toplum bakım merkezlerinde kalanlar.

  • Travma ve/veya uzun süreli ameliyat geçiren kişiler.

Bası Yaralarında Klinik ve Laboratuvar Değerlendirme ve Takip Kayıtarı

Mevcut bası yarası olan bir hastada klinik öykü, yaranın lokasyonu, süresi, olası nedenleri veya tetikleyici faktörler, boyutları ve boyuttaki değişiklikler, ağrı (tipi, şiddeti, sıklığı, rahatlatan veya kötüleştiren faktörler), yarada akıntının ve kokunun varlığı(eksüda, pürülan), etkilenen doku derinliği doku tipleri ve skar öyküsü dâhil olmak üzere bilgiler alınarak dökümente edilmelidir. Bası yaralarında hastanın tüm kemik çıkıntıları ve kritik alanları değerlendirilmelidir. Hasta kullanılan medikal ekipmanların temas yüzeyleri iyi değerlendirilmelidir.

  • Yetişkinlerde:

    • En çok etkilenen ana bölgeler tipik olarak sakro-koksigeal bölge ve topuklardır; topuklar esas olarak dorsal (sırtüstü) veya oturma pozisyonunda olmaktan kaynaklanır. 

    • Sıklıkla etkilenen diğer bölgeler arasında oturmaya devam eden hastalarda iskiyal bölge ve lateral (yan) pozisyonda yatan hastalarda kalça (özellikle trokanter) bulunur.

  • Çocuklarda:

    • Özellikle sırtüstü pozisyonda yatağa bağımlı bebeklerde en çok etkilenen bölge oksipital bölgedir (başın arkası); bunu sakral bölge ve topuklar takip eder.

    • Çocuklarda diğer bölgeler arasında tıbbi cihazların kullanımı nedeniyle kulaklar ve burun da yer alır. 

Bası Yarlarında Klinik Evreleme (Sınıflandırma)

Basıya bağlı olarak ciltte mekanik deformasyon kaynaklı hafif hasardan, derin dokuları da içine alan ülserlere kadar oldukça farklı klinik tablolar ortaya çıkmaktadır. Avrupa Basınç Ülseri Danışma Paneli'ne göre basınç yaralanmaları ($\text{BY}$) klinik özelliklerine ve evresine göre sınıflandırılmaktadır.

Evre I:

Bası kaynaklı ciltte hasarlı alanda basmakla solmayan ve çevre deri alanlarından farklı kızarıklık (eritem) gözlenir. Bu alanda henüz cilt bütünlüğü sağlamdır.

  • Koyu tenli ciltlerde eritem tam olarak fark edilemeyebilir.

  • Bası hasar alanı, komşu dokuya kıyasla ağrılı, sert, yumuşak, daha sıcak veya daha soğuk olabilir.

Evre II:

Bu evrede ciltte dermal kalınlığın kısmi kaybı görülür. Bası yarada nekrotik doku veya morarma olmaksızın, kırmızı-pembe renkte yüzeysel bir ülser görünür. Bu ciltte sağlam yada patlamış bir vezikül olarak da ortaya çıkabilir.

  • Bu yaralanmalarda nekrotik doku yoktur.

  • Granülasyon dokusu yerine epitelizasyonla iyileşirler.

  • Bu evre; inkontinansla ilişkili dermatit(idrar yada gaita tutamama), intertriginöz dermatit, tıbbi yapıştırıcılarla ilişkili yaralanmalar veya cilt yırtıkları, yanıklar ve sıyrıklar cilt hasarları ile karıştırılabilir. 

Evre III:

Bu evrede bası yarasının ülserasyonundan kaynaklanan tam kalınlıkta deri kaybı görülür. Ülser alanında deri altı dokusu görülebilir, ancak kemikler, tendonlar veya kaslar gözlenmez. 

  • Ülser zemininde siyah, kuru nekrotik doku gözlenir veya sarımsı nekrotik bir kabuklanma olabilmektedir. 

  • Ülserde yara ağzı ile altındaki dokular arasında oluşan tünel benzeri yapılar, yara kenarına deri altında oyuklanma, erozyon ve yara kenarlarının aşağı doğru kıvrılmasıda görülebilir.

Evre IV:

Bu evrede tam kalınlıkta doku kaybı görülür ve hasar kemik, tendon veya kaslara kadar ulaşabilir.

  • Yara yatağının bazı kısımlarında kabuk (sarımsı nekrotik doku) veya eskar (siyah, kuru nekrotik doku) bulunabilir.

  • Genellikle erozyon ve tünelleşme içerir.

  • Açığa çıkan kemik/tendon görülebilir veya doğrudan elle muayene edilebilir. 

Deride ülser olmaksızın kalıcı siyah renk değişikliği veya kanlı, berrak, seröz veya pürülan sıvı içerebilen bir kabarcık (bül) varlığı bası yarası kaynaklı alttaki dokuda olası derin hasarı düşündürmelidir. 

Evrelendirilemeyen

Bası yarası alanında yara tabanının kabuk (sarı, bej, gri, yeşil veya kahverengi) ve/veya eskar (bej, kahverengi veya siyah) ile kaplı olduğu tam kalınlıkta deri ve doku kaybı ile karakterizedir. Nekrotik doku veya eskar çıkarılıp yara tabanı ortaya çıkarılana kadar doğru bir verleme yapılamaz. Debridman sonrasında evre 3 veya 4 olarak yeniden sınıflandırılır. 

Bası yaraları tanı veya tedavi amaçlı kullanılan ekipmanların kullanımından kaynaklanabilmektedir. Sıklıkla cilde basınç uygulayan cihazla uyumlu bir desen veya şekil sergilerler. Klinik evreleme yukarda olduğu gibidir.Bası yaraları sadece deriyle sınırlı değildir; solunum, gastrointestinal ve genitoüriner yollar dâhil olmak üzere mukoza zarlarında da görülebilir. Mukozada bası yaraları esas olarak tıbbi cihazlarla ilişkilidir ve genellikle medikal tüpler ve/veya bunların stabilizasyon ekipmanlarının hassas mukoza zarlarına ve alttaki dokulara sürekli basınç ve mekanik kuvvetler uygulamasıyla oluşur. 

Bası yaralarını değerlendirirken ve klinik olarak evrelerken özellikle koyu cilt tenlilerde cilt sıcaklığı değerlendirmesi, subepidermal nem ölçümüde yapılabilir. 

Bası yaralarının değerlendirilmesinde ve hasta takibinde rehberlik etmesi için bazı araçlarda kullanılmaktadır. Basınç Ülseri İyileşme Ölçeği ve Bates-Jensen Yara Değerlendirme Aracı gibi.

Bası Yaralarında Laboratuvar

Laboratuvar testleri, bası yaralarının iyileşmesini engelleyebilecek veya geciktirebilecek durumların (enfeksiyon, anemi, yetersiz beslenme durumu ve diabetes mellitus gibi) değerlendirilmesine yardımcı olmaktadır. Sıklıkla bu amaçla kapsamlı bir metabolik panel, tam kan sayımı, albümin ve prealbümin seviyesi(beslenme durumunu değerlendirmek için) ve hemoglobin A1C testlerinin yaptırılması önerilmektedir. 

Ayrıca yara sürüntü örneklerinin mikroskopisi, kültürler ve doku biyopsisi yapılmakta.

Elbette, $\text{IAD}$ ve $\text{KTÜ}$ ayırıcı tanı metnini tablo kullanmadan, liste ve vurgularla yeniden düzenliyorum:

Bası Yaralarında Ayırıcı Tanılar

İnkontinansla İlişkili Dermatitler: Aşırı nemin (ter, eksüda, idrar ve gaita gibi vücut sıvıları) neden olduğu lezyonlar epidermal bariyeri bozarak bası yaraları ile karıştırılabilecek cilt hasarına neden olabilir. Cildin idrar ve dışkıya kronik olarak maruz kalması cilde kimyasal olarak zarar vererek bariyerini bozduğu için nemle ilişkili cilt hasarının en yaygın görülen klinik şeklidir. Ciltte eritem, eksüdasyon ve ekskoriasyon ile karakterize inflamatuar bir dermatoz gelişmekte. Ayrıca kalıcı pigmentasyon değişiklikleri, ödem, maserasyon, veziküller veya kabarcıklarla da ortaya çıkabilmektedir. Sıklıkla kasıkta, kalçaların alt kıvrımlarında,, skrotum bölgesinde, uyluklarda ve bazen karın alt kımsında görülmektedir. (daha detaylı bilgi için...)

Basınç Yaralanmalarının Önlenmesi

Bası yaralarının önlenmesinde rsik değerlendirlmesinin yapılması son derece önemlidir. Risk değerlendirmesinde geçerli ve güvenilir bir risk tahmin ölçeği kulanılmalı, kapsamlı bir cilt değerlendirmesi ve bası yaraları konusunda yorumlama gerekmektedir. Böylece bası yaralarının etkili önleyici müdahaleleri seçilerek uygulanabilir.

Risk tahmin ölçeği olarak birçok yöntem kullanılmakta. bunlardan ilki "Braden Ölçeği" dir. Genel olarak yetişkin hastalar için altın standart olarak kulanılan bu ölçektir. Bu ölçek altı risk faktörünü değerlendirir. 

  • Hareketlilik (vücut pozisyonunu değiştirme ve kontrol etme yeteneği).

  • Aktivite (fiziksel aktivite derecesi).

  • Duyusal Algı (basınca bağlı rahatsızlığa uygun şekilde yanıt verme yeteneği).

  • Nem (cildin neme maruz kalma derecesi).

  • Sürtünme ve Kayma (dikey basınçla birlikte etki eden yatay kuvvetler).

  • Beslenme (olağan diyet alım düzeni).

Bu altı rrsik faktöründen ilk beşi  1 ile 4 arasında puanlanır. Beslenme ise 1 ile 3 arasında puanlanır. Toplam puana göre risk sınıflaması: Risk Yok: 19-23 puan, düşük Risk: 15-18 puan, orta Risk: 13-14 puan, yüksek Risk: 10-12 puan ve çok Yüksek Risk: 0 ile 9 puan.

Risk tahmin ölçeği olarak pediatrik ve yenidoğanda ise benzer Braden-Q Ölçeği, Braden QD Ölçeği ve Glamorgan Ölçeği kullanılmaktadır.  

Hastalar cerrahi işlemler sırasında bası yarası gelişimi açısından yüksek risk altındadır. Bu riski değerlendirmek için geliştirilen ilk ölçek Munro Ölçeği'dir. Cerrahi uygulama sırasında hasta pozisyonunun verilmesi bası yaralarını önlemede en önemli zorluk haline gelir. Bu amaçla ELPO Ölçeği yaygın olarak kullanılmaktadır. Son zamanlarda, öncelikli olarak cilt bütünlüğünü değerlendiren PRASI (Proaktif Cilt Bütünlüğü Risk Değerlendirmesi) adlı yeni bir ölçek geliştirilmiştir. 

Yoğun Bakım Ünitelerinde bası yarası gelişimi kritik hastalar için ise EVARUCI, CALCULATE ve Cubbin & Jackson ölçekleri kullanılmaktadır. Çalışmalar, bu ölçeklerin Braden Ölçeği ile karşılaştırıldığında daha üstün risk tahmini sağladığını göstermiştir. 

Hastalarda bası yaralarının risk faktörlerinin ölçeklendirilmesi ve klinik muayenesi önleyici yöntemlerin kullanımını standart hele getirmektedir.  

Önleme yöntemleri: 

  • Hastanın vücudu ile vücudun destek yüzeyi arasında veya vücut ile tıbbi medikal ekipman arasındaki basınç kuvvetlerini en aza indirmek. 

  • Cilt değerlendirmesi ve bakımı:  Basınç yaralanması riskini azaltmak için aşağıdaki uygulamalar önerilmektedir:

    • Günlük cilt değerlendirmesi yapılmalı; özellikle kemik çıkıntıları ve tıbbi cihazların bulunduğu bölgelerde eritem (kızarıklık), ödem (şişlik) veya cilt sıcaklığı ya da cilt dokusunda değişiklik olan bölgelere dikkat edilmelidir.

    • Cilt temiz ve nemli tutulmalı, alkali sabun kullanımından kaçınılmalı. 

    • Özellikle kemik çıkıntıları üzerinde basınç yaralanması riski olan alanlarda cildi ovmaktan ve sert masaj yapmaktan kaçınılmalı. 

    • İdrar tutamama sorunu yaşayan hastalarda, özellikle bez bölgesi gibi sürekli nem maruziyeti olan bölgelerde bariyer krem ​​veya bariyer spreyi kullanılmalıdır. 

  • Koruyucu, önleyici pansuman kulanımı:  Basınç yarası riskini azaltmak için aşağıdaki uygulamalar önerilmektedir:

    • Özellikle yoğun bakım ünitelerinde kemik çıkıntılarının olduğu bölgelerde bası yarası riski taşıyan tüm hastalara koruyucu pansumanlar önerilir. Özellikle sakral bölge (kuyruk sokumu) ve topuklarda silikon ve çok katlı köpük pansumanlar kullanılmalıdır. 

  • Hastanın vücut pozisyonunun sürekli yeniden konumlandırılması: Basınç yarası riskini en aza indirmek için yeniden vücut yüzet temas alanlarının yeniden konumlandırılması, hasta vücut pozisyonunun değiştirilmesi önemlidir. Yeniden konumlandırma için kesin bir zaman aralığı belirtilmemekle birlikte her iki saatte hastanın vücut pozisyonunun değiştirilmesi önerilmektedir. Vücut pozisyon değiştirilmesi için özel bir ekimnaın ve eğitimli ekibin olması gerekmektedir. Ancak vücut pozisyon değişiminde hastanın bası alnlarındaki cilt toleransı, genel tıbbi durumu, tedavi hedefleri, konfor ve ağrı gibi şikayetleri bireysel olarak değerlendirilmelidir.  Vücut pozisyonunun değiştirilmesi dışında özel teknik ekipmanlarda kullanılmaktadır. Topuklarda, Aşil tendonuna ve popliteal vene baskı uygulamadan bacağın ağırlığını baldır boyunca dağıtmak için köpük yastık veya minder kullanılabilir.

  • Yatak başı pozisyonu: Basınç yaralarının riskini yönetmek için yatak başı pozisyonu ideal olarak, klinik koşullara ve diğer kısıtlamalara uygun olarak mümkün olan en düşük yükseklikte tutulmalıdır. Yatak başının yükseltilmesi gerektiğinde, hastanın kaymasını veya hareket etmesini önlemek için önlemler alınmalıdır. Yatağın baş kısmının yükseltilmesi, sakrokoksigeal bölgede cilt ile yatak yüzeyi arasında daha yüksek arayüz basınçları oluşturur. Mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda, yatak başı 45 derece yükseltildiğinde, 30 derece yükseltilen hastalara kıyasla bası yarası riski neredeyse %50 daha yüksektir.

  • Destekleyici yüzeylerin düzenlenmesi (yatak ve şilteler): Basınç yaralarının riskini yönetmek için yatak destek yüzeyi seçiminde en iyi yüzey seçilirken hastanın bireysel özellikleri dikkate alınmalıdır. Hastanın vücudu ile zemin sert yüzeyi arasında en az 2,5 cm kalınlığa izin veren yataklar seçilmelidir. Hastanın yatağı vücut yatakta gömülmemesi için yatağın yoğunluğunu iyi olmalıdır. Önerilen Yatak Tipleri: Pnömatik yataklar (hava dönüşümlü yataklar) ve köpük yataklardır (piramit şeklinde veya "yumurta kasası" tipi). Pnömatik yataklar daha fazla tercih edilmektedir. 

  • Beslenme: Basınç yaralarını önlemede önemli bir faktördür. Hem yetersiz beslenen zayıf hem de obez hastalar, doku bütünlüğünün bozulması ve iyileşme kapasitesinin azalması nedeniyle bası yaralarını geliştirme riskiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle tüm hastaları beslenme riski açısından "Malnütrisyon Evrensel Tarama Aracı" gibi  geçerli bir araç kullanılarak değerlendirilmelidir. Risk altındaki hastalar için uygun bir beslenme plan geliştirmek amacıyla beslenme uzmanı değerlendirmesi istenmelidir. Yetersiz beslenmesi olan hastalarda zenginleştirilmiş gıdalar, yaşa ve varsa mevcut hastalıklara uygun besin takviyeleri ve enteral veya parenteral beslenme desteği verilmelidir. 

  • Sağlık personeli ve bakımı üstlenen kişilerin(kasta bakıcı, hasta ve yakınları) eğitimi: 

Basınç Yaralarının Tedavisi

Bası yaralarında tedavide ilk adım, etkilenen bölgelerdeki baskıyı hafifletmek ve yeni bölgelerde basıya bağlı yaralanma gelişimini önlemektir. İyileşmesi zor veya kronik yaraların daha zor olduğu için tedavi en erken aşamada gerçekleştirilmelidir. Bası yaraları iyi bir bakım standardı ile tedavi edildiğinde dört hafta içinde %40-%50 oranında küçülmektedir. 

Tedavinin Temel Prensipleri

Bası yarası tedavisinin odak noktası yol açan faktörler ve altta yatan nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun içinde en önemlisi basınçtır. Cilt üzerindeki tüm basınç ideal olarak ortadan kaldırılmalıdır. Çoğu durumda bu imkansız olabileceği için basınç optimize edilmelidir. Bunun için: 

  • Sık sık hasta vücut pozisyonunun değiştirerek basıncın azaltılması, mekanik yüklerin giderilmesi ve basınç yükünün yeniden ideal dağıtımının sağlanmasıdır. 

  • Koruyucu Biyomekanik Pansumanlar: Ağır durumlar nedeniyle pozisyon değiştirme zorluğu yaşayan hastalarda, silikon yada köpük pansumanlar ile basınç azaltılmalıdır. Bu pansumanlar çevre dokulardan ve yaranın kendisinden gelen basınç ve kayma deformasyon enerjisini emerek basınç yükünü hafifletmektedir. xt{Ref: 56}$).

  • Fizik Tedavi ve Elektriksel Uyarım: Fizik tedavi uzmanları tarafından hasta hareketliliğinin iyileştirilmesi, idrar tutamama ve hareketsizliğin azaltılmasına yardımcı olur ve böylece bası yarası gelişme riski azaltılır. Uluslararası kılavuzlarda da önerilen elektriksel uyarımla tedavisi yapılabilir. 

  • Beslenme Desteği: Beslenmenin optimize edilmesi bası yaralarının iyileşmesini etkili bir şekilde desteklemektedir. Kolajen üretimini artırarak, epitel yüzey yenilemesi ve iyileşme için gereken protein ağırlıklı besinler ile beslenme desteklenebilir.

Sonraki adım bası yaralarına lokal yaklaşım yani pansumandır. En uygun lokal yaklaşımda pansuman seçilirken aşağıdaki tedavi hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır. 

  • Bası yarasında ülsere bağlı olarak yara yatağı gelişmiş ise bunun korunması ve granülasyon dokusu oluşumunun desteklenmesidir. 

  • Bası yarasında nekroz yani ölü doku gelişmiş ise bu dokunun debridmanına(yara zemininden uzaklaştırılması) yardımcı olmak için destekleyivi pansumanların yapılması. 

  • Lokal ve sistemik enfeksiyonları önlemek ve var ise tedavilerinin yapılması.

  • Bası yarasında aşırı eksüdayı ve hoş olmayan koku var ise bunu kontrol altına almak.

  • Bası yarası iyileşirken hipergranülasyon gelişiminin önlenmesi. 

  • Bası yara çevresinin değerlendirilmesi ve bakımı. 

  • Pansuman sırasında yaranın boyutu, derinliği ve klinik evrelendirilmesi takip edilmelidir.  

Pansuman adımı sırasında hasta odaklı bir yaklaşım izlenmelidir. Bu amaçla:

  • Hastanın sağlık hizmetlerine erişim, tedavi planına uyumu ve ekonomik yönü sorgulanmalıdır.  

  • Hastanın bası yaralarından kaynaklanan şikayet(koku ve akıntı gibi) ve ağrısının giderilmesi, yaşam konforunun arttırılması önemlidir. Bası yara alanında kullanılacak ağrı için lokal lidokain, lokal ibuprofen/opioidler gibi topikal ağrı tedavileri, koku için bası yarasında kömür/gümüş içeren pansumanlar, metronidazol jel kullanımı gibi yaklaşımlar, bası yarasında akıntı(eksüda) için ise aljinatlar, jelleştirici lifler ve emici köpük pansumanlar kullanılabilir. 

Bası yaralarında etkili yara bakımının kolaylaştırılması ve iyileşme sürecini optimize etmek için yukarıda tanımlanan tüm hususlar, kabul görmüş bir protokolde toplanmaya çalışılmıştır. Bu protokol, TIMERS kısaltması ile tanımlanmıştır. TIMERS kısaltması, bası yaralarına ait değerlendirme ve tedavi parametrelerinin İngilizce karşılıklarının birleştirilmesi ile elde edilmiştir. 

  • T(Tissue): Bası yarası yatağındaki doku canlılığının değerlendirilerek doku yönetiminin sağlanması.

  • I(Infection/Inflammation): Bası yarasındaki enfeksiyon ve inflmasyonun değerlendirilerek yönetiminin sağlanması.

  • M(Moisture Balance): Bası yarasındaki akıntıların(eksüdanın) değerlendirilmesi ve nem dengesinin yönetiminin sağlanması. 

  • E(Edge Epibol/Epithelialization): Bası yara kenarının değerlendirilmesi ve epitelizasyonun yönetiminin sağlanması. 

  • R(Regeneration/Repair): Bası yarasında doku onarımı ve iyileşmenin değerlendirilmesi ve yönetiminin sağlanması. 

  • S(Social/Patient Factors): Hasta ile ilgili faktörlerin ve hastanın sosyal yönünün değerlendirilmesi ve yönetiminin sağlanması. 

Bası Yara Yatağındaki Doku Canlılığının Değerlendirilmesi ve Yönetimi

Bası yara yatağındaki iyileşme sürecini engelleyen ve enfeksiyonları kolaylaştıran cansız veya ölü dokuların belirlenmesi ve debridman (cansız dokunun çıkarılması) tedavilerinin uygulanmasını kapsar. Debridman, bası yarasında gelişen ülser yatağında ve yara çevresindeki alanda bulunan ölü nekrotik doku, yara kabukları, toksinler, mikroorganizmalar, biyofilm ve hiperkeratoz dâhil olmak üzere tüm cansız dokunun çıkarılması sürecini tanımlar. 

Temizlik veya hijyen, sürecin ilk adımıdır. Bu adımın ilk amacı bası yarasındaki mikrobiyal yükü en aza indirmek ve yara yüzeyindeki kirleticileri, kalıntıları ve mikroorganizmaları uzaklaştırarak enfeksiyon riskini azaltmak ve sağlıklı granülasyon dokusu oluşumunu destekleyen temiz bir ortam sağlamaktır. Temizlik ayrıca yara yatağının daha iyi değerlendirilmesini görüntülenmesini sağlar. Hafif bası yarasında temizlik için %0,9'luk sodyum klorür solüsyonu veya temiz (içme) suyu kullanılabilir. İyileşmesi zor bası yaralarında ise Ph 4-6 antiseptik ürünler(Polihekzametilen Biguanid gibi)  bası yarasının temiliğinde kullanılmalıdır. 

Debridman, bası yaralarının  yatağının hazırlığında kritik bir adımdır. Debridmanda temel amaç nekrotik ve ölü dokuyu uzaklaştırarak bakteri yükünü azaltmak ve biyofilmi ortadan kaldırmaktır. Debridman, fenotipik değişikliklere uğrayan fibroblastların ve keratinositlerin yara yüzeyinden uzaklaşmasını sağlar. Böylece kronik inflamasyon, fibrozis ve gecikmiş iyileşmeye yol açan bu hücrelerin etkiside azaltılır. Debridman, inflamasyon fazında durgunlaşan kronik yaraları, akut yaralara daha benzer bir ortama dönüştürerek iyileşmeyi teşvik etmektedir. 

Debridman sırasında hedeflerden birincisi yarada bulunan nekrotik dokudur. Nekrotik doku bası yarasında enfeksiyon veya iskemi nedeniyle oluşan lokalize doku ölümüdür. Siyah, kahverengi veya gri renkte görünebilir; kuru (genellikle enfekte olmayan) veya nemli (genellikle enfekte) olabilir ve genellikle yara yatağına yapışık olarak gözlenir. Debridman sırasında hedeflerden ikincisi yara kabuklarıdır. Yara kabukları yara yüzeyinden salgılanan(eksüda) proteinler, parçalanmış ekstraselüler matris proteinleri, beyaz kan hücreleri ve çeşitli mikroorganizmaların bir karışımıdır. 

Bası yararında hastaya özelleştirilmiş, mevcut kaynaklara göre seçilmiş ve uygulanabilirliğe olan debridman yöntemleri kullanılır. Cerrahi, mekanik yada otolitik gibi birçok debridman yöntemi görmekteyiz. Yöntemler seçilirken hastanın ve yaranın değerlendrlmesi son derece önemlidir. Örneğin, antikoagülan kullanan hastalarda, iskemisi olanlarda, yüksek cerrahi risk taşıyanlarda veya özellikle bası yaraları büyükse cerrahi debridman tercihi dikkatlice değerlendirilmelidir. Bu durumlarda otolitik (örneğin hidrojeller ve hidrokolloidlerle) veya mekanik debridman gibi yöntemler dtercih edilmektedir. Ancak, büyük miktarda devitalize doku (örneğin kangrenli doku) içeren aktif enfeksiyonlu bası yaralarında cerrahi debridman düşünülmelidir.

Bası Yaralarında Enfeksiyon ve İnflmasyonun Değerlendirilmesi ve Yönetimi 

Bası yaralarında enfeksiyon ve inflamasyon iyileşmeyi engelleyen olumsuz faktörlerden birisi olması nedeni değerlendirlmesi, takibi  ve yönetimi gerekmektedir.

Lokal enfeksiyon yara ve yaranın hemen çevresinde mikroorganizmaların varlığı ve çoğalmasıyla karakterizedir ve genellikle gecikmiş iyileşme ile sonuçlanır. Lokal enfeksiyon tanımı için yara çevresinde 2 cm'den az bir alanı tanımlamalıdır. Lokal enfeksiyon bası yarasında hipertrofik ve kolay bütünlüğü bozulabilen granülasyon dokusu, kanama ve artmış eksüdasyon gibi hemen fark edilmeyebilecek belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. 

Hemen hemen tüm kronik yaralarda mikroroganizmalar vücudun savunmalarından kaçabilmek ve antimikrobiyal ilaçlara karşı direnci artırmak için biyoflim oluşmaktadır. Biyofilm, çıplak gözle görülebilen ince, sarımsı, jelatinimsi ve yarı saydam bir tabaka olarak ortaya çıkabilir. Cerrahi debridman, biyofilmi geçici olarak bozup çıkarmak için altın standarttır.  Ayrıca, gümüş veya çinko iyonları içeren pansumanlarda kullanılabilir. 

Bası yaralarında lokal deri enfeksiyonlar, lokal doku enfeskiyonu olan selülit ve sistemik enfeksiyonlar gelişebilmektedir.

  • Lokal deri enfeksiyonunda bası yarasında kızarıklıkta(eritem) artış, kötü koku, sıcaklık, eksüdada artış, genel ateş, yeni veya artan ağrı olamakta. Bası yarasında bu değişimler dışında iki haftalık standart pansuman rağmen yavaş iyileşme gibi göstergeler olduğunda enfeksiyon akla getirilmeldir. Sistemik antibiyotiklerle tedavi edilmeli, topikal antibiyotikler ve antiseptikler (povidon iyot, gümüş gibi) yara bakımı yapılmalıdır. Topikal antibiyotikler bakteriyel direnç gelişimini riski nedeni ile tek başına önerilmemektedir. 
  • Çevreye ve derine yayılım gösteren lokal enfeksiyonlar(selülit ) mikroorganizmaların lezyondan çevre dokuya yayılarak semptomların yara kenarlarının ötesine uzanmasıdır. Derin dokuları, kasları, organları tutabilir. Sistemik antibiyotik kullanılmalıdır. 
  • Sistemik enfeksiyonlar mikroorganizmaların vücuda yayılmasıyla oluşmaktadır. Halsizlik, ateş gelişirken kontrol altına alınamadığında şiddetli sepsis, septik şok, organ yetmezliği ve ölüm gerçekleşebilir. Acil sistemik tedavi gereklidir.

Bası yaralarında lokal enfeksiyon tanısı konulduğunda rutin yara kültürü önerilmez. Ancak yaygın ve sistemik enfeksiyon tanısında kültüre başvurulmalıdır. İğne aspirasyonu ve sürüntü kültürü önerilir. Sistemik enfeksiyon durumunda kan kültürü de yapılmalıdır. 

Derin bası yaraları ve yara zemininde kemik doku açığa çıkmış ise osteomiyelit(kemik dokunun enfeksiyonu) riski bulunmaktadır. MR yada kemik biyopsisi ile tanı konur ve kültür sonuçlarına göre intravenöz antibiyotik tedavisi gereklidir. Son yıllarda kemik biyopsisinden çok MR ön plana çıkmaktadır. 

Bası Yarasında Akıntı(Eksüdanın) Değerlendirilmesi ve Nem Dengesinin Yönetimi

Bası yara bakımının anahtarlarından biri, iyileşmeyi kolaylaştıran ideal nem dengesinin korunmasıdır.  Bası yarasında aşırı veya yetersiz eksüda nem dengesini bozarak iyileşme sürecini engelleyebilir. Bu nedenle bası yaralarında eksüdanın değerlendirilmesinde eksüdanın özellikleri dikkate alınır. Bası yarasında eksüdanın miktar, renk, koku ve viskozitesine bakılmalıdır. Pürülan, hemorajik-pürülan veya seropürülan eksüda, enfeksiyon belirtisi olabilir. Eksüda renkli ve kokulu olması biyofilm ve enfeksiyon dâhil olmak üzere yaradaki mikrobiyal etkiyi gösterebilir. 

Bası yaralarında kullanılan pansumanlar, eksüda ile ilgili sorunları ele almada benzersiz bir potansiyele sahiptir. Bası yarasından gelen aşırı eksüdayı yöneten ve aşırı eksüdanın yara çevresindeki ciltte maserasyon geliştirme riskinden koruyan bir pansuman seçilmelidir. Aşırı eksüda viskoz ise daha sulu eksüdadan farklı bir yönetim gerektirir. Düşük viskoziteli (sulu) eksüda için köpükler, kalsiyum aljinatlar, jelleştirici lifler, süper emici pansumanlar, çok katmanlı pansumanlar, polimer pedler ve negatif basınçlı yara terapisi gibi çeşitli emici pansumanlar kullanılmaktadır. Bası yaralarında düşük nem seviyeleri gözlendiğinde hidrojeller ve hidrokolloid pansumanlar gibi pansuman ürünleri kullanımalıdır. 

Bası Yaralarında Yara Kenarlarının Değerlendirilmesi ve Epitelizasyonun Yönetimi

Yara sınırının izlenmesi, gerekli koşulların optimize edilmesine yönelik yönetim yaklaşımına rehberlik eder. Bası yaraları yara kenarlarının yeniden epitelizasyonu ile iyileşmektedir. Yara yatağı optimum durumu yara kenarlarında epiteklizasyonun ilerlemesini kolaylaştırmak için çok önemlidir. Bası yaralarında yara kenarlarında hiperkeratotik doku oluşumu, kıvrılmış kenar olup olmadığı ve yara kenarındaki zamanla değişimler izlenmeldir. Yara kenarların temiz ve düz olması gerekir, çünkü bu durum epitel göçünü kolaylaştırır.

Bası Yaralarında Doku Onarımı ve İyileşmenin Değerlendirilmesi ve Yönetimi

Yuıkarıda tanımlanan standart yönetimler 4 hafta uygulanmasına rağmen bası yaralarında %40-%50'den daha az yanıt alındığında yara onarımı için gelişmiş tedaviler uygulanmalıdır. Ancak iyileşmesi uzamış yaralardaki risk faktörleri öncelikle giderilmelidir.

Bu gelişmiş teknolojik tedaviler bası yarasına ve hastanın özelliklerine göre seçilerek uygulanmalıdır. Bu teknolojiler arasında topikal ve sistemik müdahaleler yer alır.  Bu amaçla rejeneratif tıp(doku mühendisliği) ve hücre bazlı tedaviler tercih edilmektedir; mezenkimal ve epidermal kök hücreler, 3 boyutlu biyo-baskı ile elde edilen biyomimetik yapılar, genetik terapi ve gen düzenlenmesi ve nanomalzemeler gibi. 

PRP öne çıkan bir diğer gelişmiş tedavi yöntemidir.

Hasta ile İlgili Faktörlerin ve Hastanın Sosyal Yönünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi

Bu hasataya ait fiziksel ve psikolojik faktörler, genel sağlık ve refahı ve bası yaralarının hastanın yaşam tarzı üzerindeki etkisinin değerlendirilmesini ve yönetimini kapsar.  Hastanın iyi dinlemesi ve anlaşılması tedavinin altın anahtarıdır. Hastayı bakım ve karar alma süreçlerine dâhil etmek sonuçları ve tedaviye uyumu iyileştirebilir. Bası yaralarının yaşam kalitesi üzerindeki etkileri sorgulanmalıdır. Uyku, fiziksel aktivite ve aile ilişkileri gibi tüm faktörler dâhil edilerek bütünsel olarak değerlendirilmelidir. Hastanın yaradan kaynaklanan koku, ağrı gibi fizksel ve sosyal kısıtlanmalarının yönetimi için psikiyatri ve fizik tedavi gibi desteklerin alınması son derece önemlidir. Bu arada hasta, aile ve sağlık profesyonelleri arasında istenilen bakım hedeflerinin anlaşılması ve tanımlanması için kapsamlı eğitimler verilmelidir.

Bası yaralarının değerlendirlmesinde kullanılan TIMER protokolüne son yıllarda yara çevresi cildinin değerlendirilmesiin önemi tanımlanarak PW (Peri-wound:Yara Çevresi) eklenmiştir. Bası yarası çevre deride hiperkeratoz, eritem, maserasyon, egzama, kseroz (Cilt kuruluğu), kontakt dermatit (Alerjik veya tahriş edici) ve enfeksiyon değerlendirilerek yönetimleri sağlanmaktadır.

Bası Yaralarında Klinik Evreye Göre Tedavi, Pansuman ve Öneriler

Evre I; bası yarasında solmayan eritem, deri sağlam ve eksüda yok. Bu alanda öncelikle sürtünmeyi minimalize edin. Sürtünme kontrolünde nemlendirici kremler uygulanabilir ve banyo yapılabilir. Lezyon alanında basıncı azaltın ve günlük olarak takip etmeye başayın.  Gerektiğinde bariyer film/kremler kullanınve silikon yapıştırıcılı veya yapıştırıcısız beş katlı köpük pansumanlar kullanın. 

Evre II; epidermis/üst dermisi içeren yüzeysel deri kaybı. erezyon oluşmamış blister aşamasında bölgeyi uygun bir pansumanla koruyarak sağlam tutun. Blister konumuna, boyutuna ve özelliklerine bağlı olarak, yırtılmayı ve enfeksiyona maruz kalmayı önlemek için aseptik teknikle aspire edilerek boşaltılabilir. asyon yapılabilir. Silikon yapıştırıcılı veya yapıştırıcısız köpük pansumanlar uygulayın. Kolajen veya akrilik pansumanlarda kullanılabilir. Bası yarası alanında blister açılarak erezyon gelişerek minimal bir eksüda gelişti ise yara yüzeyi için nemli ancak dengeli bir ortamla destekleyin. Enfeksiyon belirtilerine ve eksüdanın rengine dikkat edin. Silikon yapıştırıcılı veya yapıştırıcısız köpük pansumanlar, hidrokolloid veya akrilik pansumanlar yada kolajen/kompozit pansumanlar uygulayın.

Evre III; Bu evre, deri altı dokusunda tam kalınlıkta hasar olmasına rağmen kas fasyasına ulaşmayan yaraları kapsar. Temel yaklaşım, nemli tedaviyi sürdürmek, nekrotik dokuları yönetmek ve enfeksiyonu kontrol etmektir. Yara dokusunda az yada çok eksüda olabilmekte. Az eksüda seviyesinde debridman gerektiren nekrotik dokuları değerlendirin ve canlı dokuları stabilize edinBakteriyel dengeyi/biyofilmi yönetin. Orta düzeyde eksüda seviyesinde eksüda kontrolü ile yara ideal nemli ortamını sağlayın. Eksüda için köpük pansumanlar veya jelleştirici lifler gibi emici pansumanlar tercih edilmelidir. Otolitik debridman gerekiyorsa hidrojel kullanılabilir. Lokal enfeksiyon varsa antimikrobiyal jeller ile yara yıkamları ve pansumanları kullanılabilir. 

Evre IV; Bu evre, kas ve/veya kemiği etkileyen cilt kalınlığının tamamen kaybını içerir. Odak noktası, granülasyon dokusunu korumak, debridman gerektiren nekrotik dokuların çıkarılması, bakteriyel dengeyi/biyofilmi yöneterek enfeksiyonu yönetmek ve özellikle osteomiyelit riskine dikkat etmektir. Orta düzeyde eksüdatasyon için köpük pansumanlar veya lelleşen lif gibi emici pansumanlar kullanın. Enfeksiyon yönetimi için gümüşlü köpük pansumanlar, gümüşlü jelleşen lif pansumanlar kullanılabilir. Yüksek düzeyde eksüdatasyonda artan eksüda, enfeksiyon belirtisi olabilir; osteomiyelite dikkat edin. Debridman gerektiren nekrotik dokuları değerlendirin ve canlı dokuları stabilize edin. Bakteriyel dengeyi/biyofilmi yönetin. Yara çevresi ve kenarları bariyer krem ​​ürünleriyle koruyun. Köpük ve gümüş iyonlu pansumanlar yada negatif basınçlı yara tedavileri uygulayın.

Sınıflandırılamayan evre; Yara yatağının görüntülenmesinin mümkün olmadığı, tamamen nekrotik dokuyla kaplı herhangi bir bası yarası. Yara iyileşme kapasitesine sahipse debridman uygulayın. Yeterli  varsa ve hasta antikoagülan kullanmıyorsa cerrahi debridman uygulanır. Yeterli kan dolaşımı yoksa, iskemikse ve yaranın bakımının amacı iyileşme değilse yarayı koruyun ve nekrotik dokuyu kuru tutun. Hastanın ağrısına dikkat edin ve kontrol altına alın.Mutaka kalp damar cerrahisi ve plastik cerrahiden destek alınmalıdır.  

Kemik çıkıntısı olan bir bölgede morumsu cilt değişimi ve kan dolu kabarcık lezyonu: Blister sağlam ve eksüda yok ise nemlendirici uygularken ve banyo yaparken bölgedeki sürtünmeden kaçının. Bölgedeki baskıyı azaltmaya odaklanın ve günlük olarak yeniden değerlendirme yapın. Cilt koruyucular, bariyer/film kremleri sürerek silikon köpük pansumanlar uygulayın. Blister bozulmuş ve eksüda var ise nemli tedaviyi sürdürün. Nekrotik dokuyu değerlendirin ve debridman sırasında dikkatli olun. Derin iskemi var ise ve dolaşımın zayıf olduğu bölgelerde debridmandan kaçının; gerekirse, canlı dokuyu koruyarak nazikçe ve yüzeysel olarak debridman yapın. Eksüdadan dolayı atravmatik kaplama için silikon köpükler veya lelleşen lif ve köpük pansumanlar kullanın. 

Basınç Yaralarında Cerrahi Tedavi

Cerrahi tedavi genellikle dirençli yaralar veya tam kat deri kaybı olan ve kas, fasya veya kemik gibi daha derin yapıların açığa çıktığı Evre III ve IV bası yaralarında tercih edilmektedir. Cerrahi yaklaşım, plastik cerrahın uzmanlığı da dahil olmak üzere multidisipliner bir ekip değerledirmesi gerektirir. Cerrahi tedavi genellikle yaranın debridmanını ve ardından yaranın yeni doku ile doldurulmasını içerir.

Basınç Yaralarının Prognozu ve Komplikasyonları

Bası yaralarında çeşitli kısa ve uzun vadeli komplikasyonlar gelişebilmektedir. Enfeksiyon, tümöre dönüşüm (Marjolin ülseri), yaranın yakındaki yapı ve organlara fistülleri, heterotopik ossifikasyon, sistemik amiloidoz (kronik inflamasyona bağlı; yorgunluk, kilo kaybı, ödem, kalp sorunları, böbrek fonksiyon bozukluğu, nöropati ve gastrointestinal sorunlar), rabdomiyoliz(uzun süreli basınç ve iskemi nedeniyle) ve tekrarlaması. 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency