- Gösterim: 7523
Güzelliği neyin oluşturduğu sorusuna yüzyıllardır birçok değişik yanıt aranmıştır. Birçok kuramcı güzelliği, herhangi bir kişide hoş deneyimler uyandıran nesnenin özelliği olarak ifade etmiştir. Nesne temelli bu yaklaşımda güzellik, nesnenin fiziksel niteliğine bağlı bir kavram olarak ele alınmıştır. Birçok kuramcı, güzelliğin bakan kişinin gözünde oluştuğunu; bir şeyin duyulara hoş geldiği sürece güzel olabileceğini savunmuştur. Özne temelli bu yaklaşımda güzellik, kişinin kendine özgü özelliklerinin bir işlevi olarak tanımlanmıştır. Özne ve nesne temelli yaklaşımlar estetik yargının doğasına da ışık tutmuştur. Estetik yargılar, özne ve nesnenin etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır. Estetik yargılama sürecinde gerek duygular gerekse nesnenin özellikleri belirleyici rol oynamaktadır. Güzelliği tanımlamada etkin olan nesne temelli yaklaşımlara referansla gerçekleştirilen çalışmalar, estetik yargılamayı etkileyen nesnenin özelliklerine ilişkin; özne temelli yaklaşımlara referansla gerçekleştirilen çalışmalar ise estetik yargılamayı etkileyen duyguların nasıl yapılandığına ilişkin önemli katkılar sağlamaktadır.
Estetik yargı, bir nesneyi hiçbir çıkar olmaksızın hoşlanma ya da hoşlanmama yoluyla yargılama yetisidir. Estetik yargılama, nesne ile bireyin etkileşim içerisinde olduğu durumdan ortaya çıkmakta; nesnenin özellikleri ve insanların duygularına dayanmaktadır. Estetik yargılama sürecinde kişi gözlemine algısal analizden başlamaktadır. Nesnenin algılanması, duyumsal ve bilgiye dayalı olmak üzere iki süreçten oluşmaktadır. Nesne öncelikle duyumsal olarak algılanmaktadır. Duyularımız aracılığıyla nesneyi algılamamız, nesneye dair bilgileri edinmemiz ile mümkün olmaktadır. Nesneden kaynaklanan uyarıcı etkiler, görsel algılama sonucu önce fark edilmekte, sonra bilgi haline gelerek hafızaya kaydedilmektedir. Fizikî olarak deneyim yaşayan kişi, nesneyi daha sonra zihinsel bir okuma yaparak algılamaya devam etmektedir. Bilgiye dayalı zihinsel süreçte duyularımız ile edindiğimiz bilgiler, yaşanmışlığa/önceki deneyimlere bağlı olarak birey tarafından kavramsallaştırılmaktadır. Bu aşamada birey, önceki bilgileri ile var olan bilgiyi karşılaştırmakta ve nesneyi anlamlı bir kategori ile sınıflandırmaktadır. Estetik yargılama sürecinin aşamalarında nesne, duyusal bir zevk ve hoşnutluk oluşturmaktadır. Bilişsel ve duygusal süreçler, deneyimin bir parçası olarak devreye girmektedir. Bilişsel süreç ve duygusal deneyim birbiriyle bağlantılıdır. Bireyin kendisi ve inanışları ile de ilintili olan ilk aşamada birey, nesnenin içeriğini kendine göre yorumlamaktadır. Sonra yargıda güzellik ve gerçeklik önem kazanmaktadır. Sonrasında nesne oluşturulurken nelerin düşünüldüğüne yönelik empati kurmaya çalışmakta en son stil ve şekle odaklanılmaktadır. Bilişsel süreçte estetik değerlendirmenin başarılı ya da başarısız olacağı da belirlenmektedir.
Esteteikte yüz güzelliğinin değerlendirlimesinde yargılarda bulunuruz. Yargı, var olan ve olmayan doğru veya yanlış olan şeyler üzerinde ileri sürülen ifadelerdir. Yargıları birçok şekilde sınıflandırmak mümkündür.
Yargılarımızı bilgisel ve estetik yargılar olarak ikiye ayırabiliriz.
- Bilgisel yargılar, doğru-yanlış mantığına göre incelenebilecek objektif yargılardır. Oysa estetik yargılar subjektiftir ve doğru-yanlış mantığı ile değerlendirilemez. Estetik yargı, bir ahlâk veya bilgi yargısı değildir. Onlar gibi objektif değil; haz duyma ve duymamaya dayandığı için subjektiftir.
- Estetik yargı, çıkar elde etmeye veya kullanmamaya yönelik değil, sadece seyredip beğenmeye bağlıdır. Estetik yargılar, bilgiler gibi kavramlara değil, insanların duygularına bağlıdır ve mantıksal kurallara bağlanamaz. O, insanların duyarlılık, zihin ve hayal gücünün özgür ve uyumlu bir oyunu içinde ortaya çıkar.
Estetik yargıları daha iyi anlayabilmek için, kısaca onun özelliklerine bakmak gerekir.
- Estetik yargılar bireyseldir. Herkes beğenisini hür olarak değerlendirip ifade eder. Bu beğeni, kişinin duygularına bağlıdır ve tamamen özeldir.
- Estetik yargılar subjektiftir. Renkler, şekiller, sesler kişiler tarafından farklı değerlen-dirilmiştir. Hoşa gitme ve güzel bulma olayları mantıksal yargılar gibi değerlen-dirilemez. Kimse kendinin güzel bulduğunu başkalarının da güzel bulmasını bekleye-mez. Çünkü bu yargıların subjektif (kişiye has) olduğu baştan kabul edilir. Ancak burada bir yargı anarşisine de düşülmemelidir.
- Estetik yargılar ortaktır. Estetik yargıların şartsız bir zorunluluğu yoktur. Ancak bu yargılar, sadece duyu hoşlanmasına daya-nan, hiçbir prensibe dayanmayan, tama-men keyfi olan yargılardan da ayrılmalıdır. Sanat eserlerini değerlendirmede pratik bir zorunluluk ta vardır. Özgür olarak hüküm veren insanlar; o toplumda, o çağda geçer-li olan ortak estetik duyguya (sensus com-munis aestheticus) göre hareket ederler. Bu duygu, subjektif olmakla beraber bütün insanlarda ortaktır.
- Estetik yargılar zorunludur. Bu zorunluluk ortak estetik duygudan gelir. Güzelin dün-yası hoş dediğimiz alandadır. Hoşluktan dolayı duyulan haz tamamen keyfi ve kişinin kendisi için olduğu halde, güzelden dolayı duyulan haz başkalarında da bulu-nur ve zorunlu bir hoşlanmadır. Bu haz bütün insanlarda olması gereken bireyüstü bir hazdır.
- Estetik yargılar geneldir. Gerçi estetik yar-gıların özelliklerini sayarken onun bireysel olması üzerinde durduk. Ama genel olarak değerlendirdiğimizde estetik yargının, birey -üstü ortak estetik duygu prensibine daya-nan zorunlu ve genelliği olan yargılar oldu-ğu ortaya çıktı. Bu, ideal bir durumdur. Bir kişi güzel bulduğu bir şeyi, herkesin güzel bulmasını ve beğenmesini ister. Ama farklı kültürlerden, farklı çağlardan, farklı eğitim düzeylerinden insanları değerlendirdiğimiz-de, onların vardığı estetik yargıların daha çok bireysel olduğunu görürüz.
- Estetik yargıların genelliği, subjektif bir genelliktir. Sanat tarihinde klasik olmuş re-simler, heykeller, binalar; edebiyat , müzik gibi alanlarda bütün dünyada değerli bulu-nan eserler varsa, bu genel estetik yargı-ların bulunduğunu gösterir.
- Estetik yargılar relatiftir. Bir taraftan estetik yargıları bireysel ve keyfi olarak kabul edip diğer taraftan da onu birey-üstü, zorunlu ve genel geçer yargılar olarak anlattık. Bura-da birbiri ile uzlaşmaz gibi görünen iki fikir ifade edilmiş gibi görünüyor (antonimia). Oysa estetik yargılar dünyasında relatif geçerlik olduğuna dikkat edersek, yukarı-daki zıt fikirler kendi boyutlarıyla kendi yerlerine otururlar.Bugünkü insanlık kültürü farklı merkezler etrafında gelişen tarihi kültüre dayandığı için, dünyanın farklı bölgelerinde farklı kültürler yaşamaktadır. İnsan güzelliğini değerlendiren estetik beğeniler de kültürden kültüre değişir, yani relatifdir. Ayrıca bir kültür içinde eğitim de insanların beğenilerini değiştirdiği için, farklı eğitim düzeylerindeki insanların estetik yargıları birbirinden farklı olacaktır. Ve son olarak aynı kültür içinde aynı eğitim düzeyine sahip insanlar arasında psikolojik yapı farklılıkları olduğu için bu da estetik yargıların relatifliğini güçlendirecektir.Dış güzelliği ölçmenin ortak bir yolu toplumun ortak kararı veya genel kanısı Güzellik yarışması gibi törenlerde ortaya konur. Ancak iç güzelliğin ölçülebilmesi, her ne kadar güzellik yarışmaları sıklıkla bunu dikkate aldığını iddia etse de daha zor olan bir konudur.
- Estetik yargılar düşünseldir. Estetik yargının daha önce sayılan özelliklerine zıt olan bu fikir, L. Wittgenstein’a aittir. Ona göre, estetik yargının temelinde duygusallık yoktur, bilgi ve düşünsellik vardır. Estetik yargıyı, konunun uzmanları verir ve diğer insanlarda onlara uyarlar.
Bir nesnenin güzel tanım yargısında ortak yargıların olup olmadığı tartıtşılmıştır. Bu alandaki düşünceleri iki zıt grup içinde toplayabiliriz.
Ortak estetik yargıların olmadığını ileri sürenler:
Türkçede yaygın ifade “renkler ve zevkler tartışılmaz” öteden beri ortak estetik yargıların olamayacağını savunanların ana dayanağıdır. Bunlara göre herkesin bir zevki, bir beğenisi vardır. Kimi menekşeyi sever, kimi orkideyi; kimi deniz kenarında tatil yapmayı sever, kimi yaylalarda; kimi halk müziğini sever, kimi klasik batı müziğini; kimi Picasso’yu sever, kimi Rafaello’yu… yani herkesin bir zevki ve beğenisi vardır ve bunun doğruluğu ve yanlışlığı tartışılamaz. Herkesin zevki ve beğenisi kendince doğrudur ve haklıdır. “Onda ne buluyor?” diyebilirsiniz ama onun zevkinin nedenini soramazsınız.
Felsefik olarak estetik yargıların ve hattâ ahlâksal ve mantıksal yargıların bile ortak olmadığını ve tartışılabileceğini söyleyebiliriz. Bilgilerimiz duyumlarımıza bağlıdır; o halde herkesin kendi duyumlarıyla oluşturduğu bilgiler, verdiği hükümler doğrudur. Hiç kimse kendi duyumlarının daha doğru bilgiler vereceğini savunamaz. Bazı kişisel hoşlanmalar, o kişilerin eğilimlerine ve kişisel özelliklerine bağlıdır ve tartışılamaz. Ama estetik yargıların temeli olan güzel, o kadar kişisel değildir. Herkeste bulunan ortak estetik zevklere göre verilen bu estetik hükümler tartışılabilir. Ancak gene de tarihin çeşitli dönemlerinde, çeşitli toplumlarda ve hatta aynı toplumdaki değişik gruplar arasında birbirine zıt estetik yargıların bulunduğu gözlenmektedir. Bunun nedeni, estetik yargının kültürel ve kişisel oluşudur. Kültürü ve kişiyi etkileyen bütün faktörler estetik yargıyı da etkiler. Bir toplumun değişik tarihi dönemlerinde değişik estetik yargılar olabilir. Aynı zaman diliminde değişik dini, milli, mahalli ve sınıfsal topluluklar birbirinden farklı estetik değerlere sahip olabilirler. Bir toplulukta gençlerle yaşlılar, eğitilmişlerle eğitilmemişler birbirlerinden farklı zevklere sahip olabilirler. Dahası, insanların karakter, mizaç gibi ana psikolojik özellikleri, herhangi bir zaman onların psikolojik durumlarını etkileyen her türlü faktör estetik yargılar üzerinde etkili olabilir.
Ortak estetik yargıların varlığını kabul edenler:
Daha önce estetik yargının özellikleri anlatılırken, bu yargıların subjektif de olsa bir genellik ve zorunluluk gösterdiği belirtilmişti. Bazı yüzler herkes tarafından beğeniliyorsa, herkesin kabul ettiği yüksek estetik değerler var demektir. I. Kant, duyusal beğeniye dayanan bazı yargıların tamamen sınırlı ve kısa süreli kişisel yargılar olduğunu, ama gerçek estetik yargıların duyusal olmaktan çıkıp düşünsel düzeye çıktığını, kişisel olmaktan çıkıp zorunlu ve genel geçerli hale geldiğini söyleyebiliriz.
Bazı görüşlerde estetik yargıları kişilerin zevkleri, hoşlarına giden şey olmaktan çıkarıp tamamen uzmanlığa bağlayarak, onların ortak ve değişmez olduğu konusunu vurgulamaktadır. Yani estetik yargıların temelinden duygusallık kaldırılmakta, düşünsellik ve bilgi konulmaktadır.
Estetik yargı açısından, İtalyan estetikçi Benedetto Croce’yi de ortak estetik yargıların olduğunu kabul edenler grubuna koyabiliriz.