- Gösterim: 84130
Cilt altındaki dokularda yağ birikimine "ksantoma" denir. Göz kapaklarının derisinde, dermisin hemen üst kısmında meydana gelen birikim ise "Ksantelazma palpebrarum" ya da kısaca "Ksantelazma" olarak adlandırılır. Ksantelazma, ksantomaların en yaygın görülen klinik formudur. Ksnatelazmada ciltte dermisin üst katmanlarında makrofajlar hücreleri içerisinde başta kolesterol olmak üzere kan yağlarının biriktiği gözlemlenir.
Klinik gözlemlerde, göz çevresinde yumuşak veya sert yapıda, sarı renkte ve genellikle simetrik olarak yerleşen plaklar gözlemlenmektedir. Bu plaklar sıklıkla alt veya üst göz kapağının iç kısmında ortaya çıkar. İlk olarak parlak sarı renkte küçük lezyonlar şeklinde başlayan bu oluşumlar, zamanla büyüyerek birbirleriyle birleşip plaklar haline gelir. Bu durum genellikle orta ve ileri yaşlarda, özellikle 40-50 yaş aralığında daha sık görülmektedir. Kadınlarda görülme oranı %1.1, erkeklerde ise %0.3'tür.
Tam olarak neden bulunamadığı henüz netleşmemiştir. Kan yağlarıyla ilişkisi tam olarak aydınlatılamamış olsa da, hastaların önemli bir kısmında kan plazma lipidleri yüksek seviyelerde tespit edilmiştir. Ailesel kan yağları yüksekliği olan bireylerde bu durum daha sık görülmektedir. Vücudun normal fizyolojik süreçlerinde lipidler hayati öneme sahiptir; bunlar arasında kolesterol ve trigliseridler en önemli olanlardır. Kanda lipidlerin taşınması, lipoproteinler aracılığıyla gerçekleşir. Kan plazma lipoproteinleri şilomikronlar, VLDL, IDL, LDL ve HDL'den oluşur. Lipoproteinler, lipid metabolizmasında rol oynayan apolipoprotein (apo) taşımaktadır. Farklı lipoproteinler, spesifik apolipoproteinler taşır; örneğin, apo B VLDL ve LDL ile, apo A1 ise HDL ile ilişkilidir. Kan yağ düzeyindeki anormallikler dislipidemi olarak adlandırılır. Bu durumlardan biri olan hiperkolesterolemi, kalp damar hastalıkları ve aterosklerotik hastalıklar için risk teşkil etmektedir. Aterosklerozda yüksek LDL ve düşük HDL seviyeleri önem taşırken, VLDL ve trigliserid seviyeleri de kritik bir rol oynamaktadır. "Apo B" seviyesinin yüksekliği aterosklerotik riski artırırken, apo A1 bu riskin düşük olduğunu göstermektedir. Ksantelazma hastalarında yapılan kan testlerinde toplam kolesterol ve LDL yüksek, trigliserid, HDL ve VLDL ise normal seviyelerde bulunmuştur. Ancak 25 yaşın altındaki ksantelazma hastalarında mutlaka ailesel lipidemi araştırılmalıdır. Ailesel yatkınlık söz konusudur ve bunun, en sık olarak ailesel hiperlipidemi tip IIb ve tip III ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Ksantelazma lezyonları genellikle yavaş bir seyir izler ve kendiliğinden kaybolmaz. Bu lezyonların malignite veya kanser dönüşüm riski yoktur. Ancak, estetik açıdan rahatsızlık vermenin yanı sıra, büyüdüklerinde göz kapaklarında düşmelere ve pitozise yol açabilirler; pitozis, görme alanını daraltır.
Ksantelazma tedavisinde çeşitli yöntemler mevcuttur. Cerrahi olarak lezyonların çıkarılması, dikişli veya dikişsiz iyileşme ile sonuçlanabilir. Ayrıca, TCA gibi asitlerle yapılan kimyasal peelingler, elektrocerrahi, RF ve kriyoterapi gibi yöntemler de kullanılmaktadır. Ancak, bu tedavilerin sınırlı klinik sonuçları ve iz kalma riski, göz kapağında fonksiyon bozukluklarına yol açabileceğinden, günümüzde lazer tedavileri daha fazla tercih edilmektedir. Lazer tedavisi olarak ablatif lazerler, özellikle CO2 lazerler kullanılmaktadır. Erbium lazer de ksantelazma tedavisinde kullanılmasına rağmen, sonrasında hipopigmentasyon (renk azalması ve düzensizlik) riski nedeniyle sık tercih edilmemektedir.
Lazer uygulamasından önce hastanın standart değerlendirmesi yapılır. Bu değerlendirme, kanama ve pıhtılaşma fonksiyonları, kan yağ düzeyleri, göz çevresinde aktif enfeksiyon varlığı, geçmişte yaşanan göz çevresi uçuk hastalığı, keloid yapılar ve yara iyileşmesi gibi unsurları içerir. Uygulama, lokal anestezi altında gerçekleştirilir. CO2 lazerin en önemli avantajı, ksantelazmanın görerek kontrollü bir derinlikte alınabilmesidir.
Ksantelazmalarda CO2 lazer uygulamalarının en büyük avantajları; kanama kontrolü altında yani kansız yapılmış olması, aynı seansta birçok ksantelazmanın alınabilmesi, lezyonların görülerek alınması nedeni ile ksantelazma tekrarlama riskinin çok düşük olması, uygulama sonrası ödemin az olması, iyileşme süresinin 3-14 gün kadar daha kısa olması ve estetik sonuçların daha mükemmel olmasıdır.
Lzaerden hemen sonra ilk 1-3 gün uygulama alanına kapalı pansuman yapılmakta. Sonrasında açık kalacak şekilde hasta antibakteriyal bir krem kullanmaktadır. Lazer uygulama alanında hafif pembelik ve kızarıklık gelişmekte buda 1-2 ay içerisinde kaybolmaktadır. Koyu tenli hastalarda uygulama sonrası hafif bir renk düzensizliği gelişebilmektedir.