Nikel Alerjisi

Hidradenitis Suppurativa(Köpek Memesi Hastalığı) da gelişmeler ilerledikçe tedavi seçeneklerimizde hızla gelişti. Ancak halen HS nin radikal bir tedavisi bulunmamakta. Tüm tedavilerde temel amaç;

  • HS klinik şikayetlerinin azaltılması, ağrı, akıntı gibi
  • HS atak sıklığının azaltılması
  • HS hastanın yaşam kalitesinin arttırılması
  • HS den kaynaklanan estetik görselliğinin düzeltilmesi.

Tıbbi tedaviler, hastalığın şiddetine göre optimize edilmelidir. Topikal tedaviler, hafif hastalığı yönetmede veya daha şiddetli hastalıkta yardımcı tedavi olarak etkili olabilse de, orta ila şiddetli HS'de genellikle sistemik tedavi gereklidir. Topikal tedaviye dirençli hafif vakalarda hastalara sistemik ajanlar önerilmelidir. 

Cilt Temizleyicileri

Anti-inflamatuar ve antibakteriyel etkilere sahip topikal cilt temizleyicileri HS tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ürünler arasında benzoil peroksit, çinko pirition, klorheksidin ve triklosan içeren temizleyiciler bulunmaktadır.

 

Sistemik ve Topikal İlaç Tedavileri

Topikal Resorsinol 

Resorsinol, akne tedavisinde kullanılan ve yaşlanma karşıtı kozmetik ürünlere dahil edilen topikal bir kimyasal peeling maddesidir. %15'lik resorsinol kreminin günlük uygulanmasının, Hurley evre I ve II HS'li hastalarda iltihaplı nodül ve apselerin sayısını %80'den fazla azalttığını bulmuştur. Resorsinol ayrıca HS ile ilişkili ağrıyı ve sinüs yollarının boyutunu azaltmada etkili olduğunu göstermiştir. Akut HS alevlenmesinin başlangıcından itibaren saatler içinde resorsinol uygulanması, yeni nodüllerin şiddetini ve çözülme süresini de azaltabilir. Resorsinol'un hasta memnuniyet oranları yüksektir ve sürekli kullanımı iyi tolere edilmektedir.

Topikal Retinoidler 

Topikal retinoidler, akne vulgaris tedavisinde kullanılan A vitamini türevleridir. HS yönetiminde topikal retinoidlerin, topikal adapalen veya tazarotenin anti-inflamatuar ve keratolitik etkileri nedeniyle HS tedavisinde faydalı olabileceğini öne sürmektedir. Topikal adapalen, HS izlerinin görünümünü azaltmada faydalı olabilecek post-inflamatuar hiperpigmentasyon ve atrofik akne izlerini tedavi etmede etkilidir.

Antibiyotiklerin topikal ve sistemik kullanımı

HS de gelişen inflamasyon ve sekonder enfeksiyonlardan sorumlu olan mikroorganizmalar ile kullanılabilecek ilk basamak ilaçlar antibiyotiklerdir. 

Antibiyotik tedavi şikayetler ve enfeksiyonun dercesine göre seçilmektedir.

Hafif olgularda yukarıda belirtilen önlemler uygulanabilir. Yararı tam olarak kanıtlanmamış olmakla beraber HS geliştikten sonra topikal antibiyotik uygulanması(% 1 lik clindamycin fosfat) pratikte sık kullanılan bir yaklaşımdır. Bazı olgularada buna ek olarak sistemik tetrasiklin verilebilmektedir. 

Orta derecede şikayet ve enfeksiyon olan hastalarda antibiyotik tedavisi eklenebilir. Akıntıdan veya boşaltılan abselerden kültür alınarak antibiyotik başlanabilir. Verilmesi gereken antibiyotik önceliği hastalığın bulunduğu bölgeye göre değişmektedir. Örneğin koltuk altındaki HS de anti-stafilokokal, kalça ve kasık yerleşimli HS de daha geniş spekturumlu antibiyotiklerin kullanılması uygundur.

Kronik olgularda uzun süreli (2 ay ya da daha fazla) tetrasiklin ve eritromisin içeren antibiyotikler verilmelidir. Aktif enfeksiyon ataklarında diğer antibiyotiklere geçilmelidir.

HS de orta ve ileri düzeyde kliniklerde sistemik rifampisin kullanılabilir. Rifampisin gram pozitif ve negatig mikroorgaizmalarad etkilidir. Ayrıca immunomodulator etkisi ile HS de kullanılmakta.

Klindomisin benzer amaçlarla % 1 lik topikal sistemik olarak kullanılmakta.

Son yıllarda HS de rifampin-klinmamisin kombinasyonu tercih edilmekte.

Ağır klinik HS lerde rifampin, moxifloxacin ve metronidazole kombinasyonu kullanılabilir. 

Ertapenem geniş etkili bir antibiyotiktir. 1 gr flakon formu IM olarak 4-6 hafta ara ile yapıldığınnda nüksleri baskılamakta. 

Klavulonik aist 50 mg/kg/ 7 gün verilmekte. 

Oral antibiyotik tedavisinin en fazla 12 hafta ile sınırlandırılması önerilmektedir. Anti-androjenler ve biyolojikler de dahil olmak üzere diğer etkili sistemik ilaçların ulaşılabilir olmasıyla, tekrarlayan antibiyotik kürleri daha az tercih edilen bir seçenek haline gelmiştir. Antibiyotik tedavisinden sonra hastalığın nüksetmesi yaygındır.  Antibiyotik direnci bir diğer önemli endişe kaynağıdır ve bu nedenle antibiyotikler öncelikle diğer tedavilere geçiş ve cerrahi öncesi hastalık kontrolü için kullanılmalıdır.

Apremilast

Sistemik kullanımı ile "phosphodiesterase‑4" inhibe ederek ve inflamasyonda rol oynayan sitokinleri bloke ederek HS de etkili. 

Metformin

HS'yi iyileştirmede etkili olduğu gösterilmiş oral bir anti-hiperglisemik ajandır. HS hastaların metformin monoterapisi sırasında HS'lerinde klinik olarak anlamlı iyileşme olduğunu bulmuştur. Hipotez mekanizması, metforminin insülin direncini azaltarak androjen seviyelerini düşürebilmesidir.

Kortizon Kullanımı

Günümüzde tek başına kullanımından daha çok aşağıda anlatılacak olan adalimumab ile birlikte kullanılmakta. 

İntralezyonel Kortikosteroid Enjeksiyonları; HS nodülleri içine triamsinolon asetonid (Kenalog®) enjeksiyonları, nodüllerin ağrısını ve çözülme süresini azaltmada faydalı olabilir. HS de akut alevlenmelerin yönetilmesine yardımcı olabilir ve hastaların acil bakım ortamlarına başvurma ihtiyacını azaltabilir.

Hastalıklı alanlara topikal kortizon + antibiyotik içeren ilaçlar kullanılabilir 

Sistemik Retinodilerin Kullanımı

İzotretinoin, akne vulgaris tedavisinde kullanılan bir A vitamini türevidir. HS tedavisinde izotretinoinin etkililiğine ilişkin kanıtlar yeterli değildiri. Bazı çalışmalar izotretinoinin HS'nin tamamen veya kısmen remisyonunu sağlamada faydalı olduğunu bulmuştur. Buna karşılık, diğer çalışmalar izotretinoinin çoğu hasta için etkili olmadığını ve bazı durumlarda HS'de kötüleşme gözlemlendiğini bulmuştur.

Asitretin ve alitretinoin, izotretinoin'e kıyasla HS tedavisinde daha etkili bulunmuştur.  Daha önce izotretinoin'e yanıt vermeyen hastalarda asitretin ile önemli iyileşmeler görülmüştür. Ancak asitretinin teratojenik etkileri nedeniyle, tedavi kesildikten sonra 3 yıla kadar hamile kalmaktan kaçınmaları gerektiğinden, doğurganlık çağındaki kadınlarda kullanımı ideal değildir.  Alitretinoin, HS'nin tedavisinde umut vadeden daha yeni bir oral retinoiddir. Alitretinoin, daha kısa yarı ömrü nedeniyle doğurganlık çağındaki kadınlarda asitretine tercih edilir. 

Hormon Tedavileri

Yüksek östrojen-progesteron oranına sahip kombine oral kontraseptif haplar (OKP'ler) ve drospirenon veya siproteron asetat gibi anti-androjenik progesteronlar, doğurganlık çağındaki kadın hastalarda HS'yi tedavi etmek için kullanılmıştır. Bu OKP'lerin anti-androjenik aktivitesinin hormonal dengesizlikleri ve aşırı androjenlerin proinflamatuar etkilerini azaltmada yararlı olduğu düşünülmektedir.

Spironolakton, aynı zamanda androjen reseptör antagonisti olarak da etki eden potasyum tutucu bir diüretiktir. Spironolakton, kadın hastalarda hormonal akneyi tedavi etmek için kullanılır. Hiperkalemi, spironolakton tedavisiyle birlikte potansiyel bir risktir, ancak bu risk normal böbrek fonksiyonuna sahip 45 yaş altı bireylerde düşüktür ve bu nedenle bu hastalarda rutin elektrolit takibi gerekli değildir. Spironolakton, eş zamanlı OKP kullanımıyla düzelebilen adet düzensizliklerine yol açabilir. Spironolakton genellikle erkek hastalarda kullanılmaz.

Finasterid, 5α-redüktaz ile testosteronun dihidrotestosterona dönüşümünü engelleyen bir anti-androjen olup, androjenik alopesi, hirsutizm ve prostat büyümesini tedavi etmek için kullanılır. Finasterid, hem kadın hem de erkek hirsutizm hastalarında başarıyla kullanılmıştır ve pediatrik hirsutizm hastalarında umut vaat etmektedir. Ergen erkeklerde dikkatli kullanılmalıdır, çünkü finasteridin bu yaş grubunda doğurganlık üzerindeki uzun vadeli etkileri bilinmemektedir. Finasterid, gebelikte kontrendikedir; ancak doğurganlık çağındaki kadınlarda doğurganlık üzerinde uzun vadeli bir etkisi olduğu gösterilmemiştir.

Botulinum Toksin Enjeksiyonları 

Botulinum toksini (BTX), aksiller hiperhidroz için FDA onaylı bir tedavidir. HS hastalarının HS lezyonlarının bulunduğu bölgelerde aşırı terleme,hiperhidroz bildirdiği ve hasta anketlerinde sıklıkla alevlenmelerin tetikleyicisi olarak aşırı terlemenin belirtildiği bulunmuştur. BTX enjeksiyonlarının HS için faydalı bir tedavi olabileceğini göstermektedir. HS lezyonlarının sayısında ve hasta tarafından bildirilen ağrıda önemli azalmalar, sinüs yollarının iyileşmesi bildirilmiştir. Tedavi bölgeleri koltuk altı, göğüs altları, kasık ve basen bölgelerini içermekte ve tedaviler etkinlikte herhangi bir kayıp olmaksızın her 3-10 ayda bir tekrarlandı. 

Biyolojik İmmunomodülatörler

HS gelişimide inflamasyon sorumlu sitokinlerin; IL-1β, IL-12, IL-23, IL-17 ve TNF-α sorumlu olduklarını biliyoruz. Bu sitokinleri kontrol altına alan biyolojik ajanlar HS tedavisinde özellikle klinik olarak ağır ve diğer tedavilere cevap vermeyen olgularda kullanılmakta. Adalimumab, Infliximab, Etanercept, Golimumab gibi TNF alfa inhibitörleri gibi.

Tildrakizumab (anti-IL-23), Risankizumab(anti-IL-23), guselkumab (anti-IL-23), ustekinumab(anti-IL-12/23), Secukinumab ve Ixekizumab( anti IL-17) ve  inhibitörleri

Adalimumab enjekte edilebilir bir TNF-α inhibitörüdür ve şu anda HS için FDA tarafından onaylanmış tek biyolojik ilaçtır. ≥ 12 yaş hastalarda orta ila şiddetli HS tedavisinde endikedir. Adalimumab'a yanıt vermeyen hastalarda infliximab, HS için ikinci basamak biyolojik tedavi seçeneğidir. Ustekinumab ve anakinra üçüncü basamak tedavi seçenekleri olarak önerilmektedir ve brodalumab, secukinumab ve bimekizumab'ın da klinik çalışmalarda etkili olduğu gösterilmiştir. 

Methotrexate Kullanımı

Antidiyabetik ilaçların Kullanımı

Metformin gibi bu gurup ilaçlar deri keratinosit hücreleri üzerinde pro inflamatuar sitokinleri baskıladıkları, insulin duyarlılığını azalttıkları için ve antiandrojenik etkileri ile HS de kullanılmakta. 

Sistemik Çinko ve Niasinamid Kullanımı

Çinko glukonat ve niasinamid birlikte hafif ve orta klinik düzeyde HS hastalarında sistemik dozlarda kullanılmakta. Çinko glukonat 20-90 mg ve 10-30 mg niasinamid birlikte günlük dozlarda 2-4 ay  kullanılmakta. Sistemik kullanımlarına destek olarak topikal fromlarıda HS hastalık alanlarına kullanılabilir. Antiinflamtuar v eimmunomodülatör etkileri ile tercih edilmekte. 

Ağrı Yönetimi

HS hastaları, ağrının hastalıklarının en zorlu komplikasyonlarından biri olduğunu ve yaşam kaliteleri üzerinde önemli bir olumsuz etkiye sahip olduğunu bildirmektedir. Buna rağmen, ağrı yönetimi HS tedavi planlarının genellikle göz ardı edilen bir yönüdür. HS hastalarının %80'inden fazlasının ağrılarını kontrol etmek için nodüllerin kendi kendine kesilmesi, sıcak kompres uygulaması, reçetesiz satılan ağrı kesiciler ve kenevir ürünleri gibi ev ilaçları kullandığını bildirmiştir. Kötü yönetilen ağrı, daha sık acil servis ziyaretlerine, yetersiz HS yönetimine ve opioid kullanım bozukluğu riskinin artmasına yol açabilir. Bu nedenle, HS hastalarını tedavi eden doktorların, HS ile ilişkili farklı ağrı türlerini yönetmeye yönelik bir yaklaşıma sahip olmaları esastır. 

HS hastaları hem alevlenmeler sırasında doku zedelenmesinden kaynakanan, nosiseptif ağrı hem de nöropatik ağrının özelliklerini taşıyabilen kronik ağrı yaşayabilir. Ayrıntılı bir ağrı öyküsü, etkili olma olasılığı en yüksek olan ağrı yönetimi seçeneklerinin seçilmesine yardımcı olabilir. Alevlenmeler sırasında akut nosiseptif ağrı için birinci basamak tedaviler arasında topikal resorsinol, topikal diklofenak, asetaminofen, ibuprofen, naproksen, intralezyonel kortikosteroid enjeksiyonları, insizyon ve drenaj ile sistemik parasetamol yer alabilir. Nöropatik özelliklere sahip kronik ağrı (>6 hafta) için topikal lidokain veya mentol, seçici serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri, trisiklik antidepresanlar ve gabapentinoidler  faydalı olabilir. Tüm hastalarda şiddteli ağrıda bir ağrı yönetimi uzmanına sevk düşünülmelidir.

Yara Bakımı 

HS için ideal pansumanlar ucuz, emici, tahriş etmeyen ve sekonder enfeksiyonu önlemek için antibakteriyel özelliklere sahip olanlardır. Hastalara yara bakımı konusunda bilgi ve eğitimler verilmelidir. Gümüş emdirilmiş köpük, gümüşlü hidrofiber veya gümüşlü kalsiyum aljinat pansumanları kulanılabilir. Ancak bunların maliyeti ve erişilebilirliği sınırlıdır. Alternatif olarak kadın hijyen pedleri kullanılabilir. Yara iyileşmesini artırmak için pansumanların altına antimikrobiyal cilt temizleyicileri, topikal antibiyotikler, Manuka balı ve trombositten zengin plazma jeli uygulanabilir.


Cerrahi Tedavi

Apse gelişen hastalarda apsenin enjektör ile boşaltılması ve sonrasında kortizon enjeksiyonları yapılabilir. Ancak kortizon enjeksiyonlarının deride atrofi gelişme riskinde dikkatli olunmalıdır. 

Özellikle küçük bir alanda gelişmiş olan HS’de uygulanır. Ancak bu girişim genellikle kısa süreli iyileşme sağlar. Cerrahi girişimler HS nin Hurley klinik sınıflamasına göre seçilmekte. Abselerde sadece drenaj  ile absenin boşaltılması yeterli olmakta. Nodüller ve sinüslerde bunların cerrahi olarak çıkarılması gerekmekte. Ancak bu işlem sonrası hastalığı aynı alanda tekrarlama riski %40-70 oranında yüksektir. 

HS de yerleşim alanında nodülleri sünüsler ve fistüller deride dermal yerleşim göstermekte. 

Ciddi, inatçı ve derin lezyonu olan, tekrarlayan veya şiddetli semptomları olan ya da çoklu sinus yolu ve ağzına sahip hastalarda HS nın bulunduğu tüm deri ve deri altı dokusunun cerrahi uygulama sınırında alınması ve gerekir ise deri grefti ile kapatılması radikal tedavi seçeneğidir.


Lazer Tedavisi

  • Long pulse Nd: YAG lazer tedavileri sıklıkla HS alanında kılların kalıcı epilasyonu için kullanılmakta
  • CO2 lazer cerrahisi yada Fraksiyonel Co2 lazer tedavisi

CO2 lazer cerrahileri özellikle sinüslerin-birbiri ile birleşmiş sinüslerin deri yüzeyinde fistüllerinin alınmasında kullanılmakta.

  

HS de yukarda tanımlanan tedavi protokolollerinin belirlenmesinde Hurley tarafından geliştirilen klinik sınıflama kullanılmakta. Spesifik tedaviler dışında tüm hastalarda koruyucu ve genel bakım çnlemlerinin alınması son derece önemlidir. 

Hurley Evre I; hastalık yerleşim alanlarında sinüs ve skar yapmadan sadece birkaç abse yada püstül ile seyretmekte. 

Bu hastalarda 1 yıl boyunca ataklar 4 den az ise sadece ataklar sırasında sistemik antibiyotikler1 hafta kullanılmakta. 

Bu hastalarda 1 yıl boyunca ataklar 4 den fazla ise ataklar sırasında sistemik antibiyotikler 1 hafta kullanılmakta. Koruyucu amaçla antibiyotikler 6 aylık süreler ve sonrasında değerlendirilecek şekilde sürekli kullanılmakta.  

Abseye dönüşmüş lezyonlara cerrahi girişmler yapılabilir. 

Hurley Evre II;hastalık yerleşim alanlarında sinüsler bunların deri yüzeyinde akıntı yaptığı fistüller ve skar gelişimi görülmekte. Ancak sinüsler birbirinden bağımsız birleşmeler yok.

Bu hastalarda ataklar sırasında sistemik antibiyotikler 1 hafta kullanılmakta. Koruyucu amaçla antibiyotikler 6 aylık süreler ve sonrasında değerlendirilecek şekilde sürekli kullanılmakta. Değerlendrimede tedavi yeterli değil ise Hurley III tedavi protokolüne geçilmekte.

Bu arada sinüsler cerrahi yada CO2 lazer ile cerrahi olarak çıkarılmakta.

Hurley Evre II de HS nın folliküler tutulum formuda bulunmakta. 

Bu hastalarda ataklar sırasında sistemik antibiyotikler 1 hafta kullanılmakta. Koruyucu amaçla antibiyotikler 6 aylık süreler ve sonrasında değerlendirilecek şekilde sürekli kullanılmakta. Değerlendrimede tedavi yeterli değil ise sistemik retinoidler kullanılmakta. Değerlendrimede tedavi yine yeterli değil ise Adalimumab, Infliximab gibi biyolojik ajanlar başlanmakta.

Hurley Evre III;hastalık yerleşim alanlarında sinüsler bunların deri yüzeyinde akıntı yaptığı fistüller ve skar gelişimi görülmekte. Bu alanlarda sinüsler birbirleri ile birleşmekte. 

Bu hastalarda daha komplike tedaviler uygulanmalı. Ataklar sırasında sistemik antibiyotikler 2-3 hafta kullanılmakta. Koruyucu amaçla antibiyotikler 6 aylık süreler ve sonrasında değerlendirilecek şekilde sürekli kullanılmakta. Değerlendrimede tedavi yeterli Adalimumab, Infliximab gibi biyolojik ajanlar başlanmakta. Cerrahi tedaviler ve lazer tedavileri uygulanmakta.

 


 

Hastaların bildirdiği Hidradenitis Suppurativa, HS alevlenmelerini tetikleyen yaygın faktörler arasında stres, diyet, egzersiz, terleme, sigara kullanımı, kilo alımı, adet dönemi ve cilt sürtünmesi yer almaktadır. Sağlık hizmeti sağlayıcıları, her bir HS hastasının gözlemlediği belirli tetikleyicileri araştırmalı ve bu faktörleri hafifletmek için yaşam tarzı değişiklikleri önermelidir.

Hidradenitis Suppurativa(Köpek Memesi Hastalığı) klinik takibinde aşağıda önerilere dikkat edilmelidir. 

  • HS için kolaylaştırıcı faktörlere sahip bireylerde ilgili bölgelerin temiz ve kuru tutulması önemlidir. Bu amaçla bölge antibakteriyel sabunlarla yıkanabilir.
  • Sentetik, dar ve sürtünen giysilerden kaçınılması diğer önleyici bir yaklaşımdır.
  • Pürülan akıntıların olduğu dönemlerde hydrocellular-hydrofiber yara örtülerin kullanılması son derece önemlidir. Bunlar akıntıyı emerken koku oluşmasını engellmektedir. 
  • Koruyucu amaçlı antbiyotikleri içilmesi yada hastalık alanlarına sürülmesi önerilmez. Bu hastalıkta antibiyotiklere olan direnci arttırmaktadır. 
  • Bilimsel kanıtların destetiği altıda sigara içilmemesinin hastalık seyri üzerinde olumlu etkiye sahip olabileceği belirtilmektedir. Sigara içmek HS için bir risk faktörüdür. HS hastalarının %70-75'i sigara içtiğini bildirmekte ve ek olarak %10-15'inin geçmişte sigara içme öyküsü vardır. Tütün ürünleri kullanmak, hiç sigara içmemiş veya sigarayı bırakmamış HS hastalarına kıyasla tedaviye daha zayıf yanıt ve daha fazla tutulum alanı ile ilişkilidir. Tütün dumanındaki kimyasallar inflamatuar sitokin üretimini artırabilirken, pilosebase-apokrin ünitesini çevreleyen nikotinik asetilkolin reseptörlerinin nikotin aracılı aktivasyonu foliküler oklüzyonu artırabilir. Sigarayı bırakan hastalarda hastalığın şiddetinde iyileşme gözlemlenmiştir. Farmakolojik sigarayı bırakma ajanları arasında nikotin replasman tedavisi (NRT), bupropion ve vareniklin bulunmaktadır. Bupropion, depresyon tedavisinde de kullanılan bir norepinefrin-dopamin geri alım inhibitörü ve nikotinik asetilkolin reseptör antagonistidir. Önceki çalışmalar, HS hastalarına fayda sağlayabilecek TNF-α düzeylerinde azalma da dahil olmak üzere bupropionun anti-inflamatuar bir etkisi olduğunu gözlemlemiştir. Nikotin HS'yi kötüleştirebileceğinden, akut yoksunluk semptomlarını yönetmek için NRT'yi yalnızca kısa bir süre kullanmak veya alternatif ajanlar kullanmak en iyisi olabilir. Sigarayı bırakmada etkinliği kanıtlanmış psikolojik müdahaleler arasında bilişsel davranışçı terapi, motivasyonel görüşme ve destek grupları yer almaktadır.
  • HS için spesifik bir diyet-besin kısıtlaması bulunmamakta. Ancak dengeli beslenme son derece önemlidir.
  • Fazla kilolar deri kıvrıntılarının derinliğini arttırdığından sürtünmenin daha fazla oluşmasına, irritasyona ve bakteri çoğalmasına yol açabilir. Bu nedenle obez bireylerin zayıflaması önerilmektedir.
  • HS den kaynaklanan psikolojik problemlerin psikolojik desteklerinin sağlanması.
  • HS ataklarında ağrının kontrol altına alınması. Ağrının kontrolü için ağrı şiddetine göre parasetamol, kodein ve narkotik analjezikler kullanılabilir(NSAI ve kortikosteroidler tercih edilmez).
  • Menstüral dönemde HS kliniğinde alevlenmeleri olan kadın hastalarda jinekoloji ve endokrinoloji destekleri ile hormonsal tedaviler uygulanabilir. 
  • HS li hastalarda kalp-damar hastalıkları ve metaboik hastalıkların birlikte görülme riskleri nedeni ile hastaların bu uzmanlık alanlarında konsültasyon muayenleri ve takipleri yapılmakta. 
  • Egzersiz, Giyim, Tüy Alma ve Adet Ürünlerinin düzenlenemsi. Ağrı ve hareket kısıtlılığı bazı HS hastalarında egzersiz kabiliyetini sınırlayabilir. Artan terleme ve sürtünme de HS alevlenmelerini tetikleyebilir. Yüzme veya yoga gibi deri kıvrımlarında terlemeyi ve sürtünmeyi sınırlayan aktiviteler tercih edilebilir. Hastalar, deri kıvrımlarına tam oturan egzersiz kıyafetleri giymeli, polyester, spandeks veya polipropilen gibi nemi uzaklaştıran kumaşlardan yapılmış ürünler seçmeli ve sürtünme önleyici kremler ile balsamlar kullanmalıdır. Hassas ciltler için deodorantlar ve botulinum toksin enjeksiyonları gibi hiperhidroz tedavileri, aşırı terlemenin hastalık aktivitesi üzerindeki etkisini azaltabilir. Giyim üreticileri tarafından üretilen yüksek emici şortlar ve iç çamaşırları, deriden deriye sürtünmeyi azaltmaya ve akıntılı lezyonlar varsa sızıntıyı önlemeye yardımcı olabilir. Hastalara ayrıca HS lezyonları olan bölgelerde tıraş veya ağda yapmaktan kaçınmaları ve lokal cilt tahrişini azaltmak için tampon veya adet kapları kullanmaları konusunda tavsiyede bulunulmalıdır.
  • Diyet Değişikliği; bazı hastalar diyet değişikliklerinin hastalık aktivitesini değiştirebileceğini bildirmektedir. Bir çalışmada, HS hastalarının %75'inden fazlası diyetlerinden en az bir yiyeceği çıkardıklarını bildirmiştir ve bazı hastalar birden fazla yiyecek grubunun tüketimini değiştirmiştir. HS hastalarında belirli diyet müdahalelerinin sonuçlarını araştırmak için sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. Düşük glisemik indeks ve düşük süt ürünü içeren diyetler en fazla destekleyici kanıta sahiptir. Şeker ve rafine karbonhidrat alımı sınırlandırılmalıdır, çünkü bunlar kan glikoz seviyelerinde hızlı bir artışa ve ardından insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü 1'de (IGF-1) yükselmeye neden olabilir. İnsülin ve IGF-1, androjen seviyelerini ve androjen reseptör duyarlılığını artırarak foliküler oklüzyona yol açabilir. Süt ürünleri, insülin ve IGF-1'i artıran doğal androjenlerin yanı sıra peynir altı suyu ve kazein proteinleri içerir. Akdeniz diyeti, kardiyovasküler ve metabolik hastalıklara karşı koruyucu bir etki sağladığı için HS hastaları için de faydalı olabilir. Diğer diyet değişiklikleri arasında buğday ve bira mayası eliminasyon diyetleri, patlıcangiller eliminasyonu ve otoimmün protokol diyeti yer almaktadır. Ancak, mevcut kanıtlar bu diyet stratejilerini HS hastalarına önermek için yeterli değildir.
  • Takviyeler; çinko, D vitamini ve miyo-inozitol, HS tedavileri olarak araştırılmıştır. Serum çinko eksikliği, özellikle şiddetli hastalıkta HS hastalarında daha yaygındır. Birçok çalışma, çinko glukonat takviyesinin HS'yi iyileştirmede etkili olduğunu bulmuştur. Ancak aşırı çinko tüketimi, kullanımdan sonraki aylar içinde anemi, nötropeni ve uzun sürerse nörolojik semptomlara yol açabilen bakır eksikliğine neden olabilir. HS hastaları, bakır eksikliğini önlemek için eş zamanlı olarak bakır takviyesi almayı düşünmelidir. D vitamini eksikliği HS hastalarında, özellikle şiddetli hastalıkta daha yaygındır ve takviye faydalı olabilir. Miyo-inozitol ve riboflavin (B2 vitamini) takviyeleri insülin direncini azaltmaya yardımcı olabilir. Daha önce HS hastalarında incelenmemiş olsa da, kurkumin inflamatuar sitokin düzeylerini düşürmede ve ağrıyı yönetmede yardımcı olabilir.

Hidradenitis suppuratva-HS tam nedeni bilinmemekte. HS nin başlangıçta sadece apokrin bezlerin bir hastalığı olduğu düşünülmüş ancak son çalışmalarda kıl follikülleri ve sebase bez patolojilerinde hastalıkta rol oynadığı saptanmıştır. HS hastalarda apokrin bezlerde boyutları, yoğunlukları ve dağılımında normalden bir sapma saptanmamıştır. 

Ancak son çalışmalar özellikle koltuk altı, kasık gibi vücudun katlantılı yerlerinde HS’nin kıl folikülü,sebaseöz ve apokrin bez kanallarının tıkanması ile ortaya çıktığını göstermektedir. Ölü cilt hücreleri ve apokrin bezden gelen materyal önce folikül kanalında akımı yavaşlatır ve sebaseöz bezden gelen sebumla birleşerek tıkaç oluşturur. Tıkaç ise apokrin bezin deriye boşalımını engeller, folliküler kanallar genişler ve deri içerisinde yırtılır ve içerik deri içerisine çıkmakta. Bu süreç zamanla burada inflamasyona neden olmaktadır. Daha sonra bakterilerin inflamasyona eklenmesi ile iltihaplar gelişmektedir. Bu son derece ağrılı iltihaplanma süreci abselere, deri akıntılı kanallara-fistüllere ve deri altında akıntılı tünellere neden olmakta. 

HS nin folliküler oklüzyon-tıkanma sürecinde klinik olarak hastada ağır akne tablosu(acne conglobata), saçlı deride "dissecting cellulitis of the scalp" ve "kıl dönmesi iltihabı-pilonidal hastalıklar var se bu ortak tabloya “the follicular occlusion tetrad.” denimekte.

Bu hastalık sıklıkla akne, pilonidal kistler ile beraber olması foliküler tıkanma teorisini desteklemektedir. Akneye çok benzemesi nedeni ile “Acne Inversa” yani ters yerleşim gösteren akne olarakta uzun süre tanımlanmıştır.

HS hastalığı ile birlikte bazı inflamatuar hastalıkların birlikteliği(iltihabi bağırsak hastalıkları, Crohn hastalığı, pyoderma gangrenosum vb) ve HS de TNF gibi immun sistem düzenleyici ilaçlara iyi cavap alınması hastalık zemininde immünolojik mekanizmaları akla getirmektedir. Ayrıca hastalıklı alan çevresindeki deride  lezyonlarda interleukin (IL)-1beta, TNF alfa , IL-17 ve IL-10 yüksek bulunmuştur.  TNF-α seviyesi HS de psoriaisten daha yüksek bulunmuştur.

LezyondaTNF-α ve serumda IL-17 seviyesi hastalığın klinik şiddeti ile korelasyon göstermektedir. 

HS de lezyonlarda alınan mikrobiyolojik örnekler sılıkla ya steril yada derinin normal floral mikroorganizmaları olarak gelmekte.  HS deri altında fistül ve tüneller bakterilerin kolay çoğalbileceği ortamlar sağlamakta(biofilim alanları). 

HS nin ergenlikten önce nadir gözlenmesi, adet öncesi ve doğum sonrası klinikte alevlenme olması nedeni ile hormonsal olduklarından şüphenilmiştir. Doğum kontrol hapı kullanan hastalarda ve gebelikte klinik düzelmenin olması bunu desteklemektedir. Ancak tam olarak açıklanamamıştır.

Aşırı kilo ve ve derinin sürtünme faktörleri HS nin gelişimini sağlamaktadır.

HS’da genetik bir yatkınlık olabileceği ileri sürülmüş ve hastaların % 38’inde akrabalarda da HS olabileceği gösterilmiştir. Genetik olarak gamma-sekretaz genlerin mutasyonu folliküler tıkaç oluşmasında temel mekanizma. Ancak bu mekanizma HS hastaların çok azında gösterilebilmiştir. 

HS de deride ve plosebase ünitde farlı bir mikrobiyolojik kolonizasyonda ve biyofilim gelişiminden bahsedilmeye başlandı.

HS lezyonlarında "Corynebacterium, Porphyromonas ve Peptoniphilus" örnek mikroorganizmaları sık görmekteyiz. Lezyon olmayan alnalarda ise sıklıkla "Acinetobacter ve Moraxella" mikroorganizmaları sık görmekteyiz.

HS de sağlıklı deride gözlediğimiz "Propionibacterium acne ve S. epidermidis" bakterileri azalmakta.

HS de kronik inflamasyon, sinüs kanallarında bu bakteriler ve dökülen deri hücre kalıntılarından oluşan bir biyoflim oluşmakta. 


Hidradenitis Suppurativa(Köpek Memesi Hastalığı) klinik olarak 3 major kriter ile kendisini göstermektedir.

1. Hastalıklı alanda derin yerleşimli abseler, nodüller, sinüs trakları ve skarların varlığı

2. Koltuk altı, kasık ve kalça gibi tipik vücudun katlantılı alanlarında yerleşim ve bu alanlarda şikayetlerin varlığı

3. Şikayetlerin kronik ve ataklar şeklinde seyretmesi

HS apokrin bezlerin sık bulunduğu yerlerde hafif kaşıntı, kızarıklık ve rahatsızlık hissi ile başlamaktadır. Ağrılı ve şişlikler gelişmektedir. Bunlar çoğu kez koyu kırmızı renkli küçük apselere dönüşmektedir.

Apsenin büyümesi ve açılması sonucunda iltihaplı akıntı başlar. Bu akıntı bir abseden birden fazla kanalla cildin yüzeyine açılım gösterebilmektedir. Bunlara sinüs yolları denilmektedir.

Çoğu zaman tedavi uygulansa bile iyileşme sonrasında kötü doku iyileşmesi-skar gelişmektedir. Skar dokusu, kötü kokulu sürekli akıntı ve sinüs yolları bu alanın büzülerek daha kötü görünmesine neden olmaktadır. Bu lezyonların yanında ikililer oluşturcak şekilde komedonlar görülmekte.

Birçok hastada yukarda tanımlanan belirtilerden bir yada daha fazlası bir arada bulunmakta. Klinik bulgular sıcak, terleme, fiziksel aktivite, kılların laınması, sürtüneme gibi faktörler ile artmaktadır.  

HS da klinik bulgulara göre 3 döneme ayrılmaktadır.

HS de klinik bulgular "Hurley" tarafından tanımlanan "Hurley Staging System" olarak tanımlanlann klinik evrelere ayrılmakta. Bu klinik evrelendirme HS nin tedavi stratejisinide belirlemektedir. Bunun dışında "Modified Sartorius Score (MSS)", "Hidradenitis Suppurativa Severity Score Index (HSSI)", "Hidradenitis Suppurativa Clinical Response (HiSCR)" gibi klinik evrelendirmelerde kullanılmaktadır. Ancak klinik ve tedavi takibince "Hurley Staging System" daha partik olarak kullanılmakta. Son yıllarda aşağıda tanımlanan 1 ve 2. dönem için hafif, orta ve aır klinik from tanımlamalarıda yapılmıştır.

  • 1. dönemde HS yerleşim yerinde bir yada daha fazla abse var ancak sinüs kanalları ve skatris yok.
  • 2. dönem HS de ise bir yada daha fazla ancak yayılmış abseler, sinüs kanalları ve skatris gelişmiştir.
  • Dönem 3 de ise HS yerleşim alanın çok sayıda sinüs kanalları ve abseler gözlenmektedir.


Klinik Şikayetler
Klinik Şikayetler
Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler

    HS apokrin bezlerin sık bulunduğu yerlerde hafif kaşıntı, kızarıklık ve rahatsızlık hissi ile başlamaktadır. Ağrılı ve şişlikler gelişmektedir. Bunlar çoğu kez koyu kırmızı renkli küçük apselere dönüşmektedir.
  • Klinik Şikayetler

    Apsenin büyümesi ve açılması sonucunda iltihaplı akıntı başlar. Bu akıntı bir abseden birden fazla kanalla cildin yüzeyine açılım gösterebilmektedir. Bunlara sinüs yolları denilmektedir.
  • Klinik Şikayetler

    Hastalığın uzun soluklu doğal seyri sırasında bulunduğu alanda lenfödem, bölgeyi sürekli akıntıların olduğu çoklu sinus ağızları, ileri olgularda skarlaşmaya bağlı deride büzülme gelişmesi ve bunun hareketleri kısıtlaması gelişebilmektedir.
  • Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler
  • Klinik Şikayetler

Hastalığın uzun soluklu doğal seyri sırasında bulunduğu alanda lenfödem, bölgeyi sürekli akıntıların olduğu çoklu sinus ağızları, ileri olgularda skarlaşmaya bağlı deride büzülme gelişmesi ve bunun hareketleri kısıtlaması gelişebilmektedir. Diğer yandan yaygın ve sistemik infeksiyon dış idrar kanalında ve anüste fistül  oluşmasına neden olmaktadır. Koltuk altı dışında HS’lerde ender olarak gelişen skuamöz hücreli kanserler bildirilmiştir.

HS için klinik alt tiplerde tanımlanmıştır.

Klasik tip; hastada HS için tanısal kirterler var. HS de en sık görülen link formudur.

Sürtünme ile birlikte Furonküllerin olduğu klinik tip-Frictional Furuncle Type; kilo fazlalığı ile birlikte HS nin klinik bulguları bulunmakta. Özellikle karın uyluk ve kalça gibi sürtünemnein fazla olduğu anatomik alnalarda çok sayıda derin yereleşiml, abse ve nodüllerde var.

Skar ile birlikte follikülitlerin olduğu tip; klasik HS bulguları sıklıkla kalça, kasık bölgesinde. Lezyonlar klasik olarak skar bırakmakta. Sigara + obez kişilerde görülmekte. 

Konglabata tipi; kistler ve akne konglabata lezyonları yüz ve sırtta yoğun. Sıklıkla ailesel birlikteliği görülen klinik tipi. Hurley sınıflamlasında II ve III olacak şekilde ağır seyretmekte. Hastalar sıklıkla erkek ve normal kilolarında

Sendromik tip; HS eşlik eden "Pyoderma gangrenosum" olduğu PASH sendromu, HS eşlik eden "Pyogenic arthritis", "pyoderma gangrenosum", akne ile birlikte olduğu PAPASH sendromu. 

HS kornik linik seyri sırasında gelişen yada birlikte görülen hastalıklar-durumlar

HS kronik inflamatura kliniği sırasında bazı hastalıklar daha sık görülmekte(comorbidity). Hipertansiyon, obesite, dislipidemi, tiroid hastalıkları, eklem problemleri-artropatiler, tiroid hastalıkları, psikiyatrk hastalıklar, polikistik over hastalığı gibi.

HS li hastalarda kalp-damar hastalıkları(kalp enfektüsü, felç-inme gibi) rsikleri yüksek bulunmuştur. Bu yükseklik HS de inflamasyona bağlı olarak yksek olan rekatif protein C den kaynaklanabilir. 

  • HS li hastalarda metabolik hastalıklar(diyabet, hipertansiyon, obesite gibi) yüksek sıklıkla gözlenmiştir.
  • HS li hastalarda sigara kullanımı birlikteli % 70-90 oranında yüksektir.
  • HS li hastalarda psoriasis-sedef hastalığı birlikteliği görülmekte. 
  • HS li hastalarda diğer görüen klinik birlktelikler;
  • Uyku apnesi
  • İnfamatuar bağırsak hastalıkları(Crohn’s Hastalığı gibi)
  • Spondyloartritisler
  • Pilonidal kist

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency