- Gösterim: 90
Cosmetics dergisinin 2024 1. sayısında "Enerji İçeceklerindeki Kafein ve Taurin: Bir İnceleme" başlıklı bir makale yayınlandı. Makalede enerji içeceklerinin yaş gruplarına göre genel sağlık üzerinde erken ve geç dönemlerdeki etkileri derlenmiş. Ayrıca cilt sağlığı üzerindeki etkileri araştırılarak sonuçlar çıkarılmış. Biz de bu makaleden alıntılar yaparak enerji içeceklerini anlatmaya çalıştık.
Öncülü olabilecek içeceklerin ilk defa 1949 yılında Amerika'da şekerli sodalara alternatif olarak üretildiğini görüyoruz. Dünyada şimdiki anlamda yaygın kullanımı 1980’li yıllara rastlamakla birlikte, Türkiye’de satışa sunulması 1990'lı yıllara denk gelmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde bu içeceklerin pazarı hızla büyümekte, sayıları her gün artan 300'e yakın markalı ürün satılmaktadır. Bu içeceklerin içeriğine bakıldığında su içerisinde tipik olarak yüksek miktarda kafein, taurin, guarana, ginseng, yohimbin, inositol, glukuronolakton, karnitin, şeker, değişen oranlarda B vitamin kompleksleri, C vitamini, tatlandırıcılar, sodyum, potasyum ve fosfor gibi elektrolitler bulunmaktadır(Enerji içeceklerinin içerikleri hakkında daha detaylı bilgi için...).
Enerji içecekleri, özellikle gençler, öğrenciler, sporcular, uzun yol şoförleri ve stresli işleri olan, görevlerini başarmak için enerjiye ihtiyaç duyan 21-35 yaş aralığındaki aktif bireyler tarafından oldukça yoğun olarak kullanılmaktadır. İçeceklerin tüketimi son on yılda genç yetişkinler, öğrenciler ve çocuklar arasında popüler hale gelmiştir. Bir çalışma, 12-14 yaşındakilerin %28'inin, 12-17 yaşındakilerin %31'inin ve 18-24 yaşındakilerin %34'ünün bu içecekleri tükettiğini göstermiştir. Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir anket, %51'inin günde birden fazla enerji içeceği tükettiğini belirtmiştir. Avrupa Birliği'nde 16 üye ülkeden yapılan anket çalışmasına göre enerji içeceği tüketim alışkanlıkları belirlenmiştir. Buna göre çocuklarda enerji içeceği tüketim sıklığı 6-10 yaş grubunda %19 iken, bu durum 3-5 yaş grubunda %2 bulunmuştur. Çocukların enerji içeceklerini tadı için ve enerji verici olarak tükettikleri belirlenmiştir.
Enerji içecekleri ile ilgili başlangıçta olumlu birkaç bilimsel çalışma, günümüzde yerini olumsuz sonuçlara ve ağır eleştirilere bırakmaya başladı. Bu içeceklerin tüketiminden kaynaklanan ciddi sağlık problemleri ile ilgili her gün dünya genelinden haberler yayınlanmakta. Enerji içeceklerinin bilişsel ve psikomotor fonksiyonlara olumlu etkileri, uzun süreli dikkati artırarak ders çalışma performansı üzerinde etkili olduğu, yorgunluğu azaltmadaki etkisi, araba sürme yetisinde dikkati artırma etkisi, spor/fiziksel performans ve dayanıklılığı artırma şeklindeki bazı araştırma sonuçları, bu olumlu açıklamaların içeceklerin kontrolsüz kullanımının artmasını teşvik ettiğini göstermektedir. Ancak enerji içecekleri bu etkileri yaparken, aynen bağımlılık yapan ilaçlar gibi dopamin, serotonin, noradrenalin ve adrenalin gibi nörotransmitterlerin fazla miktarda salınımına ve uzamış etki göstermelerine neden olmaktadır. İçerdikleri dopamin yapımının öncül maddesi olan L-tirozin gibi maddeler, daha fazla nörotransmitter salınımına neden olarak, vücuttaki nörotransmitter deposunun boşalmasına ve vücutta negatif bir dengenin oluşumuna yol açmaktadır. Özellikle bu içeceklerin tüketimi sonrasındaki 5 saatten sonra başlayan yoğun yorgunluk, bu negatif dengenin bir işareti olarak algılanmalıdır. Başlangıçtaki popülerliğini ve hedef kitlesini kaybeden içecek sektörü, enerji veren/dikkat artıran sloganı dışında yeni arayışlar içerisindedir; yaşlanma karşıtı, yaşlanma ile ilişkili hastalıkları önleyici, cildin yaşlanmasına karşı koruyucu, cilt yaralanmalarında koruyucu ve cilt sorunlarını tedavi etme potansiyeline sahip ürünler gibi.
Kafein, taurin ve glukuronolakton gibi bileşenler enerji içeceklerinde yüksek dozlarda bulunmakta ve en önemli etki ile yan etki kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca, guarana, ginkgo biloba ve ginseng gibi bitkisel bileşenlerin de enerji içeceklerinin etki ve yan etkilerini artırdığı bildirilmektedir. Yapılan tüm bu araştırmalara rağmen enerji içeceklerinin tüm bileşenlerinin etkileri hakkında yeterli araştırma bulunmadığından, sağlık üzerindeki etkileri kesin olarak bilinmemektedir.
Kafein
Çoğu içecekte bulunan şeker ve kafein miktarı, enerji verici özelliğini sağlamaktadır. Ayrıca enerji içeceklerinde, genellikle enerji ve zihinsel performansı artırmak için guarana, ginseng, ginkgo biloba, L-karnitin, milk thistle (Silybum marianum, deve dikeni), B vitaminleri, bir amino asit olan taurin ve diğer maddeler de dahil olmak üzere pek çok madde bulunabilmektedir. Kafein, yağ tüketimini artırdığı için termojenik (vücut ısısını artırıcı) özellik taşır ve iştahı azaltır, antioksidandır ve nöroprotektif etkileri bilinmektedir. Kafeinin nöroprotektif özelliği, onun en sık kullanılan psikoaktif madde olmasını sağlamaktadır. Bazı çalışmalar, kafeinin anksiyete ve depresyon seviyelerini azaltabileceğini göstermiştir. Kafeinin bu özellikleri nedeniyle enerji içecekleri içindeki miktarının artırılması, tüketiminin daha popüler hale gelmesine neden olmaktadır. Kafeinin günde 400 mg'dan az tüketimi, sağlıklı yetişkinlerde yan etkiye neden olmamakla birlikte, günde 400 mg'dan fazla tüketimi yüksek dozda kafein alımına, baş ağrısı, huzursuzluk, sinirlilik, öfori, ajitasyona, uykusuzluk, yüzde kızarma, osteoporoz, artmış idrara çıkma, gastrointestinal rahatsızlıklar (mide ülseri, mide bulantısı gibi), kas kitle kaybı, konuşma akıcılığında azalma, hızlı ve düzensiz kalp ritmi, yüksek sistolik kan basıncına, oryantasyon bozukluğuna, halüsinasyon ve psikoz gibi birçok rahatsızlığa neden olabilmektedir.
Yapılan çalışmalarda orta derecede (~ 75 mg) kafein alımının dikkat, görsel ilgi, psikomotor hız ve hafızayı artırdığı ile uyanıklık gibi etkileri geliştirdiği belirlenmiştir. Erişkinlerde günlük 100 mg üzerinde kafein tüketimi, yüksek kan basıncı ile ilişkilendirilmiştir. FDA, 2007 yılında güvenli kafein miktarını 100 mg olarak kabul ettiğini açıklamıştır. Bu nedenle gebelerde ve hasta erişkinlerde kafein tüketimi sınırlandırılmalıdır. Çocuklarda organlar hala gelişmekte ve endokrin sistemleri henüz stabil olmadığından kafein alımı gece uyku düzensizlikleri, baş ağrıları ve bilişsel işlevlerde donukluk gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Doğurganlık çağındaki kadınlar ve çocuklarda bu miktar ≤300 mg veya ≤2.5 mg/kg olarak belirlenmiştir. Bu nedenle gebelere önerilen maksimum kafein miktarı 125 mg/gün’dür. Kafein alımı başlangıçta kişiyi daha üretken ve daha konsantre olmasını sağlarken, 4-6 haftalık küçük dozlarda alımından sonra konsantrasyonu azalttığı, nörotransmitter yıkımına neden olarak öğrenme yeteneğini azalttığı, uykuya dalma ve uykusuzluk şeklinde problemlere neden olduğu bilinmektedir. Türk Gıda Kodeksi Enerji İçecekleri Tebliği'ne göre enerji içeceklerinde bulunabilecek kefein miktarı 150 mg/L’den fazla olmamalıdır.
Enerji içeceklerinde bir porsiyonda, 100 ml'sinde kafein miktarları 15-144 mg olarak değişen miktarlarda bulunmaktadır. 240 mL’lik enerji içecek kutularında ortalama 80 mg kafein içermektedir (bazı markalar daha 300 mg gibi yüksek miktarda içermektedir). Satışta olan kutu ürünler 250-500 ml arasında değişmektedir. Yani bir kutu 2.5 hatta 5 porsiyon anlamına gelmektedir. Günde 2 veya daha fazla kutu tüketimi yüksek kafein alımına yol açmaktadır. Bu içeceklerde önemli bir detay; içecekler içerisinde bulunan taurin, ginseng, guarana gibi uyarıcılar kafeinin etkisini artırmaktadır. Guarana'nın 1 gramı toplam 40 mg kafein içermektedir. İçecekler içerisindeki bitkisel çaylar, yerba mate, kakao gibi bileşenler de kafein içermektedir. Dolayısıyla kutu üzerinde etiketlenmiş bir porsiyonda kafein miktarı daha yüksek olmaktadır.
Kafein ağızdan alımı takiben başta ince bağırsaktan emilmektedir. Kafein kanda en yüksek seviyeye 15-120 dakika içinde ulaşmakta ve yarılanma ömrü genelde 3-7 saattir. Fakat bu süre yaşa, karaciğer fonksiyonlarına, hamilelik gibi farklı fizyolojik durumlara, alınan diğer ilaçlara (ilaç etkileşimleri) ve kişinin enzim miktarlarına göre oldukça değişken olabilmektedir. Hastalık durumları, özellikle karaciğer hastalıkları, kafeinin yarı ömrünü artırarak birikimine neden olabilir. Yeni doğanlarda ve çocuklarda yarılanma ömrü erişkinlerden daha uzundur; 30 saate kadar uzayabilir. Ergenlik döneminde kafeinin hızlı metabolize edilmesinden dolayı yarı ömrü kısadır. Kafeinin yarılanma ömrü hamile kadınlarda 9-11 saate kadar uzayabilmektedir. Ağızdan alınan doğum kontrol hapları bu süreyi iki katına çıkarmaktadır. Flavonoidler, sigara ve bazı sebzelerin tüketimi kafein metabolizma hızını artırarak yarılanma ömrünü kısaltabilir. Bunların aksine alkol kafein metabolizmasını inhibe etmektedir. Egzersiz, kafein metabolizmasını hızlandırarak artmış dolaşıma bağlı olarak plazma pik konsantrasyonu ve yarı ömrü azaltır.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) kafeini “genellikle güvenli olarak tanınan” madde kategorisinde sınıflandırmıştır. Kafein alımının kardiyovasküler, solunum, endokrin ve nörolojik sistemleri etkilediği ve bu etkinin bireyler arası değişkenlik gösterdiği belirtilmiştir. Aşırı doz alımlarında kusma ve taşikardi karakteristiktir; takiben mental durum değişikliği, aritmi, nöbet ve daha büyük dozlarda hipotansiyon görülebilir. Şiddetli toksisite katekolamin salımı ile ilişkilidir. Beraberinde hipokalemi ve hiperglisemi de görülebilir. Kafein zehirlenmesinden ölüm, nadir de olsa, görülebilir. Ölüm nedeni genelde kalp ritim bozukluğundan kaynaklanır.
4-12 yaş arası çocukların geçici olarak hafif davranış değişiklikleri yapmakla birlikte günlük maksimum 45-85 mg kafeini tolere edebileceği belirsiz bir sonuca varılmıştır. Ancak çocukların kesinlikle 2.5 mg/kg vücut ağırlığı/gün dozdan daha fazla tüketmemesi önerilmektedir.
13-18 yaş arası gençlerde günlük maksimum kafein alımını belirlemek için veriler yetersizdir. Ancak, yetişkinler için önerilen maksimum günlük alım miktarı, bu yaş grubunda uygunsuz olarak kabul edilmiştir (yetişkinlere göre daha düşük vücut ağırlığına sahip oldukları ve kafeine daha duyarlı oldukları için). 2.5 mg/kg vücut ağırlığı/gün doz ve gençlerin vücut ağırlıkları 40-70 kg arasında değiştiği düşünülürse, günlük 100-175 mg kafein tüketebilirler.
Ergenler ve çocuklarda farmakolojik tolerans eksikliği, kafein zehirlenmesi duyarlılığına yol açar ve yüksek dozlarda gelişmekte olan beyin ve kardiyovasküler sistem üzerinde zararlı etkilere neden olabilir.
Kafein, hücreler içinde aşırı yağ birikimini engellediği için selülit karşıtı kozmetik tedavilerinde aktif bir bileşen olarak kullanılır. Bu alkaloid, lipoliz sırasında yağların parçalanmasını destekleyen fosfodiesteraz aktivitesini engeller. Bu nedenle, kafeinde yüksek antioksidan kapasiteler bulunur. Cildin fotoyaşlanma sürecini yavaşlatır ve hücreleri UV ışığından korumaya yardımcı olur. A2AR/SIRT3/AMPK aracılı otofaji aktivasyonuna dayanarak, kafein cildi oksidatif stres kaynaklı yaşlanmadan korur. Sonuçlar, kafeinin cilt sorunlarına karşı koruyucu bir etkiye sahip olabileceğini düşündürmektedir.
Taurin
Enerji içeceklerindeki diğer önemli bileşen olan taurin, vücutta karaciğerde metiyoninin homosisteine dönüşümü sırasında sisteinden sentezlenen bir amino asittir. Taurin ayrıca diyetle de alınabilmektedir. Taurinin insan vücudunun günlük ihtiyacının 40-400 mg arasında olduğu bilinmektedir. Türk Gıda Kodeksi Enerji İçecekleri Tebliği'ne göre enerji içeceklerinde bulunabilecek taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır. FDA, taurinin gıda takviyesi olarak en fazla 3 g/gün kullanımını genel olarak güvenli kabul etmektedir. Tipik bir enerji içeceğinin bir porsiyonunda 1 g taurin bulunmaktadır. Çalışmalar, taurinin dopamin üretimini artırarak kas sisteminin aktivitesini artırdığını, alkolün neden olduğu hafıza bozukluklarını azalttığını ve alkolün karaciğer üzerindeki toksik etkisini azalttığını göstermektedir. Taurinin sıçanlarda alkol alımı tercihini artırabileceği ve uzun vadede sıçanların beyin ağırlığında önemli azalmalara ve vücut ağırlığında artışa yol açabileceği gösterilmiştir. Ayrıca, beyinde en önemli inhibitör nörotransmitter olan gama amino bütirik aside etki ederek anti-anksiyete ajanı gibi etki gösterdiği de bilinmektedir. Sporcular tarafından yaygın olarak kullanılan enerji içeceklerindeki taurinin, soğuk hava koşullarında egzersiz kapasitesini iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Hayvan deneyleri, fazla tüketiminin beyinde dopaminerjik iletimi değiştirerek hipotermiye neden olduğunu saptamıştır. Taurin, çocuklarda migren tedavisinde etkili ancak sistolik kan basıncını yükseltmektedir. Ayrıca, taurinin çocuklarda obeziteyi önlediği, ergenlerde oksidatif stres ve inflamasyon üzerinde olumlu etkilere neden olduğu, yetişkinlerde cildi zararlı oksidatif stresten korumaya yardımcı olduğu yönünde çalışmalar yayınlanmıştır. Ayrıca, kafein ile birlikte kişinin uyanıklık, dikkat ve reaksiyon süresini iyileştirdiği de belirtilmektedir.
Ciltte yüksek konsantrasyonlarda taurin gözlemlenebilir ve nem homeostazını düzenlemek için çok önemli olduğu düşünülmektedir. Ultraviyole B radyasyonunun neden olduğu kırışıklıkların gelişimi, sekiz hafta boyunca oral yoldan taurin uygulandıktan sonra azaldığı saptanmıştır. Ek olarak, önceden belirlenmiş kırışıklıklar, dört haftalık oral taurin takviyesinden sonra doza bağlı bir şekilde azaldığı gözlenmiştir. UVB maruziyetinin neden olduğu epidermal taurin seviyelerindeki azalma ile ilgili olarak, diyetle alınan taurin takviyesi epidermal içeriği bir miktar artırmıştır. Taurin, ozmoregülatör işlevi nedeniyle cilde yaşlanma karşıtı faydalar sağlayabilir.
Taurin tüketimi trombosit agregasyonunu %30-70 oranında azaltabilir ve bu da potansiyel bir kardiyoprotektif etkiyi düşündürmektedir.
Tüketimi her geçen gün artan enerji içeceklerinin yüksek oranda taurin içerdiği bilinmektedir. Kafein ile taurinin diyetle uzun süre kullanımı belirsizlik oluşturmaktadır. Ayrıca, sinir sistemi üzerinde kafein ile taurinin olası etkileşimi hakkında da bir belirsizlik bulunmaktadır. Bu içeceklerde taurin ile kafein birlikte kulanımı kardiyovasküler sistem üzerindeki etkileri daha da kötüleştirebilir. Aynı zamanda, çok sayıda hayvan çalışması bu karışımın çeşitli davranışsal parametreler üzerindeki etkilerine dikkatleri çekmektedir.
Glukuronolakton
Karaciğerde glikozun metabolize olması sonrasında oluşan doğal bir metabolittir. Karaciğerin, hormonları ve kanserojen maddeleri detoksifiye etmek için bu maddeleri glukuronik aside bağlayarak safra tuzları ile birlikte dışarı attığı iddia edilmektedir. Şarap ve bitkisel zamklar (Guar zamkı, Arap zamkı gibi) gibi az sayıda gıdada doğal olarak bulunmaktadır. Gıdalar ile alınan ortalama günlük alım düzeyi 1.2 mg/gün’dür. En fazla 2.3 mg/gün olarak önerilmektedir. Ancak enerji içeceklerinde bulunan glukuronolakton sentetik olup, insan vücudunda bulunan miktardan çok daha fazlasını içermektedir (gıdalarda bulunan miktarın 250 katına kadar çıkabilmektedir; enerji içeceği ortalama 600 mg glukuronolakton içermektedir). İnsan ve sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalarda glukuronolakton yenildiğinde hızla absorbe olduğu, metabolize edildiği ve glukarik asit, ksilitol ve L-ksiluloz olarak atıldığı gösterilmiştir. Atılan bu bileşiklerin ise toksik düzeylere ulaşmadığı bildirilmiştir. Glukuronolaktonun bir enerji kaynağı olarak çabuk etkilediği ve ksenobiyotiklerin detoksifikasyonunda yardımcı olabileceği iddia edilmektedir. Bazı hayvanların glukuronolakton ve glukuronik asitten C vitamini sentezleyebildiği bilinmektedir. İnsanlar ise C vitamini sentezleyebilecek bu metabolik yollara sahip değildir. Bu yüzden glukuronolaktonun insanlar üzerindeki etkilerini belirlemede hayvan deneylerinin doğru bir model olamayacağı ifade edilmektedir. Türk Gıda Kodeksi Enerji İçecekleri Tebliği'ne (Tebliğ no: 2006/47) göre enerji içeceklerindeki glukuronolakton miktarı en fazla 20 mg/L olmalıdır. Kafeinli bir enerji içeceğine glukuronolakton eklenmesinin fiziksel ve bilişsel performansı arttırdığına dair deneysel kanıt bulunmamakla birlikte, bu etkinin enerji içeceğinin içindeki kafeine bağlı olduğu düşünülmektedir. Glukuronolaktonun tahmini olarak günlük diyetle alımı 2.3 mg/yetişkin/gün iken, 5 porsiyon tipik bir enerji içeceği tüketimiyle 3000 mg/yetişkin/gün dozda glukuronolakton alınacaktır. Bu iki maddenin 90 günlük beslenme çalışmaları incelendiğinde, kısa dönemde günde 5 porsiyon tüketiminin tehlikesinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak diyetle uzun süre kullanımı bir belirsizlik oluşturmaktadır.
Enerji içeceklerinin tüketimlerinin kısa vadeli faydaları tanımlanmış olmakla birlikte, uzun vadeli sonuçları bilim dünyasında hâlâ tartışılmaktadır. Bu tartışmalar temelde içeceklerin doğru tanımlanmaması ve etiketlenmemesinden kaynaklanmaktadır. İçecekler içerisindeki kafeinin hâlâ ilaç olarak kabul edilmemesi bu tartışmaları yaratmaktadır. Sonuçta, kafein yukarıda tanımlanan etkileri ve bağımlılık gibi davranışsal değişikliklere neden olabileceği için ilaç olarak kabul edilmelidir.
Enerji içeceklerinin tüketiminden kaynaklanan olumsuzluklar ya da yan etki bildirimleri arttıkça, bu içeceklerle ilgili yeni yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Yasal düzenlemeler, bu içeceklerin üretim sektöründe de yankı bulmuştur. Ancak bu yankılar olumlu yönde değildir, maalesef. Üretim sektörünün başlarda asıl tüketici hedefi sporcular iken, şimdi cilt sağlığı ve estetik üzerinden yeni hedef kitleler yaratılmaya çalışılmaktadır. Son zamanlarda daha fazla genç, benimsedikleri yaşam tarzının bir sonucu olarak, aynı zamanda sürekli maruz kaldıkları stres nedeniyle ciltleriyle ilgili sorunlar yaşamaktadır. Gençler arasında özsaygı ve fiziksel görünüm ile cilt sağlığı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Enerji içecekleri, cilt sağlığı ve görünümü üzerinden genç yaştaki tüketicileri, özellikle kadınları hedeflemektedir. Enerji içeceklerinin yumuşak doku yaralarının daha hızlı iyileşmesini desteklediği yönünde hipotezler, ciltte epitelizasyon ve yeni kan damarlarının gelişimini sağlaması yönünde hipotezler, yüksek besin içeriğinin yara iyileşmesine ve kolajen sentezine yardımcı olabileceği hipotezi, bu yeni alanda itici güç olarak kullanılmaktadır. Ancak bu içeceklerin kullanımının erken ya da geç bazı sonuçları, akut organ iltihabına, otoimmün bozukluklara ve hatta cilt hastalıklarına yol açabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca, bu içeceklerin cilt üzerindeki etkileri hakkında çok az çalışma bulunmaktadır.
Cosmetics dergisinin 2024 1. sayısında ve internette yer alan diğer olumsuz sunumlardan bazıları şunlardır:
- Amerikan askerlerinde yapılan bir çalışmada, enerji içeceği kullanan askerlerde intihara eğiliminin fazla olduğu, alkol ile birlikte alanların ise intihar eğiliminin daha fazla olduğu ortaya konmuştur.
- Alkol sonrası kahve içerek uyanık kalmak eskiden kalma bir gelenektir. Günümüzde bu etkiyi sağlamak için alkolle birlikte ya da alkol sonrasında enerji içecekleri tüketilmektedir. Enerji içeceklerinin alkolle tüketilmesi, alkolün daha fazla miktarlarda tüketimini, daha uzun süre uyanık kalmayı ve alkol kullanımının uyuşukluk etkisini gizlemeyi kolaylaştırmaktadır. Enerji içeceklerinin alkolle beraber tüketilmemesi gerektiği ürün etiketlerinde yazmasına rağmen, en çok kullanım alanının alkolle beraber olduğu bilinmektedir. Kafeinin uyarıcı etkisi ile alkolün depresan etkisi karıştırılınca, sarhoşlukla birleşen uyuşukluk semptomları azalmakta ve sarhoşluk derecesi yanlış değerlendirilmektedir. Yapılan araştırmalara göre, bu içecekler ile birlikte alkol tüketiminin 2 kat daha fazla olduğu ortaya konulmuştur. Çok alkol alımına neden olduğu için alkol intoksikasyonunu ve alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkol ve enerji içeceklerinin karışımının içilmesi sonrasında epileptik nöbet ve serebral iskemiye neden olduğu yönünde vakalar bulunmaktadır. Alkol ile beraber enerji içeceği kullanımı (alkolün olumsuz etkilerini azaltıcı etkisi yönündeki yanlış inanış) trafik kazalarına neden olabilmektedir. Tek başına kafein veya enerji içecekleri ile alkol kullanımı, cinsel aktivite, emniyet kemeri takmama, cesaret kazanma, sigara, alkol sorunları ve yasa dışı ilaç kullanma gibi bazı davranış sorunlarıyla ilişkili bulunmuştur.
-
Kafeinli enerji içeceklerinin kullanımıyla ilişkili birden fazla arteriyal fibrilasyon ve supraventriküler taşikardi çalışması bulunmaktadır. Genç yetişkinlerdeki kontrollü bir çalışmada şekersiz enerji içeceği (80 mg kafein, 1000 mg taurin, 600 mg glukuronolakton) tüketiminin platelet agregasyonunda ve ortalama arteriyel basınçta önemli bir artışa; endotel fonksiyonunda önemli bir azalmaya neden olduğu tespit edilmiştir. Özellikle iki ve daha fazla kutu enerji içeceği kullanımı sonrasında koroner arter spazmı ve kardiyak arrest vakaları gözlenmiştir. Bu olgularda içeceklerin içerisindeki kafein, glukuronolakton, karnitin ve ginseng bileşenleri suçlanmıştır.
-
Enerji içeceklerinin kullanımının, su tüketimini azaltarak azalmış tükürük salgısına ve dişlerde erozyona neden olabileceği ileri sürülmektedir. Ayrıca içeceklerin asidik pH'ya sahip olması ve yüksek şeker içeriği nedeniyle diş çürümelerinin artmasına da neden olduğu bildirilmektedir.
-
Epileptik rahatsızlığı olmadığı bilinen ve enerji içeceği alımı sonrasında epileptik nöbet geçiren hastalarla ilgili bir seri sunum bulunmaktadır. Ortak özellikleri yoğun içecek alımı sonrasında epileptik nöbet geçirmiş olmalarıdır; bu kişilerde MR ve EEG'leri normal olarak değerlendirilmiştir. Bu kişilerin içecek alımının yasaklanması sonrasında ise epileptik nöbet gözlenmemiştir. Özellikle kafeinin, uykusuz bireylerde epileptik atağı kolaylaştırıcı etkisi bilinmektedir. Enerji içecekleri içeriğindeki maddelerin, enerji içeceklerinden beklenen stimülan etkiyi daha da artırdığı muhtemel görünmektedir.
- Yaşları 15-19 yıl arası ergenlerde kafein tüketiminin özellikle sistolik kan basıncını artırdığı ve uyku bozukluğuna neden olduğu saptanmıştır.
- Hamilelerin özellikle ilk üç ayında fazla kafein alımlarının, ileri dönemde düşüğe ve ölü doğuma neden olduğu bildirilmiştir.
- Aşırı kafein ve yüksek şeker, su absorbsiyonunu yavaşlatarak terleme ile gelişen dehidratasyona neden olmakta; dehidratasyon ise kalp kasına baskı yaparak kalbin zorlanmasına, aritmi, kalp yetmezliği ve hatta ölüm gibi vakalara yol açabilmektedir. 2000 yılında İrlanda’da 18 yaşındaki bir basketbolcunun basket maçı öncesinde 4 kutu enerji içeceği içtiği ve oyun sırasında kriz geçirerek öldüğü bildirilmiştir. Ölümünün enerji içeceği ile ilişkisi olduğu düşünülmüş ve “yüksek kalp atım hızına bağlı kalp durması” sonucu öldüğü literatüre geçmiştir.
- Psikiyatri hastaları arasında psikoaktif maddelerin kullanımı oldukça yaygındır. Kendi kendini tedavi etme girişimleri, kendi kendine ilaç-madde alımı ile hastalık semptomlarından kurtulma ve rahatlama amacı taşımaktadır. Hastaların kullandıkları psikoaktif maddeler arasında; uyuşturucular, alkol, kahve ve psikiyatrik ilaçlar sıralanabilir. Rahatlama adına kolayca ulaşılabilir maddeler arasında ise kafein, ginseng, taurin ve kafein içeren enerji içecekleri de yer almaktadır. Zihinsel ve fiziksel yorgunluğu gidermek amaçlı pazarlanan bu içeceklerin kullanımıyla çözümsüz kalmış gerçek tedavilerden uzak kalmış psikolojik sorunların sayısı da artmaktadır.
- Bu tip içecekler, yüksek şeker içerikleri nedeniyle diğer kolalı içecek türleri gibi obezite oluşumuna katkı sağlamaktadır.
Enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli etkileri ve sonuçları araştırılmıştır. Bu araştrımaların sonuçları;
Çocuklarda enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli sonuçları;
- Enerji içeceklerinin tüketiminin etkileri sadece erişkinlerde bilinmektedir. Bu içeceklerin etkileri, vücutları ve organları büyüme aşamasında olan, endokrin sistemleri bu yaşta stabil olmayan çocuklarda olumsuz olabilir. Yapılan çalışmalarda belirli rahatsızlıkları olan (dikkat eksikliği ve prematüre apnesi) gençlere önerilebileceği, ancak özellikle fizyolojik süreçleri değiştirebilecek yüksek veya orta miktarlarda sağlıklı çocuklara önerilmediği gösterilmektedir.
- Kafein tüketimi, potansiyel olarak daha düşük kardiyovasküler hastalık, ölüm ve meme, kolon, endometriyum ile prostat kanserleri riskiyle ilişkilendirilmiştir.
- Kısa vadede yürütülen çalışmalar, artan kahve tüketimi ile iyileştirilmiş bilişsel test puanları arasında bir korelasyon olduğunu göstermiştir. Düşük miktarda kafein (12 mg/gün) ve kronik miktarlarda (109 mg/gün) tüketen 9 ila 11 yaşındaki çocukları içeren bir çalışmada, düzenli kafein kullanıcıları, bir gecelik aradan sonra 50 mg kafeinle yoksunluk semptomlarının tersine döndüğünü bildirmiştir (örn. baş ağrıları ve donuk bilişsellik). Kafein yoksunluk belirtileri, zehirlenme belirtilerine çok benzemektedir. Düzenli olarak kafein tüketen ve tüketmeyen çocuklarda bilişsel performans, uyanıklık veya baş ağrısı sıklığında bildirilen hiçbir fark bulunamamıştır. Buna rağmen, enerji içecekleri ile kafein alımı, daha genç demografik gruplara pazarlanmasına yönelik bir baskı görülmektedir (ürün kullanımını teşvik etmek ve çocukları daha küçük yaşta bu içeceklere bağımlı hale getirmek için).
- Taurin içeren diyet takviyeleri ve içecekler ile ilgili yapılan çalışmada; obeziteyi, kardiyovasküler hastalıkları ve yaşlanmayla ilişkili bozuklukları önlemeye ve tedavi etmeye yardımcı olabileceği, tümörlerin büyümesini engelleyebileceği, kemik ve cilt sağlığını iyileştirebileceği, nörolojik bozuklukları önleyebileceği ve tedavi edebileceği yönünde sonuçlar çıkarılmıştır. Taurinin antioksidasyon, iyon taşıma modülasyonu, membran stabilizasyonu, ozmoregülasyon, nörotransmisyon modülasyonu, safra asidi konjugasyonu, hipolipidemi, antiplatelet aktivitesi ve fetal gelişim modifikasyonu dahil olmak üzere çok sayıda biyolojik etkiyi aracılık ettiği iyi bilinmektedir.
- Esas olarak diyabetle ve daha az oranda obezite, hipertansiyon ve nikotin kaynaklı vasküler yan etkilerle ilişkili olan vasküler reaktivite bozukluğu, intimal kalınlaşma, arterioskleroz, endotel apoptozisi, oksidatif stres ve inflamasyon da oral taurin uygulamasıyla iyileştirilmiştir. Öte yandan, bazı yazarlar aşırı taurin alımının önemli olumsuz uzun vadeli etkilerinden birinin tübüler nekrozu indükleyerek akut böbrek yetmezliğinin patofizyolojisinde potansiyel rolü olabileceğini düşünmüşlerdir.
- Uzun vadeli araştırmalar, kahvenin migren üzerinde hem tetikleyici hem de tedavi edici olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Baş ağrısında tek başına veya diğer ilaçlarla birlikte kafein içeren baş ağrısı ilaçları kullanılmaktadır.
- Kafein tüketiminin çocuklarda ve ergenlerde nörolojik ve kardiyovasküler sistemler üzerinde fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açabilen zararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Aşırı kafein alımının taşikardi, titreme, yüksek tansiyon ve en kötü durumlarda ani ölüme neden olduğu bilinmektedir. Enerji içeceklerinin halsizlik, titreme, baş ağrısı, taşikardi, uykusuzluk veya depresyon gibi hoş olmayan yan etkileri kabul edilirken, gençler, ergenler ve hatta çocuklar arasında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Enerji içeceklerinin çocuklarda cilt üzerine etkileri
- Antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri nedeniyle kafein tüketiminin çocukluk çağı egzemalarında faydalı olabileceğine dair çalışmalar mevcuttur.
- İleri glikasyon son ürünleri (AGE'ler) ve ciltteki diğer floroforların belirlenmesi için son yıllarda yenilikçi bir biyobelirteç olarak ciltten içsel floresansın (SIF) ölçümleri yapılmaktadır. Cilt floresansının genel olarak toplumda tip 1 ve tip 2 diyabetli bireylerde, böbrek yetmezliği olanlarda, kardiyovasküler hastalık ölüm oranı ve/veya subklinik ateroskleroz ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğu gösterilmiştir. AGE'ler gibi yaygın floroforları tespit eden hem SIF1LED 375 nm hem de SIF14LED 456 nm, enerji içeceklerindeki kafein ile ilişkilendirilmiştir.
- Epidemiyolojik ve hayvan çalışmalarında UVB kaynaklı cilt kanserinin önlenmesinde kafein alımı ilişkilendirilmiştir. Yutulan kafeinin ciltte güneş kremi görevi gördüğü düşünülmektedir. Kafein aslında 311/363 nm UV aralığında uyarım/emisyon dalga boylarında floresan nitelikleri göstermiştir.
Tüketime dönük tüm ürünlerde ana hedef maalesef çocuklar ve gençlerdir. Bu yaş grubunun arasında oluşturulan sosyal medya trendleri ve moda akımları kullanılmaktadır. Maalesef gençlerin bu ürünlere ulaşmaları çok kolaydır. Gençler arasında yüksek kafein içeren içeceklerin fazla kullanımına bağlı zehirlenme merkezleri ve acil servislere aşırı doz kafein ve zehirlenmeler rapor edilmeye başlanmıştır. Özellikle gençler arasında enerji içecekleri tüketimi arttığından, kafein toksisitesi raporları artmaktadır. Ailelerin, çocukların ve gençlerin eğitilmesi ile enerji içeceklerinin tehlikeleri konusunda toplumun bilincinin artırılması ve yasal düzenlemeler büyük önem taşımaktadır.
Ergenlerde enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli sonuçları;
- Ergenlerde enerji içecekleri tüketiminden kaynaklanan problemler, yetişkinlere kıyasla daha da ciddi olabilir çünkü endokrin sistemleri henüz tam olarak stabil değildir. Ergenlere yönelik bu içeceklerin tüketimine dair bir çalışmada %55 oranında yüksek kullanım görülmektedir. Kullanıcıların ürün içtikten sonra tansiyonları kontrol edilmiş ve hepsinde tüketimden kısa bir süre sonra sistolik kan basıncının belirgin şekilde arttığı gözlemlenmiştir. Hastalıkları veya metabolik bozuklukları olmayan sağlıklı bireyler genellikle tek bir doz kafein (200 mg veya daha az) nedeniyle olumsuz reaksiyonlar yaşamazlar. Öte yandan, yetişkinlerde bir kerede alınan 300 mg'dan fazla dozda kafein zehirlenmesine neden olabilir. Bu durumun semptomları çoğunlukla kafeinin uyarıcı etkileriyle bağlantılıdır.
- Kötü uyku, cildimizde epidermal su kaybında önemli bir artışa neden olmaktadır. Derinin su kaybı, ciltte kuruluk ile birlikte doğal bariyer fonksiyonunun bozulmasıyla sonuçlanmaktadır. Uykunun normale dönmesi, ciltte iyi bir bariyer iyileşmesi sağlayacaktır. Düzenli bir uyku, UV radyasyonundan 24 saat sonra eritemde önemli ölçüde azalma sağlamaktadır.
- Cinsiyet, yaş, kilo ve bireysel duyarlılıklar gibi faktörlere göre, çeşitli kafein dozları bireyler üzerinde farklı olumsuz etkilere sahip olabilir. Kahve, enerji içecekleri, çay ve çikolata ürünleri gibi kafeinli yiyecek ve içeceklerin artan alımına ilişkin endişe, özellikle gençler arasında artmaktadır. Enerji içecekleri ve kahve gibi tatlandırılmış içecekler, gençler için kafein tüketiminin ana kaynaklarıdır ve uyarıcının günlük alımı, ergenler için şu anda önerilen maksimum tolere edilebilir seviyelerin (2,5 mg/kg vücut ağırlığı/gün veya 40-70 kg vücut ağırlığı için 100-175 mg/gün) altındadır. Bununla birlikte, aşırı miktarda kafein tüketen gençlerin kaygı, ajitasyon, mide bulantısı, kalp çarpıntısı, kötü uyku, osteoporoz ve mide ülseri gibi çok sayıda olumsuz sağlık etkisine maruz kaldıkları bulunmuştur.
- Öte yandan, bir antioksidan olan kafein, tıpkı yetişkinlerde yaptığı gibi ergenlerde de oksidatif stresin ve oksidatif-antioksidan dengesizliklerinin zararlı etkilerine karşı koyar. Oksidatif strese ve nöronal hücrelere verilen hasara karşı koruma sağlamanın yanı sıra, kafein ayrıca serbest radikal üretimini azaltarak nörodejeneratif süreçler üzerinde nöroprotektif bir etkiye sahiptir. Kafein ayrıca UV kaynaklı cilt hasarını azaltabilir ve vücudun reaktif oksijen türlerini (ROS) azaltma doğal sürecini iyileştirebilir, cilt hücrelerini güneş radyasyonunun zararlı etkilerinden koruyabilir.
- Ayrıca, kafein ve taurinin insanlarda hem natriürez hem de diürezise neden olabileceği gösterilmiştir. Ayrı hücresel yollarla çalışsalar bile diüretik etkileri birbirini tamamlayabilir. Her iki bileşiği içeren enerji içecekleri bu nedenle diürezis açısından önemlidir. Araştırmalar, kafeinin böbrekleri, proksimal ve distal tübüllerin sodyumu yeniden emmesini önleyerek etkilediğini, bunun da çözünen maddelerin atılımını ve buna bağlı olarak serbest su atılımını artırdığını göstermektedir. Su atılımı ciltte kuruluğa neden olabilir. Cilt kuruluğu, küçük kırışıklıkların artan görünürlüğüne, kaşıntıya ve cilt hastalıklarının klinik bulgularında alevlenmelere neden olabilmektedir (atopik dermatit gibi). Kuruluk ile birlikte cildin bariyer fonksiyonunda bozulduğu için mikroorganizma kaynaklı ikincil cilt enfeksiyonlarının riski de artmaktadır. Bozulmuş bariyer fonksiyonu nedeniyle kuru cilde sahip kişilerde alerjik cilt reaksiyonları veya tahriş egzamaları gelişebilir.
- Enerji içeceklerinin yüksek kafein içeriği uyku bozukluklarına neden olabilmektedir. Yeterli uyku, cilt sağlığı için çok önemlidir. Uyku bozuklukları göz altı koyu halkalara ve şişkinliklere neden olurken, yüze verdiği yorgun ifade kişinin olumsuz cilt sorunları algısına katkıda bulunabilir. Kötü uyuyanlarla karşılaştırıldığında, iyi uyuyanlar fiziksel görünümleri ve çekicilikleri hakkında öz güvenlerinin daha yüksek olduğunu ve kendilerini çok daha iyi hissettiklerini bildirmiştir. Uyku düzensizlikleri öfke, hafıza ve düşünme sorunlarının ana kaynaklarından biridir. Büyüme hormonları, uyku sırasında salınımı zirveye ulaşan çeşitli hormonlar ve nörotransmitterler arasındadır.
- Enerji içecekleri, asit yapıları ve yüksek şeker oranları nedeniyle fazla ve uzun kullanımlara bağlı olarak ortaya çıkan obezite ve diş minesinin bozulması, kronik kullanımlarıyla ilişkili sağlık riskleridir. Bazı çalışmaların bulgularına göre, enerji içecekleri tüketen gençlerde düzensiz beslenme, özellikle de abur cubur tüketiminin daha fazla olduğu gözlenmiştir (psikolojik kökenli yeme bozuklukları).
- Enerji içeceklerini düzenli ve yüksek oranda kullanan gençler arasında alkol ile birlikte kullanımının sık olduğu görülmektedir. Kafein ve alkolün birlikte kullanımı, artan risk alma davranışları, uygunsuz araç kullanımı ve diğer yasadışı maddelerin artan kullanımı gibi riskleri de getirmektedir. Tek başına alkol içme ile kıyaslandığında, alkol ile enerji içeceklerinin birleştirilmesi, uyarılmanın artması ile daha fazla alkol alma isteğinin artması gibi öznel durumlara yol açtığını göstermiştir.
- İnsanlarda taurin, nöronal uyarılabilirliği kontrol etmeye, hücresel sitoplazmayı stabilize etmeye, safra tuzları üretmeye ve bazı ksenobiyotikleri detoksifiye etmeye yardımcı olan doğal bir metabolittir. İnsanların günde ortalama 40-400 mg taurin tükettiği düşünülmektedir. Bazı enerji içecekleri, normal bir birey için önerilen günlük taurin miktarının on katından fazlasını içerir. Kafein gibi taurin de düz kaslardaki hücre içi kalsiyum konsantrasyonunu değiştirerek koroner vazospazma neden olabilir. Enerji içeceklerinin tüketimiyle tetiklenen tehlikeli olayların çoğu taurin, guarana ve kafeinle ilişkilidir. Ek bileşiklerin hem tek başına hem de kafeinle birlikte aşırı ve uzun süreli tüketiminin bir kişinin vücudunu anında ve zamanla nasıl etkileyeceği bilinmemektedir.
- Taurin ile ilgili azaltılmış DNA hasarı, hafifletilmiş inflamasyon, inhibe edilmiş mitokondriyal disfonksiyon, telomeraz yetersizliğine karşı koruma ve yavaşlamış hücresel yaşlanma, osteoblast benzeri UMR-106 hücrelerinde kolajen üretimini teşvik etmesi, cilt kolajen sentezini artırarak farelerde yara iyileşmesini teşvik etmesi gibi olumlu etkileri gösterilmiştir. Ayrıca taurinin ciltteki kolajeni de içeren hücre dışı matrisi etkileyebileceğini göstermektedir. Taurinin cilt fonksiyonu için belirtilen sayısız faydasının altında yatan mekanizmalar hala belirsizliğini korumaktadır. Ayrıca, kaspaz-1 ve NF-κB'nin aktiviteleri taurin tarafından önemli ölçüde inhibe edilmiştir. Taurinin anti-inflamatuar özellikleri ile bunlar birleştirildiğinde, doku büyümesini ve yara iyileşmesini teşvik etmek için bir biyofarmasötik olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, klinik çalışmalardan elde edilen veriler, taurinin, takviyeden 56 gün sonra malondialdehit ve protein C reaktif seviyelerini önemli ölçüde azaltarak oksidatif stres ve inflamasyon üzerinde olumlu etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Dışarıdan sağlanan yapay taurinin kalp rahatsızlıklarını kötüleştirebileceği ve kan basıncını yükseltebileceğine dair raporlar bulunmaktadır.
Çekici olma, olumlu bir öz imaj sahibi olma, sosyal medyanın gerçekçi olmayan beklentileri ve iç çatışmalar, ergenlerin karşılaştığı sorunları yoğunlaştırmaktadır. Enerji içecekleri pazarı, başlangıçtaki hedef kitlesini kaybettikçe yeni hedef kitleleri arayışı içerisindedir. Ergenlerin iyi bir hijyen, cilt bakım ürünleri ve destek ürünleri ile ciltlerini iyileştirebilecekleri inancı, yeni promosyonlarının hedefi olmaktadır. Enerji içeceklerinin kontrolsuz ve aşırı kullanımı ile bağımlılığı son zamanlarda küresel genç yaşlarda ölümlerle ilişkilendirilmiştir. Maalesef, bu içeceklerden alınan kafein miktarı popüler içecek türlerine göre değişiklik göstermektedir. Bu içeceklerin satışı ve kullanımıyla ilgili düzenlemeler, olması gereken yasal yaş sınırlamaları, ürünlerin satış promosyon ve reklamlarında kısıtlamalar, enerji içeceklerinin tüketim alışkanlıklarını değiştirebilir ve kullanımına yönelik olumlu görüşler oluşturabilir.
Öğrencilerde enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli sonuçları;
- Kafein, akut uyarıcı etkileri iyi bilinmekte. Bir çalışmada, orta dozda kafeinin uyanıklığı ve bilişsel performansı artırabileceğini göstermiştir. Uyanıklık, dikkat ve tepki süresi, düşük (yaklaşık 40 mg veya 0,5 mg/vücut ağırlığı kg) ile orta (yaklaşık 300 mg veya 4 mg/vücut ağırlığı kg) kafein dozajlarından sonra iyileşir. Ancak, hafıza ve yargılama ile karar verme gibi üst düzey yönetici işlevler üzerindeki etkiler daha az tutarlıdır(yaklaşık 200 mg'dan, ~3 mg/vücut ağırlığı kg) daha yüksek dozajlardan sonra).
- Enerji içeceği tüketen 18-30 yaş aralığındaki erkek gönüllülerde yapılan bir çalışmada (alkol ve sigara içenler bu çalışmadan hariç tutulmuştur) ortalama sistolik ve diastolik kan basınçları arasında anlamlı bir fark olmadığı ortaya konmuştur. Ortalama nabız hızı, enerji içeceğinin düzenli kullanımından bir ay sonra anlamlı bir düşüş göstermiştir. Vücut kitle indeksi, enerji içeceği tüketiminden 2 hafta sonra başlangıç değerlerine kıyasla anlamlı bir düşüş göstermiştir. Plazma glikoz seviyeleri, iki haftalık enerji içeceği tüketiminden sonra başlangıç değerlerine kıyasla anlamlı bir artış göstermiştir. Ortalama serum trigliserit ve apolipoprotein AI seviyelerinde anlamlı bir fark yoktur. Ancak, iki haftalık tüketimden sonra ortalama serum apolipoprotein B (ApoB) seviyelerinde önemli bir düşüş gözlemlenmiştir. Özetle, enerji içeceklerinin bir aylık tüketimden sonra nabız hızında, vücut kitle indeksinde ve apolipoprotein B seviyelerinde azalmaya yol açabileceğini öne sürmektedir. Ancak, aynı zamanda plazma glikoz seviyelerinde bir artışa da işaret etmektedir.
- Dokularda ve hayati organlarda kan akışını kontrol etmek için mikrosirkülasyon esastır. Cildin mikrovasküler ağı, kolayca erişilebilir olduğu için mikrovasküler işlevi araştırmak için bir model olarak popülerlik kazanmıştır. Kafein de dahil olmak üzere enerji içeceklerinin mikrosirkülasyon üzerindeki fizyolojik ve farmakolojik etkileri araştırılmış ve deri mikrosirkülasyonu değerlendirilmiştir.
- Enerji içecekleri tüketen bireylerin, kahve gibi diğer kaynaklardan kafein tüketenlere kıyasla, tüketimden iki saat sonra önemli ölçüde yüksek kalp fizyolojisinde QT aralığı ve sistolik kan basıncına sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Güvenlik açısından, ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kalpte QT aralığını etkileyen tüm kimyasal ve ilaçlar için kapsamlı bir araştırma yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak, birincil bileşeni kafein olan enerji içeceklerinde maalesef kapsamlı ve yeterli araştırma yapılmamaktadır. Enerji içeceklerinin birkaç hafta boyunca günlük tüketiminden kaynaklanan potansiyel olarak aritmiler gibi kardiyovasküler sorunlarla ilişkileri gösterilmiştir.
- Kafein ayrıca p-53, fosfataz ve tensin homologu, PI3K/protein kinaz B (AKT) ve mTOR yolu dahil olmak üzere çeşitli yollarla apoptoza neden olabilir. Bu tür kanser için bir biyobelirteç ve olası bir terapötik hedef olarak kabul edilen glikoz-6-fosfat dehidrogenaza (G6PDH) bağlanma yeteneği nedeniyle böbrek kanseri üzerinde terapötik bir etkiye sahip olduğuna inanılmaktadır.
- Araştırmalar, kahve kullanımının inflamasyonla ilişkili biyobelirteçleri düşürdüğünü, dolayısıyla yorgunluğu ertelediğini ve dayanıklılık yeteneklerini artırdığını göstermektedir.
- Kafeinin güçlü biyolojik aktivitesi ve cilt yüzeyinden geçebilme kapasitesi nedeniyle kozmetiklerde kullanımı artmaktadır. Kafein, hücreler içinde aşırı yağ birikimini engellediği için selülit karşıtı kozmetik tedavilerinde aktif bir bileşen olarak kullanılır. Bu alkaloid, lipoliz sırasında yağların parçalanmasını destekleyen fosfodiesteraz aktivitesini engeller. Kafein, cildin fotoyaşlanma sürecini yavaşlatır ve hücreleri UV ışığından korumaya yardımcı olur. Ek olarak, kozmetiklere dahil edilen kafein cilde kan akışını artırır ve 5-α-redüktaz aktivitesini engeller; bu da saç büyümesini destekler. Başka bir faydalı etki, kafeinin cildi oksidatif stresin neden olduğu yaşlanmaya karşı koruduğunu gösteren deneyler tarafından vurgulanmıştır.
- Kafeine benzer şekilde, taurin bir antioksidandır ve cildi zararlı oksidatif stresten korumaya yardımcı olur. Bu, yaşlanma karşıtı faydalar sağlayabilir ve cildin sağlığını iyileştirebilir. Daha kapsamlı bir perspektiften bakıldığında, taurin bir antioksidan ve anti-inflamatuar ajan olarak hareket ederek bağışıklık sistemini destekler. Mikroskobik düzeyde, hücrelerdeki elektrolit ve mineral dengesini kontrol eder.
- Sedef hastalarındaki nötrofillerde taurin konsantrasyonlarının normal katılımcılara göre daha düşük olduğu gösterilmiştir. Bu taurinin vücudun cilt iltihabına karşı savunmasında rol oynadığını gösterebilir.
- Bununla birlikte, taurinin obeziteyle ilişkili iltihabı azaltmada umut verici olduğu gösterilmiştir. Sekiz hafta boyunca taurin verilen obez kadınları içeren araştırmalar, adiponektin (glikoz seviyelerini ve yağ asidi yıkımını düzenlemede rol oynayan bir hormon) seviyelerinde artış ve inflamatuar biyobelirteçlerde ve lipid peroksidasyonunda bir azalma göstermiştir. Bu bulgular, taurin takviyesinin obeziteyle ilişkili inflamasyonu azaltmadaki potansiyel rolünü ve dolayısıyla koroner arter hastalığının gelişimini azaltma potansiyelini vurgulamaktadır.
- Yüksek dozda taurin, mide bulantısı veya ishal dahil olmak üzere gastrointestinal rahatsızlıklara neden olabilir. Uzun vadeli takviye, karaciğer ve böbrek işlev bozukluğuyla ilişkilendirilmiştir.
Sporcularda enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli sonuçları;
- Enerji içeceklerinin ana bileşeni olan kafein alımı sonrası kas yağ oksidasyonunu ve daha iyi glikojen koruma kapasitesini sağlayarak kısa vadeli maksimum performans üzerinde yararlı etkilere sahip olabileceği gözlemlenmiştir. Ayrıca, kafein alımı sonrası anaerobik güç testlerinde artış sağlayabileceği gösterilmiştir. Yayımlanmış 21 meta-analizin kapsamlı bir incelemesinde, kafein alımının kas gücü, dayanıklılık, anaerobik güç ve aerobik dayanıklılık dahil olmak üzere egzersiz performansının çeşitli yönlerini iyileştirdiği gösterilmiştir. Bu etkiler, hücrede sarkoplazmik retikulumdan artan Ca²⁺ salınımına ve kafein kaynaklı nöromüsküler iletimdeki değişikliklere atfedilebilir. Ek olarak, kafein hayvan çalışmalarında adenozinin merkezi sinir sistemi üzerindeki etkisini inhibe ederek Ca²⁺ salınımını artırdığı ve motor ünite katılımını iyileştirdiği gösterilmiştir. Egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekeri düzeylerindeki artış, kısa vadeli maksimum performanstaki iyileşmeye de katkıda bulunabilir. Bu nedenle, enerji içeceklerinde kafein sıklıkla şeker ile birlikte bulunmaktadır.
- Enerji içeceklerinin yüksek yoğunluklu içerikleri, fiziksel egzersiz yaparken enerjiyi artırabilir, uyanıklığı iyileştirebilir ve teşvik edebilir. Bu nedenle, sporcular ve diğer fiziksel aktivite uygulayıcıları tarafından en sık tüketilen maddelerden biri haline gelmiştir. ABD'li üniversite sporcularının yaklaşık %72,9'u enerji içeceği tüketmektedir. Bu içeceklerin tüketilmesiyle, tekrarlayan hızlı koşular sırasında algılanan yorgunlukta önemli bir azalma tanımlanmıştır. Kafein içeren enerji içecekleri tükettikten sonra sağlıklı genç yetişkinlerin dikkat kapasitesinde, uyanıklıkta ve sayısal/soyut belleklerinde önemli gelişmeler olduğu gösterilmiştir. Kafein içeren bu içeceklerin kısa vadeli maksimum performans ve refleksler üzerindeki ergojenik etkilerinin hem psikolojik faktörlerle (ruh hali durumu ve duygusal yük) hem de fizyolojik parametrelerle (kan basıncı ve kan şekeri) olumlu değişikliklerle ilişkili olacağı varsayılmıştır. Yapılan başka bir çalışmada bu içeceklerin bilişsel düzeyi araştırılmış ve kafeinin uyanıklığı ve bilişsel performansı iyileştirebileceği bulunmuştur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kafein psikoaktif bir bileşiktir ve fiziksel aktiviteler sırasında direnci artırabilir ve çabayı azaltabilir.
- Genel olarak, spor aktivitelerinde bu içeceklerin etkinliği, spor türü veya vücudun tepkisi gibi farklı faktörlere bağlıdır. Bununla birlikte, farklı konsantrasyonda içerikler, içerdikleri kafein ile diüretik etkilere sahip olabilir. Bu da potansiyel olarak artan idrar üretimine ve dehidratasyona yol açabilir. Ayrıca, elektrolit dengesizliğinde artışa neden olabilir.
- Kafeinin egzersiz performansı üzerindeki akut etkilerine ilişkin bir genel bakış, kafein alımının yarışmadan önce yapılması gerektiğini göstermiştir. Güç kaldırıcılar, yalnızca en yoğun antrenman seanslarından önce kafein tüketmeyi düşünmelidir; çünkü bu, yarışma sırasında akut kafein alımının faydalarını en üst düzeye çıkarmaya yardımcı olur ve muhtemelen kronik kafein alımıyla ilişkili etkilerin zayıflamasını ortadan kaldırır.
- Akut taurin takviyesinin soğuk hava koşullarında egzersiz kapasitesini etkilediği gösterilmiştir. Taurin etkileri vasküler ve metabolik yollar aracılığıyla gözlemlenmiştir, ancak sonunda egzersiz performansı değişmeden kalmıştır. Fiziksel aktiviteden önce bir doz taurin verildiğinde, sağlıklı, iyi eğitimli erkeklerin koşu süreleri ve bisiklet performansları neredeyse hiç etkilenmemiştir.,
-
Enerji içeceklerinin uzun süreli tüketimi kalp sorunları riskini artırabilir.
-
Bazı enerji içecekleri, kemiklerden kalsiyumun serbest kalmasına neden olan fosforik asit içermektedir; fazla tüketimi kemik sağlığının zayıflamasına yol açabilir.
-
Bu içecekler aşırı tüketildiğinde potansiyel olarak dehidratasyona yol açan diüretik etkilere sahip olabilir. Dehidratasyon, atletik performans ve genel sağlık üzerinde olumsuz etkiye sahip olabilir.
-
Enerji içecekleri yüksek kafein içerikleri nedeniyle uyku bozukluklarına neden olabilir. Sporcular, iyileşme ve performans için yeterli ve kaliteli uykuya ihtiyaç duyarlar; bu nedenle uzun vadeli uyku bozuklukları zararlı olabilir.
-
Bu içeceklerin düzenli tüketimi kafein bağımlılığına yol açabilir. Zamanla, bireyler aynı uyarıcı etkileri elde etmek için artan miktarda kafein gerektiren bir tolerans geliştirebilirler. Bu, artan tüketim ve potansiyel yoksunluk semptomları döngüsüne yol açabilir.
-
Enerji içeceklerinin bilişsel etkilerini araştıran çalışmalar, yaygın bir bileşen olan kafeinin uyanıklığı ve bilişsel performansı iyileştirebileceğini bulmuştur. Fiziksel performans açısından, dayanıklılığı artırdığı ve fiziksel aktiviteler sırasında algılanan çabayı azalttığı gösterilmiştir.
-
Ek olarak, kafein hücre içi kalsiyum depolarını harekete geçirir ve fosfodiesteraz enzimlerinin inhibisyonuyla oluşan lipolizi uyararak vücudun yağ ve karbonhidratları metabolize etme şeklini değiştirir. Ayrıca, hücresel yaşlanma ve hücre ölümüne direnç dahil olmak üzere kanser gelişimine katkıda bulunan temel faktörlerden birkaçını da engelleyebilir.
-
Mevcut verilerin incelenmesine göre, oldukça yüksek (>15–20 mM) taurin konsantrasyonlarına sahip olan yalnızca az sayıda memelinin, proteinin serbest radikalleri temizleme yeteneğinden kaynaklanan taurinin antioksidan etkisinden doğrudan yararlanacağı tahmin edilmektedir. Bu antioksidan etki, glutatyon rezervlerini koruma, membran bütünlüğünü destekleme, inflamasyonu azaltma ve kalsiyum birikimini önleme kapasitesi nedeniyle taurin aynı zamanda bir sitoprotektif kimyasal olarak kabul edilir. Nitrik oksit (NO), tümör nekroz faktörü (TNF)-α, interlökin (IL)-6, IL-8, IL-12, makrofaj inflamatuar protein-2 (MIP-2) ve monosit kemo-çekici protein (MCP)-1 ve -2, taurin kloramin (Tau Cl) tarafından inhibe edilen inflamatuar mediatörlere örnektir. Bu nedenle, NO ve TNF-α'nın aşırı üretimini kontrol etme kapasitesi göz önüne alındığında, kronik inflamatuar hastalık durumlarının neden olduğu hücresel hasarı önlemek için fizyolojik olarak toksik olmayan bir biyomolekül olarak kullanılabilir. Taurinin anti-inflamatuar özellikleri doku hasarını azaltabilir, ancak patojen giderimi, makrofaj ve polimorfonükleer lökosit (PMN) pro-inflamatuar aktivitesinde artışla birlikte antimikrobiyal etki eksikliği nedeniyle engellenebilir. Taurinin diğer ilaçlarla birlikte kullanılmasının olumsuz sonuçlara yol açabileceğine dair bir kanıt olmasa da, taurin takviyesi ile hepatik ilaç metabolizmasından sorumlu farklı sitokrom P450 sistemleri arasında bir bağlantı olabilir. Özellikle taurin, yaygın olarak kullanılan bazı anestezikler, analjezikler, antidepresanlar, antibakteriyeller ve antiepileptikler dahil olmak üzere 70'ten fazla substratı parçalayan oldukça korunan bir ksenobiyotik metabolize eden P450 olan sitokrom P450 2E1'in aktivitesini engelleyebilir.
Hayvanlarda enerji içeceklerinin tüketiminin kısa ve uzun vadeli sonuçları;
- Enerji içeceği verilen hayvanlarda önemli ölçüde artan glisemi seviyeleri, karaciğerdeki glikojen içeriğinin üç katına çıkması ve hatta serum AST, ALT ve LDH aktivitelerinde önemli bir artışa yol açabildiği saptanmıştır. Bu hayvanlarda glikoz konsantrasyonunda bir azalma, kalpteki glikojen konsantrasyonunda büyük bir artış fark edilmiştir. Bu hayvanlarda taurin verilmesinin tedavisinin gönüllü olarak tüketilen alkolü azalttığı, sıçanlarda alkol yoksunluğuyla ilişkili kaygı verici benzeri davranışları engellediği ve dopaminin ödül yolundaki pozitif güçlendirme etkisini artırdığı gösterilmiştir. Araştırmalar, enerji içeceği ile tedavi edilen sıçanların hareketlerinde hiçbir değişiklik yaşamadıklarını, ancak dikkat, hafıza ve oksidatif dengesizlikte artış olduğunu göstermiştir. Tanıma hafızası testleri sırasında, enerji içeceklerinde bulunan taurin ve kafein kombinasyonunun kısa süreli hafıza üzerinde iyileştirici bir etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Beynin antioksidan sistemi, glutatyon konsantrasyonunun artırılması, lipid peroksidasyonunun azaltılması ve antioksidan enzimlerin aktivitesinin artırılması yoluyla modüle edilmektedir.
- Sudakov ve diğerlerine göre, kafein kullanımının etkisi ilaca karşı genetik duyarlılığa ve sosyal izolasyon gibi çevresel unsurlara bağlıdır. Kaygı, kronik kafein kullanımının ardından yalnızca rahat ortamlarda tutulan düşük kaygılı sıçanlarda artarken, kısa süreli kafein tüketiminin özellikle tek başlarına bırakılan yüksek kaygılı sıçanlarda daha belirgin bir etkisi olmuştur.
-
Enerji içeceği ve alkolün karıştırıldığı fareler üzerinde yapılan kısa süreli bir çalışmanın sonuçları yayınlanmıştır. Daha önceki araştırmalarla tutarlı olarak, yalnızca alkol verilen fare gruplarında daha yüksek seviyelerde serebral kılcal damar disfonksiyonu ve astrosit hücre aktivasyonu gözlemlenmiştir. Enerji içecekleri ile birlikte alkol verilen grupta bu etkiler önemli ölçüde azalmıştır. Bu nedenle, alkolün serebral kılcal damar bütünlüğü ve astrositosis üzerindeki akut olumsuz etkilerinin, taurin, kafein açısından zengin ve B vitaminleri içeren bir enerji içeceği ile azaltılabileceği sonucuna varılmıştır. Ancak ergen farelerde motor bozukluğu ve ataksi, alkol ve enerji içeceği birlikte alındığında uzamış olarak saptanmıştır.
-
Bu içeceklerin hayvanlarda uzun süreli tüketimi sonuçları; kalp kaslarında biyokimyasal ve ultra yapısal değişikliklere neden olabilir (miyokardda glikoz ve glikojen konsantrasyonlarının artması ve kolesterol konsantrasyonunun önemli ölçüde azalması). Çizgili kaslardaki hasarlı lifler nedeniyle sıçanlarda solunum asidozuna bile yol açabilir.
-
Hayvan modellerinde gözlemlenen diğer değişiklikler, üç aylık enerji içeceklerine maruziyetten sonra kilo alımının gözlemlenmesidir.
-
Hayvan modellerinde enerji içeceklerinden kaynaklanan ürik asit, kreatinin, BUN, ALT ve ALP'nin serum düzeylerindeki önemli artışlar, çeşitli böbrek ve karaciğer hasarlarını göstermiştir. Raporlara göre, kafeinli içeceklerde bu anomaliler daha fazla ortaya çıkmaktadır. Alkol ile birlikte kullanıldığında daha yüksek serum AST, ALT, ALP ve toplam bilirubin düzeyleri gösterilmiştir.
-
Enerji içeceklerinin diğer bir bileşeni olan taurinin, diğer bileşenlerle birlikte koroner vazospazmı indükleyerek karaciğer hücreleri aracılığıyla lökositlerin infiltrasyonuna ve miyokardiyal iskemiye yol açmış olabilir. Diyastolik ve ortalama arter basınçları önemli ölçüde azalmış olarak gözlemlenmiştir.
-
Yüksek oranda ve düzenli kafeinli içeceklerin verildiği hayvan deneylerinde cilt değişimlerine bakıldığında; artan keratinizasyon ve epidermal hücrelerin düzensizliği ile epidermal ve dermal atrofi, bu da cilt kalınlığında azalmaya yol açar ve cilt atrofisini indüklemek için bir risk faktörü olabilir.
-
Kısa süreli kafein alan hayvan deneklerinde deride artan kolajen sentezi gözlemlenmiştir. Günlük kafein tüketimi, tam kalınlıkta deri grefti iyileşmesini olumlu yönde etkilemiştir. Ayrıca taurin, hayvan deneylerinde oksijen radikallerini azalttığı, anjiyogenezisi ve kolajen sentezini desteklediği, iskemi ve reperfüzyon sırasında kas fleplerinde nötrofil infiltrasyonunu engellediği gösterilmiştir (taurinin kas sağ kalımını önemli ölçüde iyileştirdiği belirtilmektedir).
Sonuç
Enerji içecekleri belirtilen miktarlarda alındığında kısa vadede faydalıdır, ancak bu kullanıcı yaş aralığına bağlı olarak büyük ölçüde değişmektedir. Çocuklar ve gençlerde etkileri yetişkinlerle karşılaştırıldığında aynı değildir. Ancak enerji içeceklerinin kronik alımının neden olduğu serum ürik asit, kreatinin, BUN, ALT ve ALP düzeylerindeki önemli artışlar, böbreklerde ve karaciğerde farklı derecelerde hasar geliştirebileceği ve ciddi bağımlılık yapabileceği birçok olumsuzluk bulunmaktadır. Enerji içecekleri ile ilgili çalışmalar yalnızca iki ana bileşik olan taurin ve kafein ile yapılmıştır. Daha fazla bağımsız çalışmaya ve bunların sonuçlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Enerji içecek sektörü sıkıştıkça yeni hedef pazar kitlesi yaratmaya çalışmakta; gençlerde ve erişkinlerde kronik taurin alımının vücutta DNA hasarını azaltacağı, vücutta inflamasyonu hafifleteceği, kalp kas işlev bozukluğunu önleyeceği, telomeraz eksikliğine karşı koruma sağlayarak yaşlanmayı engelleyeceği, hücresel yaşlanmanın yavaşlatılmasını sağlayacağı, enerji içeceklerindeki kafeinin yağ dokusunda aşırı yağ birikimini önleyerek selülit görünümünü hafifleteceği, enerji içeceklerinin UV radyasyonuna karşı koruma sağlayacağı ve cilt sağlığını düzenleyeceği gibi bilgi ve sloganlar ortaya atılmaktadır. Hatta sektör yeni içecek grupları yaratmaktadır. Son yıllarda vücut ağırlık kaybı için kafein, kateşinler, çeşitli bitki özleri, aminoasitler, uyarıcılar ve vitaminlerin karışımı olan “termojenik içecekler” tüketme eğilimi artmıştır. Bu içeceklerin metabolizmayı hızlandırdığı, vücut yağını azalttığı ve lipolizi artırdığı sanılmakta ve tüketicilerin de bu nedenlerden dolayı tüketime yöneldiği bilinmektedir. Termojenik içeceklerin tüketici bilgilendirmesi çok iyi yapılmalıdır.
Enerji içecekleri tüketiminde aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi önerilmektedir.
- Ilımlı miktarda tüketilmeli (<2 kutu/gün), aç karnına içilmemeli ve öğün yerine tüketilmemelidir.
- Alkolle ya da ilaçla karıştırılmamalıdır.
- Enerji içecekleri, spor içeceği olmadıkları için spor yaparken ve sonrasında susuzluğu gidermek için içilmemelidir. Spor içecekleri, aktif kişiler ve sporcuların egzersiz sırasında kaybettikleri su ve elektrolitler ile enerji gereksinimlerini karşılamak için tasarlanmış içeceklerdir. Spor ve enerji içecekleri arasında enerji ve besin ögeleri yönünden mevcut farklar unutulmamalıdır. Yapılan analizler bu farklar doğrulanmıştır. Kafein, taurin ve glukuronolakton değişken olarak ele alındığında, bu farkın daha belirgin olacağına dikkat çekilmiştir. Çünkü bu ögeler spor içeceklerinde bulunmamaktadır.
- Enerji içeceklerinin üretimi, satışı ile ilgili yasal düzenlemer ve denetlemelr yapılmalıdır. Kahve ve çay gibi doğal olarak kafein içeren içeceklerin yaygın kullanımından dolayı kafein içeren içeceklerin düzenlemeleri kısmen zor olmuştur. Bununla birlikte bazı ülkeler önemli miktarda kafein içeren enerji içeceklerinin etiketlenmesi, dağıtımı ve satışı için bazı önlemleri yürürlüğe koymuştur.
- Avrupa Birliği, enerji içeceklerinin etiketinde “yüksek miktarda kafein içerir” ibaresinin kullanımı yasalaştrımıştır.
- Kanada, "enerji içecekleri alkolle karıştırılmamalıdır ve maksimum günlük tüketimi 250 ml kutulardan iki kutuyu geçmemelidir” ibaresini zorunlu kılmaktadır.
- Norveç’te enerji içeceklerinin satışı eczanelerle sınırlandırılmış ve Danimarka’da bazı ürünlerin satışı tamamen yasaklanmıştır.
- İsveç’te 15 yaşından küçüklere enerji içeceği satışı yasaklanmıştır, egzersiz sonrası yüksek miktarda kafein tüketimi hakkında ve alkolle enerji içeceklerinin karıştırılmaması için de uyarı etiketleri bulunmaktadır.
- Almanya’da ise 16 bölgenin 11’inde bazı ürünlerin satışı yasaklanmıştır.
- Avusturya’da 320 mg’dan daha fazla kafein içerdiği için beş enerji içeceğinin satışı yasaklanmıştır ve enerji içeceklerinin farmasötik ürün olarak sınıflandırılıp değerlendirilmesi önerilmektedir.
- ABD'nin FDA 350 ml gazlı içeceklerde izin verilen kefien miktarını 65 mg ile sınırlmasına rağmen enerji içeceklerini bu sınırlandırmaya dahil etmemeiştir.
- Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) raporuna göre günlük tüketilen kafein yetişkinlerde 400 mg, hamilelerde 200 mg aşılmaması gerekmektedir. EFSA tatarından çocuk ve ergenlik çağındaki gençler için yetersiz veri nedeniyle kafeinin güvenli kabul edilebilecek günlük tüketim düzeyi önerilmemiştir. Aynı otoritenin " Gıda Katkı Maddeleri ve Besin Kaynakları" üzerine yapılan panelinde taurine ve glukuronolakton’un olumsuz etki gözlenmeyen düzey değerinin 1000 mg/kg/gün olduğu, enerji içeceklerinde bu maddelerin düzeylerinin çok fazla olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle EFSA raporuna göre düzenli olarak enerji içeceklerinin tüketilmesi ile taurin ve d-glukuronolaktona maruziyetin güvenli olmadığı sonucuna varılmıştır.
- Ülkemizde enerji içecekleri ile ilgili yasal düzenlemeler;
- Türkiye’de enerji içecekleri ile ilgili düzenlemeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. 6 Mart 2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Enerji İçeceği Tebliği ile “Türkiye’de üretilecek ya da ithal edilecek enerji içeceklerinin içerdiği kafein miktarı 150 mg/L’den, inositol miktarı 100 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 20 mg/L’den ve taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır” şeklinde sınırlandırılmıştır. Ayrıca enerji içeceklerinin doping maddesi içermemesi ve alkol miktarının %0.05 ‘den fazla olmaması gerektiği belirtilmiştir.
- 9 Mart 2004 tarihinde yayınlanan tebliğe göre ise; enerji içeceklerinin içerdiği kafein miktarı 350 mg/L’den, inositol miktarı 200 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 2500 mg/L’den ve taurin miktarı 4000 mg/L’den fazla olmamalıdır şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Kafein miktarı 150 mg/L’den fazla olan ürünlerde, etiket üzerinde farklı ve dikkat çekici renkte ve büyüklükte "Yüksek miktarda kafein içerir." ifadesinin yer alması gerektiği belirtilmiştir.
- 4 Şubat 2005 tarihinde yeniden yayınlanan tebliğde, enerji içecekleri kafein miktarına göre düşük kafeinli (150 mg/L’den az) ve yüksek kafeinli (150-320 mg/L) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Önceki yönetmelikte yer alan glukuronolakton miktarı en fazla 2500 mg/L’den 2400 mg/L’ye düşürülmüştür. Yüksek kafeinli enerji içeceklerinde (150-320 mg/L) etiket üzerinde marka puntosunun en az 1/3'ü büyüklüğünde ve aynı yüzde, farklı ve dikkat çekici renkte "Yüksek Miktarda Kafein İçerir" ifadesi yer alması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca bu tebliğe göre 18 yaşından küçüklere enerji içeceği satışı yasaklanmıştır.
- 27 Ocak 2006 tarihinde yayınlanan tebliğde ise enerji içeceklerindeki kafein miktarının tekrar 150 mg/L’den fazla olmaması gerektiği belirtilmiştir.
- 4 Ekim 2006 tarihinde yayınlanan tebliğde ise “inositol miktarı 100 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 20 mg/L’den ve taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. 18 yaşından küçüklere enerji içeceği satılamaz ibaresinin yerine 18 yaş altı kişiler için tavsiye edilmez ibaresiyle değiştirilmiştir . Bu tebliğe göre;
- Enerji içeceklerinden sağlanacak kalori değeri en az 45 kcal/100 mL olmalıdır.
- Etiketlerinde besin öğesi tablosu yer almalıdır.
- Alkol ile karıştırılarak veya beraber tüketilmemelidir.
- Çocuklar, 18 yaş altı kişiler, yaşlılar, diabetikler, yüksek tansiyonu olanlar, gebe ve emzikli kadınlar, metabolik hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği olanlar ile kafeine hassas kişiler için tavsiye edilmez.
- Sporcu içeceği değildir, yoğun fiziksel aktivite sırasında veya sonrasında tüketilmemelidir.
- Günlük 500 mL’den fazla tüketilmesi tavsiye edilmez. İbaresi etiketlerinde tüketici tarafından kolayca görülecek şekilde yer almalıdır olark düzenleme yapılmıştır.