- Gösterim: 21937
İnsan koku yeteneği evrimsel süreçte diğer canlılara göre (ihtiyaçların azalması ve görme duyusunun daha fazla ön plan çıkması ile) azaldı. Bununla birlikte kötü koku algısı kişiye göre değişmekle birlikte halen sosyal yaşamımızda bir sıkıntı nedeni olmaya devam etmekte.
Belki de bildiğimiz ve en iyi tanımlayabildiğimiz koku kendi kokumuz. Bu “Vücut Kokusu” olarak tanımlamaktadır. Vücut kokumuz vücudun belli bölgelerinde daha yoğundur. Saçlı deri, koltuk altı, ayaklar, kalça ve kasık, göbek deliği ve ağız içi gibi. Yoğunluğu ve özellikleri yaşa, kişiye, cinsiyete, genetik ve ırksal özelliklere, yeme alışkanlıklarına, yaşam çevresel koşullarına ve sistemik nedenlere göre değişmektedir. Bununla birlikte sosyal ve kültürel yapının değişimi ile vücut kokusu temizlik ve genel fiziksel durumun bir izlenim olarak algılanmaktadır.
İstenmeyen bu kokunun ortadan kalkmasını yada daha az fark edilebilir olmasını istiyoruz. Böylece vücut kokusunda daha bilgili ve duyarlı olmaya başladık.
Vücut kokusu oluşma nedenlerine göre;
1. Deri kokusu
2. Ağız kokusu; % 90 ağız içerisinden % 10 da sindirim ve solunu sisteminden kaynaklanan ağız kokusu ortaya çıkmaktadır.
3. Vücut artıklarının(idrar, gaita gibi) kokusundan oluşmaktadır.
Yaşlanma ile özellikle 40 yaşından sonra bir doymamış aldehid olan ve mono ansature yağ asitlerinin oksidasyonunda yıkılması ile ortaya çıkan 2-nonenal deride bulunmaktadır. 2-nonenal kokusu balıksı, reçine gibi hatta eski pomad ve mum benzer şekilde karakterize edilmiştir. Yaşlılarda vücut kokusu yaşlanmanın getirdiği bir süreçle gelişmektedir. Terin ve deri sebum içeriğinin değişiminden kaynaklanmaktadır.
Bu makalede daha çok anlatılmaya çalışılacak olan konu deride gelişen kokudur.
Deri Kokusu, Ter Kokusu
Deri kokusu deri üzerinde oluşmakta. Bu süreçte deri yüzeyinde salgılanan sebum, apokrin ve ekrin ter bezleri içeriği, dökülen deriden oluşan bir ortam oluşmakta. Deri yüzeyindeki bakteriler ve havanın oksidasyonu gibi kimyasal süreç kokunun ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Terleme ile gelişen vücut kokusuna bromohidrozis, osmidrozis de denilmektedir.
Terlemenin kaynağına göre Ekrin ve apokrin bromhidrozis olarak tanımlanmıştır.
Ekrin bromohidrozis; ilaç yada farklı besin alımlarında tüm vücutta ortaya çıkabilir. Örneğin sarımsak, çemen yenildiğinde terin kokması gibi.
Ekrin bromohidrozis ayaklarda olduğu gibi bölgesel de olabilir. Bu terlemenin olduğu ayaklarda deri çoğalan bakterilerden kaynaklanmaktadır.
Apokrin bromohidrozis; apokrin ter bezlerinden kaynaklanmaktadır ve kişiye özgü kokunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Koltuk altı, genital bölge hatta göbek deliği kokuları bundan kaynaklanmaktadır. Bu koku apokrin ter bezlerinden kokusuz olan salgıdaki yağ asitlerinin deri yüzeyindeki bateriler tarafından parçalanması le ortaya çıkmaktadır.
Apokrin bez kaynaklı vücut kokusu ergenlik döneminde başlamaktadır ve fiziksel aktivite ile artmaktadır.
Uçucu vücut kokusunun kimyasal içeriği düşük moleküler ağırlıktaki yağ asitleri, aldehidler, ketonlar, nitrojen içerikleri ve sülfürden oluşmaktadır.
Deri kokusu denilince ilk akla gelenler koltuk altı, baş ve saçlı deri ile ayak kokusudur. En fazla bilimsel çalışmalar ve hasta şikayetleri bu bölgeler üzerine odaklanmaktadır.
Koltuk altı kokusu
Koltuk altı için 5 farklı koku tanımlanmıştır.
1. Genel ter kokusu
2. Kedi idrarı-greyfurt-frenk üzümü karışımı sülfürlü koku
3. Baharatlı-kimyon karışımı koku asitik koku
4. Islak ayak-ıslak sünger karışımı yağlı koku
5. Taze soğan kokusu
Kadınlarda koltuk altında erkeklere göre % 75 daha fazla apokrin bezler bulunmaktadır. Ancak erkeklerde apokrin bezleri daha büyüktür ve daha aktif çalışmaktadır (Buda bakteriyel floranın gelişimine neden olmakta). Koltuk altı, göğüs altı ve kasık bölgeleri gibi apokrin bezlerden zengindir.
Koltuk altında kadın ve erkeklerde deri Ph ı düşüktür.
Apoekrin bezler diğer vücut ekrin ter bezlerine göre daha yoğun ve aktiftir. Bu nedenle koltuk altı terlemesinde su dışında proteinler, yağlar, yağ asitleri, kolestrol ve demir taşıyan tuzlar daha yoğundur.
Ayrıca koltuk altında bakterilerden oluşan flora belki de vücudun en yoğun bölgesidir.
Koltuk altında aerobik ve anaerobik organizmalardan oluşan bir flora bulunmaktadır. Bu flora yoğunluğu 500,000- I,OOO,OOO/cm2 arasındadır. Bu flora gün içerisinde ve mevsimlerle bile değişmektedir. Örneğin difteroidler kışın azalmakta ancak yazın artmaktadır.
Flora sağ ve sol koltuk altında aynıdır ve kadın erkek arasında fark yoktur.
Hijyenik koşullara ve banyo sıklığına göre bu flora değişmektedir.
Bakteriyal florada Corynebacterium ve Staphylococcus türleri; Corynebacterium striatum, C. jeikeium ve Staphylococcus haemolyticus tanımlanmıştır.
Bu floranın deride oluşması ve stabil olarak kalmasında derinin pH, nemi, lipid içeriği, sıcaklığı ve deskuame olan-fizyolojik olarak dökülen deri yapısı önemili faktörlerdir.
Bu floranın stabil kalmasında vücudun immün sistemininde stabilitesi önemlidir.
Floranın kişilere göre değişimi farkı koltuk altı kokusunu açıklayabilmektedir.
Koltuk altı kokusunun ortaya çıkışına hakim olan 2 farklı mikroorganizma saptanmıştır. Coryneform veya koklar.
Coryneform mikroorganizmalar yüksek nem gibi uygun çoğalma koşullarında koltuk altında daha fazla çoğalmakta ve kokların çoğalmasını baskılar.
Koltuk altı kokusunda bakterilerin floral gelişimde kılların rolü olmadığı yada minimal olduğu saptanmıştır. Çünkü kıllar bakterilerin deriye göre daha az çoğalabildikleri ortamdır.
Koltuk altı tüm bu nedenlerle vücut kokusunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Erkelerde koltuk altında androstenol gibi uçucu steroidler bulunmuştur. Bunun dışında çok düşük oranlarda da olsa androstenone, 5α-androst-16-ene-3α-ol, 5α-androst-16-ene-3 β-ol ve androsta-4, 16-dien-3-one saptanmıştır. Bunlar idrar kokusuna yakın kokulara sahiptir. Uçucu steroidler erkeklerde kadınlardan daha fazla bulunmaktadır.
Bu kokuların feromen olarak ta vücut kokusunda rol oynadığı düşünülmektedir.
Erkeklerde hayvansal koku şeklinde koltuk altı kokusunda (E) -3-metil-2-heksenoik asit(3M2N) yağ asit seviyeleri yüksek bulunmuştur. Bu yağ asitin oluşmasına Corynebacterium mikroorganizması neden olmaktadır. Koltuk altı kokusu tanımlanırken baharatlı kimyon gibi koku tarif edilmektedir. Bu kokunun ortaya çıkmasında 3M2N varlığı idea edilmektedir.
Ayrıca yine koltuk altında 3-merkapto-3-metilhekzan-1-ol (11) yapısında bir madde saptanmıştır. Bu enatiomer yapısında ve S:R=72%:28% maddedir. Buradaki S enatiomer et-benzeri balık kokusu verir iken R enatiomer meyveli ve otsu kokuya sahip olduğu bulunmuştur.
Vinil ketonlar koltuk altı kokusunda en potansiyel koku bileşenleri olarak öne sürülmüştür. Vinil keton 1-okten-3-on (OEO) ve cis-1,5-oktadien-3-on (ODO) koltuk altında tespit edilmiştir. Bunlar güçlü metalimsi bir kokuya neden olmaktadır. Apokrin bezlerde doymamış yağ asitleri lipid peroksit oluşumunda demir ile temas eder. Lipid peroksit oksidatif bozulma ile vinil ketonu oluşturmaktadır.
Koltuk altı kokusunda etkili olan florada difteroidlerdir. Mikrokokuslar terde isovaleik asit gibi ekşi kokuya neden olmaktadır.
Baş bölgesi saç ve saçlı deri kokusu
Saçlı deride sebum bezleri yoğun olduğu için saçlı deri yüzeyinde yağ yoğunluğu fazladır. Saçlı deri kokusu bu yağlar ve deride bulunan Pityrosporum ovale ve Propiobacterium acne mikroorganizmalarından kaynaklanmaktadır.
Propiobacterium acne lipaz aktivitesi ile gliserini uzun zincirli yağ asitlerine parçalamakta. Pityrosporum ovale bu yağ asitlerini uçucu keton ve laktona çevirmekte.
Saçlı deri kokusundan isovalerik asit, isobutirik asit, pentanoik asit, hexanoik asit, valeraldehid, heptanal ve indole sorumludur.
Ayak Kokusu
Ayakkabı içerisinde uzun süreli kapalı kalma koşulları, ayakkabı içerisinde ayakların yüksek ısı ve nem koşulları, deride çoğalan mikroorganizmalar ayak kokusundan sorumludur.
Ayak terinde de kısa zincirli yağ asitlerinin varlığı gösterilmiştir ve ayak kokusundan sorumludur. Kısa zincirli yağ asitleri isovalerik asite bezemekte bu nedenle ayak kokusu ekşi koku olarak tanımlanmaktadır.
Bromohidroziste tedavi
Ter koku alanında hijyenik koşulların düzenlenmesi; kılların alınması, sık yıkanması, kozmetik ve ter önleyici (anti-perspirantların) kullanımı terleme miktarını, deri mikrobiyal florasını ve kokuyu değiştirmektedir.
Ancak bazı kozmetikler gliserin, amino asitler ve hidrolize kolajen gibi mikroorganizmaların daha kolay çoğalabileceği içerilere sahiptir.
Bazıları ise mikroorganizmalar karşı antimikrobiyaller içerebilmektedir.
Eritromisin yada klindamisin gibi antibiyotikler sistemik yada topikal kullanılabilir.
Ayrıca kokudan sorumlu ön madeler asit ve sülfür ön maddeleridir. Asit ön maddesi olarak N-α-3-hidroksi-3-methylhexanoyl-( L) -glutamine ve sülfür ön-maddesi olarak S [1- (2-hidroksietil) -1-metilbutil] (L) –cysteinylglycine bulunmaktadır.
Antperspirant kullanımı bunları azaltmaktadır. Fiziko-kimyasal ölçümler antiperspirant kullanan kadınlarda (4.6 – 6.3) ve erkeklerde (5.2 – 6.3) koltuk atı Ph değerini anlamlı olarak düşük bulmuşlardır.
Son çalışmalar apokrin bezlerin bazı çözünür kokusuz bileşikler salgıladıkları ve bazı insan türlerinde bunların varlığı gösterilmiştir.
Bazı kişilerde ise çözünebilir bileşiklerin salgılanmakta buda kokulu karboksilik asitler, kükürt bileşikleri ve steroidlere mikro organizmalar tarafından dönüştürülmektedir. Sürekli vücutlarında koku paranoyası ve fobisi yaşanmasına osmidrofobi(osmidrophobia) denilmektedir.