- Gösterim: 5348
Fotodinamik tedavi (FDT), yerel veya sistemik ilaçlar kullanılarak ışığa duyarlı hale getirilen hedef dokuya uygun dalga boyundaki ışık kaynaklarının uygulanmasıyla gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. FDT, başta cilt kanseri olmak üzere geniş bir klinik kullanım alanına sahiptir. 1999 yılında, "aktinik keratozlar" için ABD FDA tarafından onaylanmıştır.
FDT'de kullanılan ışık duyarlılığını artıran ilacın kimyasal olarak saf olması, yüksek ışık emilimi göstermesi, deri yüzeyine uygulandıktan sonra etkinliğini kaybetmemesi ve deride yüksek oranda emilim sağlaması beklenir. Ayrıca, bu ilacın yalnızca hedef doku ve hücrelerde yüksek birikim göstermesi önemlidir.
FDT uygulamasında, ışığın dalga boyu ve dozu da kritik bir rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra, dokudaki oksijen seviyesi de tedavi etkinliği açısından önemlidir. Işık duyarlılığı artırıcı madde, ışık ile aktive olduğunda reaktif oksijen radikalleri üretir. Bu radikaller, hücre yapılarında geri dönüşümsüz hasara yol açarak doku yıkımı ve nekroza neden olur. Düşük oksijen konsantrasyonlarında ise FDT'nin etkilerinin azaldığı veya tamamen kaybolduğu gözlemlenmiştir.
Fotodinamik tedavinin avantajları şunlardır:
- Tedavi, yalnızca hedef doku ve hücrelere yöneliktir.
- Dokulardaki etki daha derinlemesine gerçekleşir.
- Aynı seansta birden fazla lezyon üzerinde işlem yapılabilir.
- Hastalar tarafından iyi bir şekilde tolere edilmektedir.
- Tekrarlayan seanslarda ilaç birikimi nedeniyle toksisite riski yoktur.
- Sonuçlar kozmetik ve estetik açıdan tatmin edicidir.
FDT'lerde kullanılan çeşitli ışık duyarlı maddeler bulunmaktadır ve her biri farklı dalga boylarındaki ışıklara duyarlıdır. Bu maddelere fotosensitizan (FS) denir ve fotodinamik reaksiyonlar, ışığın bu fotosensitizör molekülleri tarafından emilmesinin ardından gerçekleşir.
Fotodinamik tedaviler sırasında uygulama alanında kızarıklık, yanma ve ağrı gibi yan etkiler ortaya çıkabilir; bu belirtiler genellikle birkaç saat içinde azalır. Uygulama sonrası birkaç gün içinde kabuklanma meydana gelir ve bu kabuklar birkaç gün içinde kaybolur. Genellikle 10-14 gün içinde kozmetik açıdan tatmin edici bir iyileşme sağlanır.
FS'ler ışıkla aktive olduklarında daha yüksek enerji seviyelerine uyarılır. Bu uyarılma, dokuda bir substratla etkileşime girerek serbest radikallerin (tip 1 reaksiyonu) oluşmasına veya enerjisini moleküler oksijene aktararak yüksek derecede reaktif olan tekil oksijen üretimine (tip 2 reaksiyonu) yol açar.
FDT (Fotodinamik Terapi) genellikle tip 2 reaksiyonların gelişimine yol açar. Reaktif tekil oksijen (¹O2), hedef dokudaki damarların endoteline ve hücre membranlarına zarar vererek doku yıkımına neden olur. Bu reaktif tekil oksijenin kısa ömrü nedeniyle hasar yalnızca uygulanan bölgede meydana gelir ve daha uzaklardaki sağlıklı dokular etkilenmez. Ayrıca, FDT sonrasında IL-1β, IL-2 ve TNF-α gibi sitokinlerin üretildiği gösterilmiş ve bu sitokinlerin klinik yanıt üzerinde etkili olabileceği düşünülmüştür. Bunun yanı sıra, FDT uygulamasından sonra apoptoz adı verilen programlanmış hücre ölümünün de gerçekleşebileceği bildirilmiştir.
FDT'nin dokudaki biyolojik etkilerini özetleyecek olursak, bu etkiler öncelikle hücresel hasar ve ardından damarsal hasar olarak iki gruba ayrılabilir. FDT, deri üzerindeki iyi veya kötü tümöral hastalıkların yanı sıra granüloma annulare, akne vulgaris, sedef hastalığı, siğiller, lupus vulgaris, liken sklerozus et atrofikus, deri epidermal eklerinin hastalıkları ve deri enfeksiyöz hastalıklar gibi birçok onkolojik olmayan hastalıkta da başarılı sonuçlar elde edilebileceğini göstermektedir. Ayrıca, tümör dokularının fotoduyarlı maddeleri seçici olarak alması nedeniyle, tanı amacıyla da yaygın bir kullanım alanı bulmaktadır.