- Gösterim: 4911
Balneoterapi, SPA terapisi veya hidroterapi, tedavi amaçlı jeotermal suların kullanılmasını tanımlanmaktadır. SPA kelimesi pınar anlamına gelen “espa”dan ya da Latince sudan gelen sağlık anlamına gelen “sanitas per aquas”dan türemiştir.
Tarihsel süreçte doğal jeotermal suların ve deniz suyunun tedavilerde kullanıldığını görmekteyiz. Suyun bileşim ve ısısına dayalı özel tedaviler tanımlayan Priessnitz ve Kneipp balneoterapi ve hidroterapinin prensiplerini geliştirmişlerdir.
Mineral su ve çamurlar dermatolojik hastalıkların tedavisinde sık olarak kullanılırlar. Balneoterapi ile başarılı bir şekilde tedavi edilen başlıca dermatolojik hastalıklar sedef ve atopik dermatittir. Balneoterapi ayrıca akne vulgaris, alopesi areata gibi yüzlerce dermatolojik hastalıkta kullanılmaktadır.
Belirli jeolojik koşullarda oluşan doğal solüsyonlar olan mineral sular farklı fiziksel ve kimyasal özellikleri ile karakterizedirler. Mineral suların üç temel özelliği vardır; I) doğal bir kaynaktan köken alması, II) bakteriyolojik açıdan saf olması ve III) tedavi edici potansiyellerinin bulunması. İçeriklerindeki mMoleküler konsantrasyon, kimyasal bileşim, farklı oligo-element bulunuşu, kapasite, sıcaklık ve tedavi edici etki mekanizması tanımlamada esas alınan özelliklerden bazılarıdır.
Kimyasal içeriğine göre tuzlu, sülfürlü, bikarbonatlı, sülfatlı, karbonik, arsenikli ve demirden zengin olabilirler. Konsantrasyonuna dayanılarak hipotonik, izotonik ve hipertonik olarak sınıflandırılabilirler. Sıcaklığına göre soğuk (20 oC altı), hipotermal (20-30 oC), termal (30-40 oC) ve hipertermal (40 oC üstü) olarak tanımlanırlar. Ayrıca kaynak suları radyoaktif de olabilirler.
Dermatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan sular genellikle sülfür, hidrojen sülfid ve sülfatlardan zengin sulardır. Tedavi edici özelliklerinin kimyasal, ısı, mekanik ve immünmodülatör etkilerine bağlı olduğu düşünülmektedir.
Sülfürlü sular çeşitli bileşimlerde sülfür ve diğer iyonlar ile sudan oluşurlar. Sülfür serbest ya da bağlı iyon olarak bulunabilir. Deride sülfür aktivitesinin termal sülfürlü suların antiinflamatuar, keratoplastik ve antipruritik etkileri vardır. Sülfür epidermisin derin tabakalarında oksijen radikalleri ile de etkileşebilir. Oluşan sülfür ve disülfür hidrojen pentationik asit (H2S5O6), sülfürlü suların mantar ve bakteri önleyici etkilerinin kaynağı olabilir.
Magnezyum, derinin yüzeysel tabaksı olan epidermis hücrelerinde adenilat siklaz enziminin ve dolayısıyla cAMP yapımının hız sınırlayıcı faktörü olup, cAMP azalması ve cGMP artışı ise aşırı hücre çoğalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sedefte kullanılmaktadır. Magnezyumun antikarsinojenik etkileri de vardır. Ayrıca Magnezyum hücresel kalsiyum ile yarışmaya girerek damarların genişlemesine neden olur ve bu yolla kan basıncını düşürmektedir.
Eser elementlerden boron, kadmiyum, lityum ve rubidyumda önemlidir.
Esansiyel bir eser element olan selenyum yüksek dozlarda toksik olup hücre büyümesi ve DNA sentezini inhibe eder; düşük dozlarda ise DNA sentezi ve hücre büyümesini arttırır. Selenyumun antioksidan, antiinflamatuar, ultraviyole A (UVA) ve UVB’ye karşı koruyucu etkileri de vardır.
Balneoterapide suyun yüksek ısı kapasitesi vardır. Bu termal etki damarların genişlemesi ile kan dolaşımını değiştirir ve kan basıncını düşürür. Kısa dönem ısının ağrıyı azalttığı bilinmektedir. Sıcak norepinefrin, kortizol ve büyüme hormonu salınımını arttırır.
Mineral su banyoları ve çamur banyoları gibi farklı uyaranların etkisiyle, insan derisinin önemli miktarda opioid peptidler salgılayabileceği ve ağrı eşiğini düzenleyebileceği öne sürülmektedir.
Sıcaklık artışı lenfatik dokuda immünsüpresif etkiler oluşturabilir, humoral ve hücresel immün cevabı azaltabilir.
Isının antiinflamatuar etkisi de vardır.
Isı uyarının tendon, fasia, eklem kapsülü gibi kollajen dokudan zengin yapıların esnekliğini arttırıcı ve böylece eklem hareket genişliğinde iyileştirici etkileri vardır. Ayrıca yüksek ısı sinoviyal sıvı viskozitesini de azaltır.
Balneoterapinin kas tonusu, eklem hareketliliği ve ağrı şiddeti üzerine yararlı etkileri olabilir. Özellikle hidromasaj ve basınçlı duş, artmış hidrostatik basınç sayesinde fizyolojik değişikliklere neden olabilir.
Mineralli su ve çamurlardaki eser elementlerin deriden emilmesi sonucunda immün sistemin etkilenebileceği düşünülmektedir. Sülfürlü spa banyoları, kontakt dermatit, sedef ve atopik dermatit gibi immün aracılı bozukluklarda başarı ile kullanılmaktadır. Sülfürlü suyun atopik hastaların kanlarından sağlanan T hücrelerinde ve normal T hücrelerde çoğalmayı baskıladığı bilinmektedir.