- Gösterim: 6582
Tüm canlılarda olduğu gibi, vücudumuzla birlikte derimizin yaşlanması ve buna bağlı ortaya çıkan değişimler kaçınılmazdır. Seçilme ve beğenilme içgüdüsü, başarı ve çekiciliği güzellik ve genç görünümün belirlediği yönünde artan sosyal algı ile birleştiğinde, kusursuz ve genç görünme isteği de artmaktadır. Günümüzde tıp ve teknoloji alanındaki gelişmelere rağmen, yaşlanmanın durdurulması mümkün değil gibi görünmektedir. Ancak hızla artan çeşitliliği ile anti-aging protokolleri, lazer, medikal estetik ve cerrahi uygulamalar ile cilt yaşlanma sorunlarına hasta beklentilerine yönelik mükemmel sonuçlar sağlanabilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaşlılık tanımlaması 65 yaş üzerindeki yaşam sürecidir ve yaşayan tüm organizmaların temel biyolojik bir sürecidir. Yaşlanma; organizmada yaşam boyunca gözlenen değişiklikleri kapsayan karmaşık bir işlemdir. Yaşlanma hızı, türler arasında farklılık gösterir, aynı türe ait bireyler arasında tek düzedir. Bunda genetik bir program söz konusu. Genler hücre proteinleri düzeyinde düzen kaybına yol açarak birikim etkisi ile geriye dönüşü olmayan hasar yapmakta buda yaşlanma sürecini getirmektedir. Aslında sürekli hücre düzeyinde DNA hasarı olmakta bu hasar hücre tarafından tanınmakta ve onarılmaktadır. Yaşlanma bu tanıma /onarma sürecinde bozukluğu da tanımlamaktadır.
Deride yaşlanmaya bağlı değişikliklerin diğer iç organ ve sistemlere göre daha kolay gözlenebilir. Günümüzde insanların yaşam süresinin uzaması ve dış estetik görünüme verilen önemin artmasından dolayı deri görüntüsündeki bozulmalar kişinin psikolojisini, sosyal ve iş hayatındaki başarısını etkilemektedir.
Cildimizi biyolojik ve sosyal deri olarak ikiye ayırarak derinin yaşlanma sürecini, estetik problemleri ve hasta beklentilerini daha iyi değerlendirebileceği düşünülmüştür.
- Biyolojik derimiz; cildi oluşturan hücreler, bağ dokusu gibi tüm biyolojik yapılar zaman ve çevresel faktörlerden olumsuz etkilenmekte ve sürekli değişim içerisindedir. Biyolojik derimizde yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan değişimler çoğunlukla fizyolojik yaşlanma sürecinde meydana gelmektedir. Bu değişimlerde estetik beklentiler dışında tıbbi bir müdahaleye gerek yoktur. Ancak fizyolojik yaşlanma, dışsal faktörlerle birlikte biyolojik deride patolojik süreçleri de başlatmaktadır. Güneş kökenli deri yaşlanması ile gelişen “aktinik keratozis” gibi. Bunlar zamanla kansere dönüşebilmektedir. Bu nedenle varlıkları estetik olarak rahatsızlık vermese bile tıbbi müdahaleler ve takipler gerektirmektedir.
- Sosyal derimiz; sosyal derimiz bizi biz yapan ırksal ve kişisel özelliklerimiz ile farklılıklar göstermektedir. Kişisel algılarımıza, zamana ve kültürel yapıya göre değişebilmekle birlikte vücudun güzellik ve çekicilik gibi estetik algımızı belirlemektedir. Sosyal derinin yaşlanma ve problem algı süreci doğrudan biyolojik deriden etkilenmektedir. Ancak bazı belirleyici kriterler kişiye, sosyal algıya ve kültüre göre değişebilmektedir. Biyolojik yaşlanma sürecinde 50 yaşında bir erkek hastanın alın ortası kırışıklıklarını doğal olarak kabul etmesi, hatta bunlardan hoşlanmasına karşın iş hayatının artan rekabet koşulları nedeniyle bunlardan kurtulmak için botoks uygulaması istemesi gibi.
Derinin tüm katmanlarını etkileyen yaşlanma süreci iki farklı şekilde olmaktadır. İlki “İntrensek yaşlanma”, yani biyolojik saatimizdir. Bu, iç organlarımız gibi derimizi de etkilemektedir. Genetik faktörlerin rol oynadığı bu tip yaşlanma için genetik ve moleküler düzeyde birçok çalışma olmasına karşın bunu durdurmak henüz mümkün değildir. Her bireyin yaşlanma sürecini genetik yapısı belirler (yaşlandıkça anne ve babamıza benzememiz gibi). Yer çekimi, mimik ve yüz ifademiz sırasında kullandığımız yüz kaslarının neden olduğu kırışıklıklar, uyku sırasında ortaya çıkan kırışıklıklar, hormonal değişimler ve genel sağlık problemleri diğer içsel nedenler arasındadır. İkincisi “Ekstrensek yaşlanma”dır. Bu ise ultraviyolenin başta olduğu sigara içimi, yetersiz ve dengesiz beslenme, yetersiz su alımı, sıcak ve rüzgar gibi olumsuz iklim koşulları, çevre kirliliği ve kimyasallara maruz kalma gibi dış faktörlerle oluşan ve engellenebilen yaşlanmadır.
İntrensek yaşlanmada deride dermiste destek dokuları oluşturan kollajen ve elastin yapımında azalma sonucu yaşlanan deride ince kırışıklılar, deride incelme ve cilt elastikiyetinde azalma, sarkmalar ve deri yağ yapımında azalma sonucu kuruluk gözlenir. Oluşan değişiklikler çoğunlukla derinin fonksiyonlarında olup estetik deri görünümünü çok az düzeyde etkiler.
Eksrensek yaşlanmada ise estetik deri değişimleri olan ince çizgiler ve derin kırışıklıklar, deride sarkmalar ve renk düzensizlikleri daha fazla düzeydedir.
İnsan derisinde yaşlanmayla birlikte bazı fonksiyonlar azalmaktadır; hücre yenilenmesi, hücresel hasar engel fonksiyonu, kimyasal detoksifikasyon fonksiyonu, duyusal algılama, mekanik koruma, ter üretimi, ısı düzenlemesi, yara iyileşmesi, immün cevap, sebum üretimi, vitamin D üretimi, DNA tamiri gibi. Bu tüm değişimler epidermiste atrofi/hipertrofi, dermo-epidermal birleşkede-DEB düzleşme, hücresel atipi ve melanositler ile langerhans hücrelerinde azalmaya neden olurken dermiste atrofi(dermal hacim kaybı), fibroblastlar, mast hücreleri ve kan damarlarında azalmalar olurken anormal sinir sonlanmaları gelişmektedir. Deri eklerinde ise saç/kıl kaybı, sç ve kıllarda pigment azalması, terminal saç ve kılların vellusa-ayva tüylerine dönmesi olmaktadır.
İçsel Faktörlerle Gelişen Yaşlanma: Cildimizde Ortaya Çıkan Değişimler
- Deri hücreleri olan korneositlerin birbiri arasındaki ilişkinin bozulması
- Cildin en üst tabakası olan epidermiste incelme, epidermis ile derinin alt tabakası olan dermis arasındaki ilişkinin bozulması.
- Ciltte daha kolay hasarlanmanın olması
- Ciltte doku onarımı başta olmak üzere önemli görevleri olan fibroblast hücrelerde azalma.
- Fibroblatların sayıca ve fonksiyonlarının azalması deri destek dokularından kollajen ve elastinin kalitatif ve kantitatif olumsuz değişimlerine neden olmakta. Bunlara bağlı olarak deride sarkma ve kırışıklıkların gelişmesi
- Cilt altındaki, yağ dokusu, kaslar ve hatta kemik dokusunun yer yer azalması. Buna bağlı olarak, örneğin yüzde şakak ve elmacık kemiklerinde belirginleşme ve yüzün iskeletizasyonu
- Yağ dokusunun bazı yüz anatomik bölgelerinde birikimi; örneğin çene altında ve gıdıda yağ dokusu birikimi
- Ciltte sebum yapımını sağlayan sebase bezlerin ve ter bezlerinin fonksiyonları azalmakta, bunlarda deride kuruluğa neden olmaktadır.
- Ciltte kıl köklerinde azalma ancak vellus olarak tanımlanan ayva tüylerinde bazı vücut bölgelerinde artış olmakta, burun ve kulaklar gibi alanlarda artış
- Saç, sakal ve vücut kıllarında grileşme
- Tırnaklarda zayıflama, incelme ve kabalaşma
Dışsal Faktörlerle Gelişen Yaşlanma: Cildimizde Ortaya Çıkan Değişimler
- Deride kuruluk
- Çillenme ve lekelerin gelişimi(güneş lekeleri, seboreik keratozis gibi)
- Ciltte bölgesel renk azalma alanlarının gelişimi
- Elastozis gelişimi ile deride daha kaba kırışıklıkların gelişimi
- Kılcal damar yapısında artış
- Küçük toplar damar genişlemeleri ile “venöz lake” oluşumu
- Deride damar destek dokuların azalması ile deri altı kanamaların gelişimi; ekimoz, peteşiler
- Deride yağ yapımını sağlayan sebaseous bezlerin belli alanlarda büyümesi, kanallarının genişleyerek tıkanması ile dev siyah noktaların gelişimi
- Derinin yüzeyel kan akımının azalması ve elastozis ile derinin soluk, mat ve cansız görünmesi
İçsel ve dışsal faktörlerin etkisi ile yaşlanma sürecinde ciltte bağ destek dokusunda değişimler olmaktadır.
Dermis alt tabakalarında elastinin değişimi ile kalın bir materyal birikmektedir. Kabalaşan elastin bağlarının yerini daha büyük kitlesel yapılar almaktadır. Buna elastozis denir. Kollajende azalma ve dejenerasyon gelişmektedir. Dermis üst katmanlarında hyaluronik asit azalırken, dermis alt katmanlarında hyaluronik asit bu kaba elastin bağları arasında artmakta, bu da su tutulumu ile derinin daha sert ve yapay durmasına neden olmaktadır.
Cildin elastozisi Fitzpatrick tarafından sınıflandırılmıştır.
- Tip 1 hafif elastozis; deride hafif yapısal değişiklikler ve hafif çizgilenmeler vardır.
- Tip 2 orta elastozis; deride belirgin kabarık sarımsı renkte döküntüler mevcuttur.
- Tip 3 şiddetli elastozis; çok sayıda sarımsı kabarık yapılar bulunmaktadır. Deri soluk ve sarımsı görünmekte, deri üzerinde eşkenar dörtgenler oluşturan baklava şeklinde kırışıklıklar oluşmaktadır.
Yaşlanma ile yüz destek dokularının hacmi azalmaktadır, yüzey genişlemekte ve destek dokular yer çekimi etkisiyle yer değiştirmektedir. Bu değişimler sayısal parametreler kullanılmadan kantitatif olarak değerlendirilebilir.
-
Yüzde deri destek dokularının azalmasının değerlendirilmesi: Ciltte dermisin, deri altı kasların ve yağ dokusunun azalması doku volüm azalmasına neden olmaktadır. Deri yüzeyinin genişlemesi ile özellikle göz, yanaklar ve boyunda torbalanmalar ve sarkmaların gelişmesine yol açmaktadır. Volüm azalması bazen gözyaşı bezi ya da tükrük bezlerinin daha görünür hale gelmesine yol açabilmektedir. Yüzün özellikle yandan, profilden ya da 3/4 profil açılı değerlendirmesinde bazı konveks yapılar silinmekte, yanaklar ve göz altlarında düzleşmeler oluşmaktadır.
-
Cilt kalitesinin değerlendirilmesi: Yaşlanma ile deri kalitesi iç ve dış faktörlerden etkilenmektedir. İç faktörler genler ile belirlenir ve değiştirilemez. Dış faktörler ise güneş, sigara içimi, alkol kullanımı ve kötü beslenme gibi faktörlerdir. Bunlardan korunulabilir. Derinin kalitatif özellikleri deri rengi, yapısı, tonusu, elastikiyeti ve pigmentasyon özellikleri şeklindedir.
-
Yumuşak dokuların dinamiklerinin değerlendirilmesi: Yumuşak doku dinamiği ile aslında yüz kaslarını tanımlamaktayız. Yüz kasları, yüz dinamik çizgilenmelerinin ve hatta yüzde katlantıların ortaya çıkmasından sorumludur.
-
Yüzde yumuşak dokuların desteklerinin değerlendirilmesi: Yüz kemikleri, dişler ve burunda olduğu gibi kıkırdaklar yumuşak dokunun destekleridir. Bunların şekilleri ve volümleri, destekledikleri yumuşak dokuların yaşlanma sürecine katılması ile kişinin ileride nasıl yaşlanacağını etkilemektedir. Yaşlanma süreci bu ana yapılardaki değişimlere bağlıdır. Birçok diş-çene kemikleri ve yüz kemikleri problemi (yüz orta kemiklerinin yetersiz gelişimi, alt çene kemiği gelişim problemleri, süt ve alt dişlerin açılanma problemleri vb.) genç hastalarda yaşlı görünümü vermektedir.
Genç ya da orta yaşlı kişilerde yaşlı görünüm bir ya da birden fazla faktöre bağlı olarak gelişebilmektedir. Örneğin, üst dudağın zamanla uzaması, sahip olduğu destek dokusunun yapısal uzunluğuna, üst çenenin kemik yapısına ve üst dişlerin yapısına bağlı olarak etkilenmektedir. Aşağıdaki hastada üst çenenin kısa olması nedeniyle üst dudağın deri bölümü normalden uzun görünmektedir. Profilde üst dudak içe doğru kıvrılmıştır. Bu nedenle üst dudağın vermilion hattı silinmiştir. Profilde E çizgisi ile değerlendirildiğinde üst dudak çok geride kalmakta, hatta çene çok önde görünmektedir. Gülme sırasında hastanın ön üst dişlerinin ve üst diş etlerinin görünürlüğü azalmıştır. Bu hastaya yaşına göre daha yaşlı bir ifade vermektedir..