- Gösterim: 3995
Yağ enjeksiyonlarında yapılan bilimsel çalışmalarda şunlar özetlenmiştir;
- Yağ transferi alındığı kişiye geri uygulandığı sürece(otolog trnasfer) yabancı cisim reaksiyonuna neden olmamaktadır.
- Transfer edilen yağ hücreleri bir süre sonra yok olmakta yerine fibroz bir doku yada yeni yağ dokusu oluşmaktadır. Yeni yağ dokusu oluşumunda ilk olarak histiyosit hücrelerine benzer hücreler ortaya çıkmaktadır. Bunlara lipoblast denilmektedir.
- Daha sonra bunlar yağ hücrelerine dönüşmektedir. Bu yeni dokunun yağ dokusu gibi davranması 1 yılı bulabilmektedir.
- Yağ transferi yapılan dokuda yağın kalma süresi;
- a. Yağ dokusunun alınması yöntemlerinin atravmatik olması
- b. Transferi sırasında kanama ve enfeksiyon olmaması gibi faktörlere bağlıdır.
- Yağ transferi yapıldıktan sonraki;
- a. ilk 4 gün içerisinde yağ dokusu içerisine hücresel infiltrasyon olmakta. Bunlar PMNL, plazma hücreleri, lenfositler ve eosinofillerdir. Bunlar transfer edilen yağ dokusu içerisindeki damarlardaki kan hücreleridir.
- b. 4. gün transfer edilen yağ dokusunda yeni kan dolaşımının başladığı görülmektedir. Yeni kan dolaşımı ile transfer edilen yağ dokusunda b hücresel enfiltrasyon artmakta. Yağ dokusu içerisinde yabancı cisim dev hücreleri görülebilmektedir.
- c. 10. günde; transfer edilen yağ dokusu içerisinde nekrotik alanlar görülebilmektedir. Bu arada yağ dokusunun periferinde lobüllerde rejenerasyonda başlamakta. Histiyositlere benzer hücreler görülmeye başlamakta bunlar zamanla büyümektedir.
- d. 14-21 günler; transfer edilen yağ yağ dokusunda dejenerasyon en belirgin olarak bu günlerde görülebilmektedir. Histiyosit benzeri hücreler büyümekte ve içlerinde yeni lipid damlacıkları görülebilmektedir.
- e. 30–60 günler; büyük histiyositlerin sayısı 2 yada en yüksek orandadır.
- Vücutta alınan yağ dokusunda transfer öncesi yapılacak bazı işlemler transfer edile dokuda yağ hücrelerinin sayılarını arttırabilmekte ve uygulamayı daha başarılı kılabilmektedir. Bu amaçla yapılan işlemler;
- a. Normalde yağ dokusu içerisinde yağ hücreleri son derece hassastır, kolay travmatize olmaktadır ve vücut dışında kolay ölmektedir. Eğer alınan yağ dokusu normal serum fizyolojik içerisine alınır ve ve uygun ısılarda korunur ise daha canlı kalabilmektedir. Alınan yağ dokusuna herhangi bir travmatik işlem(kesilmesi, küçük parçalara ayrılması gibi) yapılmamalıdır, soğutulmamalı hatta dondurulmamalıdır.
- b. Yağ dokusu içerisinde fibroblast benzeri öncül hücre sayısı arttırılabilir ise yağ dokusu daha transfer edildiği dokuda daha uzun süre kalabilmektedir. Bu amaçla alınan yağ dokusuna E vitamini, insülin, dexamethasone yada PRP konulabilmektedir. Vitamin E yağ dokusunun devamlılığında gereklidir. İnsülin yağ hücrelerinde metabolik aktiviteyi arttırmakta, lipolizisi baskılamaktadır.
- Yağ transferinde yağın alındığı vücut anatomik bölgesi de önemlidir. Çünkü yağ dokusunda yağ hücrelerinin büyük yağ hücrelerinden oluşması ve bu hücrelerin lipojenik aktiviteleri önemlidir (Lipojenik aktivite yeni yağ dokusu oluşturma yeteneği olarak tanımlanabilir. Buda yağ dokusunda lipoprotein lipaz aktivitesi ile ölçülebilmektedir; ATLPL ). ATLPL yüz, kalça, uyluk ve karın bölgesinde ölçülerek karşılaştırılmıştır. Örneğin yüz yağ dokusunda yağ hücreleri küçük ve ATLPL aktivitesi düşük hatta yoktur. Yağın alınacağı alanda-donor alanda yağ dokusu ne kadar fibrotik bir yapıda ise alınan yağ hücreleri o kadar transfer için uygun olmamaktadır. Örneğin karın bölgesinde yağ dokusu daha fibrotiktir. Bu nedenle ideal bir donor alan olmayabilir. Ayrıca donor alanda yağ dokusunda alfa 2 ve beta 1 reseptör yoğunluğu da önemlidir. Alfa 2 reseptör anti lipolitik resöptörlerdir. Bunları taşıyan yağ dokusu karın ve uyluk üst kısmında daha fazladır. Bu reseptörleri taşıyan yağdokusu lipolitik reseptörler olan beta 1 reseptör taşıyan yağ dokusu alanlarına göre(yüz, kollar ve gövde üst kısmı gibi) kilo vermeden etkilenmez.
- Yağ dokusunun alınma yöntemleri karşılaştırılmıştır. Örneğin sakşın yani 1 atmosfer basıncı ile aspire edilerek yağ dokusu alındığında alınan yağ dokusu hücrelerinin ancak 10% nunda hücrelerin sağlam oldukları gözlenmiştir. Bu nedenle yağ alınırken yüksek aspirasyon basınçları uygulanmamalıdır. Bu nedenle 0.5 atmosfer basıncın altındaki aspirasyon önerilmektedir. 60 ml şırınga 3 mm piramid kanül takılara ve 35 ml de plunger ile aspirasyon kullanılarak kullanılabilir.
- Transfer edilen yağ dokusunun yeni yerinde kalma süresi ve yeni yağ dokusu yapma yeteneği; alınan yağ dokusunun boyutlarına ve alınan yağ parçalarının şekillerine de bağlıdır. Alınan yağ dokusundan doku partikülleri 3 mm den büyük olmamalıdır.
- Yağ dokusu alındıktan sonra transfer edilmeden esansiyel yada esansiyel olmayan amino asitler, vitaminler, inorganik tuzlar, eser elementler, tamponlayıcı maddeler, thyroxin, büyüme hormonu, insülin ve sodium selenite içeren ortamlarda bekletilerek zenginleştirilmekte sonra transfer edilebilmektedir.
- Yağın donor alandan alınması sonrası transferinde yani enjeksiyonunda yağ hücrelerinin canlı kalmasında kullanılan enstrümanlarda son derece önemlidir. Enjeksiyon sırasında iğnenin çapı arttıkça yağ hücrelerinde hasar azalmaktadır. Küçük çaplı iğnelerde enjeksiyon sırasında daha yüksek bir basınç gerekmektedir. Yüksek basınç daha fazla hücre hasarı ve yağ doku ve lobüllerin bozulması anlamına gelmektedir. 20 gauge ve daha ince iğnelerde bu problem daha fazla görülmektedir. İdeal iğneler 16-18 gauge olarak ifade edilmektedir. Çap olarak 2 mm den büyük olmalıdır.
- Yağ dokusu alındıktan sonra fizyolojik solüsyonlar ile yıkanmaktadır. Bu arada amaç alınan yağ dokusu içerisinde kan hücrelerinin uzaklaştırılmasıdır. Kan hücrelerinin varlığı transfer sonrası reaksiyonları arttırmaktadır. Bu nedenle donor alanda yağ dokusunda kanlanmanın az olması, transfer edilen alanda ise kan damarlarından zengin olması istenmektedir.
- Yağ tarnsferinde enjeksiyon dokuya çoklu katmanlarla uygulanmalıdır.
- Transfer sırasında uygulanacak yağ dokusu % 30 oranında fazla enjekte edilmelidir.
- Transfer edilen yağ dokusunun uzun süreli kalıcı olması için subdermal yani deri altı uygulanmalıdır.