- Gösterim: 20484
Uyuz insanlar arasında bulaşıcı, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük (0.4 mm) olan "Sarcoptes scabiei var. hominis" adlı bir parazitin neden olduğu derinin dış paraziter hastalığıdır. Hastalık hakkında daha detaylı bilgi için...
Uyuz, deride özellikle akşamları artan ve tipik vücut dağılımı gösteren kaşıntılı döküntülere neden olur. Deri temasıyla yüksek bulaşıcılığı sayesinde aile içerisinde ve toplu yaşam/temas yerlerinde ciddi salgınlara neden olabilir. Ciddi ve inatçı kaşıntıların yanı sıra, sekonder bakteriyel deri enfeksiyonlarına (yüzeysel deri enfeksiyonları, yumuşak doku enfeksiyonları, sepsisten glomerülonefrit ve akut romatizmal ateşe kadar ciddi komplikasyonlar) yol açabilir.
Tanının konulması, bulaşmanın kontrolü, tedavilerin düzenlenmesi ve derideki kaşıntı ve döküntülerin kontrolü düşünüldüğü kadar kolay olmayabilir.
Hastalık temelde "Sarcoptes scabiei var. hominis" ektoparazitlerinin dişilerinin deriye bulaşması sonrası deride tüneller açarak yerleşmesi ile bulaşır. İlk kez hastalık bulaştıysa belirtiler 4-6 hafta kadar geç bir sürede başlarken, tekrarlayan bulaşmalarda bu süre saatler-günler kadar kısa sürmektedir. Parazitlerin fiziksel yapısına, yumurtalarına ve dışkılarına (feçes) bağlı olarak aşırı duyarlanma gelişerek kaşıntı ortaya çıkar. Klinik belirtiler ve şikayetler klasik klinik tabloda vücutta tipik alanlarda yerleşim gösterir. Ancak klinik olarak hastalarda bu klasik tablo dışında birçok klinik bulgu gözlenmektedir. Bu nedenle klinik tanıda belirtiler ve vücuttaki yerleşim alanları tanısal değer taşımakla birlikte, atipik klinik bulgularla tanının konulması düşünüldüğü kadar kolay olmamaktadır. Bu nedenle hastanın şikayetlerinin öyküsü ve klinik bulguları ile uyuz ön tanısı düşünüldüğünde, deriden alınan örneklerde parazitlerin, yumurtalarının veya dışkılarının görülmesi tanının kesinleşmesini sağlar. Ancak deri örneklerinin mikroskobisi ya da dermoskopik değerlendirmeleri klinik deneyim gerektirmektedir.
Tanısal problem nedeniyle 2020 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından (2020 International Alliance for the Control of Scabies Consensus Criteria for the Diagnosis of Scabies) uyuzun tanısında bir standart belirlenmiştir. Burada geliştirilen standart tanısal kriterler tipik uyuzda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. Klinik olarak atipik uyuz olarak tanımlanan; büllöz, Norveç ve nodüler uyuzda bu kriterler yeterli olmamaktadır. Bunlar için deneyimli klinik değerlendirmeler gerekmektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün Uyuz Tanı Kriterleri
Uyuz hastaları bu tanı kriterlerine göre tanının kesinliğine göre 3 gruba ayrılmaktadır:
Grup A (Kesin Uyuz)
Uyuz ön tanılı hastada deri lezyonlarından alınan örneklerde ve deri lezyonlarında sarkopt ve sarkopta ait yumurta ve dışkıların direkt saptandığı, kesin uyuz tanısının konulduğu gruptur. Bu grupta tanı kesin ve spesifiktir.
Bu grupta tanı için klinik lezyonlarda uyuz akarının (mite-sarkopt) biyolojik formu (erişkin ya da ara formları), yumurtaları (ova) ya da dışkı plaklarının (scybala) görülmesi gerekmektedir. Bunun için klinik belirtilerin olduğu alandan alınan örnekler mikroskobik olarak değerlendirilir ve sarkopt ve ürünleri tespit edilir. Bu grup hastalar Grup A1 olarak tanımlanır.
Klinik belirtilerin olduğu alanların yüksek büyütmeli görüntüleme sistemleri ile (Videodermoskopi, reflectance confocal microscopy gibi) değerlendirilmesi ve sarkopt ve ürünlerinin tespit edilmesi durumudur. Bu grup hastalar Grup A2 olarak tanımlanır.
Klinik belirtilerin olduğu alanların daha düşük büyütmeli görüntüleme sistemleri olan dermoskop ile değerlendirilmesi ve sarkoptun tespit edilmesi (dermoskopta x10 büyütme ile ancak sarkopt görülebilir). Bu grup hastalarda ancak sarkopta ait deride tüneller görülebiliyorsa dermoskopi yapılabilir. Bu hastalar Grup A3 olarak tanımlanır.
Grup A'da alınan örneklerde sarkopt ve ürünlerinin görülmesi tanıyı kesinleştirirken, görülmemesi uyuz olmadığı anlamına gelmemektedir. Klinik belirtilerden yeni örneklerin alınması gerekebilir. Bu grupta çok daha spesifik testler de bulunmaktadır: PCR (polymerase chain reaction) ve diğer sarkopt antijen tespit testleri.
Grup B (Klinik Uyuz)
Uyuz ön tanılı hastada sarkoptun direkt belirlenmesi yapılmadan, sadece hastanın klinik belirti ve semptomlarından yola çıkılarak tanısal değerlendirilme yapılan hasta grubudur. Bu grupta tanı daha az kesin ve spesifiktir. Deri muayenesi ve klinik öyküye göre B1, B2 ve B3 alt gruplarına ayrılmaktadır.
Grup C (Uyuz Şüphesi)
Klinik belirtileri uyuz için spesifik olmayan ya da atipik klinik özellikler gösteren ve uyuz şüphesi taşıyan hasta grubudur. Bu grupta tanı çok daha az kesin ve spesifiktir. Deri muayenesinde tipik ve atipik bulgulara göre C1 ve C2 alt gruplarına ayrılmaktadır.
Grup B (klinik uyuz) ve Grup C (uyuz şüphesi) tanısı, hastanın öyküsünün ve cilt muayenesinin özellikleri de dahil olmak üzere klinik değerlendirmeye bağımlıdır. Bu nedenle hastaların yeterli ışıklandırma altında tüm vücut muayenelerinin yapılması son derece önemlidir (özellikle bebek ve çocuklarda baş bölgesi dahil olmak üzere tüm vücut yüzeyi). İmmün yetmezliği olan yetişkinlerde, kafa derisi tutulumu nadir olsa da, kafa derisi kaşıntısını bildirenlerde kafa derisinin incelenmesi tavsiye edilir.
Grup B ve C'de klinik tanı, hastanın klinik değerlendirmesi ile yapılabilir. Burada klinik değerlendirme; hastalığın klinik öyküsü ve deri muayenesi ile ortaya çıkan klinik bulgulardır.
Klinik Öykü
Uyuz klinik değerlendirmesinde klinik öykü tanıda son derece önemlidir. Klinik öyküde 2 kriter kullanılmaktadır:
Kaşıntı (H1)
Kaşıntı uyuzda önemli bir semptomdur. Ancak uyuzda kaşıntı mutlak olmak zorunda değildir. Hastanın kaşıntıyı öykülendirmesi çok iyi alınmalıdır. Tipik uyuzda kaşıntı, hastalığı ilk defa yaşayan hastalarda bulaşmadan 4-6 hafta sonrasında ortaya çıkmaktadır. Kaşıntı, hastalığı tekrar yaşayan kişilerde saatler-günler içerisinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bilişsel bozukluğu olan bireylerin (çok yaşlı, demanslı ya da mental retarde kişiler) kaşıntıyı ifade etme olasılığı daha düşüktür.
Uyuzda kaşıntının şiddeti kişiye göre değişmektedir. Bazıları için kaşıntı son derece şiddetli ve yaşam kalitesini derinden etkilerken, diğerleri için küçük bir şikayet olabilir. Uyuzda kaşıntının tipik olarak geceleri daha şiddetli olduğu tanımlanır (birçok deri hastalığında kaşıntı maalesef akşamları artar, bu nedenle gece kaşıntısı spesifik değildir).
Kaşıntı vücutta görünür uyuz lezyonlarının yerleşim yerinde olabilir veya vücudun herhangi bir yerinde olabilir. Kaşıntı bazı tedavilerle zayıflamış olabilir (örneğin kortikosteroidler) veya şiddetlenmiş olabilir (örneğin benzil benzoat). Özellikle çocuklarda kaşıntının kontrolsüz olması, kaşınan yerlerde derinin tırnaklar ile çizilmesi (ekskoriasyon) ve buna ait belirtilerin de görülmesine neden olmaktadır. Kaşıntının bu klinik özelliklerinin olduğu hastalar H1 olarak tanımlanır.
Uyuzlu Bir Birey ile Temas Öyküsü (H2)
Uyuz, insandan insana ciltten cilde temas yoluyla bulaşır. Giysi veya yatak takımı yoluyla bulaşma, klasik uyuz için nadirdir (Atipik Norveç uyuzunda - kabuklu uyuzunda bu şekilde bulaşma riski daha fazladır). Tipik uyuzda bulaşma riski, cilt temasının sıklığı, süresi ve temas edilen deri yüzey alanı ile ilgilidir. Bu nedenle aynı yatağı paylaşan kişiler arasında ve deri yüzey alanı daha düşük çocuklarda bulaşma riski en yüksektir. Sarkoptların deri temasında bulaşma için gereken minimum sürenin minimum 20 dakika olması gerektiği düşünülmektedir. Temas öyküsünün pozitif olduğu hastalar H2 olarak tanımlanır.
Deri Muayenesinde Spesifik Deri Lezyonları
Deri muayenesinde uyuz hastalığına spesifik deri bulgularına; sarkoptların deride açtıkları tüneller (burrow), erkeklerde genital alan lezyonları gibi, uyuz için tipik ve atipik lezyonlara, klinik bulguların tipik ve atipik dağılımlarına bakılmaktadır.
Sarkoptların Yuvaları, Açtıkları Tüneller (Burrows)
Tipik uyuzda bunların görülmesi hastalık için oldukça spesifiktir. Ancak bunlar klinik uyuzlu birçok bireyde görülmeyebilir. Bu tüneller dişi sarkopt tarafından deride epidermisin en üst tabakası olan st. corneum'un altında açılan, içerisinde bu dişi sarkopt, yumurtaları ve dışkıların bulunduğu tüneller şeklindedir.
Sarkoptun deride açtığı bu tünel/yuvalar deriden hafifçe kabarık, gümüşi-gri, beyaz veya açık kahverengi renkte, kavisli şekilde ipliksi yapılardır. Yaklaşık 3 ila 7 mm arasında uzunlukta ve yaklaşık olarak 0,4 mm genişliğindedirler. Çıplak gözle tünelin giriş alanı ve var ise sonunda sarkoptun yerleşimi görülebilir.
Dişi sarkopt, derinin sebum-lipid salgısı, nemi, kılların varlığı ve diğer faktörlerin etkisi ile vücudun belli alanlarına yerleşmektedir. Bu tüneller en sıklıkla avuç içi ve ayak tabanı deri katlantılarında, parmakların arasında ve kenarlarında, el ve ayak bileklerinde görülmektedir. Daha az sıklıkla erkeklerde genital alanda, kadınlarda göğüslerde, kalçada ve koltuk altında görülmektedir. Yuvalar genital bölgede, göğüslerde, kalçalarda ve aksillalarda daha az görülür. Koyu ten tiplerine sahip bireylerde bu yuvaların gözlenmesi daha zor olabilir. Kaşıntının mekanik etkisi ve sekonder deri enfeksiyonları bu tünellerin görünümünü bozabilir.
Tünellerin değerlendirilmesinde çıplak gözle muayene dışında dermoskopik muayene ve tünellerin boyanması ile tespiti yardımcı olabilir (mürekkep ya da cerrahi işaretleme kalemleri ile tünel şüpheli alanı boyanır ve sonra yıkanır. Bu, tünelin daha belirgin olmasını sağlamaktadır).
Klinik muayenede tünellerin belirlendiği hastalar B1 olarak tanımlanır.
Erkek Hastalarda Genital Lezyonlar
Erkek hastalarda skrotum ve peniste papüller ve nodüllerin varlığı tanısal açıdan oldukça değerlidir (erkek hastaların %10-30'unda görülmektedir, daha sıklıkla sıcak iklimlerde erkeklerde yüksek oranlardadır). Bu lezyonlar oldukça kaşıntılıdır.
Klinik muayenede genital alanda lezyonları olan hastalar B2 olarak tanımlanır.
Klinik muayenede tipik lezyonları ve klinik öyküsü olan hastalar B3 olarak tanımlanır.
Uyuzda Tipik ve Atipik Lezyonlar
Tipik Lezyonlar
Uyuzda tipik lezyonlar oldukça çeşitlidir. Bunlar gruplar oluşturan papüller, nodüller, püstüller ve veziküler lezyonlardır. Bunlar sıklıkla kaşıntı ile bozulmuş olabilirler. Bu lezyonlar arasında kaşıntıdan kaynaklanan deri belirtileri (ekskoriasyon, likenifikasyon, ekzematizasyon...) ve sekonder deri enfeksiyon belirtileri (impetiginizasyon...) de görülmektedir. Sarkopttan kaynaklanan tüneller ya da erkek hastalarda genital lezyonlar olmadığında bu belirtiler hastalarda uyuz şüphesini desteklemektedir.
Tipik lezyonlar olan papüller ya da nodüller küçük (5-10 mm), deriden kabarık yapılardır. Bu lezyonlar uyuz tedavisi başarı ile tamamlandıktan birkaç ay sonrasına kadar kalabilmekte ve belirtiler vermeye devam etmektedir. Lezyonlar genellikle kırmızı-pembe renktedir. Tipik lezyonlar arasında veziküller küçük su toplamaları şeklinde iken, püstüller bunların içi irin dolu formlarıdır. Uyuzda nadiren büyük büller oluşabilir. Kaşıntı ile birlikte bunların formları bozulabilir. Sekonder enfeksiyon eklenerek klinik formları değişebilmektedir. Tipik lezyon sayısı hafif uyuz olgularında 3-10 arasında değişirken, ağır klinik olgularında yüzlerce olabilmektedir.
Klinik muayenede tipik lezyonlar en sık yerleşim yeri olan 3 anatomik alanda 10-20 cm alanda yer alması ve hasta klinik öyküsünde bir bulgu var olan hastalar uyuz şüpheli ve C1 olarak tanımlanır.
Atipik Lezyonlar
Spesifik lezyonlar, tipik lezyonlar (tipik lezyonlar var ancak az sayıda yerleşim alanında) ve tipik vücut dağılımı gösteren durumların dışında atipik lezyonlar görülebilir. Bunların varlığında ayırıcı tanıda daha dikkatli olunmalıdır.
Klinik muayenede atipik lezyonlar ve atipik klinik dağılımı var ve hasta klinik öyküsünde iki bulgu var olan hastalar uyuz şüpheli ve C2 olarak tanımlanır.
Uyuzda Lezyonların Vücutta Dağılımı
Tipik ve atipik dağılım alanları aşağıdaki temsili resimde tanımlanmıştır. Baş ve saçlı deri tutulumu atipik tutulum başlığında çocuklarda ve yaşlı hastalarda daha sık görülmektedir.