- Gösterim: 15422
Son on yıldır, cildin daha sağlıklı, genç ve estetik görünmesi hatta gençleştirilmesi amacıyla medikal kozmetik ürünler ile fonksiyonel gıdaların birlikte kullanımı popüler bir yenilik olarak sunuluyor. Bu yaklaşım, cildi hem içeriden hem de dışarıdan iyileştirip yenilediği ve en derin cilt katmanlarına ulaşan devrim niteliğinde bir çözüm sunduğu reklamlarıyla pazarlanıyor. Fonksiyonel gıdalar, aynı zamanda kemik, kıkırdak, kalp ve damar sistemleri gibi vücudun diğer sistemleri için de benzer faydalar vadeder.
Hızla artan ve yönlendirilen sosyal algı, bizleri sağlıklı ve genç kalmak için ilaçlar yerine doğal ürünlere, fonksiyonel gıdalara ve güvenilir gıda takviyelerine yönlendiriyor.
Yeni duymaya başladığımız fonksiyonel gıda tanımını biraz daha detaylı açıklayalım. Bu tanım, vücudumuz için öncelikli, önemli ve yapısıyla etkinliği bilinen özel besinler için kullanılır. Bir gıdanın fonksiyonel kabul edilebilmesi için şu kriterleri taşıması gerekir:
- Sağlık Faydası: Sağlık açısından faydalı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olmalıdır.
- Bilimsel Kanıt: Hastalık/diyet ilişkisi konusunda bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir.
- Belirlenmiş Tüketim Miktarı: Günlük uygun alım miktarı, tıbbi ve beslenme bilgilerine dayanarak bilimsel olarak belirlenmiş olmalıdır.
- Güvenilirlik: Tüketimi güvenilir olmalıdır.
- Tanımlanmış Özellikler: Besin bileşenlerinin fizikokimyasal, niceliksel ve niteliksel özellikleri tanımlanmış olmalıdır.
- Doğal Yapı: Eğer gıda işlenerek fonksiyonel özellik kazanmışsa, besleyici özelliğinde kayıp olmamalıdır.
- Günlük Tüketim: Günlük beslenmede sıkça kullanılan bir gıda olmalıdır.
- Doğal Tüketim: Gıda, doğal olarak tüketildiği şekilde olmalıdır.
- İlaç Değildir: Söz konusu besin veya bileşeni, ilaç veya kapsül olarak kullanılan bir madde olmamalıdır.
Fonksiyonel gıda kavramı; diyet-hastalık ilişkisi, hızla yaşlanan dünya nüfusu, yetersiz ve dengesiz beslenme ve hastalıkların oluşmadan önlenmesi gibi faktörler nedeniyle son derece önemli hale gelmiştir. Ancak, 2012 yılında 100 milyar dolara ulaşan bir pazar ekonomisiyle bu alanın denetimi oldukça zor görünmektedir.
Bu makalede, son zamanlarda cilt sağlığı, gençleşme ve güzellik için yaygın olarak kullanılan bir fonksiyonel gıda olan kolajen peptitler ve kolajen desteklerinden bahsedeceğiz.
Kolajen Hidrolizat ve Kolajen Peptitler
Kolajen hidrolizat veya kolajen peptitler, son yıllarda vücuttaki kolajen üretimini artırarak kemik ve cilt sağlığını iyileştiren popüler bir fonksiyonel gıda haline gelmiştir. Günümüzde toz, granül ve sıvı olmak üzere çeşitli formlarda bulunmaktadır.
Kolajen, tüm vücut dokularımızdaki hücreler arasında bulunan ekstraselüler matriksi (ECM) oluşturan en önemli yapısal proteindir.
Kolajen, vücut proteinlerinin yaklaşık %30'unu oluşturur ve bu proteinin %40'ı deride bulunur. Derideki dermis tabakasının kuru ağırlığının ise %70'ini meydana getirir. Kolajen, dokularda amino asitlerden ve C vitamininin koordinasyonuyla üretilir.
Dermisin retiküler kısmında kolajen lifleri daha kalın ve yoğunken, papiller kısmında daha ince ve seyrektir. Deriden kemiklere, hatta gözdeki korneaya kadar kolajen, doku ve organ fonksiyonları için hayati öneme sahip bir proteindir.
Kolajenin Yapısı
Kolajen molekülleri, polipeptit zincirlerinden oluşur. Bu zincirler, Glisin-X-Y tekrarlarından meydana gelir. Bu yapıda "X" genellikle prolin, "Y" ise hidroksiprolin olarak bulunur. Bugüne kadar 50'den fazla kolajen türü tanımlanmıştır.
Kolajen polipeptit zincirleri, hem kendi içlerinde hem de diğer zincirlerle stabilizasyonu sağlayan hidrojen bağları kurar. Bu zincirler bir araya gelerek mikrofibrilleri ve daha sonra fibrilleri oluşturur. Kolajen proteininin toplam amino asitlerinin %57'sini glisin, prolin ve hidroksiprolin oluşturur.
Kolajen ve Derideki Rolü
Kolajen ailesinden Tip I, III ve IV kolajenler deride bulunurken, Tip II kolajen daha çok eklemlerde yer alır. Kolajenin eşsiz fiziksel yapısı, özellikle dermiste oluşturduğu ağ yapısıyla epidermisi destekler, ekstraselüler matris (ECM) yapısına katılarak deri dokusunun fonksiyonlarını ve hücresel ilişkilerini düzenler. Diğer ECM bileşenleriyle birlikte, cildin yapısını, elastikiyetini ve gerginliğini sağlar.
Kolajen, dokularda başlıca fibroblastlar tarafından üretilir, ancak birçok epitel hücresi de kolajen sentezine katılır. Deride, dermisin destek dokusunu oluşturan fibroblastlar, kolajen organizasyonunu düzenler. Çeşitli fiziksel ve kimyasal uyaranlar, fibroblastları aktive ederek çoğalmalarına ve dokularda yeni kolajen sentezinin artmasına neden olur.
Kolajen Kaybı ve Yaşlanma
Biyolojik yaşlanma, güneş ve ultraviyole kaynaklı fotoyaşlanma, rüzgar, kuruluk ve sıcaklık gibi fiziksel dış faktörler, sigara ve alkol kullanımı, stres, çevresel kirlenme ve beslenme yetersizlikleri gibi nedenlerle, 20’li yaşların ortalarından itibaren vücutta kolajen sentezi azalmaya başlar. Genlerimizin kontrolünde gerçekleşen biyolojik yaşlanma, bireysel farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar, kolajen ve elastindeki biyokimyasal değişikliklere bağlı olarak tüm dokuların fonksiyonlarını etkiler.
Kolajen kaybı, sentezindeki azalma ve biyokimyasal yapısındaki değişikliklerle birlikte cildimiz esnekliğini, parlaklığını ve yumuşaklığını kaybeder; matlaşır ve donuklaşır. Cilt yüzeyinde lekeler, ince çizgiler ve derin kırışıklıklar oluşur. Deri ve altındaki tüm dokularda yaşanan bu süreç, estetik anatomik alanlarda sarkmalara neden olur.
Genç bir cilt yapısı, %80 Tip I ve %15 Tip III kolajen içerir. Yaşlanmayla birlikte her yıl bu kolajen içeriğinin %1.5'ini kaybederiz ve yerini hasarlı elastin lifleri alır. Kolajen azalırken yapısında da değişimler olur; daha kalın, kısa ve kabalaşmış kolajen lifleri görülür. Ayrıca, ECM'deki hyaluronik asit de azalır.
Cilt Yaşlanması ve Kolajen Desteği
Derinin yaşlanması, genetik faktörlerin kontrolündeki içsel yaşlanma ve güneş gibi çevresel faktörlerden kaynaklanan dışsal yaşlanma olmak üzere karmaşık bir süreçtir. Bu süreçteki en önemli faktörler, metabolizma veya UV ışınlarıyla oluşan serbest oksijen radikalleri ve deride "ileri glikasyon son ürünleri" (AGE's) olarak bilinen moleküllerin oluşumudur.
Geçmişten bu yana cilt sağlığı, cilt hastalıkları ve yaşlanma karşıtı tedaviler için birçok gıda desteği kullanılmaktadır (örneğin esansiyel yağ asitleri, omega-3, omega-6 ve vitaminler). Kolajen hidrolizat ise, yukarıda bahsedilen sorunları azaltma, yavaşlatma ve hatta çözme iddiasıyla öne çıkmaktadır. Günümüzde bu ürünler; kozmetik ürünlerde, gıda (süt, meyve suyu, su vb.) ve besin takviyesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Kolajen hidrolizatın kullanımı ilk olarak kozmetik endüstrisinde görülmüştür. Birçok kozmetik üründe kolajen ve peptit gibi tanımlamalar yer alsa da, bilimsel çalışmalar, molekül büyüklüklerinin yüksek olması nedeniyle derimiz tarafından emilmediklerini ve iddia ettikleri etkileri gösteremediklerini ortaya koymuştur. Bu nedenle, son yıllarda nano teknolojilerle uygulanan kolajen ve protein peptitler üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.
Kolajen Hidrolizatın Elde Edilişi ve Bileşenleri
Kolajen hidrolizat, balık, domuz, koyun, tavuk ve sığır gibi hayvanların deri, tendon, ligament, kıkırdak ve kemiklerinden elde edilen kolajen proteinlerinin, enzimatik ve asidik yollarla parçalanması sonucu oluşan, suda çözünür hidrolize proteinlerdir. Normal beslenme düzenimizde kolajen gibi proteinleri hayvansal gıdalarla almaktayız. Kolajen açısından zengin yiyeceklere örnek olarak; kızarmış yılan balığı, sığır ve tavuk kemik suyu ile tavuk derisi verilebilir.
Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) gibi kurumlar, kolajen hidrolizatın gıda takviyesi olarak kullanımını güvenilir kabul etmektedir (GRAS - Generally Recognized As Safe olarak nitelendirilir) ve insanlarda alerjen olmadığı belirtilmektedir. Türk Gıda Kodeksi'ne göre de takviye edici gıdalar tebliğinde kolajen hidrolizatın gıdalarda kullanımı uygun bulunmuştur. Ancak asıl tartışma, bu ürünlerin iddia edildiği gibi cilt üzerindeki etkileri ne kadar sağladığıdır.
Kolajen içeren dokular, sıcak su gibi ısıya maruz kaldığında, yüksek molekül ağırlıklı (100 kDa) bir polipeptit olan jelatin ortaya çıkar. Jelatin, kolajenin denatüre olmuş (parçalanmış) formudur. Dokular 45 °C'nin üzerinde ısıtıldığında, kolajenin içindeki ve arasındaki hidrojen ve kovalent bağlar ayrışarak suda çözünebilir jelatine dönüşür. Jelatin, ağırlıklı olarak domuz derisi (%46), sığır derisi (%29,4), hayvan kemikleri (%23,1) ve balık derisi gibi farklı kaynaklardan elde edilir.
Jelatin hidrolize edildiğinde, molekül ağırlığı 3-6 kDa olan kolajen hidrolizat (KH) meydana gelir. KH'nin sindirim sisteminden emilimi ve biyoyararlanımı jelatinden daha yüksektir. Balık, domuz ve sığır kaynaklı kolajen hidrolizatının büyük bir kısmını Tip I ve III kolajen oluşturur.
Kolajen Hidrolizatın Emilimi
100 gram KH'nin amino asit dağılımı, Alanin, Arjinin, Glutamik asit, Glisin, Hidroksilizin, Hidroksiprolin, Serin, Prolin, Tirozin gibi temel amino asitleri ve İzolösin, Lösin, Lizin, Metiyonin, Fenilalanin, Histidin, Treonin ve Valin gibi esansiyel amino asitleri içerir. Bunun yanı sıra, dipeptitler ve tripeptitler gibi küçük polipeptitler de bulunur.
Ağız yoluyla alınan kolajen hidrolizatın %90'ından fazlası sindirim sisteminde kolajenaz enzimi tarafından sindirilir ve emilir. Bu emilimde, peptit taşıyıcı 1 (PepT1) rol oynar. Ancak emilen madde, kolajenin kendisi değil, yukarıda bahsedilen amino asitler, dipeptitler ve tripeptitler gibi parçalanma ürünleridir. Günlük kullanımı en az 10 gram olarak önerilen kolajen hidrolizat ağız yoluyla alındığında, kana geçenler kolajenin yapımında kullanılan prolin ve hidroksiprolin gibi amino asitlerdir.
Kolajen Hidrolizatın Vücut Üzerindeki Olumlu Etkileri
Kolajen hidrolizat (KH), vücutta birçok olumlu etki gösteren bir takviyedir. Bu etkiler, antioksidan özelliklerinden cilt sağlığına, osteoartrit tedavisine ve yara iyileşmesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
Antioksidan Etkiler: KH, kendisi güçlü bir antioksidandır. Aynı zamanda SOD, GSH-Px ve CAT gibi antioksidan enzimlerin aktivitesini artırır. Bu etkiyi, antioksidan yanıtta önemli rol oynayan Nuclear factor E2-related factor 2 (Nrf2) üzerinden gösterir.
Yaşlanma Karşıtı (Anti-aging) Etkiler: Kolajen hidrolizat, ciltteki nemi ve hidrasyonu artırarak cildin elastikiyetini yükseltir. Bu sayede, kırışıklıkların azalmasına yardımcı olur. Yapılan çalışmalar, günde 10 gram alındığında bu etkinin 6 haftalık kullanımdan sonra görüldüğünü göstermiştir. Ayrıca, kolajen sentezini ve yıkımını düzenleyerek yaşlanma karşıtı bir etki sağlar.
Osteoporoz ve Osteoartrit Üzerindeki Etkiler: Günlük 12 gram KH'nin, kalsiyum ve D vitamini ile birlikte alındığında osteoporoz ve osteoartrit tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir.
Yara İyileşmesi: Kolajen hidrolizatın, dokularda yara iyileşmesini ve yeni damar oluşumunu hızlandırdığı bilinmektedir. Bu etkiyi, VEGF ve FGF-2 gibi büyüme faktörleri aracılığıyla fibroblast aktivitesini artırarak gösterir.
Anti-inflamatuar (İltihap Karşıtı) Etki: Kolajen yapısında bulunan glisin, "glisinle çalışan klor kanalları (GlyR)" üzerinden etki ederek iltihap karşıtı bir rol oynar.
Diğer Etkiler:
-
Antitümör Etki: Kolajen hidrolizatın tümör oluşumuna karşı koruyucu etkileri olduğu bilinmektedir.
-
Antihipertansif Etki: İçeriğindeki glisin-lösin dipeptidi, anjiyotensin-I dönüştürücü enzimi (ACE) inhibe ederek sistolik kan basıncını düşürmeye yardımcı olur.
-
Antiaterosklerotik Etki: Kolajen, aterosklerozda rol oynayan plateletlerin aktivitesini ve agregasyonunu baskılar. Aynı zamanda lipid ve glikoz metabolizmasını da etkiler.
-
Hipoglisemik Etki: Glikoz toleransını düzenler ve insülin salınımını artırır.
Metninizi, daha anlaşılır, akıcı ve profesyonel bir dile çevirerek düzenledim. Başlıklar ve alt başlıklar ekleyerek her bir konuyu ayrı bir bölümde topladım. Anahtar kelimeleri vurgulayarak okumayı kolaylaştırdım.
Kolajen Hidrolizatın Cilt Üzerindeki Etkileri
Kolajen hidrolizatın (KH) cilt üzerindeki olumlu etkileri, özellikle nem ve yaşlanma karşıtı özellikleriyle dikkat çekmektedir.
-
Nemlendirici ve Kırışıklık Azaltıcı Etki: Özellikle kış aylarında, günde 10 gram KH alımının cilt üzerinde nemlendirici ve kırışıklık azaltıcı etkileri olduğu gösterilmiştir.
-
Artan Cilt Elastikiyeti: KH, cilt elastikiyetini artırır.
-
UV Hasarına Karşı Koruma: UVB gibi UV ışınlarının neden olduğu kolajen dejenerasyonunu azalttığı ve hatta onardığı gözlemlenmiştir.
-
Artan Hyaluronik Asit Üretimi: Ciltteki dermal fibroblastlarda hyaluronik asit üretimini artırır. Bu da epidermisin stratum korneum tabakasında nemi ve bariyer fonksiyonunu yükseltir.
KH'nin Emilimi ve Biyoyararlanımı: KH'nin ağız yoluyla alımından sonra, prolin-hidroksiprolin ve hidroksiprolin-glisin gibi dipeptitler, bağırsak hücrelerine Peptid Taşıyıcı 1 (PepT1) aracılığıyla alınır. Bunlar hücre içi hidrolize karşı dirençli oldukları için doğrudan kana geçer ve derideki fibroblastları uyarır. Bu etkiyi, özellikle hidroksiprolin-glisin dipeptidi daha güçlü gösterir. Hidroksiprolin, dermal fibroblastlarda hücre çoğalmasını ve HAS2 mRNA ile hyaluronik asit üretimini tetikler. Yapılan bir çalışmada, 200 nmol/ml prolin-hidroksiprolin dipeptid alımının hücre çoğalmasını 1,5 kat, hyaluronik asit sentezini ise 3,8 kat artırdığı bulunmuştur. KH'nin oral alımından sonra kandaki hidroksiprolin seviyesi 0,5-2 saat içinde maksimuma ulaşır.
Kaynak Farklılıkları ve Etkileri: Sığır, koyun, tavuk ve domuzlardan elde edilen KH'lerde daha çok Tip II kolajen bulunurken, bu kaynaklarda deli dana, el-ayak-ayak-ağız hastalığı ve kuş gribi gibi hastalıkların bulaşma riski de mevcuttur. Bu nedenle, son yıllarda daha çok Tip I kolajen içeren balık derisinden elde edilen KH'ler tercih edilmeye başlanmıştır. Balık derisinden elde edilen KH'lerin C vitamini ve glukozaminlerle birlikte kullanımı, 6 hafta içinde stratum korneum hidrasyonunu önemli ölçüde artırırken, sebum salınımını azaltır ve cilt pH'ında bir değişikliğe yol açmaz.
Kolajen Hidrolizatın Enzimatik Mekanizmalara Etkisi
Ciltteki destek dokusu olan ekstraselüler matristeki (ECM) kolajenler, matriks metalloproteinazlar (MMP'ler) tarafından parçalanır. Derinin yaşlanması sırasında kolajen azalması ve deri atrofisi, bu sürecin temel belirtilerindendir.
-
MMP1 ve MMP13 Tip I kolajeni parçalarken, MMP2 ise Tip IV kolajeni yıkar. MMP9 ise parçalanmış bu kolajenleri daha küçük yapılara sindirir.
-
KH'nin MMP'ler Üzerindeki Etkisi: 4 haftalık KH kullanımı, MMP2 aktivitesini baskılarken, MMP9 üzerindeki etkisi gösterilememiştir. MMP2'nin baskılanması, derin kırışıklıkların oluşumunda rol oynayan Tip IV kolajenin artmasına yol açar.
-
MMP'lerin İkili Etkisi: MMP'ler, kolajeni doğrudan parçalayarak ve oluşan parçaların dolaylı olarak yeni kolajen sentezini baskılamasıyla iki yönlü bir etki yaratır. MMP13'ün Tip I kolajeni büyük parçalara ayırması, kolajen sentezini baskılar. Daha sonra MMP9, bu büyük parçaları daha küçük yapılara ayırarak baskıyı azaltır.
KH ve Cildin Nem Dengesi
Sağlıklı bir cilt, sağlıklı bir bariyer sistemi demektir. Cildin en dış tabakası olan stratum korneum, vücudun dış ortamla temas eden en geniş yüzeyidir ve en önemli görevi, cildin nemini ve dış etkenlere karşı koruyucu bariyerini sağlamaktır.
-
Stratum Korneumun Yapısı: 15-20 katmanlı yassı epitel hücrelerinden oluşur ve kalınlığı 1 µm'dir. Bazal tabakadan stratum korneuma doğru çıkan epidermal hücreler, yaklaşık bir ay süren bir yolculuk sonunda ölü hale gelir ve yaklaşık 14 gün içinde dökülürler.
-
Fizyolojik Sağlıklı Stratum Korneum: Yeterli hidrofilik molekül, seramid ve yağ içeriği, iyi bir sebum bariyeri, yeterli keratolitik enzim fonksiyonu ve dengeli bir pH'a sahiptir. Seramidler, kolajen, peptitler ve yağlar, derinin nem içeriği için hayati öneme sahiptir.
-
Lameller Yapı: Epidermal hücrelerin içindeki lipitler, stratum korneuma ulaştıklarında hücreler arası boşluğa çıkarak lameller yapılar oluşturur. Bu yapılar, epidermal su kaybını engeller ve dış kimyasalların cilde nüfuz etmesini önler.
-
Seramidler: Seramidler, kolesterol ve yağ asitlerinden oluşan bu lipidler, su-yağ katmanlarını oluşturur. Ciltte 12 farklı seramid izoformu bulunur. Atopik dermatit hastalarında seramid 1 seviyeleri düşüktür ve yaşla birlikte seramidler azalarak cilt kuruluğuna neden olur.
Diğer Alanlardaki Etkileri: KH, cilt dışında tırnakların ve saçların kalınlığını ve uzama hızını artırarak bu dokular üzerinde de olumlu etkiler gösterir.
KH İçeriğindeki Glisinin Önemi
Kolajen içeriğinin %35'ini glisin oluşturur. Glisin, esansiyel olmayan amino asitlerin en küçüğüdür ve uyku kalitesini artırmada önemli bir rol oynar. Uykudan önce alındığında, derin uykuya geçişi kolaylaştırır ve sabah yorgunluğunu azaltır. Uyku, vücut ve cilt sağlığı için kritik öneme sahiptir. Uyku sırasında salgılanan büyüme hormonları, özellikle gece 01:00 civarında, deri hücrelerinin yenilenmesi için kullanılır. Düzensiz uyku ise hormonal dengesizliklere, immün sistem ve otonom sinir sistemi bozukluklarına yol açarak akne gibi cilt sorunlarına neden olabilir.
Sonuç
Fonksiyonel gıdalar arasında yer alan kolajen hidrolizat (KH) gibi takviyeler, cilt kuruluğu veya yaşlanma karşıtı tedaviler için tek başına yeterli değildir. Sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmak için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu nedenle, aşağıdakilere dikkat etmek son derece önemlidir:
-
Bol su içmek
-
Sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek
-
Düzenli egzersiz yapmak
-
Kaliteli uyku uyumak
-
Alkol ve sigaradan uzak durmak
-
Güneşten korunmak
-
İçeriği zenginleştirilmiş medikal cilt bakım ürünleri kullanmak
Bu alışkanlıklara ek olarak, antioksidanlar, C vitamini ve diğer fonksiyonel gıda takviyeleri de kullanılmalıdır.