- Gösterim: 10589
Derinin yaşlanma süreci dış ve içsel faktörlerin kontrolündedir.
Dış kaynaklı yani ekstrinsik yaşlanma güneş ve/veya ışık kaynaklıdır. Bu yaşlanma foto-yaşlanma olarak tanımlanmaktadır.
Foto-yaşlanma uzun süreli güneşe maruz kalan cildimizde gelişen değişikliklerin bütünüdür.
1986 yılına kadar derinin güneş kaynaklı yaşlanması “dermatoheliosis” olarak tanımlanmış ancak bu yıldan sonra bu tanımlama yerine foto-yaşlanma; photoaging tanımı kullanılmaya başlanmıştır.
Foto-yaşlanma kronik yaşlanmanın aslında hızlandırılmış biçimidir.
Foto-yaşlanma güneşe maruz kalma düzeyine göre yaşımızdan bağımsız olarak daha erken yaşlarda oraya çıkabilmektedir.
Derimizin güneş başta olmak üzere ışık kaynaklarına verdiği olumsuz yaşlanma cevabı hepimizde farklıdır. Bu fark deri tipimizden, genetik ve etnik deri özelliklerimizden, bulunduğumuz coğrafik bölgenin güneş yoğunluğundan, güneşlenme ile açık alan aktivitelerimizden ve güneşten korunma yöntemlerimizde kaynaklanmaktadır.
Fotoyaşlanma normal yaşlanma gibi aslında kaçınılmaz bir süreçtir. Ancak neden olduğu olumsuz cilt değişiklileri; estetiğimizi, sosyo-kültürel ve kişisel ilişkilerimizi etkilemektedir.
Estetiğin güzellik iddiaları değişmekle birlikte temeli daha genç görünmeye dayanmaktadır. Foto-yaşlanmada bu noktada son derece önem kazanmaktadır.
Foto-yaşlanmadan güneş ışınlarının ultraviolet-UV bölümü sorumludur. UV nin yüksek rakımlarda ve ekvatora yakın olan coğrafik alanlarda daha yoğun olduğunu biliyoruz. Dünya üzerinde anakaraların kuzey yarım kürede olması ve insan nüfusunun yoğunluğu nedeni ile foto-yaşlanma daha çok kuzey yarım kürede görülmektedir.
Neden başlıca güneş olduğuna göre aslında açık tenlilerin ana problemidir. Ancak toplumların kültürel özellikleri de foto-yaşlanmada etkendir. Örneğin Asya ırkları açık tenlidir. Ancak Asya kültürlerinde kadının açık tenli olması gerekmekte yani günlük hayatında güneşten uzak kalmaktadır. Buda açık teli olmasına karşın foto-yaşlanmanın az olması anlamına gelmektedir. Asya kültüründe beslenme alışkanlığında antioksidanların kullanımının foto-yaşlanmayı engellediği de gösterilmiştir.
Foto-yaşlanma tüm yaşam boyunca güneşe maruz kalınan toplam süre ile ilişkilidir. Buda zamanla artmaktadır. Mesleki nedenlerle açık alanda çalışan kişilerde(denizci, çiftçi, inşaat işçileri, uzun yol şoförleri gibi) yada dış alan aktivitesi yoğun kişilerde foto-yaşlanma daha sık gözlenmektedir.
Foto-yaşlanmada derideki melanin miktarı önemlidir. Derideki melanin UV absorbe eder ve UV ışınlarının zararlı etkilerinden deriyi korumaktadır. Bu nedenle açık tenlilerde foto-yaşlanma daha belirgindir.
Sıklıkla kronik UV maruz kalınan vücut alanlarında; yüz, ense, dekolte alanı, önkol ve el sırtında gözlenmektedir.
100 yıl önce üst sosyo-ekonomik sınıflarda güneşleme ve bronzlaşma istenilmezdi. Bu nedenle vücut kapalı giysiler ve büyük şapkalar ile güneşten korunulmakta idi. İkinci Dünya Savaşından sonra bu kültürel alışkanlık hızla değişti. Sağlıklı görünme hatta estetik görünüm bronz bir tenle tanımlanmaya başlandı.
Son 50 yılda hızla değişen yaşam şekli, kışın daha güneşli yerlere yapılan turizm seyahatleri, açık alan aktivite ve işlerin artışı hatta solaryum merkezlerine olan talebin artışı daha fazla foto-yaşlanmayı getirdi.
Dünya iklim ve atmosferinde ozon tabaksındaki değişiklikler yeryüzünde daha fazla UVB ye maruz kalınmasına neden oldu.
Aşağıdaki klasik resimde uzun yol şoförü olan kişinin sol yüzünde uzun süreli güneşe maruz kalma sonu gelişen foto yaşlanma görülmektedir.
Foto-yaşlanmanın mekanizması
Deri tipi foto-yaşlanmada son derce önemlidir. Deri tipi I-II olanlarda, sarışın ve mavi gözlülerde koyu tenlilere göre foto-yaşlanma daha sık gözlenmektedir.
Güneş ve yapay ışık kaynaklı UV-A (320–400 nm) ve UV-B (290–320 nm) foto-yaşlanmadan sorumludur. UV deriye ulaştığında bunun %5 i yansımakta geriye kalanı deriyi geçmekte, dağılmakta yada deri yapıları tarafından emilmekte. UV deride asıl etkisi deri destek dokusu üzerinedir. UV deride deri de serbest oksijen radikalleri oluşmasındaki en önemli uyarandır. Deriye gelen UV ışınları dalga boyları ile ilişkili olarak farklı derinlikteki yapılar tarafından emilir ve bu yapılarda hasar yapmaktadır. Özellikle hücre DNA sı, membranı ve hücre proteinlerini etkilemektedir.
Bu proteinler kromofor olarak tanılanır. Deride başlıca kromoforlar ise nükleik asitler, aromatik amino asitler ve melanindir. UV-A uzun dalga boyu ile deride daha derin dokulara inebilmekte. UVA nın % 20-30 u dermişe ulaşabilmektedir. UVA ışınları epidermis+ dermisdeki fibroblastları etkilemektedir. UV-B ye göre yeryüzüne 10 kat daha yoğun ulaşabilmesi nedeni ile foto-yaşlanmadan daha fazla sorumludur. UV-A derinin alt tabakası olan dermişte; damarlar ve hücre destek dokusunda hasar yapmaktadır. Serbest oksijen radikalleri yaparak indirek yoldan hücre hasarına neden olmaktadır. UV-B deride daha çok % 70 oranında epidermiste özellikle epidermisin en üst tabakası st. corneum tarafından emilmektedir. % 20 si daha alt epidermal tabakalar ulaşmakta. UVB nin ancak % 10 nu dermise ulaşmaktadır.
Deride hasarı daha çok epidermis düzeyinde epidermal hücre DNA sı üzerinde yapmaktadır. UV-B deride güneş yanıkları, güneş kaynaklı kanserler ve immün sistemi baskılama özelliklerine sahiptir. Deride oluşan UV serbest oksijen radikallerini(ROS) açığa çıkarmaktadır. Bunlar hidrojen peroksit, hidroksil radikalleri, süperoksit anyonları, peroksit ve serbest tek moleküler oksijendir. Bunun sonucunda deride protein oksidasyonu, lipit peroksidasyonu ve DNA’da hasar ve sonuçta üst dermiste kollagen yıkımı ve anormal elastin birikimi (solar elastozis) ile karakterize foto-yaşlanma oluşur.
İdeal koşullarda deri kendini serbest radikallerin hasarından korumak için çok sayıda enzimatik ve non-enzimatik antioksidanlar kullanır. Enzimatik antioksidanlar glutatyon peroksidaz, süperoksit dismutaz, glukoz-6-fosfat dehidrojenaz, katalaz, non-enzimatik antioksidanlar vitamin C, glutatyon, vitamin E, koenzim Q10 (ubikinon 10) ve alfa lipoik asittir. Kronolojik yaşlanmayla beraber ultraviyole ışığının doğal antioksidanları tükettiği de bilinmektedir.
Deri hücrelerinde özellikle hücre mitokondri DNA sında mutasyona neden olmaktadır. Hücre DNA sında telomer kısalmalarına neden olmaktadır. Bu değişimler deride maling tümörlerin gelişimine neden olmaktadır. Deride foto-yaşlanma biyolojik bir kompleks sürecidir ve derinin tüm histolojik tabaklarını etkilemektedir.
Foto-yaşlanma kümülatif yani birikim sürecidir ve deri tipi ile maruz kalınan UV sürecine bağlıdır.
Foto-yaşlanma sıklıkla yüz, boyun, dekolte ve el üstleri gibi daha fazla ve uzun süre güneşe maruz kalınan alanlarda gözlenmektedir.
Foto-yaşlanmada deride birçok değişiklik meydana gelmektedir. Bunlar; deride keratinositler, melanositler, fbroblastlar ve endotel hücrelerinde UV neden olduğu değişimlere bağlı olarak gelişmektedir. Foto-yaşlanmada abnormal elastin dokusu deride birikmektedir. Bu birikimle birlikte deride kollajen fiberlerinin dağılımı değişmekte, kollajen yıkımı artmakta, düzensiz fibrobastik aktivite gözlenmekte, yanlış yapılanmış glikozaminoglikanlar ve proteoglikanlar artmakta, deride mast hücre nötrofiller artmakta, dermis ve epidermis arasında birleşme düzensizleşmekte, buradaki anchoring fibriller azalmakta, damar duvarları kalınlaşmakta, damarsal yapılar azalmakta, bazıları genişlemekte, epidermis kalınlaşmaktadır.
Foto yaşlanma ile deride ince çizgilenmeler, kırışıklıklar, lekeler, kılcal damar artışları, çillenmeler, derinin kabalaşması, canlılığını kaybetmesi, ve derinin elastikiyetini kaybetmesini görmekteyiz. Bu sürecin artması ile derin kırışıklıklar, deride incelme, açık komedonlar, milia, deri yüzeyinde kaldırım taşı görünümü, deri altı kanaması olan purpuralar ve epidermis ile dermiste elastozis ile kalınlaşma görülmektedir.
Deri destek dokuları olan cilt altı yağ dokusu hatta altta kemik dokuların kaybı ve yer çekimi etkisi ile estetik anatomik alanların aşağı-içeri doğru yer değişimi gözlenmektedir.
Foto yaşlanmada klinik sınıflama
Foto-yaşlanmada klinik şiddetin belirlenmesinde son yıllarda Griffith ve arkadaşlarının “foto-yaşlanma derecelendirmesi” kullanılmaktadır. Bunun için aşağıdaki 5 resim üzerinden hastanın mevcut kliniği karşılaştırılarak yapılmaktadır.
Bu fotoğraflarda 0, 2, 4, 6 ve 8 dereceler belirlenmiştir. Hastaya bunlara göre 1-9 arasında bir puan verilmektedir.
Bu derecelendirme ile hastaya yapılacak tedavi belirlemektedir.
Foto-yaşlanmada klinik belirtiler
Epidermal yapılardan kaynaklanan değişimler
Foto yaşlanma ile epidermisin en üst tabakası olan st. corneum ve st. granulosum kalınlaşmakta, bu epidermisin kalınlığını arttırmakta, epidermal musin azalması ile deri kurumakta ve kabalaşmakta.
Melanositlerden kaynaklanan değişimler
Her on yılda deride melanosit yoğunluğu % 10-20 oranında azalmaktadır. Buna karşın güneşe maruz kalınması melanosit yoğunluğunu arttırmaktadır. Bununla birlikte foto yaşlanmada deride melanosit yoğunluğu azalmakta yada artmaktadır.
Hiperpigmentasyon mottled, diffüz, efelid ve lentigo şeklinde olmaktadır.
Hipopigmentasyon gutta-yağmur damlası şeklinde olabilmektedir.
Dermal yapılardan kaynaklanan değişimler
Fibroblastlar-destek dokudan kaynaklanan değişimler
Göz dış alanında Kaz Ayakları Çizgileri
Favre-Racouchot hastalığı
İleri yaşlarda elastozis hatta nodüler elastozis ile deride kistler, komedonların ortaya çıkmasıdır. Sıklıkla yanaklar, göz çevresi, şakaklar ve burunda gözlenmektedir.
Cutis rhomboidalis nuchae
Ensede deride elastozise bağlı gelişen sarı deri rengi ile birlikte rhomboidal görüntüyü tanımlamaktadır.
Colloid milium
Anormal elastin fibelerin nodüller oluşturmasından kaynaklanmaktadır.
Sebase bezlerde ve sebum yapımında değişiklikler
Sebase bezlerin sayısında değişim olmamakla birlikte özellikle kadınlarda menopoz sonrasında sebum yapımı azalmaktadır. Erkeklerde ise sebum yapı 70-80 yaşlara kadar aynıdır.
UVA nın deride derine ulaşması etkisi ile sebase bezlerde büyüme olmaktadır.
Deri damarsal yapılarda değişimler
Foto yaşlanma ile deride kan dolaşımı azalmaktadır. Damar duvarları güneş ile başlangıçta kalınlaşmakta daha sonra incelmektedir. Buda damarların genişleyerek telenjektazilerin gelişmesine neden olmaktadır. Telenjektaziler yüzde simetrik yerleşmekte ve sıklıkla yanak, burun kanatlarına ve boyuna yerleşmektedir.
Tırnak ve ter bezlerinde değişimler
Foto yaşlanmada miks değişimler
Buna en güzel örnek “poikiloderma of civatta” dır.