- Gösterim: 9434
Delüzyonel parazitoz; dermatolojik olarak herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, kișinin vücudunun içinde yada deri yüzeyinde parazitler tarafından enfekte olduğu yönünde ısraralı düşünceler ile seyreden sanrısal bir bozukluktur. Dermatolojik hastalıklar arasında "psikojenik pruritus" başlığı altında sınıflandırılmakta. Morgellons hastalığı, parazitik deliryum, psikojenik parazitoz, parazitofobi, dermatofobi gibi tanımlarda kullanılmakta.
Delüzyonel parazitoz hastalarının 50 yaş altı ve üstünde farklı özellikler gösterdiğini görmekteyiz. 20-30 yaş döneminde kadınlarda erkeklerden 2 kat sık görülürken 50 yaş sonrasında 3 kat olacak şekilde kadınlarda daha sık görülmekte. Delüzyonel parazitozlu hastaların çoğu iyi eğitim almış, evli kadınlardır. Hastalar sıklıkla işten kovulma, işini kaybetme, sağlık problemleri, çocukların evden gitmesi, eşin ölümü gibi psikolojik-sosyal-ekonomik problemler sonrası gelişen sosyal izalasyon sonrası başlamakta. Ayrıca hastalar çevrelerine, özellikle diğer aile üyelerine, parazitleri bulaştırcakları korkusu duyararlar ve sosyal izalasyonlarını arttıracak koruyucu önlemler alırlar. Delüzyonel parazitoz hastalarında parazitik sanrı ve deride artmış duyarlılık genellikle kronik uykusuzluk-insomnia ile sonuçlanır. Hastalık tek bir kişide görülmesine rağmen bazen birden fazla kişide hatta ailenin tüm bireylerinde görülebilmekte. Bu birlikteliklerde bir psikiyatrik sendrom olan “paylaşılmış psikotik bozukluk" buna eklenmiş olabilir. Bu birliktelik genellikle aile bireyleri arasında görülmektedir. Ailenin iki bireyine “folie à deux”, üç bireyinde “folie à trois”, tüm ailede “folie à famille” olarak adlandırılmakta. Hastalığın ilk geliştiği dominant kişi iyileştiğinde etkilenen diğer kişilerin de iyileştiği görülmekte.
Bu hastalar topladıkları vücut ve çevresel örnekleri kutular, şişeler, kağıtlar, plastik torbalara koyarak ve/veya selofan bantlara yapıştırarak biriktirirler. Genellikle tanımladıkları parazitin adını yazarak işaretler ve adeta koleksiyon yaparlar. “Kibrit kutusu belirtisi" olarak bilinen bu fenomen hastaların yarısından daha fazlasında görülmektedir. Bu örnekler doktor yada entomolog/parazitologlar tarafından detaylı/mikroskopik inceleme için toplanmakta. Hastaların bu örnekler yanında şikayetlerini ve öykülerini detaylı olarak anlattıkları yazılı dökümanlar, fotoğraflar içeren dosyalar hazırlamakta. Hastaların sanrılarındaki parazitler ile ilgili, parazitlerin yaşam döngüleri ve davranışlarına dönük karmaşık, bilimsel/bilim dışı detaylı ve yoğun bilgileri bulunmaktadır. Sanrılarına inanılmadığında, parazit sanrıları bilimsel olarak çürütüldüğünde ciddiye alınmadıklarını hissederler ve sert tepkiler gösterirler. Bu kişiler aksi ispatlansa bile sürekli parazit sanrılarını kanıtlamaya çalışarak doktorları ikna etmeye uğraşırlar sık doktor değiştiriler. Psikiyatri desteğini çoğunlukla red ederler.
Delüzyonel parazitozda genel olarak cilt lezyonları ile seyreden klinik tablo daha belirgindiri. Cilt dışında tırnak, saç ve kıllar, sindirim sistemi, ağız içinde ve gözde parazit olduğu şeklinde düşünceleri olan olgular da bildirilmiştir. Delüzyonel parazitozda deri belirtileri hastalığın tanısının konduğu döneme göre değişkenlik gösterir. Çok az cilt bulgusu olabilirken bazılarında parazitleri arayıp ortaya çıkarma çabasından kaynaklanan ekskoriasyon, likenifikasyon, prurigo nodularis ve açık ülserasyon; sürekli kullanılan dermatolojik ilaçlara bağlı irritan kontakt dermatit geliştiği görülebilir. Cilt lezyonları tipik olarak hastanın ellerinin kolay ulaşabileceği yerlerdedir ancak bazen ulaşmakta zorlanacağı yerlerde de olabilir. Lezyonlar paraziter sanrının olduğu alanlarda dağılım göstermekte; sıklıkla saçlı deri, koltuk altı, genital alan kollar ve gövde gibi.
Parazitlerin derinin içinde kımıldadığı, gezindiği, ısırdığı ya da deldiği şeklinde duyumsamalar olur. Hastalar deriye ek olarak göz, burun, kulak, ağız, dışkı ve giysiler ile yaşam alanlarındaki eşyalarıı(yatak ve ev eşyaları vb) kontrol ederler. Yaşlı hastalarda bedenleri değil çevresinin parazit istilasına uğradığına dönük sanrılarda bildirilmiştir.
Hastaların ısrarlı parazit varlığı düşünceleri sık banyo yapma, giysi değiştirme, giysi ve ev eşyalarının atılmasına, yoğun temizlenmesine, derileri ve çevrelerinde gereksiz dezenfektan ve pestisit kullanımına neden olmakta. Sanrıların azalması ile kinik hafif rahatlarken deri yüzeyinde nortmal bir lezyon ve çevrelerindeki artefaktlar sanrılarını arttrımakta klinik alevlenmeler yaşanmakta. Bu hastalar sıklıkla önceki doktorlar tarafından yetersiz muayene yapıldığından, tanısının konulamadığından şikayet etmekte.
Bu hastaların kişisel ilişki, medya ve sağlıkla ilgili çok abartılı ilgisinin paraziter hastalıklara karşı farkındalığını arttırdığı, normal deri belirtilerini sanrılı bir abartı haline getirdiğini görmekteyiz. Örneğin çevremizde paraziter hastalıkları zaman zaman duyarız(uyuz-bitlenme hastaları ile bulaşıcı olmaya temaslarımız gibi). Bu temaslardan sonra hepimizde kısa süreli bir kaşıntı ve hastalığın bulaşmış olabileceği kuşkusu nadir değildir. Fakat şüphenin kesin bulaşma sanrısına dönüşmesi, paraziter hastalık hakkında daha fazla bilgi öğrenme çabası, öğrenme ile paraziter hastalık bulgularını ve paraziti sanrısını yaratması gibi gittikçe artan bir kısır döngü başlamakta. Bu süreçte kişi yeni duyuları ve şikayetlerini bu parazit sanrısına bağlamakta, belirtileri yanlış yorumlamakta ve paraziter sanrısını destekleyen bulgular olarak algılamakta. Artmış stres bulguları hastalığın şiddetini artırabilir.
Hastalığı aydınlatmak için birçok hipotez geliştirilmesine rağmen sabit bir görüş bulunmamakta. Psikiyatrik bir hastalık olmasına rağmen hastaların sıklıkla aile hekimleri, cildiye ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına hatta böcek bilimcileri-entomologlara başvurmaları nedeni ile tanı ve tedavide gecikmeler yaşanmakta.
Delüzyonel parazitoz altta yatan neden/nedenlere göre birincil-primer(bir neden olmaksızın) ve ikincil-sekonder(başka bir nedene bağlı olarak) bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmakta. İkincil grup fonksiyonel-işlevsel ve organik olarak ikiye ayrılabilir. İşlevsel olan psikiyatrik bir hastalığa, organik olan ise fiziksel bir hastalığa ikincil gelişenleri tanımlamak için kullanılır. Özellikle şizofreni, demans, depresyon, nöropatiler, kardiyovasküler hastalıkların kronik iskemiye bağklı kortikal atrofisi, talamusun dejenerasyonuna bağlı duysal kusurlar, pariatal beyin bölgesinin bozuklukları ve kafa travmalarından sonra sıklıkla karşılaşılabilir. Diyabet, böbrek yetmezliği, hepatit, vitamin B12 eksikliği, multiple skleroz gibi bazı fiziksel hastalıklarla birlikte olabilir. İkincil delüzyonel parazitoz ayrıca amfetamin ve kokain intoksikasyonu ya da başka ilaçların yan etkisi((bleomisin, ketokonazol, meflokin, topiramat, siprofloksasin, steroid, nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar, fenelzin, klonidin, kaptopril vb) sonucu geçici olarak da ortaya çıkabilmektedir. Eroin yoksunluğu sonucu ortaya çıkan delüzyonel parazitoz olgularıda bildirilmiştir. Son yıllarda delüzyonel parazitoz gelişiminde azalmış striatal dopamin taşıyıcı fonksiyonunun rol oynadığı görüşü benimsenmekte. Kokain, pemolin, metilfenidat gibi dopamin taşıyıcı inhibitörleri kullanımı ile indüklenen delüzyonel parazitoz olgularından yola çıkarak dopamin taşıyıcı fonksiyonunda azalmanın delüzyonel parazitozun etyolojisini desteklemekte.
Parazitoz sanrılarının ortaya çıkmasına neden ne olursa olsun psikodinamik formülasyonu ortaktır. Formülasyonda en önemli iki özellik suçluluk duygusu ve yansıtmadır. Örneğin bir parazitin istilasına uğradığından yakınan hastada psikotik biçimde kendini kirli olmakla suçluyor olabilir.
Çoğu insan böcek, kene, örümcek ve akrep gibi artropodlardan huylanır, sağlıksız ve pis yaratıklar olduğunu düşünür. Bu hayvanlar insanlarda korku, iğrenme, nefret gibi negatif duygulara yol açar. Renkli kelebekler ve uğur böcekleri bu genel kuralın dışında kalarak genellikle hoşlanma ve eğlenme hissi uyandırırlar. Bal, propolis, arı sütü üretiminde ve polen taşımada çok önemli olduğu bilinen arılar da bu bağlamda saygı gören böceklerdedir. Ancak arılar da soktukları, ağrıya yol açtıkları ve bazen toksinleri ile alerji geliştirerek hayatı tehdit ettikleri için yine korku kaynağıdırlar. Entomofobi (İnsektofobi olarak da bilinir) insektlere, artropodlara ve hatta böcek kurtları gibi her türlü haşerata karşı anormal bir korku ya da tiksinti duyulması halidir. Bu durum bir çeşit ankiyete veya panik atak formunda, hafiften şiddetliye kadar değişebilen farklı emosyonel reaksiyonlara neden olur. Benzer bir fenomen örümceklerden korku duyulması hali olan araknofobide de bilinir. Gerçek bir böcek veya örümcek fobisi; böcekler, akarlar, örümcekler ve benzer fobik objelerden kaçınmaya zorlanma ve rasyonel olmayan inatçı bir korku olarak tanımlanır ve bu fobik kişiler korkularının uygunsuz, anlamsız ve aşırı olduğunu bilmelerine karşın belirgin bir sıkıntıya girerler. Böceklerden kaçınmak için sık sık odalarını ve halılarını temizler, zeminleri siler, böcek kırıcılarla her yeri spreyler, kapı ve pencereleri tıkarlar. Böcek ve örümceklerin biyolojileri üzerine kitap okuma veya belgesel filmler izlemenin bu tür fobileri azalttığı düşünülmektedir.
Ritüel halinde deri temizliği yapan ve buna bağlı derisinde lezyonlar gelişen, ancak bir takım hayvancıklarla enfeste olduğu saplantısı olmayan obsesif kompulsif hastalıklardan ayırt edilmelidir. Obsesif hastalarda, kirlilik veya hastalık bulaşacağına dair takıntılı korkular veya önlenemeyen el yıkama düşüncesi sterotipik temizlik hareketine neden olmaktadır. Hasta bunun anlamsızlığının farkında olmasına rağmen bu eylemi yapmazsa anksiyete yaşamaktadır. Delüzyonel parazitozun obsesif kompulsif bozukluktan ayırt edilmesi gerekir. Obsesif kompulsif bozuklukta kişi bu düşüncesinin saçma olduğunun farkındadır ve buna engel olamamaktadır. Bu düşünceden kurtulmak için rahatlıklar yardım alamak istemektedir. Delüzyonel parazitozda ise parazitoz sanrısını kabul etmez, sanrısına engel olamamaktadır ve asıl olarak var olduğuna ianandığı parazitlerden kurtulmak istemektedir. Ancak iki hastalık arasındaki sınırı belirlemek zordur ve mutlaka psikiyatri konsültasyonu yapılmalıdır.
Öncelikli olarak parazitoz olduğunu düşünen bir hastada gerçek parazitozlarla ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Klinik muayene, mikroskopi ve gerekli laboratuar incelemeleri mutlaka yapılarak hasta ile paylaşılmalıdır. Hastanın tekrarlayan kontrol muayeneleri yapılarak parazit varlığı ile topladığı örnekler hasta ile birlikte değerlendirilmelidir. İlk adım delüzyonel parazitozda altta organik patolojinin olup olmadığının belirlenmesidir. Şayet altta yatan herhangi bir hastalık varsa tam olarak tedavi edilmelidir.
Bu hasta guruplarında tedavide en önemli basamağın hasta hekim arasında oluşan güvenin olduğunu vurgulaması açısından önemlidir. Bu hasta gurupları sanrısal inanışlarının kabul edilmemesine karşı öfkeli ve görüşme yapma konusunda isteksizdirler. Hastanın sıkıntı ve maruziyetlerine empati kurularak yaklaşılmalıdır. Belkide en önemlisi hastaya ne olursa olsun parazitik sanrılarını arttrıracak yeni bir hastalık tanısı eklenmemelidir. Tanısal doğruluğundan emin olunmadığı sürece uyuz, bitlenme veya kuş akarları gibi ektoparaziter hastalıklar yada çok çok nadir karşılaşılan hastalıklardan bahsedilmemelidir. Egzotik hastalıklardan bahsedilmesi, yalnızca hastanın saplantısının daha da güçlenmesine ve probleminin gerçek olduğuna daha da inanmasına neden olur.
Hastalığın şiddetinin tahmin edilmesinde, yaşam kalitesindeki bozukluğun değerlendirilmesi yararlı olur(Hasta ve yakınlarının yaşamına olumsuz etkileri ile yaşamı ciddi şekilde tehdit edebilen bir ruhsal bozukluktur).
Delüzyonel parazitoz kesinlikle psikiyatrinin konusu olması nedeni ile tedavi ve takip psikiyatri tarafından yapılmalıdır. Tedavide ilaç olarak sıklıkla antipsikotik ilaçlar, bunun yanısıra antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılabilir.
Kortikosteroid kremler ve losyonlar cilt lezyonlarının hafifletilmesinde kullanılabilmektedir. Kaşıntıya karşı antihistaminikler mutlşaka verilmelidir.