- Gösterim: 12963
Aşırı terleme ve vücut kokusu; sosyal ilişkilerimizde ciddi bir problem. Fiziksel ve sosyal aktivitemizi kısıtladığı gibi ciddi psikolojik problemlere neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte. Bu problemin çözümü için yakın çevremizden, basından ve sosyal medyadan birçok öneriler duyarız. Kişisel hiyjen ürünleri(deodorant, antiperspirant, sabun, duş jeli....), özel giysiler, beslenme alışkanlıklarımızda öneriler...ben kullandım bana çok iyi geldi önerileri....Karbonat yada sodayı mısır nişastı ile karıştırıp çok terleyen yerlere gece sür, limon sür, buğday çimeni suyu shotları, bol domates ye yada dometes suyu iç, yeşil çay, siyah çay .... bunların ne kadar çözüm sağladıkları tartışmalı. Ancak son yıllarda domates üzerine yaplan bir çalışma aşırı terleme ve koku üzerine olumsuz etkileri ile adeta paradoks yaratmakta. Bu çalışmayı anlatmaya başlamadan önce aşırı terleme ve koku üzerine biraz bilgi ve terim hatırlatmaları.
Osmidrozis istenmeyen kötü kokulu terleme, hiperhidrozis koltuk altında aşırı terleme ve bromhidrosis ise hem osmidrozis hemde hiperhidrozisin aynı anda birlikte olması olarak tanımlanır.
Temel görevi fizyolojik terleme ile vücut ısı dengesini sağlamak olan derimizdeki asıl ter bezleri ekrin ter bezleri olarak tanımlanır(dudaklar dışında nerede ise tüm vücut deri yüzeyinde bulunmakta). Ekrin ter bezlerinin salgısı büyük bir kısmını suyun oluşturduğu bir yapıya sahiptir. Apkrin ter bezleri ise (koltuk altı, genital alan, göbek deliği, kulak ve göğüs çevresi gibi özel alanlarda bulunmakta) fizyolojik fonksiyonları ile özel anatomik alanlarda kişiye özgü kokunun oluşmasından sorumlu. Apokrin ter bezlerinin salgısı süt benzeri lipid, protein ve steroidlerden zengin bir yapıya sahiptir. Son yıllarda tanımlanan apoekrin ter bezleri ise(el-ayak, koltuk altı ve genital alanda bulunmakta) aşırı terlemden sorumlu tutulmakta.
Aslı tüm canlılarda tür ve bireye ait bir vücut kokusu var. Bu özel koku feromon etkisi ile çiftleşme ve sosyal iletşimde kullanılmakta. İnsanların fromon koku alma yeteneklerini genetik evrimsel süreçte kaybettikleri yada buna yabancılaştıkları düşünülmekte. Bir hayvanın vücut kokusu başka bir hayvan için etkileyici olurken sosyal bir varlık olarak tanımlanan insan için başka bir insann yada kendi vücut kokusu olumsuz olarakalgılanmakta.
Bromohidrosis ter bezlerinin kaynağına göre ekrin ve apokrin kaynaklı olabilir. Ekrin ter bezlerinden kaynaklanan bromohidrozis fizyolojik terleme durumlarında ortaya çıkmakta ve her insanda, aynı özellikler ile koku tipleri görülebilmekte.
- Bazı besinlerin tüketilmesi ile; soğan, sarımsak, kuşkonmaz, baharatlar gibi
- Bazı ilaçlar ve gıda katkıları
- Metabolik hastalıklar; balık kokusu(trimethlyaminuria), fare kokusu(phenylketonuria), ayak kokusu (isovaleric academia) ve ekşimiş tereyağ kokusu (hypermethionemia) gibi
- Sistemik organ yetmezliklerinde; karaciğer ve böbrek yetmezlikleri gibi.
Apokrin bromohidrozis ise duygu durum ile ortaya çıkan bir terlemedir. Kişiye spesifiktir, zamanla değişkenlik gösterir ve çoklu faktöriyel nedenlerden bahsedilmekte; hiperhidrozis, apoekrin ter bezlerinin salgı içeriklerinin değişimi, deri yüzeyinde mikroroganizmaların dağılımının değişimi ve kolonizasyonu, genetik nedenler... gibi.
Bormohidrosiste en çok rahatsız olunan anatomik alan koltuk altı
Koltuk altı derisinde kıl follikülleri, ekrin ve apoekrin ter ve sebase-yağ bezleri bulunmakta, Bunların deri yüzeyine çıkan salgı içerikleri kokusuz iken bunlara kokulu içeriklere dönmekte. Bunda salgı içeriğindeki değişimler ve koltuk altı derisi üzerinde bulunan mikroroganizmalar sorumlu tutulmakta(mikrobiyota).
Salgı içeriğini genetik yapımızın belirlediğini biliyoruz. Kulak kirini oluşturan dış kulak kalan derisinin salgısı olan olan cerumen ile ilgili yapılan çalışmalarda genetik geçiş söz konusu(ABCC11 geni). Bu gen ie ilişkili AAhomozigot) geno tipte cerumen yok denecek kadar az(kuru kulak dış kanalı) iken GA(heterozigot) ve GG(homozigot) genotipte cerumen yoğun(ıslak dış kulak kanalı). Bu genetik dağılım ırklara göre değişken(ıslak dış kulak yolu % 95-100 oranlarda Avrupa ve Afrika ırklarında daha yoğun iken kuru dış kulak yolu Doğu Asya ırklarında daha fazla). Ceruman yoğunluğu ile koltuk altı kokusu birlikteliğinden yola çıkılmış ve bormohidrosiste aynı genetik yatkınlıklar gösterilmiştir(özellikle 70 yaş sonrası). Yani dış kulak yolu kuru ise koltuk altı kokusu az yada yok, dış kulak yolu ıslak ise koltuk altı kokusu yoğun. Kulak kiri ve koltuk altı ter kokusu ABCC11 geninde tek nukleotid polimorfizm(single-nucleotide polymorphism; SNP; rs17822931) gösterilmiştir. Genetik olarak SNP; rs17822931 polimorfizim her iki alelde yok ise AA, her ikisinde var ise GG, birisinde var ise GA olarak tanımlanmakta. AA da kulak kiri ve koltuk latı bromohidrosis yok iken GG ve GA da her ikiside görülmekte. Kısaca bir G alel varlığı koltuk altı kokusunun oluşması ve belirlenmesinde yeterli olmakta. ABCCC11 geni bir çok dokuda hücre plasmasında yer alan, ATP varlığı ile ilaç ve birçok maddenin; siklik nukleotidler, lipofilik anyonlar(glutatayon konjüge LTC4), sülfatlanmaış steroidler(DHEAS ve E13S), glukuronidler, safra içerikleri, mtx gibi plasma zarından geçişini düzenleyen MRP8 nin yapımını kodlamakta. G alelinin varlığı koltuk altında apokrin ter bezlerinden kokuda etkili olan bir substartın hücre dışına salgılanmasında görev alabildiği düşünülmekte.
Koltukl altı derisinde bulunan mikroroganizmalar; stafilokok , propiyonobakterium, korinobakteriyum ve mikrokoklar başta olmak üzere gram pozitif bakterilerdir. Bunlar deri yüzeyinde başlıca apokrin bezin salgı içeriklerini değiştirerek koku oluşumundan sorumludur. Bu bakterilerdeki spesifik çinko bağımlı Na-asil-glutamin aminoasilaz(N-AGA) enzimi apokrin salgıda bulunan Na-asil-glutamin konjugatlarından 3M2H ve HMHA üretimine neden olduğu gösterilmiştir.
Kokudan başlıca sorumlu içerik yağ asitleri ve tiyoalkoller gibi karboksilik asitlerdir. Orta zincir uzunluğuna sahip yağ asitleri(C6-C10) ve bunlardan özellikle aslında kokusuz olan "trans (E) isomerof 3-methylhex-2-enoic acid (3M2H)" koltuk altı kokusundan sorumludur. Bunlar apokrin ter bezlerinde L-glutamine gibi aminoasitlere bağlanarak deri yüzeyine atılır, deri yüzeyinde korinobakteriyumlar enzimleri bu ikilinin serbestleşmesini sağlamakta. 3M2H nin hidrate formu olan "(RS)-3-hydroxy-3-methylhexanonoic acid (HMHA)" koltuk altında keskin bir kokuya neden olmakta. romu genetik çalışmalar apokrin bezlerde ABCC11 gen alelinin L-glutamine -E-3M2H salınımından sorumlu olduğu gösterilmiştir.Yağ asitlerinin kısa zincirlikleride (C2-C5) koltuk altı kokusundan sorumludur. Propiyonibakteriumlar ve stafilokoklar laktik asit ve triasilgliserolden hidrolizis ile gliserol fermente etmekte bu sonra asetik asit ve propiyonik asite dönmekte.
Apokrin ter bezleri içeriği kokusuz olarak tanımlanmakta. Ancak duygusal yani apokrin kaynaklı terlemeden hemen sonra koltuk altı kokusunun hemen başlaması kokunun bu kısa sürede ortaya çıkmasında sorumlu olamayacağını düşündürmekte. Kokuda apokrin ter bez kaynaklı kokulu yada kokuya dönüşebilecek maddelerin varlığını desteklemekte. Ayrıca koku geliştiğinde koltuk altının sadece su ile yıkanması kokuyu geçirmemekte, sadece sabun gibi temizleyciler kukuda hemen etkili olmakta. Buda kokudan sorumlu olan maddelerin lipofilik yapıda olabileceklerini desteklemekte.
Tüm canlılar için evrim sürecinin(insalnlar dahil) aynı olduğu düşünüldüğünde ABCC11 genindeki G aleli normal iken A alelinin mutasyonal kökenli kökenli olduğu düşünülmekte.
Apokrin bezlerden az miktarlarda salgılanan "16-androstenes, 5 alfa -androstenol ve 5 alfa -androstenoneare koltuk altı kokusundan direkt sorumludur.
Laboratuvar çalışmaları koltuk altı kokusundan sorumlu 4 grup tiyoalkol saptamıştır. 2 grubun moleküler ağırlıkları 120-134-u dir. 120-u hoş olmayan bir kokuya sahiptir( soğan ve besin kokuları ile karıştırılabilir, 2-methyl-3-mercaptobutan-1-ol yapısı ile karşılaştırlabilir). 134 - u ise daha az kötü bir kokuya sahiptir(çiçek gibi, 3-mercaptohexan-1-ol benzer). Diğer tiyoalkoller; "3-mercaptopentan-1-ol" ise daha az kokuludur, 3-methyl-3-mercaptohexan-1-ol daha yoğun kokuludur.
Koltuk altı kokusundan temelde isovalerik asit, 3M2H ve HMHA sorumlu tutulmakta. Bunlar uçucu sülfür bileşikleridir ve bakteriler sorumludur.
Bazı besin kaynakları terle atıldıığında içeriklerindeki uçucu ve uçucu olmayan bileşenler koltuk latı kokusuna katılmakta. Uçucu koku maddeleri vücut sıcaklığında buharlaşır, hızla çevreye yayılır. Buna karşılık uçucu olmayan bileşenler koltuk altı derisinde biraz kalır ancak yıkanma ile çıkabilir. Bir gıda alındığında uçucu koku bileşenleri 7 saat gibi erken bir zamanda terle atılır ve 4 güne kadar atılımı devam edebilir. Gıda içeriğindeki uçucu olmayan bileşenler ise gıda alındıktan hemen sonra deriden ter ile atlır ve 8 güne kadar atılımı devam edebilir.
Ancak bazı kişilerde bu sülfür içerikli koku yerine daha terpenoid bir koku olmakta(sardunya bitkisi kokusu gibi). Terpenoidler düşük dozlarda hoş bir koku iken yüksek dozlarda kötü-istenmeyen bir kokuya dönüşmekte. Bu tip koltuk altı kokularında hiyjenik koşullar, antibakteriyaller ve deodorant maalesfe işi yaramamakta. Çünkü koltuk altında terpenoid tipi kokuların kaynakları sülfür kokularında olduğu gibi bakteriiyel kaynaklı değildir.
Terpenden daha çok bundan elde edilen terebentini hepimiz duymuşuzdur. Terpenler hidrokarbon yapısında. Başlıca bitkiler( özellikle çam gibi iğne yapraklılar, domates, marihuan bitkisi) ve bazı böcekler tarafından salgılanmakta.Terpenler kimyasal olarak değişime uğramış formu terpenoid olarak tanımlanır. Terpen ve terpenoidler, çoğu bitki ve çiçekteki esans yağlarının başlıca bileşkeleridir. Esans yağları ve bunların sentetik türevleri günümüzde gıda tatlandırıcısı, parfüm yapımını, aromaterapi ve alternatif tıpta kullanılırlar.
Bu aromatik kimyasallar bazı bitkilerin kendilerine has kokularını sağlayarak( çam, biberiye, lavanta, sardunya, domates, portakal kabuğu gibi) polenlenmeyi sağlarken zararlı böcek ve beslenen hayvanlardan koruduğu düşünülmekte. Aslında bitkilerin koku, tat ve renkerinin ana kaynaklarıdır.
Domates bitkisinin sap, yaprak ve meyvasının yeşil formunun yüzeyinde tüyler bulunmakta. Bunlar terependen zengin bir salgı yapmakta. Bu kıllar ve terpen salgısının bitkinin kendisini böceklerden korumak için salgıladığı biliniyor. Koku koltuk altı yağ terbentin kokusuna benzemekte.
Bu ön bilgilerden yola çıkılarak; "domates tüketiminin azaltılması(sosyal meyda ve basında tam tersi öneriler olmakla birlikte) koltuk altında bromohidrosiste çözüm olabilir mi ? " soru üzerinde çalışılmış( terpenler sadece domateste değil, elmada, mangoda, limon ve trurunçgillerde, fesleğen, biberiye, tarçın, kekik, karanfil, lavanta ve karabiber gibi baharatlarda yoğun bulunmakta).
Yapılan bir klinik çalışmada günlük tüketilen domatesin koltuk altında kokuya neden olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada bir öğünde 250 gr(orta boy 4 adet domates) yenildiğinde 1 hafta kadar bu kokunun devam ettiği saptanmış. Dometeste bulunan likopen kaynaklı terpenler lipofilik özellikleri ile apokrin ter bezlerinden salınmakta.
Bu bulgular altında koltuk altı kokusunda terpen içeren besinlerin ve diğer gıdaların kokuda rol oynadıklarını göstermekte. Koltuk latı kokusunun giderilmesinde, deodorant, kişisel hiyjen dışında terepe içerikleri yüksek olan gıdaların günlük teketimleri azaltılabilir, kısıtlanır yada kontrol edilebilir. Bu sosyal medya ve basında ter kokusunda çözüm olarak sunulan fazla domates yenilmesi yada domates suyunun tüketilmesi gibi öneriler ile paradoks oluşturmakta.