- Gösterim: 907
Kozmetik endüstrisi, büyüyen ve yenilikçi pazarında umut vadeden ve çekici aktif bileşenleri periyodik olarak yeni ürünlerinin içeriğinde kullanmaktadır. Yaşlanma karşıtı pazardaki kozmetik markaları arasındaki rekabet arttıkça, yeni ürünler öne çıkmak için en üst düzey yenilikleri içerdiğini iddia ediyor ve sıklıkla yeni aktif içeriklerin reklamını yapıyor. Yaşlanma karşıtı cilt bakım ürünlerinde sentetik peptitlerin geliştirilmesi 1980'lere dayanır. Günümüzde ürünlerde peptit kullanımı %7,2 artarken, ürünlerdeki peptit kombinasyonlarının çeşitliliği ve sayısı %88,5 oranında artmıştır. En çok kullanılan peptitler arasında Palmitoyl Tetrapeptide-7, Palmitoyl Oligopeptide ve Acetyl Hexapeptide-8 bulunmaktadır. 2011'e kadar sentezlenen peptitler kullanılırken, günümüzde biyoteknolojik kaynaklardan elde edilen peptidler tercih edilmektedir.
Glutatyon, laboratuvarda sentezlenen ilk biyolojik peptittir ve oksitosin ile insülin gibi daha uzun peptit zincirlerinin sentezlenmesine olanak sağlamıştır. Peptitler, proteinlerden daha kısa uzunluklara sahip amino asit zincirleridir. Sağlık ürünlerinin düzenlenmesinden sorumlu olan ABD Gıda ve İlaç Dairesi'ne (FDA) göre, proteinler 40 amino asitten daha büyük, belirli bir tanımlanmış diziye sahip amino asitlerden oluşan polimerlerdir. Ancak peptit sınıflandırmasını oluşturmak için gereken amino asitlerin sayısı çok net değildir.
Peptitler, biyoaktif özellikleri nedeniyle cilt bakım ve kozmetik ürünlerinde popüler hale gelmiştir. Cilde uygulandıklarında cilt hücreleriyle birden fazla mekanizma ile etkileşime girebiliyorlar, düşük dozajda yüksek potansiyel gösteriyorlar ve boyutları nedeniyle üst cilt katmanlarına orta düzeyde emilim sağladıkları düşünülmektedir. Hidrofilik özelliklerinden kaynaklanan emilim yetersizliklerini düzenlemek için alkil zincirleriyle esterleştirme gibi kimyasal modifikasyonlar kullanılmaktadır. Son yıllarda hücresel arası destek dokuyu oluşturan matrisin parçalanmasından kaynaklanan matrisinler gibi doğal moleküllerden esinlenen peptitler de geliştirilmiştir. Peptitlerin çoğu kimyasal sentez veya biyoteknoloji işleme yoluyla elde edilmektedir.
Etki mekanizmalarına göre kategorize edilebilen çok çeşitli peptitler mevcuttur:
- Sinyal peptitleri; diğer hücre metabolik fonksiyonları yanı sıra hücreler arası matris protein üretimini (kollajen ve elastin gibi) ve hücre büyümesini uyaran sinyal peptitleridir (örneğin, Palmitoyl Tetrapeptide-7, Palmitoyl Pentapeptide-4).
- Taşıyıcı peptitler; hücre içinde önemli maddeler veya eser elementleri taşıma kolaylaştırıcısı olarak işlev görebilen peptitlerdir (örneğin, Tripeptide-1, GHK-Cu).
- Nörotransmitter inhibe edici peptitler; sinir-kas kavşağında asetilkolin salınımını inhibe ederek ciltte ince çizgiler ile kırışıklıkları hedef alan peptitlerdir (örneğin, Asetil Heksapeptid-8, Asetil Oktapeptid-3).
- Enzim inhibitör peptitler; cilt yaşlanma sürecine katılan enzimlerin aktivitesini azaltabilen peptitlerdir (örneğin, hücreler arası matrisin yıkılmasına neden olan matriks metalloproteinaz (MMP'ler) enzimlerini ve serin proteazları inhibe eden soya fasulyesi peptitleri veya tirozinazı inhibe eden ipek peptitleri gibi).
Güvenlik açısından, cilt bakım ürün içeriklerinin cilt alerjisi risklerine rağmen kullanılan peptitlerin bu tür reaksiyonlarına ait bir kanıt bulamamakta. Bu nedenle biyoaktif peptitler FDA tarafından Genel Olarak Güvenli Olarak Kabul Edilen (GRAS) olarak kategorize edilmiştir.Günümüzde cilt bakım ve kozmetik ürün içeriğinde “peptit” başlığında bine yakın madde bulunmakta. Ancak bu maddelerden ancak % 5 i peptid biyoaktif özelliklerini taşımakta. Uluslararası Kozmetik Bileşenleri Adlandırma Sistemi'ne (INCI) ve ticari adlara göre listelenmektedir.
Genel olarak en çok kullanılan peptitler Palmitoyl Tetrapeptide-7, Palmitoyl Oligopeptide, Nicotiana benthamiana Hexapeptide-40, SH-Oligopeptide-1 ve Palmitoyl Tripeptide-1 dir. Bunların kaynakları son yıllarda daha fazla biyoteknolojidir. Ancak kaynağı bilinmeyen önemli miktarda peptit bulunması dikkat çekicidir.
Sinyal taşıyıcı peptidler grubunda yer alan ve sentez yoluyla elde edilen palmitoyl oligopeptid, 1994 yılında geliştirilmiştir. 2011 yılına kadar kozmetik ürün içeriğinde en çok kullanılan peptit olmuştur. Ancak 2018 yılından sonra ürün içeriğinde palmitoyl oligopeptid ismi yerine bu grupta bulunan Palmitoyl Tripeptide-1 (Pal-GHK) ve Palmitoyl Hexapeptide-12 (Pal-KTTKS) peptidlerinin isimleri kullanılmaya başlanmıştır. Palmitoyl Tripeptide-1, tip I kolajenin parçasıdır; Palmitoyl Hexapeptide-12 ise elastinin parçasıdır ve bu durumdan ilham alınarak sentezlenmiştir. TGF üzerinden fibroblastik aktivitenin uyarılması amaçlanarak geliştirilmiştir. Her iki mimetik peptit, dermiste matris proteini ve glikozaminoglikan sentezini artırmakta; kolajen sentezinin uyarılması ve elastin sentezinin azaltılması ile yaşlanma karşıtı bir klinik cevabın alınması hedeflenmiştir. Palmitoyl Tripeptide-1, insan fibroblast kültüründe çalışılmış; kolajen sentezini uyarma ve UVA ışığına maruz kaldıktan sonra bozulmasını önleme yeteneği göstermiştir. Palmitoyl Tripeptide-1, sağlıklı kadın gönüllülerin katıldığı bir klinik çalışmada test edilmiş ve %4'lük çok küçük ancak plaseboya göre istatistiksel olarak anlamlı bir cilt kalınlığı artışı sağlamıştır. Palmitoyl Hexapeptide-12, kolajen ve elastin sentezini, fibronektin ve glikozaminoglikanları uyarmak için kullanılmaktadır. Cilt elastikiyetini ve sıkılığını iyileştirdiği ifade edilmekte, ancak klinik çalışmaların istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığı bildirilmemiştir.
En çok kullanılan ikinci peptit, sinyal taşıyıcı peptidler grubunda yer alan ve sentez yoluyla elde edilen Palmitoyl Tetrapeptide-7'dir. Palmitoyl Tetrapeptide-7, immünoglobulin G'nin bir parçasıdır ve bundan ilham alınarak geliştirilmiştir. Ciltte keratinositler tarafından IL-6 salınımını azaltarak inflamasyonu baskılayabileceği ve hücreler arası matriksin parçalanmasını önleyebileceği düşünülmüştür. Bu süreç, cildin elastikiyetini, sıkılığını ve yumuşaklığını artırarak yaşlanma karşıtı etkiler sunmaktadır. Ayrıca cildin UVB maruziyetinden sonra gelişen inflamasyonu azaltmaktadır. Yaygın kullanılmasına karşın, karşılaştırmalı klinik çalışmaları henüz yoktur.
Sinyal taşıyıcı peptitler ve nörotransmitter inhibe edici peptitlerin kullanımı başlangıçta popülürken ürün içeriğinde sinyal peptidlerin deam ettiğini ancak nörotransmitter inhibe edici peptitlerin kullanım azaldığını görmekteyiz. Sinyal peptitlerinin daha fazla kullanılması, bu bileşenlerin etkinliklerini destekleyen daha fazla bilimsel kanıta sahip olmasıyla ilgili olabilir. Enzim inhibe edici peptitlerin cilt ürünleri içerisinde az kullanılmakta buda bu peptitlerin etkinliğini destekleyen çok fazla çalışmanın olmamasından kaynaklanabilir.
Nörotransmisyonu inhibe eden peptidler grubunda yer alan Asetil Hekzapeptid-8 (Argireline®, ayrıca Asetil Hekzapeptid-3 olarak da bilinir), kas sinir kavşağında SNAP-25 N-terminalini taklit eder ve sentez yolu ile elde edilmiştir. SNARE kompleksinin inhibisyonu ile asetilkolin salınımının azaltılmasını sağlar. Mimik kaslarının kasılmasını baskılayarak botoks gibi, özellikle göz çevresinde kırışıklık karşıtı etki göstermesi hedeflenmiştir. Asetil Hekzapeptid-8 ile ilgili birkaç klinik çalışma yapılmıştır. Bu peptidin kırışıklık karşıtı etkinliği, %10 Asetil Hekzapeptid-8 içeren bir yağ-su (O/W) emülsiyonunun günde iki kez sağlıklı kadın gönüllülerin kaz ayakları bölgesine uygulandığı plasebo kontrollü bir klinik çalışmada incelenmiştir. Cilt kırışıklıklarının derinliğinde %30 oranında azalma sağladığı (plasebonun ise %10 oranında azalma sağladığı) gösterilmiştir. Başka bir çalışma, topikal olarak kullanılmasının transepidermal su kaybında (TEWL) önemli bir azalma sağladığını göstermektedir. Başlangıçta botoks kremi gibi popüler bir tanıtımı yapılan bu peptid, günümüzde cilt bakım ürünlerinde fazla kullanılmamaktadır.
Nörotransmisyonu inhibe eden peptidler grubunda yer alan Asetil Tetrapeptid-5 (EYESERYL®, SpecKare™ Eye S100 Dipeptid-2, Lipotec) asetilkolini hedefleyerek ACE inhibisyonu üzerinden etki gösterdiği ifade edilmekle birlikte, kaynağı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak günümüzde göz çevresi cilt bakım ürünleri arasında sıkça yer almakta ve göz altı torbalarının görünümünü en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Asetil Tetrapeptid-5'in topikal kullanımını destekleyen klinik çalışmalar maalesef mevcut değildir. Ayrıca, bu peptidin göz altı torbalarında doğrudan bir etki göstermesi olası görünmemektedir.
Siklotetrapeptid-24, Aminosiklohekzan Karboksilat, Asetil Dipeptit-1 Setil Ester, Tripeptit-1 ve Dipeptit-2 molekülleri, cilt bakım ürünleri içerisinde sık kullanılan peptidler arasında yer almasına rağmen, bu moleküllerin kullanımını destekleyen klinik bir çalışma maalesef yoktur.
Son yıllarda biyoteknolojinin kimyasal senteze göre giderek daha fazla önem kazandığına ve kozmetik endüstrisi için peptit elde etmenin baskın kaynağı haline geldiğine dair kanıtlar görmekteyiz. Tütün bitkisi yapraklarından ve anason bitkisinden biyoteknoloji ile üretilen peptid örnekleri cilt bakım ürünlerinde yer almaktadır. Ancak, kaynağı bilinmeyen önemli miktarda peptit bulunduğundan, güvenlikleri ve klinik etkinlikleri hakkında bilgi vermek için oldukça erken.
Bir cilt bakım ve kozmetik ürünü formüle edilirken aktif bileşenler seçimi etkinliklerine dayanmalıdır. Aktif bileşen olarak peptidler, ciltte dermiste bulunan büyüme faktörleri ve hücreler arası destek dokunun bileşenlerini taklit eden biyomolekülleri hedef almaktadır. Peptidlerin iddialarını oluşturmak için ilk klinik çalışmalar peptid tedarikçileri tarafından gerçekleştirilir. Bu çalışmalar genellikle hakemli bilimsel yayınlarda yer almaz. Ayrıca, bu çalışmaları gerçekleştirmek için kullanılan metodolojiler genellikle açıklanmaz. Bu durum, sektörün ticari ve rekabet nedenlerinden kaynaklanıyor olabilir. Peptitlerin etkinliğini destekleyen bilimsel kanıtlar ve teknik belgelerde çok az bulunmaktadır. Ek olarak, benzer etki mekanizmalarına sahip peptitlerin etkinliğini karşılaştıran klinik çalışmalar hem ticari hem de bilimsel referanslarda eksiktir. Ayrıca, peptidler birçok bileşen için ürün içeriğine konulduğunda etkinliklerini, yan etkilerini ve uzun süreli kullanımlarının güvenliğini destekleyebilecek herhangi bir çalışma bulamamaktadır. Dahası, çoğu peptidin bilimsel literatürde yaşlanma karşıtı etkinliklerini gösteren randomize klinik çalışmaları olmadığı gibi mevcut çalışmalardan elde edilen sonuçları özetleyen sistematik incelemeleride yoktur.