Maymun çiçeği hastalığı, çiçek hastalarının kliniğine benzer belirtileri olan maymun çiçeği virüsünün (MPXV) neden olduğu bir zoonozdur (hayvanlardan insanlara bulaşan bir virüs). Başlangıçta hastalık Orta ve Batı Afrika bölgesinde endemikti. Hastalık ile ilgili erken klinik verilerin çoğu bu bölgelerdeki salgınların takip araştırmasından gelmektedir. 2003 yılında, Afrika dışındaki ilk maymun çiçeği salgını Amerika Birleşik Devletleri'nde meydana geldi. Bundan sonra diğer ülkelerde turistik gezilerden dönenlerde ve göçmenlerde maymun çiçeği enfeksiyonu bulundu. 2022'deki salgında virüs tipinin tip 2 denilen daha hafif seyirli, ölüme çok yol açmayan varyantına ait olduğu belirlendi. Ancak 2023 Ekim ayında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde virüsün tip 1 denilen varyantı ile daha tehlikeli, öldürücü olan ve daha hızlı yayılabilen varyantının salgınları rapor edildi. Ülkemiz için ilk vaka 30 Haziran 2022'de Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilmiştir. 23 Temmuz 2022'de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), "maymun çiçeği hastalığı (Monkeypox)" ismini, ırkçılık ve ayrımcılık kaygısıyla "mpox" olarak değiştirdi. Salgının "uluslararası endişe verici bir halk sağlığı acil durumu" oluşturduğunu duyurdu. Ağustos 2024 tarihinde DSÖ Acil Durum Komitesi, hastalığın uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu oluşturduğu tavsiye görüşünü paylaştı ve alarm düzeyini 1 dereceye yükseltti.

İnsanda maymun çiçeği hastalığı (Monkeypox, M çiçeği) Poxviridae adlı virüs ailesine, Chordopoxvirinae alt ailesine ve Orthopoxvirus cinsine ait çift sarmallı bir DNA Monkeypox virüsünden kaynaklanan bir hastalık. Poxviridae ailesinde yer alan diğer virüsler olan Variola virüsü çiçek hastalığına, Cowpox virüsü sığır çiçeğine yol açarken Vaccinia virüsü ise çiçek aşısı üretiminde kullanılıyor. Hastalığın adı her ne kadar maymun çiçeği olsa da virüs, aslında fareler ve sincaplar gibi kemirgen hayvanlardan köken alıyor. 1958 yılında bir araştırma için tutulmakta olan maymun kolonilerinde çiçek hastalığına benzer belirtilerle görülen iki farklı salgın sonucunda tespit edilen virüs, bu nedenle maymun çiçeği olarak adlandırıldı. İnsanlarda ise maymun çiçeği virüsünün enfeksiyonu, İnsan maymun çiçeği hastalığı, ilk kez 1970 yılında görüldü. Bu yıllardan günümüze dek maymun çiçeği Afrika kıtasında tek tük bildirilen vakalar şeklinde düzenli olarak görülmekteydi. Batı ve Orta Afrika’da uzun yıllardır görülen ve bu bölge ile sınırlı kalan maymun çiçeği, yeni varyantları ile dünyanın farklı yerlerine ulaşabilmekte. 

Maymun çiçeği virüsünün iDSÖ tarafından 2022 Ağustos ayından itibaren 2 varyantı tanımlanış. Orta Afrika bölümünde görülen Orta Afrika soyu Tip I (clade I) ve Batı Afrika bölümünde görülen (Kongo Havzası/Batı Afrika soyu) Tip II (clade II) olarak isimlendirmesi yapılmış. Tip II suşu da tip IIa ve Tip IIb olarak ikiye ayrılmıştır. Orta Afrika suşu tarihsel olarak daha şiddetli hastalıklara neden olmuştur ve göreceli olarak Batı Afrika suşuna göre daha bulaşıcı olduğu düşünülmüştür.

Şu anda, maymun çiçeğinin klinik belirtileriyle ilgili araştırmalar sınırlı. Hastalığın klinik bulguları, şiddeti ve ölüm oranı aynı grupta yer aldığı çiçek hastalığına oldukça benzer. Ancak çiçek hastalığına göre genel klinik seyir hafiftir(mevcut varyantların şimdilik verileri ile) ve 2 hafta içerisinde kendini sınrılayak iyileşmekte. Çiçek hastalığına karşı kullanılan aşılar, maymun çiçeği hastalığına karşı da koruma sağlamaktadır. Çiçek aşısı olanlar daha az ve hafif cilt lezyonlarına sahip olma eğilimindedir ve ciddi komplikasyonlara sahip olma olasılıkları daha düşüktür. Çiçek hastalığına karşı aşılamanın, maymun çiçek hastalığını önlemede yaklaşık %85 oranında etkili olduğu birkaç gözlemsel çalışmayla kanıtlanmıştır. Ancak 1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü çiçek hastalığının ortadan tamamen kaldırıldığı yönünde açıklama yaparak rutin çiçek aşısı 1981'den beri aşamalı olarak kaldırıldı. Bu nedenle 40 yaşın altındaki kişiler maymun çiçeği virüsüne karşı yeterli bağışıklıktan yoksundur( çiçek hastalığına karşı önceden aşı yapıldığının göstergesi olarak ön kol üst kısmındaki aşı izi kabul edilebilir. Çiçek aşısının 10 yıla yakın bir süre koruyuculuğu olduğu düşünülmekte). 

Bu nedenle, öncesinde çiçek aşısı olanlar hastalığı daha hafif geçirebilirler ya da hastalıktan korunabilirler.

Maymun çiçeği virüsünün kesin rezervuarları ve virüs dolaşımının doğada nasıl olduğu henüz net değildir. Bilgilerimiz, duyarlı çeşitli hayvan türlerinin tanımlandığını göstermektedir; sincaplar, keseli sıçanlar, fındık fareleri gibi kemirgenler ve primatlar. Virüsün hayvanlardan insana bulaşması, enfekte hayvanların kanı, vücut sıvıları veya deri ya da mukoza lezyonları ile doğrudan temasla veya ısırıkla meydana gelebilir. Çiğ ve az pişmiş enfekte hayvanların etleri ile enfekte hayvanların diğer hayvansal ürünlerini yemek olası bir risk faktörüdür. Enfekte hayvan tarafından ısırılma, cilt bütünlüğünün bozulacağı şekilde yaralanma bulaşma açısından risk içerir. Hastalığın insanlara bu hayvanlardan bulaştığı ancak sonrasında insan-insan bulaşmasının rol oynadığı ileri sürülmektedir.

İnsandan insana bulaşma, enfekte kişilerle uzun süreli yakın temas (lezyonlarla temas, cinsel temas gibi), cilt lezyonları ile doğrudan bütünlüğü bozulmuş deri veya mukozalarla (göz, burun, ağız mukozaları gibi) temas veya yakın zamanda cilt lezyonları bulaşmış nesnelerle (yatak çarşafı, havlu vb.) yakın temastan kaynaklanabilir.

Maymun çiçeği enfeksiyonunun seyri dört aşamaya ayrılabilir: kuluçka dönemi, prodromal aşama, döküntü aşaması ve kabuklanma aşaması. Hastalık, deri döküntüleri iyileşene ve tüm kabuklar düşerek taze bir cilt tabakası oluşturana kadar bulaşıcıdır.

Kuluçka Dönemi

Maymun çiçeği virüsü ağız, burun, yutak veya cilt hasarından vücuda girdikten sonra enfekte bölgede çoğalır, yerel lenf düğümlerine yayılır ve ardından virüs diğer dokulara ve organlara yayılarak ilk vireminin oluşmasını sağlar. Bu dönem hastalığın kuluçka dönemidir. Kuluçka dönemi çoğunlukla 6-14 gündür, ancak 5-21 gün arasında değişebilir. Bir hayvan ısırığı veya tırmalaması öyküsü olan kişilerde, hastalıklı lezyonlar ile temas edenlerde kısa bir kuluçka süresi görülebilir. 

Prodromal Dönem

Viremi ile deri döküntülerinin başlangıcı arasında geçen 1-4 günlük dönemdir. Ateş (% 88), baş ağrısı (% 79), kaşıntı (% 73), büyümüş lenf düğümleri (% 69), miyalji (% 63), boğaz ağrısı (% 58) ve sırt ağrısı ve yoğun halsizlik gibi diğer klinik bulgular ile seyreder. Ancak bu semptomlar olmaksızın semptomlar veya belirtiler gösteren atipik vakalar da bildirilmiş.

  • Ateş; vücut sıcaklığının genellikle 38,5 - 40,5 °C arasında olduğu ve prodromal dönemin ikinci gününde zirveye ulaştığı görülmektedir. Vakaların neredeyse yarısında döküntüden sonra ateş devam etmekte, hastaların %27'sinde döküntüden 2-3 gün sonra ateş sürmektedir. Aynı zamanda, hastaların %37'sinde döküntü sırasında 2-3 gün süren ateş tekrar ortaya çıkabilmektedir. Ateşin döküntüler sonrasında yüksek seyretmesi, hastanın klinik durumunun kötüleşebileceğini göstermektedir. Ateş ilk ve ana belirti olarak görülmekle birlikte, ateş olmaksızın döküntülerin görülebileceği unutulmamalıdır.
  • Lenf bezlerinde ağrılı büyüme, lenfadenopati; maymun çiçeği hastalığının karakteristik bir belirtisidir. Hastalığın suçiçeği, çiçek hastalığı ve diğer bulaşıcı cilt hastalıklarından ayırt edilmesi için önemli bir işaret olarak kullanılabilir. Çalışmalara göre hastalığın %90'ından fazlasında, genellikle hastalığın erken evresinde, çoğunlukla ateşten 1-2 gün sonra ve bazen de döküntüden 1-2 gün sonra lenfadenopati gelişebilir. Çapı 1-4 cm'ye kadar olan büyümüş lenf düğümleri serttir ve hassasiyet ile ağrı eşlik eder. Genellikle boyun, kasık, kulak arkası, çene altı ve koltuk altındaki lenf düğümlerinde görülür. Lenfadenopatinin varlığı, bağışıklık sisteminin enfeksiyona karşı tepkisi ve bağışıklık kazanması olarak tanımlanır. Ancak bu hastalıklarla ilgili daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Deri Döküntü Dönemi

Döküntü genellikle ateşten sonraki 1-3 gün içinde ortaya çıkar. Ancak döküntü ve ateş aynı anda veya ateşten sonraki 3 günden fazla bir süre sonra da ortaya çıkabilir. Cilt lezyonları en yaygın olarak yüz (%97,5), gövde (%92,5), kollar (%87,5), bacaklar (%85), genital organlar (%67,5), kafa derisi (%62,5), avuç içi (%55), ayak tabanları (%50), ağız (%37,5) ve gözlerde (%25) görülmektedir. Son salgınlarda genital organların etrafında veya anüs çevresinde yakın komşuluklarında cilt lezyonları görülebilmektedir. Tek bir deri lezyonu ya da oral döküntüleri olan vakalar da bildirilmiştir. Döküntüler genellikle önce yüzde görülür, sonra yavaş yavaş kol, bacak, gövde ve diğer bölgelere yayılır. Döküntüler 2–5 mm'lik kırmızı plaklar ile başlar. Sonra deriden kabarık papüllere, içi şeffaf sıvıyla dolu veziküllere ve sonra sarımsı sıvıyla dolu püstüllere dönüşür. Veziküller ve püstüller başlangıca göre daha büyüyerek çapları 0,5-2 cm'ye ulaşabilir. Bunların ortası çökük, göbekli gibidir ve belirgin kaşıntı ve ağrı eşlik edebilir. Lezyon sayısı birkaç ile binlerce arasında değişir. Döküntünün gelişimi yavaştır ve aynı bölgedeki lezyonlar genellikle aynı gelişim evresinde görülürler. Her aşama 1-2 gün sürerken püstüler 5-7 gün kadar daha uzun sürmektedir. Şiddetli vakalarda, lezyonlar büyük bölümlerde birleşerek gruplar oluşturabilmektedir.

Virüsün neden olduğu vücut döküntülerine dokunmak, bu döküntülerin bulaştığı giysi, çarşaf, havlu ve benzeri eşyaları kullanmak ve vücut sıvılarıyla temas etmek en önemli bulaşma nedenleri arasında yer almaktadır. 

Kabuklanma Dönemi

Deri döküntüleri vezikül-püstüller bir süre sonra kabuklanır ve sonrasında bu kabuklar dökülür. Başlangıçtan kabuğun dökülmesine kadar yaklaşık 2-4 hafta geçer (8 haftaya kadar süren olgular bildirilmiştir). Kabuklar düştükten sonra yerde kızarıklık ve deri pigmentasyon düzensizlikleri kalmaktadır. Sonrasında bu alanlarda olguların yarısından fazlasında izler kalmaktadır. Yara izi birkaç yıl sürebilir. Genellikle, döküntüler enfeksiyon döneminin başlangıcını işaret eder ve kabuklar düşene kadar bulaşıcılık riski bulunmaktadır. Ancak Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), prodromal dönemlerin de bulaşıcı olabileceğini belirtmektedir.

Yukarıda tanımlanan klasik klinik bulguların dışında atipik maymun çiçeği hastalığı bulguları da görülmektedir. Cinsel ilişki teması sonrası bulaşmalarda; kuluçka dönemi daha kısa, ateş ve baş ağrısı gibi prodromal semptomlar hafif olup genital-oral lokal döküntüler ilk semptomdur. Döküntülerin sayısı 20'den azdır. Döküntü dönemi boyunca lezyonlar vücuda yayılabilir. Deri lezyonu olan hastaların %85'inde lenfadenopati görülür ancak yaygın lenf nodu büyümesi gözlenmez. Anal ve oral cinsel ilişki sonrası hastalarda rektal ağrı, şiddetli rektal tenesmus, anal pürülan akıntı, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü ve şişmiş bademcikler görülmektedir. Çalışmalar, cinsel temas bölgelerindeki cilt lezyonlarının cinsel yolla bulaşma olasılığını göstermektedir.

Hastalığın Ciddi Yan Etkileri, Komplikasyonları

Maymun çiçeği hastalığı klasik klinik bulguları dışında sekonder cilt veya yumuşak doku enfeksiyonu (%19), zatürre (%12) ve göz komplikasyonları (%4-5) gibi diğer klinik belirtiler de görülebilir . Ensefalit, akut böbrek hasarı, miyokardit, hepatomegali ve skrotum ödemi gibi ciddi komplikasyonlar ile kötü bir kliniğe yol açabilir.

  • Sekonder cilt enfeksiyonu maymun çiçeği hastalığının en yaygın komplikasyonudur. Yaygın cilt hasarı ikincil bakteriyel enfeksiyona neden olabilir, buda geniş bir cilt iziyle sonuçlanır. 
  • Maymun çiçeği hastalığında deri döküntüleri ciddi ağrıya neden olabilir. Atipik kliniklerde genital-oral tutulum ve neden olduğu ağrı hastaneye yatışın yaygın bir nedenidir.
  • Bazı çalışmalar, cilt lezyonlarının sayısı 4500'den fazla olduğunda septisemi veya sepsis meydana gelebileceğini ve hastaların ölümüne neden olabileceğini göstermiştir.
  • Orofaringeal enfeksiyon bronkopnömoni ve akciğer sıkıntısına neden olabilir. Genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkar.
  • Göze ve göz çevresi tutulumu gözde kornea ülserlerine, konjonktivite ve blefarite ve hatta kalıcı görme kaybına yol açabilir.
  • Ayrıca maymun çiçeği enfeksiyonunun ikinci haftasında şiddetli kusma veya ishal gelişen hastalar olabilmekte, bu şiddetli su kaybı tablosuna-dehidratasyona yol açabilir.

Maymun çiçeği hastalığı çocuklarda, hamile kadınlarda ve immün yetmezliği olan kişilerde (HIV enfeksiyonlu, organ nakli ve kanser hastaları, kanser ve kanser tedavisi altında olanlar ve genetik temelli immün yetmezliği olan hastalar) yetişkinlere kıyasla daha şiddetli komplikasyonlara ve daha yüksek ölüm oranına eğilimlidir. 

  • Afrika'daki erken salgında çocuklar daha yüksek risk grubuydu, vakalarının ortalama yaşı çoğunlukla 4-5 yaştaydı ve vakaların %80'inden fazlası 15 yaşın altındaydı. Kongo salgınının erken evresinde hastaların %90'ından fazlası 15 yaşın altındaki çocuklardı ve tüm ölümler 3 ay ile 8 yaş arasındaki çocuklarda meydana geldi. Ölüm oranı %1,5 ile %17 arasında değişiyordu ve septisemi, şiddetli dehidratasyon, körlük, zatürre, ensefalit gibi ciddi komplikasyonların meydana gelme olasılığı daha yüksekti. Sonraki salgınlarda vakaların ortalama yaşı 10-21 yaşına yükseldi. Afrika dışındaki endemik olmayan ülkelerdeki maymun çiçeği vakaları çoğunlukla yetişkinlerde görüldü. Dünya Sağlık Örgütü, 2 Ağustos 2022 itibarıyla maymun çiçeği hastalarının 96'sının (%0,6) 18 yaşın altında olduğunu, bunların %42'sinin izolasyon veya tedavi nedeniyle hastaneye yatırılması gerektiğini ve o tarihte çocuk ölümünün olmadığını bildirdi. Şu anda, maymun çiçeğinin çocuklara bulaşma riski düşük görünse de, yetişkin vakalardaki artışla birlikte çocuklar kaçınılmaz olarak aile, okul veya diğer benzer ortamlarda yine de virüse maruz kalacak. Yenidoğanlar, anneleriyle doğum öncesi veya doğum sırasında temas sırasında maymun çiçeği virüsüyle enfekte olabilir.
  • Gebelik sırasında vücudun bağışıklık sisteminin azalması, gebe kadınları maymun çiçeği hastalığına da duyarlı hale getirir. Afrika'daki erken salgınlarda gebe kadınlarda maymun çiçeği enfeksiyonuna dair çok az kayıt bulunmaktadır ve maymun çiçeği enfeksiyonundan sonra gebelik sonuçlarındaki değişikliklere ve maymun çiçeği virüsünün dikey bulaşmasının fetüsler üzerindeki etkisine sınırlı ilgi gösterilmiştir. Erken gebelikte düşük riskinin %25-30 olduğu tahmin edilmektedir. Viremi sırasında vücutta maymun çiçeği virüs yükünde keskin bir artış, plasentada inflamatuar sitokinlerin salınmasına yol açarak hücre hasarına neden olabilir. 
  • Önceki çalışmalarda maymun çiçeğinin epidemiyolojisi ve klinik görünümlerinde HIV önemli bir yardımcı faktör olarak tanımlanmamıştır. Hastalığın HIV ile birlikteliğinde cilt lezyonlarının çapının 2 cm'den fazla ve cilt lezyonu sayısının 100'den fazla olduğu bulunmuştur. Cilt lezyonlarının hemen hemen hepsinde genital ve perianal yerleşim söz konusudur. Bu hastalarda genital ülserlerin bakteriyel süperenfeksiyon oranı daha yüksekti ve hastanede kalış süresi iki haftadan fazladır. Ciddi komplikasyon olasılığı daha yüksektir ve ölüm oranı sıradan maymun çiçeği hastalarından daha fazladır. Aynı zamanda, HIV pozitif hastalar çiçek aşısına da dikkat etmelidir. AIDS hastalarının aşı sonrası komplikasyonları net değildir. Bu nedenle, bu kişilerin aşılamanın komplikasyonları ve maymun çiçeği enfeksiyonu hakkında daha yoğun bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Ayırıcı tanı

Dünya Sağlık Örgütü, çiçek hastalığı, suçiçeği, kızamık, uyuz ve benzeri cilt hastalıkları, ilaç döküntüsü ve frengi-herpes gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların maymun çiçeğinden ayırt edilmesi gereken hastalıklar olarak listeler.  Maymun çiçeğinin semptomları ve belirtileri spesifik olmadığından, ayırt edilmesi zor vakalarda laboratuvar testleriyle kesin tanı desteklenmelidir. 

Tanı

Maymun çiçeği için en uygun tanı, döküntülerden alınan örneklerde yapılan çalışmalardır. Cilt lezyonlarından ve kuru kabuklardan örnek alınır. Deri biyopsisi mümkün olduğunda birinci seçenek olmalıdır. Örnekler +2 ile +8 derecede saklanarak, bulaşma riski taşıdığından nakli sırasında maksimum özen gösterilmelidir. Örnekler ülkemizde Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı Ulusal Viroloji Laboratuvarı'na gönderilmektedir. Bu örneklerde PCR çalışması ile tanı kesinleştirilir. Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), doğruluğu ve duyarlılığı göz önüne alındığında tercih edilen laboratuvar testidir. Diğer tanısal testler arasında virüs izolasyonu (memeli hücre kültürlerinde), elektron mikroskobu, ELISA ve immünofloresan antikor testi bulunmaktadır (CDC ELISA IgM ve IgG testi geliştirmiştir). Orthopoxvirüsler serolojik olarak çapraz reaktif olduğundan, antijen ve antikor saptama yöntemleri maymun çiçeğine özgü doğrulama sağlamaz. Bu nedenle, kaynakların sınırlı olduğu durumlarda tanı veya vaka incelemesi için seroloji ve antijen saptama yöntemleri önerilmez. Ayrıca çiçek hastalığı eradikasyonu öncesinde aşılanmış olanlarda aşı yanıtı nedeniyle seroloji çalışması önerilmez.

Şüpheli vakalarda suçiçeği (VZV) için serolojik testler yapılarak ayırıcı tanının yapılması gerekmektedir. 

Tedavi ve İzolasyon

İzolasyon süresi cilt lezyonunun çıktığı ilk günü takip eden 21 gün boyuncadır.

Kesin vaka ile karşılaşılması durumunda, standart enfeksiyon kontrol önlemleri tam olarak uygulanmalı, el yıkamaya maksimum özen gösterilmeli ve vücut sıvıları ile temas ve yakın temas kuralları da uygulanmalıdır.

Ağır vakalar şartların uygun olduğu hastanede yatırılarak tedavisi yapılarak, takip edilir. Hastanede yatışının gerekmediği durumlarda evde günlük kontroller ile izole edilmelidir.

Maymun_cicegi_Monkeypox_Mpox_M_cicegi_hastaligi_genel_2.jpg

Tedavi, semptomların desteklenmesi ve komplikasyonların yönetimini içerir. Maymun çiçeği hastalığı için semptomları hafifletmek, komplikasyonları yönetmek ve uzun vadeli sekelleri önlemek amacıyla klinik bakım ve destekleyici tedavi verilmelidir. Sekonder bakteriyel enfeksiyonlar, etkene özgü ve uygun şekilde tedavi edilmelidir.

  • Tedavide çiçek hastalığında kulanılan antiviral ajanlar tercih edilmekte. Kesin olmamakla birlikte maymun çiçeği hastalığında etkili olabileceği belirtilmekte. 
    • tekovirimat; DNA polimeraz inhibitörü
    • brinsidofovir; hücre içi viral salınım inhibitörü ve
    • sidofovir; sitomegalovirüs için kullanılan viral DNA polimeraz inhibitörü. Bu ilaçlar hastalığın yaşamı tehdit eden komplikasyonlarında, ciddi hastalık klinik seyir riski olan 8 yaş altıda, hamile veya emziren kadınlarda, bağışıklığı zayıf kişilerde, göz ve anogenital mukozal tutulum olanlarda tercih edilmekte.
  •  İntravenöz aşı immün globulininin (VIG-IV) rolü Maymun çiçeği tedavisinde sınırlıdır. Fakat şiddetli hastalığı olan hastalarda VIG-IV önerilebilir veya Maymun çiçeği virüsüne maruz kalan bağışıklık yetersizliği olanlarda ve aşının kontrendike olduğu durumlarda kullanılabilir. 

Aşı

Çiçek aşısı  bu hastalık için çapraz bağışıklık sağlıyor. Hem virüs ile temas öncesi hem de maruziyet sonrası koruyucu amaçlı kullanılabilir. Çiçek hastalığının önlenmesi için lisanslı tek aşı ve ABD Gıda ve İlaç İdaresi (USFDA) tarafından çiçek hastalığı ve maymun hastalığına karşı geliştirilen bir aşıdır(JYNNEOS canlı zayıflatılmış bir aşı). 4 hafta arayla iki doz; deri altına aşılama yapılmakta. Maymun çiçeği virüsüne maruz kaldıktan sonraki 4 gün içinde uygulanır ise hastalığın başlamasını önleyebildiği ileri sürülmekte. Yüksek riskli durumlarda 14 günden sonrada aşının uygulanabileceği düşünülmekte. Şu anda ülkemizde aşı mevcut değil.

 

 


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency