- Gösterim: 2672
Günümüzde en fazla tercih edilen vücut süsleme sanatı; dövme, tatuaj, tatoo. Spor, müzik, flim sektörleri başta olmak üzere dövmeli rol modelleri toplularda dövmenin kültürel kabulüne kolaylaştırdı. Dövme salonları, dövme teknikleri ve motifler, kullanılan renkler hızla artmakta. Vücudumuzun neredeyse tüm bölgelerinde, dudaklar, ağız içi gibi mukozal yüzeylerde hatta gözlerde dahi dövme uygulanmakta. Son yıllarda dövmenin vücut süsleme-ifade sanatı olmaktan çıkıp göz çevresi ve dudaklarda kalıcı makyaj amaçlıda kullanıldığını, deride izlerin kamuflajında tercih edildiğini, kaş-kirpiklerde ve saçta kıl tekniği ile daha geniş bir uygulama alanı bulduğunu görmekteyiz.
Dövme pigmentlerin deri bütünlüğünü bozarak deri içerisine yerleştirilme uygulaması olması nedeni ile çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu problemler birçoğu uygulandığı alandaki deri ile sınırlı iken sistemik genel sağlık problemlerini de içermekte. Yara iyileşmesinde gecikme, skar-keloid gelişme riski, lokal ve sistemik enfeksiyonlar, pigment içeriğinin toksik ve şüpheli mutajenik etkileri, granülomatöz reaksiyon riskleri ve dövme alerjik reaksiyonlar,,,gibi.
Dövme yapıldıktan hemen sonra tattoo iğnesindeki pigmentlerin bir kısmı hasarlı deriyi terk eder. Epidermise yerleşen pigment partikülleri 3-6 hafta içerisinde epidermisin yenilenmesi ile deri döküntüler ile atılır. Dermise yerleşen pigment partikülleri ise ışığı belirli bir spektral aralıkta emerek dövme renginin ortaya çıkmasını sağlamakta. Dermiste bu pigmentlerin bir kısmı ise derinin savunma sisteminde rol alan makrofajlar tarafından yakalanarak lenf veya kan damarları yoluyla uzaklaştırılır. Dövme pigmentleri en yakın lenf düğümlerine oradan muhtemelen karaciğer, akciğerler veya böbrek gibi diğer organlara taşınmakta(Farelerle yapılan deneyler, pigment parçacıklarının, karaciğer içindeki Kupffer hücreleri tarafından toplandığını göstermekte).
Dermiste dövme pigment parçacıklarının fibroblastlar ve makrofajlar da dahil olmak üzere farklı hücrelerin sitoplazmasında yer aldığı görülmekte. Dövme pigmenti olan makrofajlar yaşamları sırasında öldüklerinde salınan pigmentler başka bir makrofaj tarafından yakalanır buda dövemenin uzun süreli kalıcılığını sağlamakta.
Tatoo sanatçısının deneyimine, kullanılan dövme tekniği ve aletine, iğnelerin uzunluğuna, pigment moleküllerinin boyutuna bağlı olarak pigmenlerin bir kısmı uygulama sonrasında kaybolmakta. Örneğin insan derisinde kırmızı pigmente ile yapılan bir çalışmada 1 cm2 lik deride 0.60 - 9.42 mg kırmızı pigmenet yoğunluğu ile çalışılmış. 6 hafta sonra bu pigment yoğunluğunun % 30 oranında azaldığı gösterilmiş. Eğer dövme alanı UV-güneşe maruz kalır ise pigment azalma oranları daha da artmakta.
Derimiz dahil insan vücuduna yerleştirilen her türlü madde tıbbi ilaçlar veya implantlar olarak tanımlanmakta. Bunların biyolojik uyumluluğu ve İnsan/çevre güvenlik gereklilikleri tam olmalıdır. Dövme pigmentleri içeren mürekkepler içeriklerinde 100'e yakın kimyasal bileşik içeren süspansiyonlar( pigmentler, solventler, koruyucular ve diğer çeşitli maddeler). Bu yoğun kimyasal içerik hatta dövmede kullanılan iğne ve enstrümanlar halen ilaç, tıbbi malzeme, implant olarak değerlendirilmediği için insan ve çevre sağlığı açısından güvenilirlikleri sorunlu.
Dövme mürekkep süspansiyonları içerisindeki kimyasal maddelerin insan sağlığı üzerinde karsinojenik, immünotoksik, duyarlandırıcı ve alerjik riskleri bulunmakta. Pigment süspansiyonlarının içerikleri farklı olmakla birlikte sıklıkla % 43 oranında polisiklik aromatik hidrokarbonlar, % 14 ağır metaller ve % 6 koruyucular içermekte.
Pigmentler
Kimya endüstrisinde pigment molekülleri çapları 100 nanometreden birkaç mikrometereye kadar değişen küçük katı formda partiküllerdir. Boyutları nanopartiküllere indikçe biyolojik ve çevresel nanotoksikolojik risklerde artmakta.
Dövme mürekkebinde yer alan pigmentlere sıklıkla boya tanımı kullanılır. Boya suda çözünebilir pigmentler için kullanılır. Buradaki pigmenteler ise suda çözünmeyen(kalıcı olması için), organik ve/veya inorganik endüstriyel kaynaklı katı(sıklıkla toz formunda) yapıdadır. Bu pigmentler dövme ürün satış firmaları tarafından, geniş renk skalası ile, kullanıma hazır sıvı formda hazırlanarak kullanıma sunulmakta.
Siyah Pigmentler
Siyah pigmentlerin çoğu genellikle hidrokarbonların kusurlu yanması sonucunda oluşur. Polisiklik aromatik hidrokarbon molekülleri (PAH) içeren inorganik karbon parçacıklarının bir karışımıdır. Siyah pigmenti oluşturan karbon Uluslararası Kanser Araşatırma Ajansı-IARC tarafından insanda kanserojen olarak sınıflandırılmış( gurup 2B). Hava ve çevre kirliliğini oluşturan karbon pigmentleri akciğer ve deri kanserşlerinin gelişiminden sorumlu. Avrupa Birliği aromatik hidrokarbonların dövme mürekkeplerinde her bir 1 gr da maksimum 0.5 μg olması gerekliliği ile kısıtlama getirmesine rağmen ürün pazarında bu değerlerin 201 μg üzerine çıkdığı görülmekte. PAH lar dövme mürekkebi içerisinde serbet yada karbon partiküllerine bağlı olarak bulunmakta. PAH lar vücutta metabolize olduklarında "diol-epoxid" ler ortaya çıkmakta. Bu metabolik ürünler sadece kanserojen değil ayıca mutojeniktirler. Vücutta ve deride lenfosit aktivasyonu ve makrofaj farklılaşması üzerine etkileri gösterilmiştir.
Beyaz Pigmentler
Beyaz pigment olarak ve diğer renklerin tonlarını açmak için titanyum dioksid kullanılmakta. Titanyum dioksit "rutile, anatase ve brookite" kristal yapısında ve sadece ilk 2 tanesi pigment olarak kullanılmakta. Bu pigment UV-güneş ile fotokatalitik aktivite ile reaktif oksijen yaratmakta. IARC tarafından insanda kanserojen olarak sınıflandırılmış( gurup 2B).
İnorganik Pigmentler
- En sık kullanılan inorganik pigment demir oksitlerdir(sarı(FeO(OH)), kırmızı(Fe2 O3 ) ve siyah (Fe3 O4 ) pigment olarak). Ayrıca demir oksid pigmentlerinde nikel gibi ağır metaller kullanılmakta(nikel IARC tarafından kanserojen olarak tanımlanmakta).
- Diğer ağır metaller olarak kadminyum sülfid(sarı), civa sülfid(kırmızı), kromiyum oksid(yeşil)cadmium sulfide (CdS, yellow), mercury sulfide (HgS, red), chromium oxide (Cr2O3, green) kobalt(mavi) kullanılmakta. Bu tüm ağır metallerden krom, kadminyum IARC tarafından kanserojen ve gurup I de tanımlanmakta, organik civa ise grup 2B de kanserojen olarak tanımlanmakta. Maalesef Avrupa' da kullanılan dövme mürekkeplerinin % 28 sinde ön görülenin çok üzerinde ağır metaller bulunmakta. Bunlar toksik ve mutojenik olarak tanımlanırken nikel, civa, krom ve kobalt alerkjik reaksiyonlardan sorumlu tutulmakta.
Organik Pigmentler
Organik pigmentler ana ve ara renklerin tamamını içermekte. Bu pigmentler ışığa yüksek emilim göstererek güçlü bir renk tonu ve parlaklık sağlamakta. Bu nedenle günümüzde dövme mürekkeplerinin %80'inden fazlası endüstriyel organik pigmentler içermekte. Organik pigmentlerin polisiklik pigment grubu genellikle yoğunlaştırılmış aromatik veya heterosiklik halka sistemleri içermekte. Heterosiklik pigmentlerin iki önemli örneği ftalosiyanin (yeşil, mavi) ve kinakridon pigmentleridir(mavimsi kırmızı, pembe, mor). Diğer bir grubu azo pigmentleridir ve hala en yaygın olarak kullanılan pigmentelerdir(gıda, tekstil...). Azo pigmentleri sarıdan kırmızıya kadar renk aralığına sahiptirler ve genellikle kanserojen veya alarji riski yüksek yoğunlaştırılmış aromatik aminlerden oluşurlar. Organik pigmentlerin sentezi, boyutlandırılmasında reçineler, polimerler ve yüzey aktif maddeler eklenerek karmaşık kimyasal süreçler kullanılmakta. Son ürün içeriğinde organik pigmentler dışında yan ürünleri ve belirtilmemiş diğer bileşiklerde bulunabilmekte. Aromatik aminler organik pigmentlerin en önemli kirletici maddeleridir ve konsantrasyonları azo pigmentleri içeren mürekkeplerde en yüksektir. Bu aromatik aminlerin bazıları kanserojen, mutajenik ve toksik maddeler olarak sınıflandırıldığından kesinlikle dövme mürekkebinde bulunammalı yada azo pigmentlerinden salınmamalıdır(azo boyaları UV-güneş yada dövme silinmei için kullanılan lazer tedavilerinde yoğun olarak aromatik amin salınımına neden olmakta).
Dövmede kullanılan azo pigmentleri UV-güneşe martuz kaldıklarında 2-naftol türevlerine ve birincil aromatik aminlere (PAA) ayrışırlar(naftol için henüz bildirimi yapılmış bir alerji yok). Bu ayrışan pigment içerikleri ve p-fenilendiamin (PPD) dövme pigmenti olarak kullanılmamakla birlikte pigment alerjileri içerisinde güçlü alerjik kanıtlar bulunmakta. Bu kanıtlar saç boyası ve kına pigment içeriğindeki aromatik aminlere (PAA) karşı alerjik duyarlılık çapraz alerjik reaksyonlar ile karışmakta.
Dövme pigment içeriğinde nikel, kobalt, krom ve esas olarak demir oksit maalesef bulunmakta. Nikel veya kobalt en fazla biline alerjik duyarlandırıcılar ancak dövme reaksiyonlarında bu duyarlılığın dövem içeriğidenmi yoksa piercing, takı veya giysi metal aksesuarları nedeniylemi geliştiği ciddi bir belirsizlik yaratmakta(krom içeriği bir yabancı cisim-kontaminasyon olarak düşünülür ve dövme mürekkepleri içeriğinde beyan edilmez).
Nickel, cobalt and chromium are mainly described as impurities in iron oxide pigments [4]. In individual cases, it remains unclear if a nickel or cobalt sensitization is relevant for a tattoo reaction or whether a certain body art affinity of the patient has led to sensitization by piercings or costume jewelry. (Metallic) impurities, such as chromium, are not declared on tattoo inks [7, 9].
Konusu geçmişken yukardaki pigmentlerin görünür ışık-UV-güneş maruziyeti yada dövme silme başlığı altında kullanılan lazer tedavileri sonrasında yapısal ve kimyasal değişimleri sonrası sorunlarını biraz açalım. Dövme pigmentleri yukarıda anlatıldığı gibi deride dermiste fibroblastlar ve doku makrofajları içerisiden yada az bir kısmı serbest olarak dokuda bulunmakta. Bu derinliğe ulaşabilen UV ve lazer ışınımlarını rengine bağlı olarak absorbe etmekte. Özellikle yüksek enerjili lazer uygulamalarında pigmentin ışınımı absorbe etmesi saniyeler içerisinde yüzlerce derecelere ulaşabilen ısıya ve mekanik titireşime neden olmakta. Bu süreç deri içerisinde izole edilmiş pigmentleri taşıyan hücrelerin parçalanmasına pigmente moleküllerinin daha küçük parçalara ayrılmasına neden olmakta. Yüksek ısı ve parçalanma pigment moleküllerinin yapısını değiştirmekte ve deride yeni kimyasal moleküller ortaya çıkartmakta. Ortaya çıkabilecek benzen ve aromatik aminler deri ve vücut için artık daha kanserojen, daha duyralandırıcı ve zararlı hale gelmekte.
Pigmentler Dışında Diğer Yardımcı Maddeler
Dövme mürekkebi içeriğindeki pigmentler suda çözünmemekle birlikte uygulanabilirliği için sıvı taşıyıcılar içerisinde emülsiyon formunda olmalıdır. Sulu veya alkollü çözücüler içerisinde pigmenet süspansiyonlarının hazırlanması ve çökelmesini önlemek için emülgatörler, bağlayıcılar (örneğin polivinilpirolidon, polietilen glikol), koyulaştırıcılar, çalkalandığında köpürmemesi için antifoam ajanlar(polidimetilsiloksan gibi) içeren maddeler kullanılır. Bu nedenle bir dövme mürekkebinde asıl pigment içeriği süspansiyon volümünün ancak % 10-30 içermekte.
Bu yardımcı maddelerden dibütil ftalat en duyarlandırıcı içerik olarak bilinirken hekzakloro-1,3-bütadien veya 9-florenon genetoksiktir. Ayrıca 9-Florenon sitotoksiktir ışıkta-UV-güneşte reaktif oksijen türevleri üreterek sitotoksik etki göstermekte. Dövme mürekkepleri içerik araştrımalarında birçok üründe yasaklı maddeler arasında yer alan 1,2-benzisotiazol-3[2H]-on, 2-oktil-4-izotiazolin-3-on, fenol ve kanserojen formaldehit bile tespit edilmiş. Dövme alerjilerinin gelişmesinden sorumlu olan izotiyazolinonlar maalesef yüksek oranlarda bulunmakta.
Dövme mürekkeplerinde yaygın olarak kullanılan bir bağlayıcı olan gomalaklar alerjik reaksiyonların diğer bir güçlü nedeni.
Yukarıda tanımlanan dövme mürekkebi deriye uygulandığı anda tüm rikler maalesef başlıyor. Bunlar uygulandığı deri alanı ile sınırlı yada genel sistemik reaksiyonlar olarak tanımlanbilir. Rekasiyonların başlama zamanı dövme ugulamasından hemen sonra yada yıllar içerisinde gelişebilir. Bunları biraz inceleyelim.
Dövme Uygulama Alanında Uzamış Yara İyileşmesi
Dövme mürekkebi özel iğneler ile deri yüzeyinden-epidermisten dermise holler açılarak yerleşmekte. Bu hollerin derinliği ve yapısı kullanılan ekipmana ve dövme sanatçısına göre değişmekte. Ancak asıl belirleyici olan dövme iğneleri. Bunların çapları 0.2 - 0.4 mm arasında değişmekte ve uçlarında 1 ile 50 arasında iğne yer almakta. Manuel yada motorlu ekipmanlar ile iğneler deriye uygulandığında derinin iyileşme ve yeniden yapılanma süreci başlamakta. Ancak dövme mürekkebi bu süreci değiştirmekte. Deri, doku hasarının onarımı ve derinin yeniden yapılanması ile birlikte antijenik, iritan ve duyarlandırıcı dövme mürekkebi ile de uğraşmak zorunda. Dövme sonrasında deri dokularında yara iyileşmesinin uzadığı görülmekte.
Enfeksiyonlar
Dövme iğneleri uygulama alanındaki deri yüzeyinden mikrobiyal patojenleri deri içlerine rahatlıkla ulaştırmakta. Hafif ve orta yüzeysel deri enfeksiyonları geliştiğinde bunlar kolay kontrol altına alınırken derin deri enfeksiyonları sistemik septisemiye neden olabilmekte. Enfeksiyonun şiddeti patojen mikroorganizmanın virulansına, kişinin immun sistemine ve sistemik hastalıklara bağlıdır. Dövme sonrası lokal ve sistemik enfeksiyonlar sıklıkla "Corynebacterium diphtheriae, Pseudomonas aeruginosa yada Staphylococcus aureus" bakterilerine bağlı olarak gelişmekte. Dövme uygulama deri yüzeyinden HPV, HSV ve hapatit C gibi viral enfeksiyonlar, "Mycobacterium tuberculosis, Mycobacterium leprae, nontuberculous mycobacteria" gibi enfeksiyonlar hatta metisiline dirençli stafilokokus aerius (MRSA) gibi enfeksiyonların bulaşabildiği yönünde klinik olgular bildirilmiş.
Dövme sonrası enfeksiyon riskinde septik ve uygun olmatyan hijyenik koşullarda çalışan dövme sanatçısı ve dövme enstrümanları yer almakta. Yukarda tanımlanan mikroroganizmalar dışında HIV virüsünü bulaşması ile ilgili olgular bildirilmiş.
Dövme mürekkepleri üzerinde yapılan mikrobiyolojk çalışmalarda maaelsef % 10 nun üzerinde içeriklerinde patojen mikroorganizmalar saptanmıştır.
Dövme sonrası uygun olmayan yara bakımı süreci enfeksiyonlarda diğer bir risk nedeni. Yeni yapılmış bir dövmeden hemen sonra denize girme ve "Vibrio vulnificus" kaynaklı septik şok gelişimi ile ilgili vakalar bulunmakta.
Dövme uygulama alanında gelişen erken reaksiyonlarda ilk olarak enfeksiyonlar akla getirilmelidir.
Alerjik Olmayan Reaksiyonlar
Dövme mürekkebi kimyasal içeriği insan vücudu için yabancı bir madde. Bu nedenle dövme uygulamasından sonra zamanla bu içeriğe karşı granulomatöz ve pseudolenfomatöz reaksiyonlar ile yabancı cisim granulomları gelişebilmekte. Bu granulomatöz reaksiyonlar dövme alanında sert, deriden kabarmalar ile kendini göstermekte.
Pseudolenfomalar ise dövme alanında yada vücudun başka bir alanında dövme sonrası gelişebilmekte. Özellikle bu reaksiyon kırmızı pigmente karşı daha sık gelişmekte.
Bu granulomatöz reaksiyonların sarkoidozis hastalığı ile birlikte olabileceği unutulmadan değerlendirilmelidir.
Bazı deri hastalıklarının travmatik alanda klinik alevlenme ile kendisini gösterme özelliği bulunmakta. Bu Köbner fenomeni olarak tanımlanmakta. Bu fenomenle dövme alanında hastada var olan psoriasis, liken, vitiligo ve pyoderma gangraenosum lezyonları gelişebilir.
Dövme Mürekkebine Karşı Alerjik Reaksiyonlar
Alerjik reaksiyonların tanısı zor olmakla birlikte son derece önemli. Erken kinik bulgular ile başlayan antikor aracılı dövme alerjik reaksiyonları ve geç klinik bulgular ile gelişen Tip IV aşırı duyralılık reaksiyonları görülmekte. Bu iki alerjik reaksiyon içerisinde antikor aracılı reaksiyonlar çok daha az görlmekte ve olguların büyük bir kısmı ikinci dövme yapılması sonrası gelişmekte. Klinik bulgular dövme alanında ve tüm vücutta ürtikeryal döküntülerden yaşamı tehdit edebilecek anafilaksiye kadar değişmekte. Bildirilen vakalardan bir tanesinin dövme lazer tedavisi sırasında ortaya çıkması dövme ve dövme sildirme uygulamlarında dikkatli olması gerektiğini göstermekte.
Dövmelere karşı alerjik reaksiyonlar temel olarak gecikmiş tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır(Alerjik temas ekzamaları ve ilaç aşırı duyarlılıklarında olduğu gibi). Dövme uygulaması sonrası mürekkep içerisindeki kimyasallara karşı bir duyarlanma fazı gelişir. Bu duyarlanma fazı birkaç yıl içerisinde geç ortaya çıkabilmekte. Bu faz sonrası aynı kimyasallar ile karşılaşıldığında 1 ile 3 gün içerisinde alerjik reaksiyon kliniği gelişmekte. Dövme ortadan kaldırıldığında reaksiyonlarda geçmekte. Dövme mürekkebindeki kimyasal maddenin direkt kendisine karşı gelişebildiği gibi UV, lazer sonrası metabolik ara ürünlerine karşıda ortaya çıkabilmekte. Klinik bulgular deriden kabarık nodüller, plak lezyonlar hatta ülserasyonlara kadar oldukça değişkendir. Sıklıkla kırmızı ve kırmızının kullanıldığı pembe, portakal, mor gibi pigment uygulama alanlarında gelişmekte. Azo pigmentleri bu tür reaksiyonlarda en sık neden olarak tespit edilmiş. Alerjik reaksiyon dövme alanı ile sınırlı olabilirken bazı aşırı duyarlılığı olan kişlerde tüm vücutta alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Kadminyum içeren sarı pigment kullanılmış dövme alanlarında UV-güneş sonrası yada lazer dövme silme uygulamaları sonrasında lokal ve genel alerjik reaksiyonlar başlayabilmekte. Dövme sonrası alerjik reaksiyonları olmayan ancak diş yada ortopedik implant uygulaması sonrası alerjik reaksiyonların tetiklediği olgular bulunmakta.
Dövme Sonrası Reaksiyonlar ve Bazı İlaçların İlişkisi
Bazı ilaçların alınması ile birlikte dövme alanlarında reaksiyonlar bildirilmiş.
- Maling melanoma tedavisinde kullanılan dabrafenib yada trametinib gibi ilaçların alınması sonrası dövme alanlarında şişme, granuloma gelişimi ve ağrı gelişimi rapor edilmiş.
- İnfluenza aşısı olarak kullanılan ve civa koruyucu içeren thimerosal ilacı sonrası dövmenin kırmızı pigment alanlarında benzer reaksiyonlar geliştiği rapor edilmiş.
- allopurinol kullanımına ait çelişkili raporlar bildirilmiş. Allopurinol dövme sonrası gelişen granülom ve yabancı cisim reaksiyonlarının tedavisinde kullanılmakta. Ancak bu olgularda kullanımı sonrası dövme alanında aşırı reaksiyon gelişen birkaç olgu bildirilmiş.
Dövme Sonrası Reaksiyonlar ve Bazı Hastalıklar
HIV enfeksiyonu sonrası yada HIV de kullanılan antiretroviral ilaç kullanımında dövme alanlarında alerjik reaksiyonlar gelişebilmekte.
Dövme Pigment Alerjisinin Tanısı
Dövme mürekkeplerine karşı alerjik reaksiyonlardan şüphesi taşıyan bir hastanda kesin tanı, tanı araçlarının karmaşıklığı ve asıl suçlu alerjenin tespit edilmesinin güçlüğü nedeni ile zordur.
Hastanın ön klinik değerlendirmesinde;
- klinik bulguların dövme uygulanmasından ne kadar sonra başladığının sorgulanması; son çalışmalar reaksiyonların dövme uygulandıktan sonra % 37 sinde bir ay sonra, % 63 ünde ise çok daha geç ortaya çıkabileceğini göstermekte.
- reaksiyonların dövme pigment renklerinden hangilerine karşı geliştiğinin tespit edilmesi
- reaksiyonların süresi ve devamlılığının sorgulanması
- topikal kortikosteroid tedavilerine cevabın sorgulanması
- Güneş sonrası reaksiyonların kliniğinin(benzer şekilde lazer uygulamaları sonrası) sorgulanması alerjik reaksiyonun ön şüphesinde son derece önemlidir.
Dövme alerjisi ön tanısı konulduktan sonra alerjik temas egzamalarının tanısında kullanılan "deri yama testleri, patch testler" yapılabilir. Dövme mürekkebinin deri altına uygulanması sonrası bu alanda gecikmiş aşırı duyarlılık deri belirtilerinin değerlendirilmesi tanısal açıdan son derece doğru gibi görünmekte. Ancak test sırasında uygulanan mürekkebin dermiste kalıcı olacağı ve kronik alerjik reaksiyonları tetikleyebileceği düşünüldüğünde son derce hatalı bir yaklaşım olacağı görülmekte.
Bunun yerine dövme mürekkep kimyasal içeriği ile hazırlanmış standart deri yama testleri kullanılabilir. Bu amaçla Almanya Temas Alerji grubu tarafından "blok 47" olarak tanımlanan yama testi grubu kullanılmakta.
Yama testleri için dezvantaj olarak görünen düşünceler; test sırasında reaksiyonların haftalar aylar sonra geç ortaya çıkabilmesi, zamanla yada güneş ile pigmentlerin metabolizması ile oluşan ara ürünlere karşı reaksiyonların bu testlerde saptanamaması, alerjenin bazen hapten gibi davranak ancak UV varlığında alerjik reaksiyonları tetikleyebilecek özelliğe dönüşmesi gibi...
Klinik bulguların olduğu deri alanından alınan deri biyopsisi klinik tanı korelasyonunda yardımcı olabilir. Deri biyopsisinde atipik mikroroganizma deri enfeksiyonları(mikobakteriyum gibi), sistemik hastalıklar, kobner fenomeni olan deri hastalıkları, granuloma yada yabancı cisim reaksiyonları tanımlanabilir. Deri biyopsisinde inflamasyon alanında hücre yoğunluğu tanıyı destekeleyebilir. Örneğin T lenfosit yoğunluğu gecikmiş tipte aşırı duyarlılık alerjik reaksiyonu destekleyebilir. Mononüklear hücre ve dev maktofajlar yabancı cisim granoloma lehine olabilir.
Dövme alerjilerinde testlerde pozitif çıkmış bir kimyasal maddenin kullanılmış dövme mürekkebininde varlığını ispatlamak zorundayız. Dövme sanatçısı ve hasta kullanılan dövme mürekkebi içeriği hakkında kesin ve doğru bir bilgi sunuyor ise bunu ispatlamak daha kolaylaşmakta. Kullanılan mürekkep ile alınan örenkler ile yapılacak deri yama testlerinden pozitif sonuç alınabilir. Özellikle geçici ve erken başlangıçlı dövme alerjik reaksiyonlarda oldukça anlamalı. Ancak dövme orijinal mürekkebin takip edilemediği veya değiştirilmiş bir bileşime sahip olduğu durumlarda test örneklerinin biraraya getirilmesi zorlaşmakta. Ayrıca dövme yapıldıktan sonra geç gelişen(aylar-yıllar sonra) alerjik reaksiyonlarda orjinal dövme mürekkep içeriğinin metaboitleride rol oyanadığı için dövme mürekkebi içeriği ile deri testleri oldukça güvenilmez olmakta. Bir alerjenin doğrulanması(hastanın maruz kaldığı ve duyarlılaştı kimyasal) için deri biyopsinde alınan örnekte dövme mürekkebi içeriğinin kimyasal analizi yapılabilir.
Bir deri biyosi örneğinde inorganik pigmentlerde kullanılan krom, cıva, kobalt ve nikel gibi metaller kolay tanımlanabilir. Bu tanım sonrası bunlardan hazırlanmış deri yama testleri alerjenin doğru tanımı için kullanılabilir. Ancak samalıkta iğne aramak gibi olduğu unutulmamalıdır.
Alerjene Özgü T Lenfosit Hücre Yanıtlarının Tespiti; Dövme mürekkebine karşı gelişen alerjilerde alerjik temas ekzamlarında da kullanılan "alerjene karşı T hücresi tepkileri" analiz edilebilir. Spesifik bir test olarak görünmekle kimyasalların T hücresini nasıl uyardıklarına dair bilgimiz hala son derece sınırlı.
Dövme mürekkep alerjilerinde tanısal yaklaşımlar deri yama testleri ile sınırlı.
Dövme alerjilerinde tedavi
Dövme alerjilerinde tedavi bulguların klinik şiddetine, dövmenin boyutu ve vücutta yerleşim yerine göre konsevatif tedavilerden daha radikal çözümler kadar değişkendir.
Konservatif tedaviler sistemik ve topikal kortikosteroid kullanımı, reaksiyon alanına kortikosteroid enjeksiyonu, sistamik antihistaminler, gübneş-UV korunma gibi sıralanabilir.
Radikal tedaviler temelde alerjik reaksiyona neden olan dövme mürekkebinin deriden ta olarak çıkarılmasıdır. Ancak bu süreçte deri bütünlüğü hasar gördüğü için skar gelişimi kaçınımazdır. Kriyotedavi, elektrocerrahi, dermabrazyon, derin peelingler ve CO2 lazerler kullanılmakta.
Dövme silme başlığı altında kullanılan Q anahtarlı lazer ve tedavi protokolleri dövme alerjilerinde kullanılmamalıdır(klinik alevlenmeye ve yeni duyarlanmalara neden olabileceği için).