Benim için uygun güneşten koruyucu hangisi ? Bir güneşten koruyucu alıp evde hepimiz kullanabilirmiyiz ? En güvenilir güneşten koruyucu hangisi ? Kaç faktör güneşten koruyucu kullanmalıyım ? Hastalarımızın en fazla sordukları sorulardan birkaçı. Güneş koruyucuların reçete edilmesi, hastaya uygun koruma faktörlerinin ve risklerin belirlenmesi, UV den doğru korunmanın anlatılması biz dermatologların rutin hasta diyaloglarımızın bir parçası. Bu makale hazırlanırken bir güneşten koruyucu seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiği ve güneşten koruyucuların doğru kullanımı ile ilgili bilgilere kolay ulaşılması amaçlanmıştır. 

Güneşten korunma, koruyucular ve ürün seçimlerine geçmeden önce kısaca güneş ışınımları hakkında bazı bilgilerimiz hatırlayalım.

Güneş ışınımı 100 ila 400 nm dalga boyları arasında ultraviyole radyasyon-UV içermekte. UV radyasyonu, UVB (280-315 nm), UVA (315-400 nm) ve 2UVC (100---280 nm) dalga boylarının bir kombinasyonu. UVC atmosferimizdeki ozon tabakası tarafından bloke edildiğinden ve dünya yüzeyine ulaşamaz ve klinik bir öneme sahip değildir. Buna karşın UVB ve UVA yeryüzüne ulaşarak cildimizde erken dönemde deride kızarma-eritem, güneş yanıkları, fotoallerjik, fototoksik ve fotoimmünosüpresyon(deri ve genel cvücuy savunma sisteminin baskılanması) yaparken geç dönemde deride fotoyaşlanma ve kanserine neden olmakta.

Son yıllarda güneş ışınımının 400-500 nm dalga boylarlarına sahip görünür ışınımı-VL ve IR A formunun 750-1400 nm dalga boylarına sahip kızıl ötesi IR-A ışınımın deride pigment düzensizliklerin ve biyolojik etkilere  neden oldukları gösterilmiştir. Bu nedenle güneş yada yapay ışık kaynakları(aydınlatmalar, mobil telefonlar, bilgisayar, TV....) problemlerinde dikkatler görünür ışık ve ınfrared ışınıma odaklanmış. Her ikiside deride UV gibi serbest okisijen radikalllerine neden olmakta. VL 400-500 nm dalga boyu aralığında UV olmadan da deride pigmentasyon oluşturabilmekte.VL nin neden olduğu pigmentasyon UVA1 den daha yoğun ve daha uzun sürmekte. Hatta VL ve UVA1 birlikte deride pigmentasyonda sinerjik etkileri bulunmakta. VL açık tenlilerde sadece UVB ve UVA 2 nin yaptığı düşünülen deride eriteme neden olabilmekte(ancak 400-500 nm görünür ışık yüksek güçte görünür ışıklardır. Günlük hayatımızda kullanılan elektronik aletler ve aydınlatma sistemelerinden daha güçlü bir dalga boyuna sahiptir). Bu yeni bilgiler ışığında  son yıllarda güneşten korunma kapsamı VL içerecek şekilde genişletilmiştir. Özellikle fototoksik ve fotoalerjik reakiyonlarda, açık tenlilerde, PIH da , melasmada... Kısa dalga boyuna sahip bu VL(mavi ışık)  melanositler üzerinde mavi renk sensörleri olan opsin 3 etkileyerek direkt melanogensise neden olmakta. 

UVB cildimizde güneş yanıklarına ve deri hücreleri DNA sında direkt hasara neden olmakta(siklobütan pirimidin dimerlerinin (CPD'ler) ve 6-4 pirimidin-pirimidon (6-4PP) fotoürünlerinin oluşumuna yol açarak). UVB neden olduğu deride güneş yanığı belirtileri algılanabildiği için maruz kalınan UVB yoğunluğu fark edilebilir. UVA bu süreçten sorumlu olmadığı için maruz kalınan UVA yoğunluğunun erken fark edilmesi zordur. UVA  maruziyetin deride etkileri erken pigmentasyonu ve geç dönemde bronzlaşmadır. UVA radyasyonu UVB'den daha az enerjik olsa da, serbest radikallerin oluşumunu içeren dolaylı bir mekanizma ile deri hücrelerinde mutasyonlara ve kansere neden olmakta. UVA, UVB'den daha derine nüfuz eder ve bağ dokusundaki DNA'ya, damarlara ve elastik liflere zarar veren, fotoyaşlanmaya katkıda bulunan reaktif oksijen türleri (ROS) üretir. UVA radyasyon ayrıca deride fotoduyarlanma ve fototoksik reaksiyonlara neden olmakta. UVA radyasyonu genellikle UVA 2 (315---340 nm) ve UVA 1 (340---400 nm) olarak 2 ye ayrılır. UVA 1 çok koyu tenli kişilerde bile epidermal ve dermal hasarı, hiperpigmentasyona ve ROS oluşumuna neden olmakta.

UV maruz kalan deride gelişen değişimleri hatırlamak önemlidir. Deride UV maruz kalındıktan sonra ilk reaksiyon deride gelişen kızarıklık-eritemdir. UV maruz kalınmya devam edildikçe ilerleyen günlerde, melanin pigmenti epidermal tabakalara dağılacak ve epidermiste melanin miktarı artacaktır. UV etkisi ile epidermal keratinosit hücreleri ve ürettikleri keratin çoğalacak 1-2 hafta sonunda epidermal cilt kalınlığı artacaktır. Aminoasit yapısnda keratin bir pigment olmamasına rağmen UV radyasyonu absorbe ederek çok etkili bir şekilde deriyi UV karşı korumakta. Bu yavaş süreçte deri UV'ye çok daha dayanıklı hale gelmekte. 

Kişiye özel bir güneşten koruyucu belirlerken aşağıda tanımlanmaya çlışılmış 3 temel unsura dikkat edilmelidir

  • Güneşin mevsime, aylara ve günün saatlerine yaşana coğrafik alna gör UV ışınım yoğunluğu yani UV index
  • Kişinin güneş hassasiyeti yani cilt tipi
  • Güneş ışınlarına maruz kalma süresi

UV indeks

UV Index 1994 yılında ABD National Weather Service (NWS) ve Environmental Protection Agency (EPA) tarafından geliştirilmiş bir kavram. Dünya yüzeyine, bir coğrafik bölgeye, mevsim ve gün saatine göre ulaşan cilde ve derimize zarar verebilecek UV yoğunluğunu tahmini olarak tanımlamakta. 1 ile 11+ sayı ve renkler ile temsil edilir. 

UV indeks aşağıdaki temsili resimde olduğu gibi birçok faktörden etkilenmekte.

Güneş kaynaklı ışınım güneşin doğması ile başlayarak öğlen saatlerinde en yüksek seviyesine ulaşmakta ve akşam güneş batımına kadar azalarak devam etmekte. UVB radyasyonu en yüksek seviyeleri mesimlere göre değişmekle birlikte sabah 10' dan öğleden sonra 3'e kadar sürmektedir. UVA radyasyonu gün boyunca daha sabit olmakla birlikte sabah 8'den akşam 5'e kadar en yüksek seviyelere ulaşmakta. UVB maruz kalımı deride erken inflmasyon ile eritem-kızarma ve güneş yanık belirtilerine neden olduğu için maruz kaldığımız anlayabilriz. Ancak UVA geç pigmöentasyon ve deride geç hasara neden olduğu için UVA maruziyetini hissedemeyiz.

1 UV İndeks = 0,025W/m2’dir.

Yani 1m2 alana güneşten 0,025W gücünde UV ışını ulaşıyorsa; UV indeksi=1 olur.

UV indeksi ise 1m2 alana 0.025 x 10 = 0,25W gücünde UV ulaşıyor anlamına gelmekte.

UV indeks son derece önemli. Maruz kalacağımız UV radyasyonun toplam dozunu, cilt tipimize göre güvenli güneşlenme süremizi, hatta seçmemiz gereken güneşten koruyucunun faktör numarasını belirlememizi sağlamakta.

Örneğin UV indeks değeri 10 olan bir güneşte 6 saat korunmasız olarak güneşte kaldığımızı düşünelim. Vücudumuzun aldığı toplam UV enerjisi;

6 saat x 1 saat=3600 saniye x UV inde= 10 x 1 UV indeks 0,025W/m2 = 5400 J/molmakta. 

UV indekse göre UV korunma yöntemeleri kabaca şağıdaki tanımlanmış.

Bulunduğumuz yerdeki günün UV indeks değerini konuyla ilgili internet sitelerinden ve akılı telefon uygulamalarından öğrenebiliyoruz. Birçok ülkenin resmi metoroloji sitelerinde UV index verilerine yer verilmekte hatta günlük hava tahminlerinde UV index kullanılmakta. Ancak ülkemizde resmi meteoroloji sitesinde henüz bu hizmet yok.

Birçok internet sitesinde ülkemiz dahil dünya yüzeyinde istenilen bir noktanın UV indeks tahminleri saat saat görülebilir. Aşağıdaki örnek tahminler https://www.theweather.com/weather-maps/uvi-europ.html sitesinden alınmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) güneşe karşı hiçbir korunma önlemi almayan erişkin bir kişinin günlük alabileceği maksimum UV dozunu 180 J/m2 olarak tanımlamış. Yukarda internet sitesi verilerine göre 22 temmuz 2022 tarihinde saat 13:00 da Marmara bölgesinde UV index 9, Egede 10 ve Akdenizde 11 olarak tahmin edilmekte. Antalya’da saat 13:00 de korunmadan güneş altında 1 saat kalındığında alınan toplam UV dozu 99 j/m2, İzmir'de 90 j/m2 UV ve İstanbul'da 81 J/cm2 hesaplanmakta.

Bu 1 saatlık dozlar nerede ise günlük alınması gereken dozlara yakın. Bu ülke olarak belli bir mevsim aralığında ciddi UV dozlarına maruz kalındığını göstermekte. Ülkemizde güneşin bu olumsuz etkilerini azaltmak için ciddi stratejiler geliştirmek zorundayız. Bu stratejileri arasında belkide en önemlisi geniş spektrumlu bir güneşten kouruyucu kremlerin, yani UVB ve UVA radyasyonuna karşı koruyan bir güneş kreminin kullanılması önerilmektedir. Kavramsal olarak güneş kremleri UVB ve UVAradyasyonunu emen/dağıtan/yansıtan maddelerden oluşmalı. Güneş kreminin temel amacı, güneşe maruz kalmanın neden olduğu hasarı etkili bir şekilde en aza indirmek için cildi ultraviyole radyasyondan korumaktır. Aynı zamanda, ürün insan ve çevre sağlığı için güvenli olmalı, cilt tarafından iyi tolere edilebilir olmalı, kullanımı kozmetik olarak kolay olmalıdır.

Güneşe karşı cildin hassasiyeti yani cilt tipi 

Güneşten koruyucu bir ürün seçiminde önemli bir diğer kriter sahip olduğumuz derinin pigment yapısı, güneş cilt tipimizdir. Bunu konuyu anlatmaya başlamdan önce biraz derinin pigment yapısından bahsedelim. Derimizde melanin pigmentasyonu, epidermisin bazal tabakasındaki melanositlerin sayısı, metabolik aktivitesi, melanositlerin içindeki melanozomların melanojenik aktivitesi, melanositler tarafından üretilen melanozomların sayısı, büyüklüğü ve dağılımındaki değişiklikler dahil olmak üzere çoklu faktörlerle belirlenir. Melanositler deride UV ve görünür ışınımı algılayıcı hücrelerdir ve bunların varlığında melanin üretimine geçmekteler. Melnositlerde bu süreçte eumelanin (koyu kahverengiden siyaha değişen renk) ve feomelanin (sarıdan kırmızıya değişen renk) yapılmakta. Feomelanin açık tenlilerde blunan melanindir ve pro-oksidatiftir. yani UV ışınımdan önce hücrelere zarar verebilecek serbest radikaller ve hiper-enerjik türevler üretir. Eumelanain koyu tenlilerde bulunan melanindir ve güneş ışınımının epidermisteki penetrasyonu engelleyerek ışınımın neden olduğu oksidatif strese, ROS(serbest okisjen radikalleri) oluşumuna ve  DNA hasarına karşı koruma sağlar.( koyu tenli bireylerin açık tenli bireylerden daha düşük cilt kanseri sıklığına sahip olmalarının doğal nedeni). Ancak koyu tenli insanlar bile güneş radyasyonun neden olduğu DNA hasarı yaşabilirler hasar hücre DNA onarım mekanizmaları tarafından onarılarak kötü huylu dönüşüm riski azaltır. Öte yandan, feomelaninin baskın olduğu açık tenli bireylerde, melanin güneş radyasyonuna karşı etkili koruma sağlamak için yeterli değildir ve DNA hasarının derecesi, onarım mekanizmalarının kapasitesini aşabilir ve daha yüksek bir malign dönüşüm riski vardır. 

Çok açık clt renginden koyu kahveye kadar cilt tipleri artan dozlarda UV maruz bırakıldığında her cilt tipinde UV dozuna bağlı olarak epidermiste güneş yanığı hücreleri(apopitotik keratinositler) gelişmekte(açık tenlilerde daha düşük UV dozlarında bile). Ancak DNA hasarını gösteren CPD oluşumu çok açık, açık bronz ve bronzlarda dermisin üst tabakasınada oluşurken koyu tenlilerde epidermisin bazal tabakasında oluşmakta. Buda fotoyaşlanma, pigment düzensizlikleri, melanoma ve melanıoma dışı cilt kansrlerinin açık tenlilerde neden daha sık geliştiğinin göstergesi.

Güneşe karşı duyarlılığımız derinin yapısal pigmentasyonu yani, cilt pigment yoğunluğumuz belirlemekte. Buna göre cilt tipleri belilenmiştir. Ancak pratikte yaptığımız kadar kolay değil. Objektif ölçüm ve cilt tipinin belilenmesi için CIE labaratuvar sistemleri ile kolorimetrik ölçümler yapılabilmekte. Bu testlerde ITA derecelerine göre cilt tipleri belirlenmekte. ITA derecesi deri pigmentasyonu ile ters orantılı açı ne kadar düşük ise deri okadar pigmentedir. Buna göre açıktan koyuya 6 cilt pigmentasyon tipi tanımlanmış.

Günlük pratikte yukardaki iedal yönt6emin kullanıması zor. Bunun için Fitzpatric tarafından güneş cilt tipimizi belilemek için bir skorlama sistemi kullanılmakta. Bu skorlamada aşağıdaki tanımlandığı gibi genetik yapımızın belirlediği fiziksel özelliklerimiz, güneş sonrası cildimizin gösterdiği reaksiyonlar ve güneşlenme/bronzlaşma alışkanlıklarımız ayrı ayrı skorlanır ve bu 3 skorun toplamı cildimizin güneş cilt tipini belirlemekte.

 

 

Derimizin daha önce güneşe maruz kalmamış bir bölgesinde güneşten korunmadan, cilt yanığı oluşmaksızın deride fark edilebilir en az  kızarma oluşacak kadar alınan UV ışın dozuna 1 MED deniyor(MED; Minimal Erythemal Dose). Kızarmayı UV bağlı deri hasarı olarak düşünürsek MED altındaki dozlar bir insanın maruz kalabileceği güvenilir UV ışın miktarını tanımlar. Bu değer kişinin cilt hassasiyet durumuna ve cilt tipine göre değişmekte.

Bunun basitleştirmek için cilt tiplerine göre bir kişi için 1 MED  değerleri tanımlanmıştır. Cilt tipleri ve MED değerleri; 

Cilt tipi I; güneşe karşı ekstra hassas olan bu cilt tipinde;  kişiler turuncu-sarı rengi saçlar, kaşlar ve kirpiklere, açık renk gözlere, çok açık beyaz bir cilde sahiptir ve yazın artan çilleri görmekteyiz. Bu cilt tipinde kişiler asla bronzlaşamazlar sadece çok sık güneş yanıkları yaşarlar. Bu cilt tipleri için belilenmiş MED < 180 J/m2.

Cilt tipi II; güneşe karşı hassas olan bu cilt tipinde;  kişiler mavi, gri, yeşil veya kahverengi göze, sarıdan, kahverengiye kadar renk aralığında saçlara, açık beyaz bir cilde sahiptir ve yazın artan çilleri görmekteyiz. Bu cilt tipinde kişiler çok zor hafif bronzlaşırlar ve sık güneş yanıkları yaşarlar.  Bu cilt tipleri için belilenmiş MED < 240 J/m2.

Cilt tipi III; beyaz-buğday cilt renk tonuna sahip insanlardır. Ela veya kahverengi gözler, kumraldan kahverengiye kadar renklerde saçlar ve bazen de çilleri olan bu tip bronzlaşma konusunda zorlanırlar ancak tipi II’lerden nispeten daha fazla bronzlaşabilirler. Bu cilt tipleri için belilenmiş MED < 360 J/m2. 

Cilt tipi IV; buğday-zeytin cilt renk tonuna sahip insanlardır. Kahverengiyle koyu kahverengi arasında göz rengi ve koyu kahve saçları olan insanlardır. Kolay bronzlaşırlar. Bu cilt tipleri için belirlenmiş MED < 480 J/m2 

Cilt tipi V,koyu buğday-açık kahverengi cilt renk tonuna sahip insanlardır. Koyu kahve ile siyah arasında renklerde saçları olan bronzlaşmaları çok kolay insanlardır. Bu cilt tipleri için belirlenmiş MED < 700 J/m2

Cilt tipi VI koyu buğday-koyu kahve hatta siyah ten, koyu kahve ile siyah arasında saç rengine sahip insanlardır. Bu cilt tipleri için belirlenmiş MED < 1000 J/m2

Cilt tipimiz güneş altında korunmasız kalabileceğimiz maksimum süreyide belirlemekte. Örneğin; UV indeks 10 iken erişkin bir insanın cilt tipine göre maksimum kalması gereken süreler; Tip I de 12 dakika(180 J/cm2 / 10 x 0.025 W/m2 = 720 sn den 12 dakika) Tip II de  16 dakika, tip III de 24 dakika, Tip IV de 32 dakika, Tip V de yaklaşık 47 dakika, Tip VI da de yaklaşık 67 dakikadır.

Cilt tipimiz kullanılması gereken güneşten koruyucunun(güneşte kalma sürecimize bağlı olarak)  SPF değerinide belirlemekte.

Örneğin Cilt tipi III sahip bir kişi 4 saat süreyle UV indeks 8 olan bir güneş aktivitesine maruz kalacak ise bu kişi kaç SPF kullanmalı.

UV indeks 8 ve 4 saat süreyle güneşe maruz kalınacağaına göre alınacak topam UV yoğunluğu

4 X 3600 X 8 X 0.025 = 2880 J / m2

Tip III için minimal 360 J/m2 olduğu için

2880/360= SPF 8 yeterli olacaktır. Ancak güneşten koruyucuların 2 saat ara ile tekrar kullanılması kuralı ile.

Tip I için ise aynı koşullarda SPF 2880/180 den 16 olmalıdır.

Yani kısaca güneşten koruyucu SPF değerini cilt tipimiz, UV indeks ve güneşte kalacağımız süre belirlemekte. Ancak deride kızarma ve bronzlaşma geç ortaya çıktığı düşünülecek olur ise bu önerilen SPF ler kişi sadece bir kez güneşleneceği düşünülerek bulunacak değerlerdir.  Ancak kişi erkesi günlerde güneşlenmeye devam edecek ise SPF değerleri bulunan değerlerin en az 2 katı olmalıdır. Yani SPF seçiminde bu değerler güneşlenme-tatil sürelerine ve kişinin güneş  hassasiyetlerine göre arttırılabilir.

Dünyadaki açık tenli nüfusun çoğunluğu (güneşten zarar görme riski en yüksek olanlar) 30° Kuzey enlemlerinde yaşıyor. Ülkemiz 36-42° Kuzey enleminde yer almakta. İlk olarak türkiye koşullarında Ekim-Mart kış yalarında güneşten koryucu kullanımı gereksiz buda güneş koruyucu kullanımında yıllık %25'lik bir azalmaya yol açmaktadır.

Dış mekanda insan davranışını modellemenin karmaşıklığının bir sınırı olmasa da, özellikle duruş ve giyim dikkate alındığında örnek olarak, kişisel UV maruziyetini tahmin etmek için Diffey tarafından geliştirilen modelleme çerçevesini benimsiyoruz. Bu çerçeve, güneş UV'sine günlük kişisel maruziyeti tahmin etmek için ortamdaki UV radyasyon düzeylerini açık havada geçirilen süre, maruz kalma oranı ve gün ışığı saatleri ile birleştirir; şu şekilde ifade edilir:

EE m; ay cinsinden belirli bir enlemde ortalama günlük kişisel maruz kalınan UV yoğunluğunu tanımlar. 

UV m; ay cinsinden belirli bir enlemde ortamın UV yoğunluğunu tanımlar. Her coğrfaik enlem için tipik ortam günlük UV seviyeleri UV klimatoloji atlasları ile yıllık tahmn edilebilmekte.  

Güneş hasarı deride eritemin gelişmesi ile tanımlanır. Bunun oluşması;

  • güneşlenme zamanındaki yeryüzündeki UV yoğunluğuna bağlı.  Buda her coğrafik ülke, şehir ve bölge için günlük, aylık ve yıllık olarak belirlenmiş. Uv indeksin aylık değerleri dikkate alınmakta. UVTemmuz gibi. 
  • EF belirli bir vücut alanında ortam UV yoğunluğunun fraksiyonunu tanımlar. Örneğin  açık havada daha yoğun güneşe maruz kalınan ve foto yaşlanma veya cilt kanseri gelişmesinin en muhtemel olduğu yüz bölgesi düşünüldüğünde; güneşe maruz yoğunluğu ortama ve kişisel alışkanlık ve yaşam şekline göre değişmekte.  Yüz yada vücudun güneşe maruz kalma yoğunluğu iklim, vücudun duruşu(ayakta yada yatış gibi) ve kişini davranışları gibi faktörlere bağlıdır. Yaz aylarında Türkiye gibi kuzey ülkelerinde, orta coğrafik yüksekliklerde, açık bir havada ve gün ortasında, açık alanda yüz ve gövde dünya yzeyine ulaşan UU yoğunluğunun nacak 1/3 maruz kalacaktır. Aynı koşul ve zamanda kentsel binalar arasında dolaşn kişinin yüz ve vücudu  ise dünya yüzeyine ulaşan UU yoğunluğunun nacak 1/6 maruz kalacaktır(vücut pozisyonu ve binaların UV bloke etmesi nedenleri ile). Sonuç olarak hafta içi kentsel bir yaşamda bir kişi dünya yüzeyine ulaşan UU yoğunluğunun nacak 1/6 maruz kalırken hafta sonları dünya yüzeyine ulaşan UU yoğunluğunun nacak 1/4 maruz kalacağı takmin edilmekte. EFv olarak tanımlanmakta.
  • günlük güneşe maruz kalma süresi. Yetişkinlerin günlük ortlama açık havada geçirdikleri ortalam süreler hafta içi 1 saat ve hafta sonları 1.5 saat olarak tahmin edilmiş.Günlük aktivitelerde geçirilen güneşe maruz kalma süreleri tatillerde değişmekte. Tatilde 07:00 ile 18.30 saatleri arasında havuz kenarında, plajda veya açık havada geçirilen zamanın yüzdesinin ortalama %54 olduğu düşünülüyor. Buda güneşe maruz kalmas üsresi olarak ortalama 6 saate denk gelmekte.Tatil zamanları dışında çok yoğun güneş maruziyeti yaşamıyoruz. Gün ışığında güneşe maruz kalma süresinin fraksiyonu aya göre ifad edilir ve f(h v ) Temmuz  olarak tanımlanır. Hasaplanma fromülü 1 − [1 − güneşe maruz kalma süresi/gün ışık süresi] 2 dir. Yukarda örnekte gidildiğinde 1 − [1 − 6/14,2] 2 olarak tahmini bir değer çıkmakta. 

Yılın belli bir ayında eritem oluşturacak eritem miktarı fomülü ise bu üç değerin çarpımı; UVay X EFv  X f(h v ) dır. Buna göre 0.5 altındaki değerlerde güneşten koryucu kullanılmasına gerek yok iken. Bunun üstündeki değerlerde güneş kremi, kıyafet ve/veya gölgelik yoluyla cilt maruziyetini sınırlamak için adımlar atılmadığı sürece, bu düzeyde maruz kalma çoğu beyaz tenli insanda belirgin güneş yanığına neden olacaktır.

30°, 40° ve 50° Kuzey enlemleri için bir yıl boyunca korunmasız cilt üzerindeki tipik günlük eritem maruziyetini göstermektedir. 0,5 SED olarak ayarlanan kesikli çizgi, elbette bu değer dikkate alındığında, kabul edilebilir günlük maruziyetimizi temsil etmektedir. Günlük eritem maruziyetinin bu keyfi eşiği aştığı her ay için güneş koruyucu kullanımının endike olduğunu ve günlük eritem maruziyetinin bu eşiğin altına düştüğü aylarda kontrendike olduğunu öneriyoruz. 36-42° Kuzey enleminde yer alan ülkemiz için(siyah kırmızı çubuklar) kasım -şubat ayları arası 0.5 SEd değerlerinin altında olması nedeni ile güneşten koruyucu kulanımı gereksiz. Bu süre içerisinde kullanımı hem sağlık açısından gereksiz hem de kendimize ve çevreye olası zarar olasılığını artırıyor. Mayıs -Ağustos ayları arası mutlaka güneşten koruyucu kullanılmalı, diğer aylarda ise günlük maruz kalma eşiğine göre ürün kullanımı tercih edilmelidir. 

 

Güneşten Korunma ve Koruyucular Hakkında Bilinmesi Gerekenler 

Güneşten koruyucu içerik kompleksinde UV filtrelerinin içerikleri, tam koruma özellikleri, fotostabilitesi, filtrelerin taşıyıcı sistemlerde çözünebilirliği, suya(terleme, duş, havuz ve denize suyuna karşı) karşı direnci, içeriklerin insan sağlığı ve çevre açısından güvenliği, güneşten koruyucu kullanımı ve D vit. eksikliği, ideal uygulama miktarları, ürünleri suya karşı direnç ve dayanıklılığı, güneşten koruyucu içeriklerinin yasal düzenlemleri ve denetimi önemlidir.

Güneşten koruyucular içerisindeki filtre içerikleri 

Güneşten koruyucular içerisinde UV ışınımı absorbe eden, saçan ve yansıtan asıl etkin içerik 2 ana guruptan oluşmakta. İnorganik içerikler; mineraller ve fiziksel olanlar   ve organik içerikler; kimyasal olanlar.

İnorganik içerikler fiziksel filtreler olarakta tanımlanmakta. Bunlar deri yüzeyine uygulandıklarında fiziksel bir bariyer görevi gören, UV radyasyonunu ve/veya görünür ışığı yansıtabilen veya saçan mineral kökenli parçacıklardır. Bu amaçla başlıca çinko oksit (ZnO) ve titanyum dioksit (TiO2) ve demir oksit pigmentleri kullanılmaktadır. Fiziksel filtreler deride minimum duyarlanma ve yan etkilere sahip, yüksek fotostabiliteleri olan, geniş bir UV spektrumunu bloke ettikleri için geniş spektrumlu olarak kabul edilirler. Organik filtrelerle reaksiyona girmezler. Başlangıçta fiziksel filtreler uygun olmayan kozmetik formülasyona sahiplerdi(fiziksel olarak daha kalın, ciltte opak beyazımsı bir tabaka bırakmaları ve giysileri boyalamaları nedeni ile estetik açıdan hoş değildi. Koruyuculukları azalmasına rağmen deri yüzeyine çok ince bir tabaka olarak uygulanmakta idi). Son yıllarda yeni  mikronize ve kapsüle formülasyonları, silika veya dimetikon ile kaplanmış formları bu olumsuzlukları en aza indirdi.

Organik içerikler UV radyasyonunu absorbe edebilen bunu görünür ışık aralığında veya kızılötesi radyasyona (ısı gibi cildimiz için zararsız daha büyük dalga boylarına) dönüştürebilen moleküllerdir. Oraganik moleküller bu işlemi bozulmadan (fotokimyasal stabilite) sayısız kez tekrarlayabilmelidir. Absorbe edebildikleri UV dalga boyu aralığına bağlı olarak, UVA filtreleri, UVB filtreleri ve geniş spektrumlu (UVA + UVB) filtreleri olarak alt guruplara ayrılmakta. 

 

Güneş filtreleri pazara çıktığı ülkede cilt tipine, kullanım alışkanlıklarına ve UV indexine uygun olmalıdır. Yani Avustralya'da kullanılan güneşten koruyucu filterleri ile Türkiye'de kullanılanlar farklı olmalıdır. 

Güneşten koruyucularda tam koruma tanımı

Güneşten derimizi tam koruma mekanik korunma; gölgelikler, koruyucu giysiler, şapkalar gibi ve ideal bir güneş koruyucu bir ürünün kullanımıdır. Tam güneşten koruma; total güneşten koruyucu tanımı  UVB, UVA2, UVA1 ve VL karşı, geniş spektrumlu, koruma elde etmeyi amaçlayan organik ve/veya inorganik filtreleri içeren bir filtreler kombinasyonun kullanılmasıdır. 

Güneşten koruyucuların fotostabilite tanımı 

Güneşten koruyucu içeriğindeki organik ve inorganik filtreler fotokimyasal reaksiyonlar ile zamanla filtre özelliklerini kaybetmekte. Bu deriyi UV ışınıma karşı savunmasız hale getirirken, fotokimyasal reaksiyon ile ortaya çıkan ROS ve sitotoksik moleküller deride aşırı duyarlıklara da neden olmakta. Bu nedenle güneşten koruyucu filtrelerin daha fotostabil ürünler olmasına ihitayıcımız var. Örneğin; uzun yıllar methoksibenzoilmethan (BMDM) güneşten koruyucularda organik filtre olarak kullanılmış(UVA 1 karşı koruyucu etkisi nedeni ile) ancak daha sonra fotostabil olmamaları ve organik filtreler ile(Octocrylene,OCR; Benzophenone-3, BP-3) etkileşime girmeleri nedeni ile artık günümüzde kullanılmamakta.

Günümüzde filtrelerin fotostabilitenin yüksek olması için çeşitli stratejiler geliştirilmiştir; fotobozunmaya karşı birbirlerini stabilize eden UV filtrelerinin kombine kullanımı, UV filtrelerin mikro ve nanokapsül formlarının kullanımı, güneşten koruyuclara E vitamini veya kafein gibi antioksidanların eklenmesi ve yapısal olarak daha fototabil filtre moleküllerinin geliştirilmesi gibi. 

Güneşten koruyucu ürünlerin içeriklerinin bazıları UVB'ye  tam fotostabilite sergilerken(ethilheksil metoksisinnamat (EHMC) ve methoksibenzoilmethan BMDM içeren ürünler) bazı içerikler UVA'ya karşı da fotostabilite göstermektedir. Organik filtreler genelde UVA1 aralığında stabiliteden yoksundur. Sadece EHMC, etilheksil triazon (EHT),  metilenebis-benzotriazolil tetrametil bütilfenol (MBBT), TiO2 ve ZnO çok iyi UVA1 fotostabilite göstermektedir. Bir güneşten koruyucunun fotostabilitesi son derece önemlidir. Ancak ürün ambalajlarında bunun hakkında bir bilgi olmadığı gibi yasal düzenlemler maalesef henüz yok.

UV filtreler içerisine antioksidanlar eklenmekte bu filtrelerin stabilitesini sağlarken ROS, sitokinler, tip I metallaproteinlerin deride yapımını baskılayarak UV ve VL neden olduğu derideki inflamasyonu baskılamakta. Bu antioksidanları UV filtreleri olarak kabul etmek yanlış ancak bunlar UV radyasyonunun oksidatif etkisini ve hatta hava kirliliğinin neden olduğu kimyasalların deride  stabilize edilerek zayıflatılması, cildi oksidatif hasardan korumak ve melanom dışı cilt kanseri riskini azaltmaya yardımcı olmak için kullanılan katkı maddeleridir. Antiokisdanların güneş kremlerinde kullanılan konsantrasyonları SPF değerini etkilemez ve eritematöz yanıtı geciktirmez. Antiokisdanların  son yıllarda sistemik kullanımları tavsiye edilmekte.

Antioksidanlar dışında DNA onarımını sağlayan bazı enzimler güneş koruyucular içerisinde kullanılmakta. Photoliasis ezimi yüksek oranda UV maruz kalan bakteri bitkiler ve hayvanlarda gösterilmiştir. Bu enzim flavonoidlerin varlığında UV absorbe etmekte, DNA onarımı aktive etmekte.

UV ile hasarlanan DNA'da onarım mekanizmaları etkili olmasına rağmen, bazı hasarlar tam onarılamaz devam eder ve hasar birikim etkisi ile zamanla artabilir. Niasinamid olarak da adlandırılan nikotinamidler cilt hücrelerinin genomik yani DNA stabilitesi arttırdığı gözlenmiştir(Nikotinamid; adeno-sinüs trifosfat (ATP) üretiminde esansiyel koenzim olan nikotinamid adenin dinükleotidin (NAD +) öncüsüdür).UV radyasyonunun neden olduğu hücre enerji ihtiyacını sağlar). Nikotinamid aynı zamanda UVA1 ve UVB ile gelişen immunosüpresyon, fotokarsinogenezi ve p53 gen ekspresyonunuda azaltır.

Güneşten koruyucu filtrelerin taşıyıcı sistemleri

Güeş filtrelerinin konulduğu taşıyıcı sistemlerinin viskozite, emülsifiye yetenekleri, filtreleri stabili edebilmeleri, deriye uygulandıklarında yaratttıkları his, UV filtrelerin taşıyıcıda homojen dağılımı, cilt üzerinde düzgün bir filminin oluşumunu sağlayacak özellikleri son derece önemlidir.Taşıyıcı sitemler likit, krem, jel, aerojel, losyon, köpük, sprey, serumlar şeklinde çok farklıdır.

Bu özellikler içerisinde belkide en önemlisi deri üzerinde homojen bir flim tabakası oluşturabilme yeteneğidir. Çünkü bu UV filtrlerin kalınlığını yani deri üzerindeki miktarıı etkileyecektir. İkinci olarak üründe hasta uyumu açısından kullanılabilirliği yani kozmetik yapısıda son derece önemlidir. 

Güneşten koruyucuların UV maruz kalacak tüm deri bölgesine yeterli miktarda ve periyodik olarak (her 2 saatte bir) uygulanmasının önemi belirtilmekte. Ürün deri üzerinde  ideal homojen bir film tabakası oluşturmalı ancak bu tüm vücut cildinin pürüzsüz ve düz olmaması nedeniyle zor. Bu çok önemli çünkü ürün cilde uygulandığında, ne kadar homojen ve istenen miktarda uygulandı ise ürünün üzerinde yazan SPF ve UVAPF değerleri yakalanmış olmakta.

Güneşten koruyucularda diğer bir problem ürün kullanıldıktan 2 saat sonra deri yüzeyinde ne kadar stabil kaldığı. Çünkü günlük aktiviteler(yemek yeme, terleme, yıkama, duş, havuz, deniz…) fiziksel temaslar(eller ve giysiler gibi) sürtünmeler ürünün deri üzerindeki flim tabakasını etkilemekte. L'Oréal firması tarafından geliştirilen netlock teknolojisi(INCI C12-22 alkilarlat/hidroksietilakrilat kopolimeri içermekte) günlük aktiviteleriüe rağmen yüksek bir güneşten koruma sağlamakta(La roche possay antihelios XL serisi). 

Fondoten formunda güneşten koruyucular düşük koruyucu etkinlikleri nedeniyle geleneksel güneş kremlerinin yerini almamalıdır. Bu gurup klasik bir güneşten koruyucu üzerine kullanılarak kozmetik olarak görsel görünümü iyileştirmek, cilt parlaklığını azaltmak, düzgün bir cilt rengi ve dokusu üretmek yanında  UV korumasını güçlendirmek için kullanılabilecek seçeneklerdir.

Güneş koruyucuların sprey formları günümüzde hızla artan bir kullanım trendine sahipler. Ancak doğru kullanımlarının güç olduğunu görmekteyiz. Derinin tüm yüzeyinin yeterince örtülmesi, ürünün eşit olarak dağıtımı ve önerilen miktarı kullanma zorluğu nedeniyle pratikte şüpheli sonuçlar bulunmakta. Bu nedenle tek başına değil ancak bir güneşten koruyucu üzerine kullanılarak ilk ürünün etkiliği desteklenebilir.

İçeriğinde silica içeren ürünler yağlı ve akneli ciltler için kullanılabilir.

Güneşten koruyucu içeriklerinin insan sağlığı açısından güvenliği

Uv filtreleri tüm vücut gibi geniş yüzeylere ve sık uygulandığında deri tarafından absorbe olarak sistemik yan etkilere sahip olabilecekleri düşünülmüş. Organik UV filtrelerinden benzofenon sınıfının ana temsilcisi olan BP-3 deri tarafından yüksek oranda emilmekte, anne sütü, amniyotik sıvı, idrar ve kan plazmasına geçmekte. BP-3 ün östrojenik ve anti-androjenik etkiler gösterdiği bazı bilimsel çalışmalar bulunmakta. Avrupa'da bu nedenle BP-3 büyük ölçüde diğer geniş spektrumlu UV filtreleri ile değiştirilmiştir. Güneşten koruyucuların kullanımı ile insanlarda en fazla görülen reaksiyon fotoalerjik-fototoksik reaksyonlardır. Fotoalerjik reaksiyonlarda en sık suçlananlar organik UV filtreleri olan benzofenonlardır. Bunların dışında EHMC ve OCR gibi sinnamat türevleri ile gelişen fotoalerjik reaksiyonlar bulunmakta.

Ayrıca güneş koruyucular içerisinde filtreler dışında bulunan yardımcı maddeler; yüzey aktif maddeler, yumuşatıcılar, emülgatörler ve kokular alerjik reaksiyonlara neden olmakta.

İnorganik mineral filtreler alerjik reaksiyonlara neden olmazlar. Son yıllarda titanyum dioksit nanopartiküllerinin (nano-TiO2) hafifde olsa deriyi tahriş edici özellikleri olduğu yönünde bilgiler toplamıştır. Ancak nano-TiO2 lerin deride kanserojenik, mutajenite veya toksisiteye dair bir kanıtları yoktur. Ayrıca nano-TiO2 cilde nüfuz etmez veya dolaşıma karışmaz. % 25'e varan konsantrasyonlarda emniyetli kullanımları bildirilmiştir. Ancak  nano-TiO2 in tek sıkıntısı sprey yada toz formunda kullanıldığında solunum yolu ile akciğerklerin buna maruz kalmasıdır.

Tartışmalı olmakla birtlikte yüze kullanılan güneşten koryucular ile frontal fibrosing alopecia(FFA) saç dökülmesi arasında bir korelasyon görülmekte. FFA ve fromalin içeren saç şekillendiriciler ve gece yüz kremleri arasında çok net bir korelasyon bulunmakla birlikte güneşten koruyucular arasında net bir ilişki henüz saptanamamıştır.

Güneş koruyucu içeriklerinin çevreye olan olumsuz etkileri

Güneş filtrelerin mercan resifi ve deniz kıyı ekosistemleri için bir tehdit olduğu bildirilmiştir. Mercanlara yönelik tehditlerde küresel iklim değişiklikleri, kirlilik ve kanalizasyonlar ana problemler gibi durmakla birlikte güneş filtreleri çok küçük bir etki gibi durmakla birlikte önemli. Son yıllarda mercan resiflerinde ağarma olarak tanımlanan ciddi bir problem yaşanmakta. Normalde mercanlar ve tek hücreli algler arasındaki simbiyoz ilişki bulunmakta. Bu simbiyotik ilişkinin bozulması mercana enerji ve rengini veren simbiyontların kaybı ile sonuçlanır. Bu etkide "Küresel Olarak Kimyasalların Sınıflandırılması ve Etiketlenmesi Sistemi (GHS) kriterlerine göre "su ortamına zararlı" olarak sınıflandırılan ZnO filtreleri ve nanopartiküllü formları suçlanmakta. TiO2, simbiyotik ilişkilerde minimum değişikliklere neden olabilir. BP-3 mercanlar ve balık eko sistemi üzerinde belli konsantrasyonlar üzerinde olumsuz etkiye sahiptir.

Güneşten korunma ve D vitamin eksikliği

D vitamini sentezi güneş kaynaklı vücudumuzda UV radyasyon ile olmakta. Güneş kaynaklı UV-B radyasyonu olmadan vücudumuzda D Vitamini oluşması mümkün değil. Cildimizde Provitamin-D3’den Previtamin-D3’e dönüşüm için belli yoğunlukta UV-B ışığı gerektirir. Örneğin kışın güneşten gelen yeterince UV-B yoğunluğu yok ancak ilkbahar, yaz ve sonbaharda D vitamini oluşturabilecek kadar UV-B radyasyonu mevcuttur.

Hormon kapsamında değerlendirilen D vitamini(daha detaylı bilgi için...) seviyesinin kanımızın her mililitresinde 20 nanogram (litrede 50 nanomol) ve daha üstü olması istenmekte. D vitamini seviyesi bu değerin altına düştüğünde Vitamin D eksikliği oluşmakta. 

Güneş kremi kullanmadan ve deri yüzeyini mekanik olarak örtmeden sadece yüzümüz, ellerimiz ve kollarımızın haftada iki-üç kez aldığı cilt tipimize göre 0,5 x MED değerinde  UV-B dozu bunun için yeterlidir. 

Örneğin Cilt Tip II ye sahipsiniz. Kabul edilebilir günlük maksimum MED dozu 240 J/cm2. D vitamini sentezi için 0.5 X 240 J/cm2 = 120 J/cm2 günlük UVB yoğunluğu almanız gerekiyor. Pazartesi saat 13:00 da bulunduğum coğrafik yerde UV indeks tahmini 10. Yüz, kollar ve bacaklarımı 8 dakika güneşlendirmem yeterli olacak(120 J/cm2 / (10 x 0,025W x 60s) = 8 fromülünden). Çarşamba saat 14:00 da UV indeks tahmini 12 ve 6-7 dakika güneşlenme, cuma saat 15:00 da UV indeks tahmini 8 ve 10 dakika güneşlenme haftalık programı yapılabilir. Eğer bir güneşten koruyucu ürün kullanılacak ise bu süreler kullanılan ürünn SPF katı kadar uzatılmalıdır. 

Aşağıda tip III cilt tipi için örnek güneşlenme süreleri verilmiştir. 

D vitamini kousunda 2 küçük hatrılatma; birincisi UV-B ışınımı camdan geçemiyor. Bu nedenle pencere arkasında güneşlenme D vitamini için anlamlı değil. İkincisi D vitamini için güneş yerine solaryum kullanılması. Solaryumdaki ışık kaynaklarında kullanılan UVB düşük UVA daha fazladır. Buradaki çelişki UV-B tarafından oluşturulan Previtamin D3’ün UV-A tarafından tekrar bozulduğu yönünde bilgidir. Üstelik solaryum insanlarda ciddi kanserojen rsiki ile bizler tarafından zaten önerilmemekte. 

Son yılarda diğer bir tartışam konusu güneşlenme sonrası alınan duşların ve su temasının D vitamini üretimini engellediği yönünde. Cildin üst deri tabakasında sebum içeriisnde UV-B ışınlarıyla oluşmuş olan Previtamin D3’ün tam anlamıyla deri tarafından emilmesi ve kan dolaşımına karışması 48 saate kadar zaman gerektirmkete. Bu yüzden güneşlenmeden ilk dört ila altı saat duş alınmaması yada duş alınırken sabun/duş jeli kullanılmaması önerilmekte. 

Güneşlenme, güneşten koruyucu kullanımı ve D vitamin sentezi özellikle 60 yaş üstü için önemli. Çünkü derinin UV ile D vitamin sentezi yaşlandıkça çocukluk dönemine göre % 50 azalmakta.

İdeal bir güneşten koruyucunun deri yüzeyine uygulanma miktarı ne olmalıdır

Güneşten koruyucu seçiminde ürünlerin üzerinde cilt tipimize uygun koruma faktör numaları bulunmakta. Ürün üzerinde UVB karşı koruma ölçüsü olarak SPF, UVA karşı koruma öçüsü olarak UVASP değerleri kullanılır. Bu değerler laboratuvarda belirlenirken; SPF değerleri deri yüzeyine üründen 2 mg/cm2 ve UVASP değerleri üründen 1.3 mg/cm2 uygulanarak ölçülmekte. Bu nedenle ürün üzerinde yazan depğerlerin elde edilmesi için deri yüzeyine minumum bu miktarların sürülmesi gerekmekte. Ancak bu ürünlerin günlük kullanım miktarakları ölçülmüş; 0.4-1.5 mg/cm2 kulanıldığı gözlenmiştir. Özellikle fondoten yapısında olanların kullanım oranları diğer krem ve losyonlara göre daha düşük olduğu saptanmıştır.

Bu nedenle ortalama bir vücut yapısına sahip erişkin bir insanda tüm vücuda sürülmesi gereken ürün miktarı pratikte 30-40 ml yani 3-4 çorba kaşığı olmalıdır(tam dolu 1 çorba kaşığı sıvı = 10ml.'dir). Belirtilen miktarlardan fazla sürülmesi güneşlenme süresi ve etkilerini değiştirmez, vücuda ulaşan UV ışınının miktarını azaltmaz. 

Güneşten koruyucuların su/terleme direnç ve dayanıklılık tanımları

Suya dayanıkllık yada direnç ürün uygulanmış derinin su teması sonrası SPF sinde ne kadar azalma olacağı olarak düşünülebilir. Suya dayanıklı 20 dakika süren 2 banyo sonrası SPF nin % 50 üzerinde azalması dirençli 20 dakika süren 4 banyo sonrası SPF nin % 50 üzerinde azalması olarak tanımlanmakta.

Güneşten koruyucuların yasal düzenlemleri ve denetimleri

Güneş kremleri ilaç olmasalar bile, etkinliği ve birey için yüksek düzeyde koruma sağlamak için mevzuatta tanımlanan teknik gerekliliklere, etiketleme kriterlerine ve etkinlik değerlendirme yöntemlerine uymalıdır. Bizim ülkemizde olduğu gibi diğer ülklerde de güneş koruyucuları  reçetesiz satılan kozmetik ürünler/ilaçlar olarak sınıflandırır.

Kozmetik Yönetmeliğinin Ek VI'sına göre ürün etiketlemesi için oluşturulan parametreler şunlardır: ürün UVB korumasını gösteren maksimum SPF değeri 50+, bu değerin en az üçte biri değerinde olan UVAPF olmalıdır. Avrupa için tanımlanan UVA koruması kritik değer olan 370 nm nin üzerinde koruma sağlamalıdır.

SPF değeri ürün içerisindeki filtrenin başta UVB daha düşük oranlarda UVA2 karşı ne kadar koruma sağladığını göstermekte (İngilizce; Sun Protection Factor-SPF, Almanca; Licht Schutz Faktor-LPF) ile tanımlanır. Filtrenin SPF değeri ölçümü ürünün cm2 de 2 mg uygulanmasından sonra UV ile minumum eritem reaksiyon oluşmasına neden olan UV dozuna(MED) göre hesaplanmakta. Ancak SPF hesaplanması MED yani deride eritem-kızarıklık değerlendirmesi ölçülmekte. Bu subjektif bir değerlendrimedir; değişken cilt tipleri ile MED değişmesi ve subjektif değerlendirme olması SPF ölçümlerinde bir sıkıntı. Güneşten koruyucularda diğer paradoks ise ürünün SPF' si maruz kalınan UV süresi ile ilişkilendirmektir(bu yalnızca test koşulları; ürün miktarı, radyasyon miktarı vb. kontrol edilerek laboratuvarda uygulandığında mümkündür). Deride eritematöz yanıt doğrudan cilt tipi ile ilgilidir ve gerçek yaşam koşullarında, güneşe maruz kalmanın coğrafik yeri ve zamanı ile cilde uygulanan ürün miktarına göre değişebilen radyasyon miktarına bağlıdır.

Diğer bir problem SPF değerinin yanıltıcı özelliği. Örneğin SPF 30 ve SPF 15 düşünelim. SPF 30 denilince bunun SPF 15'ten iki kat daha etkili olduğu sonucunu söyleyemeyiz. SPF 15 güneş kremi, eriteme neden olan UV radyasyonun% 93.3'ünü engellerken SPF 30 güneş kremi% 96.7 sini engeller, SPF 50 güneş kremi ise UVB radyasyonunun yaklaşık % 98'ini engeller. Koruyucu olmayan yüzde oranlarına bakıldığında SPF 15 için% 6.7, SPF 30 için% 3.3 ve SPF 50 için% 2 deriye geçişe izin verilen oranlar. Yani gerçekten SPf 30 SPF 15 göre 2 kat deriye geçişi bloke etmekte. Yani bakış açısı ne kadar bloke etttiği değil ne kadarının geçişine izin verdiği ile ilişkilidir. Bu nedenle SPF arttıkça UV bloke etmesi az artmakta ancak deriye geçişe izin verlen UV daha yüksek azalmakta. Özetle yinede ne kadar yüksek SPF o kadar iyi.

SPF değeri ne kadar büyük ise cildimiz o kadar az oranda UV ışınıma maruz kalmakta. Ancak şu unutulmamalıdır ki ürünü sürdüğümüzde cilt tipimize, UV indexe göre güneşte güvenli kalma süremizi uzamakta. Bu güvenli sürede cilt yine kızarmakta ve bronzlaşmakta. Şu örnekle açıklamaya çalışalım: 

Tip I ciltlerde maruz kalınabilecek maksimum UV yoğunluğu 180 J/cm2 dir. Bu kişinin UV indeks 10 iken maksimum güneşte kalma eminyetli süresi 12 dakika iken (180 J/cm2 / 10 X 0.025 W/m2 hesabı ile) UV indeks 8 de 15 dakika. Bu kişi SPF değeri 30 olan bir güneşten koruyucusunu ideal olarak cildine kullandığında ürün cilt tipine göre belilenmiş maruz kalınabilecek maksimum UV yoğunluğunu 30 kat arttıracaktır yani 180 J/cm2 x 30 = 5400 J/cm2.  O zaman ürün kullanmış bu kişinin UV index 10 da maksimum güneşte kalma eminyetli süresi 5400 J/cm2 / 10 x 0.025 W/m2 = 21.600 sn yani 360 dakika olmakta. Böylece emniyetli süre ürün kullanımında 12 dakikadan 360 dakikaya çıkmakta. Ancak toplam maruz kalınan UV yoğunluğu 5400 J/cm2 olmakta yani deride yine kızarma ve güneşlenme sonrası zamanla bronzlaşma yine olmakta. Bu nedenle burada önemli olan güneşlenilecek toplam gün sayısı yani tatil süresi. Yukardaki örnek hesaplamada çıkan 360 dakikayı 7 günlük güneşlenme süresine bölerek kullanmak gibi. 

Güneş kremleri ideal kullanım koşullarında kullanılsa bile uzun güneşlenme günleri sonunda deride kümülatif hasarını engellemez. Yani güneşten koruyucular kullanırken güneşe/UV radyasyona meydan  okunmamalıdır.

Güneşten koruyucularda UVA karşı koruyuculuğu UVAPF ile tanımlanır. UVA deride kalıcı pigmentasyondan sorumlu olduğu için UVA karşı koruma ölçümleri yapılırken minimal pigmentasyon dozundan –MPD bahsedilmekte. Bu UVA maruz kalındıktan sonra gelişen minimal pigmentasyonu tanımlar. Ancak bu testler tip II ve 4 cilt tiplerinde hesaplanamaz. 

Son yıllarda UVA ve UVB dışında görnür ışık VL(özellikle mavi 400-500 nm olan ışınım) ve kızıl ötesi radyasyon IR önemi fark edikdikte sonra ideal bir güneşten koruyucunn VL ve IR içinde filtre özelliği olması gerektği düşünülmüştür. Bunun için gümeşten koruyucu içeriğinde pigment ve antiokisdanlar kullanılmakta. VL ve IR kullanımı ile ilgili yasal bir düzenleme ve standart bulunmamakta. Opak güneşten koruyucular ile %99.9 üzerinde VL bloke edilmekte( demir oksit pgmentleri iyi bir VL koyucusudur, titanyum dioksid sadece % 14 oranında VL'ye karşı koruyucu).

Bir güneşten koruyucu ürün amabalaj ve etiketi üzerinde olması gerekenler

 


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency