Normal koşullarda sağlıklı bir derinin mikroroganizmalara karşı direnci çok iyidir. Deri yüzeyindeki mikroplar kolay kolay derinin en dış tabakası olan st. corneum'u (boynuzsu tabaka) aşamazlar. Ayrıca derinin diğer savunma sistemleri bu mikroroganizmaların sayılarını her zaman dengeler. Kıllların deri içerisinde yerleştikleri anatomik yapıları olan kıl folikülleri; derinin doğal zayıf noktalarıdır. Ayrıca deri bütünlüğü ile doğal savunma sisteminin ortadan kalktığı; deride çatlaklar, sıyrıklar, veziküllü, büllü veya erozyonlu ve ülserli hastalıklar da bakteriler için bir giriş kapısı oluştururlar.

Derinin mikroorganizmalara karşı doğal savunma sistemi, st. corneumun deskuamasyonu sırasında üstündeki bakterileri de uzaklaştırması, derinin bakteri üremesine çok uygun olmayan göreceli kuruluğu, deri üzerindeki sebumun bakteriler üzerindeki olumsuz etkisi, deri pH’sının asidik değeri (Ph 5.5), deride saprofit olarak bulunabilen bakterilerin diğer bakteriler üzerindeki engelleyici etkisi, hücresel ve hümoral immünitenin etkileri deriyi koruduğu düşünülen mekanizmalardır.

Follikülit kılın deri içerisinde bir kılıf şeklinde yer aldığı pilosebase ünit olarak tanımladığımız yapının inflamasyonudur. Bu inflamasyon deri yüzeyine yakın, sadece kıların deriye açıldıkları bölümde ise buna yüzeysel follikülitis denilmektedir. Kılı çevreleyen, ağrılı kızarık ile şişlik ve bazen orta kısımda irinli bir kesecik olarak görülür. Kaşıntı ve hassasiyet eşlik edebilir. İlerleyen günlerde irinli şişliğin açılması ile kabuklanma gözlenebilir. İnflamasyon pilosabe ünit boyunca derine ilerler ise buna derin follikülitis denilmekte. Tek kıl kökünden derine ilerleyen follikülite, fronkül (çıban) adını alır. Furonkülde iltihap derinleştikçe şişlik ve hassasiyet artar. Derin follikülitde inflamasyon follikül sınırını aşarak çevreye dağılır(perifolikülitis) ve birkaç kılın birlikte iltihaplanması haline geldiğinde ise karbonkül olarak adlandırılır.

 

Vücudun kıl barındıran herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Kılı çevreleyen ağrılı şişlik ve bazen bunun ortasında yerleşen irinli bir kesecik olarak görülür. Sıklıkla kendiliğinden ya da basit bir tedavi ile iyileşir.

Sık görülen bir deri hastalığıdır.

Kıl kökünün sürtünme ya da basıya bağlı olarak hasarlanması sonrasında o bölgede mikroorganizmaların çoğalarak iltihap oluşturmalarına bağlı gelişir.

Boyun ve kasıklar gibi derinin kıvrım yerleri ile sakal bölgesi ya da cinsel organlar gibi sürtünmeye maruz kalan alanlarda daha kolay oluşur.

Folliklitlerin sınıflaması klinik ön tanı, tedavi yaklaşımı açısından son derece önemlidir.

Follikülitler öncelikle 2 ye ayrılmakta

  • Enfeksiyon kaynaklı
  • Enfeksiyon kaynaklı olmayanlar; bu sıklıkla folliküler travma(traş olma, kılların cımbız ile koparılması gibi) yada kılların üzerinin uzun süre kapalı kalması(yara bantları, yağlı güneşten koruyucu, saç bakım yağları, banyo yağları, katran, solventler gibi) ile ortaya çıkmakta. En önmeli özellik püstüller sterildir.

Enfeksiyon kaynaklı follikülitler inflamasyonun derinliğine göre 2 ye ayrılmakta.

  • Yüzeysel follikülitis
  • Derin follikülitis

Basit bakteriyal follikülit asıl konumuz olmakla birlikte aşağıda bazı follikülitler açıklanmıştır. 

  • Gram-negatif follikülitis-GNF; sıklıkla konvesyonal tedavilere(tetrasiklin gurubu antibiyotik kullanımı gibi)  dirençli akne ve roza hastalarda görülen bir follikülitdir. Bu hastalarda tedaviye rağen bir anda püstüller döküntüler ortaya çıkmakta ve akne-roza kliniği alevlenmekte. Kullanılan antibiyotiklere bağlı olarak deri florasında değişim ile birlikte gram negatif basillerin(özellikle "enteric bacteria") artışından kaynaklanmakta. Sıklıkla erkeklerde, derisi yağlı olanlarda, burun ve ağız çeresinde püstülleri olanlarda görülmekte. Aken topikal tedavilerinde clindamycin, benzoyl peroxide ve erythromycin kullanımına bağlı E. coli kaynalı GNF gelişebilmektedir. GNF için iki klinik from tarif edilmiştir. Tip I de e sık görülen fromudur ve yüzün ortasında 3-6 mm boyutlarında yüzeysel püstüller ortaya çıkmakta. E. coli, Klebsiella sp., Enterobacter sp. vev P. aeruginosa en sık etkenlerdir. Tip II daha derin yerleşen, ağrılı nodül ve kistik formudur. Etken Proteus mirabilis dir. tedavide ilk yaklaşım kullanımı devam eden antibiyotiklerin kesilmesidir. Sistemik isotretinoin 4-6 ay kulanımakta. İlk 2 hafta isotretionine ek olarak sefalosporinler, ampisilin, trimethoprim-sulfamethoxazole verilebilir. 

  • Hot tub follikülitis; daha detaylı bilgi için...
  • Pityrosporum folliculitis yada Malassezia folliculitis; malessezia mantarından kaynaklanan follikülitistir. Erkelerde kadınlardan daha sık görülmektedir. Normal deri florasında bulunan malassezia etkenlerinin deride aşırı çoğalmasından kaynaklanmakta. Döküntüler birden başlamakta. Sıklıkla güneş, antibiyotik yada sistemik kortizon gibi immün sistemi baskılayan ilaç kullanımı sonrası ortaya çıkmakta. Küçük ve yoğun kaşıntılı papüller ile başlamakta sonra bunlar püstüllere dönüşmekte. Sistemik ve topikal antfungal ilaçlar kullanılmakta. Daha detaylı bilgi için...

  • Candida folliculitis
  • HSV folliculitis
  • Demodex folliculorum folliculitis; 
  • Eosinofilik püstüler follikülitis (Ofuji hastalığı); Deri kıvrımlarını tutmayan, kaldırım taşı görünümünde eritemli papüllerle karakterizedir. Oluşturduğu bu özel görünüme şezlong belirtisi (deck-chair sign) adı verilir. Döküntüler sıklıkla kaşıntılıdır. Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte aslında bir kansere sekonder olarak(mide, akciğer ve kolon), hipereozinofilik sendromun ve AIDS’in bir deri bulgusu olabileceği ya da psoriasis, ekzema, atopik dermatit gibi kronik deri hastalıklarının ileri yaşlarda kllinik formu olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca bilinmeyen bir etkene karşı gelişen alerjik bir reaksiyon yada ilaçaların neden olabileceğini bildirenler de vardır. 
  • HIV ile birlikte eosinofilik follikülitis; steril yapıda, çok sayıda papül ve püstüller bulunmakta. Sıklıkla kaşıntı ile birlikte. Ortasında iyileşme olurken eritem zamanla çevreye dağılmakta. Erkelerde daha sıklıkla görülmekte. Sıklıkla yüz, sırt ve gövde tutulmakta. HIV pozitif hastlarda görülesi önemlidr. Püstüllerin analizi yada biyopsi kesin tanıyı sağlamakta. Tedavi zor. Sıklıkla kortizon içerikli topikal ürünler tercih edilmekte. 

  • Yeni doğanda görülen eosinoflik püstüler follikülitis
  • Perifolliculitis capitis abscedens et suffodiens; daha detaylı bilgi için
  • İlaçlara bağlı gelişen follikülitis; son yıllarda kanserde kullanılan EGFR inhibitörleri gibi biyolojik ajanların(gefitinib, cetuximab vb) kullanımı sonrası papülopüstüller lezyonlar ortaya çıkmakta. Bu ilaçların kullanılmaya başlamasından 1-3 hafta sonra özelikle yağlı alanlarda; saçlı deri yüzün T bmlgesinde püstüller follikülitler ortaya çıkmakata. 

  • Follikülitis keloidalis nucha; akne keloidalis olarak tanımlanmakta. Enseden saçlı deriye doğru uzanan derin follikülitler oluşmakta. Daha ayrıntılı bilgi için
  • Aktinik follikülitis; nadi görülen bir follikülitdir. Güneşe maruz kalındıktan 4-24 saat sonra ortaya çıkmakta. UV nin nasıl folikülit yaptığı ile ilgili net bilgi yok. Kaşıntısız, eritemli, püstüller döküntüler yanakta, boyunda, omuz ve kollarda olmakta. 

 

Bakteriyal Follikülitis

Neden olan mikroorganizmalar en sıklıkla stafilokok türü bakteriler olmakla beraber streptokoklar başta olmak ize diğer bakterilerde suçlanmakta.

Bunlar bir yada birkaç tane küçük, hafif deriden kabarık, kaşınıtlı olabilen, kırmızı 5 mm den küçük papüller şeklinde başlamakta. Zamanla püstül gelişebilmekte. Follikülde etkilediği derinliğe göre yüzeysel yada derin yerleşebilmektedir. Bazen ortasında etkilediği kıl görülebilir.Yüzeysel follikülitis ya derin froma dönmekte yada deride skar bırakmadan iyileşmekte. Derin follikülitis yüzeysele benzer ancak ser bir nodül üzerinde gözlenir ve sıklıkla ağrılıdır. İyileşirken skar bırakma riski bulunmakta. 

Follikülit birkaç gün içerisinde kendiliğinden ya da basit bir tedavi ile iyileşir. Ancak bazı risk faktörlerinin varlığında follikülite yol açan mikroorganizmalar derin dokulara yayılıp kan dolaşımına da karışabilir. Bu durumda genel durum bozukluğu, yüksek ateş gibi bulgular acil tedavi gerektirir. Follikülitin daha şiddetli formları sayılabilen fronkül ve karbonkül ise her zaman hekim tarafından tedavi edilmelidir. Tekrarlayan folikülitler kıl kökünün harabiyetine bağlı kıl/saç kaybına ve deride nedbe oluşumuna neden olabilir.

Yüzeysel püstüller bakteriyel follikülitisin-SPF en sık bilinen formu Bockhart impetigosudur. Kötü hijyenik koşullar ve derinin uzun süre kapalı kalması koşullarında daha kolay gelişmekte. Sıklıkla etken Staph. aureus tur. Streptokoladan farklı olarak kolay yayılırlar ve püstül ve vezikülobüller daha fazladır. SPF de inflamasyon kılın tam derden çıktığı sınırlı alandadır. SPF sıklıkla saçlı deri ve kollarda görülmekle birlikte yüzde özellikle ağız öevresinde gözlenmekte. Böcek ısırması, kaşıntı ve minimal bir deri hasraı sonrası sekonder olarak gelişmektedir. Klinik olarak çabuk patlayan, kaşıntılı ve yanmalı, küçük püstüller görülmekte. 

Follikulitis barbea ve sycosis barbae sıklıkla erkeklerde sakal ve bıyık bölgesinde görülen staph. kaynaklanan bir enfeksiyondur. En fazla 20-40 yaş döneminde traş olmaya bağlı iritasyonla birlikte ortaya çıkmaktadır.sakal ve bıyıkta kılların eritemli-kırmızı zeminde çevresinde yüzeysel püstüller ile başlamakta. Başlangıçta follikülitis barea olarak tanımlanır. Ancak yüzeysel follikülitin derinleşmesi ile ağrılı ve gergin lezyonlara dönüşmekte ve klinik sycosis barbae olarak tanımlanmakta. Sycosis barbea skar ile iyileşmekte. 

Akneli hastalarda yüzeysel follikülitler sık gelişmekte ve bunlarda mikroorganizmalar sıklıkla gram negatif mikroorganizmalardır. Bunun nedenli akneli hastaların sıklıkla sistemik antibiyotik kullanmaları bu nedele deride gram negatiflerin daha fazla kolonizasyonudur(Enterobacter, Klebsiella, Escherichia, Serratia ve Proteus gibi). Bunlar sıklıkla burun çevresinde başlamakta, yanaklar ve ağız çevresine dağılmakta. Follkülit daha derin yerleşimli ve klinik daha şiddetlidir. Kolayca furonkül ve karbonkül gelişebilmektedir.

Burun içerinde başlayan furonkülozis burun üzerinde perforasyonla "nasal furonkülozis" dönmekte. Burun ucu kırmızı, şiş ve ağrılıdır. Burun içerisinde primer lezyon görülebilir. Sıklıkla etken staph. aureus tur.

Follikülit gelişimini kolaylaştıran nedenler;

Follikülit herkeste gelişebilir. Ancak aşağıda sıralanan bazı durumlarda follikülit ortaya çıkması daha kolaydır:

  • Sıcak ve terleme
  • Şişmanlık
  • Derinin sıkıca örtülmesi
  • Traş olma (özellikle yakın ve tahriş edici traş)
  • Sürtünmeye neden olan, terin buharlaşmasına engel olan dar giysiler
  • Bulaşıcı hastalıklara karşı olan vücut direncini azaltan bazı hastalıkların varlığı (şeker hastalığı, lösemi, AIDS gibi)
  • Ergenlik sivilcesi ya da ekzema gibi bir deri hastalığının varlığı
  • Deri bütünlüğünü bozan zedelenmeler (sıyrıklar, ameliyat yeri kesisi, diğer kesiler)
  • Bazı ilaçların uzun süreli kullanımı (kortikosteroidler ve antibiyotikler)
  • Temiz olmayan küvette yapılan sıcak banyo

Follikülit Tedavisi

Sistemik tedavi

Follikülitte kültür ve antibiyogram yapılması ve antibiyotiğin buna göre seçilmesi kuramsal olarak en doğrusu gibi görülmekle birlikte pratikte çoğu zaman uygulanamaz. Follikülitte etken hemen hemen iyi bir uzmanın klinik değerlendirmesinde belli olduğu için, zaman kaybı önemli olduğu için ve bazen de ek bir maddi külfet getireceği için genellikle kültür yapılmadan tedaviye başlanır.

Streptokok olduğuna emin olduğumuz durumlarda "Penisilin" en uygun antibiyotik gibi görünmektedir. 

Eğer tek başına veya streptokoklarla birlikte stafilokokların varlığı söz konusuysa penisilin grubunun etkinliği şüpheli duruma düşecek ve değişik antibiyotik grupları aramak gerekecektir. Klavulanik asit veya sulbaktam destekli yarı sentetik penisilinler bu grupta sayılabilir. Sefalosporin grubu, makrolid grubu, kinolon grubu stafilokoklara iyi etkili olan gruplardır. Bunların yanısıra trimetoprim-sulfametoksazol, linkomisin, klindamisin, gentamisin de stafilokoksik enfeksiyonlarda kullanılabilecek antibiyotiklerdir. Dirençli olgularda fusidik asit ve vankomisin stafilokoklara çok iyi etkili ürünler olarak kullanılabilir. Rifampisin de stafilokoklara çok iyi etkili olmakla birlikte tüberküloza spesifik bir ilaç olduğu için zorda kalınmadıkça yeğlenmemektedir. Tetrasiklin grubu da stafilokoklara etkili olmakla birlikte, aşırı ve düzensiz kullanımdan dolayı direnç gelişimi görülmüştür. İnatçı folikülitlerde de 6-12 ay gibi sürelerle baskılayıcı olarak kullanılabilmektedirler.

Zaman zaman bazen primer, fakat genellikle sekonder olarak psödomonas enfeksiyonları görülebilir. Bu durumlarda seftazidim ilk seçenek olarak kullanılır, ayrıca amikasin, gentamisin, tobramisin, azlosilin de kullanılmaktadır.

Anaerob bakteriler söz konusu olduğunda penisilin gruplarının yanısıra klindamisin ön plana çıkar. Özellikle anaeroblara etkili olan metronidazol ve ornidazol önemli seçeneklerdir.

Akut enfeksiyonlarda sistemik antibiyotik başlanırsa 7-10 günden önce kesilmemelidir. Erken kesme yetersiz tedavi ve nükslere yol açabilir.

Topikal tedavi

Follikülitlerde yerel tedavi de çok kullanılır, bu zaman zaman doğrudan tek tedavi ajanı olarak, zaman zaman da sistemik tedaviye destek olarak yapılabilir. Yerel antibiyoterapide lezyon üzerinde doğrudan yüksek ilaç yoğunluğu sağlanması, sistemik yan etkilerden uzak kalma ve sistemik tedaviye göre ucuz olma gibi avantajlar vardır. Yerel tedavide destek olarak bazı antiseptiklerde kullanılabilmektedir. Yerel antibiyotikler, antiseptiklere göre daha hızlı ve güçlü etkili olmakla birlikte, direnç gelişebilmesi söz konusudur. Yerel antiseptiklerde ise direnç söz konusu değildir, fakat açık yara yüzeylerinde doku yıkımına neden olabilirler. Daha çok lezyon çevresinin temizliğinde, lezyonsuz alanların profilaksisinde kullanılırlar.

Yerel antibakteriyel tedavide iyi bir etkinlik sağlanabilmesi için bazı önemli uygulama özellikleri vardır. Bublar;

  • Öncelikle deri ve lezyon yüzeyinin basit yöntemlerle temizlenmesi özgün antibakteriyel tedaviler kadar yararlı olabilmektedir. Her türlü yerel uygulama öncesinde lezyon üzerinde varolan, skuam, krut ve ilaç artıklarının ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Burada iki önemli amaçtan biri uygulanacak ilacın doğrudan lezyon yüzeyiyle değinmesini sağlamak, diğeri ise bakteri kaynağı olan krutların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Krutlar çok sert ve yapışıksa, sulu pansumanlar veya yağlarla yumuşatılarak alınmalıdır.
  • Yerel antibiyotik uygulanması, lezyonun çevresine 1-2 cm taşarak yapılmalı, özellikle kıllı alanlarda biraz daha genişletilmelidir, çünkü folikül ağızları bakterilerin daha uzun kalabildikleri yerlerdir.
  • Uygulama günde 2-3 kez yapılabilir ve 14 günden önce de kesilmemelidir. Foliküler enfeksiyonlarda iki haftaya uzatılmalıdırlar.
  • Uzun süren ve nükseden enfeksiyonlarda, özellikle de foliküler yerleşimli olanlarında altı ay, hattâ bir yıl gibi uzun süreler yerel antibiyotik uygulaması yapılabilir.
  • Uzun süre kullanımda direnç gelişmesi söz konusu olabileceği için, farklı kimyasal yapıda ürünler, bazen de antiseptiklerle dönüşümlü uygulanmalıdır.
  • Etkenin stafilokoklar olduğu uzun süreli enfeksiyonlarda, kolonizasyonun engellenmesi için burun çevresi, perianal ve perineal bölgelere de uzun süreli uygulama yapılmalıdır.

Yerel antibiyotikli ürünler arasında şu anda en yaygın kullanılan ve etkin olan iki tanesi "Fusidik asit" ve "Mupirosin"dir.  İyi etkili olan bir başka ürün "Neomisin-Basitrasin" kombinasyonudur. Sterptokok ve stafilokoklara etki iyi olmakla birlikte neomisinin aşırı duyarlık yapma olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Gentamisin de bizim etki spektrumumza uygun yapıdadır ve psödomonaslara da kısmen etki sağlar. Tetrasiklin grubu ve kloramfenikol grubu günümüzde çok kullanılmamaktadır. Eritromisin ve klindamisin ülkemizde yalnız akne preparatları şeklinde bulunmaktadır.

Koruyucu Önlemler

  • Follikülitin oluşumunu kolaylaştıran durumlar ortadan kaldırılmalıdır. (Kilo vermek, aşırı terlemeye neden olan ortamlardan kaçınmak, gevşek ve terin geçmesine izin veren giysiler giymek, traş olmamak ya da elektrikli traş makinası kullanmak gibi)
  • Follikülitli olan deri bölgesi nazikçe uygulanacak temizleyiciler ile temiz tutulmalıdır.
  • Follikülit hasta tarafından sıkılıp içeriği boşaltılmaya çalışılmamalıdır. Bu çok riskli olup mikrobun tüm vücuda yayılmasına ve belirgin nedbe oluşumuna yol açabilir.
  • Hafif olgularda o bölgeye uygulanacak sıcak kompresler ile birkaç gün içerisinde iyileşme olacaktır.

Fronkül ve karbonkül gibi ilerlemiş olgularda biriken cerahatin akıtılması için folikülit üzerinde kesi yapılması şeklinde küçük bir cerrahi işlem gerekebilir.


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency