- Gösterim: 36337
Deri yanıkları ısı, soğuk, elektrik, radyasyon veya kostik kimyasallar tarafından oluşan deride dokuların yaralanması olarak tanımlanır.
Deri yanıkları dokuda hasarın derinliğine göre sınıflandırılır. Yanık alanda dışarıdan bakıldığında yanığa ait derin ve yüzeysel bileşenler görülebilmekte. Yanık sonrası klinik değerlendirme erken dönemde zor olabilir ve üç hafta içerisinde daha rahat değerlendirilmekte.
Yanığın klinik sınıflaması skar gelişme riskinin belirlenmesi, önlenmesi ve tedavisi açısından son derece önemlidir. Yanığın klinik sınıflaması yanıkta deride doku hasarının derinliğine göre yapılmakta.
- Yüzeyel veya epidermal yanıklar(birinci derece); yanık hasar alanı yüzeysel sadece epidermal cilt tabakasını içerir. Yanık alanında kabarık olmayan, ağrılı, kuru, kırmızı ve basmakla solan lezyonlar var. Başlangıçta olan ağrı, yanma ve kızarıklık iki üç gün içinde azalır, hasarlanmış epidermis yaklaşık dört gün sonra kabuklanarak atılır ve yerini iyileşmiş epidermise bırakır. Bu gibi yanıklar genellikle altı gün içinde yara izi olmaksızın iyileşir. Güneş yanıkları birinci derece yanıklara iyi bir örnektir.
- Kısmi kalınlık (ikinci derece); yanık hasar alanı deride epidermis ve dermisin kısımlarını içerir. İkinci derece yanıklar kendi içerisinde yüzeysel ve derin olarak ikiye ayrılırlar.
- Yüzeysel 2. derece yanıklarda hasar epidermis ve dermisin üst tabakası olan papiller dermisi içerir. Yanık sonrası 24 saat içinde oluşan büllerle karakterizedir. Deri yüzeyi ağrılı, kıpkırmızı ve nemli görünümdedir. Kızarıklık basmakla solmakta. Genellikle 7 ile 21 gün arasında düzmekte. iyileşme sonrası skar gelişimi nadirdir. Ancak pigment değişiklikleri meydana gelebilir.
- Derin 2. derece yanıklarda hasar epidermis ve dermisin derin tabakası olan retiküler dermisi içerir. Sadece dokunmakla ağrı verir. Sıklıkla kolay soyulan büllerle karakterizedir. Yanık alanı kırmızı beyaz alacalı renk gösterebilir. Alanda basmakla solmayan, mumsu görünümde lezyonlar tipiktir. Derin yanıklar deri ekleri olan saç folikülleri, tırnak, ter bezleri ve sebase glandüler dokulara zarar verebilir. Üç ile dokuz hafta içinde iyileşirler. Bu yanıklar her zaman erken dönemde hipertrofik skar geç dönemde keloidlere neden olabilir. Yerleşim alanı bir eklemi içeriyorsa eklemin disfonksiyonuna neden olabilir(distrofik skar).
- Tam kalınlık (üçüncü derece)
- Deri ve deri altı dokuları fasya, kas veya kemik gibi içine alan yanıklar(dördüncü derece)
Derin ve geniş alanlarda yanıklarda geçmişte çok sayıda hasta ölümü yaşanmakta idi. Yanıkta tedavi protokollerinin, yanık merkezlerinin gelişimi ve tedavi seçeneklerinde ilerlemeler yanık hastalarının hayatta kalmalarını sağlamakta. Ancak bu düzeyde yanıklar hastanede uzun süreli yatarak yoğun bakım süreçlerini gerektirmekte.
Küçük yanıklar sonrası gözlediğimiz skar gelişimini artık geniş ve ağır yanıklar sonrasında daha fazla görmekteyiz. Yanık sonrası hipertrofik skarlar ve keloidler dışında fonksiyon kaybına gidebilen distrofik skarlarda görülmekte.
Bunlar yanık sonrası yanığın iyileşme sürecinde reepitelizasyonu takiben 6-8 hafta içinde gelişmekte. Özellikle çocuklarda hücre çoğalımının hızlı yapısından dolayı hipertrofik skarlar daha sık görülmekte.Çalışmalarda, basınç uygulamasının hipertrofik skar kalınlığını ve düzeltme için gerekli cerrahi işlem sayısını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
Yanık sonrası tedaviler son derece önemlidir. Bu makalede yanık sonrası hipertrofik skar ve keloid gelişiminin önlenmesi özetlenmeye çalışılacak.
Basınç tedavisi
Basınç tedavisi yanıklarda skar gelişiminin önlenmesi, görünümünün iyileştirilmesi ve olgunlaşma oranını azaltılmasında tedavi seçenekleri arasında yer almaktadır. Basınç tedavisinin genel uygulama yolu basınçlı giysilerdir.
Basınç terapisinin etki mekanizması, etkinliği ve optimum basınç seviyesi hala tartışmalı bir konudur.
Basınç tedavisi sırasında uygulanacak basıncın minimum olarak dokulardaki kılcal dolaşım basıncından daha büyük olması(en az 24 mmHg) gerekir. Ancak 5-15 mmHg basıncın uygulandığı çalışmalarda skar alanında kaşıntıda azalma, yaranın görünümünde düzelme gibi başarılı klinik sonuçlar elde edilmiştir. Basıncın maksimum olarak 40 mmHg altında olması gerekmektedir. Bu basıncın üzerinde uygulama alanında kısa bir süre sonra duyu değişimleri ve deride maserasyon gelişmekte.
Basıncın, kollajen liflerinin yeniden düzenlenmesini sağladığı, skar dokusunda yapılanmaış kollajen nodüllerinin gelişimini azalttığı, dolayısıyla skar dokusunun yumuşamasına ve kalınlığının azalmasına neden olduğu düşünülmekte.
Son yıllarda 40 mm Hg geçmeyecek ancak 20-25 mm Hg üzerindeki basınçların ugulanması gerektiği ifade edilmekte. Bu basıncın skar dokusunda eritem varlığını daha fazla azalttığı ve belirgin bir azalma sağlamak için basınç değerinin en az 24 mmHg veya daha yüksek olması gerektiği düşünülmekte.
Basınç tedavisi hipertrofik skarın sertliğini ve kızarıklığını azaltırken, esnekliğini arttırmakta ve skar dokusunun pigmentasyonunda önemli bir iyileşme sağlamakta.
Basınç tedavisi kullanımındaki en önemli problem hasta uymundadır. Bu uzun tedavi süresi ve hastanın gün içeriisnde mnumum 14 saat iseali 24 saat basınçlı giysi giymesinin zorunluluğudur.
Basınç tedavisi sırasında dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, giysilerin zaman içinde basınç kaybına uğramasıdır. Basınçlı giysiler aşınma süresi boyunca elastikiyetini kaybeder. Bunun nedeni muhtemelen basınçlı giysilerin genellikle spandeks ve naylon kumaştan yapılmış olmasıdır ve bu malzemeler uzun süreli kullanımda kıyafetlerin esnekliklerini azaltır. Giysilerin basınç kaybı tedavi başarısızlığına neden olabilir.
Silikon tedavileri
Bir çok çalışmada silikon içerikli jeller ve tabakaların skar tedavilerinde etkinliğini göstermiş olmakla birlikte fizyolojik etkileri henüz tam olarak anlaşılmamıştır.
Silikon içerikli ürünlerin deriye uyguandığında deriden buharlaşma yolu ile su kaybını azalttığı deride böylece daha iyi bir hemostaz sağladığı bilinmekte. Bu deri bütününde daha çok en dış katman olan stratum korneumu etkilemekte. Yapılan çalışmalarda hipertrofik skar ve keloid dokudaki stratum korneumun normalden daha fazla su kaybettiği gösterilmiştir. Silikon jeller ve tabakalar buharlaşmayı azaltır ve böylece stratum korneumda optimal bir hidrasyon sağlar. Silikon içerikleri ürünlerin deriye uygulandığında mast hücre aktivitesini inhibe ederek ödem, vazodilatasyon ve aşırı hücre dışı matris sentezini azalttığıda bilinmekte. Silikon içerilerin ana etki mekanizması, sıcaklık, oksijen, basınç, hidrasyon ve yara kapsamı tarafından üretilen gerilimdeki değişiklikler gibi daha basit etkilerden kaynaklandığı düşünülmekte. Diğer bir hipotez, silikon jelleri üzerindeki statik elektriğin kollajen birikiminin yeniden hizalanmasına neden olabileceğidir.
Silikonların 24 saat uygulanması ile skar dokusunda yumuşama, esnekliğinde artış, ağrı ve kaşıntıda azalma gözlenmiştir. Damarsal yapılarda ve pigmentasyonda anlamlı bir iyileşme görülmemiştir. Silikon içerikli ürünler içerisinde silikon levhaların etkinliği daha yüksek bulunmuştur.
Topikal silikon jeller günde iki kez uygulanır ve banyo süresi hariç günde 12-24 saat kalması istenmekte. Silikon jellerinde hasta uyumsuzluğu bulunmakta. Görünür bölgelerdeki izlerde silikon jel kullanıldığında, hasta uyumu düşük olabilir. Ayrıca eklem bölgelerinde hareket kısıtlamaları nedeniyle jeller bu bölgelere uyum sağlamayabilir. Jeller kulanıldığı alanda deride tahriş veya döküntüye neden olabilir. Özellikle sıcak iklimlerde silikon ürünler enfeksiyon riskini arttırdığı için deri hijyenine dikkat edilmelidir.
Hidrasyon-derinin nemlendirilmesi
Yara iyileşmesi sağlandığında(1-3 hafta) nemlendirici bir ürün içeren bir solüsyonla skar masajı yapmak rutin bir uygulamadır. Ancak yanık skar tedavisi için ideal nemlendirici henüz bilinmemekte.
Ultrasound
Skar dokusu gibi kolajen içeriği yüksek dokular, ultrason enerjisi için yüksek cevap gösterir. Skar dokusuna topikal terapötik ultrason uygulamasının skar dokusunda sıcaklık artışına neden olduğu, bunun da kollajenin elastikiyetinde artış sağlayarak hareket aralığını genişlettiği bildirilmiştir. Ayrıca topikal ultrason uygulamasının skar ağrısını iyileştirdiği de bildirilmektedir.
Elektroakapuntur
Patolojik yanık skarlı hastalarda manuel ve elektro-akupunktur kombinasyonunun skarda ağrı üzerinde olumlu etkileri gözlemlenmiştir.
Soğan Ekstresi
Halen etkinliği tartışmalı. Yanık skarlarında soğan ekstraktı kremlerin silikon tabakalar ile kullanımının daha etkili olabileceği düşünülmekte.
Masaj tedavisi
Masaj tedavisi, yanık yaralanmalarından sonra skarın negatif sonuçlarını azaltmak için kullanılan bir yöntemdir. Masaj terapisinin amacı, çeşitli derecelerde el baskısı ile cilt ve cilt altı dokuların manipülasyonu sayesinde gevşeme sağlamak, ağrıyı azaltmak veya dolaşımını artırmaktır.
Kombine tedaviler
Konservatif tedaviler arasında yanık izleri için kombinasyon tedavisi olarak kullanılan en yaygın seçenekler basınç tedavisi ve silikon jel tedavisidir.
Lazer Tedavileri
Son yıllarda yanık sonrası skar gelişiminin önlenmesi ve skarların tedavisinde Pulsed dye lazerler tek başına yada CO2 lazer ile kombine kullanılmakta.