- Gösterim: 18429
Yaklaşık 2 m2 lik geniş bir yüzey alanına sahip derimizde en az bir skar dokumuz mutlaka var. Travmalar, kazalar, yanıklar, çiçek gibi döküntülü hastalıklar, yanıklar, ameliyatlar yada akneler sonrası gelişenler gibi. Bazılarının bizim için farklı anlamları bile var. Annelerin sezeryan ameliyat skarları, çocukluk anılarımızı çağrıştıran izler gibi. Bazıları önemsenmeyecek kadar küçük iken bazıları hem fonksyonel hemde estetik olarak ciddi skar dokuları. Diğer taraftan son yıllarda artan estetik cerrahi problemler sonrası gelişen istenmeyen skarlar ayrı bir problem gerçekten. Bir estetik problem için sonuçları ile başarılı bir ameliyat oldunuz ancak ameliyat yerinde istenmeyen bir skar gelişti. Hasta ve doktoru için son derece sıkıntılı bir durum.
Keloid, hipertrofik skarlar aslında iyi huylu deride dermis kaynaklı fibroproliferatif tümörlerdir. Bunlar fizyolojik yara iyileşme sürecinde doku büyümesinin kontrolsüz olması, aşırı kolajen yapımı, immün sistemin yara iyileşmesinde yanlış çalışması, genetik faktörler, sebum reaksiyonları ve yara dokusundaki fiziksel-mekanik faktörler ile açıklanmaya çalışılmış. Ancak çok faktörüyel bir süreçle geliştikleri gözlenmiştir. Yara dokusunda sitokinlerden "transforming growth factor – beta (TGF-ß)" yüksek konsantrasynda bulunması ve bununda fibroblastlada çoğalma ve kontrolsüz kolajen yapımına neden olduğu saptanmıştır. Skar, kelod ve ameliyat izleri hakkında daha fazla bilgi için ...
Son yıllarda hızla gelişen lazer teknolojileri ve yeni bilimsel çalışmalar eskiden yeterli olmadağımız keloid ve hipertrofik skar gibi problemlerde estetik ve klinik çok güzel sonuçlar sağlamakta.
Keloid ve hipertrofik skarların tedavileri zor, uzun zaman alan ve kombine protokollerden oluşmakta idi. Skar dokusu için yapılan estetik cerrahiler, lezyon içerisine kortikosteroid ve diğer ilaçların enjeksiyonu, silikon jelllerin kullanımı, basınç tedavileri, radyoterapiler, bazı ışık ve lazerler gibi bir çok tedavi uygulandı. Ancak bu tedavilerin klinik ve estetik sonuçları son derece sınırlıdır ve/veya tedaviye bağlı istenmeyen yan etkilerde maalesef yüksek idi. Keloid ve hipertrofik skarlarda temelde yatan problem dokunun kontrolsüz yara iyileşmesi olduğu için seçilen tedavi daha fazla doku hasarı yaptığında daha problemli bir skarla karşı karşıya kalma riskinin yüksek olmasıdır.
Bilimsel çalışmalar ve klinik deneyimler keloid ve hipertrofik skar tedavisinde ve bunların oluşmasının önlenmesinde Pulsed Dye lazer-PDL ve Fraksiyonel CO2 lazeri desteklemekte. Bu lazer ile herhangi bir cerrahi uygulama sonrası yapılan önleyici tedaviler son derece önemli. Özellikle keloidal yapısı olan yada cerrahi uygulama alanında skar gelişme riski yüksek ise. Gerilme kuvvetlerine maruz kalan cerrahi alanlar(eklemler gibi) yada omuz sırt gibi kelodin kolay geliştiği alanlarda cerrahi sonrası özellikle PDL kullanılmakta. Aşağıdaki resimde diz eklem cerrahi operasyonu geçirmiş hastanın cerrahi alanın alt kısmına ameliyattan sonrası 2.(dişikişlerin alınma zamanı), 6. ve 12 haftada PDL uygulanmış. PDL yapılan alanda skar dokusunun ne kadar minimal geliştiği görülmekte. Bu sonuçlar ile rsikli hastalarda gerek normal ameliyat gerekse estetik operasyon sonrasında PDL kullanılmaya başlandı.
Biz klinik olarak tüm skar fromlarında tedavi amaçla PDL olarak "DEKA Synchro Vas Q lazer" ve Fraksiyonel CO2 lazer olarak "DEKA Smart Xide2 " kullanmaktayız.
Kliniğimize başvuran hastalarda ilk olarak hastanın genel muaynesi ve skarın tanımını(basit skar, hipertrofik skar ve keloid....gibi) yapmaktayız.
Sonrasında tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi için skarların fotoğraflanması ile Vancouver skar skorlaması yapılmakta.
PDL lazer özellikle damarsal lezyonlar başta olmak üzere ve sedef gibi cilt hastalıklarının tedavisinde kliniğimizde başarı ile kullanılmaktadır. PDL lazer deriye uygulandığında temel hedefi damarlar içerisindeki hemoglobindir. Damarsal yapılarda seçici kontollü ısı artışı ile damarların hasarlanmasını sağlamakta. PDL skar dokusundaki etkileri;
- damarsal yapılardan kaynaklanan kızarıklık ve deriden kabarıklığın-kalınlığının kontrollü azalmasını sağlamakta.
- skar dokusunda kapiller dolaşım hasarı ile dokunun beslenmesini bozmakta ve kollajen yapımını değiştirmekte
- Deride skar ve keloid oluşmasına neden olan "transforming growth factor beta-1" azaltmakta
- Deride hücreler arası yapıyı oluşturan matrixteki metalloproteinaz ve kollajenaz yapımını uyarmakta.
Skar dokularında PDL öncesi uygulama yapılan alanda deri temizlenmekte. Sonrasında hasta ağrı toleransına göre gerekir ise lokal anestezik kremler uygulanmakta.
Seanslar skar tipine ve skarın şiddetine bağlı olarak değşmekle birlikte 2-4 hafta ara ile 4-8 seans şeklinde yapılmakta.
Klinik ve estetik başarı hiçbir zaman % 100 olmamakta ancak % 70' lerin üzerinde bir başarı sağlanmakta.
Keloid, hipertrofik skar ve özellikle atrofik sakarlarda fraksiyonel CO2 lazer/bipolar radyofrekans ve PDL birlikte kullanılmakta.
CO2 lazer özellikle deriden kabarık hipertrofik skar ve keloidlerde bu estetik olumsuzluğun ablazyonu-buharlaştırılması için kullanılmakta. Aşağıdaki resimde hastanın kulağındaki keoid lokal anestei ile CO2 lazer ile ablayon yapılmıştır.
Bazı keloidler polip şeklinde saplı olduklarında sapınan kesilerek alınmasında da cerrahi lazer kullanılmakta. Aşağıdaki hastada kulakta saplı keloid ve CO2 lazer sonrası görülmekte.
Hipertrofik skarlarda ise CO2 lazer farksiyonel modunda yine skar dokusunun ablazyonu için kullanılmakta. Aşağıda yanık sonrası hipertrofik skarı olan hastada 6 hafta ara ile 4 seans yapılan fraksiyonel CO2 lazer sonrası görülmekte.
Atrofik skarlarda ise doku rejenasyonu-yenilenmesi(deriden çökmenin düzeltimesi amaçlı) için frakasyonel CO2 lazer ve radofrekans birlikte kullanılmakta.
Pulsed Dye lazer; hipertrofik skarlarda tek başına kullanılabilmekte.
Pulsed dye lazer uygulam sonrasında skarda kızarma-morluk oluşmakta. Uygulamadan hemen sonra hafif ödem gelişmekte. Bunlar 3-7 günde kaybolmakta.
Biz keloidlerde sıklıkla CO2 lazer ablazyon, Fraksiyonel CO2 lazer ve hemen aynı senasta PDL kullanımını tercih etmekteyiz. Sonra sadece PDL ile devam edilmekte.
Kalsiyum kanalllarını bloke edebilen ilaçların skar dokusuna enjekte edildiğinde hücre dışı matrix yapımının azalttığı gözlenmişir. Bu gurup ilaçlardan verapamil hidrokolorid(25 mg/ml) skar dokusu içerisine enjekte edildiğinde bu etkisi ile etkili olmakta. Keloid ve hipertrofik skarlarda lezyon içerisine verapamil uygulamasından hemen sonra PDL kullanımı ile sağlanan sinerjik etkinin klinik sonuçları daha iyi bulunmuştur.