- Gösterim: 21691
"Phyma" terimi, Yunanca'da deri tümörü anlamına gelir. Ciltteki sebase bezler ve destek dokusunun büyümesi sonucu oluşan tümöral yapılar "fima" olarak adlandırılmaktadır. Fimalar, yüz üzerindeki yerleşimlerine göre farklı isimler alır. Örneğin:
- Mentophyma: Çene ve yanak cildinde bulunan fimalar
- Metophyma: Alın cildinde bulunan fimalar
- Otophyma: Kulak cildinde bulunan fimalar
- Bleharophyma: Göz kapağı cildinde bulunan fimalar
- Rhinophyma: Burun cildinde bulunan fimalar
Bu şekilde, her bir fima türü, bulunduğu bölgeye göre özel bir adla anılmaktadır.
Klinik olarak en yaygın görülen fimalar arasında rinofima öne çıkmaktadır. Rinofima yüzde görsel ve estetik açıdan olumsuz bir görünüm sergilediği için psikolojik sorunlara yol açabilir. Ayrıca, ilerlemiş durumlarda nefes alma zorluklarına da neden olabilir. Rinofima, toplumda genellikle aşırı alkol tüketimi ile ilişkilendirilmekte ve "alkol burunu" ya da "viski burunu" olarak adlandırılmaktadır. Bunun yanı sıra, "papağan burun", "patates burun", "patlıcan burun" ve "karnıbahar burun" gibi farklı isimlerle de anılmaktadır.
Sanat eserlerinde rinofimanın tasvirine rastlanmaktadır. Örneğin, 15. yüzyılda Domenico Ghirlandaio'nun "Yaşlı Adam ve Torunu" adlı eserinde bu durum gözlemlenmektedir.
Rinofima, genellikle klinik olarak şiddetli roza hastalığının klinik sürecinde gelişir. Roza hastalığı hakkında daha fazla bilgi için. Bazen rozase olmadan da gelişebilir. Rinofimada burundaki kemik ve kıkırdak dokular etkilenmez; bunun yerine, derinin sebase bezleri ve altındaki destek dokusu büyür. Bu durum genellikle burun ucunda ve burun kanatlarında görülür. Sıklıkla doku büyümesi, telenjektazilerle birlikte ortaya çıkar. Şiddetli vakalarda burun derisinde noktasal çöküntüler, yarıklar ve skar oluşumu gözlemlenebilir. Sebum birikimi ve ardından gelişen ikincil enfeksiyonlar sonucunda hoş olmayan bir koku oluşabilir. Bu süreç, sebase bezlerin ve çevresindeki dokuların büyümesine yol açar. Rinofima, burun üzerindeki ciltte yağ bezlerinin yavaş ilerleyen aşırı büyümesi, yani hipertrofisidir. Genellikle burun dokusu tek veya çoklu pembe, şişkin kitleler şeklinde ortaya çıkar ve özellikle burun sırtı ile ucunda görülür. En şiddetli vakalar, solunum ve hatta görmeyi etkileyebilir. Roza hastalığı, 25-35 yaş aralığındaki kadınlarda sık görülürken, rinofima erkeklerde 40-60 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır.
Rinofima, burun ucunda ve kanatlarında eritem (kızarıklık), kılcal damar artışı, deri kalınlaşması ve portakal kabuğu görünümüne benzer bir yapı ile başlar. Zamanla bu durum ilerleyerek klasik rinofimanın gelişimine yol açar. Bu klinik değişim sürecine bağlı olarak rinofima için çeşitli klinik varyasyonlar tanımlanmıştır. Bunlar şunlardır:
- Glandular rhinophyma: Sebase bezlerde büyüme.
- Fibrous rhinophyma: Deri altındaki destek dokuda hiperplazi.
- Fibroangiomatous rhinophyma: Deride fibrozis, telenjektazi ve inflamasyon gösteren lezyonlar.
- Actinic rhinophyma: Burun üzerinde nodüler kitleler oluşturan elastik fibröz büyümeler.
Roza hastalığı Ulusal Birliği (National Rosacea Society;NRS) tarafından rinofima için belirlenen klinik evreler ise şu şekildedir:
- Evre 0: Burunda rinofima yok.
- Evre I: Burun üzerindeki deri kabalaşarak portakal kabuğu görünümünü almış, ancak burun konturlarında değişiklik yok.
- Evre II: Burun üzerinde nodüller yok, ancak kontur düzensizliği başlamış.
- Evre III: Burunda nodüller ve kontur düzensizlikleri mevcuttur.
Rinofimada Genel Tedavi Yaklaşımı
Rinofima tedavisine, öncelikle altta yatan rosacea hastalığının hem topikal hem de sistemik tedavisi ile başlanır. Topikal tedavi için metronidazol, permetrin ve tetrasiklin gibi ilaçlar kullanılırken, klinik şiddete bağlı olarak sistemik tedavi olarak tetrasiklin veya izotretinoin tercih edilebilir. Orta ve ileri evre vakalarda ise tıbbi tedavi genellikle etkili olmamaktadır. Bu durumlarda, girişimsel tedavilerle büyüyen dokuların çıkarılması, burun konturlarının yeniden şekillendirilmesi ve burun fonksiyonlarının düzeltilmesi hedeflenir. Hafif vakalarda basit yüzey yenileme işlemleri etkili olabilirken, daha ileri düzeydeki veya şekil bozukluğu yaratan durumlarda agresif ablasyon tedavileri gerekebilir.
Bu amaçla;
- Fibröz dokuların cerrahi olarak çıkarılması.
- Kriyoterapi
- Dermabrazyon
- Elektrokoter
- Plasma ve RF ablasyon
- Lazer tedavisi uygulanmakta.
Rinofima Fraksiyonel CO2 Lazer Uygulamaları
Yukarıda belirtilen tedavilere rağmen, günümüzde rinofima tedavisinde elektrocerrahi ve lazer yöntemleri daha fazla tercih edilmektedir. Bu iki yöntemin klinik ve estetik başarı oranları daha yüksektir; yan etkileri minimum düzeydedir ve hastaların iyileşme süreci daha kısa ve sorunsuz geçmektedir. Bu amaçla, cilt yenileme işlemlerinde etkinliği kanıtlanmış fraksiyonel CO2 lazer kullanılmaktadır. CO2 lazerin deride kontrollü derinlikte ve ısıda yeterli hasar oluşturabilmesi ile kanama kontrolü sağlaması, en önemli avantajlarından biridir.
Lazer uygulaması öncesinde, klinik ve genel sağlık durumu değerlendirilen hastalarla bir ön görüşme yapılmaktadır. Örneğin, roza ve rinofima tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar (tetrasiklin ve izotretinoin gibi) lazer uygulamasından önce durdurulabilmektedir. Ayrıca, hastanın herpes veya uçuk geçmişi olup olmadığına bakılmaksızın sistemik antiviraller başlanmaktadır.
Uygulama sırasında ağrı olabileceği için lokal anestezi uygulanması zorunludur. Lazer, 20-30 W gücünde, 400-700 ms dwell time ve 200 DOT tarayıcı ile rinofima bölgesine uygulanmaktadır. Uygulama, burun üzerindeki fibröz doku ve kontur düzensizlikleri giderilene kadar devam eder; bu genellikle 10-20 pas uygulaması anlamına gelir.
Uygulama sonrasında burun, vazelin emdirilmiş sargılarla 24 saat kapatılır ve ardından açık pansumana geçilir. Hastadan, burun bölgesini günde dört kez yıkaması ve antibakteriyel krem ile termal su ve hyaluronik asit içeren (Vichy Thermal 89 jel) jeller kullanması istenir.
İlk seanstan iki hafta sonra burun üzerinde eritem ve pembelik gözlemlenir ve deri iyileşmeye başlar. İkinci haftada sistemik antibiyotik ve topikal metronidazol tedavisine başlanır. İkinci fraksiyonel CO2 lazer uygulaması ise 2-3 ay içinde gerçekleştirilir; bu uygulama, ilk seansta kullanılan parametrelerle ancak daha az pasla aynı koşullarda tekrarlanır.
Fraksiyonel CO2 uygulaması sırasında daha iyi bir kanama kontrolü sağlamak amacıyla bipolar elektrokoter ve radyofrekans birlikte tercih edilmektedir. 4.0 MHz radyofrekans, rinofima tedavisinde tek başına kullanılabileceği gibi ablative CO2 lazer ile de kombine edilebilir. Burun derisi damarsal açıdan oldukça zengin olduğu için dermabrazyon veya basit cerrahi yöntemlerle burun hacminin azaltılması genellikle kanamalı bir süreçtir. Bu durum, uygulama alanının gözlemlenmesini zorlaştırarak cerrah ve ekibine sorunlar çıkarabilir. Rinofima tedavisinde burun derisinde neredeyse hiç kan kaybı olmadan hacim azaltma imkanı büyük bir avantaj sunmaktadır. Bu avantaj genellikle elektroradyocerrahi (elektrokoter) ile CO2 lazerin birlikte kullanılmasıyla elde edilmektedir.
Rinofima CO2 lazer tedavisi sırasında kanama meydana gelirse, RF'ın unipolar başlığı kullanılarak burun derisindeki kanama alanları koagüle edilerek durdurulmaktadır.