- Gösterim: 12829
Roza, yaşamı tehdit etmeyen bir cilt hastalığı olmasına rağmen, yüzde yanma ve kızarıklıklara yol açarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kronik ve ilerleyici bir inflamatuar cilt rahatsızlığıdır. Yüzdeki belirtiler, hastalarda öz güven kaybı, utanç, hayal kırıklığı ve sosyal ilişkilerde çekilme gibi olumsuz duygulara yol açmaktadır. Roza hastalığının birçok klinik formu bulunmaktadır. "Erythematotelangiectatic (ET) rosacea" olarak adlandırılan form, eritem (kızarma) ve telenjektazi (kılcal damar artışı) ile karakterizedir ve genellikle yüzün orta kısmında yanma ve kızarıklık ataklarıyla kendini gösterir. Bu formda, zamanla kalıcı kızarıklık ve şikayet alanlarında telenjektaziler gelişir. Kalıcı eritem ve kızarma atakları genellikle yüzü, özellikle burun, yanak, çene ve alnı etkiler; ancak roza, nadiren kulak ön kısmında, göğüs dekolte alanında, boyun, sırt ve saçlı deride de görülebilir.
Günümüzde roza için kesin bir tedavi protokolü mevcut değildir. Sistemik ve topikal dermatolojik tedaviler, roza ataklarını ve hastalığın belirtilerini kontrol altına almak, ayrıca hastaların yaşam konforunu artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak bu tedavi yöntemleri, hastalarda sıkça görülen eritem, telenjektazi ve kızarma reaksiyonlarını azaltmada sınırlı etki göstermektedir. Hastaların gün içinde sıkça yaşadığı yanma ve flushing atakları için medikal tedavilerin yanı sıra lazer tedavileri de uygulanmaktadır; bunlar arasında fraksiyonel CO2 lazer, long pulse Nd YAG lazer ve pulsed dye lazer (PDL) bulunmaktadır. CO2 lazer, roza kaynaklı rinofima tedavisinde başarılı sonuçlar vermektedir. Ancak özellikle yüzdeki kızarıklık ve telenjektazilerde, pulsed dye lazer (PDL) daha etkili bulunmuştur.
Son yıllarda, PDL ile oksimetazolin veya brimonidinin topikal formlarının birlikte kullanımı, rozasea tedavisinde hem klinik hem de estetik açıdan daha başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır. Bu iki tedavi yönteminin roza hastalığında birlikte kullanımının sinerjik etkileri gözlemlenmiştir.
- PDL, özellikle damar lezyonlarına yönelik olarak hemoglobini hedef alarak seçici ısı hasarı yaratmaktadır. Bu özelliği sayesinde, roza hastalığının aktif döneminde ve sonrasında kızarıklık ile telenjektazilerin tedavisinde tercih edilen lazer tedavi protokollerinden biri haline gelmiştir.
-
Oksimetazolin ve brimonidin, ciltteki damarları daraltarak klinik uygulamalarda kullanılmaktadır. Krem, jel veya sprey formundaki bu ürünler, cilde uygulandığında yüzdeki kızarıklığı azaltmakta, ancak kılcal damarlar üzerinde etkili olmamaktadır. Oksimetazolin cilde uygulandığında, 5 dakika içinde deri dolaşımındaki venüllerin çapı artmakta (arteriyollerde bir değişim gözlemlenmemektedir) ve 60 dakika sonra hem arteriol hem de venül çapları azalmaktadır. Bu etki, pDL uygulamalarında sonuçları artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Oksimetazolin uygulandıktan sonra venül çapındaki artış, daha fazla venülde kan, dolayısıyla hemoglobin ve pDL ile oluşacak daha fazla ısı hasarı anlamına gelmektedir.
Bu tedavi protokolünde, önce yüzdeki eritem ve telenjektazi alanlarına PDL uygulanmakta, ardından günde birkaç kez oksimetazolin ve brimonidin dairesel masajlarla tüm yüze sürülmektedir. PDL uygulamaları 4-6 hafta aralıklarla tekrarlanmaktadır. PDL seansından 2-3 gün önce oksimetazolin kullanımı kesilmekte ve seans sonrası hemen uygulanmaya başlanmaktadır.
PDL sonrası uygulama alanında geçici noktasal deri altı kanamaları (purpura) meydana gelebilir. Bu durum, genellikle 3-7 gün içinde kendiliğinden iyileşir. 7-15 mm boyutlarında olabilir.
Hastaların klinik muaynesi sonrası fotoğrafları alınmakta. Polarize fotoğraflama kullanıldığında yüzdeki kızarıklık ve telenjektaziler daha net görüntülenmektedir.
Bu tedavi prtokolleri sonrası roza hastalığının radikal bir tedavisi el edeilmez. Sadece hastaların yüzündeki telenektaziler % 100 oranlara yakın kaybolurken eritem ancak % 70 üzerinde kaybolmaktadır. Yüzde büyük çaplı damarlar yok edilirken bunların yerini daha küçük çaplı damarların aldığı gösterilmiştir.