Şakak Estetiği

Vücut ısımızın kontrolünü sağlayan fizyolojik bir fonksiyonumuz olan terleme, stres, anksiyete ve beslenme sırasında da ortaya çıkabilmektedir. Su, elektrolitler ve proteinlerden oluşan bir içeriğe sahip olan ter başlangıçta kokusuzdur. Deri yüzeyinde bulunan mikroorganizmalar, ter içeriğindeki proteinlerden metabolik aktivite ile istenmeyen vücut kokusunu ortaya çıkarırlar. Vücut kokusunun içeriği ve yoğunluğu kişiye, cinsiyete, yaşa, ırka ve beslenme alışkanlıklarına göre değişmektedir.

Terleme ve vücut kokusu kötü kişisel hijyen olarak algılandığı için kişinin öz güvenini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Buna bağlı olarak hızla büyüyen deodorant ve antiperspirant kullanımı, ürün geliştirme ve üretim sektörü yıllık 1.5 milyar dolarlık bir ekonomiye ulaşmış durumda (2023 yılı verileri). Buna karşın günümüzde deodorant ve antiperspirantların ürün içerikleri hemen hemen 50 yıl önce geliştirilen aktif maddeler ile devam etmektedir. Deodorantlarda bulunan koku, parfüm ve esansiyel yağlar ile kokunun maskelenmesi, antiperspirantlarda bulunan alüminyum klorid gibi tuzların terlemeyi engellemesi, her iki ürün içeriğinde antimikrobiyal içeriklerin (triklosan gibi) kullanılması gibi.

Deri ekleri olarak tanımlanan ekrin ter bezleri tüm vücut deri yüzeyinde bulunur (dudaklar hariç). Deride dermis yerleşimli ter bezlerini; ekrin ve apokrin ter bezleri bir kanal ile deri yüzeyine açılmaktadır. Ekrin bezlerin ter içeriğinde NaCl, KCl inorganik tuzlar, laktik asit ve üre gibi organik asitler, immunglobinler (antikorlar) ve dermcidin gibi antimikrobiyal içerikler bulunmakta ve direkt deri yüzeyine 20-60 μm çapında bir kanal ile açılmaktadır. Apokrin ter bezleri ise ekrin ter bezlerinden farklı olarak genital, koltuk altı, kulak arkası, göbek deliği ve göğüs çevresinde bulunmakta ve ergenlik dönemi ile aktif hale geçmektedir. Apokrin ter bezlerinin kanalları 800 μm çapındadır ve kıl folliküllerine açılmaktadır. Apokrin bezlerin içeriği yağ asitleri, proteinler ve steroidler gibi yağlardan oluşmaktadır. Son yıllarda apoekrin ter bezleri tanımlanmıştır. Bunlar el, ayak, koltuk altı ve genital bölgede bulunmakta, ekrin ter bezlerinden 7 kat daha fazla ter salgılayabilmekte ve ergenlik döneminde aktive olmaktadır. Koltuk altı terlemesinin % 45'inden sorumlu oldukları düşünülmektedir.

Aşırı terleme hiperhidrozis olarak tanımlanır ve sıklıkla koltuk altında gözlenir. Aşırı terlemede ter bezlerinin fizyolojik çalışmasını sağlayan sempatik ve parasempatik sinir aktivitesindeki anomaliler sorumlu tutulmaktadır. Hiperhidrozis sıklıkla vücut kokusu-bromhidrozis ile birliktedir.

Bromhidrozisten asıl sorumlunun deri yüzeyindeki mikroorganizmalar olduğunu biliyoruz. Bezlerden ilk salındıklarında kokusuz olan ter, deri yüzeyine ulaştığında mikroorganizmalar tarafından metabolize olarak uçucu kokulu kimyasalların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Deri yüzeyinde mikroorganizmaların kolay çoğalabileceği nemli ve kıl follikülerinden zengin bir ortama sahip koltuk altları, aynı zamanda zengin bir ekrin ve apokrin ter bezlerine de sahiptir. Bu nedenle en sık vücut kokusu koltuk altlarında görülmektedir.

Deri florasına bakıldığında; propiyonobakterium, mikrokok ve stafilokok ile korinobakteriyumlar arasında son ikisi kokudan sorumlu olan bakteriler olduğu görülmektedir. Koku kişiye göre değişmekle birlikte bakterilerin neden olduğu kimyasallar hemen hemen aynı olduğu görülmüştür. Sadece vücut alanına göre kimyasallar ve yoğunlukları değişmektedir. Bu değişimlerde ırksal, cinsiyet, iklim koşulları, diyet, sigara-alkol kullanımı ve yaş önemli faktörlerdir. Örneğin, Asya ırklarında ABCC11 protein geninde mutasyon, vücut kötü kokularında azalmaya neden olmaktadır. İleri yaşlarda (40 yaş sonrası) 2-nonenal gibi doymamış aldehidlerin deride yapımı, yaşlılık vücut kokusuna neden olmaktadır.

Koltuk altında yapılan çalışmalarda kokudan sorumlu kimyasallar arasında aldehitleri görmekteyiz. Aldehidler dışında sülfür ve karboksilik asit diğer koku kaynaklarıdır. Koltuk altı kokusunda sülfür içeriğinden (S)-3-Methyl-3-Sulfanylhexan-1-ol (3M3SH) en sık kimyasallar arasında yer almaktadır. 3M3SH koltuk altında stafikoklar tarafından (Staphylococcus hominis, lugdunensis ve haemolyticus) sistin-gliserinden (Cys-Gly) yapılmaktadır. 3-hydroxy-3-methyl-hexanoic acid (HMHA) koltuk altı kötü kokudan sorumlu diğer kimyasal ve korinobakteriyumlar tarafından yapılmaktadır.

Deodorantlar

Özellikle koltuk altı kötü vücut kokularında sık kullanılan deodorantların içeriklerini etki mekanizmalarına göre 3 grupta toplayabiliriz.

  • Antimikrobiyal içerik; deri florasında kokudan sorumlu mikroorganizmaların kolonizasyonunu düzenlemekte.
    • Triclosan (5-chloro-2-(2,4-dichlorophenoxy)phenol); deodorantlarda en sık kullanılan antimikrobiyal ajan.
    • Benzalkonyum klorid, propilen glikol ve sodyum bikarbonat diğer antimikrobiyal ajanlardır.
    • Koltuk altı deri pH azaltılması; deri pH'ının azaltılması-asitleştirilmesi deri mikroorganizma sayısını azaltmakta. Deodorantlar içerisinde trietilsitrat bu amaçla kullanılmıştır. Ancak triethylcitrate deriye uygulandığında sitrik asite dönmediği ve deri pH'ını düşürmediği anlaşıldıktan sonra aynı amaçla alüminyum klorhidrat kullanılmıştır. Bu, deri pH'ını 5 civarına çekerek hafif bir asidik ortam sağlamaktadır; bu nedenle deodorant ve antiperspirantların içeriğinde kullanılmaktadır. Benzer bir amaçla alüminyum zirkonyum pentaklorhidrat kullanılmaktadır.
  • Parfüm, koku ve esansiyel yağlar gibi içerikler; kokunun maskelenmesi. Koku olarak; linalol, hekzilsinnamaldehid ve 2-(4-tert-butilbenzil) propiyonaldehid en sık kullanılanlarıdır.
  • Yapısında kokuyu hapseden içerikler; sodyum asit karbonat, çinko karbonat ve pudralardır.

Antiperspirantlar

1915 yılında geliştirilen ve halen en aktif ve yaygın olarak kullanılan antiperspirant etken madde alüminyum tuzu olan alüminyum kloriddir. Asidik yapıda olan alüminyum kloridin deride iritasyon yapabilmesi ve elbiseleri hasarlandırması olumsuzlukları arasında. Bunun için daha az asidik olan alüminyum klorhidratlar kullanılmakta. Antiperspirantlar içeriğinde bulunan salisilik asitler deri iritasyonunu azaltırken, antimikrobiyal (antibakteriyel ve antifungal) etki de sağlamaktadır. Antiperspirantlar ter bezlerinin kanalında gel formationunda bir tıkaç yaparak terin deri yüzeyine çıkmasını engellemektedir. Ter olmadığında deri yüzeyinde bakteriler bile olsa koku maddeleri üretilemeyecek yani koku olmamaktadır. Bu tıkacın oluşması için derinin asidik koşulları gerekmektedir. Bir antiperspirant içeriğinde;

  • Alüminyum tuzları; alüminyum klorhidrat, alüminyum seskuiklorhidrat, alüminyum bromid, alüminyum zirkonyum tetraklorhidrat, alüminyum laktat kullanılmakta,
  • taşıyıcı olarak etanol, propilen glikol,
  • aerosol formlarında itici gaz olarak butan, izobutan ve propan,
  • koku olarak limonen, linalool, geraniol, benzil salisilat bulunmakta.

Son yıllarda yukarıda tanımlanan deodorant ve antiperspirant içerikleri yeterli olmadığı için yeni içerikler üzerinde çalışılmakta. Bu çalışmalarda hedef vücut kokusunu neden olan kimyasalı değiştirmeye dönük olmakta. Son yıllarda kişisel bakım ürünlerinde yükselen trend içeriği bitki özleri ve uçucu yağlar. Doğadan elde edilen bu içerikler sentetik bileşiklere göre daha güvenli ve daha çevre dostu bir seçenek olarak algılanmakta. Hem deodorantlar hem de antiperspirantlar yeni ürün geliştirilmesinde bu doğal içerikleri daha sık görmekteyiz.

Bakteriyal içerikler

Asetik asit üreten bakteriler - acetic acid bacteria (AAB) deodorant içeriklerinde 2018 yılında ilk kez kullanılmıştır. Gram negatif bakteri grubunda yer alan AAB'ler gıda endüstrisinde (sirke ve kombucha yapımında) kullanılmaktadır. Bu bakterilerin hücre zarında alkol dehidrogenaz ve aldehid dehidrogenaz enzimleri bulunmaktadır. Bu enzimler koltuk altında kötü kokuya neden olan aldehidleri karboksilik asitlere dönüştürerek etkili olmaktadır. Koltuk altına uygulandıklarında kötü kokuyu tam olarak geçirmemekle birlikte aldehidleri önemli oranda azaltmaktadır. Bunda koltuk altı kötü kokuda sadece aldehidler değil, yağ asitleri ve tiyollerin de sorumlu olması rol oynamaktadır. Bunların da etkili diğer içeriklerle AAB'lerin daha iyi sonuçlar vereceği düşünülmektedir.

Bitkisel içerikler 

Bitkisel içerik ile ilgili ilk çalışmalar 2009 yılında şerbetçi otu ile yapılmış. Bu ottan (Humulus lupulus L., Cannabaceae) elde edilen ekstrelerin antibakteriyal etkileri insan vücut kokusuna neden olan "Corynebacterium xerosis ve Staphylococcus epidermidis" üzerinde denenmiş. Şerbetçi otu ekstreleri deodorantların stik formülasyonunda çinko risinolat ile kombine edilerek etkinlik süreleri uzatılmış. Uygulama sonrası 8 saat sonrasına kadar kötü vücut kokularında anlamlı azalmalar gözlenmiş.

Antimikrobiyal aktivitesi olan diğer bir bitki karahalile bitkisi (Terminalia spp.). Bu bitkinin meyve, yaprak ve saplarından 5 farklı solvent elde edilmiş. Özellikle yapraklarından elde edilen metanolik içeriğin kötü vücut kokusundan sorumlu olan "C. jeikeium ve S. epidermidis" bakterileri üzerinde belirgin etkinlikleri gösterilmiş.

Bitki içeriklerinde bulunan yüksek tanin içeriği diğer bir çalışma grubunu oluşturmakta. Bu çalışmalarda taninin klasik deodorant içeriklerinin iyi bir alternatifi olduğunu göstermekte. Antiperspirant etkinliğinin varlığı kötü vücut kokularında taninin daha fazla tercih nedeni. Tannin suda çözündüğünde sarı ya da kahverengi vermesi ürünlerde kullanımını kısıtlayabilir.

Uçucu yağlar

Bunlar bitkilerin buharda damıtılması sırasında elde edilen uçucu aromatiklerdir. Lipofilik ve yüksek oranda uçucu olan bu yağlara örnekler; "terpene, allyl ve isoallyl phenol".

Kozmetik endüstrisinde uçucu yağlar alternatif tedavilerde antimikrobiyal etkileri ile tercih edilmektedir.

  • Satureja bitkisi biberiye ve kekik ile akraba olan Lamiaceae ailesinin iyi bilinen aromatik bir bitkisidir. Bu bitkiden elde edilen uçucu yağdaki içerikler antimikrobiyal olarak kullanılmaktadır.
  • Lamiaceae familyasından Salvia lanigera Poir bitkisi yapraklarında uçucu yağları ile diğer bir bitkimizdir. S. aureus ve S. epidermidis başta olmak üzere gram pozitif bakteriler üzerinde antimikrobiyal aktiviteye sahiptir.
  • Carum copticum - mısır anasonu; yiyeceklerde antimikrobiyal amaçlı koruyucu olarak kullanılmakta olan tıbbi bir bitkidir.
  • Asiasarum heterotropoides'ten elde edilen uçucu yağın deodorant aktivitesini bildirmiştir.
  • Lamiaceae familyasından "origanum vulgare" kekik otundan elde edilen uçucu yağlar kötü vücut kokusundan sorumlu bakterilere karşı antimikrobiyal bir madde olarak kullanılmaktadır.

Uçucu yağların antimikrobiyal etkileri dışında kötü koku nedeni olan amonyakla birlikte mükemmel bir deodorant aktivitesi gösterdiği bilinmektedir. Bu yağların kullanımı ile 10 dakika sonra amonyak konsantrasyonunun %80'den fazlasının azaldığı ve konsantrasyonun 30 dakika sonra neredeyse %0 olduğu gösterilmiştir.

Antikolinerjik ajanlar

Antikolinerjikler, asetilkolin (ACh) adı verilen nörotransmiterin etkisini bloke eden maddeler için kullanılan bir terimdir. Antikolinerjikler, muskarinik asetilkolin reseptörüne (M ACh reseptörü) kendileri bağlanarak asetilkolinin etkisini baskılamaktadır. Bu reseptör, düz kasların kasılmasından ve yağ-ter bezlerinden salgılarından sorumludur. Bu nedenle, antikolinerjik ajanlar son yıllarda hiperhidroz hastaları için terlemeyi önleyici alternatif bir tedavi olarak ilgi görmeye başlamıştır.

Blok kopolimerler

Deodorant aktif maddesi olarak kullanılan bir katyonik blok kopolimer olan polikuaterniyum-16 (PQ-16) halihazırda saç bakımında, saç kremlerinde ve şampuanlarda kullanılmaktadır.

Gümüş nanopartikülleri

Gümüş nanopartiküllerinin bakterisidal ve bakteriler üzerinde baskılayıcı etkileri iyi bilinmektedir. Nanopartiküller bakteri duvarına bağlanmakta, partiküllerden gümüş iyonları açığa çıkmaktadır. Bu iyonlar hücre içerisine girerek bakteri DNA'sı ve proteinlerine (özellikle tiyol grubu proteinlere) bağlanmakta ve bunları inaktive etmektedir.

Koku Giderici Kumaşlar, Giysiler

İstenmeyen vücut kokuları için araştırmalar topikal deodorant veya terlemeyi önleyici ürünlere odaklanıyor. Ancak çeşitli araştırmalar koku sorununun üstesinden gelmek için antimikrobiyal veya koku giderici kumaşların kullanımını araştırmakta. Quick-Med Technologies Inc. tarafından geliştirilen Stay Fresh® antimikrobiyal kumaşlar gibi. Bunlar hidrojen peroksit içeren kumaşlar (hafif dezenfektan özelliği ile). Ancak bu teknoloji hâlâ geliştirilme aşamasında ve FDA'dan onayını beklemekte.

Diğer bir tekstil çalışması nano titanyum dioksit-TiO2 içeren fotokatalistlerin kullanımını incelemektedir. Nano ölçekli TiO2, ışık varlığında oksijeni emebilir, serbest elektronu yakalayarak çeşitli organik maddeleri oksitleyen ve parçalayan O2− iyonlarını üretir. Bu tekstile koku önleyici özellik katmaktadır. Ancak bu teknoloji hâlâ geliştirilme aşamasındadır.

Ftalosiyanin kompleksi içeren nanofiberlerin tekstillerde koku giderici özelliği araştırılmıştır. Ftalosiyanin (Pc), boya molekülü olarak sıklıkla kullanılan konjuge aromatik bir bileşiktir (termal ve kimyasal stabilite, düşük maliyet ve nontoksik özellikleri ile). Ayrıca hidrojen sülfür ve tiyoller gibi kötü kokulu gazlara karşı antioksidan ajan olarak da bilinmektedir. Ftalosiyanin-PVA ve ftalosiyanin-ipek nanolifleri bu amaçla tekstillerde kullanılmaktadır.

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency